@a_lotus_1
|
Bahçe kapısı büyük bir gürültüyle açılmış ardından kapı zili art arda çalmaya başlamıştı. Devran ve babası sofradan kalkmıştı. İçeriye giren Arat'ı görünce gözlerim kocaman açılmıştı. Elindeki silahı Devran'a doğrultmuş "Nazen'i almaya geldim." demişti. Masadan kalkıp ona doğru gittiğim sırada kolumda Devran'ın elini hissetmiştim. "Benim evimi basıyorsun, karımı benden istiyorsun, öyle mi!" diye bağıran Devran'ın gözlerinden adeta öfke fışkırıyordu.
"Evet aynen öyle yapıyorum!" diye sitem eden Arat burnundan soluyordu. Arat'ın gözleri gözlerime kayınca gözlerim dolmuştu. "Arat ne olur buradan git." dediğim zaman gözlerindeki hayal kırıklığını görmüştüm. "Seni almadan hiç bir yere gitmem." dedi. "Arat lütfen git." dedim. "Seni almadan gitmem." demişti. "Sen ne hakla buraya gelip bizim evimizi basıyorsun!" diye bağıran Ferzan ağayı bile duymamıştı.
Kolumdaki Devran'ın eli kolumu sıkınca acıyla yüzümü buruşturdum. "Bırak lan onu!" diye sitem eden Arat burnundan nefesini vermiş ve Devran'a vurmuştu. Devran yediği yumruğun etkisiyle önce afallamış sonra Arat'a vurmaya başlamıştı. Arat ve Devran kavgaya tutuşunca Şehnaz hanım Dicle'yi ve beni kenara çekmişti. "Ne olur kavga etmeyin." desem de beni duymuyorlardı.
Arat'ın elindeki silahı Devran almaya çalıştığı sırada silah patlamıştı. Kulakları sağır eden ses odanın duvarlarında yankılanmıştı. Kalbim göğüs kafesinden çıkmak ister gibi küt küt atıyordu. Arat'ın bedeni yere yığılınca çığlık atmıştım. Yere diz çökmüş ve başını dizlerimin üstüne koymuştum. Göz yaşlarımın arasından "Arat lütfen ölme." dedim. Boğazımda kocaman olmuş yumru nefes almamı engelliyordu. "Seni seviyorum." diye fısıldamış ardından öksürmüştü. "Hayır ölme hayır hayır hayır!" diye bir kez daha çığlık attım.
Kollarımdan tutup beni ayağa kaldıran Devran'a gözlerimdeki öfkeyle bakmıştım. "Bırak beni!" diye sitem ettim ve onun ellerinin arasından kurtulmaya çalıştım. "Anne al şunu odaya götür!" diye sitem eden Devran beni annesine teslim etmişti.
"Hiç bir yere gitmiyorum!" diye sitem ettim. Yüzüme inen Devran'ın tokadıyla neye uğradığımı şaşırmıştım. "Nabzı atmıyor." diyen Ferzan ağanın yanına giden Devran, Arat'ın nabzını yoklamaya başlamıştı. "Atıyor ama çok zayıf." dedi. "Oğlum onu alın hastaneye götürün." diyen Şehnaz hanım onlara bakıyordu. "Bırakın ölsün." diyen Devran yerdeki silahı eline almıştı. "Devran lütfen ambulansı ara." dedim. "Sen karışma!" diye sitem etti. Dicle'ye gözlerim kayınca korku dolu gözlerle bize baktığını görmüştüm. "Dicle hemen ambulansı ara." dedim. Dicle telefonunu eline almış ve salondan çıkmıştı.
Arat'ın yanına gittim ve orada bulunan bir şalı elime alıp yarasına tampon yaptım. "Lan sen benim başıma bela mısın?" diye soran Devran'ın öfke dolu sesi bile şuan umurumda değildi. Saçlarımdaki eli beni zorla ayağa kaldırmıştı. "Bırak beni bırak!" diye sitem ettim ve elinin arasındaki saçlarımı ondan kurtarmaya çalıştım. Devran beni zorla salondan çıkarmış ardından merdivenlerden çıkarmaya başlamıştı. Canımın acısını bile şuan hissetmiyordum. Aklım yerde boylu boyunca kanlar içinde yatan Arat'taydı. "Devran ne olur bırak beni." diye yalvarsam da beni zorla merdivenlerden yukarı çıkarmıştı.
Onunda öfkeden içinin kaynadığını biliyordum. Beni odaya soktuğunda öyle bir iktirmişti ki yere düşmüştüm. Kapıyı kilitlediği zaman "Devran yapma ne olur!" diye avazım çıktığı kadar bağırsam da fayda etmemişti.
Polis ve ambulans siren seslerini duyunca pencereye koşmuştum. Karanlığın içinden geçerek evin önünde durmuşlardı. Mavi kırmızı ışıklar odanın duvarlarına çarpıyordu. Kapıya koştum ve kapıya var gücümle vurup "Beni kurtarın!" diye bağırdım. Kapı açıldığı zaman Devran'ın öfke dolu gözleriyle karşılaşmıştım. "Kes sesini!" diye sitem etmişti. "Susmayacağım, onu vurduğunu polislere anlatacağım." dediğimde elleri boğazıma yapışmıştı. "Öyle bir şey yaparsan, seni kendi ellerimle öldürürüm!" diye bağırmıştı. Ellerini boğazımdan çekmeye çalışıyordum.Gözlerimin önü karardığı zaman karanlığa mahkum olmuştum.
