@ado1nia
|
Ofisin koridorları, aynı kahve kokusu ve bilgisayarların tuhaf uğultusuyla dolup taşıyordu. Çoğu çalışan her sabah aynı yüzleri, aynı sesleri duyarken Leyla, Demet, Sinan, Ahmet ve Ege için işler biraz farklıydı. Bu beş arkadaş, rutinleşmiş günlerin içinde birbirlerine sıkı sıkıya bağlanmış, küçük şakalar ve gizli sohbetlerle sıkıcı anları eğlenceli hale getirmeyi başarmışlardı. Hepsi farklı bölümlerde çalışıyor olsa da, kantindeki buluşmalar ya da ofis partilerindeki anılar onları bir arada tutmuştu. Bir gün, toplantı odasından çıkarlarken Ege, herkesi neşelendirmeye çalışarak gülümsedi; "Yine bir çay içme bahanesi mi bulduk, yoksa gerçekten toplantıdan kaçmak mı istiyoruz?" Ahmet gözlerini devirdi. "Bu kadar konuşup hiçbir şey dememeyi nasıl başarıyorlar, anlamıyorum." Leyla, defterine hızlıca birkaç not alırken başını kaldırdı ve hafifçe gülümsedi. "Belki de bu kadar boş konuşmayı dinlediğimiz için terfi etmiyoruzdur," dedi, hafif bir alayla. Demet, her zamanki sabırsız tavrıyla araya girdi. "Tamam, hadi çayı geçtim. Bugün öğle arası konuşmamız gereken önemli bir şey var. Duydunuz mu? Üst kademedeki o adam, hep konuşulan efsanevi evle ilgili bir teklif yapacakmış." Sinan'ın gözleri parladı. "O ev mi? Hani şu kasabanın dışındaki, terk edilmiş konak mı? Millet, orada kaldığını iddia eden bir adamın aklını kaçırdığını söylüyorlardı!" dedi şaşkın bir ifadeyle."Hayaletler, gölgeler, fısıldayan duvarlar…" dedi Sinan hayretler içinde. Ege kollarını iki yana açarak abartılı bir ses tonuyla konuştu. "Bu kesinlikle tam bize göre bir macera!" Ancak Ahmet’in yüzü ciddileşti. "Şaka yapıyorsunuz, değil mi? O evle ilgili anlatılanlar gerçekten de korkunç şeyler. Bir efsaneden fazlası olabilir." Tam bu sırada kapıda beliren figür, tartışmayı böldü. Şirketin üst düzey yöneticilerinden biri, adımları sessiz ama otoriter bir tavırla yanlarına geldi. "Duyduğum kadarıyla kulaklarınızı iyi kullanıyorsunuz," dedi, alaycı bir gülümsemeyle. "Evet, doğru duydunuz. O konakla ilgili bir görev var. Size bu teklifi sunacağım." Leyla, şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. "Bize mi? Ama neden biz?" Yönetici, cebinden bir anahtar çıkardı ve masaya koydu. "Çünkü siz beşiniz, şirketin en meraklı ve en cesur insanlarısınız. O eve gidip bir hafta boyunca orada kalmanızı istiyorum. Gözlemlerinizle bir hikâye yazacaksınız. Bu yazıyı pazarlama için kullanmayı planlıyoruz." Demet şaşkınlıkla güldü. "Gerçekten mi? Bir korku evinde kamp yapmamızı mı istiyorsunuz? Bu bir şaka olmalı." Dedi arkadaşlarına bakarak."Hiç de değil," diye yanıtladı yönetici, gözleri ciddiyetle parladı. "Efsanelere inanıp inanmamak sizin elinizde. Ama o eve kimsenin cesaret edemediğini unutmayın. Eğer bunu başarırsanız, büyük bir ödül alacaksınız. Hem maddi hem de kariyer açısından." Sinan, Ege’nin omzuna vurup kıkırdadı. "Duydun mu Ege? Hayaletler bizi korkutamazsa, belki terfi ederiz!"Ege, göz kırparak karşılık verdi. "Ya da korkudan kaçarken kovulabiliriz."Ahmet ise sessiz kalmış, yüzünde bir gölge gibi beliren endişe ifadesiyle anahtara bakıyordu. "Bu iyi bir fikir olmayabilir," diye fısıldadı. Leyla, herkesin yüzüne baktıktan sonra derin bir nefes aldı. "Bence yapabiliriz. Korku, cesareti test etmek içindir, değil mi? Hem beraberiz, ne olabilir ki?" Yönetici, anahtarı Sinan’ın eline bırakırken hafifçe eğildi. "Bugün işten erken çıkıyorsunuz ve yola koyuluyorsunuz. Ve benden bir tavsiye: Gece yarısına kadar kapıları açık tutun. Evin sırlarını dinlemek istiyorsanız, sabırlı olun." Beş arkadaş, birbirlerine bakarak gülümsedi. Ancak her birinin içindeki gerginlik, yüzlerindeki maskenin ardına gizlenmişti. Bu küçük teklif, sıradan bir macera gibi görünüyordu ama çok geçmeden hepsi, o kapının ardında bekleyen karanlığın gerçekte ne kadar derin olduğunu öğreneceklerdi. |
0% |