Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Bölüm 2 "MUTLULUĞUM"

@a_lotus_1

Gözlerimi Havin'in sesiyle açmıştım. Ona döndüğümde elinde telefonumu tuttuğunu gördüm. Elindeki telefonu bana göstermiş "Bu Defne kim!" diye. bağırmıştı. Yataktan kalktım ve telefonumu elinden çekip aldım. "Sen benim telefonumumu kurcalıyorsun." dedim.

 

"O kadın kim dedim sana!" diye bağırdı. Nefesimi sesli bir şekilde verip "Sana hesap vermek zorunda değilim!" dedim. "Ben senin karınım ve bunu bilmeye hakkım var." dedi. Hiç bir şey demeden banyoya girip kapıyı kapattım. Arkamdan gelip o da banyoya girmişti. "Kim o kadın yoksa beni aldattığın kadın mı!" diye sitem dolu bir sesle sormuştu.

 

Nefesimi burnumdan verip ona döndüm. "Ben seni aldatmadım!" diye sitem ettim. Havin gözü yaşlı bir şekilde bana bakıp

"O zaman söyle o kadının numarası senin telefonunda ne arıyor." dedi. "Havin çık banyodan duş alacağım." dedim ve nefesimi sesli bir şekilde verdim. Havin bir şey diyemeden onu banyodan çıkarıp kapıyı kapattım.

 

Telefonu lavabodaki aynanın önüne koydum. Altımdaki boxeri çıkarıp kirli sepetine attım ve duşa kabine girdim. Suyu ayarlayıp suyun altına girdim. Su bedenimi yalayıp akarken gözlerimi kapatmıştım.

 

Telefonun sesi banyoyu doldurmuştu. Suyu kapattım ve duştan çıktım. Oradan bir havlu alıp belime sardım. Telefonu elime aldım. «Defne» arıyordu. Nefesimi verip telefonu açtım. "Alo Berdan nasılsın?" demişti. "İyiyim sen nasılsın?" dedim. "Bende iyiyim. İşin yoksa seninle balıklı göle gidelim mi?" diye sormuştu. "Tamam olur. Sen hazırlan gelip seni alayım." dedim ve telefonu kapattım.

 

Banyodan çıkıp odaya girmiştim. Havin yatağın üzerinde oturmuş, bana bakıyordu. Gözleri ağlamaktan kızarmıştı. Dolaptan kıyafet çıkarıp yatağın üstüne koydum. "O kadına mı gideceksin?" dedi. Hiç bir şey demeden kıyafetlerimi giymeye başladım. Son olarak parfümümü de sıktım.

 

Havin ayağa kalkmıştı. "Hiç bir yere gitmiyorsun." dedi ve beni kolumdan tuttu. "Sen kafanda kuruyorsun ve kafanda kurduğun şeylere inanıyorsun." dedim. Havin nefesini burnundan verip "Ben kafamda falan kurmuyorum. O kadın seni aradı ve sen ona gideceksin." dedi. Kolumu onun elinin arasından kurtarıp kapıya doğru gittim.

 

Arkamdan gelip kapının önüne geçmişti. "Hiç bir yere gidemezsin." dedi. "Havin saçmalama ve çekil önümden." dedim ve nefesimi burnumdan verdim. Ama Havin oralı bile olmadı ve kapının önünde durmaya devam etti. Kolundan tutup onu kenara çektim ve kapıdan çıktım. Havin'in arkamdan ağladığını duyabiliyordum.

 

Merdivenlerden inip kapıdan dışarı çıktım. Bahçeyi geçip arabamın olduğu tarafa doğru gittim ve arabama bindim. Arabayı çalıştırıp gaza bastım. Yarım saat içinde Defne'nin kaldığı evin önüne gelince arabayı durdurdum. Elime telefonumu aldım ve Defne'yi çaldırıp beklemeye başladım. Kısa süre sonra Defne kapıda belirmişti.

 

Üzerinde sarı yazlık bir elbise vardı. Arabaya doğru gelmiş ve kapıyı açıp binmişti. "Çok bekletmedim değil mi?" demiş ve bana dönmüştü. "Hayır çok bekletmedin." dedim ve arabayı çalıştırıp yola çıktım. "Önce kahvaltı mı yapsak, açlıktan ölüyorum." diyen Defne'ye kısa bir bakış attım. "Olur bende kahvaltı yapmadan evden çıkmıştım." dedim.

 

"Bugün sabah seni aradım. Telefonu açtın ama konuşmadın." demişti. Ona kısa bir bakış atıp "Telefon sessizdeydi ve cebimdeydi. Cebimdeyken açılıp kapanmış olabilir." diye yalan söylemiştim. Sanırım benim yerime Havin telefonu açmıştı. Defne camdan dışarıya bakmış "Belki de." demiş ve nefesini vermişti. Her zaman gittiğim cafenin önüne park ettim ve arabadan indik.

 

Cafeden içeri girince boş olan bir masaya geçip oturduk. Beni gören cafe sahibi Mahir hemen masamıza gelmişti. "Hoş geldin ağam. Ne istersin emret." dedi. Defne'ye baktığımda, şok olmuş gözlerle bana baktığını gördüm. Bakışlarımı Mahir'e çevirip "Bize kahvaltılık bir şeyler getir." dedim. Mahir başını sallayıp gitti. "Sen ağa mısın?" diye soran ve şaşırmış şekilde bana bakan Defne'ye bakıp gülümsedim.

 

"Gerçekten ağa mısın?" diye bir kez daha sormuştu. "Evet ağa sayılırım." dedim ve camdan dışarı baktım. "Çok havalı daha önce hiç bir ağayla tanışmamıştım." demişti. Gözlerimi camdan ona çevirip "Şimdi tanıştın. Hatta o ağa sana aşık oldu." dedim ve gülümsedim. Gözlerini kocaman açmış "Sen bana aşık mı oldun?" demiş ve yüzünde tebessüm oluşmuştu.

 

"Evet aklım hep sende, seni düşünmediğim bir an bile yok." dedim. Boğazını temizleyip yutkundu. "Ama daha tanışalı ne kadar oldu ki." dedi. "Ne fark eder. Aşkın zamanı olur mu?" diye sordum. "Hayır olmaz aslında bir şey itiraf edeceğim. Bende sana aşık oldum." demişti. Masanın üstündeki elini, elimin arasına alıp sıktım. "İyi ki karşıma çıktın." dedim. "Sende iyi ki benim karşıma çıktın." dedi.

 

Garson elindeki tepsiyle masamıza doğru gelmiş, tepsideki tabakları masanın üstüne dizmeye başlamıştı. İşi biten garson bize "Afiyet olsun." deyip gitmişti. Gözlerimdeki mutlulukla Defne'ye bakıyordum. O da bana bakıp gülümsüyordu. Kahvaltımızı yaptıktan sonra hesabı ödeyip yüklü miktarda bahşiş bıraktım.

 

Mahir'in yanına gittim. "Buraya geldiğimizi kimse bilmesin." dedim ve masada oturan Defne'ye kısa bir bakış attım. Mahir başını sallamıştı. "Merak etme. Benim ve çocukların ağzı sıkıdır." dedi ve verdiğim parayı alıp cebine attı. Masadan kalkan Defne'nin yanına gittim ve beraber cafeden çıktık.

 

Boşta kalan elimle onun elini tutuyordum. Defne müzik açmıştı ve onu dinliyorduk. Başını kaldırıp yanağıma öpücük kondurdu. "Kim derdi ki buraya gelip bir ağayla birlikte olacağımı." demiş ve gülümsemişti. Ona kısa bir bakış attım. "Hayat bu her an ne olacağını hiç bir zaman bilemezsin." dedim.

 

Yarım saat sonra balıklı göle gelmiştik. Defne arabadan inip çocuklar gibi önden gitmişti. Bende arabadan indim ve onun peşinden gittim. Ellerini iki yana açıp kendi etrafında dönmüştü. "Ne güzel bir yer." deyip çömeldi ve göldeki balıklara dokunmaya çalıştı. Çocuk gibi mutlu olmuştu. Onun bu mutluluğu beni de mutlu etmişti. Onun yanına çömelip bende balıklara dokunmaya başlamıştım.

 

Etrafımda kim var kim yok umursamıyordum. Tek odaklandığım kişi Defne'ydi. Yeşil gözlerinin parıltısı bile beni mutlu ediyordu. Defne ayağa kalkmış "Hadi balıklara yem verelim." deyip satıcının yanına gitmişti. Bende ayağa kalkıp onun peşinden gittim. Satıcıdan yemleri alıp balıklara vermeye başlamıştık. Son yemleri de verdikten sonra Defne bana döndü. "Bugün için sana çok teşekkür ederim." dedi ve bana sarıldı.

