Yeni Üyelik
3.
Bölüm
@adoranightt

 

Bir bölümü atarken bile anam ağlıyo umariz burasi gelisir kitappad sizi seviorum (caresizlik)

Rumseysa sevmiom seni ve artik benm de ihtiyaclarim var yeni arkadaslarla konuscam bb♡♡

Bu arada kizlar oy verirseniz cok mutlu olurum bu kitabin yukselmesi beni gerçekten mutlu eder.

Sizleri seviorumm💖💖💖

◇◇◇

"Anne ben masaları sildim. Bulaşık da kalmadı. Gidelim artık." Dedim sabırsız bir şekilde.

"Tamam kızım acele etme, bak gidiyoruz." Dedi gülerek. Elindeki anahtarları salladı.

Hemen dışarı çıkarak annemi beklemeye başladım. Elimde tuttuğum etli yemeği bizim süslünün mama kabına koydum. Süslü hemen yanıma gelerek mama kabından yemek yemeye başladı. Başını okşayarak yemek yemesini izliyordum.

Annem lokantadan çıkarak kapıyı kilitleyip, kepengi indirdi. Etrafıma baktığımda ileride siyah bir araba durmuştu. Gözlerimi kısarak o arabaya baktım. Bugün Ahuzar hanımın evlerinde olan arabalara benziyordu. Arabanın içi görünmüyordu. Fakat rahatsız olmuştum.

"Kızım hem eve gitmek için acele ediyorsun. Hem de süslüyle oyalanıyorsun." Dedi annem.

Odaklandığım arabadan gözlerimi çekerek anneme baktım.

"Anne süslü çok acıkmış, yemek verdim o kadar." Dedim ayağa kalkıp ellerimi silkeledim.

"Kızım ne acıkması? Süslü senin merhametli olduğunu biliyor. Kendini acındırıyor sana sadece. Bak ne kadar şişman olmuş. Kısırlamasaydık hamile olduğunu düşünürdüm." Dediğinde süslüye baktım.

Az biraz şişmandı ama o kadar da değildi canım. Sarı tüylü afet gibi kızdı benim kedim. Bu sene kısırlaştırmıştık. Üç kere doğum yapmıştı. Veteriner sık doğum yaparsa hasta olabileceğini söylemışti. Bu yüzden hemen kısırlaştırmıştık. (Benim şişko kedim varis erkek. Ve cok obur.)

"Ama anne sadece biraz boğazına düşkün. Hem şişman deme ona, alınıyor." Dedim annem yanıma gelip alayla gülümsedi.

"Bak bir alınıyor mu? Hala bizi takmadan yemeğine devam ediyor hanımefendi." Dedi omzumu tutarak beni yürütmeye başladı.

"Anne bence sen süslüyü kıskanıyorsun." Dediğimde bana sahte bir sinirle baktı.

"Ben mi seni kıskanıyor muşum? Beni kuaförün kızı Sevim'den kıskandığını unutma güzel kızım." Dedi yanağımı öperek. Ters ters baktığımda kahkaha attı.

"Yine sen kazandın anneciğim." Dedim.

Annemi kuaförün kızı Sevim ile gülüşürken gördüğümde delirecek gibi olmuştum. Annemle bilerek yakın olmuştu Sevim denen kız. Çünkü anneme yakın olduğumu biliyordu.

"Ben her zaman kazanırım güzel kızım." Dedi kapıyı açarak gözleriyle evi işaret etti. Ayakkabılarımı çıkararak içeriye geçtim.

"Üzerini değiştirip salona gel. İlaçlarını içmen gerek." Dediğinde odama girerken koridordan anneme bağırdım.

"Tamam anne geliyorum beş dakikaya." Dedim ve odama girdim.

Odam beyaz ve mor renkleriyle döşenmişti. Beyaz yatağım fakat mor yatak örtüm, beyaz halım, beyaz perdelerim, beyaz çalışma masam, etrafı led ışıklarla süslü aynam, tam benim zevkime göre döşemiştim. Şık ve sade bir odaydı.

Odama girip pijamalarımı üstüme geçirdim.

Saçlarımı gelişi güzel ev topuzu yaparak odadan çıktım. Salona girdiğimde annem meyve tabağını önüne almış beni bekliyordu. Annemin kolunun altına girdiğimde bana gülümseyerek şakağımı öptü.

"Önce şu meyveler yenecek sonra ilaç tamam mı bebeğim?" Dedi kucağıma meyve tabağını bırakarak ofladım.

"Anne farkındaysan ben yirmi yaşındayım. Beş yaşında değilim. Hem bebeğim de deme bana." Dedim. Annem kahkaha atarak beni kendine çekerek sarıldı.

"Sen benim gözümde hep beş yaşında, benden kakaolu süt isteyen küçük bebeğimsin." Dedi.

"Seni vazgeçireceğimi pek düşünmüyorum. Bu yüzden tamam senin küçük bebeğin olabilirim. Evet buna katlanabilirim." Dedim anneme gülümseyerek. Annem gülerek göz devirdi.

"Şebek."

"Buyrun benim."

"Bak hala şebeklik yapıyorsun."