Arat'ın elleri saçlarımı okşuyor, dudakları dudaklarımı öpüyordu. "Seni seviyorum nazende sevgilim." demiş ve gülümsemişti. "Bende seni seviyorum sevgilim." dedim ve dudaklarına öpücük kondurdum. Arat kahverengi gözlerindeki aşkla bana bakıyordu. Aklıma gelen düşünceyle onun üstüne baktım. "Ne oldu sevgilim?" diye sormuştu. "Sen vurulmuştun" dedim. "Hayır ben vurulmadım." dedi. "Devran silahla seni vurdu." dedim ve yutkunamadım. "Beni kimse vurmadı bak karşındayım." demişti. Dudakları son kez dudaklarımı öper gibi öpmüş ardından kokumu içine çekmişti. "Hadi kapat gözlerini." dediğinde ona sarıldım ve gözlerimi kapattım.
Gözlerimi tekrar açtığım zaman kendimi yatağımın üstünde yatarken bulmuştum. Etraf hiç olmadığı kadar sessizdi. Yan tarafıma bakınca orada sadece bir soğukluk hissetmiştim. Gözlerimden yaşlar akarken ayağa kalkmıştım. Odanın kapısına gittim ve kapıyı açmaya çalıştım ama kapı açılmıyordu. Hemen pencereye koştum ve dışarıya baktım.
Dışarıda zifiri bir karanlık dışında kimse yoktu. İçimdeki öfkeyle makyaj masasının üstünde ne var ne yok hepsini yere atmıştım. "Beni buradan çıkarın!" diye bağırdım ve kapıya vurmaya başladım. Ama ne gelen vardı nede giden. "Ne olur çıkarın beni buradan!" diye bir kez daha bağırdım. Ellerim artık kapıya vurmaktan acımaya başlamıştı. Gözlerimdeki yaşlar gözlerimi yakıyor nefesimi kesiyordu. Kapının arkasına çökmüş ve ağlamaya başlamıştım. Acaba Arat'ın durumu nasıldı? "Allah'ım ne olur ölmesin." diye dua etmiştim. Burnumun direği sızlıyor ve gözlerimden yaşlar bir bir dökülüyordu.
Kapıya giren anahtar sesi duyunca oturduğum yerden kalktım. Devran kapıyı açmış ve içeri girmişti. "Sen ne laftan anlamaz bir insansın!" diye sitem dolu bir sesle konuşmuştu. "Arat ölmedi değil mi?" diye sorduğum da "Öldü." demişti. Göğsümün üstüne büyük bir darbe indirmişler gibi nefesim kesilmişti. "Ne hayır!" diye bilmiştim. "Hem sanane ondan sen onun hiç bir şeyi değilsin." dedi.
Devran'ın gözlerindeki öfke benim canımı yakmaya yetmişti. "Arat ölemez." dedim ve yutkunmaya çalıştım. Devran'ın gözleri yerdeki paramparça olan eşyalara gidince "Buraya ne oldu?" diye sormuştu. Yatağın üstüne oturup ağlamaya başlamıştım. Arat ölemezdi Devran yalan söylüyordu. Arat öldüyse onu nasıl serbest bırakmışlardı. "Arat öldüyse seni nasıl bıraktılar?" diye sordum. "Sen ne yapacaksın, hem seni ilgilendirmez." dedi. Ciğerime kızgın bir şiş sokulmuş gibi ciğerim acıyordu.
Şimdi Arat ölmüş müydü? Tırnaklarımı elimin üstündeki ete geçirmiş kendi canımı acıtmaya başlamıştım. "Manyak mısın? Ne yapıyorsun?" diye soran Devran ellerimi tutmuştu. "Beni rahat bırak." dedim ve gözlerimdeki öfkeyle ona baktım. "O şerefsiz için üzülmeni istemiyorum!" diye sitem etmişti. "O şerefsiz değil." dedim ve ağlamaya devam ettim. "Yeter artık ağlama!" diye sitemle konuşmuştu. Kalbimi yerinden söküp almışlar gibi hissediyordum. Devran üstündeki kıyafetleri çıkarmış ve yatağa girmişti.
Elleri beni de yatağa çekince ona direnmiştim. "Bırak beni seninle yatmayacağım." dediysem de dinlememiş ve beni yanına çekmişti. Kollarının arasından çıkmaya çalışsam da fayda etmemişti. Çünkü o benden çok daha güçlüydü. "Devran lütfen beni bırak." diye bildim. Devran'ın elleri beni sımsıkı tutarken nefesi saçlarımın üstünü okşuyordu. Gözlerim ve burnum hiç durmadan akıyordu. Gözlerimdeki yaşlar kuruyuncaya kadar ağlamıştım. Devran'ın da uyumadığını nefes alış verişinden anlıyordum. |
0% |