@a_lotus_1
|
Bir sonbahar ayında yeni güne uyanmak çiçeklerin yeniden rengarenk açacağını umut etmek gibi bir şeydi. Ağaçların yaprakları sararıp solmuş, yerlere düşmüştü. Çocuklar gibi sararmış, yaprak yığınlarının üstüne atlamak istiyordum. Ama onun yerine ayağımın altındaki yaprakların sesi beni az da olsa mutlu ediyordu. Şuan bu evde resmen hapis hayatı yaşıyordum. Gardiyanım da Devran'dan başkası değildi. Haftalarca bu dört duvar arasında sıkışıp kalmıştım. Sadece bahçeye çıkmama izin vardı. Aslında bu da hiç yoktan iyiydi.
Devran telefonuma el koymuş, telefonu çelik bir kasaya kilitlemişti. Onun esaretinden nasıl kurtulacağımı bilmiyordum. Esir hayatı yaşamak bana göre değildi. Birden aklıma gelenle mutfak kapısından içeri girdim. Şansım yüzüme gülmüştü ve yardımcı kadının telefonu tezgahın üstünde duruyordu. Kimse var mı diye etrafı kolaçan etmiştim. Etrafta kimseyi göremeyince telefona doğru gittim. Kalbim küt küt atmaya başlamıştı.
Titreyen ellerimle telefonu almış, orada bulunan kilere saklanmıştım. Vakit kaybetmeden Arat'ın ezbere bildiğim numarasını tuşlamış, telefonu kulağıma götürmüştüm. Telefondan gelen bip sesiyle birlikte kalbimin sesi de kulağımda atıyordu. Bir kaç saniye sonra açılan telefonla nefesimi vermiştim. "Alo, kimsiniz?" diyen sesini duymak kalbimin daha hızlı atmasına sebep olmuştu. "Aratım benim Nazen." dedim. "Nazenim." derken sesi titremişti. "Nasılsın iyi misin?" diye sormuştu. "İyi değilim, beni bu evde esir tutuyorlar, gel beni kurtar." dedim.
"Seni kurtaracağım sevgilim. Senin o adamın yanında olmana daha fazla müsaade etmeyeceğim." demişti. "O zaman bu gece gel ve beni kaçır." dedim. Hattın ucunda sessizlik olmuştu. Sanırım söylediğim şeyi düşüyordu. "Tamam bu gece oraya geleceğim." dediğinde yüzümde oluşan gülümsemeyle "Tamam bekliyorum." dedim. Mutfak tarafından gelen sesle "Aratım şimdi kapatmam lazım." dedim ve telefonu kapattım.
"Telefonumu buraya bir yere koymuştum, nerede acaba?" diyen yardımcı kadının sesini duydum. "Oturma odasında unuttum galiba." demişti. Bir kaç dakika daha bekledim ve ses gelmeyince kilerden çıktım. Numarayı silip telefonu aldığım yere bıraktım. Mutfaktan çıktığım zaman bana doğru gelen yardımcı kadının sesiyle durmuştum. "Nazen hanım telefonumu gördünüz mü?" diye sordu. "Tezgahın üzerinde duran telefon senin sanırım." dediğimde "Evet çok teşekkür ederim." demiş ve mutfağa girmişti.
Yukarı odama çıkmıştım. Bir an önce gece olmasını ve Arat'a kavuşmayı bekliyordum. Akşam olmuş ve herkes eve gelmişti. Benim iştahım yoktu ve yemeğe inmemiştim. Zaten genel de inmezdim. Odanın kapısı açıldığında Devran içeriye girmişti. "Yemeğe neden inmedin?" diye sormuştu. "Canım hiç bir şey yemek istemiyor." dedim. "Keyfin bilir." demiş ve üstünü çıkarıp eşofmanlarını giymişti. Aramızda son zamanlar da bir soğukluk oluşmuştu.
Devran odadan çıkmış ve her zaman olduğu gibi çalışma odasına girmişti. Yataktan kalktım ve küçük bir valize elbiselerimi koyup valizi yatağın altına sakladım. Üstümdeki kıyafetleri çıkarmaya başladığım sırada odanın kapısı açılmıştı. Odanın kapısı kapanmış, Devran odaya girmişti. Dolaptan aldığım eşofmanlarımı giymeye başladım. "Bana halen daha kızgın mısın?" diye sordu. Sorusuna cevap vermediğimi görünce yanıma gelmişti. "Bana halen daha kızgın olduğunu görüyorum." dedi. "O zaman neden soruyorsun?" diye sordum ve yatağa girdim.
"Benim yerimde sen olsan bu durumda ne yaparsın?" diye sormuştu. Hiç bir şey demedim ve örtüyü kafama kadar çektim. "Uyuyacak mısın?" diye sorduğunda "Evet uyuyacağım." dedim soğuk bir ses tonuyla. Devran'da yatağa girmiş ve üzerimdeki örtüyü çekmişti. "Ne yapıyorsun!" diye sitem dolu bir sesle sordum. "Seni üzdüğümün farkındayım. Özür dilerim." dediğin de şaşırmıştım. Çünkü daha önce benden hiç özür dilememişti.
Ellerini bana sarmış, beni kendine doğru çekmişti. "Seni seviyorum." diye fısıldadığın da daha çok şaşırdım. "Devran bırak beni!" diye sitem ettim. Elleri beni bırakınca yatağın uzak bir köşesine geçtim. Nefesini sesli bir şekilde verdiğini duyabiliyordum. Şuan benim zerre umrumda değildi. Gece yarısına kadar gözlerimi kırpmadan beklemiştim. Devran'a döndüğüm de uyuduğunu görmüştüm. Odanın duvarlarına çarpan far ışıklarını görünce sessiz bir şekilde yataktan çıkmıştım.
Pencereye gidip baktığım da Arat'ın arabasının evin önünde durduğunu gördüm. Yatağın yanına gittim ve yatağın altında duran valizi elime aldım. Devran yatakta dönünce kalbim küt küt atmaya başlamıştı. Nefesimi tutup Devran'ın yüzüne baktım ve gözlerinin kapalı olduğunu gördüm. Parmak uçlarıma basarak odadan çıktım. Koridoru geçip merdivenlerden aşağıya indim. Etraf karanlık ve sessizdi. Kalbim deli gibi kulaklarım da atıyordu. Dış kapıya gelince titreyen parmaklarımla kapı kolunu tutup açtım. Esen rüzgar yüzümü yalayıp geçerken evden çıkmıştım.
Arat beni görünce arabadan inmiş ve bana doğru gelmişti. "Buradan hemen gidelim." dedim ve elimdeki valizi ona uzattım. Arabanın kapısını binmem için açmıştı. Kalbim deli gibi atmaya devam ediyordu. Ben arabaya binince Arat elindeki valizimi bagaja koymuştu. Ardından direksiyonun başına geçince arabayı çalıştırmıştı. "Nereye gideceğiz?" diye sordum. Arat bana bakmış "Ben şehir dışında bir yer ayarladım." demiş ve ardından önünde uzayıp giden yola bakmıştı. "Sabah olunca yer yerinden oynayacak." dedim. "Evet ama bu benim umurumda bile değil." demiş ve gaza basmıştı.
İçimde sebebini bilmediğim his bir türlü rahatlamama izin vermiyordu. Sabah olacakları düşünmek bile istemiyordum. Arat'ı seviyordum ama böyle bu şekilde onunla giderek acaba doğru mu yaptım işte onu hiç bilmiyordum. Boşta olan elini elimin üstüne koymuştu. Başımı ona çevirip baktığım da yüzündeki gülümseme onu ne kadar çok sevdiğimi bana kanıtlar gibiydi. "Korkma artık benimle güvendesin. Benim yanımda sana kimse zarar veremez." demişti. "Senin yanında güvende olduğumu biliyorum. Devran'ın aileme zarar vereceğinden korkuyorum." diye bildim.
Gözlerimin önüne annemin yüzü gelince boğazımda düğümlenen yumru nefes almamı zorlaştırmıştı. Burnumun direği sızlayınca gözlerimden bir kaç damla yaş süzüldü. "Nazenim inan bana seninle çok mutlu olacağız." diyen Arat'ın sesiyle gözümdeki yaşları sildim ve onun omzuna başımı koydum. Eli parmaklarımı hafiften sıkınca içimdeki korku yavaş yavaş buhar olup uçmuştu. "Evet seninle çok mutlu olacağız." dedim. Gerçekten onunla çok mutlu olmak istiyordum. Ama biliyordum ki Devran bu mutluluğuma kara bir gölge gibi düşecek ve benim peşimi bırakmayacaktı. Bir kabus gibi hep peşimizde olacaktı.
"Nazen sevgilim geldik." diyen sesiyle gözlerimi açmıştım. Nerede olduğumu başta algılayamadım. Sonra dün gece olanlar bir bir aklıma düşmüştü. Güneş bir tepenin arkasında doğmak için sabırsızlıkla bekliyordu. Arat arabadan inince bende arabadan inmiştim. Etrafıma baktığım zaman hiç tanıdık olmayan ve bilmediğim bir yere geldiğimizi anlamam uzun sürmedi. Bir kaç evin yanı sıra ağaçlarla kaplı alanlar vardı. "Burası neresi?" diye sordum. "Seninle bir kaç gün burada kalacağız." dediğinde "Yani saklanacağız." dedim. Bir şey demeden başını evet anlamında sallamıştı.
Arabadaki valizimi eline almış "Hadi içeri girelim." demiş ve elimi tutmuştu. Açılan kapıdan içeriye girdiğim zaman içeride bir adam ve kadın görmeyi beklemiyordum. Yüzümdeki şaşkın ifadeyi gören Arat bana hemen açıklama yapmıştı. "Kendileri aile dostumuz olur." demiş ve içerideki kadın ve adamı göstermişti. "Hasan amca ve karısı Saniye teyze." demişti. "Hoş geldin kızım." diyen kadına baktım. "Hoş buldum." dedim. Adam ve karısı iyi insanlara benziyorlardı. Acaba benim kim olduğumu daha da önemlisi evli olduğumu biliyorlar mıydı?
|
0% |