@acidoruk
|
2. Bölüm
Cehennem
Uzun bir zamandır yol almamıza rağmen varamamıştık. İşin kötü yanı, arabadan inerken sırt çantamı ve telefonumu arabada bırakmış olmamdı. Normalde telefonumu her zaman cebinde taşıyan birisiydim. Ama o şaşkınlık ve sinirle önemsememiştim. Kısacası kimse bana ulaşamazdı, kaçırıldığımı anlayamazdı en azından arabamı bulunana kadar… Sonunda bir deponun önünde durmuştuk. Arabadan indirip zorla götürdüler depoya. Beni bir sandalyeye oturtup bağladılar. Ben merakla ne olacağını beklerken içeriye diğer adamlar gibi takım elbiseli bir adam girdi. Galiba mafya tarafından kaçırılmıştım. Ne kadar korksam da belli etmemeye çalıştım. İçeri giren adam yanıma yaklaştı ve beni dehşete düşürecek o cümleyi söyledi. “Cehenneme hoş geldin Esra. Yanmaya hazır mısın?” Dehşete düşmüştüm ve bunun kabus olmasını umarak gözlerimi sıkıca kapattım ve geri açtım. Hayır, kabus değildi. Ben kaçırılmıştım. Hem de bir mafya tarafından. Adamın yüzüne korkuyla baktım, ama ağzım bağlı olduğu için hiçbir şey diyemedim. Adam, ağzımın çözülmesini emretti. Ağzımı açtıkları zaman “Sen nereden biliyorsun benim adımı?” diye sordum. “Orası seni hiç ilgilendirmez,” dedi. Sonra adamlardan biri bana bir dürüm verdi ama aç değildim. Aç olsam bile yemezdim zaten. Az önce benle konuşan adam sert bir şekilde “ye şunu,” dedi. Aynı sertlikle cevap verdim. “Aç değilim,” dedim. Hiç diretmedi. “iyi sen bilirsin,” dedi ve dürümü yemesi için bir adama verdi. Sonra telefonunu çıkararak bir numara tuşlamaya başladı. Adam, tuşladığı numarayı yanımda tuşlarken tuşladığı numaraya bakınca şoke oldum. Bu babamın numarasıydı. Hem de görüntülü arıyordu. O sırada babam açtı telefonu. Adam, direkt beni gösterdi. “Senin kızın senden kaçarken benim cehennemime düştü anlaşılan,” dedi. Babamı tanıyordu. Büyük ihtimalle bir husumet vardı aralarında ve ben de bu husumette koz olarak kullanılıyordum. Babamın yanında ekip arkadaşları da vardı. Babam, beni bulamayınca karakoldaki ekip arkadaşlarının yanına gitmiş olmalıydı. Babam, “ şerefsiz köpek! Kızımdan ne istiyorsun? Ne yapacaksan bana yapsana,” dedi sinirle. Ondan sonra babamın yanındaki Cemal ağabey, “Bak Kemal, bu kızı öldürünce eline hiçbir şey geçmez. Gel uygun bir anlaşma yapalım. Kimsenin canı yanmasın.” Adamın ismini öğrenmiştim. Mafya’nın lideri olmalıydı. Ondan sonra Kemal, “Siz polisler hep başınız sıkışınca bir anlaşma ararsınız. Hepiniz aynısınız,” dedi. Babam iyice sinirlenmeye başlamıştı. “Lan Aşağılık herif! Tüm adamların toplanmış bir kıza mı yetiyor gücünüz? Aynı tüm çakalların toplanıp bir kurda saldırması gibi,” dedi. Babam bunları söylerken psikopat Kemal gülümsüyordu. Ama babamın son sözünden sonra babama telefonda beni gösterdi ve yüzüme çok sert bir yumruk geçirdi. Acı içinde inledim. Babam da telefonda küfürler ediyor, ağzına geleni sayıyordu. Kemal babamın küfürlerine karşılık gülümsüyordu Babamın küfürleri bitince Kemal, “Bitti mi?” diye sordu. Babam, “Bitti,” dedi sinirle. Kemal de “tamam,” deyip umursamazca telefonu babamın yüzüne kapattı. Sonra telefonu gözümün önünde yere fırlatıp kırdı. Adamlarına da “diğer telefonu getirin,” dedi. Bir tanesi telefonu verince “toplanın diğer depoya geçiyoruz,” dedi. Ve beni de çözüp zorla yürüttüler. Ben de direnip gücümü bitirmek istemediğimden onlara uymak zorunda kaldım. Arabaya binip yola çıktık. Arkamızdan 1 araba daha geliyordu. Bir süre sonra yeni depoya gelmiştik. Aradan birkaç dakika geçmişti ki benden birkaç yaş büyük, uzun boylu, esmer, sakallı bir çocuk geldi. Kemal, “oğlum bu kız sana emanet gözünü ayırma bu kızdan.” “ Tamam, baba ayırmam merak etme.” “Ben gidiyorum oğlum, dikkatli ol.” “Tamam, baba.” İtiraf etmeliyim ki bu kadarını da beklemiyordum. Kendi yetmiyormuş gibi bir de oğlunu bulaştırmıştı bu işe. Çocuğa acımıştım. Yazık çocuğa ya keşke böyle büyümeseydi de güzel bir hayat yaşasaydı. İnsan ailesini seçemiyor, hayatta herkese adil davranmıyordu. Bu da hayatın acımasız olduğunun bir kanıtıydı. Çocukta benden gözünü ayırmıyor geldiğinden beri bana bakıyordu. Ama onun dışında her şey normaldi. Zaten gecenin köründe başıma daha ne gelebilirdi ki? Ayrıca çok uykum gelmişti Yavaş yavaş gözlerimi kapattım. Birden üstüme bir kova su boşaltmalarıyla uyandım. Benim üstüme su döken adam, “otel mi burası uyan artık,” dedi. Sinirle söylendim içimden. Benim üstüme su döken gerizekalı bana yemek verdi. Ne kadar iştahsız olsam da yemek zorundaydım. Yemeğimi bitirince Kemal geldi. Görüntülü bir şekilde tekrardan babamı aradı. Babam telefonu açınca “Sözümü kesmeden dinle sana bir anlaşma sunacağım,” dedi Kemal. “Önce kızımı görmek istiyorum.” “Bak, çok değerli kızın burada.” Diyerek beni gösterdi. Babam yüzümdeki morluğu görünce deliye döndü. “Lan aşağılık herif sen bizle böyle mi anlaşmayı düşünüyorsun?” “Evet, bir sıkıntı mı var?” Babam daha çok delirmişti. Bağırıyor küfürler ediyordu. Ama Kemal, babam ona sövdükçe daha da keyifleniyordu. Bu da babamın daha çok delirmesine neden oluyordu. Anladığım kadarıyla Kemal’in niyeti babamı delirtmekti. Babamın yanındaki Dursun Ağabey onu zor da olsa sakinleştirmeyi başarmıştı. “Anlaşmaya göre ben senin kızına vurmayacağım bir daha.” “Neden inanayım lan sana? Sana inanmam için tek bir neden söyle bana, tek bir neden.” Kemal keyifle gülümsedi. “ Çünkü çaresizsin ve kızın elimde. Başka şansın yok. Anlaşmayı dinleyecek misin dinlemeyecek misin?” “Konuş!” “3 saat içinde 5 milyon getireceksin. Tek geleceksin. Herhangi bir tuzak kurmaya çalışma. Bu hata, kızının hayatına mal olabilir çünkü,” dedi ve devam etti “ ben de size karşılığında Esra'yı vereceğim. Anlaştık mı? " “Nasıl bulayım ya o kadar parayı? “Orası beni ilgilendirmez,” dedi ve telefonu babamın yüzüne kapattı. Ondan sonra telefonu kırdı ve “hadi mekan değiştiriyoruz,” dedi. Resmen tişört değiştirir gibi mekan değiştiriyorduk. 5 milyonu 3 saat içinde bulmalarının imkanı yoktu. Arabaya bindik. Yanıma Kemal'in oğlu oturmuştu. Az önceki gibi arkamızdan 1 araba daha geliyordu. Depodan ayrıldıktan bir kaç saniye sonra arkaya baktım. Polisler Kemal'in konuştuğu telefonun sinyalini kullanarak konumumuzu bulmuş olmalıydılar ki biz ayrıldıktan hemen sonra depoya baskın yaptılar. Kıl payı kaçırmışlardı bizi ve umutlarım giderek artıyordu. En azından polisler sessizce baskın yapmak için sirenleri yakmamışlardı da benden başka kimse görmemişti. Yeni depoya vardık. Aradan yaklaşık 2.30 saat geçmişti ki yola çıktık. Kemal,” Seni babanlara vermeye gidiyoruz,” dedi. Tabiki de tam olarak emin değildim. Ya babam tuzağa düşerse, ya bir şey olursa olmamalıydı. Kötü düşüncelerden sıyrılıp kafamı cama çevirdim ve yolu seyretmeye başladım. 30 dakika sonra sonunda buluşma yerine varmıştık. Buluşma yeri boş bir arazideydi ama biz arazinin tepesindeydik Sonra arabadan biri roketatarıyla inip babamın olduğu noktaya doğru bir füze yolladı. Bunu hiç beklemediğimden “baba!” diye çığlık attım. Ve ardından gelen patlama sesi, her şeyi açıklıyordu. Her şeyi… |
0% |