Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm 3 "KIZ İSTEME"

@a_lotus_1

"Çok yakışıklı oldun canım abim." diyen Dicle, Miran'a sarılmıştı. "Öyle mi kız cimcime." deyip yanağından makas almıştı. Onlara bakıp gülümsemiştim. Baran'da aynanın karşısına geçip saçlarına şekil veriyordu.

 

Evimizde bugün hareketli dakikalar yaşanıyordu. Çünkü bugün Miran'a kız istemeye gidecektik. Havin yanıma gelmiş ve kanepeye oturmuştu. Elini bacağımın üst tarafına koyup "Sende böyle Miran gibi heyecanlı mıydın?" diye sormuştu. "Biliyorsun ki hiç heyecanlı değildim." demiş ve ayağa kalkmıştım.

 

"Benim lacivert takım elbisemi ütüle, bugün onu giyeceğim." dedim ve bahçeye çıktım. Aradan tam bir hafta geçmişti. Elime telefonumu alıp Defne'nin numarasını aradım. Bir kaç çalıştan sonra telefonu açmıştı. "Alo Defne nasılsın?" dedim. "Ben iyiyim sen nasılsın?" diye sordu. "Bende iyiyim teşekkür ederim." dedim. "Seninle bu bir haftadır hiç konuşamadık." demişti.

 

"Evet bazı işlerim vardı." dedim. "Berdan seninle buluşalım mı? Ben seni çok özledim." dedi. Bende onu özlemiştim ve kokusu burnumda tütüyordu. "Tamam ama bugün olmaz. Bugün erkek kardeşime kız istemeye gideceğiz." dedim. Defne heyecan dolu bir sesle "Ay ne güzel. Tebrik ederim." demişti. "Teşekkür ederim." dedim.

 

Göz ucuyla Havin'in bahçeye çıktığını gördüm. "Neyse sonra yine konuşuruz. Benim kapatmam lazım seni seviyorum kendine dikkat et." dedim. "Bende seni seviyorum. Sende kendine dikkat et görüşürüz." demiş ve öpücük sesi çıkarmıştı. Telefonu kapatıp cebime sokmuştum.

 

Havin yanıma gelmiş, gözlerini kısıp yüzüme bakmıştı. "Kiminle konuşuyordun? Yüzün gülüyordu." diye sormuştu. "Seni ilgilendirmez." deyip arkamı dönmüş ve yürümeye başlamıştım. "Berdan beni biriyle aldatırsan, kendimi öldürürüm." diye bağırmıştı.

 

Söyledikleriyle dehşete düşüp ona dönmüştüm. "Sen ne saçmalıyorsun, kafayımı yedin sen?" dedim. Havin'in siyah gözleri gözlerimle buluşmuştu. "Ben çok ciddiyim Berdan ağa." demişti.

 

Havin'i son zamanlar da tanıyamıyordum. Bebek meselesini ve beni çok kafasına takıyordu. "Havin artık seni tanıyamıyorum." dedim. "Bende seni tanıyamıyorum." demiş ve yanıma gelmişti. Ellerini koluma sarmış, başını omzuma koymuştu. "Bir kere beni sevseydin ben böyle olmazdım." dedi ardından gözündeki bir damla yaşı serbest bırakmıştı.

 

Ona hiç bir şey demeden bakıyordum. "Bir kere benimle ilgilenseydin. İkimiz de şimdi bu durumda olmazdık." demiş ve burnunu çekmişti. "Senin oyunlarına ayıracak zamanım yok benim." dedim. Kolumu ondan kurtarıp eve girmiştim. Mutfaktan çıkan Ceylan'a bakmıştım. "Ceylan benim lacivert takımım vardı. Onu ütülersen çok iyi olur." dedim. Başını sallayıp "Hemen ağam." demiş ve gitmişti.

 

Tezgahın üzerindeki sürahiden bardağa su doldurup içtim. "Abi nasılsın?" diyen ve mutfağa giren Zelal'e dönmüştüm. "İyiyim abicim sen nasılsın?" dedim ve ona göz kırptım. "Bende iyiyim. Senden bir şey isteyebilir miyim?" diye sormuştu. "Demek ki işin düşmeyince selam bile vermeyeceksin ha." dedim ve güldüm. "Ama abi." demiş ve tatlı bir sitem etmişti.

 

"Tamam şaka yaptım. Hadi söyle bakalım abisinin gülü." dedim. Zelal nefesini verip "Ben gitar kursuna gitmek istiyorum ama annem izin vermiyor. Onu sen ikna eder misin?" diye sormuştu. Elimdeki bardağı tezgaha koydum. "Kız istemeye gidip gelelim. Ondan sonra annemle konuşurum." dedim ve ona gülümsedim.

 

Zelal yüzündeki mutlulukla yanıma gelmiş "Canım abim seni çok seviyorum." demiş ve bana sarılmıştı. Bende ona sarılıp başının üstüne öpücük kondurdum. Zelal mutfaktan çıkıp odasına gitmişti. Bende merdivenlerden kendi odama çıktım.

 

Odama girip telefonu komodinin üzerine koyup banyoya girmiştim. Üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp kirli sepetine attım ve duşa girdim. Suyu ayarlayıp suyun altına girmiştim. Saçlarımı ıslattıktan sonra elime şampuanı alıp avucuma bir miktar sıkıp saçlarımı yıkamaya başladım. İşim bitince kabinden çıktım ve dolaptan havlu alıp belime sardım.

 

Odaya tekrar dönünce çekmeceden fön makinesini alıp saçlarımı kurutmaya başlamıştım. Odanın kapısı çalmıştı. "Gel" dedim ve saçlarımı kurutmaya devam ettim. Ceylan kapının eşiğinde elinde takım elbisemi tutuyordu. Beni yarı çıplak görünce şok olmuş gözlerle bana bakmıştı.

 

Onun bu haline nedense gülesim gelmişti. Fön makinesini kapattım. "Elindekileri yatağın üstüne bırak." dedim. Ceylan yutkunup elindekileri yatağın üstüne bırakmıştı. Bana göz ucuyla bakıyordu. "Sağol." dedim ve fön makinesini açıp kaldığım yerden saçlarımı kurutmaya devam ettim.

 

Ceylan odadan çıkmış ve kapıyı arkasından kapatmıştı. İşim bitince elimdeki fön makinesini kenara bıraktım. Dolabın çekmecesinden siyah bir boxer alıp giydim. Havluyu da bir kenara atmıştım. Odanın kapısı açılmış ve Havin içeri girmişti.

 

Bana bakmadan dolaba yönelmişti. Acaba kafasında yine ne vardı? Yine ne gibi planlar yapmıştı veya yapacaktı. Boğazımı temizleyip yutkundum. "Yine ne işler çeviriyorsun?" dedim ve ona baktım. Bana kısa bir bakış atmış "Ben değil sen arkamdan çok güzel iş çevirirsin ancak." demişti.

 

Ona anlamayan gözlerle baktım. Havin dolaptan giyeceği kıyafetleri almış, yatağın üstüne koymuştu. Bende yatağın üstündeki takım elbisemi giymiştim. Havin kırmızı uzun bir elbise seçmişti. Başına da siyah bir şal takmıştı. Son olarak parfümümü sıktım ve yatağa oturup onu izlemeye başladım. Aynanın karşısına geçip siyah göz kalemini gözlerine sürmüş ardından kırmızı bir ruju da dudaklarına sürmüştü. Açıkcası bu haliyle çok güzel olmuştu. O an içimdeki kıskançlık dalgası ortaya çıkmıştı.

 

Oturduğum yerden ayağa kalktım. "O ruju sil. Çok dikkat çekici." dedim. "Silmiyorum." demiş ve daha çok sürmeye başlamıştı. Nefesimi sesli şekilde verip "Havin hemen o ruju siliyorsun." dedim. Havin hiç oralı bile olmadı ve son olarak eline parfümünü alıp üstüne sıktı.

 

Havini kolundan tutup "Sil o ruju dedim." dedim ve elime peçete alıp dudaklarındaki ruju sildim. Havin nefesini sesli bir şekilde verip "Beni kıskanıyor musun yoksa?" diye dalga geçer gibi sormuştu. "Evet kıskandım. Çünkü sen benim karımsın ve nikahım altındasın." dedim. Havin dudaklarının etrafında kalan ruju da silmiş "Şimdi mi aklına geldi bir karın olduğu." demişti. "Neyse hadi çıkalım geç kalacağız." dedim ve odadan çıktım.

 

Babam, annem ve Zelal, Miran'ın arabasıyla gidecekti. Ben, Havin, Baran ve Dicle'de benim arabamla gidiyorduk. Miran'ın kullandığı araba önden gidiyordu ve bende onu takip ediyordum. Arkada Baran ve Dicle kendi aralarında okul hakkında konuşuyorlardı.

 

Havin benim yanımda sessizce oturuyordu. Beni dinlemişti ve o ruju sürmemişti. Ona kısa bir bakış atıp "Özür dilerim." dedim. Bana yüzündeki tebessümle bakmış "Önemli değil." demişti. Elini elimin üstünde hissedince elimin altındaki parmaklarını sıktım. "Bir şarkı aç sana dinleyelim." dedim ve ona göz kırptım.

 

Havin yüzündeki tebessümle bir şarkı açmıştı. "Ooo aşk kuşlarına bak sen." diyen ve sırıtan Baran'a dikiz aynasından baktım. "Mutlu olmak bizim de hakkımız değil mi?" dedim ve sırıttım. "Abim gibi yakışıklı biri ve yengem gibi güzel biri tabiki mutluluğu hak ediyor." diyen Dicle'ye baktık. "Teşekkür ederim Diclem." diyen Havin'e göz ucuyla baktım.

 

Aslında o benim karımdı ve ona kötü davrandığımın farkındaydım. Onunda mutlu olmaya hakkı vardı. Tamam başka birini seviyor olabilirim, aklım ve kalbim başkasında olabilir. Ama Havin benim nikahlı karımdı ve şuan benim yanımdaydı.

 

Çok geçmeden gideceğimiz yere gelmiştik. Öndeki araba yavaşlayınca bende yavaşladım ve Miran'ın park ettiği arabanın yanına park ettim. Arabadan çıkmış ve hep birlikte evin önüne gelmiştik.

 

Miran yüzündeki mutlu ifadeyle bize bakıyordu. Elimi onun omzuna koydum. "İnşallah hep böyle mutlu olursun kardeşim." dedim. Başını bana çevirip "İnşallah." demiş ve gülümsemişti. Baran zile basmıştı. Kapı bir kaç dakika içinde açılmıştı. Kapıyı Miran'ın evleneceği kız açmıştı. Önden babam sonra annem içeriye girdi. Bende arkalarından girdim. Miran elindeki çiçeği ve çikolatayı kıza vermişti. Benim içimde de heyecan vardı. Çünkü bugün kardeşimin en mutlu günüydü.

 

Oturma odasına girdiğimiz de kızın annesi Emine yenge ve babası Derviş amca bizi ayakta karşıladılar. Derviş amca "Hoş geldiniz ağam." demiş ve babama elini uzatmıştı. Babamda onun elini sıkıp "Hoş bulduk Derviş." demişti. Annemle Emine yenge de birbirlerine sarılmıştı. Derviş amca bana bakıp "Sende hoş geldin Berdan ağa." dedi ve elini uzattı. "Hoş buldum." dedim ve elini sıktım.

 

Yerlerimize geçip oturmuştuk. Kadınlar başka yere gidip oturmuştu. Çünkü kız tarafından bir kaç erkek daha gelmişti. Kardeşim Miran benim yanımda oturuyordu. Arada göz ucuyla ona bakıyordum. Baran'da diğer tarafında oturmuştu. Derviş amcanın erkek kardeşleri ve karısının erkek kardeşleri gelmişti. Babamla ikisi koyu bir sohbete dalmışlardı. "Abi heyecandan öleceğim." diyen Miran'a baktım. "Korkma ölmezsin. Hiç bir şey olmaz Allahın izniyle." dedim ve gülümsedim. "Daha bu ne ki sen bir de düğünü gör." diyen Baran'a baktık.

 

Kahveler gelmişti ve tek tek hepimize ikram edilmişti. Babam boğazını temizleyip "Derviş, buraya hayırlı bir iş için geldik. Bizim oğlan sizin kızı görmüş ve beğenmiş. Bize de onu istemek düşer. Allahın emri peygamberin kavliyle kızınız Dilan'ı oğlumuz Miran'a istiyoruz." demişti.

 

Derviş amca bizim olduğumuz tarafa kısa bir bakış atmıştı. Ardından bakışlarını babama çevirmişti. "Sizden iyi dünürcü bulamam. Ben Miran oğlumu da tanırım efendi dürüst bir çocuktur. Bende kızımı Miran'a verdim gitti." deyince Miran rahat bir nefes almıştı.

 

İçeriden zılgıt sesleri geliyordu. Elimi hafiften Miran'ın sırtına vurup "Hayırlı olsun." dedim ve gülümsedim. Miran yüzündeki tebessümle "Sağol abi." demişti. Baran'da onu tebrik etmişti. Babam, Miran'a bakmış "Gel öp kayınpederinin elini." demişti.

 

Miran ayağa kalkıp Derviş amcanın elini öpmüştü. Herkesin yüzü gülüyordu. Aralarında koyu bir sohbet başlamıştı. Baran ve Miran odadan çıkmışlardı. Bende hava almak için bahçeye çıkmıştım. Çalan telefonumu elime alıp baktım. «Defne» arıyordu. Boğazımı temizleyip telefonu açtım ve kulağıma götürdüm. "Efendim bitanem." dedim.

 

"Canım nasılsın? Ne yaptınız?" diye sormuştu. "İyiyim. Kızı istedik onlarda verdiler. Zaten vermeyip de ne yapacaklardı." dedim. "Düğün ne zaman?" diye sormuştu. "Bir kaç hafta sonra." dedim. "O kadar erken mi?" dedi. "Fazla uzatmaya gerek duymadık." dedim. "İyi hayırlı olsun." demişti.

 

"İnşallah sağol." dedim. "Yarın buluşalım mı?" dedi. "Tamam nerede?" diye sordum. "Sinemaya gidelim mi?" dedi. "Bence başka yere gidelim. Benim bildiğim çok güzel bir yer var." dedim. Heyecanlı bir ses tonuyla "Neresi?" diye sormuştu.

 

"Pikniğe gitmeye ne dersin?" diye sordum. Kısa bir sessizlik olmuştu. Ardından mutlu bir ses tonuyla "Olur çok güzel olur." demişti. "Tamam her şeyi ben ayarlarım. Sen hiç bir şeye karışma. Sen benim misafirimsin." dedim. "Tamam nasıl istersen." deyip öpücük göndermişti. "Benim şimdi kapatmam lazım yarın görüşürüz." dedim ve telefonu kapattım.

 

Telefonu cebime sokup eve girmiştim. Salonda Havin'le karşılaşmıştık. Yanıma gelmiş ve beni kolumdan tutup kenara çekmişti. "Ne oldu?" dedim. Bir şey demeden dudaklarıma kısa bir öpücük kondurup gitmişti. Kafam karışmıştı ve ne olduğunu anlamamıştım. Düşüncelerimi bir kenara bırakıp oturma odasına girdim.

 

Eve gitme vaktimiz gelince de evimize dönmüştük. Yatak odasının kapısını açıp içeri girdim. Havin'de arkamdan odaya girmişti. Ona arkamı dönüp baktım. "Sen önceden böyle değildin." dedim. Tek kaşını kaldırıp "Nasıl?" diye sormuştu. "Çok değiştin ve beni hep şaşırtıyorsun." dedim. "İyi yönden mi?" diye sormuş ve bana yaklaşıp ellerini omzuma koymuştu. "Evet." dedim ve ellerimi beline dolayıp onu kendime çektim.

 

Havin bugün gözüme çok güzel gelmişti. Dudaklarını öpmeye başlamıştım. Omzumdaki ellerini boynuma getirip ensemi okşamaya başlamıştı. Nefes nefese kalıncaya kadar öpüşmüştük. Nefes almaya ihtiyaç duyunca onu bıraktım. Havin nefes nefese bana bakıp gülümsedi. "Hadi yatalım. Yarın erken kalkacağım." dedim ve üzerimdeki kıyafetlerimi çıkarmaya başladım.

 

Havin'de üzerindeki elbiseyi çıkarırken "Senin yarın işin yok ki. Hem yarın tatil değil mi?" demişti. "Öyle ama ben yarın bir arkadaşımla buluşacağım." dedim. Üzerimdekileri çıkarınca yatağa gidip örtünün altına girmiştim.

 

Havinde geceliğini giyip yatağa girmiş ve yanıma uzanmıştı. "Arkadaşın kim ben tanıyor muyum?" diye sormuştu. "Hayır sen tanımıyorsun." dedim. "Kız mı? Erkek mi?" diye sormuştu. "Ne çok soru sordun. Bir arkadaşım işte." dedim ve ona arkamı dönmüştüm. Havin ışığı kapatınca bende gözlerimi kapattım.

Loading...
0%