Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Dördüncü Bölüm

@ado1nia

Asena ile alışveriş merkezinde yürürken mağazaların vitrinlerinden yansıyan renkli ışıklar gözlerimizi kamaştırıyordu. Onun neşesi her zamanki gibi yüksekti, kollarında birkaç alışveriş poşeti sallanırken konuşmaya devam ediyordu. Ben ise bir elbise askısına bakarken düşüncelerimin arasında kaybolmuştum. Atlas ve o adam kafamın bir köşesinden çıkmıyordu ama Asena’nın heyecanlı sesi beni düşüncelerimden çekip almayı başardı. "Aslında şöyle dörtlü bir piknik yapsak ne güzel olur, değil mi?" dedi, gözleri parlayarak. "Sen, Atlas, ben ve Emre. Ne dersin? Uzun zamandır böyle bir şey yapmadık, hem hava da harika!" dedi, büyük bir hevesle. Bir anlık şaşkınlıkla ona baktım. Asena, Emre ile çıktığı için her fırsatta romantik planlar yapmayı severdi, ama şu an düşüncelerim tamamen başka bir yerdeydi. Piknik mi? Atlas’la mı? Şu an bu fikre sıcak bakamıyordum, ama Asena’nın hevesini kırmak da istemiyordum. Zoraki bir gülümseme takınarak cevap verdim. "Evet, güzel olabilir." Ama aklım hâlâ arabada bulduğum ruj ve Atlas’ın çevresindeki gizemler üzerine odaklanmıştı. O an piknik yapmanın nasıl bir fikir olduğunu bile düşünemez haldeydim. Asena heyecanla devam etti: "Şöyle geniş bir battaniye sereriz, yanımıza biraz sandviç, içecek alırız. Burak da çok iyi bir piknik hazırlığı yapar. Hatta belki Atlas mangal yapmayı seviyordur, öyle bir şey de deneyebiliriz. Nasıl olur sence?" O kadar hevesliydi ki, bana bakarken gözleri ışıldıyordu. Derin bir nefes aldım, onun bu coşkusunu anlayabiliyordum. Ama şu an her şey benim için bulanıktı. Atlas’a olan şüphelerim ve çevresindeki o gariplikler kafamı karıştırmaya devam ediyordu. Yine de Asena’nın mutluluğunu mahvetmek istemedim. "Atlas mangal yapmayı sever," dedim. "Belki ona sorarız." Ama aklım piknikte değildi. Atlas’ın davranışlarını dikkatle izlemem gerektiğini düşünüyordum. O piknik, belki de aradığım bazı cevapları bulabileceğim bir fırsat olabilirdi. Asena bana hevesle bakarken, içimde bir karar belirmeye başladı: Atlas’ın bana anlatmadığı şeyler varsa, bunları bir şekilde öğrenmem gerekiyordu. Asena alışveriş torbalarını düzelterek gülümsemeye devam etti. "O zaman sen biraz düşün, aklını topla en kısa sürede organize edelim!" dedi. "Hepimize iyi gelecek, hem birlikte vakit geçirmek güzel olur." Bir yandan Asena’nın bu heyecanına karşılık vermeye çalışırken, içimdeki şüphe ve huzursuzluk daha da derinleşiyordu. Atlas beni eve bırakmak için aradığında onu kıramamış ve beni alması için beklemeye başladım. Akşamüstü güneş, gökyüzünde turuncu bir ışık halesi bırakırken, Atlas’la eve doğru yürüyorduk. Sessizlik bir süre bizimle birlikteydi, ama düşüncelerim çoktan söylemek istediklerimin önüne geçmişti. Atlas’ın yanındaki sakin tavrına bakarken, içimde büyüyen sorular ve şüpheler beni rahat bırakmıyordu. Çimen kokusu havaya karışmışken, bu rahat akşamüstü anının keyfini çıkarmak istiyordum, fakat kafamdaki düşünceler yüzünden bir türlü odaklanamıyordum.Atlas kolunu omzuma doladı, hafifçe sıkarak bana daha yakın durdu. Yüzünde her zamanki gibi güven veren bir ifade vardı. "Yarın bir şey yapmayı düşünüyor musun?" diye sordu, yanımdan geçen rüzgâr saçlarını hafifçe dalgalandırırken. Benim için tam zamanıydı. "Asena bugün alışverişteyken piknik yapalım mı diye bir şey söyledi. Ne dersin? Dörtlü bir piknik… Sen, ben, Asena ve Emre."Atlas hafifçe başını eğerek düşündü, sonra omuz silkti. "Fena fikir değil aslında," dedi. Sesi sakin, neşeliydi. "Biraz dışarı çıkmak, rahatlamak iyi olabilir. Uzun zamandır birlikte bir şey yapmadık." Gülümseyerek "Belki hafta sonu yaparız ya da yarın" dedim, ama aslında onun tepkilerini izliyordum. Atlas’ın bu kadar rahat ve açık olması, içimdeki şüpheyi biraz olsun bastırmaya yetmiyordu. İçimde bir ses, ona daha fazla soru sormam gerektiğini söylüyordu ama şimdi mi doğru zamandı, emin değildim. "Piknikte neler yaparız sence?" diye devam ettim, yüzüne bakarak. Gözlerim onu dikkatlice izliyordu, en ufak bir işaret, bir değişiklik bekliyordum."Ben mangal işini hallederim," dedi, hafifçe gülerek. "Sandviçler, içecekler alırız. Sen Asena’yla yiyecekleri organize edersin, ben Burak’la yer bakarım. Hava da böyle güzel olursa harika olur." Atlas’ın bu kadar kendinden emin konuşması beni bir anlığına rahatlattı ama içimdeki şüphe hâlâ tam olarak geçmemişti. "Tamam, o zaman hafta sonu için ayarlayalım," dedim, gülümsemeye çalışarak. Ama aklım hâlâ arabada bulduğum ruja ve o atkıdaki yabancı saç telindeydi. Bu kadar rahat olmam ne kadar doğruydu? Ona olan güvensizlik içimi kemiriyordu, ama ne zaman konuşsam, Atlas’ın her zamanki sakinliğiyle karşılaşıyordum. Atlas, konu kapanmış gibi görünerek ellerini ceplerine soktu ve önümüzdeki yola bakarak yürümeye devam etti. Ben ise bu sohbetin, onunla yüzleşmek için bir hazırlık olduğunu biliyordum. İlerideki piknik planı, belki de aradığım cevapları öğrenmek için bir fırsat olabilirdi. Atlas, beni eve bıraktığında, arabanın kapısını kapattığımda onun gülümsemesi hâlâ gözlerimin önündeydi. "Yarın görüşürüz," dedi, son bir kez daha gözlerimin içine bakarak. O sakin, güven verici haliyle arabasına geri bindi ve yavaşça uzaklaştı. Onun arabası gözden kaybolana kadar bakakaldım. Ne yapmam gerektiğini düşünmekten bir an olsun kurtulamıyordum. İçimdeki karmaşa gitgide büyüyordu. Kapıyı açıp eve girdiğimde, annemin sesi hemen salondan duyuldu. "Hoş geldin kızım, nasılsın? Atlas’la nasıldı?" Onun sıcak sesini duymak içimi biraz olsun rahatlatsa da, zihnimde Atlas’la ilgili düşünceler hâlâ karmaşık bir yumak gibiydi. Ona hafifçe gülümsemeye çalışarak, "İyiydi anne, her şey yolunda," dedim. Ama sesimdeki o belirsizlik, annemin dikkatinden kaçmamıştı. "Bırak da bir sarılayım kızım," dedi annem, yanına çağırarak. Sarıldığımda onun güven verici kokusunu içime çektim. Annem her zaman benim için bir sığınaktı. Babam ise televizyonun başında, göz ucuyla bana bakarak, "Her şey yolunda mı?" diye sordu. "Evet, baba, her şey iyi," dedim ama bu sözleri bile kendimden emin bir şekilde söyleyemiyordum. Kafamdaki düşünceler o kadar yoğundu ki ne söyleyeceğimi bile bilmiyordum. "Biraz dinleneceğim," diyerek hızla odama yöneldim. Kendimi kapalı bir alana atma ihtiyacı hissediyordum. Kapıyı kapatıp yatağıma attığımda, tüm vücudum yorgunlukla dolmuş gibiydi. Tavana bakarken, düşüncelerim bir sel gibi zihnime hücum etmeye başladı. Ruj… Atkı… O yabancı saç teli… Arabada bulduğum o ruj neden benimkine bu kadar benziyordu? Neden her şey tam olarak örtüşüyordu ama aynı zamanda tuhaf bir şekilde birbirini tutmuyordu? Atlas’ın bu kadar sakin ve rahat olması… Her zamanki gibi güven verici hali bile beni artık rahatsız etmeye başlamıştı. Beni kandırıyor olabilir miydi? Kafamın içinde düşünceler birbiri ardına çarpışıyordu. Atlas’a güvenmeyi çok istiyordum, ama şu an bu mümkün müydü? Aklımda beliren o saç teli… Benimkine benzemeyen ince, açık renkli bir saç… Rujun yabancı olması, ardından gelen bu işaretler beni derin bir endişeye sürüklüyordu. Yatağın içinde kıvrıldım, yorganı biraz daha sıkı sardım, ama içimdeki soğukluk gitmiyordu. Kendime defalarca "belki yanlış anlamışımdır" demek istesem de, her şey gözümün önünde netleşiyordu. Bir şeyler ters gidiyordu ve bunu çözmek zorundaydım. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte yataktan kalktığımda, gece boyunca döndüğüm düşünceler hâlâ zihnimi meşgul ediyordu. Ama bugün, her şeyden uzaklaşıp biraz nefes almak için güzel bir fırsat olacaktı. Piknik için hazırlık yapmanın beni meşgul edeceğini biliyordum ve biraz olsun zihnimi dinlendirmek istiyordum. Atlas’ın rahat tavırlarını hatırlayıp, şüphelerimi bir kenara bırakmaya çalışarak kendimi mutfağa attım. İlk iş olarak piknik için neler götürebileceğimi düşünmeye başladım. Dolabı açıp içerideki malzemelere göz attım. Sandviç hazırlamak her zaman iyi bir seçimdi; hem kolay hem de herkes severdi. Birkaç parça peynir, domates, salatalık ve marul aldım. Hemen ekmekleri dilimleyip, içlerine peynir ve taze sebzeleri yerleştirdim. Sandviçlerin üzerlerine ince ince zeytinyağı gezdirirken, anılar aklıma geliyordu. Atlas’la yaptığımız önceki piknikler, birlikte geçirdiğimiz o güzel günler... O an, aklımdaki soruları bir kenara bırakıp bu anın tadını çıkarmaya çalışıyordum. Bir yandan ellerimle yiyecekleri hazırlarken, bir yandan da düşüncelerim bana eşlik ediyordu. Atlas’ın üzerindeki o ince atkı, ruj... Tüm bu detaylar beynimi kurcalıyordu, ama bugün bunlara odaklanmak istemiyordum. Sandviçleri hazırladıktan sonra küçük plastik kaplara meyveler doğradım. Üzüm, çilek, elma dilimleri… Hepsi taze ve renkli görünüyordu. Pikniğin renkli ve canlı olması beni heyecanlandırıyordu. Her şeyi kusursuz yapmak istiyordum. Dolapta birkaç içecek aradım, soğuk limonataları ve maden sularını buldum. Bunları da küçük bir soğutucu çantaya yerleştirdim. Sonra sıra atıştırmalıklara geldi. Çekmeceden birkaç paket cips, kraker ve çikolata çıkardım. Her şeyi özenle paketleyip piknik sepetine yerleştiriyordum. O sırada mutfaktaki raflardan gözüm termosuma takıldı. "Biraz sıcak çay fena olmaz," diye düşündüm. Atlas çayı çok severdi. Çayı demleyip küçük termosun içine doldurdum ve bunu da sepetin yanına koydum. Eşyaları yerleştirirken gözlerim yine mutfağa daldı, her bir şeyi eksiksiz hazırlamak bana bir rahatlama hissi veriyordu. Ama içimdeki şüphe hâlâ bir gölge gibi üzerimdeydi. Hazırlıkları bitirdikten sonra, oturma odasına geçtim. Piknik örtüsü dolabın en üst rafındaydı. O eski, kareli örtüyü elime aldım. O örtüde ne kadar çok güzel anımız vardı... Atlas'la birlikte gökyüzüne bakıp sohbet ettiğimiz günler aklıma geldi. Örtüyü katlayıp dikkatlice sepetin üzerine yerleştirdim. Şimdi her şey hazır gibiydi. Yarın, belki de tüm bu soruları bir kenara bırakıp biraz huzur bulabilirdim. Ama içimdeki huzursuzluk, bu güzel günün arkasına gizlenmiş bir gölge gibiydi. Eşyaları kapının yanına dizip derin bir nefes aldım. Gözüm piknik sepetine takılı kaldı. Bunca hazırlığa rağmen aklımdaki düşünceler bir türlü dağılmıyordu. Atlas’ın arabasında bulduğum o ruj ve atkıdaki saç teli... Hepsi bir araya gelince huzursuzluğum büyüyordu. Kendimi bu şüphelerden kurtarmaya çalışsam da her şey yeniden zihnime hücum ediyordu. "Yarın," dedim kendi kendime, "Yarın her şeyi netleştireceğim." Bu piknik belki de sorularıma cevap bulmam için bir fırsattı.

Loading...
0%