Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Bölüm 5

@a_lotus_1

Kapının kapanma sesiyle uyanmıştım. Yan tarafıma başımı çevirip baktığım da oranın boş olduğunu gördüm. Yastıktan başımı kaldırıp yatakta doğruldum. Boran ayaktaydı ve kolu kanıyordu. Kocaman olmuş gözlerle ona bakıp yutkundum. Örtüyü kenara attım ve hemen yanına koştum. "Koluna ne oldu?" diye sordum ve kolunu ellerimin arasına aldım. "Yok bir şey." demiş ve kolunu ellerimin arasından çekmiş, elindeki pamukla kanı temizlemeye başlamıştı. "Nasıl yok bir şey, kolun kanıyor." demiş ve yarasına bakmıştım.

 

"Soğuk suyun altına tutmamız lazım." dedim. Kolundan tutmuş, onu peşimden banyoya gelmeye zorlamıştım. Soğuk suyu açtım ve kolunu altına soktum. Kolunu çekmesin diye de tutuyordum. Boran'ın nefesi saçlarıma değiyordu. Gözlerimi kaldırdım ve adem elmasının aşağı yukarı hareket ettiğini gördüm. Biraz daha yukarı baktığım da koyu kahverengi gözlerinin beni izlediğini görmüştüm.

 

Boşta olan elini kaldırmış, arkamdaki fayansa koymuştu. Beni, fayans duvarıyla arasına almıştı. Bu sefer nefesi yüzüme çarpıyordu. Onu göğsünden itmiş "Hadi çıkalım." demiştim. Kapıya gideceğim sırada bileğimden tutmuştu. Kalbim heyecandan mı bilmiyorum ama küt küt atmaya başlamıştı. Elimin üstündeki eline bakıp "Bırak beni." dedim. Ama o beni dinlememiş ve beni kendine çekmişti. "Beni bırak!" diye sitem ettim.

 

Çenemden tutmuş, başımı kaldırmıştı. Gözlerimin içine bakarak "Beni neden sevmiyorsun?" diye sormuştu. Bu soruya nasıl cevap verilir bilmiyordum. Nefesi yüzümü yalayıp geçmişti. Eli halen daha çenemdeydi. Çenemdeki elini tutup çekmiş "Ben başkasını seviyorum." demiştim. Ardından banyodan çıkmış, onu arkamda bırakmıştım. Kapı çalınca üzerimdeki sabahlığı kendime sarmış, kapıya bakmıştım. Kapının aralığından beyaz bir çarşaf uzatılmıştı. "Gelin ağam bu sizindir." diyen bir kadın sesiydi. Bana gelin ağam demişti. Çarşafı aldım, ben daha bir şey diyemeden kadın gitmişti.

 

Kapıyı kapatmış arkamı dönmüştüm. Boran'da banyodan çıkmış ve içeri girmişti. Bana değil başka yerlere bakıyordu. Kolundaki kan durmuştu. Eline yara bandı almış, yaranın üstünü kapatmıştı. "Hadi sende hazırlan aşağıya kahvaltıya ineceğiz." demiş ve kapıdan çıkıp gitmişti. Beni şuan yok sayması nedense zoruma gitmişti. Elimdeki çarşafa baktım ve kanlı olduğunu gördüm. Hemen çarşafı elimden yere attım. Sonra anladım ki, kolunu bu yüzden kesmişti.

 

Kanlı çarşafı banyoda olan kirli sepetine attım. Yerdeki gelinliğimi aldım ve askılığa asıp dolaptaki Boran ağanın damatlığının yanına asmıştım. Üzerime de dolaptan siyah bir elbise alıp giydim. Başıma da kırmızı şal takmıştım. Odadan çıkmış, merdivenlerden aşağıya inmiştim. Bacaklarım nedense titremeye başlamıştı. İlk defa yabancı bir evde uyanıyordum. Mutfaktan ve oturma odasından sesler geliyordu. Bir kadın yanımdan geçerken "Günaydın gelin ağam." demişti. "Günaydın." dedim.

 

Başım önde yavaş adımlarla oturma odasına girmiştim. "Günaydın kızım." diyen Berfe hanıma bakıp gülümsedim. "Gel geç böyle otur." demişti. Eliyle Boran'ın karşısındaki sandalyeyi işaret etmişti. Başım önde o tarafa doğru gidip oturdum. Elime çatalımı alıp yine başım önde yemeğe başladım. Sofrada sadece çatal, bıçak sesleri vardı. "Şu tuzluğu uzatır mısın?" sesiyle nedense irkilmiştim.

