@adoranightt
|
oy sınırı || 50 Takip ederseniz sevinirim balli borek bacılar💕💖 ◇◇◇ Arslan'ın arabası lokantanın önünde durduğunda emniyet kemerimi çıkardım.
Arslan bana dönmüş bir şekilde duruyordu.
"Seni aradığım zaman açılacak telefonun tamam mı?" Dedi kaşlarını çatarak,ofladım.
"Tamam Arslan bey, şimdi izin verin de gideyim." Dedim sabırsızlıkla.
Arslan kaşlarını çatarak sakin tutmaya çalıştığı sesiyle konuştu.
"Bana sizli bizli hitap etme Gece. Ayar oluyorum." Dedi.
"Ama ben böyle rahat ediyorum. Yani siz benden yedi yaş büyüksünüz. Aslında abi demem gerekir ama-"
"Gece!" Aniden bağırdığında irkildim. Derin bir nefes alarak sakin ses tonuyla konuştu. "Güzelim. Kapat konuyu sinirlenmeye başladım." Dedi. Kendini zor tuttuğu belliydi.
"Ben kötü bir şey demedim ki. Sadece düşüncem -ki bu haklı bir düşünce bence- dile getirdim o kadar." Dediğimde şakağını ovaladı.
Benim hayatıma müdahalede bulunan adamı daha da sinir etmek için konuşmaya başladım. Katil olduğunu iki dakikalığına göz ardı ettim.
"Tansiyonunuz düşmüş olabilir Arslan bey. Malum biraz yaşınız ileride." Dediğimde hışımla bana döndü. Cama yapışarak korkuyla gözlerimi kırpıştırdım. Çok korkunç duruyordu.
"Bak Gece, tekrar ediyorum ben yirmi yedi yaşındayım. Bana yaşlı muamelesi yapma. Deli etme beni."
"Sen zaten delisin." Diye ağzımın içinden soylendim.
"Bir şey mi dedin bebeğim?"
"Bana böyle hitaplar söylemeyin lütfen rahatsız oluyorum."
"Sen benim sevgilimsin Gece. Hayatımda ilk defa bu sözleri sana söylüyorum. Ama emin ol bilerek söylemiyorum. Kendiliğinden çıkıyor ağzımdan."
"Çıkmasın o zaman, benim rahatsız olduğumu görmüyor musunuz?"
"Senin bana böyle bakman nasıl beni rahatsız ediyor olsa bile ben bir şey demiyorum. Sen de rahatsız olmamalısın."
"Ben size nasıl bakıyormuşum?"
"Korkuyla. Bana korkuyla bakıyorsun."
"Peki size böyle bakmakta haklı değil miyim? Siz mafyatik birisiniz. Hem mardinde acımasız bir ağasınızdır." Dedim alayla.
"Evet, ben Mardin de ağayım. Bir süreliğine buradayız." Dedi ciddi bir şekilde.
"Oh iyi o zaman. Artık siz gittiğiniz zaman ben de sizden kurtulurum."
"Sen benim gelinim olacaksın güzelim. Mardin'e seninle gidecek, orada kırk gün kırk gece düğün yapacağım." Dediğinde hayretle ağzım açıldı.
"Git kendinle evlenecek başka bir kadın bul. Seni seven ve seninle yaşları yakın olan bir kadın."
"Benim evleneceğim kadın karşımda duruyor. Çocuklarımın annesi, evimin ve kalbimin sultanı." Dediğinde ona bakmaya başladım.
"Peki bundan benim haberim var mı?"
"Evet şimdi oldu." Dedi gözlerindeki parlaklıkla. Sanki bir çocukla konuşuyordu. Öyle keyifli ve sakin cevaplıyordu.
"Biz seninle en çok ne oluruz biliyor musun?"
"Ne oluruz?"
"Davalık oluruz. Ben seni dava ederim ve davalık oluruz." Dedim homurdanarak.
"Biliyorsun ki polisler bile benimle çalışıyor güzelim. Yani beni dava edemezsin. Ama eğer çok heves ettiysen davalık oluruz. Senin için bunu da yaparım." Dedi göz kırparak.
Derin bir nefes aldım. Evet polisler bile bu adamlaysa ben ne yapacaktım bilmiyordum.
"Tamam Arslan bey, artık gidebilir miyim? Annem daha fazla merak etmesin." Dedim moral bozukluğu ile.
Arslan içli bir nefes alarak elimi tuttu. Kaşlarımı çatarak elimi çekmeye çalıştım. Elime kalın dudağıyla öpücük konudrarak elimi serbest bıraktı.
Bana yine garip bir ifadeyle bakmaya başladı gözlerimi kaçırdım. Bana her bu ifadeyle baktığında kendimi kötü hissediyordum. Rahatsız hissediyordum.
Dövmeli eliyle dudağının kenarını kaşıdı.
"Ben böyle bir adam değilim Gece. Ben acımasız, gaddar, senin tabirinle kötü, katil bir adamım. Ve emin ol ki sadece bir hatanda..." dedi parmağını havaya kaldırarak salladı. "Sadece bir hatanda seni yanıma alırım ve yanındaki kimseyi umursamadan seninle evlenirim. Ve biraz bile pişman olmam." Acımasız sesiyle duraksamadan ve nefretle konuştuğunda titreyen dudağımı birbirine bastırdım.
Yapar mıydı? Yapardı. Çünkü onun acımasızlıklarını duymuştum. Ve böyle giderse duyacak gibiydim.
"Sen...sen gaddar adamın tekisin tamam mı? Sen benim gibi savunmasız bir kızı tehdit edecek kadar kötüsün. Sen ve ailen kötü. Ve ben ne olursa olsun seninle mücadele edeceğim. Sana teslim olmayacağım." Dedim ıslanmış yanaklarımı sildim hırsla.
"Evet ben güçsüzüm, evet ben korkağın tekiyim, evet ben senden korkuyorum." Dedim başımı salayarak. Bana dikkatle bakıyordu. Gözyaşlarıma içi giderek bakıyordu zorba herif.
"Ama ben Gece'yim. Ben Ela korkmaz'ın kızıyım. Selim Korkmaz'ın kızıyım. Babam bana hep ne derdi biliyor musun? 'Nerede mutluysan, nerede huzurluysan orada olmanı sağlayacağım.' Derdi. Ve ben senin yanında huzurlu ve mutlu değilim." Dedim yanımdaki siyah çantamı koluma takarak ona baktım.
