Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@ado1nia

Yemek sonrası grup, arabalarına doğru ilerlerken yağmur ince ince çiselemeye başladı. Yağmur damlaları, hafif bir melodi gibi zemine düşerken hava da yavaş yavaş serinliyordu. Sinan, şoför koltuğuna geçip motoru çalıştırdı. Herkes yerleştiğinde, Demet arka koltukta Leyla’nın yanına oturdu ve ona destek olmak için elini tuttu. Ahmet, öne oturup emniyet kemerini takarken, Ege geriye yaslanıp bir iç çekti.“Yağmur güzel,” dedi Ahmet camdan dışarı bakarken. “Ama yollar tehlikeli olabilir, dikkatli ol, Sinan.”Sinan başını sallayıp ciddileşti. “Merak etme, yavaş gideceğim.”Araba yola koyuldukça yağmur şiddetini artırdı. Çiseleme, bir süre sonra yerini sağanak yağışa bırakmıştı. Şehir ışıkları kaybolurken dar ve karanlık bir sokağa girdiler. Yağmur, camlarda adeta bir perde oluşturuyor, görüş mesafesini neredeyse sıfıra indiriyordu. Sinan, cam sileceklerini hızlandırdı ama yine de önünü net göremiyordu.“Bence kenara çekelim,” dedi Demet endişeli bir sesle. “Bu şartlarda devam etmek tehlikeli.”Sinan, dar bir köşede arabayı durdurdu. “Haklısın, biraz bekleyelim,” dedi dişlerini sıkarak. Grup, yağmurun dinmesini umarak beklerken sessizlik çöktü. Ama bu sessizlik uzun sürmedi. Ege, öne eğilip Ahmet’e doğru bakarak sordu: “Az önce Leyla’nın yaşadıkları hakkında söylediklerin pek hoş değildi, Ahmet. Bunu neden ciddiye almıyorsun?”Ahmet, alaycı bir ifadeyle omuzlarını silkti. “Sadece mantıklı düşünmeye çalışıyorum. Her garip olayı hemen doğaüstü bir şeye bağlamak saçma değil mi?”Leyla, arka koltukta sessizce oturuyordu ama bu sözler onu rahatsız etmişti. “Gerçekten hissettim,” dedi sakin ama kararlı bir sesle. “Orada, o dükkânda tuhaf bir şeyler vardı.”Demet, Leyla’nın yanında durarak araya girdi. “Ahmet, Leyla’nın söylediklerini hafife alma. Hepimiz o konağa gittiğimizde garip şeyler hissetmedik mi?”Ahmet, sesini yükselterek karşılık verdi: “Evet, ama bu sadece bizim korkularımızın bir yansıması olabilir. Herkesin kafasında bir hikâye uydurması gerekmez!”Sinan, tartışmanın hararetlendiğini fark edip direksiyonda gerildi. “Herkes sakin olsun,” dedi ciddi bir sesle. “Şu an güvende değiliz. Lütfen kavga etmeyi bırakın, yola devam etmemiz gerekiyor.”Bu sırada yağmur daha da şiddetlendi. Sinan tekrar yola çıkmaya karar verdi, yavaşça hareket ederken herkes suskun bir şekilde dışarı bakıyordu. Ancak görüş o kadar zayıftı ki, birkaç metre ileride ne olduğunu bile göremiyorlardı. Tam o sırada, karşı yönden hızla gelen bir aracın farları belirdi. Sinan bir an panikledi; karşıdan gelen araç, yağmur ve karanlık yüzünden kontrolünü kaybetmiş gibiydi. Ege, ani bir çığlık attı: “Sinan, dikkat et!”Sinan, refleksle direksiyonu sağa kırdı. Araba tehlikeli bir şekilde kaymaya başladı, lastiklerin yol üzerinde kayma sesi herkesi irkiltti. Ahmet koltuğuna sıkıca tutundu, Demet Leyla’yı korumak için üzerine kapandı. Sinan, nefesini tutmuş halde direksiyonla savaşıyordu, bir yandan da frene yavaşça bastı. Araba büyük bir manevrayla, dar sokakta neredeyse bir evin duvarına çarpacakken durabildi. Grup, birkaç saniye boyunca sessiz kaldı. Sadece kalp atışlarının sesi ve yağmurun gürültüsü duyuluyordu. Sinan, derin bir nefes aldı ve direksiyonun başında bitkin bir şekilde çöktü. “Hepimiz iyiyiz mi?” diye sordu titrek bir sesle. Leyla, hâlâ Demet’in kollarındaydı. “Evet,” dedi nefes nefese. “Sanırım… İyiyiz.”Ahmet, şaşkınlıkla başını salladı. “Az kalsın