
♧ ♧ ♧ ♧ ♧ ♧ ♧ ♧
Başımda hissettiğim keskin acıyla gözlerimi yumdum. Kafamda çok şiddetli bir ağrı vardı. Kafamı bir yere çarpmışım ve ya ezilmiş gibi bir ağrı vardı. Kafam da sürekli zonkluyordu.
Gözlerimi zorlukla açarak gözlerimle etrafa baktım. Her yer çiçeklerle doluydu. Hastane camından deniz manzarası görünüyordu. Hastane odası olduğunu anlamam zor olmamıştı burasının.
Ama cidden burası çiçeklerle doluydu. Çok düzenli ve bakımlıydı. Sehpada laptop ve bazı kağıtlar vardı. Birisinin çalıştığı belliydi burada. Derin bir nefes alarak sakin kalmaya çalıştım. Şu an neler oluyordu bilmiyordum.
Başıma giren keskin ağrıyla beraber ellerim başıma gitti. Gözlerimi sıkıca yumup tekrar açtım. Zorlukla oturur pozisyona gelerek yutkundum.
Ağrı azalmaya başlayınca kolumda duran serumu çıkararak zorlukla üstümdeki pikeyi çektim.
Başımda keskin bir acı vardı ama gidip geliyordu. Ağrı bir azalıyor, bir çoğalıyordu. Ama ne olduğunu kavrayamadığım için bu ağrıyı göz ardı ettim. Şu an kafamda bir boşluk vardı ve ben ne yapacağımı bilmiyordum.
Ayaklarımı yataktan sallayarak parkeye değdirdim.
İlk başta sendelesem de yatağa tutunarak yürümeye başladım. Bazı yerlerim de hafif ağrılar vardı lakin başımın ağrısı daha fazlaydı. Derin bir nefes alarak gözlerimi yumup açarak yavaş adımlarla yürümeye devam ettim.
Yürümeye alışmaya başladığımda tutunduğum yatağı bırakarak etrafa baktım. Her yerde çeşit çeşit güller vardı. Beyaz güller...
Başımın zonklaması ile birlikte arkamda bulunan tekli koltuğa oturdum. Dolu gözlerimle beraber etrafa bakarak nefesimi verdim. Etrafta kimse yoktu ve bu benim daha da gerilmemi sağlıyordu.
Neden buradaydım ki ben? Hiç bir yerim ağrımıyordu. Yara olan bir yerim de yoktu.
Hem ben kimdim ki? Adımı bilmiyordum. Gerçekten ben kimdim? Gözlerim dolarak ayağa kalktım. Kafam bomboştu sanki. Hiç bir şey hakkında düşünemiyordum.
Çaresizlik ile birlikte ayağa kalkarak odanın kapısına doğru yürüdüm.
Kapı kolunu aşağıya indirip dışarıya çıktım. Koridorda göz gezdirdiğimde burada sadece bir oda olduğunu gördüm. Benim odam.
Bu kattaki tek oda benim miydi yani?
Ben şaşkınca etrafıma bakmaya devam ederken üzerinde beyaz önlük olan bir adam bana doğru gelmeye başladı.
Acele ile yürüyordu. Ben hafif geride olduğum için beni görmüyordu herhalde. Adamın arkasından hızla bir hemşire de geliyordu. Şaşkın bir şekilde onlara bakıyordum. Benim kenarda onlara baktığımı gördüklerinde duraksayarak beni farketti.
Adam beni gördüğünde heyecanla gülümsedi.
"Gece hanım!! Çok şükür uyandınız!! Ben eşinize haber vereceğim!! Hafsa Gece hanıma eşlik eder misin?" Arkasından gelen hemşire koluma girdiğinde yutkunarak adama bakmaya devam ettim.
Benim adım Gece miydi? İsmimi neden şimdi öğreniyordum? Ne oluyordu burada?
Dolu gözlerle etrafıma bakmaya devam ederken hemşire beni tekrardan o odaya sokarak yatağıma oturttu. Hemşire telefonu ile bir şeyler yaparak bana baktı.
Derin bir nefes vererek pencereden dışarıya baktım. Burada ne oluyordu ya? Kimse bir şey de demiyordu.
Başımın ağrısı çok fazlaydı ve göz kapaklarım acıyordu. Cidden nasıl bu hale gelmiştim? Titreyen ellerimi birbirine kilitleyerek titrek bir nefes aldım. Kapı açıldığında kapıya baktım.
Beyaz önlüklü doktor içeriye girerek hemşireye kafasıyla işaret verdi.
Hemşire elindeki tepsiyi masaya bırakarak eline şırınga aldı.
Açık olan koluma iğneyi yapacakken gözlerimi yumarak ağlamamak için zor durdum.
Hiç bir şey bilmiyordum. Ben neden buradaydım? Kimdim ben? Kafamın içi koca bir boşluktu.
Hemşire yanımdan ayrılırken odanın içinde bulunan kapıyı açtım. Karşımdaki aynaya baktığımda bu kişinin ben olduğunu anladım.
Aynaya iyice yaklaşıp aynadaki kişiyi izlemeye başladım. Yüzüm baya solgundu. Dudaklarım kurumuştu. Gözlerim şişkin ve kızarmıştı. Kendimi daha fazla izlemeyi bırakarak etrafımı döndüm. Başımı tutarak yüzümü buruşturdum.
Beynim kapkaranlıktı. Bomboştu. Ama neden olduğunu da bilmiyordum.
Dengemi kaybederek yalpaladığımda lavaboya tutundum. Tekrar dengede durduğumda derin bir nefes aldım.
Stres ve korkuyla beraber ağlamaya başladım. Ben hiç bir şey bilmiyordum. Hayatım hakkında hiç bir fikrim yoktu. Ben kimdim? Ne yapıyordum? Amacım neydi? Hiç bir şey bilmiyordum?
"Allah'ım." Dedim inleyerek. "Bana yardım et. Ben kimim." Dedim ağlayarak.
Kafam bomboştu. Sanki yeni doğmuş gibiydim.
"Gece hanım iyi misiniz?!!!" İçeriden hemşirenin bağırması ile irkilerek yere kapaklandım.
Korku ve bilinmezlik ile bu sefer yerde ağlamaya başladım.
Doktor tekrar bağırdığında bu sefer burnumu çekerek ayağa kalktım. Zorlukla da olsa ayağa kalkarak lavaboya tutundum.
"Gece hanım!! İyi misiniz? Lütfen cevap verin!" Hemşire endişeyle bağırdığında irkildim.
Derin bir nefes alarak kapıdan çıktım. Beni gören doktor rahat bir nefes vererek koluma girerek beni tekrar yatağa oturttular.
"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz Gece hanım?"
Boş boş doktorun yüzüne bakmaya başladım.
Ne demeliydim bilmiyordum? Yeni doğmuş bir bebek gibi hissediyorum kendimi diyemezdim değil mi? Kafam bir boşlukta süzülüyordu. Hiç bir şey hakkında bilgim yoktu.
"Baş ağrınız var mı peki?"
Tabiki baş ağrım vardı. Ama şu an baş ağrımı umursamayacak kadar bilinmezlik içindeydim.
Doktor bir kaç soru daha sorarak beni yalnız bıraktığında tepkisiz bir şekilde denizi izlemeye başladım.
Korkuyordum. Çok garip bir his vardı içimde. Neden hiç bir şey hakkında bilgim yoktu ki?
Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Hıçkırarak ağlamaya başladığımda ellerimi yüzüme kapatarak ağlamaya devam ettim.
"Bilmiyorum. Ne oluyor bilmiyorum? Allah'ım yardım et bana." Dedim acıyla.
Kapı sert bir şekilde açıldığında elimi yüzümden çekerek o tarafa baktım.
Otuzlu yaşlarda esmer bir adam endişeyle bana bakıyordu. Korku ve endişeyle yüzüne baktım.
Yanlış odaya gelmiş olmalıydı. Bu adamı hayatımda ilk defa görüyordum çünkü.
Adam içeriye girerek uzaktan beni izlemeye başladı. Nefes nefese bana temkinli bir ifadeyle bakarak dudaklarını yaladı.
Hayatımda ilk defa gördüğüm bu adamın neden beni izlediğini anlamamıştım. Bana özlem ve sevgiyle bakıyordu. Bir anda hızla yürüyüp bana sarılmasıyla şokla gözlerimi büyüttüm.
