@a_lotus_1
|
Bembeyaz karların üstüne bastığımda ayağımın altında ezilen karların sesi çok hoşuma gidiyordu. Bahçe bembeyaz karla kaplanmıştı. Bir gece önce yağan kar kısa sürede her yeri beyaza bürümüştü. "Nazen hanım hasta olacaksınız." diyen sesle başımı Elif ablaya çevirdim. "Bak sana her yer bembeyaz olmuş." dedim. "Evet bende karı seviyorum ama dışarısı soğuk hasta olacaksınız." demiş ve yanıma gelmişti. "Elif abla bana telefonunu verir misin?" dediğimde cebinden telefonunu çıkarıp bana vermiş "Ben mutfaktayım." demiş ve gitmişti.
Elimdeki telefona Arat'ın ezbere bildiğim numarasını tuşladım ve telefonu kulağıma götürdüm. Her aradığımda açılmayan telefonu pes etmeden arayıp duruyordum. Biliyordum ki eninde sonunda telefon bir gün açılacaktı ve o günün bugün olması için dua ettim. Bir kaç bip sesinden sonra telefon açılmış ve kalbim küt küt atmaya başlamıştı. "Alo Nazen." diyen sesiyle gözlerimdeki bir kaç damla yaş akmıştı. "Aratım benim olduğumu nasıl anladın." dedim. "Senin olduğunu tahmin etmiştim." dedi. "Arat neredesin? Seni çok merak ettim. İyisin değil mi?" dedim.
"Hiç iyi değilim. Nazen seni çok özledim." demişti. "Bende seni özledim. Sana bir şey oldu diye çok korktum." dedim. "Korkma bitanem ben iyiyim." dediğinde "Beni neden habersiz bıraktın?" dedim. İçimde hem heyecan hemde öfke vardı. Heyecan onun tekrar sesini duyduğum içindi. Öfke ise beni habersiz bıraktığı içindi. "Sana haber veremedim çünkü sen gittikten sonra gözlerimi bir hastane köşesinde açtım. İyileştikten sonra eve tekrar dönebildim." demişti. "Şimdi iyisin ama değil mi?" diye sordum. "İyiyim ne kadar iyi olunursa o kadar iyiyim." dedi.
Onun sesini tekrar duymak içimin huzurla dolmasına sebep olmuştu. "Arat sana söylemem gereken bir şey var." dedim. "Ne oldu bitanem." dediğinde "Arat ben hamileyim." dedim. Hattın ucunda bir sessizlik oldu. "Arat orada mısın?" diye sordum. "Buradayım bitanem." derken sesi titremişti. "Aratım ben senin çocuğuna hamileyim." dediğimde hattın diğer tarafındaki sevinç haykırışlarını duydum. "Gerçekten mi Nazenim." dedi. "Evet bitanem senden hamileyim." dedim ve gözlerimdeki yaşları sildim. "Beni ne kadar mutlu ettin anlatamam." demişti.
"Sen kiminle konuşuyorsun?" diyen sesle bedenim sanki buz kesmişti. "Kapatmam lazım." dedim ve Arat'ın bir şey söylemesine fırsat vermeden telefonu kapattım. "Söyle kiminle konuşuyordun!" diye sitem etmiş ve bana doğru gelmişti. Ayağının altındaki karlar sanki can çekişiyor gibi sesler çıkarıyordu. "Annemle konuşuyordum." dedim ve telefonu arkama sakladım. "O telefonu nereden aldın?" diye sormuştu. "Çabuk o telefonu bana ver!" diye sitem ettiğinde bedenim ürpermişti. "Devran bunu yapamam." dedim ve gitmek için hamle yaptım.
Devran kolumdan tutarak gitmeme engel olmuştu. "Çabuk o telefonu bana ver!" diye bir kez daha sitem etmiş ve telefonu elimden çekip almıştı. Kalbim bu sefer korkuyla küt küt atmaya başlamıştı. "Devran lütfen." diye bilmiştim. Devran elindeki telefonu kurcalamaya başlamıştı. Yüzüne baktığımda kaşları çatılı halde elindeki telefona bakıyordu. Telefonu kulağına götürdüğü zaman nefesimi tutmuştum. "Arat sensin değil mi?" diyen Devran öfke dolu bakışlarını bana çevirmişti. "Seni öldürmediğim için şanslısın." dediğinde bakışları benim üzerimdeydi.
Arat'ın ona ne söylediğini şuan çok merak ediyordum. "Hayır yanlış biliyorsun. Nazen'in karnındaki bebeğin babası benim." demiş ve telefonu kapatmıştı. Elindeki telefonu evin duvarına öyle şiddetli bir şekilde atmıştı ki telefon ikiye ayrılmıştı. Korkudan bedenim titremiş ve tüylerim diken diken olmuştu. Devran gözlerindeki öfkeyle bana bakmış ve bana öyle bir vurmuştu ki kendimi yerde bulmuştum. Gözlerimdeki yaşlar bir bir akarken onun öfke dolu bakışlarına bakıyordum. "Lan sen beni katil mi edeceksin!" diye bağırmış ve saçlarıma yapışmıştı.
Eli saçlarımı öyle bir çekiyordu ki canım yanıyordu. "Devran bırak beni!" diye sitem ettim. "O karnındaki çocuğun babası benim bunu o kalın kafana sok." demiş ve beni bırakmıştı. "Hayır bu çocuğun babası sen değilsin." dediğimde yüzüme yediğim darbenin etkisiyle dudağımın kenarından akan kan yerdeki beyaz karların üstüne damlamıştı. "Seni ve o karnındaki piçi öldürmeden sus!" diye sitem edip geldiği gibi gitmişti.
Üstüm başım ıslanmış bir şekilde eve girince Elif abla bana şok olmuş bir şekilde bakmıştı. "Nazen hanım size ne oldu? Dudağınız da kanıyor." demiş ve ilk yardım dolabından pansuman malzemelerini çıkarmaya başlamıştı. "Elif abla ben hiç iyi değilim." dediğimde gözlerimdeki yaşlar süzülmeye başladı. Elif abla yanıma gelmiş ve elindeki malzemeleri masanın üstüne koymuştu. Beni de bir sandalyeye oturtmuş ve elindeki tentürdiyot döktüğü pamuğu dudağımın kenarına bastırmıştı. Canımın acısıyla dişlerimi sıkmıştım. "Bunu size kim yaptı?" diye sormuştu. "Devran" diye bildim ve daha çok ağladım.
Kıyafetlerimi değiştirmeme yardım eden Elif abla beni yatağıma yatırmış ve odadan çıkmıştı. Ona bahçede olanları bir bir anlatmıştım. Telefonu içinde çok özür dilemiştim. Devran neden bana ve Arat'a böyle yapıyordu? İkimizin acı çekmesi ve ona yalvarması hoşuna mı gidiyordu? Odanın kapısı açıldığında yataktan doğruldum. Devran içeriye girmiş ve kapıyı arkasından kapatmıştı. Gözlerini üzerimden ayırmadan üstündeki kıyafetleri çıkarıyordu.
Aklında ne olduğunu şuan hiç biliyordum. Üstünde sadece boxeri kalmıştı. Yatağa doğru geldiğinde ona anlamayan gözlerle baktım. Üzerimdeki örtüyü kaldırıp bir kenara attığında bedenim ürpermişti. "Devran ne yapıyorsun?" dedim. "Karımı özledim." demiş ve yatağa yatmıştı. "Ne saçmalıyorsun!" diye sitem edip yataktan kalkmaya çalıştığım sırada beni kolumdan tutup altına almıştı. "Devran bırak beni ne yapıyorsun!" diye sitem edip onu kendimden uzaklaştırmaya çalıştım.
Ellerimi başımın iki yanına sabitlemişti. Boynuma değen dudakları şuan boynumu yakıyordu. "Devran lütfen yapma." dedim. Gözlerimdeki yaşlar hiç durmadan akıyordu. Üzerimdeki kıyafetleri tek eliyle tutup çıkarmaya başlamıştı. Diğer eli de ellerimi sıkı sıkı tutuyordu. "Bana bunu yapma! Ben seni istemiyorum!" diye haykırdım. "Bu benim umurumda mı sanıyorsun! Sen benim karımsın ve benimle birlikte olmaya mecbursun!" diye sitem etmişti. Dudakları göğüslerime kaydığında gözlerimi kapatmıştım.
Odanın içinde yankılanan Devran'ın zevk dolu inlemelerinin sesi kulaklarımı resmen tırmalıyordu. Bacak aramdaki onun için kutsal sayılan erkekliği sanki büyük bir zafer kazanmış gibi içimdeydi. Onun alev alev yanan bedeninin altında benimde bedenim alev almıştı. Kalbim ve aklım ondan nefret ederken alt tarafım ona teslim olmuştu. Bedenim şuan bir savaş içindeydi. Ve kazanan benim kutsal hazinem olmuştu. Beynim ve kalbim ona isyan etse de alt tarafım keyfine bakmıştı. Gözlerimden düşen yaşlar kafamın altındaki yastığı ıslatmıştı.
Devran üzerimden kalkınca örtüyü kendime sarıp yan döndüm ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Banyoya giren Devran'ın şuan hiç bir şey umurunda olmadığı gibi bu durumda umurunda olmamıştı. Şuan nedense kendimi kirlenmiş hissediyordum. Geldiğim günden beri bana elini sürmeyen adam şuan bana acımamıştı. Bunu bana neden yapmıştı anlamıyordum. Elimi karnıma koyup göz yaşlarımın arasından "Özür dilerim senin de böyle bir şey yaşamanı istemezdim." dedim ve ağlamaya başladım. Biliyordum ki ne kadar ağlasam da bir faydası olmayacaktı.
|
0% |