Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Tanıtım

@ado1nia

 

Rüzgâr, mezarlığın içinden geçerken bir uğultu bırakıyor, ağaçların yapraklarını hışırdatıyordu. Şehir, yıllardır böylesine trajik bir olay yaşamamıştı. Genç kızın cenaze töreni, şehrin sessizliğine bir ağıt gibi çökmüştü. Herkesin yüzünde derin bir hüzün, gözlerinde yaş, dudaklarında ise boğazlarına düğümlenen kelimeler vardı. Mezarın başında duran beyaz tabut, adeta bir çocuğun masumiyetini yansıtıyordu. Üzerindeki beyaz ve kırmızı güller, kızın yarım kalan ömrünü, saf ve temiz ruhunu simgeliyordu. O güllerin her biri, şehrin sokaklarında dolaşan, hayalleriyle büyüyen ve bir anda yok olan o genç kızı hatırlatıyordu. Tabutun yanında duran papatyalar ve zambaklar, kızın en sevdiği çiçeklerdi. Çocukluğundan beri her bahar, kasabanın çevresindeki tarlalardan papatya ve zambak toplar, onları annesinin vazosuna yerleştirirdi. Şimdi ise o çiçekler, son bir kez onunla birlikteydi. Cenaze törenine katılan kalabalık, birbirine sıkıca sarılmış, destek arıyor gibiydi. Herkesin yüzünde aynı sorular vardı: "Neden o?" "Neden bu kadar erken?" Hayatın adaletsizliği, acı bir şekilde herkesin içine işliyordu. Genç kızın annesi, gözyaşlarına hâkim olamıyor, gözlerini tabuttan ayıramıyordu. Kızını son kez görmek istiyordu ama cesaret edemiyordu. Babası, eşinin elini sıkıca tutuyor, acısını içinde yaşıyordu. O da gözyaşlarını tutmaya çalışıyor, ama yüreğindeki yangın her an daha da büyüyordu. Yan tarafta, genç kızın öğretmenleri ve okul arkadaşları duruyordu. Hepsinin yüzünde derin bir boşluk ve kaybın getirdiği ağır bir üzüntü vardı. Onun okul yıllarındaki neşesi, derslerdeki parlak zekâsı, arkadaşlarına olan sevgisi şimdi sadece anılarda yaşıyordu. Öğretmeni, elindeki mendili sıkıca kavramış, gözyaşlarını siliyordu. Ne söyleyeceğini bilemiyordu; bu kadar genç bir hayatın son bulması, onu da derinden sarsmıştı. Genç kızın en yakın arkadaşı Asena, etrafta kimsenin olmadığına emin olduktan sonra elinde küçük beyaz bir zarfla mezarın yanına yaklaştı. Adımları titrek, gözleri doluydu. Zarfa birkaç kelime yazmıştı ama o an onları yüksek sesle söyleyemezdi. Zarfa son bir kez baktı ve gözyaşları arasında mezarın bir köşesine gömdü. İçinde, genç kızla paylaştığı sırlar, hayaller, pişmanlıklar ve asla gerçekleşmeyecek planlar vardı. O zarfta, onların dostluğunun son bir hatırası saklıydı. "Sonsuza kadar arkadaş kalacağız," demişti bir zamanlar. Ama şimdi, bu sözler yalnızca bir hatıraydı. Emre, sevgilisi Asena’ya destekleyici bir şekilde sarılıp çıkışa doğru yönlendirdi. Yağmur, hafif hafif yağmaya başladı. Damlalar, mezarlığın toprağına düştükçe, sanki genç kızın ardından dökülen gözyaşları gibiydi. Mezarın yanında duran papatyalar, yağmurla ıslanıyor, beyaz yapraklarına düşen her damla, masumiyetin bir simgesi gibi parlıyordu. Toprak, genç kızın bedenini sarıp sarmalayacak, onu bu dünyadan alıp götürecekti. Ama onun anısı, kalplerde yaşamaya devam edecekti. Cenaze töreni, ağır ve acı bir sessizlik içinde sona erdi. Herkes, mezarın başında son bir kez durup veda etti. Kimileri dua etti, kimileri ise sadece sessizce bekledi. Kızın sevgilisi Atlas ise usul usul mezara baktı, yanına yaklaştı ve kimsenin duyamayacağı bir şekilde yaptığı şeyler için özür diledi. Daha sonra kendini toparladı ve arkadaşlarına katılıp oradan ayrıldı. Bu şehir, bir daha asla eskisi gibi olmayacaktı. Genç kızın yokluğu, herkesin üzerinde bir gölge gibi duracak, hafif bir rüzgâr estikçe, onun anıları tekrar tekrar hatırlanacaktı. Fakat Emre, Atlas ve Asena her hareketlerinin izlendiklerinden ve bu süreçten sonra başlarına geleceklerden habersizlerdi.

Loading...
0%