
Yüzümde hissettiğim dokunuşuyla gözlerimi açmıştım. Yüzündeki tebessümle bana bakmış "Günaydın" demişti. "Günaydın" dedim ve yattığım yerde doğruldum. Yeniden bir arada olmak ve onu yanımda hissetmek bana çok iyi gelmişti. "Yemeğe inelim mi ben acıktım." demiş ve yataktan çıkmıştı. Üzerimdeki örtüyü kenara çekip altından çıktım. Arat'ın gözleri karnıma kayınca beni kendine doğru çekmiş ve ellerini karnıma koyup göbeğimi okşamıştı. Onun dokunuşuyla kalbim heyecanla küt küt atmıştı.
"Oğlum" dediğinde gözlerimi ona çevirdim. "Oğlan olacağını nereden biliyorsun?" diye sordum. "Hissediyorum" demiş ve yanağıma öpücük kondurup "Hadi yemeğe gidelim." demiş ve üzerini giyinmeye başlamıştı. Bende yerde duran kıyafetlerimi alıp üzerime giydim. İkimizde hazır olunca odadan çıkmıştık.
Pansiyondan çok uzakta olmayan bir cafeye girdik ve boş olan bir masaya geçip oturduk. Bizi gören bir garson masamıza gelmiş "Hoş geldiniz ne alırdınız?" diye sormuştu. Arat elindeki menüye kısa bir göz atıp garsona bakmış "Serpme kahvaltı istiyoruz." demişti. Garson başını sallamış ve gitmişti. "Devran'dan bir an önce boşanmanı istiyorum." diyen sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. "Bende istiyorum ama nasıl olacak?" diye sordum. "Bugün bir avukatla görüşmeye gideceğiz." dediğinde başımı olumlu anlamda salladım.
Garsonun getirdiği kahvaltılıkları tabağıma doldurup yemeye başladım. Arada karşımda oturan Arat'a bakıyordum. Çatalındaki peyniri ağzına atmış ve bana bakıp göz kırpmıştı. O an midemde ki kelebekler kanat çırpmaya başlamıştı. "Kahvaltıdan sonra avukatın yanına uğrarız." dedi. "Tamam olur." dedim ve çatalımdaki omlet parçasını ağzıma attım. Cafedeki müziğin sesine çatal bıçak sesleri karışıyor ve bu sesler güzel bir melodi gibi kulağımın dibinde çınlıyordu. Devran'dan boşanıp Arat'la evlenme fikri heyecanlanmama neden oluyordu.
***
Arat'ın parmakları parmaklarımın arasındaydı. Esen rüzgar yüzümü yalayıp geçerken bedenimin titremesine neden olmuştu. "Üşüdün mü?" diye soran Arat kolunu bana sarmıştı. "Biraz üşüdüm." dedim ve ona sokuldum. "İstersen arabaya binelim." demişti. "Hayır böyle iyi." dedim ve yürümeye devam ettim. Beyaz boyalı kocaman bir binanın önüne gelince durmuştuk. Gözlerimi binanın pencerelerinde dolaştırdım. Her pencerenin altında siyah tabela üzerinde beyaz yazılarla yazılmış, avukat isimleri yer alıyordu. "Hangisine gideceğiz?" diye sordum ve Arat'a baktım. Arat bana bakmış ve ardından gülümsemişti. "Bilmem işinde hangisi iyiyse ona gideceğiz." demiş ve hafiften parmaklarımı sıkmıştı.
Karşımızda duran ve bize yüzündeki tebessümle bakan orta yaşlı avukatın kendinden emin bir duruşu vardı. Gözlerimi içinde bulunduğumuz ofiste gezdirmeye başladım. Bir duvarı boydan boya kaplayan kitaplığın içinde mavi dosyalar yer alıyordu. Diğer duvarda avukatın diploması ve sertifikaları asılıydı. Avukatın masası ve oturduğu sandalyesi siyahtı. Masanın üstünde kocaman harflerle «Barış Zeynel Soyyılmaz» yazıyordu. "Size nasıl yardımcı olabilirim?" diye soran ve arkasına yaslanan avukata bakışlarımı çevirdim. Arat ona başımızdan geçen olayları anlatmaya başlamıştı. Avukat bey onun lafını bölmeden onu dinliyor arada elinin altındaki kağıda kısa notlar alıyordu.
