Yeni Üyelik
19.
Bölüm

Bölüm 19 "BOMBA ETKİSİ"

@a_lotus_1

Uçurumun kenarında durmuş, bana bakıyordu. Kollarını iki yana açtığı sırada "Arat!" diye avazım çıktığı kadar bağırdım. Kendini boşluğa bırakan Arat'ın arkasından kocaman olmuş gözlerle bakıyordum. Boğazıma düğümlenmiş yumru nefesimi kesmişti. Nefes nefese kalmış bir şekilde yattığım yerden doğrulmuştum.

 

Her gece olduğu gibi bu gece de kabus görmüştüm. Burnumun direği sızlayınca gözlerimdeki yaşlar sicim gibi akmaya başlamıştı. Hıçkırıklarım boğazımda düğüm düğüm olmuştu. Kalbim acıyor, yanıyor ve kavruluyordu. Arat'ın nasıl olduğunu bilmemek ölüm gibi bir şeydi. O olayın ardından tam bir ay geçmişti. Bir ay boyunca doğru düzgün uyuyamamıştım. Uykuya yenik düştüğüm zamanlar da onu rüyalarım da görüyordum. Daha doğrusu rüyadan çok kabustu.

 

Üzerimdeki örtüyü kenara çekip altından çıktım. Yavaş adımlarla lavaboya yürüdüm. Aynadaki yansımama bakmaya başladım. Saçlarım dağılmış, göz altlarım siyahlaşmış ve dudaklarım kuruyup çatlamıştı. Şuan o kadar berbat görünüyordum ki beni gören bu görüntümden korkardı. Aniden gelen mide bulantısıyla klozetin yanına çöktüm. Midem boş olmasına rağmen kasılmaya başlamıştı. Her sabah mide bulantıları çekmek beni daha çok zorluyordu. Duvara tutunup ayağa kalktım ve elimi yüzümü yıkadım. Az da olsa kendime gelmiştim.

 

Elim istemsizce karnıma gidince tüylerim diken diken olmuştu. Hamile olabilir miydim? Bu düşünce başımdan aşağı bir kova sıcak suyun dökülmesine neden olmuştu. Kafamda yaptığım hesaplamaya göre Arat'tan hamile kalma olasılığım yüksekti. Gözlerim dolunca ellerimle göz yaşlarımı sildim. Şimdi ben ne yapacaktım? İki arada bir derede kalmıştım.

 

Merdivenlerden inerken gözlerimin önü kararmaya başlamıştı. Sonrası koca bir karanlıktı. Burnuma gelen keskin kolonya ve hastane kokusuyla gözlerim açılmıştı. Kolumda hissettiğim serum iğnesi hastanede olduğumu gösteriyordu. "Kendinize geldiniz mi?" diye soran sesle bakışlarımı tepemde dikilen hemşireye çevirdim. "Bana ne oldu?" diye sordum. "Bayıldınız kocanız da sizi hastaneye getirdi." demişti. O benim kocam değil diyeceğim zaman Devran'ın sesini duymuştum.

 

"Karım nasıl oldu Hemşire hanım?" diye sormuştu. "Karınız ve bebeğiniz gayet sağlıklı." dediğinde bu sözleri Devran'ın üzerinde bomba etkisi yapmıştı. Gözleri kocaman olmuş bir şekilde bana bakan Devran'a bakıyordum. "Karınızın hamile olduğunu bilmiyor muydunuz?" diye soran Hemşire'ye bakmıştı. "Hayır sürpriz oldu." demiş ardından bakışlarını bana çevirmişti. "Demek bir bebeğimiz olacak." demişti. Yüzünde oluşan tebessüme bir anlam veremiyordum.

 

Doktor'un karnıma sürdüğü soğuk jel ürpermeme neden olmuştu. Doktor'un elindeki alet karnımın üstünde geziniyordu. Ultrason cihazındaki siyah beyaz ekrana odaklanmıştık. "Tebrik ederim tam iki ay iki günlük hamilesiniz." diyen Doktor bize kısa bir bakış atmıştı. Gözlerim Devran'a kayınca gözlerindeki ifadesiz bakışları görmüştüm. Kafasının içinde ne gibi bir düşünce vardı hiç bilmiyordum. "Kalkabilirsiniz." diyen Doktor oturduğu tabureden kalkmıştı. Uzandığım yerden kalktım ve üstümü düzelttim. Bu bebek kesinlikle Arat'ın çocuğuydu.

 

Elimde tuttuğum siyah beyaz kağıda düşen göz yaşlarım görüşümü engelliyordu. "Lütfen bebeğimi benden almayın." diye yalvarsam da Devran beni dinlememişti. "O piçin çocuğunu doğurmayacaksın!" diye sitem etmişti. Şuan zorla çıktığım yerden inmeye çalışıyordum. "Lütfen yalvarırım bana bunu yapmayın." desem de kimse oralı olmamıştı. Şuan çatalın üstünde kürtaj olmayı bekliyordum. Devran, Doktor'u ikna etmiş ve bebeğimin katili olmayı seçmişti. Doktor'un elindeki aletleri görünce avazım çıktığı kadar bağırmıştım.