"Tamam sustum." Dedim ağzıma üzüm atıp çiğnerken. Meyveleri yediğimde, ilaçlarımı içerek geriye yaslandım.

Annem esneyerek ayağa kalktığında ona baktım.

"Kızım bugün biraz yoruldum ben. Uyumaya gidiyorum. Sen de fazla oyalanmadan uyu. Tamam mı?" Dedi Başımı salladım. Kalbimin sağlığı için uyku düzenimin iyi olması lazımdı. Başımı sallayarak annemi onayladım. Annem yatmak için gittiğinde biraz daha televizyon izleyip ayağa kalktım. Ani bir dürtü ile pencerenin yanına giderek, perdeyi biraz araladım.

Araba halâ ileride duruyordu. İçimde bir huzursuzluk boy gösterdi. Derin bir nefes alarak perdeyi kapatıp odama gittim.

Sadece oradaki arabalara benizyordu. Hepsi o kadardı.

Gözlerimi kapatarak hiç bir şeyi düşünmemeye çalıştım. Nihayetinde kendimi karanlığa bırakarak uyudum.

◇◇◇

Sabah annem başımda durmuş saçlarımı okşayarak beni uyandırmaya çalışıyordu.

"Günaydın güzel kızım, hadi kalk kahvaltı hazırladım bile. Sen de hazırlan gel güzel bir kahvaltı yapalım." Dedi boğuk bir sesle.

Esneyerek oturur pozisyona gelerek anneme baktım. Annemin kızarmış gözlerini gördüğümde kaşlarımı çattım. Kolundan tutarak yanıma oturttum.

"Annem ne oldu! Neden gözlerin kızarmış, ağladın mı sen?" Dedim endişeyle.

"Kötü bir kabus gördüm sadece. Sen endişelenme bunun için biriciğim." Dediğinde yanaklarını tutarak öptüm.

"Anne ne gördün ki rüyanda? Sen normalde kolay kolay ağlamazsın." Dedim üzüntüyle.

Annem benden gözlerini kaçırdı.

"Kızım Kötü bir rüyaydı. Senin de moralini bozmak istemiyorum." Dedi derin bir nefes alarak.

"Anne, benim senden başka kimim var ki? Birbirimizle bu anlarımızı paylaşamayacaksak neden yan yanayız? Hadi anlat annem." Dedim ikna edercesine. Her ne görmüşse kafasına takacak gibiydi. En iyisi annemi ikna etmekti.

Annem sonunda pes etmeyeceğimi anlamış olmalı ki, nefesini üfleyerek anlatmaya başladı.

"Seni birileri benim elimden koparıyordu kızım. Seninle sarılmıştık çiçekle dolu olan bir yerde. Ama seni biri benden alıyordu. Savaşıyordum ama o kişi her kimse benden kat ve kat güçlü biriydi. Seni benden kolaylıkla alıyordu." Dedi yeniden gözyaşlarına boğularak.

Anneme sarılarak sırtını okşadım. Gözlerimin dolduğunu hissetmemle burnumu çektim. Ben çok sulu gözdüm. Hemen her şeye ağlayabilirdim. Bu huyumdan nefret ediyordum.

"Anne bak ben buradayım. Hiç bir yere gitmiyorum. Ben sensiz yapabilir miyim? Biz her zaman birlikte olacağız. Sana söz veriyorum." Dedim yüzünü ellerimin arasına alarak, ıslanmış yanaklarını sildim.

Annem derin bir nefes alarak ayağa kalktı. Gözlerindeki yaşı temizleyerek bana baktı.

"Güzel kızım, sen istemediğin sürece seni kimseciklere vermem. Sen benim her şeyimsin." Diyerek alnımı öptü.

"Aman iyice duygusala bağlattın beni Gece." Dedi sitemle. Kıkırdayarak omuz silktim.

"Hadi bebeğim üzerini değiştirip mutfağa gel." Dedi annem. Başımı salladım.

Annem odamdan çıktığında, elimi yüzümü yıkayarak odama geçtim.

Üzerime pastel tonlarında bir etek ve mavi bir kazak geçirerek aynaya baktım.

Dudaklarıma nemlendirici sürdükten sonra, saçlarımı açık bıraktım. siyah çantamı takıp beyaz spor ayakkabılarımı giydim. Odamdan çıkarak mutfağa girdim.

Masaya oturduğumda anneme gülümseyerek baktım annem bana gülümseyerek göz kırptı. Gülümseyerek kahvaltımı yapmaya başladım.

◇◇◇

"Şu Murat denen çocuk değil mi? Kurtoğlu olandan."

Gece, heyecanla Gülçin'in gösterdiği yere baktı. Murat denen çocuk yayvan bir şekilde banka oturmuş, etrafa sert bakışlar atıyordu. Gece gözlerini kaçırdı. Bu ailede kendisini rahatsız eden bir şey vardı.

"Boşver Gülçin, onlar çok tehlikeli bir aile. Onları merak etmene bile gerek yok." Dedi Gece. Huzursuz olduğu bir konu hakkında konusmak istemiyordu.

"Abisi Arslan Kurtoğlu çok korkunç. Ama Murat o kadar korkunç değil bence." Dedi Gülçin hülyalı bir şekilde Murat Kurtoğlu'na bakarken.

"Bence onların bütün ailesi korkunç." Diye homurdandı Gece.

"Mardinli bir aileler ama işleri için bir süreliğine İstanbul'da yaşıyorlar. Ahuzar hanım oğullarını çok acımasız yetiştirmiş. Hele Arslan Kurtoğlu'nu. Çok acımasız ve gaddar bir adam. Umarım o adamın yanından bile geçmeyiz." Dedi Gülçin. Gece göz devirdi.

"Sana doyum olmaz arkadaşım. Ama benim Serdar hocaya vermem gereken projem var. Sonra da lokantaya gideriz. Tamam mı?" Dedi saçlarını arkasına atarak.

Gülçin başını salladı. "Bekliyorum seni, hem bakalım Ela sultan bize ne yemekler yapmış? Karnımız bayram etsin." Dedi karnını ovalayarak. Gece başını sağa sola sallayarak kıkırdadı.

Üniversiteye girerek Serdar hocanın odasına girerek kapıyı çaldı. İçeriye girerek Serdar hocaya projeyi vererek odadan çıktı. Koridorda seri adımlarla giderken, koridorda biriyle çarpışarak yere düşücekti ki koluna sarılan bir çift kol onu düşmekten kurtardı.

Gece nefes nefese sımsıkı kapattığı gözlerini açarak ondan uzun olduğu adama baktığında şaşırdı. Arslan bey onu düşmekten kurtarmıştı.

Arslan karşısındaki kadına ilk defa dokunduğu için kalbi hızlı atmaya başlamıştı. Kolunu tuttuğu için dibindeydi fakat Gece, Arslan'ın göğsüne zar zor yetişiyordu.

Gece rahatsız olarak kendini çekmek istediğinde Arslan daha çok sıktı. Gece kaşlarını çatarak Arslan beye baktı. Arslan, Gece'nin kolunu sıktığını fark ettiğinde boğazını temizleyerek hiç istemeden, narin ve beyaz olan kolunu bıraktı. Gece anında iki adım geriye giderek Arslan'a baktı.

"Çok özür dilerim Arslan bey, ben biraz dalgındım, bu yüzden sizi farkedemedim." Dedi hafif korku ve mahçuplukla.

Arslan karşısındaki narin kadına baktı. Bir haftadır bu kadını düşünüyordu. Asla aklından çıkmıyordu. Her zaman her yerde aklındaydı. Bugün bir bahaneyle okula gelmiş, onu görmek için türlü bahanelere girmişti.

"Sorun değil, ama bir dahakine dikkatli ol. Sakatlanabilirsin." Dedi. Gece saçının bir tutamını kulağının arkasına sıkıştırdı.

"Daha dikkatli olurum, iyi günler." Dedi. Daha fazla bu adamın yanında kalmak istemiyordu.

Kızın çekingen ve ürkek olması, Arslan'ın canını sıktı. Bu kıza nasıl yaklaşacağını bilmiyordu. Derin bir nefes alarak başını salladı.

"Sana da iyi günler." Dedi gülümseyerek. "Ela teyzeye selam söyle." Dedi. Gece ilk defa güldüğünü gören adama bakarak şaşırdı.

"Söylerim. Tekrar iyi günler." Dedi. Gece giderken arkasında kalan kokuyu koklayan Arslan gülümsedi. Lavanta kokuyordu.

Gece koridordan geçerek lavaboya girdi. Elini yüzünü yıkayarak ensesine su değdirdi. O sırada içeriye gülüşerek gelen kızlara bir bakış atarak önüne döndü.

"Adam ne kadar yakışıklı, esmer, uzun boylu, zengin, güçlü ve mükemmel." Dedi sarışın kadın hülyalı bir şekilde.

"Neden gelmişki buraya acaba? Ben hiç bir zaman burada görmemiştim." Dedi kızıl olan kız.

"Kardeşi Murat Kurtoğlu için gelmiştir. Biliyorsun Murat'ın girmediği kavga kalmadı. Sevdiği kız Nazlı yüzünden bir çocuğun bacağını parçalayarak okulun önüne attı. Belki de bu yüzden gelmiştir." Dedi.

"Nazlı korkudan bahçeye bile çıkamıyor. Ben olsam onun üzerine atlardım. Ama bu tür kızlar istemem yan cebime at misali." Dedi sarışın kız gözlerini devirerek.

"Nazlanıyorlar bir de sinir oluyorum." Dedi kızıl olan.

Gece daha fazla bu muhabbeti duymak istemedi. Nazlı denen kızın, Murat'ı istemediği herkes tarafından bilinirdi. Murat psikopat bir çocuktu. Sevdiği kız sadece karşı cinsle konuşuyor diye okulun ortasında çocuğun yumruklamış, yüzünü dağıtmıştı.

O sahneleri Gece de görmüştü ve kızın adına üzülmüştü. Kim kendisine psikopat bir adamın aşık olmasını isterdiki.

Kendisi asla istemezdi. Bu okuldaki kızlara havalı gibi geliyordu ama hiç güzel bir şey değildi Gece'ye göre.

Okuldan dışarıya çıkarak bahçeye bakındı. Gülçin'in Arslan denen adamla konuştuğunu gördüğünde gözlerini kocaman açtı. Merdivenlerden aşağıya inerek uzaktan Gülçin'e baktı. Gülçin'in bu halini nerede görse tanırdı. Gülçin korkarak konuşuyordu Arslan denen adamla. Gece onlara doğru yürüyerek çekingen bir şekilde Gülçin'e baktı.

"Gülçin annem aradı, bize ihtiyacı varmış." Dedi ellerini ovarak. Gülçin gözleri parlayarak onayladı bu durumu.

"İsterseniz sizi biz bırakalım, hem Ela teyzeye de geldiğimden beri halini hatırını soramadım. Gitmişken sizi de bırakalım." Dedi Arslan yanındaki Murat'a bakarak.

"Hayır teşekkür ederi-"

"Binin. Ve rededilmekten pek hoşlanmam." Dedi sert bakışlarla Arslan.

Gülçin bu sert ve korkunç sesle birlikte hemen arka koltuğa oturduğunda Gece de el mecbur arka koltuğa binmek için elini kulba koymuştu. Ama Arslan'ın konuşması ile bırakmak zorunda kaldı.

"Gece sen öne otur." Dedi.

"Ama kardeşiniz Murat bin-"

"Onun halâ girmesi gereken dersleri varmış." Dedi kardeşi Murat'a yandan bir bakış attı.

Murat sevdiği kızın okuldan çıktığını gördüğünde başını sallayarak yanlarından ayrıldı.

Gece derin bir nefes vererek karşısındaki yapılı adama baktı. Ondan deli gibi korkuyordu ama arabasına biniyordu. Bir de durmadan sözünü kestiği için gıcık da kapmıştı bu adama.

El mecbur arabanın ön kapısını açarak oturdu. Arslan da sürücü koltuğuna oturduğunda arabayı çalıştırdı.

Arslan yanındaki kıza yandan bakıyordu. Gece ellerini önündeki çantaya sarmış, camdan dışarıya bakıyordu. Arslan Gece'yi saatlerce usanmadan izleyebilirdi. Bir haftadır gördüğü kız için bunlar bazı insanlara fazla gelebilirdi. Ama Arslan bu peri kızına mühürlenmişti.

Gece izlenilme hissiyle Arslan'a baktı. Ona garip gözlerle baktığını gördüğünde gözlerini kaçırdı. Elleri titriyordu, resmen katil ve tehlikeli bir adamla aynı arabadaydı.

Arkasındaki Gülçin'e baktı. Gülçin sopa yutmuş gibi dimdik bir şekilde duruyordu. Gülmemek için dudaklarını dişledi. Gece'yi böyle bir ortamda bile güldüren arkadaşı vardı.

Nihayet evlerinin önünde duyduklarında Gece, rahat bir nefes verdi. Resmen stresten ve korkudan ölecekti. Şükürki kendisini garip bir şekilde izlemekten başka bir şey yapmamıştı.

Araba durduğunda hızlı bir şekilde arabadan dışarı çıktı Gece. Gülçin dışarı çıkarak koşar adımlarla lokantaya yürümeye başladığını gördü. Başını sağa sola sallayarak arkasından baktı.

Arslan'a döndüğünde dışarıya çıkmış ona baktığını gördüğünde derin bir nefes aldı. Her baktığında onu gizlemeyerek rahat bir şekilde izlemesinden rahatsız oluyordu. Fakat bunu Arslan'a söyleme cesaretinde bulunamıyordu.

Gece zorlukla gülümseyerek konuştu.

"Teşekkür ederim bizi bıraktığınız için. Annem içeridedir." Dedi ve arkasına dönerek yürümeye başladı.

Arslan derin bir nefes alarak Gece'nin arkasından yürümeye başladı. Ona yakın olmak bile kendini iyi hissettiriyordu. Uzun saçları dalgalanırken burnuna sızan kokuyla derin bir nefes aldı.

Gece içeriye girdiğinde müşteriyle konuşan annesini gördüğü zaman gülümsedi. Çantasını eline alarak annesine adımladı.

Ela hanım kızını gördüğünde gülümseyerek ona yürüyerek sarıldı. Gece annesinden ayrılarak arkasını işaret etti. Ela hanım arka tarafa baktığında kapının başında iki tane siyah giyimli adamla, Arslan bey duruyordu.

"Hoşgeldiniz Arslan bey." Dedi soğukkanlı bir şekilde.

Arslan yanlarında duran kıza bir bakış atarak annesine döndü.

"Ela teyze ne beyi, o kadar elinden yemek yemek yemişliğim var." Dedi sevdiği kızın annesinin ona bey demesini istemiyordu.

"Kusura bakma oğlum ağız alışkanlığı işte. Açsan bir şeyler hazırlayayım." Dedi zoraki bir şekilde gülümsedi.

Ela hanım Arslan'ın buraya gelmesinden rahatsızdı. Keza Gece'nin gözlerinden de rahatsız olduğu belliydi. Hele korumalarının kapının önünde dikilmesi kendisini tedirgin etmişti.

"Aslında olur Ela teyze, özlemişim yemeklerini." Dedi gözlerini etrafta gezdiren Gece'ye bakarak.

"Tamam oğlum, ben şimdi sana en sevdiğin yenekleri hazırlar getiririm." Dedi ve yanındaki kızına döndü.

"Gece kızım hadi sen de önlüğünü giyin, Gülçin'e yardım et." Dediğinde Gece bu adamın bakışlarından kurtulmak için hevesle başını salladı.

Arkasını giyerek önlüğünü giydi. Arkadaşının yanına giderek alayla Gülçin'e baktı.

"Gülçin hanım nasıl da kaçarak toz oldu ortalıktan. Bizim her zaman cıvıl cıvıl olan kızımız Arslan beyin arabasında sopa yutmuş bir tavuk olmuştu." Dedi kıkırdayarak. Gece'nin aklına yeniden o görüntüler geldiğinde kıkırdadı. Çok komik bir görüntüydü.

"Asıl sen kendine bak. Normalde biz senin sözünü kessek cindar çıkarırsın, ama mafya abimiz sözünü kestiğinde bir şey demeden süt dökmüş kedi gibi hemen kabul ettin. Ben miyim şimdi ürkek tavuk?" Dedi kaşlarını çatarak. Tamam biraz hatta deli korkuyordu ama bu kadarda üstüne gelinmezdi canım.

"En azından ben senin gibi korktuğumu belli etmemeye çalıştım. Arabadan inerek popoma vura vura kaçmadım canım." Dedi imalı bir şekilde gülümseyerek Gece.

"Ne yapayım, adam çok yakışıklı tamam, okey. Ama korkutucu, yaptıkları aklıma geldiğinde kaçacak delik aradım. Ya bir de sizin tanıdığınız. Nasıl tanışıklığınız var hayret ediyorum bazen." Dedi gözlerini devirerek.

"Annem Ahuzar hanımın evlerinde bir süre çalışmış. Tabi annemin yemekleri çok sevilmiş. Ama annem işinden ayrılarak kendi iş yerini kurmak istemiş. Ahuzar hanım da arada yemek siparişi verir." Dedi Gece önündeki masanın üzerini silerken.

"Vay, şaşırdım ben, bir de sen tek başına o gün o yemekleri götürdün. Ben de gelirdim ama müfettişler geleceği için her yeri kontrol ediyorduk." Dedi. Biliyordu Gece onunla geleceğini ne kadar korksa da kendisi için her şeyi yapan arkadaşı vardı.

"Ayy! Gece! Arslan Kurtoğlu sana bakıyor. Amanın! Çok yakışıklı ama he!" Dedi yüzünü şekilden şekile sokarak. Gece ofladı.

Sabahtandır izlenilme hissi vardı zaten üstünde. Ne zaman baksa kendisine baktığını görüyordu Gece. Bu artık rahatsız edici olmaya başlamıştı.

"Tamam Gülçin yeter bakma artık. Farkederse rezil oldum diye ağlama sonra bana." Dedi Gece.

"Haklısın ama bakasımda geliyor. Adam manken gibi, boya posa endama bak be. Yürü yiğidim!" Dedi hiddetle. Gözlerini kocaman açarak Gülçin'e baktı Gece.

"Gülçin kendine gel. Annem görse neler olur biliyorsun." Dedi Gece. Elindeki bezi yüzüne atarak güldü. Bu kız deli bir şeydi.

"Ela teyzem de Ela teyzem. Aşk kadınım o benim. Bana hiç bir şey demez bir kere." Diyerek omuz silkti.

"Gece. Bir gelebilir misin kızım?" Gece annesine başını salladıktan sonra elindeki bezi tekrar arkadaşına atarak baktı.

"Bak ben şimdi gidiyorum. Sen de oyalanmadan yap işlerini." Dedi Gece.

"Tamam anneciğim." Dedi Gülçin alayla.

Gece derin bir nefes alarak lokantanın mutfağına doğru gitti.

Annesinin elinde telefonla beklemesiyle, kaşlarını çatarak baktı.

"Kızım sen bu yemekleri Arslan beyin masasına götür. Beni hastaneden aradılar. Ben bir konuşayım olur mu?"

"Ne hastanesi anne. Sen iyi misin?" Dedi Gece endişeyle.

"Benim bir şeyim yok güzel kızım. Seninle ilgiliymiş. Ben de pek bilmiyorum." Dediğinde Gece başını salladı.

Eline tepsiyi alarak sıkıntılı bir nefes alarak doğrularak kapıdan çıktı.

Masaya elleri titreyerek geldiğinde, Arslan beyin tarafından göz hapsinde olması stres olmasını sağlıyordu.

Masanın önüne geldiğinde tepsideki yemekleri masaya yerleştirmeye başladı.

Arslan Gece'nin önüne gelen saçlarından sızan kokuyla derin bir nefes aldı. Gece'yi yanına almamak için zor duruyordu. Her zaman baş ucunda dursun, onun yanında nefes alsın istiyordu.

Ama karşısındaki kadın öyle narindi ki bunu yapmaya korkuyordu. Üstelik kalp hastasıydı. Onu üzmek istemiyordu.

Geldiği noktaya baktı. Birazdan işkence etmek için gideceği yer varken bu küçük kadını düşünüyordu. Ama bu kızı düşünmesi bile kendisini mutlu ediyordu.

Gece kendisine dikkat ve garip bakışlarla bakan adamdan gözlerini kaçırdı. Çok garip baktığı için rahatsız olmuştu. Siyah gözleri zaten kendisini korkutuyordu. Bir de böyle bakması kalbinin korkuyla atmasını sağlıyordu.

"Afiyet olsun." Diye mırıldandı Gece. Geri çekilerek.

Arslan önündeki kızdan gözlerini alamayarak bakmaya devam etti. Naif sesiyle bıcır bıcır konuşması kalbini patlatacaktı.

Gece hala ona bakan adamdan gözlerini kaçırarak boğazını temizledi. Ayakta bekleyen Umut, abisinin bu haline hayretle baktı. Dudaklarını birbirine bastırarak gülmemek için zor durdu. Resmen hayatında bir kez bile kadınlara dönüp bakmayan adam, aşk sarhoşu olmuştu.

"Abi afiyet olsun." Dedi Umut kendine getirmek istercesine.

Arslan Umut'un sesini duyduğunda yandan bir bakış atarak başını salladı. Gece daha fazla burada kalmamak için iyi günler dileyerek arkasını döndü ve yürümeye başladı.

Arslan giden kızın arkasından bakarak konuştu. Dilini alt dudağında gezdirerek gözlerini kıstı.

"Bugün keyfim yerinde Umut. Baybars'ın kafasını kes gönder abilerine. Beni uğraştırma." Dedi soğuk bir şekilde. Umut kaşlarını kaldırarak abisini onayladı. Normalde göndereceği uzuvlarda kendi imzasını atan abisi, şimdi bu işi kendisine devrediyordu.

"Tamam abi. Ben de o iş." Diyerek başını eğdi.

Gece içeriye girdiğinde gülen ve şaşkın annesini gördüğünde kaşlarını çattı.

"Ne oldu anne?" Dedi merakla.

"Ayy kızım hastaneden aradılar. Bu sene hastane ilaç yardımı yapıyormuş hastalara. Ben ilklerde biraz işkillendim ama belge ve projenin belgelerini attılar. Bu sene hasta insanların tedavi masraflarını üstlenen bir iş adamı varmış. Hastanenin sahibi böyle bir iyilik yapmak istemiş." Dedi gözleri dolarak.

Eğer ilaçlara giden para elinde kalırsa kızının istediği ve ihtiyacı olan diz üstü bilgisayarı alabilirdi. Diz üstü bilgisayarı bozulmuştu ve masraflardan dolayı alamamıştı. Bu ilaç desteği maddi olarak rahatlatacaktı Ela hanımı.

"Aaa anne bu çok güzel bir haber. Hem artık kimseye özel yemek de yapıp yorulmazsın." Dedi kıkırdayarak annesine sarıldı.

"Evet öyle kızım. Çok mutlu oldum. Allah yardım eden kişiden razı olsun." Dedi gülerek.

"Evet öyle çok iyi biriymiş." Dedi sevinçle. Hem başka kişilerin ilaçları da alınacaktı. Gece bu yüzden de biraz sevinçliydi.

"Ne oldu neden gözlerinizden mutluluk akıyor?" İçeri giren Gülçin birbirine gülümseyen anne kıza şaşırarak baktı. Normalde birbirlerini çok seviyorlardı ama mutfak köşesinde böyle sevinçle görmemişti.

"Yaa Gülçin gittiğimiz hastaneye bir iş adamı ilaç yardımı yapıyormuş. Benim de ilaç masarflarımızı karşılayacakmış. Bu yüzden çok sevindik." dedi hızlı hızlı konuştu gözleri parlayarak.

"Kız gerçekten mi? Çok sevindim ya! Allah razı olsun kim yardım ediyorsa." Dedi Gülçin sevinçle.

Gece başını sallayarak hemen onayladı Gülçin'i.

"Evet, çok büyük bir iyilik yapıyor. Çaresiz bir sürü insan var. Ama şimdi ne kadar sevinmişlerdir bizim gibi." Dedi dudaklarını birbirine bastırarak. Ela hanım şefkatle kızına sarıldı. Çok merhametli ve narin bir kızı vardı. Kendinden önce diğer hastalar için sevinmişti.

Arslan mutfağın kapısına elini yaslamış sevinçle bıcır bıcır konuşan kıza sarılmamak için zor duruyordu. Kendi için değil de insanlar ve annesi için sevinen kıza gittikçe daha fazla bağlanıyordu. Gece'yi mutlu etmek kendisine o kadar mutlu etmişti ki utanmasa kahkaha atacaktı çocuklar gibi.

Derin bir nefes alarak geriye çekilerek dudaklarını ısırdı. Arkasına dönerek lokantadan dışarıya çıkarak korumaların açtığı arabaya bindi. Derin bir nefes alarak kafasını arkaya attı.

"Umut Gece'ye belli etmeden uzaktan korumalar izlesin. Ne olur ne olmaz tamam mı?" Dedi damarlı ve dövmeli eliyle saçlarını dağıtarak.

Ne olur ne olmaz Gece'nin korunmasını istiyordu. Ona kimse zarar veremezdi lakin içi bu şekilde rahat olabilirdi.

"En iyi adamlarımız görevlendirilecek abi merak etme. Yengenin de ruhu duymaz." Dedi Umut başını eğerek. Abisi aşık olmuştu bakışlarından ve hareketlerinden belliydi. Ama kız ona göre bir kız değildi. Narin ve ürkek bir kızdı. Abisinin yüzüne korkarak bakan biriydi. Ama bunu abisine söylerse kötü bir dayak yiyebilirdi. Bu yüzden sustu.

"Asaf'ın mekanına sür ne zamandır uğramadım. Hem dertleşmem gereken konu birikti." Dedi sıkıntıyla bir nefes alarak.

"Emrin olur abi." Dedi Umut arabayı sürerken.

Yarım saat sonra istediği yere geldiğinde arabadan inerek nostaljik olan cafe tarzı olan mekana girdi.

Her yerde Ferdi tayfur, Bergen, aşık Veysel, ve birçok sanatçının posterleri bulunuyordu. Büyük duvarda boydan boya kitaplar vardı. Masalar yuvarlak ve orta boydalardı. Radyoda çalan Neşet Ertaş'la tam huzur kokan bir mekandı.

"Vay vay vay Arslan kardeşimiz gelmiş, hoşgelmiş. Sen buralara uğrar mıydın?" Dedi Asaf elindeki sigaradan çekerken.

"Biliyorsun kardeşim, bir aydır Mardinde işlerim vardı." Dedi Asaf alayla karşısındaki adama baktı.

"Biliyorum kardeşim. Biliyorsun benim her şeyden haberim olur. Meydanda adam doğramışsın. Bir ara hatırlatda bana güzel bir et yemeği yap bari." Dedi başını sağa sola sallayarak. Arslan acımasız bir adamdı ama meydanda adam doğramak da garipti.

"Ne yemeği Asaf." Dedi Arslan yüzünü buruşturarak. "Bana ihanet edenin sonu ölümdür bilirsin." Dedi omuz silkerek. Kenardaki koltuğa yayvan bir şekilde oturdu. Asaf sessiz kaldı. Haklıydı bir nevi. Onların dünyalarında ihanetin affı olmazdı. Sonu ölümle biterdi.

Asaf eline meze dolu tepsiyi alarak masaya dizdi. Masaya rakıyı da koyduğunda Arslan'a baktı.

"Senin bana anlatman gereken daha farklı şeylerin var gibi. Hadi gel de dertleşelim." Dedi sandalyeye oturarak. Gözlerinden anlamıştı. Kardeşinin farklı bir derdi vardı.

Arslan yerinden kalkarak sandalyeye oturdu. Önündeki rakıdan büyük bir yudum alarak sıkıntılı bir soluk aldı.

"Bir kadın var, küçük, narin, merhametli, iyi kalpli ama ürkek. Bir haftadır her an aklımda. Başına kötü bir şey gelir diye aklım çıkıyor. Kokusu...bana huzur veren tek şey. Çıkarsızca sevdiğim tek kişi o masum kız. En güzel gülen bir kadın. Bu evrende ondan başka mucize yok gibi." Asaf'a baktığında düz bir şekilde bakıyordu. Gözlerini kaçırdı.

"Bana bunları bile söyleyen bir kadın var aklımda." Dedi rakı bardağını başına dikerek.

Asaf karşısındaki adama baktı. O da sevda denen illete bulaşmıştı. Arslan'ın birine bu zamana kadar dokunmak değil, göz ucuyla birine baktığını bile görmemişti. Başını sağa sola sallayarak Arslan'ın bardağını doldurdu.

"Sen sevdalanmışsın kardeşim. Hayırlı olsun. Umarım sevdanın karşılığı vardır." Dediğinde Arslan acı bir şekilde gülümsedi.

"Haberi bile yok. Bana bakarken gözlerinde korku var. Sanki ürkek bir kuş avuçlarımda. Çok sıkarsam ölür. Ama gevşetirsem de kaçıp uçacak gibi. Bilmiyorum Asaf, sadece bu kadar kısa bir zamanda nasıl bu hale geldiğimi bilmiyorum." Dedi başını ellerinin arasına alarak.

Asaf karşısındaki adama anlayışla baktı. O da bir zamanlar bu durumdaydı. Ama sevdiği kadın onu ortada bırakana dek. Asaf sevda kitabını kapatmış tozlu rafa kaldırmıştı. Ne kimseyi üzer, ne de kendi üzülürdü. Böyle iyiydi, kimseye gerek yoktu.

"Arslan sevda ansızın hiç beklemediğin bir anda gelir. Kime aşık olacağını bilemezsin. Sen de bilemezdin kime aşık olacağını. Ama aşk güzel şeydir be oğlum bak kendine. Evin olmuş bu kız senin bu kısacık zaman da. Çünkü bir insanın evi kalbinde taşıdığı insanın dizinin dibidir." Dedi Asaf.

Arslan Asaf'a baktı. Haklıydı. Arslan kendi seçmemişti seveceği kişiyi lakin seçse de yine Gece'yi severdi.

"Hem bak yengemizi nasıl sevdiysen romantik öküz olmuşsun." Dedi Asaf alayla. Arslan sırıtarak elindeki bardağı çevirdi.

"Ohoo sinirlen diye ne dedim bir de sırıtıyorsun. Kardeşim sen Mecnun olmuşsun." Dedi Asaf. Normalde şimdi kalkıp boğazına sarılması lazımdı. Arslan daha fazla özel hayatını konuşmamak için konuyu değiştirdi.

"Leonardo ne yapıyor? Bu aralar hiç ses seda yok." Dedi kaşlarını çatarak. Bu aralar gerçekten de fazla konuşmamışlardı.

Asaf sıkıntılı bir nefes vererek arkadaşına baktı.

"Aşık olmuş Mir." Dedi.

"Leonardo aşık olmaz Asaf. Hem aşık olsaydı. Pat diye nikahı basardı. Biliyorsun acımasız piçin teki." Dedi siyah kaşlarını çatarak.

"Kız aşık değilmiş, ondan kaçmak için elinden geleni yapıyormuş. Korkarım ki Leonardo'yu zor günler bekliyor. Hem kıza da yazık. Karışmak istiyorum ama Leonardo benim kardeşim." Dedi hüzünle gülümseyerek.

Arslan kaşlarını çattı. Leonardo acımasız bir adamdı. Küçükken işkence merkezinde tanışmış sıkı dost olmuşlardı. O zamandan beri ayrılmamışlardı.

"Leonardo. Bizim Leonardo mu aşık oldu Asaf?" Dedi şakaklarını ovalayarak. Bir aydır ortalıkta yoktu ama kardeşi neler yaşamıştı.

"Aynen öyle kardeşim. Kıza delicesine bağlanmış. Normal bir aşk değil onunkisi." Dedi arkasına yaslanarak.

"Gidelim yanına Asaf. Destek olalım." Dedi sıkıntıyla. Arkadaşı ne hale gelmişti.

"Yanına gittim, ama karışmama izin vermedi. Eğer durumlar karışırsa el atarız. Ama şimdi karışırsak işler daha beter olur." Dedi iç çekerek.

Arslan bir şey demeden sessiz kaldı. Leonardo onun kardeşi gibiydi. Nasıl bu hale geldi bilmiyordu. Zaten bu aralar işler yüzünden doğru düzgün görüşemiyordu.

Mesaj sesiyle cebindeki telefonu çıkartarak ekrandaki mesaja bakarak sırıttı.

Umut: Abi baybars işi tamam.

Asaf "Ne oldu lan?" Diye sordu.

Arslan telefonu cebine koyarken cevapladı.

"Baybars'ın kafasını hediye olarak gönderdim adamlarına. Artık kim lider, kim köpek anlamışlardır." Dedi korkunç bir şekilde sırıtarak.

Asaf kaşlarını kaldırdı.

"Normalde böyle işleri sen yapardın. Adamlarına yaptırmazdın. Ne oldu da adamlarına yaptırdın?" Dedi cebinden sigara çıkarıp Arslan'a uzattı. Arslan sigarayı alarak ucunu pahalı duran zipposuyla ateşledi.

"Benim kızı izliyordum. Bir de bana o küçük elleriyle yemek servis ediyordu." Dedi aklına Gece'nin gelmesi ile daha da keyiflendi. Zaten aklından çıktığı mı vardı?

"Oğlum senin aşık olmuş halin de çekilmiyor ha." Dedi yüzünü buruşturarak. Kardeşinin aşık olmasına sevinmişti. En azından kızdan bahsettiği zaman sahici bir şekilde gülümsüyor, gözleri parlıyordu. Bazen duygusuz olduğunu düşünüyordu. Ama şimdi sevdiği kadından bahsettiğinde gözlerinden aşkının büyüklüğü belli oluyordu.

Arslan cevap vermeden önündeki kadehe bakmaya devam etti. Belki bugün sevdiği kadını son bir kez görebilirdi. Bu yüzden ayağa kalkarak son kez çektiği sigarayı, kül tablasında ezerek ceketini aldı.

"Benim gitmem gerek Asaf'ım. Bir işim çıktı." Dedi yandan bir şekilde bakarak.

Asaf başını sallayarak onayladı.

"Kendini çok özletme Arslan." Dediğinde Arslan omzuna sert bir şekilde vurarak mekandan çıktı.

Arabasına binerek sevdiği kızın evinin önüne geldiğinde derin bir nefes aldı. Yine her zamanki gibi dışarıda beslediği kedisinin başını okşuyordu. Bu merhametli kadın için yapamayacağı şey yoktu.

Az bir süre sonra Gece ayağa kalkarak evine doğru giderek gözden kaybolduğunda. Arslan sevdiği kadını yanına almamak için içinde büyük bir savaş veriyordu.

◇◇◇

Loading...
0%