Yeni Üyelik
20.
Bölüm

Bölüm 20 "YARIM KALMIŞLIK"

@a_lotus_1

Ellerimi karnıma koymuş, aynadaki yansımama bakıyordum. İçimde benimle birlikte büyüyen bir can taşıyordum. Üzerime giydiğim bol kıyafetle karnım gizlenmişti. Odadan çıktım ve merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. Bugün ne olursa olsun Arat'ın ailesinin evine gidecektim. Etrafıma gözlerimi gezdirip kimsenin olmadığından emin olunca evden çıkmıştım. Bu yaptığımın cezası olacaktı biliyorum ama şuan bunu düşünmek istemiyordum.

 

Bahçeden geçip tam gideceğim sırada "Yenge nereye gidiyorsun?" diyen sesle olduğum yerde kalmıştım. Başımı kaldırmadan arkamı döndüm. "Annemleri çok özledim oraya gidecektim." dedim ve başımı kaldırıp Civan'a baktım. "Tek başına mı?" diye sormuştu. Başımı olumlu anlamda sallamıştım. "İstersen seni oraya götürebilirim." dedi. "Sana zahmet olmasın." dediğimde "Lafımı olur hadi arabaya." dedi ve yanımdan geçip arabaya doğru yürüdü. İçimdeki sevinçle arabanın kapısını açıp arabaya bindim. Araba hareket edince orası arkamızda kalmıştı.

 

Civan erkek olarak evin en küçük üyesiydi. Kendisi babasının işlerine yardım etmek için üniversite hayatını yarıda kesip memleketine dönmüştü. Dündar gibi o da bana iyi davranıyordu. Bu evdeki herkes bana iyiydi ama Devran onlar gibi değildi. Devran şuan şirkette babasının yanındaydı. "Abimle aranız nasıl?" diye soran sesle başımı yan tarafıma çevirdim. "Eskisi gibi değil ama yine de iyi." dedim. "Hele bir bebek doğsun abim etrafında pervane olacak." demişti. Elim karnıma gidince nedense burnumun direği sızlamıştı. Arat'ın yüzü gözlerimin önüne gelince gözümdeki bir kaç damla yaş yanaklarımdan süzüldü.

 

Annemlerin evine geldiğimiz zaman annem dışında kimse beni istememişti. Ama yanımda Civan olunca mecbur beni eve almak zorunda kalmışlardı. Elimde tuttuğum çay bardağını önümdeki sehpanın üstüne koydum. Arat'ın ailesinin evine gitmek için hemen bir bahane bulmam lazımdı. Asiye çığlık attığında abim onun yanına koşmuştu. "Bebek geliyor." dediğinde nedense yüzümde tebessüm belirmişti. Ben bahane bulmaya gerek duymadan plan ayağıma kadar gelmişti. "Dayan bitanem hemen hastaneye gideceğiz." diyen abimin sesindeki heyecan panik yapmasına neden oluyordu. "Civan hadi hastaneye gitmemiz lazım arabayı sen sür." demiş ve Asiye'nin koluna girip onu evden çıkarmıştı.

 

Civan arkasını dönüp bana bakınca "Sen git ben kendim eve dönerim." dediğimde başını sallamış ve dışarı çıkmıştı. "Kızım benimde gitmem lazım." diyen anneme bakıp "Tamam git bende birazdan eve giderim." dedim. Annem'de evden çıkınca hiç vakit kaybetmeden evden çıktım. Civan'ın arabası gözden kaybolurken bende Arat'ın ailesinin yaşadığı eve doğru yola çıktım. İçimde hem sevinç hem korku vardı. Arat evde değilse o zaman ne yapardın hiç bilmiyordum.

 

Kalbim göğüs kafesinin içinde küt küt atarken bedenim titriyordu. Evin önüne gelince kalbim daha hızlı atmaya başlamıştı. Kapının önünde durup nefesimi alıp verdim ve titreyen parmaklarımla zile bastım. Kapı bir kaç saniye içinde açılmış ve Asmin kapıda belirmişti. Beni gören yüzü şaşkın bir ifadeye dönüşmüştü. "Senin burada ne işin var?" diye sordu. "Arat'ı görmeye geldim. Lütfen Arat'ın burada olduğunu söyle." dedim ve elimin tersiyle gözümdeki yaşı sildim. Asmin'in gözlerinden yaşlar akınca Arat'ın orada olmadığını anlamıştım. "Abim evde değil ve kimse nerede olduğunu bilmiyor." demiş ve ağlamaya başlamıştı.

 

Nefesim kesilmiş ve ne diyeceğimi bilmiyordum. Asmin yere çöküp ağlamaya devam etti. Yanına çöküp ona sarılınca o da bana sarılmıştı. "Nazen ne olur abimi bul." diye fısıldamıştı. "Sana söz veriyorum onu bulacağım." dedim. Yüreğimdeki yangın bir kor gibi bedenimi yakıp kavurmaya başlamıştı. Arat'ın şuan nerede ve ne halde olduğunu bilememek beni kahrediyor, boğazıma takılan yumru beni boğuyordu. "Sen hangi yüzle bu eve geldin! Oğlumun başına ne geldiyse hepsi senin yüzünden oldu!" diye sitem eden sesle gözlerimdeki yaşları sildim. Başımı kaldırıp Seher hanıma bakacağım sırada saçlarımda elini hissetmem uzun sürmemişti.

 

"Çabuk defol git buradan!" diye bağırmış ve saçlarımı çekmeye başlamıştı. "Anne ne yapıyorsun?" diyen Asmin annesine engel olmaya çalışıyordu. Bende Seher hanımın ellerinden saçlarımı kurtarmaya çalıştım. "Oğlumu benden aldı!" diye sitem eden Seher hanım saçlarımı bırakıp ağlamaya başladı. İçeriden çıkan Alim amca karısını sakinleştirmeye çalışıyordu. "Nazen evine git." diyen Alim amcanın sesi buz gibi soğuktu. "Arat'ın nerede olduğunu öğrenmem lazım." dediğimde "Bizde nerede olduğunu bilmiyoruz." demiş ve karısını eve sokmuştu. Yüzüme kapanan kapıyla orada öylece kalmıştım.

 

Eve geldiğimde hiç vakit kaybetmeden odama girmiştim. Bedenim zangır zangır titriyordu. Kendimi yatağa atıp göz yaşlarım kuruyunca kadar ağladım. İçim öyle bir yanıyordu ki bu ateşi söndürmek bile imkansızdı. Odanın kapısı açıldığında gelene bakmak için yataktan doğruldum. "Sen neden ağladın?" diye soran Devran'ın kaşları çatılmıştı. Gözümdeki yaşları silip ayağa kalkmıştım. "Bana Arat'ın nerede olduğunu söyle lütfen." dediğimde kaşları daha çok çatıldı. "Arat yok artık bir daha bana onu sorma!" diye sitem etmiş ve boynundaki kravatı çözüp yatağın üstüne atmıştı. "Devran lütfen söyle." dediğim zaman yanıma gelmişti.

 

Saçlarıma yapışan elleri ve gözlerindeki öfke kırıntısı canımı yakmıştı. "Bir daha Arat'ın adını senin ağzından duyarsam seni öldürürüm!" diye bağırmış ve öfkeyle nefesini burnundan vermişti. "Tamam bir daha ondan bahsetmem." dediğimde beni bırakıp banyoya girmişti. Yatağa oturup başımı ellerimin arasına aldım. Gözlerimdeki yaşlar elbisemin kumaşını ıslatıyordu. Elimi karnıma koyduğumda gözlerimdeki yaşlar daha çok artmıştı. Banyonun kapısı açılınca kendimi toplayıp ayağa kalktım. Devran üzerindeki ceketi çıkarmış ve bana bakmadan "Aşağıya in ve bana yemek hazırla." demişti. Bedenimi zor taşıyan ayaklarımla odadan çıktım.

 

İçimdeki yangın bir türlü dinmemişti. Ellerim titreyince elimdeki bardak yere düşmüş ve tuzla buz olmuştu. "Yenge sen otur ben hallederim." diyen Müjgan cam kırıklarını toplamaya başladı. "Yenge iyi misin?" diye soran Serap'a bakışlarımı çevirip "İyiyim." diye bildim. "Sen git sofraya otur geri kalan her şeyi biz yaparız." demiş ve beni mutfaktan çıkarmıştı. İçeri girdiğimde Ferzan ağa ve Şehnaz hanım bana bakmışlardı. "Gel kızım buraya otur." diyen Ferzan ağanın gösterdiği yere oturdum. Devran ve Dündar'da içeri girmişti. "Civan nerede?" diye soran Dündar bizlere bakmıştı.

 

Ağzımı açıp bir şey diyeceğim sırada Devran'ın telefonu çalmıştı. Devran cebinden telefonu çıkarıp aramayı yanıtlamıştı. "Civan sen neredesin?" diyen Devran'a bakıyorduk. "Hastanede mi? Tamam hemen geliyoruz." demiş ve telefonu kapatmıştı. "Baba, Asiye'yi doğuma almışlar." demiş ve telefonu cebine sokmuştu. Ferzan ağa ayağa kalkmış "Hadi gidelim." demiş ve dışarı çıktı. Şehnaz hanım ve Dündar'da onun peşinden gitmişti. Devran odadan çıkmadan bana bakmış ardından odadan çıkmıştı. Bende orada bulunan koltuğa geçip oturmuştum.

 

"Herkes nereye gitti?" diye soran Müjgan elindeki salata kasesini masanın üstüne koydu. "Asiye'yi doğum için hastaneye kaldırmışlar, onlar da oraya gitti." dedim. Müjgan yüzünde oluşan mutlulukla odadan çıkmıştı. Serap ve onun sevinç çığlıkları mutfaktan geliyordu. Onlar için bu mutlu haberdi ve böyle sevinmeleri gayet normaldi. Ama nedense ben hiç mutlu değildim.

 

Loading...
0%