@ado1nia
|
Leyla, meydanın kalabalığına karışırken elinde hissettiği soğukluk hala geçmemişti. Kalbi hızla çarpmaya devam ediyor, yaşadıklarının etkisini üzerinden atamıyordu. Çantasına koyduğu müzik kutusunun ağırlığını hissedebiliyordu; sanki o küçücük oyuncak, çantasında koca bir yük haline gelmişti. Biraz ileride arkadaşlarını gördü. Sinan, Ahmet ve Ege, küçük bir kafede oturmuş kahvelerini yudumluyorlardı. Demet de onlarla birlikteydi ve Leyla’yı görür görmez ona el salladı. "Leyla! Nereye kayboldun?" diye seslendi, gülümseyerek. Leyla, kafeye yaklaşıp masaya oturduğunda hâlâ biraz titriyordu. Sinan ona bakıp kaşlarını çattı. “İyi misin? Yüzün bembeyaz olmuş.”Leyla, titrek bir sesle gülmeye çalıştı. “Biraz korkutucu bir dükkâna girdim sanırım,” dedi. “Eski oyuncaklarla doluydu. Ama... Tuhaf şeyler oldu içeride.”Demet, Leyla’nın yüzündeki ifadeyi görünce ciddileşti ve koluna dokundu. “Neler oldu, Leyla? Anlatsana.”Leyla derin bir nefes aldı ve olan biteni arkadaşlarına anlattı. Müzik kutusundan, aniden soğuyan havadan, raflardaki oyuncakların ona bakmasından ve dükkân sahibinin ortadan kaybolmasından bahsetti. Herkes onu dikkatle dinliyordu. Ahmet kaşlarını kaldırarak konuştu. “Bana pek gerçek gibi gelmedi,” dedi kuşkuyla. “Belki de stres altındasın, Leyla. Dün gece hepimiz kötü bir gün geçirdik.”Ege de başını salladı. “Ahmet haklı olabilir. Akşam yaşananlardan sonra, hepimiz biraz huzursuzuz.”Demet ise Leyla’nın eline dokundu. “Ben sana inanıyorum,” dedi sakin bir sesle. “Bazen öyle yerlerde, açıklaması zor şeyler yaşanabilir. Ama şimdi buradasın ve güvendesin.”Leyla, Demet’in sözleriyle biraz rahatladı. Başını sallayıp gülümsedi. “Haklısın. Belki de sadece bir hayaldi.”Sinan, elini havaya kaldırıp garsona işaret etti. “Hadi, hep birlikte bir şeyler içelim. Kahvelerimizi bitirdikten sonra biraz daha gezebiliriz.”Grup, kısa bir süre daha kafede oturup sohbet ettikten sonra tekrar kalktı. Ege, meydandaki fotoğrafçıyı işaret etti. “Hadi, bir hatıra fotoğrafı çektirelim,” dedi gülümseyerek. “Burası oldukça güzel bir yer, ileride bu günü hatırlamak hoş olur.”Hep birlikte fotoğrafçıya gittiler ve birkaç poz çekildiler. Fotoğrafçı, eski tip bir Polaroid makineyle çekim yapıyordu, bu da hepsine nostaljik bir his verdi. Fotoğraflardan biri, Leyla’nın elinde müzik kutusuyla durduğu bir kareydi. Ege, bu fotoğrafı fark edip şakayla karışık konuştu. “Leyla, bak! O müzik kutusu peşini bırakmıyor galiba.”Leyla, hafifçe gülümseyip başını salladı. “Evet, galiba öyle.”Biraz daha alışveriş yaptıktan sonra, hava yavaş yavaş kararmaya başladı. Demet, Leyla’nın yanına yaklaşıp koluna girdi. “Hadi, biraz da yemek yiyelim. Bir şeyler atıştırmadan o gizemli ve korkutucu konağa dönmek istemiyorum. Hem bu akşam hepimizin keyiflenmeye ihtiyacı var.”Ahmet hemen atıldı. “Şurada güzel bir restoran var,” dedi. “Deniz ürünleri oldukça meşhurmuş. Ne dersiniz?”Herkes kabul etti ve hep birlikte restorana doğru yürüdüler. İçeri girdiklerinde, sıcak bir ortam ve mis gibi yemek kokuları onları karşıladı. Grup bir masaya yerleşip menülere göz gezdirmeye başladı. Sinan, hemen bir kadeh şarap sipariş etti. “Hadi,” dedi kaldırdığı kadehle, “dün gece yaşadığımız her şeyi unutalım ve bu akşamın tadını çıkaralım.”Leyla, bir an düşündü. O dükkânda yaşadığı garip anları ve hala çantasındaki müzik kutusunu. Ama sonra derin bir nefes alıp, arkadaşlarının yanında olmanın güvenini hissetti. Kadehini kaldırdı ve gülümsedi. “Evet,” dedi içtenlikle. “Bu akşam sadece güzel anılar biriktirelim.”Yemekler geldiğinde, hep birlikte neşeyle sohbet etmeye başladılar. Gece boyunca kahkahalar yükseldi, şakalar yapıldı, geçmişten anılar anlatıldı. Leyla, Demet’in desteği ve arkadaşlarının varlığıyla kendini tekrar güvende hissetti. Ama bir an için bile çantasındaki müzik kutusunu unutamadı. Ne zaman aklına gelse, o küçük melodi kulaklarında yankılanıyor gibiydi. Gece son bulup restoranı terk ederlerken, Leyla bir kez daha meydandaki eski oyuncak dükkânına baktı. Dükkân karanlıktı, vitrinlerdeki oyuncaklar hareketsizdi. Ama sanki karanlığın içinden ona bakıyorlarmış gibi hissetti. Demet, Leyla’nın duraksadığını fark edip omzuna dokundu. “Hadi, eve dönüyoruz,” dedi yumuşak bir sesle. “Her şey geçti.” Leyla, arkadaşının yüzüne bakıp gülümsedi. “Evet, haklısın,” dedi. Ama aklında hala bir soru vardı: Gerçekten geçti mi? Bu yaşananlar bir hayalden mi ibaretti? Yoksa her şey daha yeni mi başlıyordu? |
0% |