Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@ado1nia

Ahmet, yatağına geri döndüğünde içi huzursuzluk doluydu. Kalbi hâlâ hızlıca çarpıyordu. Karanlık odasında yalnız kaldığında, zihni o duyduğu fısıltıya takılıp kalmıştı. "Beni buradan çıkar…" O fısıltı o kadar gerçekti ki, hala kulaklarında yankılanıyordu. Başını yastığa koydu, ama uyku bir türlü gelmiyordu. Dışarıdaki rüzgârın sesi, sanki uzaklardan gelen ağlamaklı bir hıçkırık gibiydi. Ahmet bir an gözlerini kapattı ve o anda tekrar o sesi duydu. Bu kez çok daha yakın, sanki kulağının dibindeydi: “Ahmet…” Gözleri aniden açıldı. Hemen doğrulup etrafına baktı. Odasında kimse yoktu. Kapı kapalıydı, pencere sıkı sıkıya örtülüydü. Soğuk ter alnından aşağı doğru süzülürken, yatağının ucunda bir gölge belirdi. Bir anlık yanılgı mıydı yoksa gerçekten bir şey mi vardı, emin olamıyordu.“Kim var orada?” diye fısıldadı Ahmet, sesi titrek çıkmıştı. Ama cevap yoktu, sadece sessizlik. Gölge yavaşça kayboldu, sanki odanın karanlığına karışmış gibiydi. Ahmet, yatağından kalktı ve derin bir nefes alarak koridora çıktı. Koridor yine zifiri karanlıktı. Yavaşça ilerledi, merdivenlerin başına geldiğinde aşağıda bir ışık fark etti. Mutfaktan gelen mum ışığı, hâlâ yanıyordu. Aşağı inmeyi düşündü ama ayakları onu istemsizce Zühre Hanım’ın yasakladığı kapıya doğru götürdü. Kapının önünde durduğunda, içeriye bakmak için bir dürtü hissetti. Eli, kapının soğuk metal koluna doğru uzandı. Tam o anda, ardında bir el omzuna hafifçe dokundu. Ahmet irkilerek arkasına döndü. Bu kez ona dokunan Demet’ti, uykulu ama tedirgin bir yüz ifadesiyle ona bakıyordu. “Ahmet, ne yapıyorsun burada?” diye sordu, sesi alçak ve endişeliydi. Ahmet, elini kapının kolundan çekti. “Ben… Sadece bir şeyler duydum. Bu kapının arkasından bir ses geliyordu.” Demet, kapıya korkuyla baktı. “Zühre Hanım bizi uyardı. Bu kapıyı açmamalısın.” Ahmet, alnındaki teri silerek başını salladı. “Biliyorum. Ama… Burada bir şey var, Demet. Gerçekten bir şey duydum.” Demet derin bir nefes aldı, sanki Ahmet’in duyduklarını anlamaya çalışıyormuş gibi gözlerini kapıya dikti. “Biliyorum,” diye fısıldadı sonunda. “Ben de odamda duydum. Ama bu gece, hiçbir şey yapmamalıyız. Sabah olunca konuşuruz, tamam mı?”Ahmet, çaresizce başını salladı. Demet onu kolundan tutup kendi odasına doğru çekiştirdi. “Hadi, geri dönelim. Bu kapının ardında ne varsa, onu şimdi öğrenmek istemezsin.”Ahmet ve Demet odalarına geri dönmek için koridor boyunca yürürken, mutfaktan tekrar o fısıltılı sesler gelmeye başladı. Bu kez ikisi de duraksadı, çünkü ses sadece bir kişinin değil, birden fazla kişinin alçak bir tonda konuştuğu bir mırıltıya dönüşmüştü. Demet, Ahmet’e bakarak başını iki yana salladı. “Sakın,” diye uyardı onu. Ama Ahmet’in merakı, korkusundan daha ağır basıyordu. Mutfak kapısına doğru yaklaştılar, içeriden gelen sesler daha belirgin hale geldi. Kapının eşiğinden içeri baktıklarında, Zühre Hanım’ı tekrar gördüler. Bu kez yalnız değildi. Masanın etrafında silik, yarı saydam figürler vardı. Eski püskü giysiler içinde, sanki başka bir zamandan kalmış gibiydiler. Kadın, onlarla sessizce konuşuyor, arada bir kahkahalar atıyor ve sonra tekrar ciddi bir ifadeyle başını sallıyordu. Ahmet, elini Demet’in koluna bastırdı. “Bu da ne?” diye fısıldadı korkuyla. Demet’in gözleri büyüdü, nefesi hızlandı. “Onlar… Burada olmamalı. Bu gerçek olamaz,” dedi, sesi titreyerek. Tam o anda, Zühre Hanım başını kaldırdı ve doğrudan onlara baktı. Gözleri bir an için karanlıkta parladı, yüzü neredeyse insana ait olmayan bir sertlikteydi. “Bu saatte burada ne işiniz var?” diye sordu, sesi soğuk ve yankılıydı. Ahmet ve Demet, göz göze geldiler. Hiçbir şey söylemeden hızla koridora geri çekildiler. Kalplerinin çarpıntısı, neredeyse kulaklarına dolmuştu. Odalarına doğru koştular, arkasından gelen Zühre Hanım’ın adımlarını duyduklarına yemin edebilirlerdi. Girdikleri odanın kapısını hızla kapattılar, kilitlediler ve yatağın köşesine sinip beklemeye başladılar. Ahmet, Demet’e doğru eğildi. “Bunu diğerlerine söylemeliyiz.” Demet, başını salladı. “Bir iki saate sabah olur, Ahmet o zaman söyleriz. Bu gece burada hiçbir şey güvenli değil. Onları da uyandırıp telaşa sokmayalım. Bu durum başımıza bela açabilir.” O gece, ne Ahmet ne de Demet bir daha uyuyamadı. Konağın sessizliği, adeta üzerlerine çökmüş bir korku perdesiydi. Fısıltılar her an kulaklarının dibindeydi, sanki konak onlara kendi sırlarını fısıldıyordu. Ama bu sırlar, sabahın ışığına kadar karanlıkta kalmaya mahkûmdu.

Loading...
0%