 

"Asıl ben teşekkür ederim. Beni varlığınla mutlu ettiğin için." dedim. Burnumu boynuna gömüp, kokusunu içime çektim. Defne'nin elleri sırtımı okşuyordu. Onu nedense bırakmak istemiyordum. Sonra geri çekildi ve bana baktı. "Hadi fotoğraf çekinelim." demiş ve telefonunu eline almıştı. Beraber kameraya gülümseyip poz vermiştik.

 

Ardından elini tutup onu arabaya doğru götürdüm. Arabaya bindiğimiz de Defne bana dönmüş, ellerini yüzüme koyup beni öpmüştü. Dudaklarını geri çekmeden bende onun boynunu tutup dudaklarını, dudaklarıma bastırıp öpmeye başladım. Dudaklarını çölde susuz kalmış bedeviler gibi resmen içiyordum. Hayat durmuş ve biz anın tadını çıkarıyorduk.

 

Burnuma parfümünün şeker kokusu gelmişti. Dudakları da çok tatlıydı ve udaklarımın arasında güzel bir tat bırakıyordu. Defne ağzını aralayınca bende dilimi ağzının içine kaydırıp diliyle oynamaya başladım. Nefesimi tuttuğumu bile fark etmemiştim. Nefessiz kalınca geri çekildim ve arabanın içindeki havayı içime çektim.

 

Defne mutlu yüz ifadesiyle bana bakıp nefesini düzene sokmaya çalışıyordu. "Seni seviyorum." demiş ve dudağıma öpücük kondurmuştu. "Bende seni seviyorum güzelim." dedim ve burnunun ucunu öptüm. "Hadi artık gidelim." diyen Defne arkasına yaslanmıştı.

 

Arabayı çalıştırıp yola çıktım. İçimde kelebekler dans ediyor gibi içim kıpır kıpırdı. Demek aşk böyle bir şeydi. Onun gülüşüyle mutlu olmak, onun varlığıyla yüzünün gülmesi bile seni mutlu ediyordu. "Nereye gitmek istersin?" diye sordum. "Buranın bir çarşısı varmış oraya gidelim mi?" demişti. "Kapalı çarşıyı mı diyorsun?" dedim. " Evet gidelim mi?" diye sormuştu. "Tamam gidelim." dedim ve ona kısa bir bakış attım.

 

Kısa sürede kapalı çarşıya varmıştık. Telefonum çalıyordu, telefonu sessize alıp cebime sokmuştum. Defne arabadan inmişti. Bende arabadan inip onun arkasından gittim. Beraber kapalı çarşıya adımımızı atmıştık. Etrafımızı insan kalabalığı sarmıştı. Elimi uzatıp Defne'nin elini tuttum. Defne'de parmaklarını, parmaklarıma geçirip hafiften sıkmıştı.

 

El ele insanların arasından geçiyorduk. Güzel hediyelikler vardı ve her yer rengarenkti. Defne bir kaç tane hediyelik magnet almıştı. Onu Urfaya gelip herkesin uğradığı bir yere götürdüm. Kadın satıcı onun başına eşarp tarzında bir şey dolayıp bağlamıştı. Açık mavi renk ona çok yakışmıştı. Güzel gözlerini daha çok ortaya çıkarmıştı. "Nasıl oldum?" diye sormuş ve bana dönmüştü. "Çok güzel oldun, melekler gibisin." dedim ve yanağına öpücük kondurdum.

 

Defne gülen gözleriyle satıcıya dönüp "Bunu alıyorum." dedi. Elini çantasına atmıştı ki onu durdurdum. "Ben alacağım, sana hediyem olsun." dedim. Yazmanın parasını satıcı kadına vermiştim. "Teşekkür ederim." demiş ve bana sarılmıştı. "Güzel günlerde kullan." dedim ve elimi yanağına getirip yanağını okşadım.

 

Defne'nin telefonu çalınca çantasından telefonunu çıkarıp bakmıştı. Aramayı yanıtlayıp telefonu kulağına götürdü. "Efendim Hesna. Tamam birazdan geliyorum." dedi. Telefonu kapatmış ve çantasına atmıştı. "Hadi artık gidelim. Arkadaşım beni bekliyor." demişti. "Tamam hadi gidelim." dedim.

 

Arabaya binip yola çıkmıştık. Onu kaldığı eve bırakıp bende şirketin yolunu tutmuştum. Şirkete gelince arabayı park edip indim. Şirkete girdim ve asansörle kendi katıma çıktım. Babam kendi odasından çıkmış ve yanıma gelmişti. "Ben eve gidiyorum. Sende şu dosyalara bir göz at." demiş ve elindeki dosyayı masama koymuştu. "Tamam bende işim bitince eve gelirim." dedim ardından masamın üstünde duran bilgisayarı açtım. Babam odadan çıkınca dosyayı elime alıp kontrol etmeye başlamıştım.

 

Cebimdeki telefonu masaya koydum. Telefonun ekranı açılmıştı ve Havin'in bir kaç kez aradığını görmüştüm. Telefonu elime alıp onu aradım. Bir kaç saniye sonra telefonu açmıştı. "Sabahtan beri seni arıyorum. Neden açmıyorsun?" diye söylenmişti. "İşlerim vardı. Ne söyleyeceksen çabuk söyle." dedim. "Sana ne oldu Berdan." dedi. "Ne olmuş ki bana Havin." dedim. "Bilmem beni görmezden geliyorsun." demişti.

 

Nefesimi sesli şekilde verip "Uzatma ne söyleyeceksen söyle işlerim var." dedim. "Seni özlediğim için aradım." demişti. Onun bu sözlerine gözlerimi devirmiştim. "Eve gelince konuşuruz kapatıyorum." dedim. Onun konuşmasına fırsat vermeden telefonu kapatmıştım.

 

Telefonu masaya koyup işimin başına döndüm. Hava kararmıştı ve bilgisayarı kapatıp ayağa kalktım. Telefonumu cebime soktum ve odadan çıktım. Şirketten çıkıp arabama binmiş ve evimin yolunu tutmuştum.

 

Anahtarımı çıkarıp tam kapıyı açacakken kapı açılmıştı. Havin yüzündeki mutlu ifadeyle kapıyı açmıştı. Ona anlamayan gözlerle bakıp "Hayırdır ne oldu?" diye sordum. "Bir şey olmadı. Sadece kocamı karşılamak istedim. Olamaz mı?" demişti. Bir şey demedim ve içeri girdim. Merdivenlerden çıkıp yatak odasına girdim. Havin'de peşimden odaya girmişti.

 

 

Üstümdeki takım elbiseyi çıkarıp dolaptan aldığım siyah kot pantolon ve gri tşörtü alıp giydim. "Bana neden böyle davranıyorsun? Beni görmezden gelme. Ben senin karımın." diyen ve yatağın üstüne oturan Havin'e baktım. "Bunu bana değil kendine sor. Seni sevmediğimi bildiğin halde yanımdasın." dedim.

 

Havin oturduğu yerden ayağa kalkmıştı. "Ne yapayım gideyim mi? Elalemi arkamızdan güldüreyim mi?" dedi. "İşiniz gücünüz elalem zaten. Hiç elalemi düşünmeyip bir şey yaptın mı?" diye sordum. Siyah gözlerini gözlerime dikip bir şey diyemedi. "Ama benim artık kimse umurumda değil." dedim.

 

Havin yanıma gelmiş ve bana sarılmıştı. "Berdan ben seninle birlikte olmayı özledim." demiş ve ağlamaklı bir sesle konuşmuştu. "Hadi yemeğe inelim ben acıktım." dedim ve onun kollarını kendimden uzaklaştırdım. "Sen git ben gelmeyeceğim." demiş ve yatağa oturmuştu. Elini ellerimin arasına almıştım. "Hadi gel aç kalma, yemekten sonra konuşuruz." demiş ve onu oturduğu yerden kaldırmıştım.

 

Beraber odadan çıkıp aşağı inmiştik. Ceylan sofrayı hazırlıyordu. Annem ve babam her zaman ki yerlerinde oturuyordu. "İyi akşamlar." dedim ve onlara baktım. "İyi akşamlar oğlum hoş geldin." diyen annem bana gülümsemişti. "Ne yaptın dosyaya göz attın mı?" diye soran babama baktım. "Evet baktım merak etme her şeyi kontrol ettim." dedim.

 

Sofra hazır olunca hep beraber sofraya oturduk. Sessizlik içinde yemeğimizi yiyorduk. Gözlerim kardeşlerimi aradı. "Miran, Baran, Zelal ve Dicle neredeler?" diye sordum. Havin boğazını temizleyip "Onlar dışarıdalar." demişti. Bakışlarımı anneme çevirdim. "Nereye gittiler?" diye sordum. Annem elindeki kaşığı tabağa koymuş "Asker eğlencesi vardı oraya gittiler." demişti. "Bizim Mahmut'un oğlunun mu?" diyen babama baktık. Annem başını sallamış "Çocuklar gitmek istedi bende kıramadım." demiş ve yemeğini yemeye devam etmişti.

 

Odama girince telefonum mesaj sesiyle titremişti. Telefonu elime almıştım. Mesaj Defne'den gelmişti. Mesajı açıp okudum. «Berdan iyi ki varsın ve iyiki benimlesin. Seni çok seviyorum.» diye yazmıştı. Yüzümde mutlu bir ifade oluşmuştu. «Sende iyi ki varsın. Bende seni seviyorum bitanem.» diye yazıp göndermiştim.

 

Odanın kapısı açılmış, odaya Havin girmişti. "Berdan sen benimle birlikte olmayı hiç özlemedin mi?" diye sormuş ve yanıma gelmişti. Ona baktım ve siyah gözlerinin az da olsa dolduğunu gördüm. "Yatalım ben çok yorgunum." dedim ve üstümü çıkarıp yatağa girdim.

 

Havin'de üstünü çıkarmış ve yatağa girmişti. Yanıma sokulup elleriyle omuzlarımı okşuyordu. "Havin lütfen uyumak istiyorum." dedim. Havin dudaklarıyla beni susturmuş ve dudaklarımı öpmeye başlamıştı. Onu kendimden uzaklaştırdım. "Ne yapıyorsun? Sana uyumak istediğimi söyledim." dedim.

 

"Ben senin karınım. Senin ilgine ve sevgine ihtiyacım var. Seninle birlikte olmayı istemek suç mu!" diye sitem dolu bir sesle konuşmuştu. Yatakta doğrulup ona baktım. "Hayır suç değil. Ama ben istemiyorum." dedim. Havin nefesini sesli şekilde verip yataktan çıkmıştı.

 

Sırtımı yatak başlığına yasladım ve komodinin üstünde duran sigaramı elime alıp yaktım. Sigarayı ağzıma koyup dumanı içime çektim. Havin dolaptan bir poşet alıp banyoya gitmişti. O poşetin içinde ne vardı bilmiyordum.

 

Sigaram bitince küllükte söndürdüm. Banyonun kapısı açılmış, Havin kapıda belirmişti. Üstünde daha önce hiç görmediğim bir gecelik vardı. Gecelik siyah ve dantelliydi. Onu böyle gürünce çok şaşırmıştım. Açıkcası biraz da hoşuma gitmişti.

 

Havin yatağa gelmiş ve tam karşıma geçip oturmuştu. Sanırım biraz makyajda yapmıştı. Gözlerim göğüs bölgesine kaymıştı. Göğüs uçları geceliğin altından belli oluyordu. Bu manzara karşısında yutkundum. "Şimdi bu nereden çıktı?" diye sordum. "Biliyorum kendime hiç bakmıyordum. Ama artık bundan sonra kendime bakacağım." demiş ve elini yanağıma getirip parmaklarıyla okşamaya başlamıştı.

 

Nefesimi verip yutkundum. Havin bu haliyle çok güzel olmuştu, gözlerimi ondan alamıyordum. "Sen makyaj mı yaptın?" diye sordum. "Evet beğendin mi?" diye sordu. "Evet güzel olmuşsun." dedim. Havin bana sokulup beni boynumdan öpmeye başlamıştı. İçimdeki zevk dalgasını uyandırmıştı.

 

Havin'i kollarından tutup altıma aldım. Bu sefer ben onun boynundan öpmeye başladım. Altımda kıvranıyor ve inliyordu. "Berdan seni seviyorum." demiş ve inlemişti. Boxerimi çıkarıp bir köşeye attım ve onun bacaklarını açtım. İçine girip onu zevkin doruklarına çıkarmaya başladım.

 

Nefes nefese kalmıştım. Havin'de altımda nefes nefese kalmış ve inliyordu. Havin bana yüzündeki mutlulukla bakıyordu. Onun üstünden kalkıp yerdeki boxerimi alıp giydim. Ardından banyo kapısını açıp banyoya girmiştim. Aynadaki yansımama baktım. Aklımda ve kalbimde başkası olduğu halde Havin'le birlikte olmuştum.

 

 

Loading...
0%