 

Başımı kaldırıp Boran ağaya baktım. İfadesiz gözlerle bana baktığını gördüm. "Önündeki tuzluğu uzatır mısın?" dedi. Yutkundum ve tuzluğu alıp ona uzattım. Parmakları parmaklarıma değmişti. "Kahvaltınızı ettikten sonra ikinizde yukarı odanıza çıkın." diyen annesine baktım. Berfe hanım bana bakmış "İlk gün gelin ve damat odasında oturur dışarı çıkmaz." demiş ve gülümsemişti. Bir şey demedim ve kahvaltımı yapmaya devam ettim.

 

Yukarı odama çıkınca kendimi yatağa atmıştım. Severek evlenseydim her şey farklı olabilirdi. Kapının açılıp, kapanma sesini duyunca yataktan doğruldum. Boran ağa içeri girmişti. "Rahatsız olma burası seninde odan istediğin gibi yat." dedi ve geçip televizyonun karşısına oturdu.

 

Bir kaç dakika sonra kapı çalmıştı. Boran kalktı ve kapıya baktı. Elinde meyve tabağıyla geri gelmiş, meyve tabağını sehpanın üstüne koymuştu. "Bize meyve getirmişler." dedi ve bana bakmadan geçip yerine oturdu. Elimin altında duran örtüyü sıktım. Azad'la evlenseydim şimdi onun kolları arasındaydım. Boran ağa normalde sert biriydi. Ama şuan bana karşı neden sert değildi anlayamamıştım. "Gel meyve ye." demişti. Kendimi sırt üstü yatağa attım. "Canım istemiyor." dedim ve yan döndüm. Dolan gözlerimdeki yaşları serbest bıraktım.

 

Annemin kokusu burnumda tütmeye başlamıştı. Boğazıma hıçkırıklar sıralanmış dışarı çıkmak için can atıyorlardı. Onları geri itmek için elimi ağzıma bastırdım. Yatağın diğer tarafında bir ağırlık oluşmuştu. "Madem başkasını seviyordun, ona neden kaçmadın?" diye sormuştu. Sırtım ona dönük olduğu için yüzünü göremiyordum. Elini koluma getirmiş, kolumu tutmuştu. Onun dokunuşuyla ürpermiştim. Parmakları kolumu hafiften sıkmış, sırtımı yatağa getirmişti.

 

Ben daha ne olduğunu anlamadan Boran'ın kaslı vücudunu üzerimde bulmuştum. Gözlerimi kapattım ve nefesimi tuttum. "Gözlerini aç." dedi. Nefesi gözlerime, burnuma ve dudaklarıma değmişti. "Açmayacağım." dedim. Parmaklarını yüzümde hissettim. Yanaklarımı ve dudaklarımı okşuyorlardı. "Sevdiğin var ama bak şuan benim altımdasın." dedi. Onun üstümdeki baskısıyla nedense bana sıcak basmıştı.

 

Dudakları alt dudağımı ağzının içine almıştı. Ellerimle onu itmek istedim ama o izin vermedi. Ellerimi tutmuş, başımın iki yanına koymuştu. Nefes almaya ihtiyacım vardı. Dudaklarımı, dudaklarının arasından çekip, başımı yan çevirdim. Nefes nefese kalmıştım. Odadaki havayı ciğerlerime çektim. Kalbim göğüs kafesinin içinde küt küt atmaya başlamıştı. "Boran bırak beni, bana bunu yapma." diye nefes nefese konuştum. Ama o beni dinlemedi ve kendini bana daha çok bastırdı.

 

"Seni sevmeyen biriyle birlikte olacak kadar aşağılık bir adam mısın?" diye sordum. O an nefesini tuttuğunu anladım. Eliyle çenemden tutup başımı kendisine doğru çevirmişti. "Gözlerini aç!" diyen öfke dolu sesini duydum. "Çabuk aç şu gözlerini!" diye sitem etmişti. Yavaş yavaş açılan gözlerim, onun gözleriyle buluşmuştu. Öfke dolu gözlerle bana bakıyordu. "Ben beni sevmeyen biriyle birlikte olacak kadar aşağılık bir adam değilim!" diye sitem etmiş ve çenemi sıkıp üstümden kalkmıştı.

