@acelya_yume35
|
UYARI: ÖPÜŞME, ÖLÜM, HASTALIK, ŞİDDET İÇERİR!
NOT:BU HİKAYE BİR ÇOK PLARTFORMDA YAYINLANMAKTADIR!
Umarım seversiniz. Bu bölüm Güz'ün ağzından. Sonunda yazdım! Teknik olarak iki bölüm gelicek bu gün. (Saat 00:04 olduğundan yayınlarken. 8 i sayılıyor)
-🍁-
3 AY ÖNCE
Bu gün kasabaya yeni biri girmişti. Benden uzaktaydı ancak beni sorduğunu duymuştum. Kafasını bu tarafa pek çevirmemişti. Gerçi beni göremezdi teyzelerden. Gerginliği belliydi. Kafanda kurmayı kes Güz. Sen yaklaştığın herkese belasın. Hayır ben öyle değildim. Zihnimdeki düşünceleri kovdum.
Park büyüktü. Masaları uzunca taş zemine dizmiştik. Etrafı demir çitle çevrili, piknik masası, ağaçlar, çiçekler, köpek parkı, oyun parkı, bank olan bir parktı. Herkes hep burda toplanırdı. Bir sürü güzel şey vardı. Helen'in turtasından aldım. Elmalıydı. Harikaydı.
Tekrar yeni çocuğu incelemeye koyuldum. Yakışıklıydı. Aklımı o kurcalarken, masaların toplanmasına yardım ettim. Evime gittim. Küçük ama tatlıydı.
Üst katta: Yatak odası ve banyo vardı. Kahve ahşap bir yatak, pembe çiçeklerle süslenmişti, kırmızı bir yatak örtüsü takımım duruyordu, pembe kilimim biraz tezat dursada aksesuarlar ile gayet uyumluydu. Ağaçtan yapılma, koyu kahve bir gadrobum vardı. Ufak bir tanede komidin. Üzerinde pembe bir at, pembe eyfel külesi vardı. Ufak pembe-beyaz incili kutumda duruyordu. Banyo ise klasikti. Beyaz fayans ve kahve dolaplar.
Güzel bir duş alıp pembe geceleğimi giydim. Aşağı indim. Salonum ufaktı. Bir şöminenin önüne koltuk, yanında, iki tekli koltuk, ortada ahşap üstü cam bir sehpa bulunuyordu. Yandan mutfağa geçiyorduk. Burada küçüktü. Pembe dolapları vardı. Ada tezgaha sandalye koymuştum. Masa olarak kullanıyordum. Yemek alanı kısmını kapatmış; kitaplık, çalışma masası koymuştum.
Çay yaptım. Ardından yattım. Ertesi gün hazırlanıp kütüphaneye gittim. O çocuk geldi. Biraz utanmıştım. Saatlerdir imzalıyordu kitap. Bu işimr geliyordu. Kafasını kaldırmayacağı için dansımı ve çalıştığımı göremezdi. Üzerinde kahve bir kazak, siyah bir pantolon vardı. Siyah saçları düz ve hafif uzundu. Ancak ön kısımları biraz daha uzun ve dalgalıydı. Gözlüğü burnunun hafif önüne düşmüştü. Harry Potter'ın gözlüğüne benziyordu.
Keskin ama çenesi düz bir şekle sahipti yüzü, kahve gözleri, biraz çekik ama büyüktü. Dudakları dolgun ama solgundu. Burnu hafif kemerliydi uzaktan belli olmuyordu. Küçüktü ve. Kıkırdadım.
GÜNÜMÜZ
Yağız'ın evine gittim. Kapıyı pijamalarıyla açınca şaşırdım.
Yağız:Hoşgeldin. Kusura bakma biraz hastayım.
İçeri geçip kapıyı kapattım. Kabanımı asıp sıkıca sarıldım. Koluna girerek odasına çıkartıp oturdum. İç çektim. Ah o çocuklar! Gelsinlerde bir tüm kütüphaneyi temizleticem onlara!
Güz:Tamam yat sen ben bakarım sana.
Yağız:Güz hiç-
Güz:Söylenme Yağız karın olmuycak mıyım?
Yağız:Elbette olucaksın. Alışkın değilim. Yorulmanıda istemiyorum.
Sesi garipti. Burunları tıkalı olmalıydı. Yanağını sevdim.
Güz:Yorulmam. Yat hadi.
Gidip buhar makinesi aldım. Naneli aramo atıp çalıştırdım. Bir havluyu soğuk suyla ısıtıp içine buz koydum. Ardından Yağız'ın başına koydum.
Güz: Bu ateşini düşürür.
Yağız:Teşekkürler Güz.
Gülümsedim. Birini seviyorsan teşekküre gerek olmamalıydı. Ölürken ederdik. Bu inanca sahiptim. Kırmızı yanaklarını öptüm. Kalkıp tüm evi temizledim. Ardından çorba yapıp Yağız'a içirdim.
Yağız:Teşekkürler bebeğim.
Güz:Ne demek.
Öptüm. Beni göğsüne çekti. Sıkıca sarılarak uyuduk.
1 AY SONRA
Beni çağırmıştı. Kışa girdiğimizden daha kalın giyinmiştik. Siyah mont, siyah, bot ve siyah bir kot vardı üzerinde. Siyah birde bere.
Güz:Beklemeseydin dışarda.
Yağız:İşimiz şehirde. Arabama kadae yürücez.
Kolunun altına aldı beni. Arabasına geçince bere ve montları attık. Isıtıca ellerimi uzattım.
Güz: Nereye?
Heyecanlanmıştım. Ay yoksa ailesi ile mi tanışacaktım!?
Yağız:Seveceğin bir yere.
Gülümsedim. Yağız'a güveniyordum. Güvenmesen sevgili olmazdın! Mor bir mağazanın önünde durduk. Şokla bakıyordum. Bir yayın eviydi. Beni yayın evine mi getirmişti?
Güz:İş yerini mi gezicem?
Yağız:Hayır.
İçeri geçirtti. Etrafı incelememe fırsat vermeden merdivenleri çıkardı kırmızı kapılı bir odayı açtı. Tahta masada Güz Lore yazıyordu. Şok üstüne şok yaşıyordum. Duvarlar toz pembe, koltuk siyah, önde iki siyah tekli koltuk, önlerinde cam masa, bir duvar full kitaplıl ve çekmece, bir kısımın yüksekliği daha fazlaydı. Burda ısıtıcı, kahve makinesi, bardaklar, tabak, çatal, kaşık, kahveler, çaylar, mini buz dolabı, mikrodalga vardı! Diğer tarafta bir masa daha vardı.
Üzerinde puf vardı. Yağız gidip ilk büyük çekmeceyi açtı. Uzun bir minderi açtı. En sondaki çekmeceyi açıp yastık ile battaniyeyi gösterdi. Güldüm. Gözlerim doldu. Kapattı. Ardından diğer dolapları açtı. Birinde kıyafet diğerinde yazıcı, kartuş, kağıt deposu vardı. Kapının hemen yanında iki tane dosyalık, üstünde klima vardı. Ağlayarak sarıldım.
Yağız:Aşkımm buranın ortaklarındansın.
Güz:Aşkım sen bir tanesin. İyi ki hayatıma girdin Yağız.
Yağız:Sende iyiki girdin güzelim.
Dudakları dudaklarıma kapandı. Nazikçe öpüyordu. Sıkıca sarıldım. Gözlerimi kapatarak kendimi ona bıraktım. Kolları belime dolanmıştı. Alnımı alnına dayadı.
-🍁-
Özür dilerim geç geldi. Benim sağlık sorunlarım yüzünden. Hem okulların açılmasından. Kusuruma bakmayın. |
0% |