"Ve sen bunu unutma Arslan." Dedim ilk defa resmi bir şekilde ismini söylememiştim. Ve bu onun gözlerinde parıltıya neden olmuştu. "Ben babamın kızı, annemin savaşçısıyım. Benim etrafıma zarar verirsen seni yakarım." Dedim ciddiyetle.
Arslan'ın dudaklarında tebessüm belirdi. Ama tehlikeli bir tebessümdü.
Bana yaklaşarak dibime kadar girdi, nefesini hissedecek kadar dibime kadar girdiğinde rahatsız oldum fakat gözlerimi gözlerinden çekmedim.
Gözlerimiz birbirine kenetlenmiş bir şekilde birbirine bakıyordu. Büyük ve dövmeli elini yanağıma değdirerek korkunç bir şekilde fısıldadı.
"Yangınsan yanalım hiç sıkıntı değil yavrum. Yeter ki yangınım sen ol." Dediğinde elimi yanağındaki elinin üstüne koydum.
Elim elinin üstünde baya beyaz ve küçük kalmıştı. Bu durum canımı sıktı.
"Yangın değilim ben, asla da olmam. Ama damarıma basarsan da sana etmediğimi bırakmam." Dedim nereden geldiğini bilmediğim cesaretle.
Arslan bana hayranlıkla bakmaya başladığında dudaklarım aralandı. Arslan'ın siyah gözleri gözlerimden ayrılarak aralanmış dudaklarıma değdi. Yutkunarak dudaklarıma bakmasıyla kaşlarımı çattım.
Elinin üstündeki elimle yanağımdaki elini çekerek geriye yaslandım. Arslan'ın bana halâ aynı şekilde bakmasıyla gözlerimi kaçırdım. Sapık mıydı neydi?
Daha fazla burada durmak istemeyerek kapıyı açtım ve arabadan indim. Kapıyı kapatırken Arslan'ın bana göz kırptığını gördüm. Kaşlarımı çattım.
Kapıyı kapatarak ileride duran lokantaya yürümeye başladım.
Lokantanın önüne geldiğimde omzumun üzerinden arkama baktım. Araba halâ aynı yerde duruyordu.
Oflayarak hala açık olan dükkana girdim.
Girdiğimde Gülçin, Nazlı ve annemin bir masada konuştuklarını gördüm. Müşteri yoktu içeride.
Annem stresli bir biçimde masada parmaklarıyla ritim tutturmuştu. Muhtemelen beni bekliyordu.
"Ben geldim." Diye hafif yüksek sesle konuştum.
Konuştuğum gibi annem ayağa kalkarak hızla yanıma gelerek bana sarıldı. Annem derin bir nefes alarak benden ayrılarak yanağımı okşadı.
"Aç mısın güzel kızım? Bir şeyler hazırlayayım mı?" Dediğinde gülümseyerek başımı sağa sola salladım.
"Hiç aç değilim anne."
"Peki bebeğim, ilaçlarını içmeyi ihmal etmedin değil mi?"
"Anne ben ne zaman ihmal ettim ilaç içmeyi. Tabiki de içtim ilaçlarımı."
"Tamam bak gel arkadaşların seni bekliyordu. Hem çay içersiniz sıcak sıcak. Dur ben getireyim sana hemen, sen de o zamana kadar soluklanırsın." Dedi ve benim bir şey dememe fırsat vermeden mutfağa yürümeye başladı.
Yorgunlukla masaya oturduğumda Nazlı yanımdaki sandalyeye oturarak dolu gözleriyle bana sarıldı. Gülçin'e baktığımda omuz silkerek konuştu.
"Arslan beyin seni neden aldığını sorduğunda her şeyi anlatmak zorunda kaldım." Diye açıkladığında başımı sallayarak Nazlı'nın sırtını sıvazladım.
Nazlı benden ayrıldığında bana üzüntü ve anlayışla bakıyordu.
"Seni çok iyi anlıyorum Gece. Çünkü okulun başından beri senin yeni yeni yaşadığın şeyleri yaşadım. Ama Arslan Kurtoğlu, Murat'tan daha tehlikeli. Hatta kardeşlerin arasında en beteri." Dedi yutkunarak devam etti. "Ben çok üzgünüm." Dedi fısıldayarak.
Gözlerim dolarak kolunu sıvazladım.
"Sen iyi misin peki? O adam sana bir şey yaptı mı?" Dedi Gülçin.
"Hayır yapmadı ama yanında olmak bile korkutucu." Dedim düşünceli bir şekilde.
"Gece peki Tayfun'u gerçekten Arslan mı öldürmüş?" Dediğinde yutkundum.
Bir şey demeden başımı salladım.
"Evet, ben sordum ve bana öldürdüğünü söyledi. Hem de nasıl öldürdüğünü de anlattı." Dedim gözlerimi yumarak.
Gülçin şokla bana bakmaya başladığında Nazlı'ya baktım. Düz bir şekilde ama gözlerindeki hüzünle bana bakıyordu.
Gülçin Nazlı'ya baktı.
"Nazlı sen neden tepki vermiyorsun? O adam resmen birini öldürmüş." Dedi Gülçin inanamayarak.
Gözlerimi devirdim.
"Yani o adamın nasıl biri olduğunu biliyoruz ya Gülçin salağı. Yani birini öldürmek onun için kolay olmalı. Ama tabi bizim için çok korkunç bir olay." Dedim sonlara doğru kısık bir sesle.
"Murat ile bu ölüm meselesi artık bana normal bir şey gibi geliyor. Şey benim yanımda bir adamı jiletle boğazını kesmişti." Dediğinde Gülçin şaşıran nida çıkararak gözlerini kocaman açtı. Benim de Gülçin'den pek bir farkım yoktu.
"Ne? Nasıl?" Dedi Gülçin korkulu bir sesle.
Nazlı sıkıntılı bir nefes vererek konuştu.
"O çocuk eski bir tanıdığımdı ve beni durmadan rahatsız ediyordu. Ailem ben küçükken beni zengin bir ailenin yanında evlatlık gibi bir şey yaparak vermiş. Ama tam evlatlık da değildim. Orada o zengin çiftin çocuğu olmuyordu ve annem olacak kadın beni onların yanına bıraktı. Oradaki çalışan çocuk bunca zamandan beri beni bulmuştu ve rahatsız etmeye çalışmıştı." Dedi gözlerini kaçırarak elleriyle oynamaya başladı.
