
Güneş batmış ve her yeri turuncu bir renge boyamıştı. Ağaç dallarındaki kuşlar akşamın habercisi gibi ötüyordu. Kucağımdaki Miran kuşların cıvıltısını duydukça keyifleniyor, onları tutmak ister gibi ellerini havaya kaldırıyordu. Ağzından çıkan anlamsız sözcüklerle sanki bana bir şeyler anlatmak istiyor gibiydi. Rüzgardan uçuşan saçları onu daha bir şirin yapıyordu. Hava da uçan bir kuş yere konduğun da Miran sevinçle ellerini çırpmıştı. Başının üstüne öpücük kondurmuştum. "Nazen hadi içeri girin birazdan yağmur yağacak." diyen ve yanımıza gelen Arat, Miran'ı kucağına almıştı. Gökyüzünü yavaş yavaş kaplayan siyah bulutları gördüm ve oturduğum yerden ayağa kalkıp Arat'ın arkasından eve girdim.
"Burada daha ne kadar kalacağız?" diye sorup kapıyı kapattım. Miran'ı orada bulunan beşiğe koyan Arat bana dönmüştü. "Burada benimle kalmak istemiyor musun?" diye sordu. "Kimseye haber vermeden buraya geldik. Hem telefonumun şarjı da yok. Bizi merak etmişlerdir." dedim. "Merak etme onlara benimle birlikte olduğunu söyledim." demiş ve kanepeye oturmuştu. Buraya geleli bir hafta olmuştu. "Artık burası bizim evimiz." diyen ve elindeki sigarayı yakan Arat'a gözlerim kaydı. "Herkesten uzakta yaşamak bana göre değil." dediğim de "Ben ve oğlumuz sana yetmez mi?" diye sormuş ve ağzındaki dumanı havaya üflemişti. Gözlerimi pencereye çevirdim. Hafiften çiseleyen yağmur şiddetini arttırmış ve camları adeta yıkıyordu.
Ayağa kalktım ve beşiğinde uyuyan Miran'ın üstünü örttüm. Gittikçe babasına benziyordu. Yanağına parmaklarımla dokunmuştum. "Sen ve oğlum yanımdasınız başka kimseye ihtiyacım yok." diyen sesiyle ona baktım. Elindeki izmariti küllükte söndürüp ayağa kalkmıştı. "Benim için ikiniz her şeyden önemlisiniz." demişti. Yanıma gelip beşiğinde uyuyan oğlumuzu izlemeye başlamıştı. Artık onun varlığından rahatsız olmuyordum. Bir şey söylemek için ağzımı açtığım da çalan telefonunun sesi beni susturmuştu. Arat cebinden çıkardığı telefonu eline alırken gözlerimi yüzüne çevirdim.
"Annem arıyor." dediğin de nefesimi sesli bir şekilde verip oturma odasından çıktım. Yönümü mutfağa çevirip akşam için yemek hazırlamaya karar verdim. Buzdolabını açıp yemek için malzemeleri çıkarmaya başlamıştım. Dolaptan çıkardığım tavuğu tezgaha koymuştum. Gerekli olan malzemeleri çıkarıp tavuğun yanına koydum. Tavuğu hazırladıktan sonra pişmesi için fırına attım. Aklımdan hiç çıkmayan bir soru beynimin içinde dönüp duruyordu. Arat'la sonunda bir aile olmuştuk ama daha onunla nikah bile kıymamıştık. "Benim güzel karım bize yine neler hazırlamış?" diyen ve arkadan bana sarılan Arat'a "Menü de tavuk var." dedim.
Boynuma burnunu koyup kokumu içine çektikten sonra boynuma öpücük kondurmuştu. "Annen neden aramış?" diye sorduğum da "Boşver." demişti. Elleri belimi sarmış, sırtımı kendine dayamıştı. "Arat benimle ve oğlumuzla bir aile olmak istiyorsan bana nikah kıy." demiştim. Söylediğim şeylerin etkisiyle mi bilmiyorum ama elleri hareket etmeyi bırakmıştı. Aramızda ufak bir boşluk oluşunca ona döndüm. "Yoksa benimle evlenmek istemiyor musun?" diye sorup gözlerinin içine baktım. Gözlerini benden kaçırıp pencereye çevirmişti. İçime dolan huzursuzluk beni ele geçirmeye başlamıştı. Arat neden evlilikten kaçıyordu?
Zamanında imam nikahını bile kendi istediğiyle değil başkasının zorlamasıyla kıymıştı. "Bir şey demeyecek misin?" dediğim zaman gözlerini gözlerime çevirdi. "Tabiki de seninle evlenmeyi düşünüyorum. Sen, ben ve oğlumuz güzel bir aile olacağız." dedi. Yüzündeki gülümsemeyle benimde yüzümde tebessüm oluşmuştu. "Burası yanık mı kokuyor?" dediğin de gözlerimi hemen fırına çevirdim. Fırının kapağını açtığım zaman yoğun bir dumanla karşılaştım. "Olamaz tavuk yanmış." dedim. "Sağlık olsun." diyen ve tepsiyi orada bulunan havlu yardımıyla fırından çıkaran Arat daha sonra suyu açıp tavuğu altına tutmuştu.