"Devran bey bahsettiğiniz gibi biriyse boşanma çekişmeli olacak gibi görünüyor." dediğinde "Peki bu durumda boşanma ne kadar sürer?" diye soran Arat nefesini sesli bir şekilde vermişti. "Dediğim gibi şuan her şey Devran beye bağlı. Biz ona boşanma tebligatını göndeririz. Şuan beklemekten başka yapacak bir şeyimiz yok." demişti. "Peki öyle olsun. Her şey için teşekkür ederim." diyen ve elini uzatan Arat'a "Boşanma gerçekleşince teşekkür edersin." diyen Barış bey onun elini sıkmıştı. İçimdeki bir ses Devran'dan uzun bir süre kurtulamayacaksın diyordu. Avukatın ofisinden çıktığımızda yüzündeki öfkeyi bile gizlemeyen Arat'a bakıyordum. Şuan bu duruma benim kadar onunda canı sıkılmıştı.
"Şimdi ne olacak?" diye sorduğum soruma cevap vermediği için sorum havada asılı kalmıştı. Kolundan tutup onu durdurmuştum. Gözlerini bana çevirmiş ve gözlerimin içine bakmıştı. "Beklemekten başka çaremiz mi var?" dediğinde sesindeki tını bir buz kadar soğuk ve keskindi. Aramızdaki Devran engelini kaldırmak isterdim ama elimden bir şey gelmezdi. Hiç bir şey demeden yürümeye devam ettiğimde nefesini sesli şekilde verdiğini duydum. "Keşke böyle bir şeye hiç kalkışmasaydık." dediğinde duyduğum sözlerle bedenim titremiş ve olduğum yerde sanki çivilenmiştim. Soğuk hava bedenime çarparken sanki bir bıçak gibi canımı acıtıyordu. Gözlerimde biriken yaşlar gözlerimi yakıyor ve burnumun direğinin sızlamasına sebep oluyordu.
"Beni yanlış anlama seni seviyorum ama böyle yapmak baştan sona yanlıştı." dediği zaman ıslak gözlerimi ondan çekip başka tarafa baktım. Gözlerimdeki yaşlar bir bir süzülmeye başlamış ve ben o yaşlara engel olamamıştım. Boğazımdaki hıçkırıklar dışarı çıkmak için sıraya girmişti. Titreyen bacaklarıma aldırmadan yürümeye başladım. Şimdi neden böyle bir şey demişti ki? Yoksa artık beni sevmiyor muydu? "Nazen seni üzdüysem özür dilerim." demiş ve peşimden gelmişti. Konuşmak için ağzımı açtım ama boğazıma takılan bir yumru yüzünden sesim çıkmamıştı.
Kollarını bana sardığında ağzımdan dökülen hıçkırıklarım havaya karışmaya başlamışlardı. Şuan etrafımdaki insanlar zerre umurumda değildi. Arat'ın kollarının arasından çıkıp onu kendimden uzaklaştırdım. "Yalnız kalmak istiyorum." dedim ve titreyen bacaklarımın izin verdiği ölçüde yakınlar da olan pansiyona doğru yürüdüm. İçimdeki ateş bir kor olmuş ve içimi yangın yerine çevirmişti. Kalbim şuan bin parça olmuştu ve o kırıklar canımı yakıyordu. Soğuk suratıma bir şerit misali çizilen göz yaşlarım arkasında sıcak izler bırakıyordu. Pansiyondan içeri girdiğimde oradaki kadın benim bu halimi görünce şaşırmıştı.
Kadın konuşmak için ağzını açtığında merdivenlere yöneldim. "Ne oldu? Bir sorun yok değil mi?" diye sordu. Onun bu sorusunu duymazdan geldim ve hızla merdivenleri çıkıp onu arkamda bıraktım. Zangır zangır titreyen bedenimi odaya zor atarken kapıyı kapatıp kapının arkasına yaslandım. Bacaklarım beni aşağıya çekerken, tuttuğum göz yaşlarım süzülmeye başladı. "Nazen lütfen aç şu kapıyı. Beni yanlış anladın." diyen ve kapıyı açmaya çalışan Arat'ın sesi kapının önünden geliyordu. "Beni rahat bırak seninle konuşmak istemiyorum!" diye sitem ettim.
"Nazenim lütfen." dediğinde kalbimde oluşan kıpırtıyı göz ardı etmiştim. "Beni yalnız bırak ve git." dedim. "Sen beni yanlış anladın. Ben öyle demek istemedim." demiş ve kapıyı açmaya çalışmıştı. "Arat git!" diye sitem ettim ve ayağa kalkıp kapıya var gücümle vurdum. "Beni yalnız bırak seninle şuan konuşmak istemiyorum." dedim. "Tamam şimdi gidiyorum. Sen sakinleşince geri geleceğim." demişti. Zar zor da olsa yutkundum ve gözlerimdeki yaşları sildim. Merdivenler de yankılanan ayak seslerini duymuştum. Bir kaç dakika bekleyip odanın kapısını açtığımda onun gitmiş olduğunu gördüm. Kapıyı kapatıp orada bulunan yatağa gidip oturdum.
Sırt üstü kendimi yatağa attım ve yan döndüm. Ellerimi karnıma koyup "Şuan senin varlığın beni ayakta tutuyor." dedim. Göz yaşlarım başımın altındaki yastığı ıslatıyordu. Kafamın içindeki sesleri susturup sadece bebeğime odaklanmak istiyordum. Yataktan kalktım ve orada bulunan pencereye doğru gittim. Perdeyi araladım ve dışarıdaki manzarayı izlemeye başladım. Yüzümdeki kuruyan göz yaşlarımı ellerimle silip gülümsemeye çalıştım. Hızla geçip giden arabaları ve insanları izliyordum. Kimi insanlar yavaş yürürken kimi de bir yerlere yetişmeye çalışıyor gibi hızlı yürüyordu. Esen rüzgarın sesi pencereye çarpıp geçiyordu.
Ne kadar süre orada öylece ayakta kaldım bilmiyordum. Arkamdaki kapı açılınca dönüp o tarafa baktım. Arat içeri girmiş ve kapıyı arkasından kapatmıştı. Bakışlarımı tekrar cama çevirdim. "Özür dilerim." diyen ve yanıma gelen Arat kollarını bana sardığında sırtımda bedenini hissettim. Nefesi boynumu yakarken gözlerimi kapattım. "Seni seviyorum." diye fısıldadığında gözlerimi açtım. Bir göz yaşım yanağımdan kayarken göz yaşını elimle sildim. "Bir şey demeyecek misin?" diye sormuş ve beni kendine çevirmişti. "Ben uyumak istiyorum." dedim ve kollarının arasından çıkıp yatağa doğru gittim.
Elleri beni durdurunca kalbim deli gibi atmaya başlamıştı. "Nazende sevgilim." demiş ve beni kendine çekip sarılmıştı. Boynuma değen öpücüğü ve nefesi bedenimin ürpermesine neden olmuştu. "Seninle küs kalmak istemiyorum." dediğinde gözlerinin içine bakıp "Küs değiliz." dedim. "O zaman neden böyle davranıyorsun?" diye sormuştu. "Çünkü sana kırıldım." dedim. "Senden çok ama çok özür dilerim." demiş ve iki elini yüzümün iki yanına koymuştu. "Yorgunum ve uyumak istiyorum." dedim ve ellerini tutup yüzümden çektim.
Üzerimdeki kıyafetlerimi çıkarıp kendimi iç çamaşırlarımla yatağa bıraktım. Örtünün altına girdiğimde orada durmuş, beni izliyordu. Ona arkamı döndüm ve başımı yastığa koydum. Onunda kıyafetlerini çıkardığını görmesem de biliyordum. Kısa süre sonra sırtımda hissettiğim çıplak teni bedenime alevler çakmıştı. Ellerini karnıma koymuş, çenesini omzuma yaslamıştı. İkimizin yerine konuşan nefes alış veriş seslerimiz olmuştu. Elleri karnımı okşarken vücuduma yayılan ateş her yerimi esir almıştı. "Bebeğimin güzeller güzeli annesi." demiş ve çıplak omzuma öpücük kondurmuştu. Tüylerim diken diken olurken içimdeki ateşi şuan etkisi altına almıştı.
Elini omzum da hissettiğimde sırtım yatağa değmişti. Ben daha ne olduğunu anlamadan üzerimde onun varlığını hissetmiştim. "Arat uyumak istiyorum." desem de o bunu sanki duymamış gibi dudaklarımı öpüyordu. Dudaklarımı resmen bir su misali içiyor ve beni kendimden geçiriyordu. Elleri başımın iki yanında sabitlenmiş bir şekilde duruyordu. Alt tarafıma sıcak bastığı zaman onu göğsünden itip yatakta doğruldum. İkimizde şuan nefes nefese kalmıştık. "Arat lütfen uyumak istiyorum." dedim ve ondan biraz uzaklaşıp yatağa geri yattım. Gözlerinin üzerimde olduğunu biliyordum ama bu zerre umrumda değildi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 11.9k Okunma |
417 Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |