Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@adallindaa

 

 

 

-1.BÖLÜM-

Kalp sızım

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tek başına mısın diye sorma bana

Bir başımayım

Etrafımda çokça yüz var

Ama aklımda bir ben bir de susmayan sesler

Tek başımayım işte

Tek başına mısın diye sorma bana


 


 

Ruhumu sorarsan eğer, bir başına o da

Dolduramadığım bir boşluk var

Sol tarafında anlarsın ya

Sen gelsen yeter aslında

Anla beni, anlatayım sana

 

 

 

 

 

 

Kalp işlevini her zaman sürdürür, üzülsen bile atmaya devam eder ama beden öyle mi? yavaş yavaş ölmeyi bekleyen bir çiçek gibi solmayı beklersin ya da solarsın. Bazıları fark eder bu durumunu neyin var diye sorar iyi niyetliliğinden bazıları ise senin solmanı beklemeden seni bir çiçek gibi koparıp bir kenara atar, hayatın kanunu böyledir insanlar acımasızdır ben solmaya başlayan ve solması beklenmeyip yere atılan çiçektim.

 

Bana yapılanın nedeni yoktu ,varsa da söylenmiyordu nefretin bir nedeni yoktu ya da var mıydı bana mı söylenmiyordu annemin annesi Arap mış bir süre Arabistan da yaşamışlar daha sonradan annem babamla evlenmiş çok güzel bir evlilikleri olmuş yani ben küçükken annem bana bu şekilde söylüyordu , ağlardı ve ağladığını gizlemeye çalışırdı benden ama ben her zaman onu ağlarken görürdüm annemin hareketleri belirsizdi severdi ama kısa bir süre sonra bağırıp çağırırdı bazen en sevdiğim eşyalarımı kırardı küçükken bebeklerle oynamama asla izin verilmezdi, ne zaman bebekle oynandığım görülse oyuncak bebek gözlerimin içine bakıla bakıla yakılırdı oyun oynamam istenmezdi daha çok kitap okumam ,dans etmem isteniliyordu.

Annem kar kürelerimden nefret ederdi, annem kardan ve kar küresinin içindeki yuva görüntüsünden nefret ederdi çünkü annemin hiçbir zaman bir yuvası olmamıştı. Ben her şeyi küçükken anlamıştım.

 

Odam büyük ve ferahtı, duvarlarım krem rengine boyanmıştı onlar öyle istemişti odam bir denize bakıyordu küçük bir balkonum vardı orda huzur buluyordum hiç kimsede bulamazken denize bakarak huzur buluyordum.

Lale ablanın seslenişi ile balkondan odama geçtim “Farah Hanım kahvaltı vakti “hafifçe gülümseyerek “tamam geliyorum” kısa ve öz konuşuyordum çok fazla konuşmayı seven birisi değildim çok fazla konuştuğum zaman ise hızlı konuşup kekeliyordum bu çokça moralimi bozuyordu.

Üzerimde gri pijamam vardı, banyoya ilerleyerek sarı saçlarımı tokayla başıma sabitleyip aynaya baktım beyaz tenliydim, gözlerim maviydi saçlarım uzundu uzun saç kullanmayı seviyordum onlarda uzun saçlı halimi çok seviyorlardı, güzel bir fiziğim vardı evet ama sağlık konusunda aynısını söyleyemezdim. Yeme bozukluğum vardı yemek yiyemezdim yemek istesem bile babam kilo almamı istemezdi.

İstedikleri şekilde yönetiyorlardı bedenimi tıpkı bir kukla gibiydim.

 

Yüzümü yıkayıp acilen aşağıya inmem gerekiyordu her sabah yapmam gereken bir rutin vardı aslında yüzümü buzlu suya sokamam gerekiyordu iyi geliyormuş, hemen giyinme odama girerek dün gece seçilen elbisemi giyerek odamdan acele ile çıktım.

Geç kalmıştım.

 

Saçımdaki tokayı çıkartarak arkama saklayarak merdivenlerden inmeye başladım, masanın önüne geldiğimde annem ve babam kuşku ile bana dönmüşlerdi “arkandaki ne ve neden geç kaldın?” arkamdaki tokayı masaya bırakarak “özür dilerim anne oturabilir miyim?” babam bıçağı ile önündeki tabaktaki eti keserek “yüzünü buza soktun mu ?” yalan söylemeliydim yalan söylemezsem kahvaltı etmeme izin vermezlerdi “soktum baba” masayı işaret ederek “otur” şükür ki bir olay çıkmadan güne başlamıştım.

 

Annem önündeki detoks suyundan içiyordu yemek yemiyordu gün geçtikçe kötüleşiyordu, biraz zeytin peynir alarak tabağıma koydum tabağımda benim için koyulmuş bir yumurta vardı hep haşlanmış yiyordum ve yedikten sonra da kusuyordum.

 

“Elbiseni ayarladım, akşama Emma ve kocası tuna gelecek iş yemeği için bizi düşük gösterme “ bıçağını tabağının yanına koyarak lafa atıldı babam “asla bak ,şimdi okula git” masadan yavaşça kalkarak sakince sandalyemi yerime koyup arkama döneceğim sırada annem elinde ki bardağı yere fırlatarak” Farah, 'ant khamilatan jdan, 'asraei, 'asraei” sinirli olduğu zamanlarda Arapça konuşuyordu ve Farah çok uyuşuksun hızlan hızlan diyordu .

