Yeni Üyelik
17.
Bölüm

Bölüm 17 "OYUN BİTTİ"

@a_lotus_1

Günler bir su misali akıp gidiyordu. Arat kısa zaman da teknoloji mağazasında işe başlamıştı. Bugün onu ziyarete gidecektim. Dışarısı biraz soğuk olduğu için deri montumu giymiştim. Aynadan son bir kez kendime baktıktan sonra dışarı çıkmıştım. Evin önünde beni bekleyen taksiye bindim. Taksiciye gideceğim adresi söyledikten sonra arkama yaslandım. Haftalar sonra ilk kez taksiye binip, evden uzak bir yere gidiyordum. İçimde inanılmaz bir heyecan vardı.

 

Taksi söylediğim adrese gelince taksiciye parasını verip indim. İnsan kalabalığını aşıp, mağazaya doğru yürümeye başladım. Mağazadan içeri girince, bir kaç müşteriyle ilgilenen Arat beni daha görmemişti. "Bana da bir yardımcı olur musunuz?" dediğimde "Tabi efendim hemen." diyen ve beni görünce gülümseyen Arat'a göz kırpmıştım. "Hoş geldin, birazdan yanına gelirim." demişti. "Tamam sen müşterilerle ilgilen bende etrafa göz atayım." dedim. Son model teknoloji aletlerine gözlerimi gezdirmeye başladım.

 

Elime aldığım son model bir telefonu incelediğim sırada Arat yanıma gelmişti. "Beğendiğin veya almak istediğin bir şey var mı?" diye sormuştu. "Var ama paramız buna yetmez." dediğimde "Sen parayı dert etme. Hem senin bir telefona ihtiyacın var." demişti. Yüzümdeki tebessümle ona bakmıştım. "Bunu beğendim." dedim. Elimdeki telefonu almış "Sana yeni bir hatta lazım ben hemen geliyorum." demiş ve gitmişti. Midemdeki kelebekler uçuşmaya başlamıştı. Bir kaç dakika sonra Arat elindeki telefonla geri gelmişti. "Telefon artık senin güle güle kullan." demiş ve gülümsemişti. "Çok teşekkür ederim." dedim ve ona sarıldım.

 

*****

 

Elimdeki telefonun içeriğine bakmaya ve biraz kurcalamaya başladım. Rehber de sadece Arat'ın numarası vardı. Aklıma birden annem gelmişti, keşke onu araya bilseydim. Burnumun direği sızlayınca, gözlerim dolmuştu. Gözlerimdeki yaşlar yanağımdan bir bir süzülmeye başlamışlardı. Telefonu sehpanın üstüne koyup, balkona çıktım. Biraz temiz hava almaya ihtiyacım vardı. Hava kararmaya yüz tutmuştu ve güneş dağların arkasında kaybolmaya başlamıştı. Yoldan art arda geçen siyah arabaları görünce bedenim titremişti. Arabaların plakalarını görünce başımdan aşağıya bir kova sıcak su dökülmüş gibi hissetmiştim.

 

Kalbim göğüs kafesinin içinde küt küt atmaya başlamıştı. Arabalar biraz ileride park etmişti. Sanki olduğum yere çivilenmiş gibi hareket bile edemiyordum. En öndeki arabanın kapısı açılınca gözlerim gördüğü kişiyle kocaman olmuştu. Arabadan inen Devran'dan başkası değildi. Boğazıma takılan kocaman yumru adeta nefes almamı engellemişti. Bizim eve doğru geldiği zaman kendimi topladım ve içeri girdim. Kalbim korkuyla küt küt atmaya başlamıştı. Titreyen ellerimle sehpanın üstünde duran telefonu aldım. Titreyen parmaklarımla rehberden Arat'ın numarasını bulup aradım.

 

Saniyeler içinde açılan telefona bir şey diyemeden zil sesi kulağıma gelmişti. "Alo bitanem orada mısın?" diyen Arat'a "Arat çabuk eve gel. Devran bizi bulmuş, şuan kapıda, çok korkuyorum." diye bildim. "Hemen geliyorum." demişti. Arat'ın sesindeki telaşı duyabiliyordum. "Kapıyı sakın açma bir odaya gir ve saklan." demiş ve telefonu kapatmıştı. Kapıya art arda vurulan darbelerin sesi kulağıma kadar geliyordu. "Nazen burada olduğunu biliyorum. Hemen aç şu kapıyı!" Devran'ın sitem dolu sesi içimin korkuyla dolmasına neden oluyordu. Titreyen bacaklarımla yatak odasına koştum ve kapıyı kilitledim.

 

Büyük bir gürültüyle açılan dış kapının sesiyle yerimden resmen sıçramıştım. Bedenim korkudan titriyordu. Salona girdiklerini duyabiliyordum. "Nazen beni deli etme neredeysen dışarı çık!" diye sitem eden sesi odanın duvarlarında yankılanıyordu. "Lütfen Arat çabuk gel." diye fısıldadım. Oda kapısının camının arkasında gördüğüm bedenle ürpermiştim. "Kır şu kapıyı." diyen Devran'ın talimatıyla yanındaki adam kapının camına darbe indirince cam tuzla buz olmuştu. Kalbim küt küt atıyor, bedenim titriyordu. Kapı açılınca Devran'ın öfke dolu bakışları beni baştan aşağı süzmüştü.

 

Şaçlarımdan tutan elinden kendimi kurtarmaya çalışıyordum. "Devran lütfen yapma." diye yalvardım. "Sen beni bırakıp bu piçe kaç! Benden sana iyi davranmamı iste öyle mi!" diye sitem etmiş ve ağzımın ortasına vurmuştu. Ağzımın kenarından sıcak bir sıvı akınca akan şeyin kan olduğunu anlamıştım. Gözlerimdeki yaşlar da hiç durmadan akıyordu. "Sen daha dur. Seni eve götürünce o zaman seni kimse elimden alamayacak!" diye bağırmıştı. "Bırak lan Nazen'i!" Arat'ın öfke dolu sesi odada yankılanmıştı. "Bak bak kimler gelmiş." diyen Devran beni bırakıp ona dönmüştü.

 

Arat yumruk yaptığı elini Devran'ın suratına indirince orada bulunan bir kaç adam onu kollarından tutmuştu. "Bırakın lan beni!" diye sitem eden Arat burnundan soluyordu. Adamların kolunda olan Arat'a Devran vurmaya başlayınca Devran'a engel olmaya çalışmıştım. "Hakan, Murat, Nazen'i arabaya götürün." demişti. Adamlar beni kollarımdan tutunca onlara engel olmaya çalıştım. "Bırakın beni!" diye bağırdım. Adamların ikisi de benden güçlüydü. Beni sürükleyerek evden dışarı çıkarmaya başlamışlardı. "Bırakın onu!" diye sitem eden Arat onu tutan adamların kolundan çıkmaya çalışıyordu.

 

Beni arabaya sokmuş ve kapıları kilitlemişlerdi. "Ne olur bırakın beni." diye yalvardım ama oralı bile olmamışlardı. Devran arabaya binince öndeki adam arabayı çalıştırmış ve gaza basmıştı. Islak gözlerimi ona çevirdim. "Arat'a ne yaptın?" diye sordum. Gözlerindeki öfkeyle bana bakmıştı. Dişlerini sıktığı için çenesi gerinmişti. "Devran lütfen sana yalvarırım bırak beni gideyim." dedim. Yüzüme inen tokatla gözümdeki yaşlar akmıştı. "Kes sesini!" diye sitem etmişti. Oturduğum koltuğa korkuyla sinmiştim. Devran sesli bir şekilde nefesini vermişti. Arabanın camını açmış, elindeki sigarayı içmeye başlamıştı.

 

Acaba Arat'a ne yapmıştı? Onu öldürmüş olabilir miydi? Aklıma gelen düşünceyle nefesim kesilmiş, tüylerim diken diken olmuştu. Gözlerimdeki yaşlar hiç durmadan akıyordu. Devran göz ucuyla bana bakmış ama bir şey dememişti. Eve gidince bana yapacaklarını şuan aklıma bile getirmek istemiyordum.

 

*****

 

Kendimi yatak odasının zemininde bulmuştum. Öfkeyle soluyan Devran hem bağırıyor hemde bana vuruyordu. "Lan sen o piçe nasıl kaçarsın nasıl!" "Sen demek ki benden korkmuyorsun, benden korksaydın o piçe kaçmaya cesaret edemezdin!" "O piçte belasını buldu!" Art arda inen darbeler yüzüme gelmesin diye ellerimi yüzüme siper etmiştim. Sırtım ve bacaklarım acıyor ve sızlıyordu. "Devran yapma, lütfen." diye bilmiştim. Saçlarımdaki eli başımı yukarı doğru çevirmişti. "Sen bunları ona kaçmadan önce düşünecektin." diyen ve öfkeyle bana bakan Devran burnundan soluyordu.

 

Gözlerimdeki yaşlar yanaklarımı yakıyor, boğazımdaki yumru nefes almamı engelliyordu. Burnumdan ve ağzımdan akan kanlar elbisemde lekeler oluşturmuştu. Yerden kalkacak gücü bile bulamıyordum. Odaya giren Ferzan ağa ve Şehnaz hanım bana gözlerindeki nefretle bakıyordu. "İtibarımızı beş paralık ettin." diyen Ferzan ağanın gözlerindeki öfke bedenimi sanki bir kurşun gibi deliyordu. "Yediğin dayakları hakediyormuşsun." diyen Şehnaz hanımın gözlerinde tiksinti vardı. "Oğlum al bu kızı babasının kapısına bırak gel." diyen Şehnaz hanıma Devran "Benim elimden böyle kolay kurtulamayacak." demişti.

 

Loading...
0%