@a_lotus_1
|
İnsanların bir dönüm noktası olurdu değil mi? Benim dönüm noktam da son olan olaylardı. Boran'ın bir zamanlar bana yaptığı gibi onu görmezden geliyordum. Bu son olay artık değişmem gerektiğini söylüyordu. Hem ruhen hemde bedenen değişmiştim.
Boran'ın işe aldığı Damla'yı işten çıkarmıştım. Şuan kendi ofisimde oturmuş, çizim yapıyordum. Kafamın içindekileri kenara koymak bana biraz olsun iyi gelmişti. Ofisin kapısı açıldığında Boran içeriye girmiş, masanın önünde duran koltuğa oturmuştu. Tek kaşımı havaya kaldırıp ona bakmıştım. Ağzımı açıp konuşacağım zaman kapının tıklanma sesi beni susturdu. "Girin." dedim. Kapı açılmış ve biz gelene bakmak için kapı tarafına odaklanmıştık. İçeriye sarışın ve yeşil gözleri olan bir genç girmişti.
"Merhaba." diyen genç adama bakmıştım. "Merhaba evet ne vardı?" diye soran Boran'a ters ters baktım. Genç adam bakışlarını Boran'a çevirmişti. "Ben iş görüşmesi için gelmiştim." demiş ve elindeki kağıdı bana uzatmıştı. "Kağıdı ben alayım." diyen Boran ben daha bir şey diyemeden kağıdı elimden kapmıştı. "Boran ne yapıyorsun?" diye sordum. "Sen çizimini yap." demiş ve kaşlarını çatmıştı. Boran daha sonra başını çevirip adama bakmıştı. "Buyurun oturun." demiş ve karşısındaki koltuğu işaret etmişti. Genç adam onun gösterdiği koltuğa geçip oturmuştu.
Kendime kahve almak için odadan çıkmıştım. Otomata parayı atmış ve kahvemin hazırlanmasını bekliyordum. "Sende benim gibi kahvesiz yapamıyor musun?" diyen sesle yanımda duran adama başımı çevirdim. "Kahvesiz olmaz Kürşad sende biliyorsun." dedim. "Evet bilmez miyim?" demiş ve esnemişti. "Hem kahve uykuda açar." dedim ve hazır olan kahve bardağını elime aldım. "Çizimler nasıl gidiyor?" diye soran Kürşad kahve almak için otomata para atıyordu. "Güzel." dedim ve kahvemden bir yudum içtim. "Zorlandığın bir yer olursa sana zevkle yardımcı olurum." demiş ve kahvesinden bir yudum içip bana bakmıştı.
"Herkes toplantı odasına." diyen sesle bakışlarımızı Boran'a çevirmiştik. Boran'ın bakışları benim ve Kürşad'ın üzerinde dolaşıp duruyordu. Koyu kahve gözlerindeki ifadeyi anlamak zordu. "Acaba yine ne anlatacak." diyen ve yanımda yürüyen Kürşad'a göz ucuyla bakmıştım. Herkes tek tek toplantı odasına girmeye başlamıştı. Biz yerlerimize geçip otururken içeriye daha önce gördüğüm genç girmişti. Boran ona bakmış "Nedim gel." demişti. Daha sonra bize dönen Boran hepimize tek tek bakmıştı. "Aramıza yeni katılan tekstil teknikeri arkadaşımız Nedim." demişti. "Nedim hoş geldin." diyen Erdem olmuştu. "Hoş buldum." diyen genç çocuk heyecanla bizlere bakıyordu.
Toplantı odasından çıktığım sırada Boran'ın sesiyle olduğum yerde durmuştum. "Rojin beklesene bir dakika." demişti. Yanıma gelen Boran'a başımı çevirip "Ne vardı?" diye sordum. "Kürşad'la ne konuşuyordunuz?" diye sordu. "Çok mu merak ettin?" diye sordum. "Evet çok merak ettim." demişti. Son lafı vurguladığında sesindeki kıskançlığı hissetmiştim. "Kendisine sor." dedim ve gitmek için hamle yaptım. Boran'ın eli beni durdurmuştu. "Onunla muhatap olmanı istemiyorum." dedi. Gözlerindeki kıskançlık bedenimi yakıp geçiyordu. "Aynı yerde çalışıyoruz. Onunla nasıl muhatap olmayayım." dediğimde "Senin onunla konuşmanı istemiyorum." demişti.
"Kiminle konuşacağıma sen karar veremezsin." dediğim zaman eli kolumu sıkmıştı. "Rojin bir daha söylemeyeceğim." dediğinde "Ne o yoksa beni mi kıskandın." dedim. Kolumu bırakmış ve nefesini sesli bir şekilde vermişti. "Evet seni kıskandım." dedi. Beni kıskanması nedense hoşuma gitmişti. "Bana çizim konusunda yardımcı olacaktı." dedim. "Ben sana yardımcı olurum." dedi. "Sen bana yardımcı olamazsın." dedim ve onu arkamda bırakıp odama girdim. Yüzümde beliren tebessümü silip odamda beni bekleyen Kürşad'a bakmıştım.
"Çizimlerin çok güzelmiş." demişti ve tek tek kağıtlarda gözlerini gezdirmişti. "Farklı bir şeyler yapmayı düşünüyorum." dedim ve beyaz bir kağıdı masanın üstüne koydum. "Aklında ne gibi bir şey var?" diye sormuştu. "Farklı bir model." dedim ve masaya oturup aklımdaki modeli çizmeye başladım. Kürşad yanıma gelmiş, çizdiğim kağıda bakıyordu. "Sen bu işi biliyorsun." dediği zaman mutlu olmuştum. "Teşekkür ederim." dedim ve kaldığım yerden çizmeye devam ettim. "Kürşad senin işin yok mu?" diyen sesle bakışlarımızı Boran'a çevirmiştik. "Şuanlık bir işim yok neden ki?" diye sormuştu.
"Erdem'in sana ihtiyacı varmış. Onun yanına gitsen iyi olur." diyen Boran'a başını sallamış ve bana bakmıştı. "Sonra devam ederiz." demiş ve odadan çıkmıştı. Boran onun arkasından kapıyı kapatmış ve yanıma gelmişti. Şuan kıskançlıktan çatladığını biliyordum. "Erdem onu çağırmadı değil mi?" diye sordum. "Bilmem belki de." diyen Boran'a gözlerimdeki öfkeyle baktım.
"Bu çizdiğin ne?" diye sormuş ve kağıdı eline almıştı. "Yeni bir şeyler tasarlamak istedim." dediğimde "Bence böyle bir şeye gerek yok." demiş ve kağıdı tekrar masaya bırakmıştı. "Bence gerek var. Yeni bir şeyler üretmek istiyorum." dedim. "Ben istemiyorum." diyen Boran bakışlarını cama çevirmişti. Şuan içime yerleşen öfkeyle ona bakıyordum. "Neden yoluma taş koyuyorsun?" diye sorduğumda "Sana söylediğim çizimleri yap." demişti. Onun gösterdiği çizimler hem zor hemde yorucuydu. "Hayır ben onları yapmak istemiyorum." dedim.
Boran bakışlarını camdan çekip bana yöneltmişti. "İyi sen bilirsin." dedi. "Odamdan çıkar mısın?" dedim. Bana dönmüş ve bir şey demeden orada durmaya devam etmişti. "Seni bir yere götürmek istiyorum." dediğinde şaşırmıştım. "Nereye?" diye sordum. "Gidince görürsün." dedi ve konuşmama fırsat vermeden beni odadan çıkardı.
İçimdeki kelebeklerin ayaklanmasına neden olan ve gözlerimdeki mutluluk göz yaşlarına sebep olan manzaraya bakıyordum. "Doğum günün kutlu olsun." diyen ve yüzlerindeki tebessümle bana bakan insanlara bakıyordum. "İyi ki doğdun." diyen ve yanağımdan öpen Boran beni elimden tutmuş ve pastanın yanına götürmüştü. Pasta beyaz incilerle süslenmiş, ortasında aile fotoğrafımız olan kocaman bir pastaydı. Fotoğrafta ben, İnci, Can ve Boran vardı. Pastanın üstündeki mumları söndürdüğümde alkış sesleri yükselmişti. Gözlerimden mutluluk yaşları akarken bana tek tek sarılan ve tebrik eden insanları sevgiyle kucaklamıştım.
Şuan seyir terasında balonlarla süslenmiş alana gözlerimi gezdiriyordum. Bir tarafımda Mardin'in o eşsiz manzarası diğer tarafımda sevdiklerim ve onların bana aldıkları hediye paketleri vardı. "Seni her zaman sevdim ve sevmeye devam edeceğim." diyen Boran'a bakmıştım. "Seni kırdım ve üzdüm biliyorum ama ne olur beni affet." demişti. Boğazımda takılı kalan yumruya rağmen zor da olsa yutkunmayı başardım. "Bir daha beni üzme." diye bildim. "Söz veriyorum bir daha seni hiç üzmeyeceğim." demiş ve dudaklarımdan öpmüştü. İçimdeki kelebekler kanat çırpmaya devam ediyordu.
Boran'ın bana uzattığı hediye paketini elime almıştım. Titreyen parmaklarımla kurdeleyi çözmeye başladım. Orada bulunan herkes benim gibi kutuya merakla bakıyordu. Kutunun kapağını titreyen ellerimle açmıştım. Kutunun içinden bir kaç evrak çıkmıştı. "Bunlar ne?" diye sordum. "Yeni butiğin hayırlı olsun." dediğinde gözlerim kocaman olmuştu. Nefesim kesilmiş gibi bir anlığına nefes almayı unutmuştum. Kalbim göğüs kafesinin içinde sanki taklalar atıyordu. "Mardin'in en işlek caddesinde Rojin butiğin sahibisin." demişti. Gözlerimi elimle silip ıslak gözlerimi ona çevirdim. "Teşekkür ederim." dedim ve ona sarıldım.
Şuan beni dünyanın en mutlu insanı yapmıştı. Ona küçükken hayalini kurduğum bir anıyı anlatmıştım. Küçükken oynadığım barbie bebeklere kıyafetler dikiyordum. Annemle kumaş almak için ne zaman çarşıya çıksak butiklerin önünden geçerdik. Benimde böyle bir butiğim olsaydı keşke diye hayaller kurardım. Şuan artık öyle bir yerin sahibi olmuştum. İçimdeki mutluluğu şuan kelimeler anlatmaya yetmezdi. "Hayırlı olsun." diyen Harun'a bakmış "Sağol." demiştim. "Artık alış veriş yapmaya sana geliriz." diyen Ruken'e bakıp "Her zaman beklerim." dedim.
"Bize indirim yapar mısın?" diyen Kader'e "Senden para bile almam." dedim. Kader yüzündeki gülümsemeyle bana bakıyordu. Bende aynı şekilde yüzümdeki tebessümle onlara bakıyordum. Bugün benim için çok güzel ve özel bir anı olmuştu.
|
0% |