 

Hizmetçiler hızlıca yerdeki cam parçalarını toplarken ben de hızlıca merdivenlerden yukarıya çıkıp okul çantamı bir omzuma takarak aşağıya inip evden çıktım, kapının önünde melih amca bekliyordu .

Her gün beni okula o koyardı, arabanın kapısını açarak “geç kızım” arka koltuğa oturarak arabayı sürmesini bekledim. Evimize baktım aslında çok büyük ve ferah bir yerdi ama içindeki insanlarda sorun vardı.

 

Yol boyunca hiç konuşmamıştım ,okulumuz yakındı ve her sabah yürüyerek gitmek aslında benim için çok güzel olurdu ama buna izin verilmiyordu benim için tehlikeli olabilirmiş .tek başıma gitmem asla doğru olmazmış araba durduğu zaman inerek okula doğru yürümeye başladım ,tam karşımda bankların arkasında duvara yaslanarak duran kişi yani Atilla duruyordu yanın da ise bir kız vardı onunla konuşmaya çalışıyordu sınıfımda ki inek öğrenci lakabı ile mine bir şeyler anlatmaya çalışıyor arada ise eli ile gözlüğünü düzeltiyordu, okula doğru yürümeye başladığımda bir yandan Atilla ya bakıyordum ,sanki öncesinde hiç beraber gülüşmemişiz gibiydi sanki beni hiç sevmiyormuş gibi bakıyordu karşısında düşmanı duruyormuş gibiydi.

 

Merdivenlerden çıkarak onu umursamamaya çalıştım, çalıştım çünkü bu mümkün değildi bakışları çok garip hissettiriyordu sanki nefret ediyormuş gibiydi, sevmemiş olamazdı bakışları da mı yalandı.

 

Sınıfıma çıkarak arka sıralardan birine oturdum, sırama kitabımı koyarak okumaya başladım, genelde pek bir şey yapmıyordum okulda konuşmuyordum bir tane arkadaşım vardı o da Rümeysa her zaman yanımdaydı kızsam bile yanımdaydı o benim kardeşim gibiydi o benim dostumdu.

 

Atilla dan ayrıldığım zaman çok yanımda olmuştu, onun için ağlarken bana sarılmıştı Atilla ondan ayrıldığım için çok fazla beni suçluyordu nefret güdüyordu ama ben onu düşündüğüm için severek ayrılmıştım çok ciddi problemlerim vardı ona bile açamadıklarım vardı.

 

Ve bunu da biliyordum bana o kadar çok kin tutuyordu ki ben bunu bakışlarından anlıyordum, sınıfa hoca geldiği zaman kitabımı çantama koyarak gelen hocaya baktım Serra hocaydı kesinlikle beni spor salonuna çağıracaktı “Farah kızım, spor salonuna” ayağa kalkarak “tamam hocam” çantamı kapatarak kapıya doğru yürüdüğümde “ben notları veririm sana” kafamı sallayarak “olur, teşekkürler” kapıyı açıp dışarı çıktım.

Merdivenlerden inerek spor salonuna geçtim, bodrum katındaydı. Soyunma odasına girerek dans kıyafetlerimi giyip saçımı toplamıştım, odadan çıkıp dansı yapacağım salona girdim

Serra hocam “ilk önce gel dans videosunu izleyelim” kafamı sallayarak onaylayarak arkasından gittim “çok fazla kilo vermişsin Farah bir sorun mu var?” arkasından ilerlemeye devam ederek koltuğa oturdum “bir sorun yok hocam” beni onaylayarak “tamam “ilk olarak videoyu izlemiştik daha sonra da ısınma hareketlerini yapmaya başlamıştım birkaç hafta sonraydı gösteri umarım bir aksilik çıkmazdı.

 

“Dans hareketlerini göstereceğim beni takip et “kafamı sallayarak onayladım, şimdiden çok fazla terlemiştim, dans karagrofilerini çok iyi ezberlemem ve sürekli bu hareketleri tekrarlamam gerekiyordu dansı kusursuz bir şekilde yapmam gerekti. Serra hoca dansı yapıyordu ben ise onun hareketlerini yapmaya çalışıyordum çok zor değildi.

“Tamamdır ben gidiyorum ihtiyacın olduğunda öğretmenler odasındayım” büyük bir ekrandan hareketleri takip ediyordum ani mide bulantısı ile yere çökmüştüm.

Kusacağımı anladığımda koşarak lavaboya girdim, yediğim bütün yemeği çıkarmıştım lavabodan çıkarak aynanın karşısına geçtim “neden Farah neden böylesin?” gözlerimden yanaklarıma süzülen yaşları görünce “sürekli ağlıyorsun, sürekli mutsuzsun” ellerimi sabunla yıkayarak sıcak su ile yüzümü yıkamıştım, sıcak su ile yüzü yıkamak çok zararlıydı ama şu an bu hiç umurumda değildi lavabonun kapısını açarak dışarıya çıktım.

Hava almak iyi gelecekti en azından ben böyle düşünüyordum okulun arkasına doğru yürüyerek ağaçlık alanda olan betona oturarak dizlerimi kafama çekerek gözlerimi yumdum her sabah beşte uyanıyordum annem gilin zoru ile “çok yoruldum” ne kadar süre geçmişti bilmiyorum ama arkamda bir nefes hissetmiştim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Farah dizlerini kafasına doğru koyarak gözlerini yummuştu, kalp kırıklığı ve bedensel yorgunluğu vardı genç kızın asla geçmiyordu okulda zorbalığa uğramasa bile evde uğruyordu en zoru ve ona ağır gelen ise zorbalayan kişilerin annesi ve babası olmasıydı. Annesi için çok endişe ediyordu durumu kötüydü genç kız artık kalbinin kırılmasına alışmıştı ve kendisini şu şekilde avutuyordu.

Annemin kendisine göre sorunları var yoksa beni seviyor hareketlerini kontrol edemiyor.

 

Ciddi bir yeme problemi vardı günden güne zayıflıyor bedeni soluyordu, kalbi ise dayanmamaya başlıyordu. Genç kız ne zaman uyuduğunu bile bilmiyordu arkasından Atilla söylenerek elindeki sigarayı yere atarak ayağı ile söndürerek “of anne neden onun evine geliyorum ki bu işkence gibi” şaşkınlık ile ileride dizlerini kendisine doğru çekmiş uyuyan Farah’ı gördüğünde “hiç mi değişmez bir insan” üzerindeki cekete bakarak “keşke şunu çıkartıp üzerine koyabilsem” Farah’ın ondan ayrıldığını ve ona dedikleri aklına gelince ani bir sinir ile “siktiğimin sevdası ne hale getirdi beni” Atilla Farah’ı gerçekten çok sevmişti çok güzel yaşanmışlıkları vardı ama bir şeyler o yaşanmışlıkları bir kenara atmıştı. İkisi de birbirlerine söylenen şeylere inanmak zorunda kalmışlardı Atilla Farah’ın onu sevmediği için ondan sıkıldığı için ayrıldığını düşünüyordu ama Farah’ın yavaş yavaş kendisini kaybettiğinin farkında değildi.

 

 

Farah Ulusoy ‘dan

 

Ne kadar uyuyordum bilmiyorum ama kendimi çok yorgun hissediyordum, oturduğum yerden ayaklandığımda başım dönmüştü başımı ovalayarak spor salonuna doğru ilerledim aç olduğum içindi büyük ihtimalle, içeriye girdiğimde her zamanki gibi boştu.

Büyük ekranı açarak dans hareketlerini yapmaya başladım, ne kadar onların zoru ile başlasam da bana iyi geliyordu, dans ederken bazen kendimi kaybediyordum ve bu bazı sakatlıklara sebep olabiliyordu.

Soyunma odasına girip duş almıştım, çok fazla terliyordum ve duş almam gerekiyordu burası ne kadar temiz olmasa bile saçlarıma sıcak su değdiği an titremiştim, genelde sıcak su ile duş almıyordum mayıştırıyordu ve bu da uykumu getiriyordu sadece 6 saatlik uyku uyumam gerekiyordu.

 

Duşakabinden çıkarak kıyafetlerimin olduğu yere ilerledim, dolabın içinden kıyafetlerimi alıp hızlıca giyindikten sonra aynanın karşısına geçip havlu ile saçlarımı kurutma çabasına girdim saçlarım ıslak olduğu için taramam ve kurutmam gerekiyordu kurutup mecburen sınıfta tarayacaktım.

Spor salonundan çıkarak hızlıca sınıfıma çıkan merdivenlere yöneldim, 12. Sınıftım son yılımdı bir kolejde okuyordum öğretmenler çok kötü veya mükemmel diyemezdim ama öğrenciler için aynısını söyleyemezdim, her ne kadar bana zorbalık yapılmasa bile çok fazla kişi zorbalığa maruz kalıyordu özellikle çok fazla kavga ediliyor ve müdür ses çıkarmıyordu genelde para ile susturuluyordu.

 

Sınıfıma girerek Rümeysa’nın yanına ilerledim, yanına oturarak çantamdan tarağımı çıkartıp saçlarımı taramaya başladığımda “notları çıkardım.” Ona doğru dönerek aynı zamanda saçlarımı tarıyordum “teşekkür ederim Rümeysa” tebessüm ederek “ne demek Farah her zaman yanındayım ben her daim seni seveceğim” tebessüm ederek “sağ ol Rümeysa” saçlarımı taradıktan sonra çantama koyarak “bugün erken çıkılacak değil mi?” kafası ile beni onaylayarak “evet son dersteyiz zaten, canan hoca gelmeyecekmiş bu ders boş” ders boşsa Melih amca gelse çok iyi olurdu akşam davet için hazırlanmam gerekiyordu.

 

Telefonumu açarak arama motoruna melih amcanın ismini yazarak isminin üzerine tıklayıp telefonu kulağıma götürdüm telefonu hemen açmıştı “efendim kızım” çantamı bir yandan toparlayarak yerimden kalktım ve “abi ,beni alabilir misin ders boş ta” melih amca anladığım kadarı ile çoktan kalkmış ve arabaya doğru ilerliyordu “olur kızım alayım” telefonu kapatıp “görüşürüz” sınıftan çıktığım zaman karşımdaki sınıftan siyah kısa saçlı bir kız yanıma gelerek “Farah Serra hoca seni çağırıyor lider seçilmiş” ne kadar bugün sadece ben çalışmış olsam da bir kulüpteydim ve bir takım lideri gerekiyordu siyah saçlı kızın arkasından ilerleyerek üst kata Serra hocanın odasına doğru ilerliyorduk ,daha öncesinden grup halinde dans ediyorduk baş dansçı bendim ve bundan ayrı olarak ayrı bir dansa hazırlanıyordum.

Siyah saçlı kız Serra hocanın kapısını çaldığında içeriden gel komutunu aldığında ikimizde içeriye girmiştik, içeride anlamadığım şekilde Atilla vardı ama neden burada olduğunu çözememiştim Serra Hoca sandalyesinden kalkarak “canım lütfen otur” kafamla onaylayarak “olur hocam” sandalyeye oturarak “hocam takım lideri kim?” daha yeni fark ediyordum.

Takım lideri Atilla’ydı

byeSerra hoca gülümseyerek “takım lideri atılla canım” ben ondan uzak durmaya çalıştıkça o beni buluyordu ben ne kadar ondan uzaklaşmaya çalışsam onu unutmaya çalışsam burnumda bitiyordu “ayrıca birkaç grup arkadaşın değişti onlarla da yarın tanışacaksın ama merak etme baş dansçı sensin” ellerim ile oynama ya çoktan başlamıştım bu sıralar çokça yapıyordum bunu “tamam hocam” Serra hoca masasından bizim tarafa doğru gelerek “benim işlerim var siz saatleri Atilla ile ayarlarsınız bundan sonra o yardımcı olacak canım” dedikten hemen sonra odadan çıkmıştı ve odaya bir sessizlik çökmüştü .

 

Atilla bana bakıyordu ben de ona ama bakışlarımızda bir anlam yoktu ben hissizdim insanlara karşı hislerimi gün geçtikçe kaybediyordum Atilla ise benden nefret ediyor olmalıydı çünkü korkunç bakıyordu kaşları çatıktı .ayaklanarak kapıya yöneldiğimde oda ayağa kalkmış olmalıydı ki “saatleri yarın ben uygun olduğum zaman konuşuruz” kapıyı açarak dışarıya çıktığımda oda hızlıca arkamdan gelerek beni kendisine doğru çevirerek “muhatabımın yüzüme bakmasını ve bana bir cevap vermesini isterim Farah” kafamı sallayarak çantamı elime alarak “tamam, senin ile muhatap olmak isteyen baksın yüzüne ben bakmayacağım” arkamı dönerek merdivenlerden aşağıya inmeye başladığım zaman arkamdan bağırarak “sen ne kadar benden uzak durmaya çalışsan da ben durmayacağım Farah Ulusoy ,sen böyle yapmaya devam edersen çok kötü şeyler olacak beni kışkırtma “ en fazla ne olabilirdi ki kalbimi yıkıp geçerdi ,başka bir kızla konuşur veya sevgili olurdu bu onun kararıydı beni kırdığı zaman ne olacaktaki nasıl olsa ben kırılıp dökmeye alışıktım .

 

 

Beni bekleyen Melih amcaya doğru yürümeye başladım, kafamın içinde çok fazla düşünce dönüyordu şu an okulun başlarındaydık ve ocak ayındaydık havalar yavaş yavaş soğumaya başlıyordu soğuk havalar rüzgârda yaprakların yere düşmesi ve ya kar yağması kısacası kış ayı kasvet ayıydı üzüntü keder ayıydı yani benim ayımdı.

 

Atilla ile ayrılalı iki hafta ve yavaş yavaş daha da kötüleşeceğimi hissediyordum. Eve gittiğimde ben ne zaman mutlu olacağım diyerek ağlamıştım, sadece ağlamıştım o gece uyumuş ve sabah kalktığımda ona gerçekleri anlatamayacağımdan ve onun da etkilenmemesi için ayrılmaya karar vermiştim ani bir karar verdiğim için ondan nefret ettiğimi ve onu sevmediğimi düşünüyordu.

 

Bana çok kinliydi. Ama o hakketmiyordu benim yaşadıklarımdan etkilenmeyi

 

Her gece yatağa girdiğimde kabuslar görüyordum, gecem zehir oluyordu ağlayarak uyanıyordum ve o gece asla geri yatamıyordum. Saatlerce tavana asılı oluyordu gözlerim kalbim küt küt atıyordu nedeni belirsiz bir şekilde hayatım çok anlamsız ilerliyordu her geçen saniyemi düşündüğümde kalbim duracakmış gibi atıyordu ve ben bu durumdan nefret ediyordum.

Arabaya binerek çantamı yan koltuğa koyup bakışlarımı camıma çevirdim bakışlarım dışarıdaki insanlarda ve okulumda gezinen kişilerdeydi. Ne kadar sessiz gözüksem bile hepsinin yaşantısını biliyordum. Araba ilerlemeye başladığında koltuğa yaslanarak gözlerimi yumdum “kızım” gözlerimi açarak Melih amcaya döndüm “efendim abi” bakışlarında hüzün vardı keder vardı “kızım, ben işten çıkacağım” yeni gelecek olan şoförüm nasıl olacaktı Melih amca kadar iyi olabilecek miydi? “Tamam abi, senin için en iyisi olsun saygı duyarım” Melih amca tebessüm ederek yola dönmüştü evin önünde durduğunda arabadan inerek eve doğru yürümeye başlamıştım.

 

Kapıyı tıklattığımda hemen açılmıştı içeriye girerek salona yöneldim annem koltuğa uzanmış televizyon izliyordu dram içerikli bir dizi izliyordu yanına oturarak boş boş ekrana bakmaya başladım.

 

 

Annem geldiğimi hiç fark etmiyordu aksine şuan boş boş karşıdaki aile tablomuza bakıyordu, ya da tabloya değil de koridora bakıyordu ve bu düşünce beni kokutuyordu “anne ,ben geldim” yavaş yavaş sallanmaya başlayarak tırnaklarını yemeye başlamış ve elleri saçlarına gideceği zaman bağırarak “hayır anne yapma” ellerini tuttuğumda “bırak beni aitrukha bimufradiha Farah” ağlamamam gerekti “ne olur anne yapma bunu kendine “ayağa kalkarak odasına ayaklandığı sırada “neden anne bana neden böyle davranıyorsun ?”annem birkaç saniye duraksadıktan sonra yukarıya çıkmıştı.

 

Oda bilmiyordu.

 

Merdivenlerden çıkarak odama çıktım, içeriye girerek yatağıma ilerledim sehpamın üzerinde duran ilacımı atacağım sırada telefonuma bir mesaj gelmişti.

 

 

Aşkım: Farah

 

İsmini değiştirmemiştim değiştirmeyi unutmuştum kalbim teklemişti ani heyecan ile yatağıma oturdum.

 

                                   

Siz: evet

 

 

Atilla: bu kadar kaba olmak zorunda mısın?

 

 

Nasıl konuşmamı istiyordu ki bu

 

 

Siz: nasıl konuşmam gerekiyor, nasıl istersin?

 

 

Atilla: tamam benden ayrılmış olabilirsin benden nefrette ediyor olabilirsin ama bu Şekilde davranman saçma ilk olarak bana kibar davranmalısın ben takım liderinim

Siz: tamam, ne diyeceksiniz?

 

 

Atilla: bir de takım liderin olarak kaydet istersen

 

 

 

Siz: neye bu kadar şaşırdınız ben önceki takım liderimle de bu üslup ile konuşuyordum.

 

 

 

 

Atilla: bir de böyle konuşmasaydın?

 

 

                                                                                                                                                    Siz?

 

 

 

Atilla: bir şey yok.

(Görüldü)

 

 

Görüldü atarak sehpanın üzerinde duran antidepresan haplarımı alarak kapağını açarak iki adet alıp avcumun içerisine koydum hapın ikisini de ağzıma koyarak su ile yutup kutuyu geri yerine koyduktan sonra hazırlanmak için giyinme odama girdim. Askıda asılı duran elbisemi alıp incelemeye başladım yeşildi ve aşağılara doğru fırfırları vardı açıkçası çok şık bir elbiseydi.

 

Saat tam olarak beşti elbisemi giyerek üst üste telefonuma bildirim gelmesi ile yatağımın başında duran telefonuma baktım Rümeysa arıyordu bir andan fermuarımı kapatmaya çalışırken “efendim” Rümeysa sanki bir yere koşuyordu nefesi kesik kesik geliyordu büyük ihtimalle akşam koşusuna çıkmıştı. “Farah Atilla birisini dövüyor çok pis etti kendisinin kaşı fena patlamış” kimi dövüyordu ve neden dövüyordu ne amaçla “kim tanıdık mı Rümeysa ve neden koşuyorsun? ” fermuarımı yukarıya doğru çektikten sonra rahat bir nefes almıştım” geri zekâlı eski sevgilin Atilla beni gördü ve akşam koşusuna çıkmıştım şuanda görüyor baya keyifli duruyor akşam sana sar edecek haberin olsun” oflayarak giyinme odamda ki makyaj masamın önüne geldim “bıktım Rümeysa “Rümeysa yavaş yürümeye başlamış ve nefesi düzene girmişti “hala bakıyor eli telefona gitti kapatayım ben” telefonu kapattığında makyaj masama oturarak “ne yapmalıyım ?”göz altlarım çok kötüydü gün geçtikçe morluğu artıyordu bu uykusuzluktan dolayı oluyordu. Nemlendiricimi alarak parmağıma birazcık alıp yüzüme dağıtmaya başladım daha sonra kirpik kıvırtıcımı alıp kirpiklerimi kıvırttıktan sonra göz altlarıma kapatıcı ve dudağıma kırmızı ruj sürdükten sonra saçlarıma şekil verip odama geçtim.

 

 

Şık ve güzel olmuştum, zilin çalması ile kapımı açıp merdivenlere yöneldim Atilla gil gelmişti siyah takım elbisesi vardı üzerinde ve evet Rümeysa’nın dediği gibi kavga ettiği çok belli oluyordu kaşı yarılmıştı ve temizlemeden gelmişti annesi Atilla’ya dönerek bir şeyler mırıldanmıştı. Merdivenlerden inmeye başladığımda Emma “Fara, ty takaya krasivaya” Emma çok fazla Türkçe bilmiyordu çoğunlukla Rusça konuşuyordu Farah çok güzel olmuşsun demişti onlara doğru ilerleyerek önlerinde eğilerek “spasibo, ty tozhe ochen' stil'naya” annem “lütfen içeriye geçelim” göz altlarını kapatmaya çalışmıştı ama pek başarılı olduğu söylenemezdi.

 

Salona geçtiğimizde şöminenin yanındaki koltuğa geçip oturmuştum ,annem her zaman birileri ile samimiyet kurmak isterdi Atilla’ya dönerek ”oğlum kaşının hali ne “ bir bacağını diğer bacağının üstüne atarak “bir kız için kavga ettim abla” kim için etmişti acaba benim için olamazdı çünkü bir erkekle görüşmüyordum “Aa çocuğum kim bu şanslı kız” çapkınca gülerek “şanslı kızı bilmem ama çok güzel bir kız” şuan benim inadıma yaptığı çok belliydi “oğlum Farah bir pansuman yapsın sana” annem kaş göz işareti yaptığında tehditti anlamıştım kim eski sevgilisi ne pansuman yapmak isterdi ki ayağa kalkarak “lütfen arkamdan gelin” üst kata merdivenlerden çıkarak “Rümeysa hemen yetiştirmiştir sana” ona dönmeden odama girerek “neyi?” Atilla benim arkamdan hemen odama girerek kapıyı arkamdan kilitlemişti “sence bal gibide biliyorsun “oflayarak ilk yardım çantamı almak için giyinme odama girdiğimde oda arkamdan geliyordu “bana bir şey söylenmedi” ilk yardım çantasını alarak pufun üstüne oturduğumda oda yanıma oturmuştu “hadi ama hiç mi merak etmiyorsun?” çantanın içerisinden tentürdiyot alarak küçük bir pamuğun üstüne birkaç damla damlatarak “kim için ettiysen etmişsindir bana ne ”pamuğu kaşına bastırdığımda yüzüme doğru yaklaşmıştı “acırsa söyleyeyim mi?” şaşkınca yüzüne bakakalmıştım pamuğu tekrar kaşına bastırıp ”söyleyebilirsin ”kirlenen pamuğu ayağa kalkarak çöpe attıktan sonra geri yerime oturup yeni bir pamuk parçası alarak tentürdiyottan biraz üzerine damlatıp Atilla’ya döndüğümde “bir şey mi oldu ?” etrafına bakınarak “bir şey yok” birden duruşu ve hareketleri ciddiyet kazanmıştı ondan ayrıldığım için çok sinirleniyordu kendi içerisinde “tamam” pamuğu dudağının yanındaki yarasına bastırdığımda “kızım, biraz yavaş ya” pamukla son kez bastırıp “yaptığıma şükret” kaşının ve dudağının yanına küçük yara bandı yapıştırıp yerimden kalkıp “bitti” o da yerinden kalktığın da odadan çıkacağım sırada “benden bundan sonra tolerans isteme” ona dönerek “ben ne zaman senden tolerans istedim Atilla” bana doğru ilerleyerek “keşke istesen ben senin için kavga etmişken “şaşkınca “kimi dövdün?” ona doğru yaklaşarak “söyle” bana daha da fazla yaklaştığında “önceki takım liderini ,sana yürüyen kişiyi dövdüm ve sen bana biz sevgiliyken neden söylemedin?” bunu nasıl öğrenmişti sırf kavga etmesin diye söylememiştim “sen nasıl-“lafımı bölerek “ben her şeyi öğrenirim ve bana söylenmesi gereken bir şey söylenmediği zaman çok kızarım” psikolojik sorunlarım vardı ama özgüven konusunda bir sorunum yoktu .

 

 

Ailem den korkuyordum sadece ve kendimden” Atilla söylemediysem söylememişimdir söylemeye gerek duymadım.” Sinirle gülerek “yoksa onu mu sevmeye başlamıştın?” ben ne için ayrılmıştım o ne için ayrıldığımı düşünüyordu evet neden ayrıldığımı ona söylememiştim ama böyle düşünmesi doğru değildi “asla asla ne dediğinin farkında mısın sen?”

 

Odadan çıkıp merdivenlerden inmeye başladığımda yemek masasında oturmaya başladıklarını gördüm masada ikişer adet şarap duruyordu babam hiçbir zaman ucuz şarap almazdı her zaman pahalı şaraplar alırdı sofraya geçip önümdeki tabağa baktığımda herkesten istisna olarak bana farklı bir yemek konmuştu.

 

Ala balık

 

Onlar et yerken ben ala balık yiyordum ama nedenini bilmiyordum annem “Atilla senin için ala balık yapılmasını istedi çok seviyormuşsun” gülerek devam etti” biz de kıramadık tabi kii” ben ala balık yemeyi sevmezdim ki yani çok aramazdım. Anladım, ne kadar da iyi tanıyor” bir elimle bıçağı tutarken bir elim lede çatalı tutarak yemeği yemeye başladım Atilla çok sessizdi ama sakinde de değildi içten içe deliriyordu bıçağı o kadar çok sert tutuyordu ki tabağı çiziyor ve ses çıkartıyordu annem ve Emma şaşkınlık ile ona bakıyorlardı Emma abla bir şey dememesine rağmen “oğlum bir şey mi oldu?” ses çıkarttığını fark ettiğinde bıçağı tabağının yanına koyarak “kız arkadaşım ile tartıştığım için biraz sinirliyim kusura bakmayın.” Annesine dönerek “Mama, ya poydu k svoyey devushke uspokoit'sya.” kız arkadaşımın yanına sakinleşmeye gidiyorum diyordu kız arkadaşı olsaydı bana bu şekilde davranmazdı ama bundan sonraki haftalarda sevgilisi olabilirdi ve bu düşünce deli ediyordu.

 

 

Annem gülümseyerek “kızım, geçir Atilla’yı “başımı sallayarak “olur anne” ayağa kalkarak kapıya yönelip dış kapıyı açıp gelmesini bekledim “umarım, pişman olmazsın” kapıyı biraz daha aralayarak “iyi akşamlar umarım sakinleşirsin sevgilinin yanında” Atilla dışarıya çıktığı zaman kapıyı kapatarak içeriye geri döndüm.

 

Kendi aralarında sohbet ediyorlardı tabağımdaki ala balığı yedikten sonra “anneciğim odama çıkabilir miyim?” annem ağzındaki yemeği bitirdikten sonra merdivenleri işaret ederek “tabi ki canım”

 

Keşke her daim böyle olabilsek

 

Belki olurduk

 

Masadan kalkarak merdivenlere yöneldim merdivenleri çıkarak odama girmiştim hiçbir şey yapmamama rağmen çok yorulmuştum günlerdir üzerimde fiziksel yorgunluk vardı giyinme odama girdiğimde onun parfümü ciğerlerime kadar dolmuştu.

 

 

“Keşke ayrılmasaydım.” Çok özlüyordum ama söyleyemezdim ona zarar veremezdim söylesem belki anlayışla karşılardı emindim buna her zaman yanımda olurdu ama ailemin sırlarını ortaya döktüğüm an canımdan olurdum.

 

Hiç kimsenin bilmediği şeyler dönüyordu ortalıkta

 

 

 

Pufun altında duran kutumu alıp Atilla ile olan fotoğraflarımıza bakmaya başladım bir yandan gözyaşlarım yanaklarıma dökülüyordu “üzgünüm çok özür dilerim.”

Kutuyu geri yerine koyduktan sonra banyoya girerek yüzümdeki makyajı çıkartıp yüzümü yıkayıp giyinme odama geri dönmüştüm. Üstümdeki elbisenin fermuarını açtığım zaman elbise yere düşmüştü beyaz geceliğimi yiyip yerdeki elbisemi elime alıp çöpe attım. Çöpe atmıştım çünkü annem bir davette giydiğim elbiseyi bir daha giymemi istemiyordu annem gün geçtikçe kötüleşiyordu ve ben bunun nedenini anlayamıyordum.

 

Giyinme odamdan çıkarak lambamın düğmesine basıp ışığı kapattıktan sonra yatağa girerek uyumaya çalıştım ,sağıma dönerek uyumaya çalıştığımda aynayı görüyordum keşke sadece aynada kendimi görseydim ama geçmişteki Farah’ı görüyordum çığlık çığlığa ağlıyordu soluma dönerek hiçbir şey düşünmemeye çalıştım yarım saat boyunca soluma dönerek uyumaya çalışmış ve bunda başarısız olmuştum en sonunda tekraren her gece olduğu gibi bakışlarım tavandaydı .

 

Nedeni belirsizdi benim varoluşumun her şey nedeni neydi neden mutsuzdum neden kalp sızım vardı, her gece neden tavana gözlerimi tavana dikip uykuyu kabul etmiyordum. Ölümden bir o kadar korkarken neden aklıma sürekli ölsem kurtulur muyum düşüncesi geliyordu.

 

Ölüm çözüm değildi.

 

Yatağımdan kalkarak lambamı yaktım, dolabımdan uyku hapımı alıp merdivenlerden inmeye başladığımda kısık kısık ağlama seslerini duymuştum, annem her gece olduğu gibi ağlıyordu mutfağa girip bir bardak su alıp ilk olarak hapımı daha sonrasında ise suyu içip bardağı tezgâhın üstüne bırakıp merdivenlere yöneldiğimde ağlama sesleri kesilmişti.

 

Merdivenlerden yukarıya doğru çıkmaya başladığımda annemi odamın önünde görmüştüm, ilk defa 17 yıldır odamın önünden geçmeyen annem odamın önünde beni bekliyordu hızlıca odama doğru koşarak “anne bir şey mi oldu?” annemin gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu kafasını iki yana sallayarak “yok” bir şey söylemek istiyor ama söylemeye çekiniyordu. ”anne “ çekinerek “kızım uyuyamadım ,yanında uyuyabilir miyim ?” sarı saçlarının bir tutamını eline alıp kulağının arkasına attıktan sonra “saçlarımı da okşayabilir misin ?”

 

Annem saçlarını okşamamı istiyordu.

 

Annem saçlarımı okşayacaktı.

 

Annem 17 yıl sonra beni sevecek benim yanımda yatacaktı.

 

Gözlerimden yaşlar süzülürken “tabii anne gel “kapımı açarak içeriye girdim annemde arkamdan geliyordu yatağıma oturarak “gel anne” yatağımın yorganını açarak içeriye girip en sol tarafa geçtim annemde sağ tarafına yatmıştı.

 

Bana doğru dönerek “çok özür dilerim kızım, sana bir mektup vereceğim ama bunu iyi sakla ve asla 10 şubattan önce okuma” neden doğum günüm den önce okumamı istemiyordu yine de “tamam anne” şuan bu anı bozamazdım annemin saçlarını okşarken bir andan da ağlıyordum annem bunu fark etmiş olmalıydı ki “neden ağlıyorsun?” yanaklarımdaki yaşları silerek ”bir şey yok anneciğim” annem hastaydı ve ben bir şey yapamıyorum anneme ne olduğunu da anlamıyordum annem bazı şeyleri zaman geçtikçe unutuyor ve davranışları hareketleri değişiyordu bu onu etkiliyordu.

 

 

Annem gözlerini kapatıp uyuduğu zaman saat tam olarak üçtü, bende gözlerimi yumarak uyumaya çabaladım, geceliğin defalarca kez sıçrayarak uyanmış ve beşe kadar kesik kesik uyuyabilmiştim.

 

Gün aymış güneş doğuyordu ve ben balkonda oturuyor güneşin doğuşunu seyrediyordum göz altlarım mosmor olmuştu uyuyamadığım için ve uyku hapının bir yararı olmuyordu artık telefonuma bildirim gelmesi ile bakışlarım telefonuma değdi telefonumu elime alarak telefonumu açtım.

 

Atilla’ydı.

 

 

Koşuyordu ve nefes nefese kalmış bir şekildeydi duraklayarak “Farah altı da okul da ol” ama okul yedi de açılıyordu “ama- “lafımı bölerek “altıda burada ol.” Dedikten hemen sonra telefonu yüzüme kapatmıştı.

 

Hareket ve tavırları değişiyordu.

 

Balkondan çıkarak odama geçtiğimde annemin hala uyuduğunu görmüştüm, giyinme odama geçip dans kıyafetlerimi giyip üzerime üşümemem için bir mont giyecek ve sırt çantama danstan sonra giyeceğim kıyafetleri koyacaktım.

 

 

Hızlıca masama geçip üzerinde duran kapatıcıyı alıp göz altlarıma biraz sürdükten sonra kapattım, yüzümün birkaç bölgesinde sivilce vardı onların üzerine de kapatıcı sürüp süngerle dağıttım, kirpikleri mi kıvırtıp maskara sürdükten sonra dudaklarımın kenarlarını çerçeveleyip dudak yağımı sürüp hızlıca masamdan kalktım.

 

 

Çekmecemden bir toka alarak saçlarımı at kuyruğu yaptıktan sonra odamdan çıkıp merdivenlerden koşarak inmeye başladım saat şu an beş buçuk tu dışarıya çıkıp kapımızın önünde duran araca binip şoförün sürmeye başlamasını bekledim.

 

Şoför değişmişti.

 

Aracı sürüyor aynı anda da kendisini tanıtıyordu “yeni şoförünüz benim Farah Hanım ismim atlas” başımı cama çevirerek “okula sür” sert davranmam gerekti atlasın yaşı bana yakın gözüküyordu ve güvenilir gözükmüyordu telefonuma mesaj geldiği zaman mesajlar kısmını açıp Atilla’nın mesajına yanıt verdim.

 

 

 

Atilla: neredesin?

 

 

Daha 15 dakika vardı.

 

Siz: daha 15 dakika var Atilla.

(Görüldü)

 

 

Telefonumu elimden bırakarak araba durduğu zaman araçtan inerek okula yürümeye başladım, Atilla her zamanki yerinde sigara içiyordu ona bakmamaya çalışarak okula gireceğim esnada “hızlı ol” yine de ona cevap vermeyerek okula girerek merdivenlerden çıkmaya başladım.

 

 

 

Dolapların olduğu kısma gelerek dolabımı açarak sırt çantamı koyacağım sırada bir kâğıt fark ettim normal bir kâğıt değildi üzerinde kırmızı boya sıçratılmış ve hafif yıpranmıştı.

 

 

Çok yakında yazıyordu.

 

Korkmalı mıydım?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%