"Murat öğrenmişti ve benim önümde o çocuğu jiletleyerek öldürdü. Ondan sonra ise onun yaptığı caniliklere alışmaya başladım. Yine de yaptığı şeylerden korkuyorum ama şok olmuyorum." Dedi omuz silkerek.
Dediği şeyleri dehşetle dinlemiştik. Murat böyle şeyler yapıyorsa Arslan'ı düşünemiyordum. Nasıl jiletle bir insanı öldürmüştü bilmiyordum. Hem de seviyorum dediği kızın yanında yapmıştı bu caniliği.
"O çocuğu neden senin yanında öldürdü psikopat?" Dedi Gülçin korkuyla.
Aklımdaki soruyu sormuştu canım arkadaşım. Nazlı içli bir nefes alarak omuz silkti başı hala eğikken.
"O çocuğu öldürdükten sonra, benim yanıma geldi ve bana 'senin kimse canını sıkamaz, rahatsız edemez. Eğer böyle bir şey olursa sonu budur. Rahat olabilirsin artık.' Dedi." Nazlı cümlelerini bitirdiğinde ürpererek yutkundum.
Gülçin "oha." Diyerek geriye yaslandı.
"Gülçin'in dediğinden." Diye mırıldandım.
Nazlı derin bir nefes alarak dikleşti ve omuz silkti.
"Öyle işte, ben artık bu tür şeylere alıştım. Artık pek büyütmüyorum bu olayları." Dediğinde gözlerindeki ifadenin tam tersi olduğunu görüyordum.
Evet alışmıştı ama halâ deli gibi korkuyordu o manyaktan. Ama kendini böyle rahatlatıyordu.
"Peki sen nerede kalıyorsun Nazlı." Dedim merakla.
"Yurtlar beni almıyor. Murat bütün yerleri tehdit etti. İşte bulamıyorum ve bu yüzden..." dedi gözleri dolarak. "Onun benim için tuttuğu evde kalıyorum. Çünkü gidecek hiç bir yerim yok." Dedi ağlamaya başlayarak.
Şokla Gülçin'e baktım. Neler yaşamıştı bu kız böyle?
Ona sarılarak saçlarını okşamaya başladım.
"Gidecek hiç bir yerim olmayınca ve ailem de olmayınca beni daha rahat bir şekilde sahipleniyor." Dedi mırıldanarak.
Kaşlarımı çattım.
"Peki, İstediği zaman geliyor mu evine?" Dedi Gülçin nefretle. Gözlerinde saf nefret vardı.
"Yani evet, ben bazen engellemeye çalışıyorum ama maalesef başaramıyorum." Dedi burnunu çekerek bana sıkı sarılmaya başladı.
"Şerefsiz, haysiyetsiz." Dedi Gülçin sinirle.
Dudaklarımı büzerek düşünmeye başladım. Onu o eve göndermek istemiyordum. Aklıma gelenle gözlerimi parladı. Sevinçle gülümseyerek Gülçin'e döndüm.
"Bizimle kalsan Nazlı." Dedim Nazlı'dan ayrılarak omuzlarını tuttum.
Gülçin bir bana bir Nazlı'ya baktı tebessümle.
Nazlı burnunu çekerek gözyaşlarını sildi elinin tersiyle.
"Nasıl yani? Ben anlamadım." Dedi çatılan kaşlarıyla.
"Benimle, bizimle kal arkadaşım. Benim odamın yanında boş bir odam da var. Orayı senin için döşeriz. Bizimle kalırsın." Dedim heyecanla.
Nazlı başını sağa sola salladı.
"Olmaz Murat sana etmediğini bırakmaz. Sinirden delirir." Dediğinde özgüvenli bir şekilde geriye yaslanarak saçlarımı arkaya attım.
"Haklı olabilirsin, ben güçsüz biriyim. O mafyatik kro bana etmediğini bırakmaz." Dediğimde hüzünle başını salladı. "-dı." Dedim kıkırdayarak.
Gülçin kaşlarını çatarak öne eğildi.
"Ne demeye çalışıyorsun süslü. Anlat bakalım." Dediğinde kaşlarımı çattım ama yeniden gülümsedim.
"Bir, ben süslü değilim. İki Murat kırosu bana bir şey yapamaz." Dedim omuz silkerek.
Nazlı başını sağa sola sallayarak konuştu.
"Her şeyi yapabilir o psikopat Gece. Hele beni elinden alırsan, kontrolü elinden giderse delirir." Dediğinde kaşlarımı kaldırarak 'emin misin?' bakışı attım.
"Bugün Arslan psikopatı nasıl Murat'a git dediğinde sinirlense de abisini dinledi ama." Dedim dudağımı ısırarak.
Gülçin dirseklerini masaya koyarak gözlerini kıstı.
"Eee? Ne demek istiyorsun anlat artık Gece." Dediğinde heyecanlanarak saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım ve öne eğilerek ikisine baktım.
"Yani ben her ne kadar Arslan'dan korksam da o bana aşık olduğunu söylüyor." Dedim gözlerimi devirerek. "Yani ben o adamdan rica etsem senin burada kalman için, beni geri çevirmez ve Murat delirse bile abisini dinler." Dediğimde Nazlı ağzı açık bir şekilde bana baktı. "Abisinin korkusundan bir şey yapmaz. Ya da saygısından, her neyse." Dedim elimi boşluğa savurdum.
Gülçin bana tedirginlikle baktı.
"Emin misin Gece? Murat sana bir şey yapmaz değil mi?" Dediğinde başımı hayır anlamında salladım.
"Hayır, Arslan onu uyarır herhalde." Dediğimde Nazlı düşünceli bir şekilde masaya bakarak konuştu.
"Murat ve poyraz... Aslında her adamı ve etrafındaki insanlar Arslan beye sadık ve saygılılar." Dediğinde Gülçin homurdandı.
"Ya da korkuyorlar." Dedi sinirle gülerek.
"Evet dediğin gibi korkutucu bir adam. Murat bu yüzden sözünden asla çıkmaz." Dediğinde derin bir nefes alarak konuşmaya başladım.
"Tamam işte, ben yarın Arslan ile konuşurum. Büyük ihtimalle beni redetmez. Murat da bu sayede seni daha fazla kişisel alanına giremez." Dediğimde Nazlı bana aniden sarıldı.
"Çok teşekkür ederim Gece. Sizin sayenizde belki de onun acaba bugün beni rahatsız eder mi derdinden kurtulabileceğim." Dediğinde tebessüm ettim.
Bir kadın benim sayemde mutlu oluyordu. Bundan daha güzel ne olabilirdi ki.
"Sen canını sıkma Nazlı'm. Sadece oradan eşyalarını bu eve getireceğiz." Dedim. Aklıma gelenle kaşlarımı çattım. "Hatta neden biz getiriyoruz ki? O mafyatikler getirsinler." Dedim nefretle.
Nazlı ıslak gözleriyle benden ayrıldı. Gözlerindeki yaşları ellerimle silerek gülümsedim.
"Hadi ama o güzel gözlerinden yaşlar akmasın artık." Dedim gülerek.
Nazlı bana ciddiyetle bakarak konuştu.
"Sen ben güçsüzüm ve korkağım diyorsun ya; asla öyle değilsin. Sen benim annemden, babamdan ve o büyük adamlardan daha da güçlüsün. İyisin ve benim için bu kadar çabalayan ilk insansın. Benim ailem bile benim için bu kadar çabalamadı." Dediğinde gözlerimdeki yaşlara rağmen gülümsedim.
Gülçin ayağa kalkarak tepemize geldi ve ikimize üstten sarılarak konuştu.
"O kadar güzelsiniz ki...sizinle gurur duyuyorum." Dedi duygu dolu bir sesle.
Nazlı da burnunu çekerek konuştu.
"Siz benim olmayan kardeşlerimsiniz. İyi ki sizinle karşılaştım. İlk defa kendimi Murat'tan kurtulmasam bile özgür hissediyorum." Dediğinde dudaklarımı büzdüm.
"Benim güzel kızlarım sevgi yumağı olmuşlar ama beni çağırmıyorlar."
Annem dolu gözleriyle üçümüze birden sarıldığında kıkırdadım.
Yanağını başımın üstüne yaslayarak Nazlı'nın başını okşadı.
"Nazlı en sevdiğin renk ne güzel kızım?"
Nazlı anlamayarak anneme baktı ama yine de cevapladı.
"Mavi rengini çok severim." Diye mırıldandığında annem masanın üzerinde duran elimi tutarak derin bir nefes aldı.
"Ne kadar güzel bir renk. Demek ki odanın duvarlarını mavi rengine boyayacağız." Dediğinde Nazlı anneme bakarak dolu gözleriyle gülümsedi.
Anneme baktığımda bana doğru gülümsedi. O dünyanın en güzel annesiydi. Gülümsemesine güneşi sığdıran kadındı.
Yukarıya bakarak gülümsedim. Baba görüyor musun? Her şeye rağmen gülümsüyorum. Beni izliyorsan bunu bil ki seni çok seviyorum. Sen benim küçükken kanayan dizlerimi öperek, kalbimi onaran adamsın. Ve emin ol ki biricik kızının iki tane kardeşi var, annesi var. Üzülme olur mu? Seni çok seviyorum. Huzurla uyu kahramanım.
♧ ♧ ♧
"Gece bebeğim uyan artık? Geç kalacaksın artık."
Başımın okşanması ile gözlerimi kırpıştırarak açtım. Esneyerek bana gülen gözlerle bakan anneme baktım.
Dün gece Nazlı'yı göndermek istemesem de, ne olur ne olmaz gitmek istemişti Nazlı.
Gülçin zaten evi yakın olduğu için hemen yürüyerek gitmişti. Biz de etrafı toplamış, eve gelmiştik. Zaten hemen yaktakta uyuyakalmıştım.
"Bebeğim kahvaltı hazır, üzerini değiştirip gel. Birazdan yan odayı boyamak için gelecekler. Senin evde kalmanı istemiyorum." Dediğinde yatakta oturur pozisyona geldim.
"Anne sen nasıl..." dememe kalmadan annem gülümseyerek sakin bir şekilde konuşmaya başladı.
"Ben anneyim Gece. Hissederim. Nazlı o çok acı çekmiş. Ve siz konuşurken de az biraz bir şeyler duydum. Murat meselesi..." dedi derin bir nefes alarak. "Murat tehlikeli ve ailesi gibi bir çocuk. Nazlı'yı ise sahipsiz görmüş ve bastırmış. Ama artik ben varım. En azından artık ona ablalık ederim." Dediğinde anneme sarılarak konuştum.
"Anne, annem iyi ki benim annemsin. İyi ki babam sana aşık olmuş. İyi ki babama aşık olmuşsun. İyi ki benim ailem olmuşsunuz. Sen benim en büyük şansımsın." Dediğimde annem güldü. Sırtımı sıvazlayarak başımın üstünden öptü.
"Asıl sen iyi ki beni annen olarak seçtin. Bu hayatta benim en büyük şanslarımdan birisin. Baban ve sen benim her şeyimsiniz." Dedi kokusunu içime çekerek gözlerimi yumdum.
Annemi çok seviyordum. O benim bu hayattaki en büyük şansımdı.
"Bu kadar duygusallık yeter benim biriciğim. Şimdi işlerini hallet mutfağa gel kahvaltı edelim." Dediğinde gülerek annemden ayrıldım. Annem yanağımı okşayarak odamdan çıktığında banyoya girerek kısa bir duş aldım.
İşlerimi hallederek dolabımdan kıyafetlerimi seçerek giydim. Bugün pantolon giyesim vardı.

Üzerimi değiştirikten sonra saçlarımı yukarıdan topladım ve yüzümü nemlendirdim. Dudaklarıma lipgloss sürdükten sonra montumu ve çantamı alarak odadan çıktım.
Koridorda telefonumu çıkararak Arslan beye mesaj attım.
Siz: Sizi rahatsız ettiğim için kusura bakmayın lütfen. Fakat sizinle konuşmam gereken bir konu var. Bugün sizinle görüşmem mümkün mü?
Dün arabasından inmeden önce neler demiştim adama. Şimdi ise onunla görüşmem gerektiğini söylüyordum. Bu durum beni rahatsız etse de biricik arkadaşım için her şeye değerdi.
