21. Bölüm

21

rora⁴
adoranightt

 

♧ ♧ ♧ ♧ ♧ ♧ ♧ ♧

"Güzelim rahat mısın? Bir yastık daha koyayım mı arkana?"

Arslan gözlerimin içine bakarak konuştuğunda tebessüm ederek başımı sağa sola salladım.

 

Beni bu kadar çok önemsiyorsa neden kavga etmiştik kaza geçirdiğim gün pek anlamamıştım ama bunu göz ardı ettim.

 

"Çok teşekkür ederim Arslan. Şu an rahatım." Dedim elimdeki sıcak süte bakarak.

 

Araba ile eve geldiğimizde açıkçası şaşırmıştım. Burası çok büyük bir villaya benziyordu. Malikane demek daha doğru olurdu. Çok ihtişamlı ve zenginlik kokan bir malikaneydi.

 

Etrafta bir sürü hastanede gördüğüm adamlar vardı. Bu beni biraz ürkütse de Arslan iş adamı olduğunu ve düşmanlarının fazla olduğunu, bu yüzden de güvenliklerine önem verdiğini söylemişti. Ben de bir şey dememiştim. Sonuçta iş adamıysa normal olduğunu düşünüyordum.

 

Ahuzar hanım mutfakta yemeklerle ilgileneceğini söyleyerek yanımızdan ayrılmıştı.

 

Arslan ile eve girdiğimizde evin içi de dışı kadar güzeldi. Çok pahalı ve şıktı.

 

Cidden çok zengin bir ailelerdi ve bana çok iyilerdi. Hizmetliler de güler yüzle karşılamışlardı beni.

 

Salona girdiğimizde kimseyi görmemiştik. Arslan kardeşlerinin birazdan evde olacaklarını söylemişti. Biz de o zamana kadar salonda oturuyorduk.

 

Sehpadaki fotoğraf çerçevesine baktığımda şaşırarak işaret parmağımla çerçeveyi işaret ettim.

 

"Şey Arslan bana onu verir misin?" Dediğimde Arslan uzanarak çerçeveyi aldı ve bana uzattı.

 

Fotoğrafta ben ve Arslan vardı. Ben gelinlikle gülümsüyordum. Arslan da beni izliyordu. Ve bana aşkla bakıyordu. Gerçekten dediği gibiydi biz evlenmiştik.

 

Zaten daha demin bana balo gecesi röportajımızı da izlemişti. O gün gerçekten de biz oradaymışız. Hatta bana aşkla bakması, röportajda beni çok sevdiğini ve bu yüzden evlenmeyi uzatmadığımızı söylemişti. Ben de sadece oradaki insanlara gülümsüyordum.

 

Arslan derin bir nefes alarak fotoğrafa bakarak gülümsedi. Cidden benimle ilgili her şeyde gülümsüyordu ama benim dışında asla güldüğünü görmemiştim. Biraz garip bir durumdu ama mizacı öyleydi galiba.

 

"Evlendiğimiz gün...o gün benim en mutlu günümdü. Sevdiğim kadınla evlenecektim. Nasıl mutlu olmazdım ki. Dünyanın en mutlu adamıydım." Dediğinde elimdeki çerçeveye bakmaya devam ettim. Cidden gelinliğim çok güzeldi ve ben de gülümsemiştim ama farklı bir yere bakarak gülmüştüm.

 

Arslan sesindeki mutlulukla anlatıyordu evlendiğimiz günü. Herhalde çok mutluydu o gün. Her ne kadar bu durum onun için üzücü olsada bana sabırla anlatıyordu her şeyi. Keşke ben de unutmasaydım onun hakkında hiç bir şeyi. Kendimi keşke demekten alamıyordum işte.

 

Elimdeki sütü Arslan'a uzattığımda anında alarak sehpaya bıraktı. Sütü de çok sevmiştim. Ama çok fazla içesim gelmemişti.

 

"Her şeyi hatırlamak isterdim. Seninle bütün özel anılarımızı. Tanıştığımız günü, evlendiğimiz günü, evlilik kararı aldığımız günü..." dedim iç çekerek.

 

Aşık olduğum kişi hakkında hiç bir şey bilmiyordum. Bu üzücü ve kötü bir durumdu. Kim isterdi ki sevdiği ve aşık olduğu adamla ilgili her şeyi unutmak...

 

Arslan ellerimi tutarak bana baktığında siyah gözlerine baktım. Kemikli ellerinin üzerinde bir çok dövme vardı ve eline yakışmıştı. Yani bence hoş bir görüntüydü.

 

Ellerime üst üste öpücük kondurarak aşağıdan bana baktı. Dikkatle ona bakmaya başladım. Her ne kadar rahatsız olsam da sessiz kaldım. Zaten ben hafızamı kaybettiğim için Arslan zor bir durum yaşıyordu. Şimdi ondan uzaklaşarak onu üzmek istemiyordum.

 

"Güzel bebeğim, bu benim için de zor bir süreç. Sevdiğim kadın beni hatırlamıyor ama daha kötüsü de olabilirdi. Bu yüzden Allah'a her gün şükür ediyorum. Ben beni tekrar sevmeni bekleyeceğim. Bana tekrar aşık olmanı büyük bir sabırla bekleyeceğim. Yeter ki sen iyi ol. Sen iyi olunca ben de iyi oluyorum." Dediğinde gözlerimi kaçırdım gözlerinden. Bana çok duygu dolu bakıyordu.

 

Beni böyle seven birini unutmak üzücüydü. O çok kötü bir durum yaşıyordu ve onu sevmeyi unuttuğum için vicdan azabı hissediyordum. Hem kendime üzülüyordum. Hem de Arslan'a üzülüyordum. Kendimi onun yerine koyduğumda çok zor şeyler yaşadığını anlıyordum. Ben aşık olduğum adamın beni hatırlamamasını düşündüğümde çok üzülüyordum. O nasıl üzgün olmasındı ki...

 

"Ben seni şu an nasıl biri olduğunu bilmiyorum ama seni sevdiğime göre iyi birisindir. Ben seni ve aileni hatırlamak için elimden geleni yapacağım." Dedim tebessüm ederek.

 

Arslan derin bir nefes alarak dudaklarını yaladı. Ellerimi sıkarak tekrar öpücük kondurduğunda gözlerimi kaçırdım.

 

"Doktor tekrar hatırlamayacağını söyledi Gece. Belki de yaşadıklarını asla hatırlamayacaksın. Ama fotoğrafların var. Onlarla geçmişini öğrenebilirsin. Ben de sana yardım ederim." Dediğinde dudaklarımı büzerek önümdeki sehpaya baktım.

 

"Bilemiyorum. Ben yeniden bir hayata nasıl başlarım bilmiyorum. Çok zor olmaz mı?" Dedim Arslan'ın siyah gözlerine bakarak.

 

Yeniden onu tanıyıp nasıl sevebilirdim ki? Ama bir kere aşık olan bir kere daha olurdu değil mi? Hayata yeniden başlamak, herkesi yeniden tanımak hem onlar hem benim için garip olurdu ama mecburen yeniden tanıyacaktım insanları.

 

Arslan sıcak bir tebessüm ederek ellerimi sıktı. Zaten bana her zaman sabırlı ve sakin yaklaşıyordu. Cidden sevdiği insana çok iyiydi. Bana da çok ilgili ve dikkatli davranıyordu. Her kadın kendine ilgili ve sevgiyle davranan bir koca isterdi herhalde.

 

"Emin ol, emin ol hiç zor olmayacak hayalim. Ben her zaman senin yanında olacağım. Senin her zaman destekçin olacağım. Sen sadece sağlığına dikkat edeceksin o kadar." Dediğinde Arslan'ın canını daha fazla sıkmamak için sessiz kaldım.

 

Her ne kadar bu konuda pek emin olmasam da Arslan'ın benim düşüncelerim yüzünden üzülmesini istemiyordum. Bu süreç en çok onu yıpratmıştı. Çünkü her şeyi hatırlayan oydu. Kaza geçiren bendim ama beni bekleyen bendim. Yani o daha çok acı çekiyordu. Çünkü en özel anılarımızı o hatırlıyordu. Ben de hatırlamıyordum. Bu onun için çok kötü olmalıydı.

 

Kapının başında gelen seslerle beraber merakla salon kapısına baktım. Büyük ihtimalle Arslan'ın kardeşleriydi.

 

Salona giren insanlara baktığımda yutkundum.

 

Ayağa kalkmaya yeltendiğimde anında Arslan belimden tuttu. Yüzümün biraz uzağında duran yüzüne bakarak tebessüm ettim. Teşekkür etme demişti ama ben en azından tebessüm ederek teşekkür ediyordum.

 

Ayağa kalktığımda iki kişi yanıma gelerek elimi sıktı.

 

"Ben Poyraz yenge geçmiş olsun." Diyerek karşımdaki koltuğa oturdu. Bana biraz soğuk ve morali düşük gibi gelmişti.

 

Ama modumu düşürmeden bana bakarak gülen yeşil gözlü çocuğa baktım. Gülümseyerek elini sıktım.

 

"Ben Murat yenge. Geçmiş olsun. Seni dört gözle bekliyorduk vallahi. Umarım en yakın zamanda yeniden eski günlerdeki gibi oluruz." Dediğinde dudaklarımı bibirine bastırdım.

 

Murat da Poyraz denen adamın yanına oturduğunda ben de kendi isteğimle koltuğa oturdum. Arslan da yanıma oturarak öne eğildi.

 

İkisini inceleyerek derin bir nefes aldım.

 

Poyraz denen adam yumuşak hatlı biriydi. Kahverengi göz, kahverengi saçları vardı. Beyaz tenliydi. Mizacı yumuşak biri gibi duruyordu.

 

Murat ise kahverengi saçlı, yeşil gözleri vardı. Esmer tenliydi. Mizacı sert biri gibi duruyordu.

 

"Vallahi iki aydır çok kötüyüz yenge. Sana bir şey olmasından gerçekten çok korktuk. Hele abim ne haldeydi. Senin yanından bir an olsun ayrılmadı." Dediğinde Arslan'a baktım. Beni gülümseyerek iziliyordu.

 

Dudaklarımı birbirine bastırarak gözlerimi kaçırdım.

 

"Ben cidden ne demem gerektiğini bilmiyorum. Keşke sizi hatırlasaydım." Dediğimde Poyraz derin bir nefes alarak ayağa kalktı ve salondan çıktı.

 

Kaşlarımı çatarak arkasından baktım. Arslan burnundan soluyarak Murat'a baktı. Murat gözlerini yumarak bana baktı.

 

"Sen bizim için çok önemliydin yenge. Birden böyle olunca Poyraz çok üzüldü. Sen onun kusuruna bakma." Dediğinde kaşlarımı kaldırdım.

 

Bu kadar önemli miydim ben onlar için? Benim ailem yokken onlar mı ailem olmuştu?

 

Çok iyi kalpleri vardı. Beni bu kadar benimsedikleri ve beni yalnız bırakmadıları için minnettardım. Beni bu kadar düşündüklerine göre beni seviyorlardı. Sadece Poyraz denen adam biraz garipti ama o da bana kötü bir şekilde bakmamıştı. Hatta gözlerime hiç bakmamıştı.

 

Derin bir nefes alarak gülümsedim. Kafam biraz sızlıyordu ve biraz da uykum vardı.

 

"Hayır ne kusuru. Sadece biraz şaşırdım." Dedim ellerimi dizime koyarak parmaklarımla oynamaya başladım.

 

"Şu an nasılsın yenge? Bir ağrın ve ya sızın yok değil mi?" Dediğinde başımı sağa sola salladım.

 

İnce düşüncesi yüzünden gülümsedim. Gerçekten aile üyeleri çok düşüncelilerdi.

 

"Hayır ağrım sızım yok. İyiyim. Uzun süre uyuyunca..." Dediğimde gülerek öne eğildi.

 

"Bizi tanımıyorsun yenge ama biz gerçekten çok yakındık. Arslan abimle sevgili olduğunuzdan beri hep bizimle de görüşürdün." Dediğinde şaşırarak ona baktım.

 

Ben Arslan ile sevgiliyken onlarlada mı görüşüyordum. Aslında bu durum normaldi ama işte şimdi duyunca bir garip oluyordum.

 

"Sizinle Arslan ile ilişki yaşadıktan sonra mı görüşmeye başladık?" Diye sordum.

 

Murat Arslan'a bir bakış atarak başını salladı.

 

"Evet, siz sevgili olduktan sonra abim seni bizimle tanıştırdı. Seni ailecek çok sevdik. Çok akıllı ve zekiydin. Bir de şakacı. Seninle çok şakalaşırdık." Dediğinde kaşlarımı kaldırdım.

 

Güzel bir geçmişimiz vardı. Tebessüm ederek başımı salladım. Keşke ben de hatırlasaydım her şeyi.

 

"Çocuklar yemek hazır. Gece kızım senin sevdiğin yemekleri hazırladım. Biraz yemek yersen içim rahat eder hem." Ahuzar hanım salona girerek konuştu. Üzerindekileri değiştirmişti. Siyah bir bez elbise giymişti ve başı acıktı. Büyük ihtimalle aile arasında olduğu için bu kadar rahattı.

 

Başımı sallayarak ayağa kalktım. Arslan da ayağa kalktığında gözlerimi kaçırdım. Çok büyüktü ya. Keşke biraz kısa olsaydı.

 

Cidden bende ne bulmuştu. Ben yanında çocuk gibi kalıyordum. Hiç olgun durmuyordum. Boyum da kısaydı. Başımı sağa sola sallayarak düşüncelerimden sıyrıldım.

 

Arslan beni belime dokunarak salonda bulunan yemek masasına yönlendirdiğinde ben de ona ayak uydurdum. Çünkü nerede ne vardı bilmiyordum. Her ne kadar burada yaşadıysam da şu anda bu eve yeni gelmiş gibiydim.

 

Arslan başa oturdu. Beni de yanına oturttuğunda derin bir nefes aldım. Ahuzar teyze karşıma oturarak çatık kaşlarıylq Murat'a başıyla işaret verdim Murat anında ayağa kalkarak salondan çıktı. Az sonra Murat ve Poyraz içeri girerek yerlerine oturdular. Poyraz başını tabağa odakladı ve bize bakmadı.

 

Acaba benimle sorunu mu vardı acaba? Çünkü sanki burada zorla duruyor gibiydi.

 

Hizmetliler yemekleri servis etmeye başladığında derin bir nefes aldım. Benim tabağımı dolduran kadına tebessüm ettiğimde yüzüme dahi bakmadan geri çekildi. Dudaklarımı büzerek önüme döndüm.

 

Önümdeki çorbaya bakarak derin bir nefes aldım. Yemeğin kokusu burnuma geldiğinde aç olduğumu hissetmiştim. Kafamı kaldırdığımda Arslan'ın bana baktığını gördüm. Her zaman bana bakıyordu.

 

Önümdeki çorbayı işaret ettiğinde önüme dönerek elime kaşığı aldım ve çorbaya daldırdım. Çorbadan yudum aldığımda gözlerimi yumdum. Çok güzel bir çorbaydı.

 

"Beğendin mi çorbayı kızım?" Ahuzar hanım tebessümle sorduğunda başımı salladım.

 

"Evet çok güzel olmuş. Kim yaptıysa ellerine sağlık." Dediğimde Ahuzar hanım Arslan'a bir bakış atarak bana döndü.

 

"Gülten yaptı kızım." Dediğinde başımı salladım.

 

Çorbanın yarısını içtiğimde duyduğumu hissettim ama bu sefer önüme konan et yemeğine baktım.

 

"Ben doydum Ahuzar hanım." Dedim mırıldanarak.

 

Ahuzar hanım kaşlarını çatarak bana baktı.

 

"Kızım ne hanımı? Sen benim kızımsın. Yabancı mıyız biz?"

 

"Peki Ahuzar teyze." Dedim gözlerimi kaçırarak. "Ama ben gerçekten doydum." Dediğimde Arslan ayağa kalkarak sandalyemin arkasına geçti.

 

"Zorlamaya gerek yok anne. Gece ne kadar yemek isterse o kadar yer." Dedi kaslı kollarını arkamdaki sandalyeye yaslayarak bana eğildi.

 

Başımı sallayarak önüme bakmaya devam ettim. Nefesi boynuma değiyordu ve bu benim huylanmama sebep oluyordu. Boynumu kaşıyarak derin bir nefes aldım.

 

"İstersen odamıza çıkabiliriz. Hem dinlenirsin de." Dediğinde başımı salladım.

 

"Çok iyi olur. Aslında senin bana bahsettiğin fotoğraflara bakmak isterim." Dediğimde gülümsedi.

 

"Tabii güzelim. O zaman biz kalkalım." Diyerek arkamdan çekildi.

 

Sandalyemi iterek ayağa kalktım ve aile üyelerine iyi geceler diledim. Poyraz dışında herkes tebessüm etti. Lakin Poyraz yemekten başını bir an olsun bile kaldırmadı.

 

Bu duruma üzüldüm ama bir şey diyemedim. Belki de biraz zaman gerekliydi. Hem benim için, hem de Poyraz için.

 

♧ ♧ ♧ ♧ ♧ ♧ ♧ ♧

 

Üzerimdeki geceliğe bakarak saçlarımı topuz yaptım.

 

 

Banyodan dışarı çıkarak odaya göz gezdirdim.

 

Arslan odada bulunan koltukta oturuyordu. Üzerinde siyah bir eşofman ve sporcu atleti vardı. Cidden adam baya kaslıydı. Kocam olmadığını bilmesem ürkebilirdim.

 

Arslan camdan düşünceli bir şekilde bakıyordu. Ne düşündüğünü bilmek isterdim. Çünkü çok ciddi duruyordu.

 

Gözlerimi masaya değdirdiğimde başımı yana eğerek masaya doğru yürüdüm. Bana ait olduğunu düşündüğüm bir sürü fotoğraf vardı.

 

Sehpanın önünde durarak küçüklüğüme dair fotoğrafı eğilerek aldım.

 

"B-bu benim küçük-lüğüm mü?" Arslan ayağa kalkarak yanıma kadar geldi.

 

"Evet güzelim. Yetimhanede fotoğraflarını çekmişler. Sen de işte anılarını evlendikten sonra bize getirmiştin." Dediğinde arkamda olan bedenine baktım.

 

Gözleri büyük bir aşkla fotoğrafıma bakıyordu. Gözleri fotoğraftan bana çevrildiğinde gülümsedi.

 

"Her yaşta o kadar güzel ve özelsin ki..." Dediğinde gözlerimi kaçırarak elimde duran fotoğrafa baktım.

 

 

(Bundan sonraki bütün fotoğraflar temsilidir.)

 

Sehpanın önünde oturarak bağdaş kurdum. Elime aldığım kendime ait fotoğrafa uzanarak elime aldım.

 

"Bu ne zaman çekildi?" Dedim yanımdaki koltuğa oturan Arslan'a.

 

Arslan elimde duran fotoğrafa tebessümle baktı.

 

"Altı, yedi ay önce çekinmiştin o fotoğrafı. Aslında fotoğraf çekinmeyi çok seversin." Dedi gülümseyerek. Evet önümdeki bütün fotoğraflarda çok hevesli görünüyordum. Şu an bile fotoğraflarımı incelerken gülümsüyordum.

 

 

Başımı salladım. Evlendiğimiz güne dair fotoğrafları elime aldım. Baya ihtişamlı bir yere benziyordu düğün yaptığımız yer.

 

"Nerede evlendik biz Arslan?" Dedim mırıldanarak.

 

"Mardin'de evlendik güzelim. Oradaki otellerimden birinde." Dediğinde kaşlarımı kaldırdım.

 

"Peki..." dedim düşünür bir şekilde. Sen çok mu zenginsin? Çünkü bu ev ve otellerim var diyorsun da." Dediğimde keyifle bana baktı.

 

"Evet baya zenginim. Mardin benim sayılır. İstanbul'da adım her yerde anılıyor. Ve burada da..."

 

"İş adamı olarak büyük işler mi yapıyorsun. Yoksa bu servet olmazdı." Diye sözünü kestiğimde gülümseyerek derin bir nefes aldı.

 

"Eh holding ve babamdan kalan işlerle buralara kadar geldik." Dediğinde başımı salladım.

 

"Biz burada yemekte miyiz?" Dedim fotoğrafı ona göstererek. Poyraz ve Murat fotoğrafta vardı. Ve tanımadığım bir tane kadın.

 

 

Arslan gösterdiğim fotoğrafa bakarak başını salladı.

 

"Evet, düğünden sonra bana acıktığını söylemiştin. Biz de gençler olarak bir restoranta gitmiştik." Dedi bana temkinli bir ifadeyle bakarak.

 

"Anladım." Dedim sessizce.

 

Hiçte anlamadım ama sustum.

 

"Benim arkadaşım var mıydı?" Dedim dudaklarımı büzerek.

 

Her ne kadar ailem olmasa da arkadaşımın olduğunu düşünüyordum. Bu zamana kadar arkadaşım olmasaydı sorun olurdu bence.

 

Arslan başını salladı. Rahat bir nefes verdim.

 

"Evet iki tane çok yakın arkadaşın var. Ama bugün gelip başını şişirmek istemediklerini söylediler." Dediğinde yeniden başımı salladım.

 

En azından arkadaşlarım vardı. Bu iyi bir şeydi.

 

Sağ tarafımda bulunan fotoğrafı elime aldım.

 

 

"Bu kişiler mi arkadaşlarım peki?" Dedim merakla.

 

Arslan başını sallayarak beni onayladı. Fotoğrafta ikisi de hüzünlü duruyorlardı. Büyük ihtimalle ben evlendiğim için duygusallardı.

 

 

"Neden burada ağlıyorum?" Dedim kaşlarımı çatarak.

 

Arslan alt dudağını ısırarak fotoğrafa baktı. Sanki pot kırmış gibiydim.

 

"Ailenin bu özel gününde olmadığı için çok duygulanmıştın. Bu yüzden biraz duygusaldın." Dediğinde gözlerim doldu.

 

Ben ailem öldüğü için içimde üzüntü hissedemiyordum. Babam ve annemi tanımadığım için bir şey düşünemiyordum. Bu beni kötü yapar mıydı ki?

 

"Şey Arslan-" dedim titrek bir sesle. "Ben anne ve babamın öldüğüne onları hatırlamadığım için üzülemiyorum. Bu beni kötü biri yapar mı?" Dedim burnumu çekerek.

 

Arslan benimle beraber yere çökerek beni gövdesine çekti.

 

"Yavrum benim, sen önceden anne ve babanın acısını çok çektin. Onların yasını da tutmuştun. Sakın kendini bunun için üzme." Dedi başımın üzerinden öperek.

 

Omuz silkerek gözyaşı dökmeye başladım.

 

"Bilmiyorum ama bununla nasıl başa çıkarım bilmiyorum. Sen olmasan ve ben tek başıma bu derdi çekseydim daha kötü olurdu. Ailem olmadığı için ortada bile kalabilirdim. Teşekkür ederim." Dedim minnetle.

 

Eğer Arslan yanımda olmasaydı bu hayata nasıl adapte olurdum bilemiyordum. Ailem yoktu. Hafızam gitmişti ve bu durumda tek kalmak eziyet olurdu.

 

Arslan belimi koca kollarıyla sararak başıma tekrar öpücük kondurdu. Rahatsız olmadım bu sefer. Belki de duygusal bir anda olduğum içindi.

 

"Güzel sevgilim ben her zaman senin yanında olacağım. Sen yalnız değilsin. Senin kocaman bir ailen var. Asla kendini yalnız hissetme olur mu?" Dediğinde başımı kaldırarak keskin çenesine baktım. Ama sonra tekrar gözlerimi yere indirdim.

 

"İyi ki varsın." Dediğimde titrek bir nefes aldı.

 

"Asıl sen iyi ki varsın." Dedi gülümseyerek.

 

Kendimi geri çekmeye çalıştığımda Arslan beni bıraktı.

 

"Peki biz seninle nasıl tanıştık?" Dedim merakla.

 

Arslan topuzumdan firar eden saç tutamımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

 

"İlk görüşte aşk." Diye mırıldandı iç çekerek. "Seni ilk gördüğüm an aşık oldum. Sonra da senin peşinde divane oldum." Dediğinde dudaklarımı büzdüm.

 

"Beni ilk nerede gördün ki?" Dediğimde uzun kollarıyla karşıdaki kupayı alarak benim elime verdi.

 

"Kakaolu sütü çok seversin." Dediğinde kupadan bir yudum aldın. Çok güzeldi. Üst üste yudumladığımda halime bakarak gülümsedi.

 

"Aslında seni ilk bizim evimize geldiğinde gördüm. Ben işlerim için memleketim Mardin'e gitmiştim. Bu yüzden geri dönüşte hızlı bir şekilde eve gelmiştim. Lakin bahçede seni gördüğümde nutkum tutuldu. Kalbim ilk defa o gün hızlandı. Sana aşık olduğumu anladım." Dediğinde nefesimi tuttum.

 

Sanki muhteşem bir şeyden bahsediyordu. Öyle güzel, öyle özel anlatmıştı.

 

"Sen de o gün hizmetlinin bir hayvana kötü muamele yaptığını gördüğün için tartışmaya başladın. Tabi ben müdahale ettim. Sonra da ilk göz göze geldiğimizde sana aşık olduğumu anladım. Sen başkaydın. Bambaşkaydın." Dedi iç çekerek.

 

O kadar güzel anlatıyordu ki gerçekten birbirimize aşık olduğumuzu anlıyordum. Ama ben şu an pek bir şey hissetmiyordum ona karşı. Sadece çok çekici ve yakışıklıydı. Ve bana böyle davrandığı için biraz etkilenmiştim. Ama bunun aşk olduğunu düşünmüyordum. Aşk daha güzel ve özel bir bağdı. Umarım ileride beni böyle güzel seven kişiye aşık da olurdum. Yoksa çok üzülürdüm.

 

"Kaç yaşındasın. Ben kendi yaşımın yirmi olduğunu öğrendim doktordan. Ama seninkisini bilmiyorum." Dediğimde burnundan güler gibi bir ses çıkardı.

 

"Yirmi yedi yaşındayım. Yakında yirmi sekiz olacağım." Dediğinde şaşırarak kaşlarımı kaldırdım.

 

"Aramızda çok yaş varmış. Hem ben seni ilk gördüğümde abim olduğunu düşünmüştüm." Dedim kıkırdayarak.

 

Arslan dudaklarını birbirine bastırdı.

 

"Evet bunun dalgasını çok yapmıştın yavrum. Hatta bana yaşlı muamelesi bile yapmıştın." Dediğinde tebessüm ettim.

 

Evet ben kendimde böyle şeyler yapan biri olarak hissediyordum.

 

"Bunun için özür dileyemeyeceğim." Dediğimde bana kötü kötü baktı.

 

Kıkırdayarak ellerimi havaya doğru kaldırdım.

 

"Tamam, tamam sustum." Dediğimde damarlı kolunu kaldırarak yanağımı okşadı.

 

"Hayır sen hiç bir zaman susma. Hep konuş, konuş ki günüm güzelleşsin." Dediğinde gözlerimi kaçırdım.

 

"Sen çok güzel konuşuyorsun. Ben böyle yaparak seni üzmüyorum değil mi?" Dedim endişeyle.

 

"Hayır güzel bebeğim üzülmüyorum. Zamanla beni tanıya tanıya yeniden mutlu olacağız." Dediğinde başımı salladım.

 

Esneyerek gözlerimi kırpıştırdım. Arslan gülerek belimden tutarak beni ayağa kaldırdı.

 

"Uykun var güzelim, bugün çok yoruldun. Artık biraz uyu ve dinlen. Yarın seninle bu konular hakkında konuşmaya devam ederiz." Dediğinde başımı salladım.

 

Dengemi kaybettiğimde ellerimi Arslan'ın boynuna sardım. Bir anlığına ayaklarımın bağı çözülmüştü. Herhalde yerde bağdaş kurduğum içindi.

 

Arslan belimden tutarak beni kucaklayarak yatağa yürümeye başladı.

 

Arslan'ın nabzının üzerindeki yazıyı gördüğümde gözlerimi büyüttüm.

 

Gece yazıyordu.

 

"Arslan boynunda ismim yazıyor." Dedim şaşkın bir şekilde.

 

Arslan beni yatağa bırakarak üzerime pikemi örttü.

 

"Kazadan sonra yaptım. Sensiz geçen günlerde senden bir parçam olsun istedim vücudumda. Sen benim içimi denizlendiren tek kadınsın. İşte bu yüzden atan nabızımın üzerine yazdım adını. Çünkü sen benim yaşam için gereken en önemli servetimsin." Dediğinde yanaklarım kızardı.

 

Arslan boğuk ve aşk dolu bir sesle konuştuğu için onun karşısında utanıyordum.

 

"Senin karşında ne demem gerektiğini bilmiyorum." Dedim utangaç bir şekilde.

 

Arslan erkeksi bir şekilde gülerek alnımdan öptü. İstemsiz bir şekilde gözlerimi kapattım.

 

"Hiç bir şey demesen de olur. Sadece dursan ve bana gülümsesen zaten kalbim hızlanır." Dediğinde kıkırdadım.

 

"Yine aynı şeyi yapıyorsun." Dedim.

 

"Ne yapmışım?"

 

"Durmadan bana böyle güzel şeyler söylüyorsun. Sonra da ben donup kalıyorum." Dedim yutkunarak.

 

"İçimden söylemek geliyor da ondan güzelim. Emin ol bu sözleri senden başka kimse bana söyletemez. Ama senin yanında da bülbül gibi oluyorum." Dediğinde tebessüm ettim.

 

"Biraz hızlı mı gidiyoruz?"

 

"Biz evliyiz bebeğim." Dedi sırıtarak.

 

"Evet bunu sadece sen biliyorsun. Ben yaşadığım bütün her şeyi unuttum." Dedim iç çekerek.

 

Arslan iç çekerek yanıma oturdu. Yan tarafta bulunan ilaçların kutusunu açarak bana uzattı.

 

"Bunlar nedir?" Dedim kaşlarımı çatarak.

 

"Sen kalp hastasısın yavrum. Bunları içmen lazım bu yüzden." Dediğinde yutkundum.

 

Bir de kalp hastasıydım iyi mi.

 

"Sağlıklı bir hayatın olduğu için bir sorunun yok bebeğim. Sadece bu ilaçları içerek kalbinin yorulmasını engelliyorsun." Dediğinde başımı salladım.

 

İlaçları ağzıma atarak Arslan'ın bana uzattığı su ile beraber içtim.

 

Geri yatağa uzandığımda tekrar esnedim.

 

"Arslan sen nerede yatacaksın?" Dedim mırıldanarak.

 

Arslan derin bir nefes aldı.

 

"Koltukta, senin rahatsız olmanı istemiyorum." Dediğinde itiraz etmedim. Her ne kadar eşim olsa da onu daha bugün tanıyordum.

 

"İyi geceler güzelim. Eğer bir isteğin ve ya sıkıntın olursa beni uyandırmaktan çekinme. Zaten bugün seni izlemekten uyuyamam." Son kısmı sessiz söylediği için anlamadım. Zaten gözlerimi kırpıştırarak tekrar esnedim.

 

"İyi geceler." Dedim ve kendimi karanlığa bıraktım.

 

Boynumda ve yanağımda baskı hissettim lakin uykum yüzünden ayırt edemedim.

 

"Seni seviyorum yavrum. Özür dilerim. Ama mutluluğumuz için yapmak zorundaydım."

 

Kendimi tamamen karanlığa bıraktığımda sesleri duydum ama ayırt edemedim.

♧♧♧♧♧♧♧♧

Bölüm : 04.01.2025 19:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...