 

"Yardım edin bırakın beni!" diye sitem ederek bağırıyordum. Odanın kapısı gürültüyle açılınca odaya giren görevliler ve bir kaç Doktor bu işi sonlandırmıştı. "Bayanın rızası olmadan böyle bir şeyi nasıl yaparsınız?" diyen ve burnundan soluyan baş hekime bakan Doktor bir şey demeden bakıyordu. "Sizden çok özür dileriz." diyen ve beni oradan indiren baş hekime bakıp "Teşekkür ederim." dedim. Devran gözlerindeki öfkeyle bana bakıyordu. "O çocuğu doğurmayacaksın! " diye sitem etti. Yumruk yaptığı elini karşısındaki duvara vurunca elinin üstü kanamıştı.

 

Devran'ın eline orada bulunan bir Hemşire pansuman yapmaya başlamıştı. Yarasına değen tentürdiyot onun canını yakmış olacak ki dişlerini sıktığı için çenesi gerinmişti. Hemşire son olarak elini sarınca Devran derin bir nefes vermişti.

 

"Lütfen çocuğumun yaşamasına izin ver." dediğimde bana öyle bir tokat atmıştı ki gözümdeki yaşlar akmıştı. "Dua et seni öldürmedim." demiş ve öfkeyle önündeki direksiyona vurmuştu. Yanağımdaki elimin parmaklarıyla akan göz yaşımı silmiştim. Arabayı çalıştırmış ve yola çıkmıştık. "Kimse o çocuğun babasının Arat olduğunu bilmeyecek." dediğinde bakışlarımı yüzüne çevirdim. Bana kısa bir bakış attığında bile şuan bana nefretle baktığını biliyordum.

 

Evin önüne geldiğimiz de Devran elindeki anahtarla kapıyı açmıştı. Eve girdiğimiz zaman salondan çıkan aile üyeleri bize meraklı gözlerle bakıyordu. "Oğlum meraktan öldük burada." diyen Şehnaz hanım bize bakıyordu. "Merak edilecek bir şey yok." diyen Devran gözlerini bana dikmişti. "Ne demek yok. Karın bayılmadı mı?" demişti. "Abi yengem neden bayılmış?" diye soran Serap'a baktım. "Baba oluyorum, bir çocuğumuz oluyor." diyen Devran'a şaşırmış bir şekilde bakmıştım.

 

Şehnaz hanım ve Devran'ın kız kardeşleri ve erkek kardeşi bu habere çok sevinmişti. "Tebrik ederim yenge." diyen ve bana sarılan Serap'a sarılmıştım. "Teşekkür ederim." diye bilmiştim. İçimde burukta olsa heyecan vardı. Devran neden böyle bir şey demişti onu hiç anlamamıştım. "Tebrik ederim oğlum." diyen Şehnaz hanımın yüzünde güller açıyordu. Şehnaz hanım gözlerindeki mutluluk göz yaşlarını silmiş ve Devran'a sarılmıştı. "Amca oluyorum." diyen ve Devran'a sarılan Dündar'a bakmıştım.

 

Arat'ın çocuğunu taşıyordum ama bunu kimse bilmiyordu. Ben ve Devran dışında kimsenin bu olaydan haberi yoktu. "Gel kızım otur, ayakta kalma." diyen Şehnaz hanımın gösterdiği yere oturdum. Şuan bana nedense çok iyi davranmaya başlamıştı. "Müjgan, yengene meyve tabağı hazırla." demiş ve sırtıma yastık koymuştu. Şuan bana prensesler gibi davranması nedense hoşuma gitmişti. Hamile olduğum için böyle yaptığını bir ben değil buradaki herkes biliyordu. "Ben ofise gidiyorum." diyen Devran annesine bakmıştı. "Tamam oğlum sen git." diyen Şehnaz hanım onu uğurlamak için arkasından gitmişti.

 

"Dündar sen nasılsın?" diye sordum ve ayakta duran Dündar'a baktım. "İyiyim ailemi ziyarete gelmiştim. Bu arada seni de tebrik ederim." demişti. "Teşekkür ederim." dedim ve gülümsedim. Dündar şehir dışında üniversite okuduğu için çok sık gelemiyordu. "Okul nasıl?" diye sorduğumda Dündar orada bulunan bir koltuğa geçip oturmuştu. "Derslerimin hepsini iyi bir dereceyle geçtim." demişti. Dündar ve Devran arasında dağlar kadar fark vardı. Devran sinirli ve öfkeli bir yapıya sahipken Dündar sevgi dolu ve iyi biriydi. "Abim sana kötü davranmıyor değil mi?" diye sormuştu. "Hayır eskisi gibi değil." dedim.

 

Dündar başını sallamış ve arkasına yaslanmıştı. Devran onlara son zamanlar da olanları unutmalarını söylemiş ve benimle eskisi gibi olmalarını söylemişti. Müjgan elindeki meyve tabağını önümde duran sehpanın üstüne koymuştu. "Afiyet olsun." demiş ve yanıma oturmuştu. "Teşekkür ederim sana da zahmet oldu." dedim. "Önemli değil." diyen Müjgan bana yüzündeki tebessümle bakmıştı. "Hadi hep beraber yiyeyim." dedim ve onları da meyve yemeye davet ettim. Yüzlerindeki tebessümle bana eşlik etmeye başlamışlardı.

 

Loading...
0%