Yeni Üyelik
64.
Bölüm

Bölüm 64

@a_lotus_1

Boran'ın anlatımıyla bu bölümü yazacağım...

 

Elimdeki küçük valizi arabanın bagajına koyduğumu gören Berzan ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Boran ne oldu? Rojin'e bir şey mi olmuş?" diye sormuştu. "Sana şuan anlatamam. Eve geri dönmemiz lazım." dedim. Gerçi ne diyecektim? Kız kardeşin eski sevgilisiyle mi buluştu? Şuan zaten içimde öfke patlaması yaşanıyordu. Rojin, Azad'la buluşacak kadar salak olabilir miydi? Gerçekten son zamanlarda sonunu düşünmeden hareket ediyordu. Berzan bir şey dememiş ve arabaya binmişti.

 

Arabayı çalıştırdım ve gaza bastım. "Bana anlata bilirsin biliyorsun değil mi?" dediği zaman ona kısa bir bakış attım. "Neyini anlatayım ki? Rojin'in, Azad'la buluştuğunu söylesem ne yapacaksın?" dediğim de Berzan şaşırmış gözlerle bana bakmış "Ciddi misin?" diye sormuştu. "İnan ciddi olmak istemezdim." dedim ve nefesimi burnumdan verdim.

 

Parmaklarımın arasındaki sigaranın dumanını içime çekmiş ardından dışarı bırakmıştım. "Afedersin ama Rojin aptalı neden böyle bir şey yapmış?" diye sormuş ve kendine bir tane sigara yakmıştı. "Dediğine göre Azad onu tehdit etmiş." dedim. Berzan ağzındaki sigarayı çıkarıp dumanı havaya üflemişti. "Peki sen oraya gidince ne yapacaksın?" diye sordu. "Tabiki de o aşağılık adamı doğduğuna pişman edeceğim." dedim.

 

Direksiyonu sıktığım zaman parmaklarımın üst kısımları kızarmış, avuçlarımın içi de acımaya başlamıştı. İçimde biriken öfkenin haddi hesabı yoktu. Zamanı gelince patlayacak ve patladığı kişiye acımayacaktı.

 

Evin önüne gelince Berzan'a döndüm. "Sen git benim biraz işim var." dedim. "O adamı öldürmeyi düşünmüyorsun değil mi?" dedi. "Öldürmeyeceğim ama ölmek için bana yalvaracak." dedim. Berzan arabadan inince gaza bastım ve orayı arkamda bıraktım. O şerefsizin nerede yaşadığını biliyordum. Telefonumu elime aldım ve onu aradım. Telefonu bir kaç saniye sonra açmıştı. Onun konuşmasına fırsat vermeden "Yarım saat içinde sizin oraya geliyorum, dışarı çıksan iyi olur." dedim ve telefonu kapattım.

 

Evinin yakınlarına gelince arabayı durdurdum. Azad'ın arabaya doğru geldiğini gördüğüm zaman arabanın kapısını açıp arabadan indim. "Sen ne aşağılık bir insansın! Sana yaptığım yardımı böyle mi ödüyorsun!" diye bağırdım ve ona vurdum. Ardından konuşmasına fırsat vermeden ona kafa atmıştım. Burnu kırılmış olacak ki acıyla bağırmış ve burnunu tutmuştu. Ona bir tane daha vurunca Azad geriye doğru düşmüştü.

 

Ona hiç acımadan bütün öfkemle vurmaya devam ettim. Kollarını kaldırmış ve bana engel olmaya çalışıyordu. "Boran konuşa biliriz." demişti. "Neyini konuşacağız lan şerefsiz!" diye bağırdım ve karnına tekme attım. Acıdan iki büklüm olmuştu. Burnundan ve ağzından kanlar geliyordu.

 

Yerde acıyla kıvranıyor "Lütfen yapma." diye yalvarıyordu. Ağzının ortasına bir tekme daha savurmuştum. "Neyi yapmayayım! Sen benim karımı nasıl öpersin! Onu nasıl tehdit edersin!" diye bağırdım. Onun üstüne eğilmiş, yumruklarımı art arda yüzüne vurmaya başlamıştım. Yüzü kan revan içinde kalmış, vurduğum yerler morarmıştı. "Bir daha seni onun etrafında görürsem seni öldürürüm!" diye bağırdım. Öfkem biraz olsun dinince arabaya doğru gitmiştim. Azad'ın köpek yavrusu gibi acıdan kıvranması zerre umurumda değildi.

 

Kapıya gelince elimdeki anahtarla kapıyı açmıştım. Rojin salondan çıkmış, korku dolu gözlerle gözlerime bakmıştı. "Abi lütfen sakin ol." diyen Rojda'ya bakmadan "Nasıl sakin olayım? Karım gidip eski sevgilisiyle buluşmuş ve ben sakin mi olacağım!" diye bağırdım. Elimdeki anahtarı bir köşeye fırlatıp atmıştım. Rojin'in bedeni korkudan titriyordu. "Sen nasıl bir insansın ya! Benim gitmemi fırsat bilip o adamla mı buluştun!" diye sitem ettim. "O beni çağırdı. Beni tehdit etti." demişti. "Neyle tehdit etti?" diye sordum. Cevap verememiş başını öne eğmişti.

 

"Cevap versene lan! Seni neyle tehdit etti!" diye bağırdığım zaman Rojin korkuyla yerinden sıçramıştı. "Sen neden onun seni arayıp rahatsız ettiğini bana söylemedin?" diye sordum. "Boran bir sakin ol." diyen Berzan'a öfkeyle bakıp "Rojda böyle bir şey yapsaydı. Sen yokken gidip eski nişanlısıyla buluşsaydı ve onunla öpüşseydi o zaman ne yapardın?" diye sordum. Berzan ağzını açıp bir şey diyememişti. Rojin'in yanına gittim ve çenesinden tutup başını kaldırdım. "Bana cevap ver." dedim.

 

Rojin ıslak gözlerle gözlerimin içine bakıyordu. Burnunu çekmiş, göz yaşlarını silmişti. "Sana söyleyemedim." diye bilmişti. "Böyle daha mı iyi oldu? Gidip onun senden uzak durmasını mı söyleyecektin? O da sana tamam deyip kabul mu edecekti?" dedim. Parmaklarım çenesini sıkınca Rojin'in ağzından acıyla karışık inilti dökülmüştü. Elimi çenesinden çekmiş ve ona vurmuştum. "Boran abi ne yapıyorsun?" diyen ve aramıza giren Rojda'ya öfkeyle bakmış "Sen karışma!" diye bağırmıştım. Rojin'in gözlerindeki yaşlar hiç durmadan akıyordu. Elini yanağına koymuş daha çok ağlamaya başlamıştı.

 

"Çabuk bana telefonunu ver!" diye sitem ettim. Rojin titreyen eliyle telefonunu bana vermişti. Telefonu almış ve mesajları tek tek okumuştum. Ardından telefondaki sim kartını çıkarmış, parmaklarımın arasına alıp kırmıştım. Ensem şuan alev alev yanıyordu. "Sana bundan sonra telefon yok." dedim ve telefonu duvara fırlattım. "Boran sakin ol da konuşalım." diyen Berzan'a "Konuşacak hiç bir şey yok." dedim. Ağlayan Can'ı getiren Zilan'a doğru gittim ve çocuğu kucağıma aldım. "Ağlama paşam sen." dedim ve onu oturma odasına götürdüm.

 

Berzan yanıma gelmiş ve oturmuştu. "Şuan ne diyeceğimi bilemiyorum." dediği zaman "Hiç bir şey söyleme, seninle de kötü olmayalım." dedim. Rojda içeri girince "Ruken ve Kader nerede?" diye sordum. "Onlar gittiler." demişti. "Neden Rojin'in evden çıkmasına engel olmadın?" diye sordum. "Evden çıkıp gideceğini bile bilmiyordum ki. Telefonu çalınca senin aradığını söyledi." dediği zaman kaşlarımı çattım. "Sana da yalan mı söyledi." dedim. Rojda başını evet anlamında sallamıştı. Ayağa kalkıp Can'ı ona verdim ve salondan çıktım.

 

Merdivenlerden üst kata çıkıp odamıza girdiğim zaman Rojin'i yatağın üstünde otururken buldum. "Sevgilinle konuşmak için Rojda'ya yalan mı söyledin?" dediğim zaman Rojin bir şey dememişti. "Bana cevap ver! Lanet olsun bana bir şey söyle!" diye bağırdım ve saçından tutup başını yukarı doğru çevirdim. "Yalan söylemek zorunda kaldım." demişti.

 

Boynunda ufak tefek morluklar görünce o an kan beynime sıçramış, içime yavaş yavaş öfke birikmeye başlamıştı. "Sadece öptü öyle mi? Peki bu boynundaki morluklar ne!" diye sitem ettim ve ona tokat attım. "Onun altına mı yattın!" diye bir kez daha bağırıp ona vurdum. "Onunla yatmadım." demiş ve ağlamaya başlamıştı. "Sen nasıl biri oldun böyle ya inanamıyorum." dedim ve nefesimi burnumdan verdim.

 

"Özür dilerim." demiş ve gözündeki yaşları silmişti. "Özür falan dileme. Özür dileyerek hiç bir şeyi unutturamazsın." dedim. "Boran lütfen beni affet özür dilerim." demişti. Ardından yere çökmüş, gözündeki yaşları serbest bırakmıştı. "Ya benim karım o şerefsizi nasıl öper ya nasıl!" diye bağırdım. "O beni öptü ben onu falan öpmedim!" diye sitem etti ve ayağa kalktı.

 

"Onun yanına gidince ne bekliyordun! Sana dokunmayacağını falan mı sanıyordun! Sen bu kadar gerizekalı mısın!" diye sitem ettim. "Ben gerizekalı falan değilim!" diye o da bana sitem etti. "Bence gerizekalının önde gidenisin." dedim. "Korktum anlamıyor musun?" dediği zaman "Neden korktun? Bana söyleseydin onun ağzını burnunu o zaman dağıtırdım." dedim. "Keşke sana söyleseydim. Ama o zamanda senin başın belaya girecekti." demişti.

 

"Lan benim başım neden belaya girsin! O piç yüzünden bana hiç bir şey olmazdı!" diye sitem ettim. "Cahillik ettim. Böyle olacağını düşünemedim." dedi. "Seni artık görmek istemiyorum." dedim ve onu arkamda bırakıp odadan çıktım. Merdivenlerden aşağıya indim ve yerdeki anahtarlarımı alıp evden çıktım. "Abi nereye gidiyorsun?" diye soran Rojda'ya bakmadan arabama atlayıp gaza basmıştım.

Loading...
0%