16. Bölüm

16

rora⁴
adoranightt

 

 

♧ ♧ ♧ ♧ ♧ ♧ ♧

Arslan derin bir nefes alarak son kez aynadan baktı kendisine.

 

Bugün kendisi için çok önemli bir gündü.

 

Sevdiği kadına tam anlamıyla kavuşuyordu.

 

Özenle taradığı saçları, pahalı ve şık duran siyah takım elbisesi, pahalı rugan ayakkabıları ve babasından kalan antika saatiyle iyi duruyordu.

 

Hayatında ilk defa bu kadar heyecanlı ve mutluydu. Sevdiği kadınla evleniyordu nasıl mutlu olmasındı?

 

Dışarıdaki davul sesini duyduğunda dudaklarını yalayarak beline silahını yerleştirdi.

 

Arslan gülerek merdivenlerden inmeye başladı.

 

Bir an önce gitmesi lazımdı, Gece'sini görmesi lazımdı.

 

Diğer yandan Gece sabah uyanmış, kahvaltısını yapıp hazırlığın ortasında bulmuştu kendini.

 

Kuaför ve makyöz Gece ile ilgilenmiş ve orataya çok güzel sonuç çıkarmışlardı.

 

Kuaför saçlarını şık bir şekilde su dalgası yaparak ön tutamlarını tutturmuştu.

 

Bu süre boyunca Gece mutsuz ve çaresiz bir şekilde durmuş ve bu lanet olası işi bitirmelerini beklemişti.

 

Gece üzerindeki gelinliğe bir bakış atarak ofladı.

"Ya o kadar manifest yapıyorum tutmuyor, ama gelinlik ile yaptığım manifest tutuyor. Ben zaten doğuştan şanssız bedeviyim." Dedi dolu gözlerle oflayarak.

 

"Gece hanım iyi misiniz? Yardıma mı ihtiyacınız var?" Dışarıdan gelen seslerle beraber Gece omuzları çökerek kapının kulpunu tutarak açtı.

 

Dışarıya çıktığında ona hayran bir şekilde bakan çalışanları gördüğünde utanarak gözlerini kaçırdı. Ellerini önünde birleştirerek dudağını ısırdı.

 

Çalışanlar gelinin bu kadar güzel olacağını düşünmüyorlardı. Ama çok saf ve masum bir şekilde görünüyordu Gece. O kadar güzel olmuştu ki herkes ona pür dikkat bakıyordu.

 

Ahuzar hanım siyah fistanını giymiş, siyah şalını takarak Gece'nin odasına girdi. Lakin gördüğü manzarayla gözleri doldu. Gece ay kadar güzeldi. Ama gözlerindeki ifade kendisini üzdü. Gece bu evliliği asla istemiyordu. Ama yapacak bir şeyi de yoktu.

 

Gece yutkunarak boynundaki kolye ile oynamaya başladı.

Elindeki yüzüğe bir bakış attı. Bugün getirmişlerdi. Takmak istemediğini söylediklerinde Arslan'ın adını söylemişler takmak zorunda bırakmışlardı.

Derin bir nefes alarak rahatsız bir şekilde kıpırdandı Gece. İlgi odağı olmayı oldum olası sevmezdi Gece.

 

Ahuzar hanım boğazını temizleyerek dolu gözleriyle gülümsedi asık suratlı Gece'ye.

 

"Çok güzel olmuşsun Gece. Bir peri kadar güzel." Dedi Ahuzar hanım Gece'ye yürüyerek.

 

Gece dolu gözleriyle omuz silkti.

 

"Hayır hiç güzel değilim. Çünkü mutsuzum. Annem yok, arkadaşlarım yok. Kimsem yok yanımda." Dedi gözlerini kaçırarak.

 

Ahuzar hanım Gece'nin yanına giderek kolunu sıvazladı.

 

"Arkadaşların burada Gece. Kapının önünde seni bekliyorlar." Dediğinde Gece ağlak bir sesle kapıya yürüdü.

 

Eteğini kaldırarak kapıya yürüyerek kapıyı açtı. Gördüğü kişilerle birlikte dudakları büzüldü.

 

Nazlı ve Gülçin gözleri dolu bir şekilde onu bekliyordu.

 

Üçü aynı anda birbirine sarılarak ağlamaya başladığında Ahuzar hanım yaşlı gözlerini sildi.

 

Gülçin Gece'den ayrılarak kolundan tuttu. Çünkü Gece nefes almadan hıçkırarak ağlıyordu.

 

Gülçin Gece'yi yatağa yürüterek oturttu.

 

Gülçin yatağın önüne çökerek kardeşi gibi gördüğü kızın beyazlar içinde ağlayışını izliyordu. Bu çok ağır geliyordu kendisine lakin elinden bir şey gelmiyordu.

 

Nazlı daha fazla dayanmayarak Gece'nin omzundan sarılarak ağlamaya devam etti.

 

"Gülçin, annem nerede?" Dediğinde Gece, Gülçin Gece'nin acıyla karışık sesiyle yerin dibine girmek istedi.

 

Gülçin gözyaşları içinde ağlayan kardeşi ile yüzüne uzanarak ıslanmış yanaklarını sildi.

 

"Düğün yapacakları otelde bekliyor seni." Dedi tebessüm ederek.

 

Gece burnunu çekerek nefeslendi.

 

"Annemi özledim." Dedi fısıldayarak.

 

Gülçin gözlerini yumdu. Ağlayıp da Gece'nin daha fazla umutsuz olmasını istemiyordu.

 

"Ağlama artık kardeşim. Sen kalp hastasısın. Kendine dikkat etmelis-"

 

"Ben o korkunç adamla evleniyorum!! Bak!! Gelinliğime bak!! Üzerime bak!! Saçıma bak!!" Dedi bağırarak ağlarken. "Nasıl stres olmayayım." Dedi sitemle. "Nasıl üzülmeyeyim." Dedi başını sağa sola sallayarak.

 

Gülçin sessiz kalarak başını eğerek sessiz kaldı. Nazlı Gece'den ayrıldı ve yatağa oturarak sessizce gözyaşı dökmeye başladı.

 

"Bakın o adamın yüzüğünü takıyorum!! Dün onun imam nikahlı karısı oldum!! Ben bittim!!" Dedi çığlık atarak.

 

Ahuzar hanım daha fazla bu görüntüye şahit olmamak için hızla dışarıya gitti.

 

Gülçin başını kaldırarak titreyen sesiyle konuştu.

 

"Elimden bir şey gelmiyor Gece'm. Ben ve Nazlı bir şeyler için çok uğraştık ama olmadı." Dedi üzüntüyle.

 

Gece omuzları çökük bir şekilde başını salladı.

 

Komidinde olan mendilden çokça alarak yüzünü silmeye başladı.

 

Gülçin ve Nazlı tepkisiz bir şekilde baktı karşısında duran manzaraya.

 

Gece birden ağlamayı kesmiş, yüzünü temizliyordu.

 

"Yüzümdeki morlukları kapatıcı ile kapattılar. Sadece dudağıma parlatıcı sürün. Dudağım çatladı." Dediğinde Nazlı sessizce başını salladı.

 

Gülçin nefretle doldu kardeşinin bu hali için.

 

Normalde bu halini görse delirirdi. Peri kadar güzel olmuştu. Sanki padişahın kızı gibi görünüyordu. Prenses gibi. Ama Gece çok mutsuz ve çaresizdi. Tıpkı kendisi çaresiz olduğu gibi.

 

Nazlı makyaj masasından aldığı parlatıcıyı alarak Gece'nin yanina oturdu.

 

Burnunu çekerek dudaklarına parlatıcı sürmeye başladı. Bir yandan da ağlıyordu.

 

Gece artık arkadaşlarını da üzmek istemiyordu. Üzülmek ve ya ağlamakla bir yere varılmıyordu. En iyisi kaderine razı gelmekti. Öyleydi değil mi?

 

Dışarıdan gelen davul zurna sesiyle dişlerini sıktı.

 

"Geldi." Dedi Gece pencereden hüzünle bakarak.

 

Nazlı gözündeki yaşı silerek sessiz kaldı.

 

Gülçin tepkisiz bir şekilde önündeki manzaraya bakıyordu. Kardeşi ellerinden kayıp gidiyordu ve elinden bir şey gelmiyordu.

 

"Annem.." dedi duygulu bir sesle. "Annem çok üzülmüştür." Dedi derin bir nefes alarak.

 

"Masal prensesi gibisin Gece." Dedi Gülçin gözlerinden düşen yaşla birlikte gülümsedi.

 

Gece kardeşi bildiği kıza baktı. Hüzünle gülümseyerek omuz silkti.

 

"Biliyorum." Dedi üstündeki gelinliğin eteğini düzelterek. Oysa üstündeki gelinlik hiçte güzel gelmiyordu kendisine.

 

"Hala egolusun." Dedi alayla.

 

"Eh gerçekler ne zamandan beri ego oldu." Dedi saçını arkaya atarak. Ağlamamak için kendini zorluyordu.

 

Biraz sonra ortalığı inleten davul sesiyle beraber Gece irkildi. Ses artık bahçeden geliyordu.

 

Arslan Gece'nin kaldığı odaya gelince derin derin nefesler aldı.

 

Gece ise artık durumu kabullenmiş, sadece hüzünle bekliyordu başına gelecekleri.

 

Arslan'ın yanında duran Poyraz kapıya gürültüyle yumruk atmaya başlamıştı.

 

Nazlı hiç istemeyerek de olsa kapıya giderek kapıyı açtı.

 

Gece stres ve korkuyla ayağa kalkarak yutkundu.

 

Arslan sabırsızlıkla girdi içeriye. Karşısında gördüğü sevdiğiyle birlikte nefesini tuttu.

 

Donmuş bir şekilde karşısında kuğu gibi duran kadına bakıyordu.

 

Bu karşısındaki kadın için kendi canını hiç düşünmeden ortaya atardı.

 

Arslan şu an bu karşısındaki kadını kaçırıp bir kuleye kapatmak istiyordu.

 

O kadar güzeldi ki sadece kendisi görsün istiyordu.

 

Dünya dönmeyi bırakmıştı resmen. Bu mükemmel kadın onun karısıydı.

 

"Bu ne güzellik Allah'ım." Dedi yutkunarak.

 

Kendine gelemeden güldü Arslan. Karşısındaki kadın onu sarhoş etmişti. Aşk sarhoşu etmişti.

 

Arslan nihayet kendine geldiğinde sert adımlarla Gece'ye doğru yürüyerek karşısında durdu.

 

Gece titrek bir nefes vererek başını eğdi.

 

Gülçin ve Nazlı kenarda gözleri dolu bir şekilde izliyordu bu manzarayı.

 

Arslan elini Gece'nin beline koyup yanındaki yerini aldı. Gece gözlerini yumarak derin bir nefes aldı.

 

Gece hala ona bakmaya devam eden Arslan'a baktı.

 

"Yanımdasın değil mi? Hayal falan değilsin." Dedi inanmazca.

 

Gece gözlerini kaçırdı. Elindeki beyaz güllerden yapılma çiçeğin sapını sıktı.

 

Ahuzar hanım siyah şalının ucuyla gözlerindeki yaşı silerek boğazını temizledi.

 

"Bundan sonra siz ailesiniz. Bu hayatta önce birbirinizi düşüneceksiniz. Saygı ve sadakatle bağlı olacaksınız. Bir evliliği ayakta tutan şeyler Saygı, sevgi ve güvendir. Bunları hiç bir zaman kaybetmeyin. Evlilik budur. Allah daim ve mutlu etsin." Dedi zorlukla yutkunarak. Kayınvalidesinin kendisine söylediği kelimeleri şimdi de evladına ve gelinine söylemişti.

 

Arslan Gece'nin küçük ve narin elini tutarak sıktı. Gece irkilerek eline baktı. Tepkisiz bir şekilde baktı. Derin bir nefes alarak önüne döndü.

 

Herkes arabalara doluşarak düğün alanına gitmeye başladı.

 

Bu sırada davul ve zurnanın sesi eksik olmuyordu.

 

Arslan ve Gece gelin arabasında hiç konuşmamışlardı. Arslan Gece'yi zorlamak istememişti.

 

Arslan giderken düşündü. Dünden beri bütün Mardin'e kazan kazan yemek dağıtıyorlardı.

 

Tatlılar dağıtıyorlardı çeşit çeşit. Kurtoğlu ailesinin bütün görkemi ve gücünü gösteriyorlardı bir nevi.

 

Ahuzar hanım her ne kadar Gece için üzülürken, kimsenin ağzına laf verememek için bütün Mardin'e et ve yemek dağıtacaktı. Kırk gün boyunca yemek ve ete doyacaktı bütün halk. Dünden beri kurban kesiliyor ve dağıtıyorlardı zaten.

 

Davetliler çoktan gitmişti düğün yerine zaten.

 

Türkiye'de ve çeşitli ülkelerden iş ve aile dostları gelecekti. Zaten Arslan'ın düğününe herkes katılamazdı.

 

Çok geçmeden Mardin'in en büyük ve görkemli otelinin düğün için büyük alanına arabayı park ettiler.

 

Gece sessiz bir şekilde duruyordu. Bu durum her ne kadar Arslan'ın canını sıksada yapacak bir şeyi yoktu.

 

Arslan Gece'nin kolunu tutarak ışıkla yapılan yola baktı.

 

Gece Arslan'a bakarak fısıldadı.

 

"Senden nefret ediyorum." Dedi nefretle karışık bir ifadeyle.

 

Arslan Gece'ye bakarak gülümsedi.

 

Arslan dudaklarını yalayarak gözlerini Gece'nin masum ve güzel yüzünde gezdirdi.

 

"Çok güzelsin Gece. Her şeyden, bu evrenden değil gibisin. Yıldızlar seni görseydi söndürürdü ışıklarını. Çünkü güzelliğin yıldızlardan daha parlak." Dediğinde Gece nefesini tuttu. Arslan Gece'ye eğilerek şakağına küçük bir öpücük kondurdu. "Şimdi bana söyle, ben sana nasıl aşık olmayayım?" Dediğinde Gece yutkunarak geriye çekildi ve önüne döndü.

 

"Sana ne desem fayda etmeyecek. En iyisi susmak. Ve bu lanet gecenin bitmesini beklemek." Dediğinde Arslan dişlerini sıktı.

 

Sinirlenmemek için derin bir nefes alarak sakin kalmaya çalıştı. Bugün en mutlu günüydü. Ve bu anı bozmak istemiyordu.

 

Arslan Gece'nin belinden tutarak ışıklı yoldan geçirtti alkışlar eşliğinde.

 

Nikah masasına vardıklarında Gece uzakta onu yaşlı gözlerle izleyen annesini gördü. Gozlerini kaçırarak boğazını temizledi.

 

Nikah memuru söze başladığında dikkatini ona verdi Gece.

 

"Siz Arslan Kurtoğlu, Gece korkmaz'ı eş olarak kabul ediyor musunuz?"

 

Arslan sert ve gür ses tonuyla "Evet." Diye bağırdı.

 

Herkes alkışlamaya başladı.

 

Nikah memuru Gece'ye dönerek konuştu.

 

"Siz Gece korkmaz, Arslan Kurtoğlu'nu eş olarak kabul ediyor musunuz?"

 

Gece yutkunarak annesine baktı. Annesi gözleri dolu bir şekilde kendisine bakıyordu.

 

Sonra Arslan'a baktı. Arslan kaşları çatık bir şekilde kendisine bakıyordu.

 

Gece derin bir nefes alarak omuzları çökerek mikrofona yaklaşarak sessiz ve sesi titreyerek "Evet." Dediğinde herkes tekrar alkışladı.

 

Nikah memuru şahitlere döndüğünde Leonardo ve Asaf onayladılar.

 

İmzalar atıldığında Gece ağlamamak için kendini kasıyordu.

 

Arslan Gece'nin yüzünü elleri arasına aldı. Gece evlendiğinin şoku ile pek bir şey yapamıyordu.

 

Arslan Gece'ye eğilerek alnını koklayarak derin bir öpücük bıraktı.

 

Gece kaşlarını çatarak hırladı ve dişlerini sıkarak eteğini havaya kaldırarak topuklu ayakkabısını Arslan'ın ayağına bastırdı. Daha doğrusu büyük bir ağırlık vererek geçirdi.

 

Arslan ayağına geçirilen minik ayağına bakarak sırıttı.

 

"Senin ben patinden ağlar mıyım kızım?" Dedi alayla. Ama şu an Gece o kadar tatlıydı ki yemek istiyordu sevdiği kadını.

 

Arslan Gece'nin belinden tutarak pistte ilk danslarını etmeye başladılar.

 

Gece gözleri dolu bir şekilde burnunu çekti.

 

Arslan kafasını eğerek Gece'nin başının üstünü koklayarak öptü.

 

Gece Arslanın omzunu sıkı sıkı tutarak başını koluna yasladı. Yorulmaya başlamıştı bile.

 

Gece çalan şarkıyı duyduğunda derin bir nefes aldı.

 

Arslan şarkıyı mırıldanarak söylediğinde Gece kafasını Arslan'ın omzundan ayırarak baktı.

 

"Her şey seninle güzel

Yolda yürümek bile

Olmayacak düşlerin

Peşinde koşmak bile"

 

Gece Arslan'dan gözlerini kaçırarak derin bir nefes aldı.

 

Arslan derin bir nefes alarak gözlerini yumdu.

 

Biten şarkı ile birlikte yerlerine geçtiler. Gece masada ifadesiz bir şekilde duruyordu.

 

Gece kafasının üstündeki karartı ile kafasını kaldırdı.

 

Annesi gözleri dolmuş bir şekilde baktı kızına Gece gözlerini kaçırdı.

 

Ela hanım kızına sarılarak ve öperek ağlamaya devam etti.

 

"Özür dilerim Gece." Dedi acıyla. Gece tepkisiz bir şekilde önüne bakmaya devam etti.

 

Annesinden utanıyordu. Çok utanıyordu. O kadar kendisi için savaşmıştı ama kendisi hemen Arslan'a teslim olmuştu.

 

"Anne senin bir suçun yok." Dedi önündeki masaya bakarak.

 

Arslan'ın masaya gelmesiyle birlikte Ela hanım gözlerini silerek kızından ayrıldı.

 

Ela hanım Arslan'ı görmesiyle sinirden delirmek üzereydi. Ahuzar hanım sorun çıkmasın diye Ela'nın koluna girerek uzaklaştılar.

 

Gece ifadesiz bir şekilde durarak bekledi.

 

"İyi misin yavrum? Yoruldun mu?" Dediğinde Gece omuz silkerek önüne döndü.

 

Arslan masanın üzerinde duran sudan ve ilaçlarını Gece'ye verdiğinde Gece ilaçlarını içti.

 

"Gece hediye paketi gibi olmuşsun." Poyraz Gece'ye bakarak konuştuğunda Gece kaşları çatık bir şekilde Poyraz'a baktı.

 

Poyraz kendi yaptığı espriye büyük bir kahkaha patlattı.

 

Arkasından gelen Murat'ta duyduğu espriyle sırıttı.

 

"Hediye paketi değil de porselen bebekler gibi olmuş." Dediğinde Poyraz daha beter gülmeye başladı.

 

Gece gözlerini devirerek gelinliğine baktı.

 

"Zevksiz mafyatik hanzolar." Dedi kendi kendine homurdanarak Gece.

 

Gülçin yanlarına gelerek kaşlarını çattı. Gece'nin yanına gelerek omzunu sıvazladı.

 

"Siz kendinize bakın asıl bayram çocukları gibi olmuşsunuz." Gülçin alayla süzdü ikisini.

 

Gece başını salladı başını Gülçin'in koluna yaslayarak.

 

Murat ve poyraz üstlerine bakarak homurdandı.

 

"Sabahtandır bütün kızlar bana yazdı kızım. O kadar yakışıklı bir bireyim ki, bana ölüp biten kızlar var. Sen kendi derdine yan asıl. Senin gibi erkek fatmayla kim birlikte olmak ister." Dedi Poyraz alayla.

 

Asaf'ın masaya gelerek oturmasıyla yüzünü buruşturarak konuştu.

 

"Hayır sana bakan bir aşık bulunur bence." Dediğinde Gülçin gelen Asaf'a baktı.

 

Asaf ters ters Poyraz'a baktıktan sonra Gülçin'e baktı. İkisi birbirine tebessüm ettiğinde Murat ağzı açık bir şekilde Poyraz'ı dürttü.

 

Poyraz gördüğü manzarayla birlikte Murat'a sus işareti yaptı. Şimdi müdahale edipte uzaklaşmalarını istemiyordu birbirlerinden.

 

Gece etrafı izlerken, ensesinde hissettiği nefesle birlikte irkilerek arkasını döndü.

 

Gülçin Asaf'ın yanına gitmiş gülerek konuşuyordu. Tekrar Arslan'a döndü.

 

Arslan gözlerindeki aşkla Gece'sine bakıyordu.

 

Artık Arslan'ın karısıydı değil mi? Bu düşünce her aklına geldiğinde sırıtmamak için zor duruyordu.

 

Gece o kadar bunalmıştı ki Arslan'a eğilerek konuştu.

 

"Şey Arslan ne zaman biter bu düğün?" Dedi derin bir nefes alarak etrafına baktı bu defa da.

 

Sabahtandır insanlar masanın önüne geliyor. Tebrik ediyor. Kendisini inceleyip gidiyordu. Bu durum canını sıkıyordu açıkçası.

 

"Kalbinde ağrın mı var güzelim?" Endişeyle sorduğunda başını sağa sola salladı Gece.

 

"Hayır sadece sıkıldım. Ve biraz da acıktım." Dedi gözlerini kaçırarak.

 

Arslan gülümseyerek güzel yüzüne dokundu Gece'nin. Lakin Gece'nin anında kendini çekmesiyle derin bir nefes aldı.

 

"Tamam bebeğim. Saat geç oldu zaten birazdan davetliler giderler. Biz de güzel bir restoranta gideriz. Yemek yeriz olur mu?" Dediğinde Gece omuz silkerek önüne döndü.

 

Geline takılan takılar bir masada toplanmıştı.

 

Ahuzar hanım oğluna kendi saat takmıştı. Gelinine beş altın set takmıştı.

 

Bütün aile bireyleri yüklü miktar altın ve para takmıştı.

 

Gece ise bütün bu olanları gözleri dolu dolu izlemişti.

 

Düğün son hız devam etmiş ve davetliler gitmişti.

 

Aile bireyleri yorgun oldukları için düğün bittiğinde gitmişti.

 

Ahuzar hanım Ela'nın kolundan tutarak götürmüştü kendisini. Her ne kadar kötü bir durum olsa da kabullenmeleri lazımdı bur durumu yoksa çok kötü şeyler olmasından korkuyordu Ahuzar hanım.

 

Ela daha fazla kızının o halini görmemek için çekip gitmişti düğünden.

 

Geçen saatlerin ardından Arslan Mardin'de kendisine ait olan lüks olan restoranı ayarlamış restorana gelmişlerdi.

 

Gece'nin gelmeden önce üzerini değiştirmişler daha sade ve şık beyaz kıyafet giydirmişlerdi.

Gece suratsız bir şekilde büyük masada oturuyordu.

 

Gece Kurtoğlu'ndan...

 

Büyük bir restorana gelmiştik.

 

Kocaman mekanda sadece bizim masamız vardı.

 

İç çekerek boydan boya cam olan yere çevirdim bakışımı. Bütün Mardin ayaklarımın altında gibiydi.

 

Derin bir nefes alarak masaya göz gezdirdim.

 

Nazlı ve Murat oturuyordu. Murat Nazlı'nın tabağını dolduruyordu. Nazlı ise başını sağa sola sallayarak utanç içinde etrafına bakıyordu.

 

Ama beni en çok şaşırtan şey Gülçin ve Asaf denen adamdı. İkisi kesinlikle flört ediyordu.

 

Gülçin utangaç bir şekilde gülümsüyor, Asaf ise parlayan gözleri ile onun yüzünü izliyordu.

 

Dudaklarımı büzerek ofladım.

 

Arslan'ın telefonu çalmış masaya oturmadan dışarıya gitmişti.

 

Önüme gelen etle beraber gözlerim parladı.

 

Çok lezzetli görünüyordu.

 

Poyraz konuştuğunda ağzımdaki etle beraber ona baktım. Köşede elinde kaşıkla beraber sırıtıyordu.

 

"Abim de evlendi be!!" Efkarla konuştuğunda gözlerimi devirdim.

 

Murat başını tabaktan kaldırarak bana baktı. Rahatsızlıkla kıpırdandım.

 

"Gerçekten de öyle oldu." Dedi dudaklarındaki tehlikeli sırıtmayla.

 

"Nasıl olduğunu biliyorsun. Nasıl evlendiğimi." Dedim yutkunarak.

 

Önümdeki etten koca bir parça alarak ağzıma attım. Gülçin derin bir nefes alarak bana baktı.

 

"Evet biliyorum. Ama bilirsin abim istediğini alır." Dediğinde alayla güldüm.

 

"Ben oyuncak değilim. O istedi diye beni alamaz. Ah pardon oyuncakmışım." Dedim kıkırdayarak.

 

"Bir kişi istiyor diye başka kişinin hayatı karartılmamalı." Diyerek içli bir nefes aldı Gülçin.

 

"Ama bazı kişiler o kadar bencil ki senin hayatını bile düşünmüyorlar. Sadece kendi isteklerini gözetiyorlar. Bu çok üzücü bir durum." Dedim dolu gözlerle.

 

Gülçin de dolu gözleriyle gülümsedi.

 

"Seni çok iyi anlıyorum." Dediğinde yutkundum.

 

Omzuma konan ellerle birlikte irkilerek gözlerimi Açelya'nın gözlerinden çektim.

 

Arslan yanağıma öpücük kondurarak baş köşeye oturduğunda önüme dönerek çatalımla oynamaya başladım.

 

Arslan önünde duran içkiden bir yudum alarak kaşlarını çattı.

 

"Hararetli bir şey konuşuyordunuz sanki." Dediğinde Gülçin Arslan'a alayla baktı.

 

"Konumuz bir insanın hele hele bir kadının zorla bir şeylere mecbur bırakılmaması gerektiğiydi." Dediğinde Arslan kaşlarını kaldırarak başını salladı.

 

"Belki de bir şeylere mecbur bırakmıyordur. Belki de o kişiyi çok sevdiği için ve onsuz yapamadığı için çabalamasıdır." Murat konuştuğunda Gülçin başını arkaya atarak kahkaha attı.

 

Lakin elini ağzına kapatarak kahkahasının arasından konuştu.

 

"Çok pardon." Dedi dudaklarını yalayarak. Asaf kaşları çatık bir şekilde manzaraya bakıyordu. "Çok pardon. Ne zamandan beri takıntının adı sevdiği için çabalamak oldu. Bu hayatta eğer birini seviyorsan, o kişi seninle mutlu değilse onu yeri geldiğinde özgür bırakmaktır. Ondan vazgeçmektir." Dediginde hayranlıkla Gülçin'e baktım.

 

"Ya da sevdiğin için çabalamaktır." Arslan sert bir sesle konuştuğunda omuz silktim.

 

"Evet sevdiğin için çabalamak hoş bir şeydir. Ama sevdiğin kişi istemiyorsa senin çabalaman bir işe yaramaz ki." Dedim dudağımı bükerek.

 

Arslan aniden bana dönerek gülümsedi lakin bu sinirden bir gülüştü. Artık bu manyetiği tanıyordum.

 

"Sevdiğin için çabalamakta yanlış bir şey göremiyorum."

 

"Biz zaten sevdiğin için çabalamayı yanlış bulmuyoruz. Ama karşındaki kişi seni istemiyorsa bu tacize girer. Değil mi Asaf?" Dedi Gülçin Asaf'a bakarak. Asaf olumlu bir şekilde başını salladı.

 

"Bir kadın seni istemiyorsa zorlamak tacizden başka bir şey değildir." Dediğinde Gülçin Asaf'a gözleri parlayarak baktı.

 

Arslan Asaf'a alayla baktı.

 

"Tabii ki, sonuçta senin olayın karşılıklı." Diyerek homurdandı. Gözlerimi devirdim. Asaf'ı da sevmiyordum. Ama arkadaşım mutluysa bir şey demezdim. "Ama seviyorsan alırsın. O kadar." Dediğinde elimdeki çatalı sıktım.

 

"Zaten sizden de daha fazlası beklenemezdi. Bir şeyleri zorla yapmak ve biz kadınları ağlatmak sizin en büyük başarınız." Diyerek başını sağa sola salladı Gülçin.

 

"Ne yapmamızı istiyorsun Gülçin. Sevdiğimiz kadınları bırakalım mı? Ya da vazgeçelim başka ibneye mi gitsin?" Dedi sinirle Arslan. Sanki bu ihtimali bile öldürmek istiyordu.

 

Gülçin sakin bir tebessümle geriye yaslanarak o güzel saçlarını yüzünden çekti ve omuz silerek konuştu.

 

"Benim bir şey dememe gerek yok. Erkek olarak fark yaratmak istiyorsanız nazik olun. Pek yarış yok o kulvarda. Frida kahlo." Dediğinde masadaki bütün kadınlar Gülçin'e gülümseyerek baktı.

 

Kalbimi ovarak derin bir nefes aldım. Daralmıştım.

 

Arslan elimi tutarak bana döndü.

 

"Bebeğim yoruldun mu? İstersen eve gidebiliriz?" Dediğinde tam konuşacaktım ki Nazlı konuştu.

 

"Aslında biz de gitsek iyi olacak. Biraz yorgunum da." Dedi çekingen bir şekilde.

 

"Ben de biraz yorgunum. Geç de oldu saat aslında." Diyerek iç çekti Gülçin. Gözleri hüzünle bana bakıyordu. Gülümsedim.

 

Herkes ayağa kalkarak birbiriyle sarılmaya başladı.

 

Ayağa kalkarak gözlerimle Gülçin'i aradım.

 

Gülçin ile göz göze geldiğimde bana doğru gelerek sarıldı.

 

Ben de ona sıkı bir şekilde sarıldım.

 

Benden ayrıldığında gülümsedim.

 

"İcim hiç rahat değil Gece. O adamla nasıl kalacaksın." Diyerek çaresizlikle bana baktı.

 

"Uykum var. Eve gidene kadar uyurum. Sen beni merak etme." Dedim güven verici bir şekilde.

 

Belime dokunan parmaklarla birlikte arkama baktım. Gülçin sert bir şekilde Arslan'a baktıktan sonra bana tekrar sarıldı.

 

"Bir şey olursa ara." Diyerek yanımdan ayrıldı.

 

Arslan gülümseyerek bana bakıyordu. Geri çekilerek esnedim.

 

Uykum aşırı geliyordu. Bugün çok yormuştum kalbimi.

 

"Arslan uykum geliyor. Eve gitmek istiyorum." Dedim ağırlaşmış göz kapaklarım ile.

 

Arslan iç çekerek başını salladı.

 

Kimseye bir şey demeden belimden tutarak beni yürüttüğünde sızlanarak durdum.

 

Arslan bana baktığında dolu gözlerimle yere çöktüm. Ayakkabım yüzünden ayaklarım çok ağrıyordu. Ve bugün durmadan ayaktaydım. Resmen ayaklarıma iğneler batıyor gibi hissediyorum. Zaten bu pislik adamla evlendiğim için ayrı bir mutsuzdum.

 

Arslan da benimle beraber yer çöktü. Endişe ile karışık bir ifadeye büyük elleriyle başımı tutarak vücudumu inceledi.

 

Başımı geri çekmeye çalışarak dolu gözlerimi etrafta gezdirdim. Ayağımın daha fazla ağrımasıyla kalçamın üzerine oturdum.

 

"Ne oldu bebeğim?" Arslan endişe ile konuştuğunda iç çekerek ışıltılı ve kelebek kanatları olan ayakkabıma baktım.

 

"Ayaklarım çok ağrıyor. Topuklu ayakkabı-"

 

Arslan ayaklarımda duran ayakkabımın iplerini çözmeye başladığında omuz silktim. En azından canımı acıtan ayakkabılardan kurtulurdum.

 

Arslan bir süre küfür ederek ayakkabılarımı çözmeye çalıştı. En sonunda başardığında ayakkabıları kenara atarak beni belim ve bacaklarımdan tutarak kucakladı.

 

Yorgunluk ile gözlerimi yumdum. Başımı omzuna yaslayarak esnedim. Uykum çok geliyordu. Zaten kalbimde garip bir his vardı. Normalde uyursam geçerdi.

 

Burnuma gelen hafif kokuyla beraber ayaklarımı içe doğru büktüm. Her ne kadar bu daha hafifte olsa yine de rahatsız olmuştum kokudan.

 

"Parfümün ağır kokmuyor Arslan." Dediğimde Arslan iç çekerek konuştu.

 

"Rahatsız oluyordun bebeğim. Ben de parfümümü değiştirdim." Dediğinde omuz silktim.

 

"Annemi istiyorum?" Dedim burnumu çekerek.

 

Arslan derin bir nefes alarak başımdan öptü.

 

"Yarın annelerimizle kahvaltı yapacağız. O zaman görüşürsünüz." Dediğinde iç çektim.

 

"Annem ben seninle evlendim diye bana kızmaz değil mi Arslan? Ben kendi isteğimle evlenmedim ki. Ben mecburdum." Dedim mırıldanarak.

 

Arabanın kapısı açılarak Arslan beni arabaya bindirdi. Sıcak havayla beraber daha da mayıştım.

 

Arslan kemerimi bağlayarak çenemden öptü.

 

Başımı yana çevirdim anında.

 

"Ben seni sevmiyorum. Ama sana mecburum. Bu çok kötü." Dedim iç çekerek.

 

"Seni seviyorum." Dediğinde gözlerimi sıkı bir şekilde yumdum.

 

"Ben senden nefret ediyorum." Dediğimde Arslan iç çekerek boynuma sıkı bir öpücük kondurdu. Yüzümü buruşturdum.

 

"Dokunma bana. Senden nefret ediyorum. Bana dokunmandan, beni öpmeden nefret ediyorum. Midemi bulandırıyorsun." Dedim huysuz bir şekilde.

 

Arslan iç çekerek saçlarımı yüzümden çekerek bana bakarak mırıldandı.

 

"Sözlerin çok acıtıyor canımı Gece'm. Eyvallah." Dedi iç çekerek.

 

Arslan kapıyı kapatarak sürücü koltuğuna geçerek oturdu.

 

Keşke Gülçin'in çantasından arakladığım sakinleştiriciden bir tane daha alsaydım.

 

Gözlerim ağırlaşarak kapandığında kendimi uykuya bıraktım.

 

Son hissettiğim şey üzerime örtünün ceket ve omzuma konan öpücüktü.

 

♧ ♧ ♧ ♧ ♧ ♧

Bölüm : 13.12.2024 22:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...