@a_lotus_1
|
Sabah kahvaltısını yapmıştık ve ben salonda oturmuş, Adrian'ı bekliyordum. Adrian babası ile konuşmak için babasının çalışma odasına gitmişti. Elimdeki telefon titremişti ve Nicolas'ın adını görünce kalbim heyecandan deli gibi atmaya başlamıştı. Gözlerim mutluluktan parlamıştı. Hemen telefonu açtım. "Alo sevgilim." dedim. "Angela artık özgürüm." demişti. "Oradan kurtulduğuna çok sevindim." dedim.
Kalbim küt küt atıyordu. "Angela sen neredesin?" diye sormuştu. "Ben Avusturya'dayım." dedim. "Kendime yeni bir hat ve telefon alacağım." demişti. "Tamam alınca beni ara." dedim. "Angela ben Filipinler'e gideceğim." dediğinde şaşırmıştım. "Bende en kısa zamanda senin yanına geleceğim." dedim. "Angela seni seviyorum şimdi kapatmam lazım." demişti. "Bende seni seviyorum görüşürüz." deyip telefonu kapatmıştım. Sonunda gardiyan sözünü tutmuştu ve Nicolas'ta oradan kurtulmuştu.
"Madem sevgilin vardı ne diye oğlumu ayarttın." diyen sesle irkilip kapının oraya baktım. Elena tek kaşını kaldırmış, ellerini göğsünde bağlamış, bana bakıyordu. Yutkundum ve bir şey demedim. Elena yanıma gelip "Senin gibi sürtüğünü de hiç görmedim. İki adamı birden idare ediyorsun ve utanmadan buraya bizimle tanışmaya mı geldin!" deyip sitem etmişti. Ayağa kalktım. "Ben sırf Adrian üzülmesin diye geldim. Yoksa sizin suratınızı görmeye meraklı değilim!" diye sitem ettim.
Elena kahkaha atmış "Bizde seni görmeye meraklı değiliz." demiş ardından "En kısa zamanda buradan defolup gideceksin!" diye sitem etmişti. Ona alay eder gibi baktım. "Merak etme zaten en kısa zamanda gideceğim." dedim. Adrian salona gelmişti. Bakışlarını bana çevirip "Ne demek gideceksin? Hem nereye gidiyorsun?" diye sormuştu. Tam ağzımı açıp konuşacakken annesi beni susturdu. "Senin sevgilim diye buraya getirdiğin kız sevgilisiyle konuşuyordu. Onun yanına gidecekmiş." diyen annesine baktık. Adrian annesinden bakışlarını alıp bana dikmişti.
Ardından kaşlarını çatıp nefesini burnundan verdi. "Yoksa Nicolas ile mi konuştun?" diye sordu. "Demek sende adamı tanıyorsun." diyen Elena'ya aldırmadan Adrian'a bakıp, yutkundum. "Evet onunla konuştum." dedim ve salondan çıkmak için hamle yaptım. Adrian beni kolumdan tutup durdurdu. "Onun yanına gitmeyeceksin!" diye sitem etmişti. Bakışlarımı ona çevirip "Sen mi beni durduracaksın?" deyip güldüm. "Bırak bizi de öldürmeden gitsin." diyen Elena'ya öfkeyle bakıp "Seni öldürmeden gitmem merak etme!" diye sitem ettim.
Kolumu Adrian'ın elinin arasından çekip kurtardım. Elena korku dolu gözlerle bana bakıyordu. Bir hışımla salondan çıktım. Susamıştım ve ağzım kurumuştu. Mutfağa gidip tezgahın üzerinde duran sürahiden su doldurup içmiştim. Adrian'da peşimden gelip "Sen ne saçmalıyorsun! Annemi mi öldüreceksin!" diye sitem etmişti. Ona döndüm. "Şaka yapmıştım." dedim ve çenesinden tutup dudaklarını öptüm. Adrian beni tezgahla arasına sıkıştırıp dudaklarımı öpmeye başlamıştı.
Ellerimi Adrian'ın ensesine koymuştum. Şehvetle öpüşmeye başlamıştık. "Oğlumu böyle mi ayarttın seni pis sürtük!" diye bağıran Elena'ya döndük. Elena yanıma gelip beni saçımdan tuttu. "Seni fahişe, erkeklerin altına girmek hoşuna gidiyor değil mi!" diye bağırmıştı. Saçlarımı ellerinden kurtarmaya çalışıyordum. Adrian "Anne ne yapıyorsun bırak kızı." diye sitem edip annesine engel olmaya çalışıyordu. Adrian'ın babası da mutfağa gelmişti. Karısını tutup benden uzaklaştırdı.
"Burada ne oluyor?" diye bize bakıp sitem dolu bir sesle sormuştu. "Bu fahişe oğlumu kullanıyor, sevgilisiyle Filipinler'e gidecekmiş." diyen Elena bana öfkeyle bakmıştı. Andrew bana kaşlarını çatıp "Doğru mu? Senin sevgilin mi var?" diye öfkeli bir sesle sormuştu. Nefesimi alıp verdim. "Hem sizene benim hayatımdan!" diye sitem ettim. Andrew burnundan nefesini verdi. "Senin hayatını o hücreden benim oğlum kurtardı. Şimdi böyle mi teşekkür ediyorsun!" diye sitem etmiş ve Adrian'a bakmıştı. "Bu kızı nasıl getirdiysen öyle geri götür. Daha fazla burada durmasını istemiyorum." demişti.
Yutkundum ve mutfaktan çıkıp merdivenlerden yukarıya çıkmaya başladım. Adrian'da peşimden geliyordu. İçim öfke dolmuştu ve gözlerimde yaşlar vardı. Odaya girdim ve nefesimi verdim. "Angela ne diyeceğimi bilmiyorum." diyen Adrian'a bakıp "Hiç bir şey deme ben en kısa zamanda buradan gideceğim." demiştim. Adrian kaşlarını çatıp bana baktı. "Hiç bir yere gitmeyeceksin." demişti. "Sen mi bana engel olacaksın? Hem sen benim neyimsin ki." dedim. "Sevgilinim tabiki." deyip sırıtmıştı. "Sen öyle olmasını istediğin için öyle sanıyorsun ama yanılıyorsun." dedim ve geçip yatağa oturdum. Göz yaşlarımı serbest bıraktım ve ağlamaya başladım. Adrian yanıma gelip yatağa oturdu. Kolunu omzuma sarmıştı. Başımı ona yasladım ve ağlamaya devam ettim. Adrian eliyle göz yaşlarımı silip çenemden tuttu.
Yüzümü kaldırıp gözlerimin içine bakmış "Lütfen Angela benim yanımda kal." demişti. "Nicolas'ın yanında olmam lazım. Lütfen beni anla onu çok özledim." dedim. Adrian dudaklarıma öpücük kondurup geri çekildi. "O zaman bende seninle geleceğim. Seni tek başına göndermek istemiyorum." dedi. Başımı iki yana salladım. "Hayır sen ailenin yanında ol." deyip yutkundum. Adrian nefesini verip yutkundu. "Senin olmadığın bir yer bana cehennemdir. Angela ben sana deliler gibi aşık oldum." demişti. Hiç bir şey diyemedim ve sadece yutkundum. Ayağa kalktım ve ona elimi uzatıp "Hadi biraz dışarı çıkalım. Bana buraları gezdir." dedim. Adrian yüzünde mutlulukla bana baktı ve elimi tutup ayağa kalktı. "Hadi gidelim." demiş ve beni odadan çıkarmıştı.
Adrian ile nehir kıyısına gelmiştik. Temiz havayı ciğerlerime çektim. Adrian'a bakıp "Burası çok güzel." dedim ve yere çömelip elimi suya daldırdım. Kuş sesleri havada yankılanıyordu. Adrian'da bana gülümsemiş "Evet senin gibi güzel." demişti. Ona gülümseyip su sıçrattım. Adrian'da gelip bana su sıçartmaya başladı. İkimizde kahkahalarla gülmeye başlamıştık. Evde yaşananları bir nebze olsun unutmuştum.
Ayakkabılarımı çıkarıp ayaklarımı suya sokmuştum. Suya ve ıslak kuma basmak çok iyi gelmişti. Adrian'da ayakkabılarını çıkarmıştı. Ardından bana elini uzatmıştı. Bende uzattığı elini tuttum. El ele tutuşup yürümeye başlamıştık. Adrian eline telefonunu alıp ikimizin bir fotoğrafını çekmişti. Acaba Adrian'la gerçekten sevgili olsaydık nasıl olurdu? Gerçi o beni seviyordu ama ben bilmiyorum.
Aklıma Nicolas gelmişti. Bizi Adrian'la bu halde görseydi acaba nasıl bir tepki verirdi? Adrian'ın ailesiyle bile tanışmıştım. Ama anne ve babası beni gördüğüne pek sevinmemişti. "Hadi at çiftliğimize gidelim" diyen Adrian'a baktım. Şaşırmış bir şekilde ona bakıp "Sizin at çiftliğiniz mi var?" diye sordum. Adrian gülümseyip başını sallamıştı. Ayakkabılarımızı giyip arabaya binmiştik. İlk defa atlara yakından bakacaktım. İçimde heyecan vardı. Adrian nefesini verip "Benim Brandy ile tanışırsın." demişti. Ona bakışlarımı çevirdim. "Senin atın mı var ne güzel." deyip gülümsedim.
Adrian bana kısa bir bakış atıp başını sallamıştı. "Erkek mi? Dişi mi?" diye sormuştum. Adrian bana kısa bir bakış atıp "Erkek" demişti. Bir saat içinde çiftliğe gelmiştik. Adrian arabayı park edince arabadan indik. Çiftlik çok büyüktü. Etraf ve ahırlar tertemizdi. Ahıra girdik ve en fazla on kadar at vardı. Seyisler atlara yem verip onları tımar ediyorlardı. Beyaz bir at burnunu bana doğru getirmişti. Onun burnunu okşayıp "Seni tatlı şey seni" deyip burnuna öpücük kondurmuştum. "Seni sevdi normal de kimseye kolay kolay yaklaşmaz." demişti. "Bende onu sevdim." deyip atın başını okşuyordum.
Adrian boğazını temizleyip "İstersen bu at senin olsun." demişti. Ona yüzümde ki mutlulukla baktım. "Çok sevinirim." dedim. "O zaman ona bir tane isim koy." dedi ardından "Kendisi dişi." diye ekledi. Başımı salladım ve isim düşünmeye başlamıştım. "Daisy olsun." deyip güldüm. Adrian başını sallayıp "Olsun." demişti. Atıma orada bulunan havuçlardan yedirdim. Başını okşayıp öpücük kondurdum.
Adrian ile onun atının olduğu tarafa doğru yürümüştük. Adrian'ın atı siyahtı ve heybetliydi. "Çok yakışıklı." demiştim. Adrian bana gülümsemiş "Evet onunla özel olarak sadece bir kişi ilgileniyor." demişti. Elimi ata doğru uzattım. Önce at gelmedi ama sonra gelip elimi kokladı ve başını koydu. Onun başını okşadım. "Brandy oğlum çok tatlısın." dedim. Onunda burnundan öpüp geri çekildim. Adrian gelince at onu görümüş ve hemen başını ona çevirmişti. "Özledin mi beni oğlum" dedi ve atın başını okşayıp öpücük kondurmuştu.
Ardından Adrian bana bakıp "Hadi ata binelim." demişti. Seyis Brandy'i hazırlayıp ahırdan çıkartmıştı. Önce Adrian ata atladı ve bana elini uzattı. Bende ata çıktım ve Adrian'ın önüne oturdum. Adrian dizginleri tutup atı hareket ettirmişti. Bende atın yelesini okşuyordum. Adrian'ın göğsü sırtıma değiyordu. Kalbim yine deli gibi atmaya başlamıştı. Yoksa ona aşık mı oluyordum? Ama hayır aşık olmamam lazımdı. Adrian dizginleri bana uzatıp "Hadi sende dene." demişti. Ona başımı çevirip "Yapabilir miyim?" diye sormuştum. Adrian nefesini verip "Tabi yapabilirsin hadi dene." demişti. Elinden dizginleri alıp atı yönlendirdim ve at sorunsuz bir şekilde hareket etmişti. Adrian arkadan bana sarılmış ve başını omzuma koymuştu. Bir eliyle de dizginlerden tutuyordu. Beraber atı sürüyorduk ve ata binmek çok eğlenceliydi.. |
0% |