bir kaza yapıyorduk,” dedi sesinde şaşkınlık ve biraz da pişmanlıkla. “Sinan, sen olmasan şimdi kim bilir ne olurdu.”Sinan, sırılsıklam olmuş alnını silip arkaya döndü. “Bir daha bu kadar dar ve karanlık bir yola girmeyeceğim,” dedi hafif bir tebessümle. “Ama galiba hepimizi kurtardım.”Ege, kendini toparlayıp koltuğa yaslandı. “Bu gece gerçekten bitmek bilmiyor,” dedi. “Bence bir an önce konağa dönelim. Artık daha fazla macera yaşamak istemiyorum.”Grup, sessiz bir anlaşmayla yola devam etti. Yağmur, sanki onlarla alay eder gibi aniden yavaşladı. Karanlık sokaklar geçildi, köy yollarına tekrar çıkıldı ve sonunda konak uzaktan göründü. Koca, karanlık ve ürkütücü yapı, her zamanki gibi sessizce onları bekliyordu. Araba avluya girdiğinde, herkes derin bir nefes aldı. Sinan, motoru kapatıp direksiyondan ellerini çekti. “Tamam,” dedi gergin bir gülümsemeyle. “Sanırım hepimiz kurtulduk.”Leyla, çantasını kontrol etti ve müzik kutusunun hâlâ orada olduğunu hissetti. Onu çıkardı, kısa bir süre elinde tuttu ve sonra sessizce geri koydu. Demet, Leyla’nın yüzündeki endişeyi fark edip omzuna hafifçe dokundu.“Leyla, içeri girelim,” dedi yumuşak bir sesle. “Burası da garip şeylerle dolu olabilir ama en azından beraberiz.”Leyla, arkadaşlarına baktı ve başını salladı. “Evet,” dedi. “En azından beraberiz.” Grup, arabadan inip konağın taşlı avlusuna adım attığında, havadaki yoğun nem yüzlerine vurdu. Yağmur dinmiş olsa da bulutlar hala karanlık ve tehditkârdı. Konağın kapısı gıcırdayarak açıldığında, içeriye hafif bir esinti doldu. Sinan, bu esintinin getirdiği tuhaf bir koku hissetti; eski ahşap, rutubet ve belirsiz bir çiçek kokusu... Kısa süreliğine birbirlerine baktılar, ardından sessizce içeri girdiler. Ahmet, grubun en sakin görüneniydi. Şöminenin yanına geçip ateşi yakmaya başladı. “Şu şömineyi biraz canlandıralım, ne dersiniz?” dedi neşeli bir sesle. Alevler yükselip odayı aydınlattığında, gölgeler duvarlarda dans etmeye başladı. Ahmet, biraz daha odun ekleyip gruba dönerek, “Hepimiz birer fincan çayı hak ettik,” diye devam etti. “Şu hava bizi gerçekten yordu.”Ege, koltuklardan birine kendini attı ve derin bir nefes aldı. “Hava kötüydü, ama itiraf edin: Arabada tartışmak daha yorucuydu,” dedi hafif bir gülümsemeyle. Sinan, Ege’ye alaycı bir bakış attı. “Belki de sen direksiyonu daha dikkatli tutsaydın, bu kadar gerilmezdik,” dedi. “O dar sokakta neredeyse kaza yapıyorduk!”Ege, ellerini havaya kaldırarak savunmaya geçti. “Benim hatam değildi! Yağmur camı öyle bir kaplamıştı ki karşıdan gelen aracı göremedim.”Demet, onların tartışmasını hafif bir gülümsemeyle izledi. “Sakin olun,” dedi. “Sonuçta buradayız ve hepimiz sağ salimiz. Ama kabul etmeliyim ki… O an gerçekten korktum.”Leyla, Demet’in yanına oturdu ve ona sıkıca sarıldı. “Ben de,” diye fısıldadı. “Konağa döndüğümüzde bile içim rahatlamadı. Bu yer… Garip hissettiriyor. Sanki bizi izleyen bir şey var.”Ahmet, arkadaşlarının korkusunu yatıştırmaya çalışarak güldü. “Hadi ama! Burası sadece eski bir konak. Belki biraz ürkütücü olabilir ama sonuçta bir bina. Hayal gücünüz fazla çalışıyor.”Ege, ayağa kalkıp vitrindeki oyuncak bebeklere bakmaya başladı. “Eğer burası sadece bir bina olsaydı,” dedi, vitrindeki bebeklerden birinin gözlerine dik dik bakarken, “bu bebekler bu kadar ürkütücü olmazdı. Şuna bakın, sanki beni izliyor.”Sinan, Ege’ye yaklaşarak omzuna vurdu. “Kendini korkutuyorsun,” dedi alayla. “Bu gece seninle aynı odada kalmam gerekecek, değil mi? Çünkü bu korkuyla yalnız kalamazsın.”Ege gülerek başını salladı. “Tam tersi,” dedi. “Belki de sen benimle kalmak istersin. Kim bilir, gece yarısı o bebeklerden biri odana girerse ne yaparsın?”Leyla, Sinan ve Ege’nin şakalarına hafifçe gülse de yüzündeki huzursuz ifade değişmemişti. “Bu gece kimse yalnız kalmamalı,” dedi ciddiyetle. “Ben Demet’le kalacağım. Sen de Ege’yle kal, Sinan. Ahmet ise her zamanki gibi yalnız kalmak ister, değil mi?”Ahmet, hafif bir kahkaha atarak başını salladı. “Benim bir korkum yok,” dedi. “Zaten bu gece o kadar yoruldum ki, yattığım yerde uyuyakalırım. Şöminenin sesi bile bana ninni gibi geliyor.”Tam bu sırada, yukarı kattan gelen bir tıkırtı sesi herkesin dikkatini çekti. Ses, eski tahta zeminlerden geliyordu, sanki birisi ağır adımlarla koridorda yürüyordu. Grup sessizleşti, birbirlerine bakıp sesin kaynağını anlamaya çalıştılar. Demet, gergin bir şekilde gülümseyerek elini Leyla’nın eline koydu. “Sadece rüzgâr,” dedi ikna olmaya çalışarak. “Bu eski evde sıkça böyle sesler duyarız, değil mi?”Leyla başını sallasa da gözleri yukarıya dikilmişti. “Rüzgâr mı? Peki ya rüzgâr değilse?” diye fısıldadı. “Bu ses… Bir adım sesi gibiydi.”Ahmet, şöminenin yanından kalkıp yukarı bakarak omuz silkti. “Gidip kontrol edebilirim,” dedi. “Ama bir şey bulamayacağıma eminim.”Sinan, başını iki yana salladı. “Boş ver,” dedi. “Belki de gerçekten rüzgârdır. Hadi, herkes odasına çekilsin. Yarın sabah her şey daha net olacak.”Ege, Sinan’a bakıp göz kırptı. “Sen ve ben aynı odada kalıyoruz, değil mi? Hadi bakalım, korkak Sinan.”Sinan, Ege’nin alayına karşılık gülümseyerek, “Bakalım kim daha çok korkacak,” diye cevap verdi. “Ben mi, yoksa şu bebeklere baktığında ürperen sen mi?”Demet ve Leyla, birlikte kendi odalarına doğru ilerlediler. Leyla, kapı eşiğinde durup arkasına son bir kez baktı. Vitrindeki porselen bebeklerden biri ona göz kırpmış gibi geldi. Gözlerini ovuşturup tekrar baktığında, bebek hareketsizdi. Demet, Leyla’nın yanında durup onu hafifçe dürttü. “Her şey yolunda,” dedi yumuşak bir sesle. “Hadi, içeri girelim.”Odaya girdiklerinde, Demet pencereye doğru gidip dışarıya baktı. Yağmur durmuştu ama gece hala karanlık ve ürkütücüydü. Derin bir nefes aldı ve pencereyi kapattı. “Hava soğudu,” dedi. “Yarın güzel bir kahvaltıdan sonra buradan biraz uzaklaşırız daha sonra da yaşadığımız bu şeylerden bir yazı yazarız belki.”Leyla, yatağa oturup ellerini ovuşturdu. “Bu gece huzursuzum,” diye mırıldandı. “Bu konakta bir şeyler var. Ve ben ne olduğunu anlamak istemiyorum.”Demet, Leyla’nın yanına oturup ona sarıldı. “Her ne olursa olsun, yanındayım,” dedi kararlı bir sesle. “Birlikteyiz ve hiçbir şey bize zarar veremez.”Bu sırada, Ahmet yukarı kattaki odasına girmişti. Kapıyı kapatıp yatağına uzandı. Ama tam gözlerini kapattığı anda, odanın bir köşesinden hafif bir fısıltı duydu. “Hoş geldin,” diyen ince, neredeyse çocukça bir ses… Ahmet, gözlerini hızla açtı ve odanın karanlık köşesine baktı. Ama orada hiçbir şey yoktu. Gözlerini ovuşturup tekrar baktığında, sadece karanlık duvarı gördü. Derin bir nefes alıp kendi kendine güldü. “Hayal görüyorum herhalde,” diye mırıldandı. Ama içten içe bir şeylerin gerçekten ters gittiğini hissettirdi. Her ne kadar arkadaşlarının yanına gitmeyi istese de kendine bu korkularını yenmek için söz verdi. Gece boyunca konak sessiz kaldı. Ama o sessizliğin içinde, gölgeler hareket ediyormuş gibi görünüyordu.

Loading...
0%