Anında mesaj gelmesiyle kaşlarımı kaldırdım. Telefonun başında mı bekliyordu bu adam?
Arslan bey: Beni hiç bir zaman rahatsız etmezsin yavrum. Sana her zaman müsaitim. Konuşacağın konu her neyse şu an mutlu oldum. Bugün seni okuldan almaya gelirim olur mu?
Siz: Olur. Görüşürüz.
Arslan bey: Görüşürüz güzelim.
Görüldü atarak mesajlaşma uygulamasından çıktım. Yazıyor yazısını gördüğümde direkt olarak çıkmıştım ve pişman değildim.
Mutfağa girerek annemle kahvaltımı ederek okula gitmeye başladım. Bugünü ve Murat psikopatının delirmesini atlatırsam hayat benim için pozitif geçecekti.
♧ ♧ ♧
Ben, Nazlı ve Gülçin bahçeye çıktığımızda arabasına yaşlanmış, kaslı kollarını birbirine bağlamış bir adet Arslan karşımızda duruyordu. Ve bütün herkes ona bakıyordu.
Derin bir nefes alarak Nazlı'ya baktım. Endişeyle bana bakıyordu.
"Bunu yapmak zorunda değilsin Gece. O biraz korkunç duruyor. Boşver." Dediğinde strele. Atkuyruğumu arkama attım.
"Ben ondan korkuyorum ama eninde sonunda zaten benimle görüşmek için bahane buluyor. Hem korkmana gerek yok, emin ol hiç bir şey olmayacak." Dedim rahatlatmak için gülümseyerek.
Nazlı gözlerini kaçırarak başını salladı. Eminim ki o da benimle ve annemle kalmak istiyordu. Bu yüzden bir şey demek de içinden gelmiyordu.
Arslan'a baktığımda doğrularak beni beklemeye başladı. Okulun çıkışına doğru yürümeye başladım. Bu okuldan o adamla asla çıkmazdım. Eğer çıkarsam herkesin ağzından bir laf çıkacaktı.
İlerideki durağa doğru yürümeye başladığımda yanımdaki arabaya baktım Arslan camı açmış sinirli bir şekilde bana bakıyordu.
"Amacın ne Gece? Neden böyle bir şey yaptın diye sormayacağım. Neden yaptığını biliyorum." Dedi derin bir nefes alarak.
Arba durduğunda arabaya yaklaşarak arbaya bindim.
"Bir kafeye gidebilir miyiz?"
Onunla kalabalık bir yerde konuşmak iyi olabilirdi. Ne olur ne olmaz.
Arslan tehlikeli biriydi ve belli olmazdı bana ne yapacağı.
Arslan bana ilgiyle bakarak başını salladı. Öndeki adama baş işareti verdiğinde araba hareket etmeye başladı.
Camdan dışarıya bakarak derin bir nefes aldım.
Nazlı'yı Murat psikopatının elinden kurtaracaktım. Nazlı o adamın elinde heba olmayacaktı.
Geçen dakikaların ardından lüks bir kafenin önüne geldiğimizde arabaların içinden çıkan korumalar etrafı sarmaya başladı.
Kaşlarımı kaldırarak izlemeye devam ettim.
Bir süre sonra dışarıya çıktım. Etrafıma bakarak kafeye doğru yürümeye başladım.
İçeriye girdiğimizde etrafa baktım. Kafe beyaz ve kahve tonları ile dekore edilmişti ve hoş görünüyordu. Ceketimi alan görevliye teşekkür ettiğimde tebessüm ederek ortadan kayboldu.
Cam kenarına doğru yürüyerek masaya oturdum. Ellerimle masada ritim tutmaya başladım.
Derin bir nefes alarak şarkı mırıldanmaya başladım. Belki stresimi alırdı.
"Alışınca...buraya uzakta...kurduğumuz hayaller...eninde sonunda...aşılacak engeller...buraya uzakta."
Etrafıma baktığımda kimse yoktu. Böyle hayat mı olurdu? Her zaman bir yere gittiğinde insanlar olmasa ben garip olurdum.
Camdan dışarıya baktığımda Arslan bağırarak karşısındaki adama bakıyordu.
Esmer teni kızarmıştı, siyah gözleri bana baktığı gibi değildi. Sinirli ve kindar bir şekilde bakıyordu.
Kendini sıktığı için alnındaki ve boğazındaki damarları belliydi. Çok korkunçtu.
Arslan sinirle karşısındaki adama yürüyerek belindeki silahı çıkardı ve adamın başına dayadı.
Büyüyen gözlerim ve açılan ağzımla donakalmış bir şekilde bu korkunç manzarayı izliyordum.
Arslan adama bir şeyler söyledikten sonra tetiği çektiğinde nefesimi tuttum.
Arslan duraksayarak buraya doğru baktı. Ağzının içinden bir şeyler söyleyerek adamlarından birine işaret verdi. Adamın kolundan tutarak götürdüklerinde ağrıyan kalbimi sıvazladım. Bir an o adamı vuracak zannetmiştim.
Derin nefesler eşliğinde önümde duran bardakta duran sudan bir yudum aldım. Gözlerimi yumarak kalbimde oluşan sızının geçmesini bekledim.
Birisi omzuma dokunduğunda irkilerek geriye çekildim.
Arslan dibime kadar girmiş, bana düz bir ifadeyle bakıyordu.
İlk defa gözlerindeki duyguları anlamıyordum ve bu beni tedirgin etmişti.
"Sen iyi misin?"
Arslan duygu barındırmayan bir sesle konuştuğunda yutkunarak başımı salladım.
"E-evet iyiyim." Dedim başımı masaya çevirerek. Daha demin yaptıkları aklıma geldiğinde parmaklarımla oynamaya başladım.
Arslan sinirle bir nefes alarak karşıdaki masaya oturarak başını geriye attı. Şakaklarını ovalayarak bir elini masaya koydu.
Eliyle garsona işaret yaptığında garson hareket ederek içeriye doğru gitti. Dudaklarımı büzdüm.
Sessizlik...
Şuan yaşanan şeydi. Muhtemelen morali baya bozuktu. Ne olmuşsa baya sinirleri bozuktu.
Garson gelerek önümüze kahve ve sıcak çikolata bıraktığında çikolatadan bir yudum aldım.
Arslan önüne gelen kahveden büyük bir yudum alarak bana baktı.
"Nazlı seninle kalabilir."
Arslan'ın konuşması ile gözlerimi büyüterek elindeki kupayı bıraktım.
Ağzımı peçete ile silerek Arslan'a baktım.
"Sen nereden-" Dediğimde elini boşver dercesine salladı.
"Benim her şeyden haberim olur." Dedi sinirle.
Korkuyla bakıyordum karşımdaki adama. Benim sabahtandır anlatmak için düşündüğüm şeyi biliyormuş. Psikopat manyaklar. Bir Poyraz normal gibiydi. Ama o da garipti.
"Murat bana bir şey yapmaz değil mi?"
Arslan kaşlarını kaldırarak geriye yaslandı.
"Eğer sana bir zarar gelirse boynunu kırarım Murat'ın. Ama zaten seni yengesi olarak biliyor artık. Sana bir zarar gelmez. Gelirse sana zarar veren herkesin kökünü kuruturum." Dediğinde içimden dua ettim.
Allah'ım beni bu adamın eline düşürme. Lütfen Rabbim.
777
Sen gerçekten salaksın! Psikopat bir manyağın önünde manifest yapıyorsun! Ben sana ne diyeyim ki
Sen sus manyak iç ses!
"777."
Arslan anlamayarak bana baktı.
"Ne?"
"777, aldım, verdim, kabul ettim, öyle de oldu." Dedim hırsla.
Arslan kaşlarını kaldırdı.
"Gece güzelim sen iyi misin?"
İrkilerek Arslan'a baktım.
"He ne oldu?" Dedim etrafıma bakarak.
Arslan kaşlarını çattı.
"Daha demin sayı söyledin, abuk subuk kelimeler söyledin." Dediğinde gözlerimi kaçırdım.
"Bir şey değil ya. Arada Gülçin ile komiklik olsun diye söylediğimiz şeyler."
"Sen bana komiklik mi yaptın?"
"Ne?! Hayır! Ben sana neden komiklik yapayım ki! Öyle bir anda gelişti!"
"Tamam güzelim. Sakinleş. Anladım zaten." Dedi geriye yaslanarak derin bir nefes aldı ve geriye yaslandı.
"Bir sıkıntın var gibi." Dedim rahatsızca kıpırdanarak.
Arslan camdaki gözlerini bana değdirdi. Bir süre düşündükten sonra konuşmaya başladı.
"Her zamanki işler." Dedi dövmeli eliyle kahvesini yudumladı.
"Adam öldürmek gibi mi?" Dedim tiksintiyle.
Arslan alayla güldü.
"Keşke sadece adam öldürme olsaydı." Dedi sıkıntıyla.
Kaşlarımı kaldırdım.
"Ben bunları duymak istediğimi düşünmüyorum. Sorduğum için de kusura bakma." Dedim yutkunarak.
Adam öldürme lafını bile normal karşılayan birinin neler anlatacağını düşündüğümde pek dinlemek istediğimi sanmıyordum.
Arslan elindeki kahveyi bırakarak dirseklerini masaya yasladı.
"Benden korkuyorsun." Dedi ifadesiz bir şekilde.
Başımı sallayarak işaret parmağımı cama doğrulttum.
"Evet korkuyorum. Sen daha demin dışarıda bir adamı öldürecektin. Belki de şu an da ölü. Ama ben olduğum için, benim önümde o adama zarar vermedin. Sen çok ama çok kötüsün. Ailen de öyle." Dedim titreyen ellerimi indirerek başımı eğdim. "Senin baban da benim gözümün önünde bir adam öldürdü. Ben daha küçüktüm. Hiç acımadan, hatta sadist bir şekilde zevk alarak vurmuştu o adamı da." Dedim.
Küçükken arka bahçede ağacın arkasında korkuyla bir adamın vuruluşunu izlemiştim. Zaten ondan sonra annem beni hiç bir zaman o eve götürmemişti.
"Babam mı?" Dedi gözlerini kısarak.
"Evet baban. Akif Kurtoğlu. Acımadan öldürmüştü o adamı. Ben gördüm onları. Gözümün önünde...acımadan, korkmadan öldürdü." Dediğimde kaşlarını kaldırdı.
"O zaman ben orada değilimdir büyük ihtimalle. Yoksa seni görüp de tutulmamam imkansız olurdu." Dedi alt dudağını yaladı. "Eh babam birini vurmuşsa o kisi haketmiştir emin ol." Dediğinde derin bir nefes aldım. "Babam nasıl seni görmeden gözünün önünde bir adam vurmuş anlamadım. Babam kız çocuklarına ayrı düşkündür. Hep bir kızı olmasını istemiştir. Ama nasip olmadı. Eğer seni görseydi emin ol senin önünde böyle bir şey yapmazdı." Dediğinde kaşlarımı çattım.
"Ama gördüm. Ve sizden çok korkuyorum. Lütfen bana yaklaşma. Senden korkan biri seni sevemez." Dedim yumuşak bir sesle.
Arslan kaşlarını çatarak dişlerini sıktı. Birden sinirle kahkaha attığında yutkunarak gözlerimi kaçırdım. Ellerini yüzüne kapatarak gülmesine devam ettiğinde korkuyla etrafıma baktım.
İleride Umut denen adam düz bir ifadeyle abisine bakıyordu. Hissetmiş gibi bana baktığında başını sağa sola salladı. Ve tekrar abisine baktı.
Arslan'a baktığımda gülmesini durdurmuş sinirli bir sırıtışla bana bakıyordu.
Ellerini masaya vurarak üstüme doğru eğildi ve saçlarımı eline alarak kokladı.
Başını kaldırarak bana baktığında gözlerimi masaya sabitledim.
"Eğer! Eğer başkası senden uzak durmamı soyleseydi öldürürdüm Gece! Yemin ederim öldürürdüm! Ama sen benim göz bebeğimsin. Sana dokunmaya kıyamıyorum." Dedi.
Derin nefesler alarak elimi, saçımı tutan elimin üzerine koyarak yutkundum.
Elimin üzerine öpücük kondurduğunda anında elimi çektim. Arslan saçımı bırakarak geriye yaslanarak bana göz kırptı.
Çatık kaşlarımla Arslan'a baktım.
"Seninki aşk değil Arslan. Bu saplantı, takıntı ve ya başka bir şey. Ama aşk değil. Düşünsen anlayacaksın ama sen bu tehlikeli duygunun adını aşk koymuşsun." Dedim ciddiyetle.
Arslan burnundan soluyarak bana baktı. İşaret parmağını havaya kaldırarak salladı.
"Benim aşkımı sorgulayamazsın Gece. Yirmi yedi yaşında adamım. Duygularımı anlamayacak kadar salak değilim. Aşkıma sakın dil uzatma." Dediğinde kollarımı göğsümde bağlayarak kaşlarımı kaldırdım.
"Hayır bu aşk değil, ben babamın anneme olan aşkını biliyorum. Aşk böyle kötü değildi. Babam anneme zorla bir şey yapmazdı, babam annemin istemediği bir şey yapmazdı, annemi üzmezdi babam, onu ağlatmazdı ama sen ben seni istemememe rağmen benim peşimi bırakmıyorsun." Dediğimde sakin bir şekilde ellerini önünde bağlayarak öne eğildi.
"Baban gerçekten çok güzel bir koca ve babaymış. Kayınbabamı bu konuda tebrik ederim." Dedi ciddi bir takdirle. "Ama aşkım için çabalamak ve uğraşmak ne zamandan beri zorlama oluyor onu anlamadım. Beni istemiyorsun ama sen beni tanımıyorsun ki. Ben bir kere senin yanında baya değişiyorum." Dedi omuz silkerek.
"Bu senin değişmiş halin mi yani?" Dedim dudaklarımı büzerek.
"Evet ben normalde böyle değilim. Ama bir tek senin yanında değişiyorum. Bir tek senin yanında böyle sakin kalıyorum."
"Ama zaten senin sakin kalman gerekli. Yani yaşın biraz ileride ve tansiyonun ve şekerin yükselebilir." Dedim düşünceli bir sesle.
Arslan burnundan gülerek bana yan yan baktı. Sinirlendiği belliydi ama bana dediğine göre bir şey yapamazdı.
"Ben mi yaşlıyım? Lan ben daha yirmi yedi yaşındayım. Gencecik herifim senin dediklerine bak." Dedi sinirle gülerek.
"Ben daha yeni yirmi yaşına girdim. Yani aramızda yedi buçuk yaş var. Yani sen benim abim değil amcam bile olabilirsin." Dedim şirin bir şekilde gülerek.
Arslan dilini yanağına değdirerek derin bir nefes aldı. Dönüşüm geçirmemek için sakin kalmaya çalışıyordu büyük ihtimalle.
"Yok ben senin deden yaşındayım Gece." Dedi kaşlarını çatarak. "Aramızda yaş farkı var kabul. Ama o kadar büyük bir yaş farkı değil. Hem senin babanla annenin yaş farkı da vardı." Dediğinde dudaklarımı ısırarak gözlerimi kaçırdım.
Babam ve annem arasında dokuz yaş vardı. Ama onların arasında sevgi olduğu için bu durumu göz ardı etmişlerdi.
"Ben yaş farkı istemiyorum. Hem seninle benim aramda baya yaş farkı var." Dedim omuz silkerek.
Arslan dilini alt dudağında gezdirerek mırıldandı iç çekerek.
"Yaş farkı benim için hiç önemli değil. Ben seni seviyorum. Sana ölürüm. Sen benim gelinim olacaksın." Dedi rahat bir tavırla.
Dişlerimi sıkarak kaşlarımı çatarak hırlar gibi konuştum.
"Ben seninle evelenecek bir kız değilim. Ben salak mıyım ki senin gibi sinir ve tehlikeli biriyle evleneyim. Bir kere seninle evelenecek olan kıza acıyorum. Sen..sen hem pişkin hem de canisin." Dedim sinirle.
Arslan iç çekerek beni süzdü. Yerimde rahatsızca kıpırdanarak kaşlarımı çattım.
"O sinirlenişin bile o kadar güzel ki." Dediğinde Arslan'a baktım.
Bana gözlerindeki parlaklıkla bakıyordu. Gözlerimi kaçırarak mırıldandım.
"Sen ilk defa bana bir şeyler hissettiğine emin misin? Bu sözleri sanki başka kişilere de söylemiş gibisin. Tecrübeli gibisin bu konularda." Dedim homurdanarak.
Arslan geriye yaslanarak dövmeli elini masada ritim tutturmaya başladı ve omuz silkti.
"Ben hiç bir zaman aşık olacağımı düşünmüyordum. Asla karşı cinsle özel bir şeyler yaşamadım. Eğer öyle olsaydı sana söylerdim. Ama ben ilk defa sana tutuldum kızım. İlk defa bir kadının gülüşü bana güneş doğuyor gibi hissettirdi. Ben yüreğimi ilk defa sana açtım." Dediğinde duygu dolu olan gözlerinden gözlerimi kaçırdım.
"Ama ben seni sevmi-"
Arslan elini kaldırarak yüzünü buruşturdu.
"Tamam Gece sevmiyorsun amına koyayım ama durmadan söyleme. Benim olmadığını düşündüğüm kalbim sızlıyor." Dediğinde onun adına üzüldüm. Yani ben birine aşık olduğum zaman karşılıksız sevseydim ben de üzülürdüm.
"Ben özür dilerim Arslan. Ama ben seni sevemem ki. Yani sen korkunçsun. Bak ben oyuncak bebeksem sen oyuncak silahsın. Ben pembeysem sen siyahın en koyu tonusun. Yani ben rapunzelsem sen jokersin. Senin harly'ini bulman lazım. Ben harly değilim." Dedim. (Lan geceyi yemek istiom. Cok datlu.)
Arslan kaşlarını çatmış, beni anlamaya çalışıyordu.
"Ben bilmem dediğin kişileri Gece. Joker kim bilmem, rapun dediğin kişi kim onu da bilmem. Ama sen benim Gece'm olacaksın. Nasıl ki Kerem'in Aslı'sı var, Mecnun'un Leyla'sı var. Arslan'ın da Gece'si olacak." Dediğinde vazgeçemeyen Arslan'ı vazgeçiremeyeceğini anlamıştım.
"Peki sen bilirsin. Ama benim peşimde heba olursun. Zaten yaşın ilerlemiş-"
Arslan'ın bana kötü kotu bakmasıyla dudaklarımı birbirine bastırdım.
Boğazımı temizleyerek aklıma gelen şeyi söyledim.
"Şey Nazlı'nın eşyaları için sen adamlarından birilerini göndersen olmaz mı? Şimdi Nazlı o psikopat- ay şey Murat'ın yanına gitmesin." Dediğimde Arslan başını salladı.
"Nazlı eşyalarını adamlarım ile birlikte evine gitti. İstediği eşyaları topluyorlar. Yarım saate evinizde olur." Dediğinde ilk defa sevinçle gülümsedim.
Nazlı o deliden kurtuluyordu. Daha mutlu olamazdım.
"Ay teşekkür ederim. İlk defa mafya oluşunun havalı olduğunu hissettim. Ama iki saniye falan düşündüm. Sonra aklıma yaptığın şeyler gel- ay tamam tamam sustum." Dedim ellerimi havaya kaldırarak.
"Ama bak ben çok konuşurum Arslan. Kafan ağrır. Bence benden vazgeç."
"Ben senden gelen her şeye razıyım gül güzelim."
"Ben sana tükürsem yağmur yağıyor diye sevinirsin gibime geliyor. Öyle bir vibe alıyorum senden."
"Ateşe düştüm Gece ben. Sen beni öldürsen senin elinde öldüm diye sevinirim amına koyayım."
"Küfürden pek hoşlanmam."
"Sigarayı azaltmaya çalışıyorum yavrum. Küfür de etmem yanında."
"Bence sigara içmek sağlıklı değil. Asıl kendi sağlığın için sigarayı bırakmalısın."
"Siktir et sağlığımı Gece. Sen rahatsız olma yeter."
"Benim sağlığım için benden uzak dur desem."
Arslan kaşlarını kaldırdı onayalamazca.
"O zaman kendi sağlığımı tehlikeye atarım olmaz." Dedi cıklayarak.
"Ay çok sinir bozucusun. Ama mafyatiksin. Yani bu yüzden bir şey de diyemiyorum."
"Bu dememiş halin mi?"
"Aslında dememiş halim değil. Normalde insanlara karşı nazik olurum. Ama sana gıcıklık yapasım geliyor."
"Senden gelen her şey değerli. Bir sana sınıırsız kredim var. Değerini bil."
Telefonum çaldığında çantamdan telefonumu çıkardım.
Nazlı kuşum🧚🏻♀️
"Telefona öldürecek gibi bakmana gerek yok. Nazlı arıyor. Yengen." Dedim gözlerimi kaçırarak.
Arslan "Ya sabır." Dedi derin bir nefes alarak.
Telefonu cevaplayarak kulağıma götürdüm.
"Gece sen iyi misin?"
"Ne anlamda iyi miyim?"
"Nasıl yani?" Dedi Nazlı.
"İyiyim gibi. Ee siz eşyalarını topladın mı?"
"Evet topladım. Murat geldi çıldırdı ama bir şey yapamadı. Ben ilk defa Murat'ın bir şey yapmadığına şahit oldum." Dedi heyecanla.
Garibim o da benim gibiydi. Biz gariban topluluğu olarak bir de seviniyorduk. Neyselem en azından o psikomanyak artık benim yanımda rahatsız edemezdi.
"Eh gebersin mi demeliyim? Ne demeliyim bilmiyorum ama senin adına sevindim. Ben şimdi gelirim sana yardıma."
"Arslan abi sana bir şey yaptı mı?"
Derin bir nefes aldım.
"Evde konuşuruz. Şimdi pek müsait değilim."
Bana dik dik bakan bir adet mafyatik adam var. Ve korkunç bakıyor. Diyemedim.
"Tamam. Ben kapatıyorum ama sen de hemen gel olur mu?"
"Tamam görüşürüz. Kendine iyi bak." Dediğimde telefonu mu kapatarak Arslan'a baktım.
"Ay Nazlı aşkım kurtulmuş o manyaktan." Dediğimde Arslan'a baktım telaşla.
"Ay ya ben öyle demek istemedim. Hani Murat biraz hiperaktif bir manyak ya-" nefesimi vererek şakağımı kaşıdım. "Ay manyak işte jiletçi hem de." Dedim omuz silkerek.
"Aşkım dedin."
"Ne?" Dedim kaşlarımı çatarak.
Birden masaya vurduğunda korkuyla gözlerimi büyüttüm.
"O kıza aşkım dedin." Dedi bağırarak. "Bir daha kimseye sevgi sözcüğü ile hitap ettiğini görmeyeceğim." Dediğinde kaşlarımı çattım.
"Nazlı benim arkadaşım istediğim kişiye istediğim gibi hitap ederim."
Arslan çatık kaşlarla konuştu.
"Öyle mi?" Dedi alayla. "Nazlı seninle kalmasın. Vazgeçtim." Dediğinde omuzlarım çöktü. Gözlerim dolarak Arslan'ın yüzüne baktım.
"Tamam demem." Dedim nefretle.
"Ben de öyle düşünmüştüm." Dedi geriye yaslanarak.
Yine o korkunç haline dönmüştü işte. O sadece kötüydü işte. İstemediği olmayınca tehdit ediyordu.
"Benim gitmem gerekiyor artık." Dediğimde Arslan başını salladı.
"Olur güzelim. Hem benim de halletmem gereken işler var." Dediğinde umursamadım. Çantamı alarak ayağa kalktım.
Arslan da ayağa kalktığında yürümeye başladım. Arslan da elleri cebinde bir şekilde arkamda yürüdüğünde stresle hızlı yürüyerek dışarı çıktım.
Arabaya bindiğimde Arslan ileride sinirle adamıyla konuşuyordu. Acele bir şekilde bir arabaya binerek hızla sürdüğünde kaşlarımı kaldırdım.
Bana dikiz aynasından bakan Umut'a baktım.
"Evime gidebilir miyiz?" Dediğimde yüzüme bakmadan sürmeye başladı.
Başımı cama yaslayarak dışarıyı izlemeye başladım.
Bence Murat delisi sorun çıkarıyordu. Arslan da ona gitmisti.
Umrumda değildi. Benim güzel arkadaşım artık benim yanımdaydı. Ve mutluydu. Bu bana yeterdi.
♧ ♧ ♧ |
0% |