
Sonunda abim ve karısı yeniden bir araya gelmişlerdi. Beşiğinde uyuyan yiğenim Sevgi'ye bakıyordum. Öyle masumdu ki insan bakmaya doyamıyordu. Annemin adını taşıması beni ayrıca mutlu etmişti. "Nazen, Sevgi'ye yarım saat göz kulak olur musun? Benim dışarı da biraz işlerim vardı." diyen Asiye'ye bakmıştım. "Tamam ben ona bakarım. Sende işlerini hallet." dediğim de Asiye gülümsemiş ve salondan çıkmıştı. Koltuğa oturdum ve açık olan televizyonu izlemeye başladım.
Kapının zil sesini duyunca kalkıp kapıya bakmaya gittim. Kapıyı açtığım da karşımda Devran'ı görmeyi beklemiyordum. Kapı kolu öylece parmaklarımın arasında kalmıştı. "Beni içeriye davet etmeyecek misin?" diye sormuştu. "Evde benden başka kimse yok." dedim. "Asiye nereye gitti?" diye sordu. "İşleri varmış, çocuğu bana bırakıp dışarı çıktı." dediğimde "İyi o zaman bende gelmişken yiğenimi severim." dedi. Onun girmesi için kenara çekildiğim de Devran içeriye girmişti. Kapıyı kapatıp onun arkasından salona girdim. Devran koltuğa oturduğun da bana bakmıştı.
Kendimi nedense çok garip hissediyordum. "Böyle ayakta dikilip duracak mısın?" diye sorduğunda geçip bende koltuğa oturdum. Aramızda rahatsız edici bir sessizlik hakimdi. Bu sessizliği Devran bozmuştu. "Şuan iki yabancı gibiyiz." dediğinde bakışlarımı ona çevirdim. "Böyle olmasını ikimiz de istedik." dedim. Nefesini alıp vermiş ve yutkunmuştu. İnip kalkan adem elmasına gözlerim kaymıştı. Ağzını açıp bir şey diyeceği sırada çalan telefonu konuşmasına engel oldu.
Telefonunu cebinden çıkarıp arayana bakmış ardından telefonu kulağına götürmüştü. "Efendim Civan ne oldu?" dediğinde gözleri benim üzerimdeydi. "Ne? Ne diyorsun?" derken kaşları çatılmıştı. "Ne zaman?" diye sormuş ve ayağa kalkmıştı. Kötü bir şeylerin olduğunu anlamam uzun sürmemişti. "Tamam hemen oraya geliyorum." demiş ve telefonu kapatıp tekrar cebine sokmuştu. Oturduğum yerden ayağa kalkıp "Ne olmuş?" diye sordum. Devran nefesini burnundan vermiş ve elini saçlarının arasından geçirmişti. "Devran söylesene ne oldu?" diye bir kez daha sordum. "Dündar, Asmin'i kaçırmış." dediğinde şok olmuş bir şekilde ona baktım.
Devran evden çıkarken bende kanepeye çökmüştüm. Asmin nasıl böyle bir şey yapardı? Abisinin düşmanı olan Devran'ın kardeşine nasıl kaçardı? Nasıl böyle bir salaklık yapmıştı? Arat bunu duysa acaba ne yapacaktı? Elim istemsizce cebimdeki telefona kayınca telefonu elime aldım. Arat'ın numarasını arayıp telefonu kulağıma götürdüm. Bir yandan diğer elimin tırnaklarını yerken bir yandan onun telefonu açması için dua ediyordum. Telefondan gelen bip sesleriyle birlikte kalbim küt küt atıyordu. "Alo Nazen." diyen sesini duymak bedenime bir ürperti göndermişti. Gözlerim dolduğunda göz yaşlarımı silip yutkundum.
"Arat neredesin kaç haftadır?" diye sordum. "İşlerim vardı. Seni arayamadım kusura bakma." dediğinde sanki konuştuğum kişi Arat değildi. Çünkü sesi bir buz kadar soğuktu. "Beni hiç mi merak etmedin? Bebeğimiz hiç mi aklına gelmedi? Beni habersiz bıraktın ve şimdi bana kusura bakmamı diyorsun?" diye sordum. "Nazen gerçekten kusura bakma. Seni aramam lazımdı evet ama arayamadım. Söz veriyorum tekrar bir araya gelince sana daha fazla zaman ayıracağım." demişti. Göz yaşlarım yeniden akmaya hazırlanırken göz yaşlarımı elimle silip nefesimi verdim. "Aslında ben bunun için aramadım." dedim. "Peki neden aradın?" diye sordu. "Kız kardeşin Asmin, Devran'ın kardeşi Dündar'a kaçmış." dediğimde "Ne!" diyen sitem dolu sesini duydum.
Uzun gibi gelen bir sessizliğin ardından nihayet konuşmuş "Ciddi misin?" diye sormuştu. "Evet" diye bildim. "Sen bunu nereden öğrendin?" diye sormuştu. "Devran'ı kardeşi Civan aramıştı o söyledi." dedim. "Devran senin yanında mı?" derken sesindeki tını bu durumdan memnun olmadığını açıkca belli ediyordu. "Biraz önce çıktı. Hem bu seni ilgilendirmez." dediğimde "Ne demek ilgilendirmez? Beni bal gibi de ilgilendirir!" diye sitem etti. "İlgilendirseydi yanımda olurdun. Bir kaç gün önce doktora bebeğimin cinsiyetini öğrenmeye gittim. Sen yanımda bile yoktun! Sana mesajlar attım! Seni aradım ama sen beni ne arayıp ne de sordun!" diye bu sefer ben ona sitem ettim.
Gözlerimden akan yaşların ardı arkası kesilmiyordu. Sanki ağladıkça rahatlıyordum. "Artık benim için yoksun." dedim ve telefonu suratına kapattım. Sinirden ellerim titriyordu. Kalbimi parçalıyorlar gibi kalbim acıyor, o parçalar soluk boruma batmış gibi nefes almamı engelliyordu. Göz yaşlarımla akan burnumu da elimdeki peçeteye siliyordum. Telefon bir kaç kez çalmıştı ama ben bakmamıştım. Salondan çıkıp odama girdim ve kapının arkasına çöküp içimde tuttuğum hıçkırıkları serbest bıraktım. Benden daha önemli ne işi olabilirdi ki?
***
Kaçan aşıkları bulmak için Devran adamlarını görevlendiriyordu. Aklıma bizim Arat'la kaçıp Devran'ın da bizi aradığı zaman gelmişti. "Serkan buraya gel." diyen Devran adamlarından biri olan Serkan'ı yanına çağırmıştı. "Evet" diyen Serkan ona bakıyor, ne diyeceğini merakla bekliyordu. "Yanına bir kaç adam al ve İstanbul'a git." dediğinde Serkan başını sallamış "Tamam" deyip diğer adamların yanına gitmişti. "Devran hayırdır duyduklarım doğru mu?" diyen ve bize doğru gelen Asrın'a baktık. "Maalesef doğru." diyen ve nefesini burnundan veren Devran bana kısa bir bakış atmıştı. "Ben buralardayım." dedim ve Civan'ların olduğu tarafa gittim.
"Yenge şimdi ne olacak?" diyen Müjgan'a baktım. Bana hala yenge demesine alışmıştım. "Bilmiyorum ama hiç iyi şeyler olmayacak." dedim. Gözlerim Serap'a kayınca Asrın'a bakışlarını fark etmiştim. Ona öyle bir bakıyordu ki sanki ona aşıkmış gibi. Aklıma gelenle şok olmuştum. Yoksa Serap, Asrın'a mı aşık olmuştu? "Serap abla daldın gittin." diyen Müjgan'da sanırım bu durumu fark etmişti. "Ne?" diyen Serap'a bakıp kahkaha atmıştık. "Hava da aşk kokusu var diyorum." diyen Müjgan'a "Ne aşkı?" diye soran Civan hiç bir şey anlamamış gibi bize bakıyordu. Onlar kendi aralarında atışırken az ileride Asrın'la konuşan Devran'a bakıyordum.
Biz şuan onların evinin bahçesindeydik. Devran'ın anne ve babası şehir dışında olduğu için buraya gelmeleri uzun sürecekti. Devran başını çevirip bu tarafa bakınca göz göze gelmiştik. O an Devran'ın yüzünde tebessüm belirmişti. Gözlerimi onlardan çekip başka yere bakmaya başladım. Kucağında bebekle gelen Asiye ve abim bizim tarafa doğru geliyordu. "Kaçaklar bulundu mu?" diye soran abime Civan "Henüz hiç bir gelişme yok. Bizde bekliyoruz." demişti. Müjgan, Sevgi'yi kucağına almış ve sevmeye başlamıştı. Hava yavaştan kararmaya yüz tutmuştu. Gökyüzünde turuncu ve kırmızı tonlar bırakıp dağların arkasında kaybolan güneşe bakıyordum. Gökyüzüne bir kaç tane kuş uçmuş ve sessizliği bir bıçak gibi yırtmışlardı.
Hafiften esen rüzgar ve gökyüzündeki kara bulutlar az sonra yağacak olan yağmurun habercisiydi. "Birazdan yağmur yağacak. Hadi içeri girelim." diyen Devran ve Asrın bize doğru geliyordu. "Biz gelmeyelim eve gitsek iyi olur." diyen abim olmuştu. "Olur mu öyle? Gelin bir çayımızı için." diyen Devran, abime bakıyordu. "Hadi o zaman girelim." diyen abim ve diğerleri eve girerken ben arkada kalmıştım. Devran bana bakmış "Sen gelmiyor musun?" diye sormuştu. "Ben eve gitsem." dediğimde "Neden?" diye sordu. Yanıma gelmiş ve tam karşımda durmuştu. Elini çeneme koyduğunda tüylerim diken diken oldu. Gözlerimin içine bakıp sorduğu sorunun cevabını istiyordu.
Ağzımı açıp konuşacağım sırada hafiften ciseleyen yağmur saçlarımızdan akmaya başlamıştı. Elini çenemden çekip kendimi ondan biraz uzaklaştırdım. "Ben senden ayrı kalamıyorum." dediğinde gözlerim şaşkınlıktan kocaman olmuştu. "Kendime bile itiraf edemiyorum ama sensiz olamıyorum." demiş ve bana doğru bir adım atmıştı. Öylece donup olduğum yerde kaldığımda belimden tutup ondan uzaklaşmama bu sayede engel olmuştu. "Devran lütfen." dediğimde nedense sesim titremişti. "Ne seninle ne de sensiz olmuyor işte. Çok denedim seni unutmayı ama yapamadım." derken onun da sesi titremişti.
Yağmur suyu bardaktan boşanırcasına yağarken biz sırılsıklam olmuştuk. "Devran bırak beni lütfen." dedim ve kendimi onun kolları arasından kurtarmaya çalıştım. "Seni seviyorum." dediğinde ellerim öylece kollarının üstünde durdu. Ağzım açık ona bakıyordum. Söylediği sözler beynimde tekrarlayıp duruyordu. Az önce beni sevdiğini mi söylemişti? Ne olduğunu anlamadan bir anda Devran'ın dudakları dudaklarımın üstünde durmuştu. Daha birinci şoku atlatamamışken bu ikinci şok beni afallatmıştı. Dudaklarımı dudaklarının arasına alıp öpmeye başladığı zaman kalbim deli gibi atmaya başlamıştı.
Onu göğsünden itip kendimden uzaklaştırdım. "Ne yapıyorsun?" diye sordum ve kendime gelmeye çalıştım. "Seni, varlığını her şeyini özledim." dediğinde kaşlarım çatılmıştı. "Ama ben özlemedim." dedim ve gitmek için arkamı döndüğüm sırada Devran'ın eli bileğimden tutmuştu. Kalbim göğüs kafesinin içinde şuan taklalar atıyordu. Yağmur kız kesmeden yağdığı için elbisem bedenime adeta yapışmıştı. "Sana söz veriyorum eskisinden daha iyi olacağım." dediğinde "Ben istemiyorum artık." dedim ve elimi ondan kurtarıp bahçeden çıktım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 11.9k Okunma |
417 Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |