@acelya.ay
|
Geçen gorevde ele geçirdiğimiz dosyanın koordinatlari sayesinde birkaç sonuca varmış dik ve başka bir bölgeye olacak küçük baskın için başka bir tim görevlendirildi . Zaten aradan da iki hafta geçmişti ve timle eskisi gibi aramda mesafe yoktu. Çünkü çocuk gibi onlara mal gibi konusmamazlik yapamazdim . Ki zaten benjm sorunum onlarla değil kendimleydim. Gökalp e karşı da oyeldim çünkü asla ama asla zayıf noktami suratıma bile vurmadı ve o günkü görevde olan. Ve yaşanılan anları kimsye anlayamamış di... Harekat odasındaydik . Yeni görev hakkında bilgi alacakdik. Ve tamda o anda kapı çaldı ve içeri 30 yaşlarında,esmer ,üzerine giydigi asker kamfulajini ve elindeki evraklar ile albaya selam verip yanımıza geldi . " Üsteğmen Selçuk Saykoz , Bize bu görevde yardımcı olacak . Kendisi gideceğiniz görevin bölgesinde sahip oldugu rol ile bizim elimize büyük bir koz veriyor. " Demek o bölgenin istihbaratcisi . Ayağa kalkıp hemen yanimdaki Selçuk üsteğmene elimi uzatarak "memnun oldum üsteğmenimin,ben yüzbaşı ulgem mavi" Selçuk tebesum ile uzağım elimi tutarak "bende öyle yüzbaşım memnun oldum "dedi . Tim de Selçuk ile selamlaştıkdan sonra söze atlayan albay "Evet başlama zamanı geldi. Çocuklar"dedi ve hepimiz onu büyük bir ciddiyetle dinliyorduk Albay duvardaki büyük ekrana bir görüntü ekleyip sözüne devam etti. Pür dikkat onu. Dinliyorduk . "Sizi yeni bir görev için buraya topladık fakat bu göreviniz biraz daha farklı olacak."albayın sözünü dikkatle dinlerken devam etti" Bu yüzden de Selçuk üsteğmenim burda bize yardımcı olacak. Selçuk üsteğmenimin o bölgede istihbarat ci olarak güçlü bir role neden sahip olgunu sorgulayabilirsiniz . "Albay derin bir nefes alıp devam etti" O bölgese iki yıldan fazladır şüphe ve tetikde bekliyorduk. Aslida onların ne ayak olgunu da çözmek de zor olmadi . Elimizde kanıt olmasada o bölgeye Selçuk üsteğmenin görevlendirdik ustlerimle . Ve şuan bakıyoruz da şüphemiz de haklıydık " "Yani iki yıldan fazladır şüphe duyduğunuz bölge ve kişiler yüzünden, Selçuk üsteğmenim goreveldirildi "diye mırıldandım. Albay bana dönerek"aynen öyle yüzbaşım "dedi . "Bundan sonra sözün devamını üsteğmenimin getirse daha iyi olur"dedi elini yanımdaki selcuga doğru uzatara ."Albayımında dediği gibi bu görev faklı olacak . Aslında sizede ihtiyaçimiz var ama ipleri elinde tutacak bir kişi olacak "dedi bir yandan da elindeki dosyaları önümüze tek tek dağıtarak. "Biraz daha açık olur musunuz üsteğmenimin"dedi yağız ciddi bir surat ile . "Terör örgütü biliyorsunuz ki uyuşturucu baronları pazarlama desteği alıyor. Aldığımiz istihbarat desteği duyumlara göre doğuda büyük bir pazarlama söz konusu. Yabaci ülkelerin desteği aşikar . İki gün içerisinde yeni bir sevkiyatın anlaşmasinı ve kutlamasını burda yapacaklar " Enes söze atılarak"hepsini öldürelim ve gitsin." Dedi öfke ile . Belliki bu kadar kolay değildi . Selçuk üsteğmenimin sözune devam ederek " Böylesi kulağa daha cazip geliyor biliyorum ama fakat şuan pek mumkun degil" Gökalp oldukca istekli halde "nedenmis o . Ne yapmamız gerekiyorsa hazırız" Selçuk üsteğmenimin bu duruma gülümseyerek elindeki dosyayı açtı . "Sizden istenilen bu davete sızarak sevkiyatı ve kişileri deşifre ettmek. Fakat bu,ne yazıki kolay olmayacak ." Dedi Selçuk. Albay ekrana yeni bir görüntü ekleyerek hepimiz ona baktik . Elimizdeki doyadaki kişi ile aynı kişiydi. "Ziner lakabı , Şevket karcı. Terör yapılmasının elebaşlarindan. Kendisi itirafci oldu . Davete katılarak bize istihbarata bulunacak. Fakat biliyorsunuz ki tam olarak ona bel bağlayacak değiliz . Her an tekikte olmalı yiz sonuçta kendisi istiraf ettsede hiçbir şekilde guvenemeyiz. Bu yüzden sizden. Bir kişi eşlik edecek " Selçuk üsteğmenimin sözünü bitirince aklım soru işareti ile dolasa da çok uzun sormedi . Gokalp soze atılarak "tamam eşlik ederim. Adamın korumasımi olacam" "Koruması değilde... sevgilisi " Selçuk sıkıntı ile ellerini masada birleştirdi. Bu muhtelemelen üç kızdan biri olacaktı. Öykü ve ben . Sinem soy adı ile gül. Ona gül diye aeslenmeyi seviyordum. Sinem özel bir durumdan dolayı küçük bir ameliyata girecekti ve şuan aramızda degildi. İkimizde de bir birimize bakarak söze attılan oyku oldu " üsteğmenimin kusura bakmayın ama benden olmaz ."dedi Belliydi. Zaten vücudundaki lekelerden dolayı şüphe duyarlardı. Gökalp birden"olmaz!"diye atilinca gözlerim ona takılı kaldı . "Komutanım,Sizde biliyorsunuz ki vücudumda açıkta kalan dikat çeken yaralar var ve zaten bu Ülgen komutanım ile aramızda vereceğimiz karar "dedi öykü açıklayarak. "Sen zaten olamazsın öykü . Ama Ülgen de olmaz !" Onu alakadar eden birşey yoktu sananeydi yani? Cidden bu adama kıl oluyorum. Selçuk üsteğmenimin gözlerini kısarak Gökalp yuzbasina bakaraktı. Belli belirsiz tebesum ile birkaç soru sormak için dudaklarımı araladım da geç kaldım. Çünkü Gökalp benden önce yine sorularıni sıraladı. " Neden tek seçeneğiniz o? .illa sevgilisimi olması gerekiyor? Koruma , garson, temizlikçi daha bircok seçenek var. Neden bunlar olmuyor?." Biraz mantıklı olsada aldırmadım. Ben memnundum aslında . Ona neydi?. Gökalp in sert sesi Selçuk üsteğmenimin gözünden kaçmadı. Aslında şu masada onun verdiği tepki kimseden kaçıyordu. "Biz bunu düşünmedik mi sanıyorsunuz?. İçeriye sadece kendileri ve yanlarında gelen eşleri giriyor , garsonlar bile kadın . Mit ajanimiz olacak fakat kapıdan içeriye giremeyecek. Sadece davet sahibinin korumalari olacak. Bizimde tek seçeneğimiz kadın ve şuanda tek seçenek Yüzbaşı ülgen " Gökalp öfke ile yumruğunu sıkarken, ortalığın daha fazla kızışmamasi için araya girdim ve "Tamam ben kabul ediyorum " İki adaminda bakışları bana döndü . Selçuk üsteğmenimin ve Gökalp yuzbasim. "Kabul ettmek zorunda değilsin Ülgen" Başka biride ayarlayabilirdik aslında ama ben kabul ettim çünkü istiyordjm görevi. Gokal ile göz göze geldiğimde o okyanusu andıran gözleri alev alevdi. Belliki istemiyor du kabul ettmemi . "Bahar görevi kabul ettmek zorunda değilsin. Yindede başka bir seçeneğimiz olmadığını göz önünde bulundur." Dedi Selçuk üsteğmenimin anlayışla. Selçuk üsteğmenim sesi ile zorla Gökalp den alamadığım gözlerimi ,dik duruşumdan taviz vermeden keskin bir sesle Selçuk üsteğmenime çevirdim."ben kabul ediyorum". Selçuk üsteğmen bu kararima tebesum ile karşılayıp,Albay ile planı anlaymaya başladı . ... Plan ve gerekli herşey konuşulduğu andan itibaren Gökalp sınırlı olduğu aşikardı . Görevi ustlenmemi istemiyordu .çünkü riskli bir girendi . Harekât odasından tüm tim çıkarken tam bende çıkacaktım ki önümü Selçuk üsteğmen kesidi . Koyu kahve gözleri ile karışi karşıya gelmiştim. Merak ile "bir sorun mu var üsteğmenim"dedim . Selçuk" cesaretiniz etkileyici yüzbaşım, başarılı olacağınız dan eminim." Dedi tebesum ile. "Saolun üsteğmenimin."diye yanıladım. Elli ile "buyrun"dedi ve önden ben olmak uzde arkamdan da o çıktı. Harekât yani toplantı odasından inip alt kata indim. Biraz heyecan biraz da telaş kaplamıştı içimi. Yani hangi asker göreve giderken böyle hissetmezdiki.? Görevi layıkıyla yerine getirmeliydim. Ve olmada zorundaydı. Alt kata giyinme odasında üstümü değiştirmek için girdiğim de arkamdan giren adam ile neye uğradığımı sasırdım. Gokalp iceri girdiği gibi beni belimden tutarak kapıya yasladı . Kaşlarim çağrıldığında bu tavrı beni deli ediyordu. "Ne yapıyorsun yüzbaşım?" Dedim sinirle. Bir eli kapıda, sıklaşan nefesini düzene sokmaya çalışırken öfkesi gözlerinden okunan adamı anlamaya çalışıyordum. "Neden kabul ettin ? Tehlikeli olduğu aşikar Ülgen...ya sana birşey olursa " başı yerde olunca son kelimesinin ardında bakışlarını bana çevirerek gözlerine baktım . İçindeki acıyı endişeyi gördüm . Belkide uysal davranmalıyım. Uysal falan olamıyordum ben .Sinir tüm vucuduma geçerken"ne oldu da böyle umrunuzda oldum . Tehlikeliyse tehlikeli sizi alakadar etmez." Ve bu ikide bana Ülgen diyordu bu samimiyet nerden geliyor?
Dudakları memnuniyetsiz bir kivrima ulaştı. Gözleri gözlerimi o mavi okyanusuna hapsediyor du. Birbirine yakın bendenlerimiz düzensizce yüzüme vuran nefesi yutkunmama sebep olurken fısıltıyla "Korkuyorum..."dedi.
Ağzından çıkan kelimeyi duyduğuma emindim ama ,nedense onun dudaklarına yakıştıramadım . Elini kaldırarak kalçama kadar uzanan öğüme kavradı. İki parmağının üzerinde severek kalbimde daha önce hissetmediğim sızıyi hisettim. Buğulu gözleri yavaş yavaş kara deliği anımsatan koyu kahve gozerime tırmandığında içimi titreti . İlk defa bana bu kadar açık olan adamın göğsüne elimi yerleştirdim. Bu kadar yakın olması doğru değildi. İster istemez zaten bir yandan da ilgimi çekiyordu. Etkilenmekten korkuyordum. "Gökalp ..."dedim ilk defa ona kafsi uysal bir sesle. Ama o yinede benimle değil saçlarımdan uzaklaşan elini yumruk yapıp arkamdaki kapıya indirdi. "Korkuyorum lan işte! Neyini anlamiyosun bunun ? Bir kerede sözümu dinle. Kabul ettme diyorum, ediyorsun. Gitme diyorum,gidiyorsun niye geldin o zaman bu. Karargaha . Rütbeme saygı bile duymayacaksan niye burdasın . Beni daha çok delirmek için mi?" Öfke ile yüklenen sesine eklenen yumrukları,kapıda olmasada elinde ve ruhunda olduğu aşikardı . Bu hikayenin neresinde olduğumu bilmeden bir çemberin içine düştüm. Ne yapsam bir adım yol alamıyorum. Tekrar gelen yumruğunu avuç içimi açarak karşıladığimda ,o kadad sertiki elim yumruğu ile kapıya yapıştı. Sızlayan acısını belli ettemeden dişlerimi siktığım an fark etmişti ne yaptığımı . Bir anda kendine gelirken endişe ile elimi kavradı. "Ülgen..." Elimi avuçları içinden çekerken biliyordum ki kendi eli daha kotu durumdaydı. Eklem yerleri kıpkırmızı olmuştu. Fakat ona kızgındim . Ben bir asker olarak bu görevi yapmak benim gorevimdi bana karışmasına hakkı yoktu ztn. "Emir komuta sizde olabilir yüzbaşım ama bu sadece burda geçerli . Özel hayatım ve alacağım kararlardan sorumlu değilsiniz . Emirlerini ve bu sebebini anlamadığım anı çıkışınız dan sıkıldım artık. Şimdi odadan çıkarsanız üstünü değiştireceğim."dedim tok otorite bir sesle. Bir iki adım geriye gittiğinde kapıyı araladım. Bakışları yerde sesiz sedasiz araladığım kapıdan çıkarken arkasından bakıyordum. Alt dudağımi isrip sebebini anlamadığım boğazındaki yumruyu ettmek istercesine yutkundum. Kapıyı tekrar kapatıp arkasına yaslanarak gözlerimi kapatım. ... İki gündür operasyon için hazırlanırken bugün start verilmiş di. Heyacanla beklediğim an geldiğinde aslına bakarsanız mutluydum. Çünkü biz bu meslekte bunun için vardık. Saha da çalışmak hep benj mutlu etmiştir. Saha olmazsa bizimde bir anlamimiz kalmazdı. Herkes hareket (toplanti ) odasında benim hazırlanmami beklerken ben giyinme odasında benim için getirilen elbiseyi giymeye çalışıyordum. Üst kısmı dar, belden aşağı genişleyerek ayak bileklerime kadar inen uzanan kırmızı elbise omuzlarımdan el bileklerime kadar uzanıyordu aynı oranda. Başta fazlasıyla ustuplu , kapalı,normal bir elbise gibi görünse de , elbiseyi giydiğimde anlamıştım. Omuzlarımdan başlayıp arkaya doğru,hem ön hemde arkadan fakat on göğüs detayı V şeklinde detayı sunuyordu. Bel kısmında aynı kumaştan yaptıkları kat kat olan kuşak belime tam oturmuş tu. Benimde fazlasıyla işime yarayacakgini düşündüğüm bacağımı açık birakan derin yırtmaçı elbisede bana avataj sağlamıştı. Aynada gördüğüm görüntü ile dudaklarım kırıldı . Her zaman kendimden emin bir kadın olsam da kamuflajla ve yerlerde sürünerek eğitim almaya o kadar çok alışıkdım ki bu tarz elbiseleri nadir giyerdim .elbise giymeyi sevmezdim normalde Ama şuanki görüntüm hoşuma gitmedi değil . Ayakkabıları da giyerek mecburen evden getirildiğim maşa ile saçlarıma çok ugraşmadan yaptım. Aynanın karşısında bir müddet yaptığım makyajın ardindan görünüm olarak hazırdim. Son olarak sağ ve sol bacağıma görünmeyecek şekilde sabitledigim bıçağım ve küçük çantama aynı küçüklükye koyduğum silahimla tamamladım. Üzerime aldıgim yapay kürkle küçük adımlar ile odadan çıktığımda dikkatli bir şekilde yürümeye başladım. Beni gören askerlerin hayran dolu bakışlarını görebiliyordum ancak bunu pek umursamadım. Karargahta böylesini pek gördüklerini sanmıyordum. Üst kata çıkıp harekât odasının kapısına geldiğimde derin nefes alarak içerde beni bekleyen erkek topluluğun önüne çıkmak için kapınin açılması için adım attım , kapı iki yana açıldığında hararetli bir konuşmayı bölmüş olduğum için tüm bakışlar bana döndü. Birkaç adım daha atarak içeri geçerken masanın etrafında oturanların hepsi ya başını yada bedenini benden tarafa çevirdiginde öylece kalmışdı. İşte bu esnada uzunca bir ıslık yankılandı odanın içinde. Süleyman yine yapmıştı yakacağını . Cengih ise geri kalirmi . Enes kendi kendine mırıldanıyordu. "Biri bana rüya gördüğümu söylesin" gözlerimj devirdim arasta ondan farklı değildi "komutanım bir an tanıyamadık ya" dedi öve öve. Onların sözlerine dayanamayıp gülerken gokalpe takıldı bakışlarım oturduğu sandalye ile tüm bedenini bana çevirmiş ,sert bakışlarina sakladığı hayranlık ile izliyordu beni. O sırada dudaklarından dökülen mırıltıların küfür olduğunu fark ettim. Devamında homurtularini duymasamda okumuştum dudaklarını. Hay ben bu elbiseyi bulup ayarlayanin . Gökalpe diktigim ters bakışlarım ile sevimsiz olguna bir kez daha kanaat getirdim. Bizim ısrar ile devam eden bakişmamızi böyle albayın sesiydi"Ülgen hazirmsin" . Onun yanında oturan sandalyesini bana doğru çevirmiş arkasına yaşlanmış bir eli cenesinde bana bakan Selçuk üsteğmen dikkatimi çekti. Bakışların daki hayranlık belki oluyordu. Yine ciddi duruşumdan taviz vermeden albaya bakıp"evet komutanım" dedim . Albay hemen enese bir bakış attığında ayağa kalktı Enes. "Komutanım,su kulaklık ile dinleme cihazını yerleştirelim." Enes bana doğru adımlarken, gokalpin yanından geçmeden onun engeline takıldı. Gökalp ayağa kalkarak Enes'in elindekileri alırken dikatle onu izliyordum. "Sen bırak ben hallederim" Dedi ve yanıma doğru adımlayıp tam önümde durudu. Bu sefer üzerinde kamuflaj yerine siyahlar vardı. Operasyon da destek için bekleyecekleri için onlarda hazırlanmış di . Yine siyah _ kırmızı uyumlu olgumuzu düşünmeden edemedim komik gelsede. Elini kaldırarak saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Bunu o kadar yavaş yapıyordu ki sanki bilerek ağırdan alır gibiydi. Kulaklığı takmak için eğildiğinde yine o barut korkusuna karışan kendi kokusu dolmuşdu ciğerlerime. Sanki ben yapamazmisim gibi kulaklıkligi kulağıma taktiğin da fısılda dı" bacağındaki bıçağı birazdaha kenara al görünüyor." Biraz daha geri çekildiğinde hayretle bakıyordum ona . Arkaya doğru saklamıştim oysa . Ne ara görmüştü?. Biraz önce otururken gözüne çarpmıştı sanırım. Onaylarcasina gozlerimi kapatıp açtığımda elbisenjn yakasına değen parmakları her ne kadar tenime degmese de ona bakmadan edemedim kendimi. Ne hissettiğini ne düşündüğünü merak ediyordum. Dikkatli bir şekilde geriye kıvırarak dinleme cihazını yerleştirdi. Her ne kadar ondan hoşlanmiyor olsamda . Belkde oda öyledi . Ben öyle düşünüyorum şahsen . Ki aramızda inkar edilemez bir çekim yasasi vardı ... Ve bunu ben görüyorsam onunda görmesi gerekirdi. Zaten onunda içinde düşündüğü çok şey o kadar belli oluyordu ki kasları arada çağrılıyor , sonra duzeliyordu. Onun bu hali hem benj meraklandiriyor ,hemde güldürüyor du . Kıvrılan dudaklarım ilgisini çekmis olmalı ki yine göz göze geldik. "Neye gülüyorsun" biraz önce kulağımın arkasina ittiği saçlarımı düzeltirken ona omuz silkerek " Hani hep kasların çatık ,böyle sevimsizsin ya . Seni gülerken ,hatta kahkaha atarak görmek isterdim " Ellerini cebine koyup gözlerinde yakaladığım ışıltı kısa sürdü. Dudağında bir kıvrım oluştu "gülmek için sebebim Yok demeki" gözlerinin en uç noktasına kadar bakarken bu aralar onu anlamak için çabalıyordum ama nafile. Konuyu kapatmak istercesine " kontrol ettinmi silahinı" Ona göz devirerek "karısıda bordo bereli bir asker var ."dedim İşte yine güleceği sırada benjm kaşlarım catdı. Umurcasizca elimdeki çantayı alıp içine dinleme cihazını yerleştirerek cantanyi elime tutuşturdu."iyi" Ona diktigim sert bakışları üsteğmen Selçuk böldü " çıkalım mı artık" dedi . Evet zamanı gelmişti zaten . Başımı evet anlamında sallayarak albay hariç tüm tim ve Selçuk üsteğmen ile aşagi indik . Hep birlikte arabalra binerek , davetin yapılacağı yere yakın bir alanda durduk. Şimdi araba değiştirmem gerekiyor du . Ekip arabasıdan ineceğim sırada bileğinden tutan Gökalp , bakışlarımı ona çevrildiğimde çok ciddi duruyordu "Kendine dikat ett . Kendini tehlikeye attma". Tim ve onun tarafından böyle onemesenmek hoşuma gitti aslında. Onun bu halins tebesum ile karşıladim . Her ne kadar güvenmesemde beni düşündüğünü.basima birşey gelmesini istemediğini biliydum artık . "Merak ettme" diye yanıtladim onu. Arabadan indiğimde hemen ciddiyete büründüm. Önümüzdeki arabalardan inen iki kişiyi dikatle incelerken diğerleri de yanıma gelmişti. "MİT den size eşlik edecek arkadaşım emrah. Kendisi sadece kapıya doğru gelecek. Acil durumda onunla iletişim halinde olacaksın " Dedj Selçuk üsteğmen. Adama yani emraha. Elimi uztayarak "yüzbaşı ülgen"dedim kısaca. Aynı tebesum ile elimi sıkarak tebessümle"memnun oldum yüzbaşım." Selçuk yolu gösterirken diğer adamın yanına ilerledik . Bu şeveket pici olmalıydı. Kırkbeş yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim,hafif kır saçlı, şakak kısmındaki saçları dökülmeye başlamış, sapsarı dişleri ile takım elbisesinin şıklığını örten adamın yalandan sevgilisi olacak olmam suratımı buruşturmama sebep oldu. Selçuk üsteğmen hemen söze atılarak Şevket e karşı "Ülgen hanım size eşlik edecek" dedi . Adam elini uzatarak iğrenç bir sirtisi ile "şevket Karay memnun oldum" Ağzının suları akarak bana bakan admin suratını incelemek ile meşguldüm. Gülüşünden sebep yüzünde daha da belirginleşen kırışıklıariyla suratında ukala bir ifade vardı. Belliki ona muhtaç olmamızdan memnundu. Tabi bu onun bildiği kısımdı . O bizim için sadece bir aracıydı. Kutlamak gibi.gözlerinde saklanan büyük de bir korkuyu görüyordum. Bu operasyon patlarsa öleceğini çok iyi biliyordu.
Elini sıkmayacağımı anladığında indirmek zorunda kaldı. Suratı da aynı oranda düşmüştü. Onu görmezden gelerek arabanın arka kapısına yöneldim.
"Gidelim artık."
Fakat o sırada beklemediğim bir şey oldu. Gökalp, adamın yakasını kavradığı gibi arabaya yapıştırdı. Kaşlarım havada onu izlerken bakışları yine koyulaşmıştı, karşısındaki adamı öldürmeye hazırdı.
"Sakın bir yanlış yapmaya kalkma. Seni öldürürüm."
Selçuk üsteğmen elini kaldırarak Gökalp koluna koydu. "Adamı bırak."
Yağız öfkeyle ittiği adamı bırakırken yine bakışları beni buldu. Onun bu aşırı korumacı tavrına artık alışmıştım ve bunun sebepsiz olduğu nu da düşünmüyordum. Bir şey vardı benim bilmediğim. Gökalp esir eden, beni merakta bırakan...
Adamla beraber arabaya bindik, şevket de şoför koltuğuna geçtiğinde yola çıktık.Bir süre sonra üç katlı bir villanın önüne geldiğimizde korumaların kısa kontrolünün ardından bahçe kapısından içeri geçtik. Selçuk arabayı park ettiğinde başını arkaya doğru çevirdi.
"Beş koruma saydım."
Başımı olumsuzca iki sana salladım. "Biri kulübede. Altı kişiler."
Kaşları havalandığında dudağını kıvırdı. "Buradan ileriye gidemiyorum. Devamında yalnızsın. Kapıdan bir yere ayrılmam. Seni dinliyor olacağım." Dedi Emrah Kendime güzel telkinler vererek kulaklığıma dokundum. "Son kez test edelim. Beni herkes duyuyor mu?"
Emrah başıyla beni onaylarken Gökhan'ın sesi geldi. "Seninleyiz Güneş. Dikkatli ol."
Yanımdaki adama kısa bir bakış atıp çıkması için kapıyı işaret ettim. "Hadi."
İkimiz de arabadan indiğimizde bana kolunu uzatan adama ters bakışlarla bakıyordum. "Yürü işte adam gibi. Koluna girmeme gerek yok."
Dudağı kıvrıldı. Bizim tam aksimize o fazla rahattı. "Rol icabı da olsa fena olmazdı."
Gözlerim kısıldığında denilen adama hafif eğilerek dişlerimin arasından fısıldadım. "Sakın elini dahi kaldırıp bana dokunmaya kalkma. Seni, o yakanı kavrayan adamdan önce ortadan kaldırırım."
Bir miktar ürkmüş olacak ki samimiyetsiz bir gülümseme
sundu. "Tamam, sakin... Bana ihtiyacınız var, unuttun mu?"
Umursamazca başımı geriye çekip önden yürümeye başladım. Yine cengiz telsizden konuşuyordu. "Sakin ol
"Ülgen."
Sessiz kalarak kapının önüne geldiğimde iki korumayla karşılaştım. Biri bana doğru üzerimi aramak için bir adım attığında ters bir bakış attım. "Ne? Beni de aramayacaksınız herhâlde."
Korumalardan önümde duranı elini iki yana açtı. "Kurallar böyle."
Kulaklarımda Gökalp'ın sesi yankılandı. "Ülgen, şimdi onları Şevket e şikâyet et."
Yanıma gelen adama karşı sesimi narin tutmaya çalışarak.Yanıma gelen adama karşı sesimi narin tutmaya çalış- tım. "Şevket, bunlar bana dokunmak istiyor. Bir şey söyler misin?"
Şevket öfkeli bir şekilde önündeki adamı itti. "Canınıza mı susadınız lan siz?"
Diğeri müdahale etti. "Efendim, bizden istenen neyse onu yapıyoruz."
Gözlerim kısıldığında dudağımın kenarını sinsice kıvırdım. "Şevket... Bence öldür bunları."
Kulağıma eren'ın kahkahası geldi. "Abi, çok iyi ya."
Şevket bana dönerek sırıttı. "Sen iste, ben burayı ateşe veririm güzelim."
Yapmacık bir gülümseme sunduğumda Şevket silahını belinden çıkararak emniyetini açtı. İki adama da silahını doğrulttuğunda kapı açıldı.
"Ne oluyor burada?"
Karşımızdaki adamın sert bakışları, uzun ve geriye yatırdığı saçları, yeşil gözleri ve korumaların anında saygı pozisyonuna geçmesiyle dikkatimi ona vermemi sağlamıştı.
"Boran, bu nasıl iş? Kim benim yanımdaki kadına dokunabilir?"
Boran denilen adamın ev sahibi olduğunu biliyordum. Adamın bakışları bana düştüğünde göz göze geldik. Beni baştan aşağı süzerken hiç de masum değildi bakışları. Tekrar Şevket e döndü.
"Çocuklar hata etmiş. Hanımefendi bizim misafirimiz. Buyurun lütfen." Biz içeri girerken arkamızdaki korumaları
da fırçalamayı ihmal etmedi. "Düzgün yapın işinizi!"
Bizi karşılayan görevli kıza üzerimdeki kürkü teslim etmemle Şevket de kendi kabanını verdi. İçeri geçemeden Boran ve Şehmuz selamlaştılar. Fakat adamın bakışları ısrarla bende geziyordu.
"Harımefendiyle bizi tanıştırmayacak mısın?"
Boran'ın sözleriyle Şevket gülerek bana döndü. "Bu güzellik benim gözdem, Boran. Adı Deniz. Tıpkı adı gibidir ha; hem hoyrat hem de dingin."
Beni tarif etmesini, hiç istifimi bozmadan, iki elim önümde, küçük çantamı tutarken dinledim. Beni etkilemiyordu. Hatta manasız detaylar vermişti şu an. Fakat Gökalp'in bol bol araya kaynattığı küfürleri kulağımdaki kulaklık sayesinde duyabiliyordum. Onlar her nedense daha ilgi çekici geliyordu.
Boran bana elini uzattığında bu sefer karşı çıkmak yerine ben de elimi uzattım. Elimi tutup dudaklarına götürdü ve sulu bir öpücük bıraktı. En kısa sürede kendime bir dezenfektan bulmam gerekiyordu.
Bakışlarını tekrar koyu kahve çıkaran adam yanımdaki Şevket'e aldırış etmeden iltifatlarını sıraladı. "Deniz... Hanım. Sizinle tanışmak beni çok memnun etti. Adınızı koyan, gözlerinizden etkilenmiş olmalı."
Sıkıldığım sohbetle çaktırmadan elimi adamın elinden kurtardım. Küçük de bir yapay tebessüm sundum. "Tanıştığıma memnun oldum Boran Bey. İltifatınız için teşekkürler."
Boran, bir adım gerimizde duran görevli kıza bir bakış attığında hemen eliyle bana yolu gösterdi. "Buyurun Deniz Hanım."
Arkamı dönerek Şevkete baktığımda güldü. "Sen git hadi. Ben de geliyorum birazdan."
Bu durum hoşuma gitmese de mecburen ilerledim. O sırada Süleyman yine beni yönlendiriyordu. "Ülgen, toplantı odasına muhtemelen seni almayacaklar. Önceden girip dinleme cihazını yerleştirebilir misin?"
Koridor boyunca etrafıma bakınırken, tam geniş salona geldiğimizde duraksadım. "Pardon. Ben önce bir lavaboya gitsem olur mu?"
Görevli kız bana gülümseyerek arkamda kalan merdiveleri işaret ettiÜst katta efendim. Ben size eşlik edeyim."
İşte bu, olmaması gereken bir şeydi. "Sorun değil. Siz bana tarif edin, yeterli."
Biraz tereddüt etse de içten bir tebessüm sunduğumda tarif etmeye başladı. "Merdivenleri çıkınca sağdan ikinci kapı."
Merdivenlere yöneldiğimde dikkatli bir şekilde çıkarak üst kata ulaştım. Etrafıma bakınırken çok fazla oda olsa da iki kapılı olan dikkatimi çekti. Sakin adımlarla oraya ulaştığımda kapıyı araladım. İçeri adım attığımda doğru yerde olduğumu biliyordum. Burası hem toplantı hem de çalışma odası olarak düzenlenmişti.
Dikkatli bir şekilde içeriye girdiğimde ayrı zamanda etrafta kamera arıyordum. Olmadığından emin olduğumda masaya yakın olan kitaplığın üzerindeki saksılar dikkatimi çekti.
"Odadayım. Birazdan yerleştireceğim böceği."
Çantamı açarak içindeki dinleme cihazını ararken silahımın yanında duran küçük paket dikkatimi çekti. Kaşlarım havada, aşinası olduğum paketi elime alınca gördüğüm çikolatayla dudaklarım kıvrıldı. Hızlı olmam gerektiği hâlde en sevdiğim bitter çikolatadan bir parça alıp ağzıma attım. Bunu toplantı odasında çantamı kurcalayan Gokalp 'den başkası yapmış olamazdı.
Çantamdan dinleme cihazını çıkararak yerleştirirken mırıldandım. "Bunu unutmayacağım yüzbaşım." Kimse anlamasa da o beni anlamıştı. "Unutursan hatırım kalır."
Dudaklarımdaki kıvrım daha da büyüdüğünde işime odaklanmam gerektiğinin farkındaydım. "Böcek yuvada. Aktif hâle getirin."
"Tamamdır," diyen öykü hemen devam etti. "Hallettim."
Birkaç adım geriye gittim. "Deneme yapıyorum. Ses geliyor mu?"
Öykü keyifli sesiyle onayladı. "Çok iyi."
Derin bir nefes alarak odadan çıktım. Hemen lavaboya girdiğimde musluğa yöneldim. Elimi güzelce sabunla yıkadığımda daha rahattım. Saçlarıma biraz çekidüzen vererek lavabodan çıktım. Aşağı tekrar inip geniş salona geçtim.Erken gelmemizle geçen dakikalar beni beklemeye iterken arka arkaya gelen adamlar ve eşleriyle tanışmaya başladım. Kadınlardan çok erkeklerle ilgileniyor, onların isimlerini hafızama kaydediyordum.
Herkes geldiğinde erkekler yavaş yavaş üst kata çıkmaya başladı. Şevket de elindeki bardağı bırakarak bakışlarını bana çevirdi. "Muhtemelen bir saat kadar sürecektir."
Başımla onayladım. Bu benim için dert değildi. Hatta uzun uzun her konudan konuşabilirlerdi. "Sonra gidecek miyiz?"
Başını iki yana salladı. İşte bu olmamıştı. "Kutlamayla devam eder. Hemen gidemeyiz ama erken çıkarız."
Bu durum hoşuma gitmese de başka şansım yoktu. "Tamam."
Şevket gidemeden yanımıza Boran gelerek gülümsedi. "Gelmiyor musun dostum? Yoksa Deniz Hanım'dan izin almaya mı çalışıyorsun?"
Şevket dudağının kenarını kıvırdı. "Böyle bir güzellik bana izin vermezse hiçbir yere gitmem."
İki adam da sırıtırken yine ve yine Gökalp 'in sesini duydum. "Şerefsiz itler. İkisinin de sülalesini-" Cümlenin devamını cengiz'ın öksürükleri böldü. Bugün Gökalp 'in küfür konusunda ne kadar yetenekli olduğunu keşfediyordum. Bu durum dudaklarımın kıvrılmasına neden olduğunda iki adam da sebepsizce üstüne alındı.
Onlar giderken arkalarından bakarak mırıldandım. "Toplantı odasına geçiyorlar."
Cengiz belli ki sözcü ilan edilmişti. "Tamam. Beklemede kal."
Bir saate yakın süren bir bekleyiş içerisine girdim. Tıpkı
benim gibi bekleyen kadınlarla gereksiz süren sohbetim uzayıp giderken bir yandan da elimdeki, bir yudum dahi almadığım içki bardağımı sallıyordum.
Bir türlü zamanın geçmemesinden sebep giderek sıkılmaya başladığımda ayağa kalktım. Bir duvarın tamamını kaplayan cam pencerelerin yanına adımladım. Cam bölmenin hemen arkasındaki havuzu seyrederken sonunda kulaklığımda Cengiz ın sesi yankılandı.
"Toplantı bitti, geliyorlar."
Derin bir nefesin ardından olağan bir tavırla biraz önceki havuza arkamı dönerek merdivenlere çevirdim bakışlarımı. Boran önden, diğerleri onun peşinden merdivenleri inerken adamın üzerimdeki sürekli bakışları fazla olmaya başlamıştı.
Umursamadan bakışlarımı farklı bir yöne çevirdim. Hepsi aşağı indiğinde Şevket da yanıma geldi. Yüzüme yayılan yapay bir gülümsemeyle bakışlarımı ona diktim.
"Nasıl geçti?"
Dudakları kıvrıldığında keyfi yerindeydi. "Daha iyi olamazdı."
Bu durumdan ben de memnun kaldım. Çünkü işimizi ne kadar temiz halledersek o kadar iyiydi bizim için. Toplantı herkes için keyifli geçmiş olacak ki evi bir kutlama havası
sardı. Herkes bir köşede eğleniyor, sohbet ediyor, çalışanların yaptığı servislerle aperitif ve içkiler ortada dolaşıyordu. Şu an bulunduğum ortamda stresli bir şekilde bekliyor oluşumu saklarken eğleniyor gibi görünmeye çalışıyordum.
Son bir işim daha kalmıştı. Toplantı odasına bıraktığım böceği tekrar almalıydım. Arkada iz bırakmamamız gerekiyordu ve işin kötü yanı, hemen yanımdaki, bize yardımcı olmaya çalışan adamın bile o odaya yerleştirdiğim böcekten haberi yoktu.
Uygun vaktin geldiğini düşünerek Şevket e hafifçe eğildim. "Ben bir lavaboya gideceğim. Sen de o zamana kadar kendini ayarla, defolup gidelim buradan."
Başırı eğerek beni onayladığında dikkatli adımlarla salonun çıkışına yöneldim. Beni dinlemeye devam eden ekibe seslenmeyi de ihmal etmedim. "Tekrar toplantı odasına gidiyorum."
Bu sefer Gökalp in sesi yankılandı kulaklarımda. Sanki anlamıştı. "Dikkatli ol lakayt."
Dudaklarım kıvrıldığında bunun sebebini bilmiyordum ama yine de sebepsizce mutlu oldum.
Üst kata çıkar çıkmaz etrafı kolaçan ettim. Kimse olmadığından emin olduğumda tekrar toplant odasına yöneldimYavaş hareketlerle kapıyı açarak içeri girdiğimde hemen bö- ceği yerleştirdiğim yere adımladım. Böceği bulunduğu yerden alarak çantama koymak zor olmadı.
"Böcek güvende. Çıkıyorum."
Yine cengiz üstlenmişti cevap kısmını. "Çok iyisin komutanm. Hızlı bir şekilde evi terk edin."
Odadan çıktığımda kapıyı kapatarak birkaç adım attım. Tam lavabonun önündeyken karşıma çıkan adamla duraksamak zorunda kaldım. "Boran Bey."
Üzerimdeki bakışları gözlerime ulaştığında yüzünde memnun bir gülümseme vardı. "Sizi korkuttum mu Deniz Hanım?"
Bir an ne yapacağımı bilemesem de hızlıca kendimi toparlayıp yüzüme küçük bir tebessüm kondurdum. "Yo... Hayır. Bir an karşımda görmeyi beklemiyordum sadece."
Bana doğru bir adım daha attığında yeşil gözleri fazla sinsi duruyordu. "Ama ben bizzat karşınızda olmak istedim."
Operasyonun patlamış olma ihtimali beni büyük bir karamsarlığa sürüklerken yüzümde sadece sahte bir tebessüm vardı. Kulağımda ise yine onun sesi...
Gokalp bu sefer bana tereddütle seslendi. "Lakayit..."
Kadın olmak hayata bir sıfır geride başlamak mı diye düşünmeden edemiyorum bazen.
Neden hep bir kaçış içerisindeyiz? Neden sürekli güçsüz
görülüyoruz ve bir şekilde bundan faydalanılmaya çalışılıyor? Ne yazık ki adaletin olmadığı yerde erkek kendini iktidar sarıyor... Tam o anda Şevket geldi "Deniz, nerede kaldın?"
Hâlâ bileğimi tutan adamdan kendimi kurtardım. "Geliyorum."
Fakat Boran ben yanından geçemeden elime kartırı tutuşturdu. "Beni bul."
Son kez Boranla göz göze geldiğimizde elimdeki kartı sıkıca tutarak bakışlarımı kaçırdım. O beni bekleyecekti ama ben o kartı ekibe teslim edecektim. Elimde olsa bu adamı burda mahveder dim. Amına koydugumun döl israfı. Cidden onun su haline kahkaha ile gulebilirdim ama zamanı degildi
Adımlarımı hızlandırdığımda Şebket sonunda görünmüştü. Boran da yanımıza gelirken Şebket sorgulayıcı bakışlarını üzerimize dikti. "Ne yapıyorsunuz burada?"
Boran ellerini cebine koyarken ukala bir gülümseme sundu. "Deniz Hanım'a yardımcı oldum."
Şevket uzatma niyetinde değildi. Sadece sorması gerektiği için sormuştu. Bana kısa bir bakış atıp Boran'a elini uzattı. "Bize müsaade. İşlerim var Boran."
Boran da biraz önce bana asılmamış gibi Şevket'in elini sıktı. "Erken oldu ama öyle olsun bu sefer."
Şevket elini belime koyarak geri çekildi. İkimiz birlikte merdivenleri inerken sessizce bekledim. Boran'ın arkamızda olduğunu biliyordum.
Sonunda kapıya ulaştığımızda görevli kız kürkümü verdi. Omuzlarıma almamla evden çıktık. Birlikte bizi hazır bekleyen arabaya bindik. Emrah hızlı bir şekilde bizi villanın bahçesinden çıkardığında derin bir nefes aldım.
"Hepimize geçmiş olsun." Ve yanımdaki adamın karnına dirseğimi geçirdim. "Sakın bir daha bana dokunmaya kalkma."
O acıyla kıvranırken Emrah suratını buruşturdu. Fakat bunu umursamadım. Herkes benim gibi aynı sözleri dillendirdiğinde mutluydum. Bir görevi daha başarıyla sonuçlandırmıştım.
Yine aynı yerde arabalar değişiklik yapacağı sırada ekip
bizi bekliyordu. En önde duran Gökalp ve Selçuk gu görebiliyordum. Kulağımdaki kulaklığı ve üzerimdeki dinleme cihazını
çıkarıp çantama attım. Araba durduğunda yüzüme yayılan
haklı gururla kapıyı açarak indim.
Kendimden emin adımlarla ilerlerken gokalp bir iki adımla öne çıkarak ilerlememe engel oldu. Bakışlarımız kesiştiğinde hâlâ sert ve suratsızdı. "Başarılı bir operasyondu asker, aferin."
Dudaklarım kıvrıldı. İlk defa beni takdir etmişti sanırım. Komutanım olarak yapmıştı belki bunu ama yine de yapmıştı. Elimi alnıma koyarak hazır ola geçtim. "Sağ olun komutanım."
Bakışları ellerime düştüğünde kaşları mümkün gibi biraz daha çatıldı. Boran'ın tuttuğu bileğimi kavradı. Bunu sanki hissetmişti. "Sana bir şey yapmadı, değil mi?"
Bileğimi incelerken beyaz tenli olmamdan sebep küçük bir kızarıklık vardı sadece. Ağzında yine küçük mırıltılar duyduğumda bileğimi elinden kurtararak tek kaşımı kaldırdım. "Bu kadar çok küfrettiğini bilmiyordum yüzbaşım" Kara gözleri hemen mavi gözlerimi buldu. Kendine inandırmak ister gibi bakıyordu. "Normalde etmem Ülgen."
Bu komik gelmişti. Gülüşümü saklamaya çalışırken dudaklarımı birbirine bastırdım. "Normaline de denk gelemedik bir türlü."
Gözlerini kıstığında arkasında bize doğru yaklaşan Selçuk dikkatimi çekti. "Ülgen Komutan'ım, çok başarılıydınız. Sayenizde büyük bir deşifre sağladık." Gülerek bana elini uzattığında ayrı samimiyetle karşılık verdim. "Teşekkür ederim üsteğmenimin." Ellerimiz birleştiğinde gülümsemesi yüzünde biraz daha büyüdü. Elimi bir türlü bırakmayan adamla bakışırken Gökalp'ın soğuk sesi geldi. "Daha fazla oyalanmasak iyi olur."
Elimi geriye çekerek başımı eğdim. "Emredersiniz komutanım."
Diğerlerinin yanına ilerlediğimizde Aras, "Komutanım, tebrikler," dedi. Hemen ardından da Enee"İyi işti komutanım," derken samimi duruyordu.
"Sağ olun."
İkisine de gülerken Cengiz yanımıza geldi. "Çok iyiydiniz üsteğmenim."
Ona da bir tebessüm gönderdiğimde arabalara yönelmiştik ki Selçuk huna engel oldu "Bahar yüzbaşım. elbisenizle o arabaya binmeyin. Buyurun lütfen." Selçuk un bana gösterdiği ve şoförünün hazır beklediği makam arabasına takıldı bakışlarım. Ne yalan söyleyeyim, havalı duruyordu. Başımı çevirerek ekip arkadaşlarıma baktığımda hepsinin ilerlemek yerine benim kararımı beklediklerini fark ettim. Golap in Okyanusu andıran koyu gözleri yine kendi kefenine saklanmış, yine buz gibi bakıyordu: ifadesiz, sert...
Kararımı çoktan verdiğimde Selçuk a küçük bir tebessüm sundum. "Teşekkür ederim üsteğmenimin, ekibimle gitsem daha doğru olur."
Biraz bozulduğunu fark etsem de görmezden gelerek arkamı döndüm. Gölge Timi'ne bağlıysam onlarla birlikte olmalıydım, elbisenin bir önemi yoktu. Hep birlikte gülerek arabaya bindiğimde doğruca karargâha geldik.
Üzerimi değiştirmek için giyinme odasına giderken arkamdan gelen adım sesleriyle başımı geriye çevirerek kim olduğuna baktım. Gökalp ı görünce duraksamıştım.
"Bir şey mi oldu?"
Tam önümde durduğunda, "Böcekleri unuttuk, onlar lazım," dedi.
Gerçekten unuttuğumu fark ederek hemen elimdeki çantamı açtım. İçindeki kulaklık ve dinleme cihazlarını Gökalp'e teslim ettiğimde cebine attı. Arkasını dönüp gideceği sırada aklıma gelen şeyle onu durdurdum.
"Gökalp."
Tekrar bana dönen adamla bir adımda açtığı mesafeyi kapattım. Başım önde, çantamın içini kurcalarken çıkardığım çikolata parçasını ona uzattım. Kara gözleri gözlerime dalıp gittiğinde almak için bir hamlede bulunmadı ama pes etmek yerine elimi biraz daha kaldırarak çikolatayı dudaklarına uzattım.
Bu sefer geri çevirmek yerine çikolatayı ağzına atmasıyla dudakları kıvrıldı. Gülmüştü... Sonunda bana samimi, sıcak bir gülücük armağan etmişti. Belki kahkahalar atmamıştı ama
yine de yüzündeki tebessüm yeterliydi.
"Gülümsedin."
Dudakları biraz daha kıvrıldı. Büyük bir zafer kazanmıştım sanki. Sevimsiz ilan ettiğim adam ilk defa karşımda bana gerçek bir tebessüm sunuyordu. O an başımda bir şimşek çaktı. Yoksa gülmek için sebebi olmayan adam kendine bir sebep mi bulmuştu?
"Çikolatanın etkisi olsa gerek."
Tek kaşımı kaldırdım. Çikolatanın etkisiymiş... Senin elinden yediğim için demiyor da. "Artık hatırın kalmaz herhâlde."
Gerçek düşüncelerimi içimde saklamamla bakışları imalı bir hal aldığında kendinden emin gibiydi. "Kalan sende çoktan kaldı ya, neyse."
Arkasını dönüp giderken hâlâ onu izliyordum. Alışkanlık olmuştu bu durum. O bana söyleyeceğini söylüyor, sonra da arkasını dönüp gidiyordu. Ben de şu anki gibi arkasından bakmakla yetiniyordum. Bende ne kaldı Yağız, bana ne zaman söyleyeceksin?
Yaptığımız operasyonun detayları, bilgiler falan derken karargâhta uzunca bir zaman harcamıştık. Mesai saati bitti- ğinde hepimiz evlerimize dağıldık. Tabii de döndüm. Dışarıda yemek yemişdim bu sefer. Evde uğraşacak hâlim yoktu. Kısa bir market alışverişi de yaptıktan sonra eve geçmiştim
Eve gelir gelmez ilk işim kendimi duşa atmak oldu. Güzel bir duşun ardından üzerime geçirdiğim eşofmanlarımla keyfim yerine gelmişti. Kendime bir kahve yaparak, odada televizyon izledim Uykukumun geldigini gözlerime çöken ağırlık ile yatak odama geçip üzerime örümcek adamlı askılı tişört ve geniş pijama takımını giydim. Giyebileceğim en tatlı Max şey anca bu üstümdeki olurdu. Yatağıma uzandığımda ise yorulduğumu fark etmiştim. Ve mutlu son... Güzel bir uyku...
Sabah gözlerimi araladığımda ilk işim komodinin üzerinde duran telefonumu almak oldu. Saate baktığımda dokuza geldiğini görünce kaldırdığım başımı tekrar yastığa bıraktım.
Bir müddet daha gözlerim kapalı beklerken bir yandan da kafamın içindeki düşünceleri gözden geçiriyordum.
Bugün izinliydim. Daha doğrusu ekip olarak izinliydik. Tam gözlerimi kapatacaktim ki kapının. Sesini duydum. Üstündekiler den habersiz kapıyı ağır aksak adımlar ile yürüdüm. Kapı ardı ardına çalıyordu ve bu sinirimi bozuyordu bide sabah sabah ya "Yav ne caliyon amk . O zili gotune sokarım bak siktığım!"dedim ve kapıyı açtım . Sıçtım. Sıçtım. Kapıyı ani bir hareketle birden o kişinin suratina kapatmıştım çünkü o kişi... ...
|
0% |