***
Enfes tadıyla ağızda tat bırakan pizza mı yerken aklımda tavuk vardı. Nasıl olurda tavuğu yakmıştım aklım almıyordu. Arat pizzasını bitirip ellerini yıkamak için salondan çıkmıştı. Masanın üstünde duran telefonuna gözlerim kaydı. Elimdeki pizza dilimini tabağa koyup telefonu elime aldım. Kalbim nedense küt küt atmaya başlamıştı. Daha önce başkasının telefonunu hiç kurcalamamıştım. En son arayanlara girdiğim de küçük çaplı bir şok yaşadım. Arat, babamla bir kaç kez telefon görüşmesi yapmıştı. Acaba onunla ne hakkında konuşmuştu onu merak ediyordum.
"Bitanem, Miran acıkmış sanırım." diyen sesiyle elimdeki telefonu geri yerine koydum. Kucağında ağlayan Miran'la içeriye girmişti. Yerimden kalkıp Miran'ı kucağıma aldım ve kanepeye geçip oturdum. "Acıktın mı annecim." dedim ve Miran'ı emzirmeye başladım. "Benim uykum geldi. Gidip yatayım size iyi geceler." diyen ve salondan çıkan Arat telefonunu da almayı ihmal etmemişti. Benden gizlediği bir şeyler mi vardı? Hem babam onu neden aramıştı ki? Bunları öğrenmem lazımdı ama nasıl? Kafamdaki soru işaretleri azalmak yerine çoğaldıkça çoğalıyordu.
***
Yatak odasına girdiğim zaman Miran'ı oradaki beşiğe yatırdım. Gözlerim Arat'a kayınca onun çoktan uyuduğunu görmüştüm. Telefonu komodinin üstünde duruyordu. Kalbim küt küt atarken yavaş adımlarla gidip telefonu elime aldım. Bacaklarım ve ellerim korkudan mı bilmiyorum ama titriyordu. Yine yavaş adımlarla ve parmak uçlarıma basarak odadan çıktım. Başka bir odaya girip elimdeki telefonu açtım. Ablamın numarasını bulup aradığım da bile kalbim küt küt atmaya devam ediyordu.
Telefon bir kaç saniye boyunca çalmış ama açan olmamıştı. Sonunda pes edip kapatacağım sırada telefon açılmıştı. "Efendim Arat enişte ne oldu?" demişti. "Alo abla benim Nazen." dediğim sırada ablamın ağladığını duydum. "Abla neden ağlıyorsun? Yoksa bizimkilere bir şey mi oldu?" dedim. Tüylerim diken diken olurken vücudum bir an da ürpermişti. "Nazen, Buket'i evlendirdiler. Onlara engel olamadım. Babamın evlendiği kadının kardeşiyle evlendirdiler. Seni aradım ama ulaşamadım." dediğin de başımdan aşağıya bir kova sıcak su dökülmüş gibi başım yanmaya başlamıştı. "Ne zaman?" diye bilmiştim. "Bir kaç gün önce." demiş ve hıçkırmıştı. "Ben hemen oraya geliyorum! Babam nasıl böyle bir şey yapar! Daha Buket kaç yaşında!" diye sitem ettim.
İçim şuan bir kor gibi yanıyordu. Annemin emaneti kız kardeşime sahip çıkamamıştım. Demek babam bu yüzden Arat'ı aramıştı. Beni oradan uzak tutmak için onu öne sürmüştü. "Ya aklım almıyor! Babam nasıl böyle bir şey yapar!" diye sitem ettiğim de bile ablam ağlamaya devam ediyordu. Telefon elimden kayıp yere düşerken bende dizlerimin üstüne düştüm. Dolan gözlerimdeki yaşlar bir yolunu bulup yanaklarımdan süzülmüşlerdi. İçeriye giren Arat'a ıslak gözlerimi çevirmiştim. "Nazen ne oldu?" demiş ve şok olmuş bir şekilde bana bakmıştı.
Ayağa kalktım ve bütün öfkemi ondan çıkarır gibi ona bağırmaya başladım. "Seni yalancı! Beni evden uzaklaştırmak için buraya getirdin değil mi! Sırf babamın evliliğine engel olmayayım diye!" Sesim odanın duvarlarında yankılanıyordu. "Buna nasıl izin verdin! Kız kardeşimin bu yaşta hiç tanımadığı biriyle evlenmesine nasıl müsaade ettiniz!" diye bağırdım. "Ne saçmalıyorsun sen! Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu!" diye o da bana sitem etmişti. Tekrar dizlerimin üstüne çökerken göz yaşlarım sel olup akmıştı. "Hesap soracaksan bana değil babana sor." demiş ve yerdeki telefonunu eline almıştı.
"Babamla ne konuştunuz?" dedim ve gözümdeki yaşları silip ayağa kalktım. "Senin benimle evlenmeni istiyor. Sonuçta bir çocuğumuz var." dedi. "Sana inanmıyorum." dedim ve gözlerinin içine baktım. "Bana inanmıyorsan git babana sor. Sana hiç bir şeyi ispatlamak zorunda değilim." dedi ve beni gözü yaşlı bir şekilde arkasında bıraktı. Kız kardeşimin yüzü gözlerimin önüne gelince hıçkırıklarım odayı doldurmuştu. Burada öylece elim kolum bağlı bir şekilde duramazdım. Hemen gidip bir şeyler yapmak zorundaydım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 11.9k Okunma |
417 Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |