
Hayat çok garip bir yer değil mi? Kimi zaman bir insanı canınızdan çok severken kimi zaman ondan ölesiye nefret edebiliyordunuz. Bende tam öyle bir döngü de sıkışıp kalmıştım. Bir yanım Arat'ı seviyor ve ona deliler gibi aşıkken diğer yanım ondan nefret ediyordu. Bazen acaba diyorum onunla olarak hata mı yaptım? Devran'a ihanetimin acısını bu şekilde mi ödüyordum? Aslında Devran bana iyiydi ne olduysa Arat'ı sevdiğimi söyledikten sonra ipler koptu. Gerçi artık bunun bir önemi yoktu.
Önüme konan meyve tabağına gözlerimdeki iştahla bakıyordum. Tabağın içinden bir tane muz aldım ve kabuklarını soyup yemeye başladım. Muzun tadı o kadar güzeldi ki bir tane daha soyup yemeye başlamıştım. "Meyveleri abim Devran göndermiş." diyen Asiye'ye bakmıştım. "Sağolsun." dedim ve elimdeki kabuğu tabağın içine koydum. "Buket ne zaman gelir?" diye sormuş ve geçip koltuğa oturmuştu. "Bilmem ablamın çocuklarıyla güzel vakit geçiriyor sanırım hiç bizi aramadı." dedim.
Abim içeriye girince ona bakmıştık. "Bizim kaçak aşıklardan haber çıkmış." demiş ve Asiye'nin yanına oturmuştu. "Nerede bulunmuşlar?" diye sordum. "İstanbul'da yakalanmışlar." dediğinde "Şimdi neredeler?" diye soran Asiye'ye "Bir kaç saate babanların evinde olurlar." diyen abime bakmıştık. Asiye ayağa kalkıp "Hadi bizde oraya gidelim." demiş ve gözlerini abimden bana çevirmişti. "Siz gidin ben gelmesem daha iyi." dedim. Asiye kolumdan tutup beni ayağa kaldırmaya çalışınca mecburen ayağa kalkmak zorunda kalmıştım. "Olmaz öyle sende gel." dediğinde "Tamam demekten başka bir seçeneğim yok sanırım." dedim.
***
Asmin'in gözlerinden akan yaşlar nedense benim içimi acıtmıştı. Arada başını yerden kaldırıp bizlere bakıyordu. "Dündar benim senin gibi bir oğlum yok!" diyen ve sitem eden Ferzan ağanın sesiyle orada bulunan herkes adeta yerinden sıçramıştı. Dündar başını yerden kaldırıp babasına bakmış "Ben Asmin'i seviyorum." demişti. "Kes!" diyen ve elini sus anlamında kaldıran Ferzan ağanın gözlerinden şuan ateşler çıkıyordu. İlk defa onu böyle sinirden deliye dönmüş görüyordum. "Baba bir sakin ol." diyen Devran babasının yanında oturuyordu. Ferzan ağanın ilk göz ağrısı ve sözünü dinlediği tek oğlu Devran'dı.
Evin önüne park eden arabayla bakışlarımızı o tarafa çevirmiştik. Arabadan inen Arat, babası ve yanlarında bir kaç kişiyle bahçe kapısından içeriye girmişlerdi. Arat'ı görünce bedenime her zaman olduğu gibi bir ürperti yayılmıştı. "Hoş geldiniz demek isterdik ama gel gör ki orta da hoş oluncak bir durum yok." diyen Ferzan ağa oturduğu hasır koltuktan kalkmıştı. "Bizde bizi hoş ağırlamanızı beklemiyorduk." diyen Arat'ın gözlerinde şuan öfke vardı. Sanki bir olay olacak ve silahlar çekilecek gibi iki tarafta birbirine öfkeyle bakıyordu.
"Namusumuzu beş paralık ettin!" diye sitem eden Alim amca Asmin'e öyle bir vurmuştu ki tokadın sesi açık havada yankılanmış, Asmin'in suratında da kırmızı bir el izi bırakmıştı. "Ona dokunma!" diye bağıran ve Alim amcanın üzerine yürüyen Dündar'ı orada bulunan Civan ve Asrın tutmuştu. "Sen kim oluyorsun da bana ne yapacağımı söylüyorsun!" diye sitem eden Alim amca ona öfkeyle bakmıştı. "O benim sevdiğim kadın!" diye sitem eden Dündar'a "Lan it bula bula bu kızı mı buldun!" diye bağıran Ferzan ağa Dündar'a tokat atmıştı. "Baba yeter!" diye sitem eden Devran babasını Dündar'ın yanından uzaklaştırmıştı.
