
Akşam olunca bütün misafirler evlerine gitmeye başlamışlardı. Odadan çıktım ve salona girdim. Sehpanın üstünde duran boş tabakları ablam mutfağa taşıyordu. "Abla yardım edeyim mi?" diye sordum. "Yok gülüm sen otur ben hallederim." demiş ve hafiften gülümsemişti. Koltuğa geçip oturduğum sırada içeriye babam girmişti. Babamı görünce oturduğum yerden kalktım. "Böyle buyurun Ferzan ağam." diyen babam kenara çekilmiş ve arkasında duran Ferzan ağa içeri girmişti. Onun arkasından da Şehnaz hanım ve Devran girmişlerdi.
Donmuş bir vaziyette olduğum yerde kalmıştım. Onlar geçip koltuklara otururken babam bana bakmış "Nazen mutfağa geç." demişti. Başımı sallayıp mutfağa gitmek için harekete geçtiğim sırada Devran'ın sesiyle durmuştum. "Mutfağa gitmesine gerek yok." demişti. Arkamı dönüp ona bakmadan babama baktım. Babam başını olumlu anlamda sallamış "Geç bir köşeye otur." demişti. Tekli koltuklardan birine geçip oturmuştum. "Ejder bey biliyorsun ki kızın bizi iki sefer ezip geçti." diyen Ferzan ağaya baktık. "Evet maalesef öyle bir hata yaptı." diyen babamın suratı öfkeden kızarmıştı.
"Bu durumda biz Nazen'i artık kabul edemeyiz." diyen Ferzan ağa gözlerindeki öfkeyle bana bakıyordu. "Ne deseniz haklısınız." diyen babam boynunu bükmüştü. "Kızınızın benden boşanmak istediğini ve bana dava açtığını biliyor musunuz?" diyen Devran önce babama sonra bana bakmıştı. Babam gözlerindeki şok olmuş ifadeyle ona bakarken Devran bu durumdan hiç rahatsız olmuşa benzemiyordu. "Boşanma tebligatını görünce senden boşanacağımı mı düşündün?" diyen Devran bana bakıyordu. Boğazımda sıralanan yumrular sesimi kestiği için konuşamadım. Bütün gözler şuan benim üzerimdeydi ve ben bu bakışlar altında resmen eziliyordum.
"Bizde boşanma yoktur bunu sizde biliyorsunuz." diyen Ferzan ağa konuşarak bakışları kendi üzerine çekmişti. "Evet yoktur ama şunu bilmenizi isterim. Oğlunuz da kızıma yapmadığını bırakmamış." diyen babama "Her evlilikte olur öyle ufak tefek kavgalar büyütmeye gerek yok." diyen Şehnaz hanıma baktım. "Ufak tefek mi? Senin oğlun beni neredeyse öldürüyordu." dedim. "Şuan yaşadığına göre demek ki ölmemişsin." diyen Şehnaz hanımın gözlerinde alay dolu bir ifade vardı. İçime yavaş yavaş dolan öfkeyle bedenim titriyordu.
"İki kere kaçmış birini kim olsa kabul etmez ama gel gör ki oğlum Devran kızınızı seviyor." diyen Ferzan ağa Devran'a bakmıştı. "Yakında çocukları da olacak bu yüzden oturup bir karar verdik." diye konuşmasına devam etmişti. Dilimin ucuna gelen kelimeleri haykırmak istedim. Bu çocuk oğlunuzun değil demek istedim. Tam ağzımı açıp konuşacağım sırada Devran benden önce davranmıştı. "Ben artık Nazen'i istemiyorum." dediğinde bir ben değil orada bulunan herkes şok olmuştu. "Onun gibi birini artık istemiyorum." demiş ve ayağa kalkmıştı. "Peki bebek ne olacak?" diye soran Şehnaz hanıma "Umurumda değil." demiş ve salondan çıkmıştı.
"Bu durumda o zaman Berdel bozuldu." diyen Ferzan ağa da ayağa kalktı. "Yapmayın oğlumun yuvasını da yıkmayın." diyen babam oturduğu yerden kalkınca Şehnaz hanım da yerinden kalkmıştı. "Onların yuvasını biz değil kızınız böyle yaparak yıktı." diyen Şehnaz hanım olmuştu. Ferzan ağa ve Şehnaz hanım salondan çıkarken babam da arkalarından çıkmıştı. Oturduğum yerden ayağa kalktım. "Asiye valizini topla gidiyoruz." diyen Şehnaz hanımın sesi koridorda yankılanmıştı. "Anne yapmayın beni kocamdan ve bebeğimden ayırmayın." diyen ve ağlayan Asiye'yi babası zorla tutup kolundan dışarı çıkarmıştı.
Ablam kucağında ciyak ciyak ağlayan Sevgi'yle içeriye girmişti. Salondan çıkıp koridorda duran abime ve babama baktım. "Ben karımdan ayrılmam!" diye sitem eden abimi babam kolundan tutuyordu. "Baba karımı götürmesinler." diyen abimin gözleri hafiften dolmuştu. "Berdel bozuldu. Devran artık Nazen'i istemediğini söyledi." diyen babam bakışlarını bana çevirip bakmıştı. Bana öyle bir tiksintiyle bakıyordu ki şuan yer yarılsa da içine girseydim. "Odana gir bir daha da oradan sakın çıkma!" diye sitem eden babamın sesiyle yerimden adeta sıçramıştım.
Kaldığım odaya girip kapıyı kapattım. İçimde anlamını bilmediğim bir his vardı. Devran beni istemediğini söylemişti. Şimdiye kadar beni isteyen adam neden bir anda kararını değiştirmişti? Kendimi orada bulunan yatağın üstüne attım. Gözlerim nedense istemsizce dolmuştu. Gözlerimi kapatıp açınca göz yaşlarım akmaya başladı. İçimde iki duyguyu aynı anda yaşıyordum. Bir yanım sevinirken diğer yanım üzülüyordu. Devran'la sonunda ayrılacak olmama seviniyordum ama abimle Asiye'nin benim yüzümden ayrılıp kızları Sevgi'nin ortada kalacağına da üzülüyordum.
Odanın içinde yankılanan telefonumun sesiyle göz yaşlarımı silip telefonu elime aldım. Ekranda Arat'ın adını görünce yüzümde tebessüm oluşmuştu. Telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Alo Aratım." dediğimde "Nazen konuşmamız lazım." demişti. "Ne oldu? Kötü bir şey yok değil mi?" dedim. Kalbim nedense korkuyla dolmaya başlamıştı. "Ben şuan yurt dışına gidiyorum." dediğinde kalbime sanki bıçak saplanmıştı. "Ne? Peki ama neden?" diye bildim. "Öyle olması gerekti. Şimdi kapatmam lazım seni sonra ararım." demiş ve telefonu kapatmıştı.
Başımdan yayılan sıcaklık bedenimi yalayıp geçerken nefesim kesilmişti. Bedenim titremeye başladığında gözlerimden dökülen yaşlar yanaklarımda yol çiziyordu. Kalbime hançer sokup o hançeri derine kadar itmişler gibi kalbim acıyordu. Boğazımda sıralanan yumrular taş olmuştu ve boğazımı acıtıyordu. Ellerimi karnıma sarıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Ben ağladıkça hıçkırıklarım bir bir yolunu bulup dudaklarımın arasından çıkıyordu. Şuan canım o kadar çok yanıyordu ki tarif etmem bile imkansızdı.
Odanın kapısı açılmış ve ıslak gözlerimi gelene çevirmiştim. Ablam arkasından kapıyı kapatıp yanıma gelmişti. "Nazen ne oldu? Neden ağlıyorsun? Yoksa Devran'dan ayrılmak istemiyor muydun?" diye sordu. Gözlerimdeki yaşları elimin tersiyle sildim. "Arat yurt dışına gitti." diye bildim. Ablamın gözlerindeki ifadenin yerini şok olmuş bakışlar almıştı. "Neden gitti?" diye sorduğunda "Bende bilmiyorum. Bana da bir şey söylemedi. Sadece öyle olması gerektiğini söyledi." dedim. Ablam yatağın üstüne yanıma oturup başımı omzuna yaslamıştı.
Saçlarımı okşadığı sırada annem aklıma gelmişti. Gözlerimi kapattım ve saçlarımı okşayanın annem olduğunu hayal ettim. "Abla ben annemi çok özledim." dedim ve akmak için direnen göz yaşlarımı serbest bıraktım. "Bende özledim." diyen ablamın sesindeki tını onunda benim gibi ağladığını gösteriyordu. "Daha fazla kendini üzme." diyen ablam ayağa kalktı. "Nasıl üzülmeyeyim Arat'ta beni terk etti." dedim. "Muhakkak bir açıklaması vardır." demişti. "Bana bir açıklama bile yapmadı." dedim. "Sen yemek yedin mi?" diye sordu. Hayır anlamın da başımı iki yana salladım. "Ben sana gidip bir şeyler hazırlayayım." demiş ve odadan çıkmıştı.
Yatağın üstünde duran telefonumu elime aldım ve Arat'a mesaj yazmaya başladım. «Neden gidiyorsun yoksa beni terk mi ediyorsun? Devran'la ayrıldık ve evlenmemiz için aramızda bir engel kalmadı.» diye yazıp gönderdim.
Kapı açılmış ve ablam elinde tepsiyle içeriye girip kapıyı kapatmıştı. "Yemek yiyecek iştahım kalmadı." dediğimde "Kendini düşünmüyorsan karnındaki bebeğini düşün." demiş ve elindeki tepsiyi dizlerimin üzerine koymuştu. Tepsinin içindeki ekmeği elime aldım ve yemeye başladım. O kadar çok acıkmıştım ki tabaktaki yemeği silip süpürmüştüm. Ablam tepsiyi eline almış "Hadi biraz uyu." demiş ve odadan çıkmıştı. Ayağa kalktım ve örtüyü kaldırıp yatağın içine girdim. Kafamdaki düşünceler bir türlü uyumama engel oluyordu. Arat neden yurt dışına gitmek zorunda kalmıştı? Attığım mesaja neden cevap vermiyordu? Kafamın içinde dönüp duran düşünceler canımı sıkıyor ve beni uyutmuyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 11.9k Okunma |
417 Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |