36. Bölüm

Bölüm 36 "DÖNÜM NOKTASI"

Lotus
a_lotus_1

Günler hızla geçerken bebeğimle babamın evinde yaşamak zorunda kalmıştım. Babamın iğneleyici bakışlarından kaçmak ister gibi odamdan hiç çıkmıyordum. Arada oğlunu görmeye gelen Arat'ta babamın öldürücü bakışlarından nasibini alıyordu.

 

Kucağımda uyuklayan oğlumun minicik elini parmaklarımla okşayıp elinin üstüne öpücük kondurdum. O kadar masumdu ki ona bakınca gözlerim doluyordu. Acaba ona nasıl bir hayat sunacaktım? Kapının o tiz sesi kulağıma geldiğin de bebeği beşiğine yatırıp kapıya bakmaya gittim. Karşımda Arat'ı görünce nedense şaşırmadım. Bizim eve gel gitleri o kadar sıklaşmıştı ki sanki bu evde yaşıyordu. Yüzünde her zaman ki gülümsemesi vardı. "Bir hoş geldin demek yok mu?" diye sormuş ve yanımdan geçip içeri girmişti. Kapıyı kapatıp ona döndüm. "Neden geldin?" diye sorduğumda tek kaşını kaldırıp suratıma baktı.

 

"Oğlumu görmeye geldim." dedi ve salona girdi. Eskiden çok sevdiğim adama şuan tahammül bile edemiyordum. Salona girdiğim de Arat, beşikte uyuyan oğlunu izliyordu. Neden ona karşı bu kadar öfkeliydim? Oysa ki onu ne kadar çok sevmiştim. Onunla ortak bir çocuğumuz bile vardı. İşte şimdi tam bir aile olmuştuk. Neden ona karşı şuan buz gibi soğuktum? Neden ona bu kadar nefretle bakıyordum? Gözlerimi pencereye çevirdim. İçimi kemiren ve gözlerimin dolmasına sebep olan anılar gözlerimin önünden geçiyordu.

 

Telefonunda gördüğüm mesajlar başımdan aşağıya bir kova sıcak suyu boca etmişti. Bunu ona sorduğum da geçici bir heves cevabını almıştım. Ama öyle olmadığı biliyordum. Günlerce ağlamıştım kendimi yıpratmıştım. Ben onun için her şeyi göze alırken o ise beni başkasıyla aldatmıştı. Dolan gözlerimi elimin tersiyle silip bakışlarımı camdan çektim. "Ne oldu? Neden gözlerin doldu?" diyen ve yanıma gelen Arat'ın kaşları yukarı doğru kalkmıştı. "Yok bir şey." dedim ve orada bulunan koltuğa oturdum. Yanıma oturmuş ve beni kendine çevirmişti. "Söyle neden üzüldün?" diye bir kez daha sordu.

 

İçimdeki yangını söndürmek ister gibi derin bir nefes aldım. "O kadını benden daha mı çok sevdin?" dediğimde gözlerindeki şok olmuş ifadeyi gördüm. "Nereden çıktı şimdi bu?" diye sordu. "Bana cevap ver!" dediğimde sesim gereğinden fazla yüksek çıkmıştı. Gözlerini benden kaçırmış ve ayağa kalkmıştı. İçime yavaş yavaş dolan öfke ikimizi de yakıp kavurmaya yeterdi. "Bunları konuşmak istemiyorum." dediğinde bu sefer şok olma sırası bana geçmişti. "Bana cevap vermek zorundasın!" diye sitem ettim.

 

Bebek ağlama sesi odayı doldurduğun da oğlumu uyandırdığımı anlamıştım. "Oğlum uyandın mı sen." diyen ve beşiğin yanına giden Arat'a "Sakın ona dokunma." dedim ve ayağa kalkıp ondan önce oğlumu kucağıma aldım. "Nazen ne saçmalıyorsun?" diye sorduğunda kaşları çatılmıştı. "Bizden uzak dur." diye dişlerimin arasından konuştum. "Nazen kafayı mı yedin!" diye bu sefer o sitem etti. "Sen beni aldattın! Seni bir daha asla görmek istemiyorum!" diye sitem ettiğim de söylediğim şeyleri sindirmeye çalışıyordu.

 

Gözlerimden akan yaşlar yanaklarımdan süzülüp giderken içim acıyordu. Ben bunları hakedecek ne yapmıştım ki? Devran'ın anne ve babası çocuğun Arat'tan olduğunu duyunca Devran'ın beni görmesine engel olmuşlardı. Asiye ve abim kendi evlerine çıkmıştı ve o günden sonra onları hiç görmedim. Babam da sabahları kahveye gider akşama ancak dönerdi. Buket ise okula gidiyordu. Annemden sonra ailemiz dağılmıştı. Bazen aklıma annemin gülen yüzü düşüyordu.

 

"Bitanem böyle yapma." diyen ve yanıma gelen Arat'a baktım. "Ben bu çocuğun babasıyım. Onu görmeye hakkım var." dediğinde gözlerim tekrar dolmuştu. Kucağımda ağlamaya başlayan bebeği kucağına alan Arat'a bakıyordum. Miran babasının kucağına gidince susmuş ve uyuklamaya başlamıştı. Arat, Miran'ın sırtını sıvazlayınca Miran hemen yeniden uykuya dalmıştı. Arat, Miran'ı beşiğine koymadan onu öpüp koklamıştı.

 

****

 

Ciyak ciyak ağlayan Miran'ı susturmak için çok çaba sarf etmiştim. Şuan aşı için sağlık ocağına gelmiştik. Kapıdan içeriye giren Devran'ı görünce nedense içim titremişti. Arkasından giren kızı görünce şok olmuştum. Başımdan başlayan sıcaklık bütün bedenimi esir almıştı. Devran'da aynı şekil beni görünce şok olmuştu. "Devran bitanem Doktor'la konuşmamız lazım." diyen kızı bile duymamıştı. Gözleri sadece şuan benim üzerimdeydi. Ağzını açmış ama aynı hızla geri kapatmıştı.

 

Yanındaki kız onu kolundan tutup çekiştirince kızın arkasından Doktor'un odasına girmek zorunda kalmıştı. Ne olduğunu anlamasam da o kızın onun nişanlısı olduğunu anlamıştım. Kulağıma kadar gelen söylentilere göre Devran'a hemen annesi ve babası birini istemeye gitmişti. Gözlerimi açıp kapatınca gözümdeki yaşlar yanaklarıma düşmüştü. Kalbimde bir şeylerin koptuğunu hissettim. Boğazıma yerleşen yumru nefes almamı kısa süreliğine engellemişti. Miran'ı bebek arabasına koyup oradan çıktığım da bile gözlerimdeki yaşlar durmamıştı.

 

Hafif esen rüzgar gözlerimdeki yaşları kurutmuştu. Karşımdaki ağacın dallarına konmuş ötüp duran kuşlara bakıyordum. İçimde bilmediğim bir his vardı. Kocaman bir boşluk hissi içimi sanki kemiriyordu. Şuan neden bu kadar kötü olmuştum? Neden acı çekiyordum? Bebek arabasına gözlerim kaydı. Miran her şeyden habersiz bir şekilde mışıl mışıl uyuyordu. "Nazen." diyen sesle adeta donmuştum. Kalbimin titremesine sebep olan sesin sahibi karşımda duruyordu. "Özür dilerim böyle öğrenmeni istemezdim." diyen Devran'a baktım. "Mutluluklar dilerim." dediğim de sesim boğuk çıkmıştı.

 

"Mutlu olur muyum bilmiyorum. İnşallah sen çok mutlu olursun." demiş ve hafiften gülümsemişti. İçimin titremesine sebep olan gülüşünü artık hiç görmeyecektim. "Biraz zamanın var mı?" diye sorduğunda başımı olumlu anlamda salladım. Devran hiç vakit kaybetmeden gelip yanıma oturdu. Parfüm kokusu burnuma kadar gelmişti. Cebinden bir sigara çıkarıp yakmış, dumanı havaya üflemişti.

 

"Nasılsın?" diye sorduğunda gözlerim dolmuştu. "İyiyim." diye bildim. "Bence iyi değilsin." demiş ve elindeki sigaraya uzun uzun bakmıştı. "Gerçekten iyiyim." dedim ve gülümsedim.Bir süre ikimizde konuşmadan oturduk. "Yanımda gördüğün kız Jiyan benim nişanlım oluyor. Bugün de kan tahlili sonuçlarını almaya gelmiştik." dediğinde nedense sesi titremişti. Elinde tuttuğu sigarayı ağzına alıp bir kaç nefes çekti. "Ben mutlu olmayacağım ne kadar mutlu olmak istesem de olmayacağım. Ama sen mutlu olacaksın. Bensiz ve Arat'sız mutlu olacaksın." dedi ve elindeki izmariti yere attı.

 

Devran ayağa kalkıp giderken içimde oluşan huzursuzluk geri gelmişti. "Ben mutlu olamam." dediğim zaman durmuş ve dönüp bana bakmıştı. "Mutlu olmak zorundasın. Oğlun için mutlu olmak zorundasın." dediğin de yüzünde oluşan tebessümle bakışlarını bebek arabasında uyuyan oğluma çevirmişti. Tekrar gözlerini bana çevirdiğinde gözlerinin hafiften dolduğunu görmüştüm. "Allah'a emanetsin." demiş ve arkasına bakmadan gitmişti. Boğazıma takılan yumru büyüdükçe büyümüş, nefes almama engel olmuştu. Oysa ki böyle olmasını ben istemiştim. Peki şuan neden acı çekiyordum? Arkasından uzun uzun baktım. Yanağımda yol çizen yaşlar boynuma doğru gidiyordu.

 

Bedenim soğuktan mı bilmiyorum ama titremeye başlamıştı. Oturduğum yerden kalkıp bebek arabasını itekleyerek eve doğru sürdüm. Göz yaşlarım görüşümü engellediği için birine çarptığımı bile fark etmedim. "Çok pardon." dedim ve çarptığım adama baktım. Adam hafif sarışın ve yeşil gözlere sahipti. "Önemli değil. Asıl siz kusura bakmayın." dediğinde gözleri yüzümü taramıştı. "Bir şey mi oldu? Neden ağladınız?" diye sorduğunda sesindeki telaşı duyabiliyordum. "Yok bir şey sadece." dedim ve sustum. Adamın meraklı bakışları suratım da sanki sabitlenmişti. "Sadece ne?" diye sorduğunda "Yok bir şey gitmem lazım." dedim ve onu arkam da bırakıp yoluma devam ettim. Ama içimden bir his onunla tekrar karşılaşacağımızı söylüyordu.

 

Bölüm : 23.06.2025 13:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...