Gözlerim Arat'a kaydığında onunda bana baktığını görmüştüm. Gözlerimi hemen başka tarafa çevirdim. "Şimdi ne yapacağız?" diyen Civan hepimizin aklındaki o soruyu sormuştu. "Ayrılacaklar." diyen Alim amca burnundan nefesini vermişti. "Neden böyle bir şey yaptın? Şimdi her şey daha mı iyi oldu?" diyen ve kız kardeşi Asmin'e bakan Arat'ın gözleri hafiften dolmuştu. "Beni affedin. Size ben Dündar'ı seviyorum deseydim. Kabul edecek miydiniz?" diye sormuş ve ürkek bakışlarını abisine çevirmişti. Arat bir şey dememiş ve arkasını dönüp gözlerinden düşmekte olan yaşları silmişti. Şuan nedense içimden ona sarılmak gelmişti.
"Ayakta kaldınız oturun." diyen Ferzan ağa onlara yer göstermişti. Arat ve babası hasır koltuğa otururken yanlarında gelen adamlar ayakta kalmıştı. "Nazen ve Asiye siz içeri girin." diyen Ferzan ağa bize bakmış, başıyla eve girin işareti yapmıştı. Koluma giren Asiye beni eve doğru götürürken başımı çevirip onlara bakmıştım. Devran ve Arat'ın birbirine bakışı patlamaya hazır bomba misali gibiydi. "Bizde kalsaydık orada." dediğimde "Keşke ama babam öyle istedi." demişti. Eve girmeyi hiç istemesem de mecburen eve girmek zorunda kalmıştım.
Salona girdiğimiz de koltukta oturan Serap bize bakmış "Acaba ne karar verecekler?" diye sormuştu. O da bizim gibi bu durumu merak ediyordu. "Şehnaz hanım nerede?" diye sorduğum da "Annem yukarı da." diyen Müjgan içeriye girmişti. Bahçeyi gören pencerenin önüne gidip tül perdenin arkasından dışarıya baktım. Şuan ne konuştuklarını çok merak ediyordum. Ayağa kalkan Devran bir sigara yakmış ve onlardan biraz uzaklaşmıştı. Gözlerimi koltukta oturan Arat'a çevirmiştim. Elindeki telefonla biriyle konuştuğunu gördüm. "Keşke bizde dışarı çıkabilseydik." diyen Müjgan yanıma gelmişti. "Keşke ama baban bizi eve gönderdi." dedim. Nedense bu durum benim hiç hoşuma gitmemişti.
Civan'ın eve doğru geldiğini görünce pencereden uzaklaşmıştık. Bir kaç saniye içinde salona giren Civan'a gözlerimizdeki merakla bakıyorduk. "Civan ne oldu? Ne karar verildi?" diyen Asiye oturduğu yerden ayağa kalkmıştı. "Asmin'i babası götürmeye kararlı ama yenge önce senin gelip Asmin'le konuşman lazım." demiş ve bana bakmıştı. Tek kaşımı kaldırıp ona baktım. "Neden?" diye sordum. "Dündar'la aralarında bir şey olmuş mu olmamış mı öğrenmeni istiyorlar." dediğinde "Tamam." dedim ve onunla birlikte evden çıktık. Biz evden çıkarken bütün gözler şuan bizim üzerimizdeydi. Yanımda yürüyen Civan'ı durdurdum. "Asmin'i buraya getir." dediğimde başını sallamış ve Asmin'e doğru gitmişti.
Asmin'in ağlamaktan kızarmış gözlerinin içine bakıyordum. "Neden benim yanımdasın biliyorsun değil mi?" dediğim zaman başını evet anlamında sallamıştı. Dizlerinin üstünde duran elini elimin arasına alıp yutkundum. Böyle bir şeyi söylemek şuan bana çok zor gelmişti. "Şimdi söyle bana Dündar'la aranızda bir şeyler yaşandı mı?" diye sordum. Gözlerini gözlerimden kaçırıp başka tarafa bakmıştı. Gözlerinden bir kaç damla yaş aktığında eliyle silmişti. "Oldu mu?" diye bir kez daha sordum. Nefesini verip bana dönmüştü. Elimin arkasındaki eli hafiften parmaklarımı sıkmıştı. "Oldu" diye bilmiş ve yutkunmuştu. Gözlerinden süzülen yaşlar yanaklarından kayarken o yaşlara hıçkırıkları da karışıyordu.
Asmin'e sarıldığım da "Şimdi bize ne olacak? Ben Dündar'dan ayrılmak istemiyorum." diye bilmişti. "Ayrılmayacaksınız." deyip onu teselli ediyordum. Odanın kapısı tıklatıldığın da geri çekilmiştim. "Şimdi sen biraz burada otur." dedim ve ona baktım. Başını sallamış ve gözlerindeki yaşları silmişti. Oturduğum yerden ayağa kalktım. Nefesimi alıp verdim ve kapıyı açıp dışarı çıktım. Kapının önünde duran Devran'a bakıp kapıyı arkamdan kapattım. "Bizimkiler haber bekliyor." demişti. Devran'ı kolundan tutup odanın kapısından uzak bir köşeye çekmiştim. "Şimdi konuşabiliriz." dediğimde "Evet seni dinliyorum." dedi. Gözlerimin içine bakıyor söyleyeceğim şeyi merak ediyordu.
"Asmin ve Dündar birbirini seviyor. Neden onları ayırıyorsunuz?" diye sordum. Devran kaşlarını çatıp tek kaşını kaldırmıştı. "Nazen biz onlarla birbirine düşman iki aileyiz. Neden buna izin verelim?" diye sordu. "Ama onlar birbirine aşık, Devran bunu anlamıyor musun?" diye sordum. Devran nefesini burnundan verip bakışlarını başka tarafa çevirmiş daha sonra bana bakmıştı. "Benim elimden bir şey gelmez." demişti. "Düşmanının çocuğuna babalık yapacaktın ama." dediğimde donuk bir şekilde suratıma bakmıştı. Biz onunla birlikte yaşamaya devam etseydik böyle bir şeyi yapacaktı. "O ayrı bir konu. Şimdi bu nereden çıktı?" diye sordu. Sesindeki tını değişmişti. "Bence ayrı değil neyse git babanlara söyle aralarında birliktelik olmuş." dedim ve gitmek için hamle yaptım.
Kolumda hissettiğim eli beni durdurmuştu. Başımı çevirip ona baktığımda nefesini vermiş "Ben o çocuğu seni sevdiğim için kabul etmiştim." demişti. Kolumdaki eli bedenime alev topu gönderiyordu. "Şimdi öyle bir zorunluluğun yok rahat olabilirsin." dedim. Kolumdaki eli aşağıya düşerken yanımda durmaya devam etmişti. İçimde anlamını bilmediğim bir duygu peyda olmuştu. İkimizde konuşmadan ayakta öylece dikiliyorduk. Bazen ne konuşacağını bilemez ve susarsın işte tam da öyle bir durumdaydık.
Önüme geçip sırtımı duvara yasladığında içimde oluşan garip duygu beni ele geçirmişti. Dudakları dudaklarımı öperken yine eskisi gibi beni sevdiğini anlamıştım. Bu sefer onu göğsünden itmek yerine kendimi ona teslim etmiştim. Belki de Arat'a olan öfkemden dolayı bunu yapıyordum. Yaptığım şeyin yanlış olduğunu biliyordum ama şuan karmakarışık duygular içindeydim. Elleri saçlarımı okşarken benimde parmaklarım ensesindeki saçlarını okşuyordu. İlk defa kendi isteğimle onu öpüyor ve öpücüğüne karşılık veriyordum. Dilini ağzımın içine kaydırdığın da ikimizde nefessiz kalmıştık. Nefessiz kaldığımı bile bile onun dudaklarından ayrılmak istemiyordum. Yoksa ona aşık mı olmuştum? Ama şuan hissettiğim duygu nedense beni mutlu ediyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 11.9k Okunma |
417 Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |