Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@ado1nia

Konakta derin bir sessizlik hâkimdi. Eski ahşap zeminin her gıcırtısı, konağın kalbinin atışı gibiydi. Rüzgâr, pencere pervazına çarparak içeri ince bir fısıltıyla giriyor, adeta bir zamanlar burada yaşamış olanların hüzünlü mırıltılarını taşıyordu. Saat gece yarısını gösterdiğinde, Ahmet yavaşça gözlerini açtı. Uykusu kaçmış, boğazı kurumuştu. Odadaki karanlık, adeta ağır bir battaniye gibi üzerine çökmüştü. Pencerenin dışından gelen solgun ay ışığı, duvardaki çatlakları ve gölgeleri belirsiz şekillere dönüştürüyordu. Yavaşça yataktan kalktı, çıplak ayakları soğuk zemine değdiğinde ürperdi. “Bir bardak su içip geri döneceğim,” diye kendi kendine mırıldandı. Ayaklarının sesi, eski tahta zeminde hafifçe yankılanıyordu. Koridora çıktığında, konağın içindeki karanlık daha da yoğunlaşmış gibiydi. Kendi odasından çıkan tek ışık huzmesi, koridorun ortasında beliren gölgelerle dans ediyordu. Ahmet, su içmek için aşağı kata inmek üzere adımını attığında, hafif bir hışırtı duydu. Arkasında bir kapı gıcırdayarak açılıp kapanmış gibi bir ses geldi. Dönüp arkasına baktığında, koridordaki kapılar kapalıydı. Bir an için kalp atışlarının hızlandığını hissetti. “Rüzgâr olmalı,” diye düşündü. Ama içindeki huzursuzluk bir türlü geçmedi. Merdivenlerden ağır adımlarla inmeye başladı. Her basamak, sanki kendi ağırlığından daha fazlasını taşıyormuş gibi inliyordu. Alt kata indiğinde, mutfaktan gelen hafif bir ışık gördü. Kapıya yaklaştığında, içeride bir şeylerin hareket ettiğini fark etti. Ahmet, kapının eşiğinden içeri baktı. Küçük bir mum, mutfağın ortasında yanıyordu. Mum ışığında, Zühre Hanım’ı görebiliyordu. Kadın, masanın üzerinde bir şeyler hazırlıyordu. Gerçek gibi durmayan bu görüntü insanların dediklerini ve buradan delirerek kaçıp gitmelerini doğruluyordu. Ancak Ahmet’in dikkatini çeken, kadının konuşuyor gibi görünmesiydi. Fısıldayan, alçak bir sesle konuşuyor, ama odada başka kimse yoktu. Ahmet, kaşlarını çatarak biraz daha yaklaştı. “Zühre Hanım? Bu saatte ne yapıyorsunuz?” diye seslendi, ama kadın duymazlıktan geldi. Hâlâ fısıldamaya devam ediyordu. Sesleri duyduğunda Ahmet’in tüyleri diken diken oldu, çünkü kadın sanki biriyle konuşuyordu, ama sesi birden fazla kişiye hitap ediyormuş gibiydi. Ahmet, kadının bu garip davranışını daha fazla izlemek istemedi ve geri dönmek için yukarı çıkmaya karar verdi. Merdivenleri çıkarken, yukarıdaki koridordan bir ayak sesi duydu. Ama bu, kendi ayak sesi değildi. Hızlı, telaşlı bir koşu sesiydi. “Sinan? Ege? Kim var orada?” diye seslendi Ahmet, ama cevap gelmedi. Tam o sırada, Zühre Hanım’ın daha önce kesin bir dille uyardığı kapıdan garip bir ses geldi. Kapı, ağır bir iniltiyle titredi. Ardında, zayıf ama duyulabilir bir kadın sesi vardı. “Beni duyabiliyor musun?” diye fısıldıyordu sanki. Ahmet, kanının çekildiğini hissetti. Bu bir oyun olamazdı. Arkadaşlarının bu kadar ileri gideceğini sanmıyordu. Ses tekrar geldi, bu kez daha net: “Beni buradan çıkar…” Gözleri korkuyla kapıya dikildi. Kapının kolu yavaşça aşağı doğru indi, ama kapı açılmadı. Ahmet, nefesini tutarak bir adım geriledi. Kapının ardında kim ya da ne varsa, orada kalmasını diledi. Tam o anda koridorun ucunda beliren bir gölge, Ahmet’in yüreğini ağzına getirdi. Bu kişi hayalet yerine Leyla’ydı. Uykulu gözlerle ona bakıyordu. “Ahmet, ne yapıyorsun burada?” diye sordu, sesi fısıltıdan biraz daha yüksek çıkmıştı. Ahmet, bir an duraksadı, sonra nefesini kontrol etmeye çalışarak konuştu. “Su içmek için kalkmıştım. Ama... Burada bir şeyler duydum.” Leyla, kapıya doğru bakarak başını iki yana salladı. “Bu kapı mı? Ne duyduğunu söyleme sakın,” dedi, gözlerinde aniden beliren bir korku ifadesiyle. “Zühre Hanım’ın uyarısını unuttun mu?” Ahmet başını sallayarak geri çekildi. “Evet, haklısın,” dedi hızlıca. “Hadi, geri dönelim.” Leyla Ahmet'e su içmek için eşlik ettikten sonra ikisi birlikte odalarına doğru yürüdüler. Ahmet, kalbinin ritminin hâlâ hızla attığını hissediyordu. Koridorda yankılanan kendi adımlarının sesine bile güvenemez haldeydi. Odalarına girdiklerinde, Leyla kapıyı arkasından yavaşça kapattı ve Ahmet’e son bir kez baktı. “Her ne duyduysan, kimseye söyleme. Yarın sabah bunu konuşuruz,” dedi ve odasına girdi.Ahmet, yatağına döndüğünde, kulağında hâlâ o fısıltıyı duyuyordu: “Beni buradan çıkar…”

Loading...
0%