 

Kapının sesini duydum ve onun odadan çıktığını anladım. İstese bana zorla sahip olurdu. İstese beni bu lafımdan dolayı döverdi. Ama o kavga etmek yerine odayı terk edip gitmekte bulmuştu. Telefonumun sesi odanın içinde yankılandı. Yataktan doğruldum ve komodinin üstündeki telefonu elime aldım. «Azad» arıyordu. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

 

"Alo Azad canım." dedim göz yaşları yanağımdan süzülürken. "Rojin bitanem evlendin değil mi? Sana yetişemedim, gitme diyemedim ama bak şimdi geldim ve kapının önündeyim." dedi. Nefesimi verip yutkundum. Onu o kadar çok özlemiştim ki heyecandan kalbim göğüs kafesine sığmıyordu. "Tamam bekle ben oraya geleceğim." dedim ve telefonu kapattım. Yataktan çıkıp kapıya koştum. Kalbim kulaklarımda atıyordu. Yavaş adımlarla parmak uçlarıma basarak ve etrafı kontrol ederek merdivenlerden aşağıya indim. Aşağıda kimseyi göremeyince kapıdan dışarı çıktım.

 

Uzaktan Azad'ı görünce ona doğru koştum. Kolunu tutup onu duvarın arkasına çektim. "Rojinim seni çok özledim." dedi ve bana sarıldı. Hem yakalanma korkusu hemde özlem duygusu birbirine karışmıştı. Kollarımı ona sarıp kokusunu içime çektim. Göz yaşlarım akmış, onun gömleğini ıslatmıştı. "Rojin gel kaçalım." dedi. Kolları arasından çıkmış, ona bakmıştım. "Kaçamayız abimi karısını ve beni öldürürler." dedim. Azad'ın yeşil gözlerinin içine bakıyordum. "Ben onların öldürülmelerine sebeb olmak istemiyorum." dedim. Nefesini verdi ve başını başka tarafa çevirdi. "Onlar seni kendi elleriyle toprağın altına koymadı mı?" dedi.

 

Bakışlarımı yere çevirdim. Aslında haklıydı, başıma ne geldiyse onlar yüzünden gelmişti. Elini çeneme koyduğunda dudaklarını dudaklarımda hissettim. Dudakları özlem ve aşk doluydu. Sırtım duvardaki taşlara sürtüyordu. Ellerini arkamdaki duvara koymuştu. Dudaklarını, bırakmak istemiyordum. Parmaklarım ensesini okşamış, saçlarına kaymıştı. Nefes almadan birbirimizi öpüyorduk. Nefesim bitince onu göğsünden itmiş, dudaklarımızı ayırmıştım. Alnını alnıma dayamış, nefesini düzüne sokmaya çalışıyordu. Bende nefes nefese kalmıştım.

 

"Seni hiç bir zaman bırakmayacağım." dedi ve gözlerimin içine baktı. Yeşil gözleri dolmuştu. Göz yaşları, gözlerinden akmamak için direniyordu. Dudaklarına öpücük kondurup "Seni seviyorum." dedim. Hafif esen rüzgar aramızdan geçiyordu. "Bende seni seviyorum." demişti. "Ben onunla birlikte olmadım. Ben kendimi sana saklıyorum." dedim.

 

Yüzünde tebessüm gözlerinde pırıltı oluşmuştu. "Rojinim." deyip kolunu bana sarmış, boynuma burnunu koymuş, kokumu içine çekmişti. "Kimse yokluğumu fark etmeden gitmem lazım." dedim ve onun kollarının arasından çıktım. Hızla koşup bahçeye girdim. Eve girmeden önce biraz soluklanmak için orada durdum. "Sen neden dışarıdasın?" sesiyle adeta donmuştum. Bacaklarım ve ellerim titremeye başlamıştı. Arkamı dönüp başımı kaldırmadan. "Hava almak için çıktım." dedim. Yavaş adımlarla yanıma gelip durdu.

 

"Başını kaldır, bundan sonra o başını eğme. Sen benim karımsan o başın dik duracak." dedi. Parmaklıklarıyla çenemi tutup kaldırdı. Gözlerimi başka tarafa çevirdim. "Gözlerimin içine bak!" dedi sert bir sesle. Yutkundum ve gözlerimi ona çevirdim. Göz göze ne kadar ayakta durduk bilmiyordum. İkimizde gözlerimizi ayırmadan birbirimize bakıyorduk. "Siz neden dışarıdasınız?" sesiyle bakışlarımı o tarafa çevirdim. Berfe hanım kapının girişinde durmuş, bize bakıyordu. Boran elimi tutmuştu. "Odada canımız sıkıldı. Biz biraz karımla gezip geleceğiz." dedi ve beni bahçeden çıkardı.

Loading...
0%