@acelya_yume35
|
UYARI: ŞİDDET, HASTALIK, ÖLÜM, KAN, SAVAŞ, ÖPÜŞME İÇERİR!
- 6. BÖLÜM: EŞYALAR -
Buraya geleli tam tamına 1 ay olmuştu. Bazen cidden şüphe ediyordum, her şeyden. Eiden ile geziyor, sohbet ediyor arada o odaya iniyorduk. Babamla, abim de ellerinden geldiğince benimle ilgilenmeye çalışıyordular. Ancak hava krallığı tehdit altındaydı. Bu yüzden o sorunla ilgileniyordular. Bense sevgili prensim ile kalmıştım!
Onların nasıl bu kadar kolay alıştığını ilk anlamamıştım. Ancak Helen'den öğrendiğime göre; taşlar bizim, yerimizi, anımızı ve hayatımızı taşıyordu. Taşına ulaşamamış tek kişide bendim... Büyük ihtimal beş yaşında annemin attığı taş oydu...
Oflayarak dolanmaya devam ettim. Daha büyük bir odaya geçmiştim. Kapı açıldı... Eiden odaya acele ile girdi.
Blaze: Eiden bir sorun mu var?
Kafa salladı. Endişeli, aceleciydi. Soluk soluğaydı. Kaşlarımı çattım. Su doldurup uzattım. İçince konuştu.
Eiden: Bana acilen günlüğün lazım. Yerinide sadece sen biliyorsun.
Ofladım. Lazım olcak zaman mıydı? Ben hatırlamıyorsum... Acil olan neydi?
Blaze: Eiden, nasıl bulucam?
Eiden: Bilmiyorum. Eşyaları sakladığımız yere gidersek belki hatırlarsın?
Denemekten zarae gelmezdi. Giyindim ve çıktık. Açıkçası ilk kızsamda beni niye dışarda tuttuklarını anlamıştım... Onları anlamıyordum ki! Bahçeye indik. Sarayın alt kısmına doğru açılan bir mahzene girdik. En arka kısmına ilerledik. Bir kayayı iktirdş. Kapı açıldı ve girdik. Bir sığınak gibiydi. Bir tanede kutu vardı... O kendininkini almıştı galiba... Cebinden taş çıkardı.
Eiden: Bu gümüşü al. Güçlerin çıkarsa hatırlarsın belki.
Blaze: Tahminler üzerine oynamaktan nefret ediyorum!
Taşı aldım. İncelerken o gülüyordu. Kaşlaımı çattım. Pek bir şey yoktu... Kalem, takı, dürbün, kılıç... Sonunda bir kutu buldum... Kilitliydi. Elimdeki gümüşü iyice sıktım. Kutunun, anahtar deliğinden hava yolladım ve baskıyla kırdım... Günlük içindeydiii!
Blaze: Sanırım aradığın günlükler bunlar?
Biri mor seyahat diğeri gümüş his yazan defterlerdi. Sırıttım. Bende okusam fena olmazdı. Sonuçta benim hayatımdı. Aferim Blaze hatırlamasanda buluyorsunn.
Eiden: Çok teşeklürler. Bir sırrını öğrenicem. Umarım hatırlayınca beni öldürmezsin.
Blaze: Nasıl yani?
Korkarak sepeti kucakladım. İzin veremezdim buna! Gerçi Helen her şeyimi bildiğimi söylemişti. Hadi ama Blaze eski hayatında yumuşak değilmişsin. O halinle güvendiğin adama şimdi niye güvenmiyorsun? Haklısın...
Eiden: Günlüğümde senin gizli bir iş karıştırdığından şüphe etmişim. Onu inceliycem. Bulunca söylerim.
Blaze: Çabuk oku. Benim sindire sindire okumam lazım.
Güldü. Birlikte sepeti odama çıkardık. Günlükleri bıraktı. Odasından kendisininkini getirdi. Üzerinide değiştirmişti. Eşofman ve tişört vardı. Yatağıma uzanıp okumaha başladı. Sepetten bir kutu çıkardım... Yüzükler vardı... Biri ince gümüş diğeri kızmızıydı. Gülümseyerek elime taktım. Anında bir anıya daldım.
17 YIL ÖNCE
Eiden ile Uçan Adalara tatile gelmiştik. Burası tam benlikti. Yeşil ve maviyi görüp uçmak... Bu bendim. Her şeyden olan. Dağdan gün batımını izliyordum. Kızıl saçlarım açık ve dalgalıydı. Üzerimde gümüşi bir elbise vardı. Kısaydı. Eiden arkadan bana sarıldı. Boynumu öptü.
Eiden: Rüzgarım benle evlenir misin?
Kırmızı, kalpli bir yüzük vardı önümde. Heyecanla taktım. Dönüp dudağını öptüm. Bu sırada güneş üzerimize vurdu. Meltemin esmesiyle sırıttım.
Blaze: Elbette.
Gülerek ayrıldık. Elini sıkıca tuttum. Ardından şehre dönüp dondurmacıya oturduk. En sevdiğimi yemeğe başladım. Böğürtlen favorimdi. Onun ise badem. Otele döndüğümüzde heyecanla boynuna atladım...
Eiden: Özlemişsindir diye düşündüm.
Deniz kabuğunu alıp dinlemeye başladım. Çok rahaylatıcı ve sakinleştiriciydi. Gözlerim doldu... Kuru kabuklular... Deniz kızlarının bir diğer türüydü. Ateş adasının etrafındaki koruyucu kayalardan sorumluydular. Ağlamaya başladım. Uzun zamandır ortalıkta yoktular... Eiden ise özlediğim o yaratıkların sesini getirmişti bana.
Eiden: Ağlama asi prenses. Sen ağladıkça içimde yangınlar kopuyor!
Gelip sıkıca sarıldı. Evet gözlerimize duygularımız yansıdığından, belli oluyordu.
Blaze: Eiden iyiki varsın.
Eiden: Sende prenses. Hadi uyu belki düğün hediyesi seni onlara götürürüm.
Burnuma vurdu. Heyecanla şakıdım. Merakla ona baktım. Gözlerimin parladığını hissettim.
Blaze: Sahi mi? Nasıl?
Eiden: Tamamen terk etmediler Blaze. Kayalıkların altındalar. Bu aramızda ama.
Blaze: Söz ortak. O zaman bir an önce evlenmeliyiz desene.
Gülerek göğsüne kuruldum. Sıkıca sardı beni.. |
0% |