Adam birden yüzünü saçlarıma gömerek kokumu içime çekerek öpücükler kondurdu. Kaşlarım çatılırken elimi aşağıya indirdim.
Bu durum beni biraz rahatsız etmişti lakin adamı kendimden ayırmadım.
Beni tanıyor muydu? Yoksa abim miydi? Eğer abimse ve ya bir yakınımsa bana sarılması normaldi herhalde.
Ben bu tarz şeyler düşünürken adam beni kendinden ayırarak beni özlem ve sevgiyle izlemeye başladı. Gözlerindeki ifadeyi çözemedim lakin sanki benim tepkimi ölçüyor gibiydi.
Kıpkırmızı olmuş gözleriyle beni izlerken gözlerimi kaçırdım.
Neden bu haldeydi acaba? Bir yakınına zarar mı gelmişti?
Karşımdaki adam derin bir iç çekerek bana baktı.
"Seni çok özledim Gece'm. İki aydır sensiz ölü gibiyim. Şükürler olsun." Dedi derin bir nefes alarak.
Şaşırarak karşımdaki adama baktım.
"Pardon beyfendi kim olduğunuzu bilmiyorum. Sizi tanımıyorum." Dedim net bir ifade ile.
Esmer adam derin bir nefes alarak bana baktı.
"Doktor bu ihtimalden bahsetmişti. Ama böyle olacağını düşünmemiştim." Dedi yüzünü sıvazlayarak.
"Neden bahsettiğinizi bilmiyorum beyfendi. Sizi tanımıyorum." Dedim korkuyla ve dehşetle.
"Gece'm bebeğim beni az biraz bile mi hatırlamadın? Ben Arslan, Arslan Kurtoğlu." Dedi bana sevgiyle bakarak.
Arslan Kurtoğlu mu? Bu ismi hayatımda bir kere bile duymamıştım. Tanımadığım birini nasıl hatiarlamaya çalışabilirdim ki? Gözlerimi kaçırarak pencereden denize bakmaya başladım. Çünkü yeniden bu adama bakacak cesaretim yoktu.
Arslan derin bir nefes alarak daha kısık sesle konuşmaya başladı.
"Bebeğim beni tanımıyor musun? Ben senin-"
İçeriye giren kişiye baktığımda yutkundum. Siyah giyinmiş bir kadın bana gülümseyerek bakıyordu. Yanıma kadar gelerek Arslan'ın kulağına bir şeyler söyledi. Arslan başını sallayarak ayağa kalkarak beni izlemeye başladı.
İçeriye doktor girdiğinde bizim yanımıza doğru geldi. Yanımdaki adamla aralarında garip bir bakışma geçti. Doktor boğazını temizleyerek bana döndü.
"Sanırım hafıza kaybı yaşıyorsunuz Gece hanım. Sorduğum seorulara cevap verir misiniz?" Dedi doktor dudaklarını yalayarak.
Yutkunarak başımı salladım. Hafiza kaybı mı yaşıyordum yani? Kafamdaki boşluk bu yüzden miydi?
"Adınız nedir?" Dediğinde titreyen ellerimi sıvazladım. Çok stres olmuştum.
"Bilmiyordum. Lakin hepiniz bana Gece dediğine göre ismimin Gece olduğunu düşünüyorum." Dedim bana Gece ismiyle hitap etmişlerdi. Eh bu yüzden adım buydu herhalde.
"Kaç yaşındasınız Gece hanım?" Dediğinde titrek bir nefes aldım.
"Bilmiyorum." Dedim kaşlarımı çatarak.
"Yirmi yaşındasınız Gece hanım. Peki hangi yıldayız?" Dediginde bıkkın bir nefes aldım.
"Bunu da bilmiyorum." Dedim çaresiz bir sesle.
"Peki ailenizi hatırlıyor musunuz?"
"Hayır hiç bir şey bilmiyorum."
"Babanız ve ya annenizin adını biliyor musunuz?"
"Hayır bilmiyorum."
"Hangi aydayız peki?"
"Hangi yılda olduğumu bile bilmiyorum. Hangi ayda olduğumu nereden bileyim?" Dedim gözlerim dolarak.
Esmer olan adam bizi ayakta pür dikkat izliyordu. Herhalde o da benim ne cevaplar vereceğimi merak ediyordu.
Doktor tedirginlik ile esmer adama dönerek bir süre bakıştılar. Başını sağa sola sallayarak gözlerimin içine baktı.
"Üzgünüm fakat hafıza kaybı yaşıyorsunuz Gece hanım." Dediğinde nefesimi tutarak dolu gözlerimle doktora baktım.
Esmer adam ve yanında duran kadına baktım. Eğer hafıza kaybı yaşıyorsam bu insanlar da kimdi?
Bütün hayatım elimden kayıp gitmiş miydi yani?
"Tomografinize baktık ve hafıza kaybı geçiriyorsunuz. Size yazdığım ilaçları aksatmadan içerseniz en azından sağlığınızı geri kazanabilirsiniz." Dedi ve bir şey demeden dışarıya çıktı.
"Na-nasıl?" Dedim titrek bir nefes alarak.
Şok olmuş bir şekilde önüme bakıyordum.
Ben kimdim? Ailem var mıydı? Hangi yıldaydık? Daha bir çok şeyi bilmiyordum.
Siyah elbiseli kadın yatağıma oturarak beni kendine çektiğinde ağlamaya başlamam bir oldu. Kadın sırtımı sıvazlayarak saçlarımı okşadı.
"Benim adım Ahuzar kızım. Beni tanımıyorsun büyük ihtimalle. Ama sen bizim göz bebeğimizsin. İki aydır sana bir şey olur diye korkudan ölüyoruz." Dediğinde Ahuzar hanımdan ayrılarak burnumu çektim.
Esmer adam bana mendil uzattığında teşekkür ederek aldım.
Burnumu silerek ikisine baktım.
"Ben hiç bir şey hatırlamıyorum. Beynimin içinde koca bir boşluk var. Ben kimim? Bana ne oldu? Sizler kimsiniz? Kapkaranlık beynimin içi." Dedim soru dolu bakışlarla.
Ayakta duran esmer adam birden elimi tutarak önümde diz çöktü. Bir eliyle elimi tutarak bana anlayışla baktı.
"Ben senin kocanım. Hatırlamıyorsun ama biz bir davete gitmiştik orada benimle tartıştıktan sonra karşı kaldırıma yürümeye başlamıştın. Lakin yolun ortasında araba çarptı sana. Kafanı yere düşerken çok sert vurmuşsun. Bu yüzden de hafıza kaybı yaşamışsın." Dediğinde kaşlarımı çattım.
Bu adam benim kocam mıydı şimdi?
"Peki neden kavga ettik?" Dedim merakla.
"Fikir ayrılığı yüzündendi. Pek önemli bir şey değildi." Dediğinde başımı salladım.
"Peki ailem nerede?" Dedim büyük bir merakla.
Arslan bir süre annesine bakarak bana döndü.
Yutkunarak dudaklarını yaladı.
"Ailen sen bebekken vefat etmişler. Sen de yetimhanede büyüdün." Dediğinde üzüntüyle dudağımı büzdüm.
Ailem yokmuymuş benim? Ailem olmadığı için üzülmüştüm. Ailemin olmasını çok isterdim.
"Peki bir kardeşim var mı?" Dedim "Ya da akrabalarım." Dedim üzüntüyle.
"Hayır kardeşin yok. Hiç bir akraban da yok. Söyledim ya yetimhanede büyümüşsün." Dediğinde başını salladı. Belki sonradan bulmuşumdur diye düşünmüştüm.
"Peki biz seninle kaç yıldır birlikteyiz." Bu soruyu çok merak ediyordum. Aslında kocam olan bu adamla ilgili her şeyi merak ediyordum.
"İki yıldır beraberiz. Birbirimizi çok sevdiğimiz için iki ay önce evlendik." Dediğinde başımı salladım.
"Seni hatırlamıyorum ve bilmiyorum. Sen benimle halâ olmak istiyor musun?" Dedim çekingen bir şekilde. Kim hiç bir şey hatırlamayan birini isterdi ki?
"Ben sevdamı hiç istememezlik yapar mıyım? Sen benim hayatımın aşkısın. Seni ölüm olsa bile bırakmam." Dediğinde gözlerimi kaçırdım.
Bana çok duygu yüklü bakıyordu. Lakin onu tanımıyordum ve bu yüzden bir şey de diyemiyordum.
"Şey kusura bakma ama ben senin ismini sormayı unuttum." Dedim utançla.
"Arslan. İsmim Arslan Kurtoğlu." Dediğinde başımı salladım.
"Uyandığına göre seni artık evimize götürebiliriz değil mi Gece?" Dediğinde başımı salladım.
Ne söyleyebilirdim ki? Gidecek yerim de yok gibiydi.
Arslan'a baktığımda onu inceledim. Evlendiğim kişiyi hiç incelememiştim.
Yüzünü ikici bir deri gibi saran sakalları vardı. Sert yüz hatları ile korkutucu bir adamdı. Gür kirpikleri, dolgun dudakları ve kalın kaşları vardı.
Bir de kocaman bir adamdı. Geniş omuzları, heybetli bir bedeni vardı. Boyu çok uzundu. Tahminen bir doksan vardı. Belki daha da uzundu. Gerçekten çok yakışıklı bir adamdı.
Acaba benimle nasıl tanışıp evlenmişti. Nasıl aşık olmuştuk birbirimize. Derin bir nefes alarak önüme döndüm.
Arslan ayağa kalkarak yanımdaki kadına baktı.
"Anne sen Gece'nin kıyafetlerini giydir. Ben de çıkış işlemlerini halkedeyim." Bana doğru baktığında başımı öne doğru eğerek parmaklarımla oynadım.
Çok sert bir şekilde konuşuyordu.
"Tamam oğlum. Ben hallederim. Sen git arabaları hazırla." Dediğinde Arslan bir süre aynı yerde durarak kapıya yürüdü.
"Arslan çok üzüldü seni böyle gördüğün için." Ahuzar hanım konuştuğunda başımı ona doğru kaldırdım.
"Neden?" Dedim çekingen bir şekilde.
"Sen onun karısısın ya kızım. Eskiden ona aşkla bakardın. Yanında olduğunda hemen bir temasa geçerdin ama şimdi ona böyle yabancı olman onu çok üzdü." Dediğinde üzüntüyle dudağımı büzdüm.
Arslan çok mu üzülmüştü? Daha önce ona Ahuzar hanımın dediği gibiysem, sonra böyle olmak Arslan'ı üzmüş olmalıydı.
Ama elimden bir şeyde gelmiyordu. Keşke hafıza kaybı yaşamasaydım.
"Ben özür dilerim." Dedim sessizce.
Ahuzar teyze gülümseyerek çenemi tuttu.
"Kızım eğer onu unuttuysan tekrar aşık olacaksın. Bu durum çok zordu. Ama Allah'a şükürler olsun ki sana bir şey olmadı. Onu sevmeyi dene ama kızım olur mu? O sen yokken çok yıprandı." Dedi üzüntüyle.
Başımı salladım. Benim kocamsa ve aşık olarak evelndiysek onu tekrar sevecektim değil mi?
Yutkunarak kurumuş dudaklarımı yaladım.
"Ben bilmiyorum. Sizleri tanımıyorum. Özür dilerim ama Arslan'ı bile tanımıyorum. Ama benim kocammış." Dedim dolan gözlerimle.
Ahuzar hanım bana üzüntüyle bakarak yanağımı okşadı.
"Güzel kızım kendini zorlama. Arslan seni çok seviyor. Bizi zamanla tanıtacaksın. Evde fotoğrafların var. Çocukluk, bebeklik, evlendiğinizdeki fotoğraflarınız...anıların bizimle. Bizi zamanla tanıyacaksın. Kendini zorlama. Sadece iyileşmeye bak." Dediğinde başımı salladım sadece.
Başka bir çarem yoktu zaten. Hem belki evdeki fotoğraflara ve anılara bakarak geçmişime dair bir şeyler hatırlardım.
Ahuzar hanım dolaptan benim için kıyafet çıkararak bana verdi.
"Hadi üstünü değiştirelim." Dediğinde başımı salladım.
Ahuzar teyze üzerime geçirdiği kışlık uzun triko ile birlikte beni süzerek üzerime kaban ve atkı da taktı.

Saçlarımı arkadan alt kısımdan örerek dolu gözlerle başıma öpücük kondurdu.
Önüme siyah botu da koydu. Ayağıma geçirerek tekrar yerime oturdum.
Ahuzar hanım yüzümü okşayarak başımdan öptüğünde gözlerim doldu. Keşke hiç bir şeyi unutmasaydım. Keşke yaşadıklarımı unutmasaydım. Son olarak başıma beyaz bereyi de takarak odadan çıktı.
İçli bir nefes alarak sızlayan başımı tuttum. Çok ağrımasa da arada hafif sızılar vardı.
İçeriye Arslan girdiğinde çekingen bir şekilde gözlerimi kaçırdım. Eşim olmasına rağmen nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum.
"Güzelim. Annem arabaya bindi. Bizim de gitmemiz gerek artık. Hem kardeşlerim seni bekliyor." Dediğinde ellerimi önümde birleştirerek başımı salladım.
Arslan yanıma gelerek elini uzattığında titreyen elimi elinin arasına bıraktım. Küçük ellerim elleri arasında resmen kaybolmuştu.
Arslan tebessüm ettiğinde istem dışı gülümsedim. Ayağa kalkarak yanında durdum. Çok uzun biri olduğu için yanında çok küçük kalıyordum. Benim gibi birini nasıl sevmişti ki?
Sonuçta o daha şey duruyordu. Sert. Bense kendimi korkak biri gibi hissediyordum.
"Bebeğim, biliyorum zor bir süreçten geçiyoruz. Ama senin her zaman yanında olacağım tamam mı?" Dedi tebessüm ederek.
Başımı salladım.
"Seni hatırlamadığım için üzgünüm Arslan." Dedim başımı yere eğerek.
"Sana söz veriyorum bu süreçte yapmam gereken ne varsa yapıp, seninle olacağım."
Yüz ifadesi ve sesindeki üzüntüden bu olayın onu ne kadar zor durumda bıraktığı anlaşılıyordu.
Gözlerimi yüzüne çevirdim ve onu incelemeye başladım. Kocamı tanımıyordum ve bu yüzden durmadan onu inceleyesim geliyordu.
Yakışıklıydı. Keskin yüz hatlarına sahipti. Yüzünde siyah gözleri ilk başta ürkütmüştü beni ama şimdi o kadar da korkmuyordum. Göz altlarındaki morluklar bütün gece ayaktayım diye bağırıyordu. Ben onu izlemeye dalmışken elini kaldırarak yanağıma değdirdi. İrkilerek geri çekildiğimde derin bir nefes aldı.
"Özür dilerim. Sadece iki aydır sana hasret kaldım ve şimdi de doya doya sarılmak istiyorum." Dediğinde vicdanım sızladı.
Daha yeni evlendiği karısı kaza geçirmişti. Ve iki ay uyanmamıştı. Üstüne üstlük hafızasını kaybetmiş ve kocasını hatırlamıyordum. Bu onun için büyük bir yıkım olmalıydı.
"Ben.."
"Hayır bebeğim, kendini suçlu hissetme. Sadece biraz üzgünüm. Ama artık yanımdasın ve bu bana yeter güzel gözlüm." Özlemle dile getirdikleriyle beraber yanaklarım kızardı.
Yabancı birinden iltifat alıyordum ve bu benim kızarmama neden olmuştu.
Arslan elimi sıkarak beni kendiyle beraber yürütmeye başladı. Odadan dışarı çıktığımızda koridora baktım. Kimse yoktu.
Arslan beni yürüterek asansöre bindirdi.
Ellerimi Arslan'dan çekmeye çalıştığımda daha beter sıktı. Kaşlarımı büzdüm. Elimi çekiştirerek derin bir nefes aldım.
"Arslan. Elimi bırakır mısın?" Dedim gözlerimi kaçırarak.
Arslan anında elimi bırakarak örgümü önüme aldı.
"Özür dilerim yavrum. Ben sadece senden uzun zamandır uzak kaldığım için ayrılmak istemiyorum senden." Dediğinde anlayışla başımı salladım.
Asansöre sesszilik olduğunda Arslan gülümseyerek konuştu.
"Poyraz ve Murat seni çok merak ediyorlar. Hatta seni bekliyorlar." Dediğinde kaşlarımı çattım.
"Şey onlar kim?" Dedim çekingen bir şekilde.
"Kardeşlerim, aslında sen onları çok seviyordun. Ama kaza olunca..." dedi ve sustu.
Asansör durunca Arslan tekrar elimden tuttu. Ön tarafta bulunan topluluğu görünce ağzım beş karış açıldı.
Kamera ve mikrofonla bizi bekliyorlardı. Ve izdiham var gibiydi. İnsanlar camdan beni ve Arslan'ı gördüklerinde flaşlar patlamaya başladı. Gözlerimi kısarak bir adım geriledim. Arslan beni göğsüne çekerek sarıldı.
Arslan beni sağ tarafta bulunan koridora soktuğunda merakla etrafa baktım.
"Hastanenin ön tarafı çok kalabalık. Senin daha fazla yorulmanı ve tedirgin olmanı istemiyorum. Arka kapıdan çıkacağız dışarıya." Dediğinde başımı salladım. Gerçekten benim de halim yoktu kalabalık ve gürültülü ortamda durmaya. Zaten biraz da başım dönüyordu.
Dışarıya çıktığımızda bir sürü siyahlı adamlar vardı etrafta. Korkuyla yutkundum. Cidden bir sürü yerde adamlar etrafı kontrol ederek kulaklıklarıyla konuşuyorlardı bir yandan.
Arslan'ın arkasına geçerek atkımı sıktım. Arslan beni omzumdan tuttu. Önümüze gelen arabanın kapısını açarak beni arabaya bindirdi. Kendi de arabaya bindiğinde karşımızda oturan Ahuzar hanıma baktım. Bana bakıyordu ve bu ben de gerginliğe yol açıyordu.
"Mardin ve İstanbul'da lokma ve et dağıtmaya başladılar efendim." Ön tarafta sert bir şekilde konuşan adamla birlikte irkildim. Arslan kolumu sıvazlayarak geri konuşan adama döndü.
Arslan kaşları çatık bir şekilde başını salladı.
"Mardin'de bütün halka üç yıllık erzak dağıtın. Sevdiğim kadın uyandı. Adak adamıştı annem zaten." Dedi Arslan annesine bakarak.
Ahuzar hanım tebessüm ederek başını salladı.
"Öyle. Allah bir daha yaşatmasın." Dedi bana bakarak. Gözlerimi kaçırdım.
Beni bu kadar mı önemsiyorlardı yani?
Arabadan geçip giden yollara bakarak iç çektim.
Keşke hafıza mı kaybetmeseydim lakin olan olmuştu.
"Kızım aç mısın? Senin için sofrayı hazırlattık." Dediğinde Ahuzar hanıma döndüm.
Aç mıydım? Evet öyle bir his vardı?
"Çok teşekkür ederim." Dedim sessizce.
Arslan dudaklarını yalayarak beni izlerken konuştu.
"Biz bir aileyiz Gece. Ben senin eşinim. Bize teşekkür etmene gerek yok." Dediğinde mahçup bir şekilde başımı önüme eğdim.
"Bilmiyorum, sizi ilk defa görüyor gibiyim. Bu yüzden sizden çekiniyorum." Dedim alt dudağımı ısırarak.
Ahuzar hanım derin bir nefes alarak bana baktı.
"Zamanla bize alışacak gelinim Arslan. Sıkboğaz etme Gece'yi. Zor bir süreçten geçiyor. Sadece biraz zaman gerekli." Dediğinde sessiz kalarak camdan dışarıya bakmaya başladım.
Bir kocam ve kayınvalidem vardı. Yaşadığımız yere gittiğimizde nasıl bir ortamla karşılaşacağımı da bilmiyordum.
Tedirgindim. Aslında içimden sadece ağlamak ve yatağın altına girerek saklanmak istiyordum.
Başımı koltuğa yaslayarak camdan dışarıyı izlemeye başladım.
Allah'ım lütfen her şey yoluna girsin.
♧ ♧ ♧ ♧ ♧ ♧ ♧
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |