
♧ ♧ ♧
Kahvaltı ediyorduk. Balık sırtı ördüğüm saçımı arkaya attım ve Arslan'ın önüme koyduğu kaymaklı ekmeği ağzıma alarak çiğnemeye başladım.
Murat önündeki çaydan bir yudum alarak Arslan'a baktı.
"Asaf abi gelmiş?" Dedi sorar bir şekilde Murat.
Arslan kahvesinden bir yudum alarak başını salladı.
"Evet, geldi. Gülçin ile evleneceklermiş." Dediğinde öksürmeye başladım.
Arslan aniden ayağa kalkarak bana su verdiğinde bir yudum su aldım. Arslan sırtımı sıvazlayarak yanağımı okşadı.
"İyi misin güzelim?"
"İyiyim." Dedim yutkunarak. Arslan başını sallayarak sandalyesine oturdu. Masada duran elimi tutarak kaşlarını çattı.
"Biraz dikkat et yavrum."
"Gülçin ve Asaf abi mi evleniyor." Dedim merakla.
Arslan bana ters ters bakarak başını salladı.
"Evet. Düğünsüz olacak. Sade bir nikahla evleneceklermiş."
"Ama neden ki? Düğün olmadan olur mu?"
"Gülçin öyle istemiş. Ben de tam olarak bilmiyorum. Ama gitmemiz lazım."
"Nazlı gelecek mi?"
"Hayır, araları kötü olduğu için Nazlı gelmez."
"O zaman ben de gelmiyorum düğüne. Asaf abiye tebriklerimi iletirsin." Dedi Murat.
Kaşlarımı çattım.
"Neden Nazlı gelmiyor ki? Ne güzel üçümüz birleşirdik." Dedim oflayarak.
"Yetişkin insanlar Gece. Gelmek isteyen gelir, gelmek istemeyen gelmez." Dediğinde içli bir nefes aldım.
"Murat bari sen gel. Benim canım sıkılır. Hem hep beraber oluruz." Dedim Murat'a bakarak.
Murat geriye yaslanarak dudaklarını birbirine bastırdı.
"Nazlı garanti gelmeyecekmiş. Bu yüzden ben de garanti gelemem." Başını sağa sola sallayarak konuştuğunda gözlerimi devirdim.
"Hanımcı, kılıbık."
"Abi!! Gece'ye bir şey de."
"Ne diyeyim haklı Murat." Dediğinde kıkırdadım. Arslan güldüğümü görünce gözleri parlayarak iç çekti.
"Asıl sen kendi kocana bak. Hanımcılıkta çığır açtı. Yarın öbür gün senin soyadını almak için başvuru da yapar yenge." Murat alayla konuştuğunda güldüm.
"Fena fikir değil aslında. Arslan korkmaz." Dedim elimi havaya kaldırarak tabela gibi bir hareket yaptım.
"Gece komik değil bu güzelim." Arslan sert bir sesle konuştuğunda omuz silktim.
"Bence çok komik. Ama Murat kadar değil."
"Yine konu bana geldi. Neyse ben kaçar. Yoksa bana bulaşmaya devam edeceksiniz." Dediğinde imayla ayağa kalkan Murat'a baktım.
"Nazlı'nın yanına gidiyorsun değil mi? Seni gidi seni." Dedim sırıtarak. "Git Nazlı'nın kahramanı ol Murat. Hadi kılıbık Murat."
Murat göz devirerek deri ceketini giydi. Arslan'a baktığımda o da alayla Murat'a bakıyordu.
"Giderken çiçek al Murat, belki seni affeder." Dediğinde Arslan, kıkırdayarak devam ettim. "Bence tek taş al. Nazlı o tektaşı kafanda kırabilir."
"Ya siz ne kadar itici bir çift oldunuz ya. Dışarıdan kendinizi görseniz hemen ayrılırsınız." Dediğinde kahkaha attım. Ayağa kalkarak Arslan'ın arkasına geçerek sarıldım. Arslan ellerini kolumun üzerine koyarak öptü.
Bize yüzünü buruşturarak bakan Murat'a baktım.
"Biz ayrılırsak aşka olan inancını kaybetmen lazım Murat. Baksana biz birbirimizden nasıl ayrılalım." Diyerek Arslan'ın yanağından öptüm.
Murat gözlerini devirerek salondan çıkmadan önce konuştu.
"Sizin bu hallerinizi görmek istemediğim için ben kaçar."
"Nazlı'nın yanında kedi olana bak hele!!"
"Abim gibi mi? Abime baksana yavru kedi olmuş." Dediğinde Arslan önündeki çatalı salon kapısına fırlattı. Lakin Murat bunu farkettiği an salondan hızla çıkmıştı.
Arslan'ın boynunda olan kollarımı çözerek geriye çekilmek istediğimde Arslan izin vermeden beni önüne çekti. Birden beni kucağına oturttuğunda kollarımı boynuna sardım.
"Ya birisi gelirse?" Dedim kaşlarımı kaldırarak.
Arslan belimde duran ellerinden birini bacağıma götürerek sıktı. "Kış bahçesine kimse geldi mi?"
"Gelmedi." Dedim bacağımda olan eli yüzünden yutkundum.
"Buraya da kimse gelmez." Diyerek bacağımı okşamaya başladı.
"Sofradayız Arslan." Diyerek boğazımı temizledim. Arslan burnunu yanağıma yaslayarak derin bir nefes aldı. "Yani odamıza gidersek olabilir mi diyorsun?"
"Hayır diyorum. Hem ben seninle başka bir şey konuşacaktım." Dedim oflayarak. Arslan beni kucaklayarak sofradan kalktı. Başımı boynuna yakın bir yere yasladım.
Arslan asansöre bindiğinde kaşlarımı çattım.
"Öyle bakma bebeğim. Çalışma odasında biraz işim var. Ne konuşmak istiyorsan orada konuşursun." Diyerek boynumdan öptü.
Başımı salladım.
"Düğün olacak mı peki?" Dedim merakla.
"Düğün olmayacakmış. Gülçin hamileymiş. Acil bir kararla evleniyorlar zaten." Dediğinde ağzımdan sesli bir nida çıkardım.
"Ne cidden mi?"
"Öyle. Bizden hızlılar." Diyerek ima ile konuştuğunda omzuna yumruk attım.
"Pislik yapma Arslan. Ne zaman olacakmış nikah?"
"Yarın olacak. İzmir'de evleneceklermiş." Dediğinde şaşırdım.
"Neden İzmir?"
"Asaf'ın annesi orada yaşıyor. Orada evlenmek daha uygun. Hem bizim sorunumuz değil."
"Bizim düğünümüz çok güzelmiş. Çok da ihtişamlıydı." Dedim dudaklarımı büzerek. Arslan dudağıma sert bir öpücük kondurdu. Yanağını okşadım.
"Öyleydi." Dedi belimi okşayarak.
"Arslan, bana aldığın lacivert ışıltılı elbiseyi giymek istiyorum düğünde. O çok güzeldi." Dedim gözlerim parlayarak. Bana dün akşam üzerimde yakışacağını düşündüğü için almıştı.
"Olabilir güzelim. Ama akşam üstü yola çıkmamız lazım. Hem o zamana kadar işlerimi de halletmem lazım." Dedi iç çekerek.
Başımı salladım.
"Tamam, ben senin yanında olurum. Sen çalışırken ben de yanında dergi falan okurum." Dedim ayaklarımı sallayarak. Arslan saçımı yüzümden çekti. "Az bir işim var yavrum. Sonra ikimiz bir şeyler yapabiliriz. Ikimizin sıkılmayacağı bir şeyler."
Alt dudağımı ısırarak derin bir nefes aldım. Hormonlardan mı, yoksa bu adamın etkileyici kişiliği mi her zaman ondan etkilenmeme neden oluyordu anlamıyordum?
"Hormonlardan olduğunu düşünmüyorum. Büyük ihtimalle etkileyici kişiliğimden etkileniyorsun?"
Arslan sırıtarak konuştuğunda gözlerimi büyüttüm. Dışımdan mı konuşmuştum ben.
Salaksın da ondan.
Adam taş gibi diyen sendin.
Taş gibi adam. Doğru demişim aferin bana. Ama bunu adamın yüzüne söyle mi dedim ben gerizekalı?
İçimden söylediğimi düşünmüştüm ben.
Cidden bazen mal olduğunu düşünüyorum.
Seninle uğraşamayacağım.
"Arslan sus çok utanıyorum. İndir beni." Dedim asansörden çıkarken.
"Utanmana gerek yok. Ben de senden çok etkileniyorum. Hele o yeşil gözlerinle bana bakman yok mu? Deli oluyorum lan deli." Dedi boynumu öperek beni yere bıraktı. Gömleğinin eteğinden tutarak şapşal şapşal arkasından yürümeye başladım.
Öyle duygulu söylüyordu ki gerçekten onun bana deli gibi aşık olduğunu düşünüyordum. Bana aşkından yanıyordu. Güldüm. Deli miydim neydim? Hep salak salak şeyler düşünüyordum.
Arslan'ın çalışma odasına girdiğimizde etrafa baktım. Yine siyah bir ortamdı. Düzenli ve temiz bir odaydı. Ve çok şıktı.
Arslan önümüzde duran çekmeceden bir evrak çıkardı. Koltuğuna oturarak evraklarla ilgilenmeye başladığında ellerimi arkamda birleştirerek etrafa bakmaya başladım.
Masanın üzerinde duran fotoğraflara baktığımda şaşırdım. Üç tane resim vardı. Biri benim fotoğrafımdı. Gülerek elimde duran kediyle kadraja poz vermiştim. Yaz ayıydı. Çünkü kısa bir elbise giymiştim.
"Ne zaman çekildi bu fotoğraf Arslan." Dedim gözlerimi kısarak.
Arslan başını dosyadan kalkarak elimde duran fotoğrafa baktı.
"Bu yaz çekildi. Daha evli değildik." Diyerek derin bir nefes aldı.
Poyraz ve Murat'ın fotoğrafına gülümseyerek baktım. İkisi omzundan sarılmıştı birbirine ve gülerek kadraja bakıyorlardı.
Heybetli ve Arslan'a benzeyen adamın fotoğrafını elime aldım. Büyük ihtimalle babasıydı.
"B-bu kim?" Dedim başımı ovarak.
"Babam. Akif Kurtoğlu. Senin kayınbaban." Başımı tutarak gözlerimi kapattım. Başımı salladım.
"Ben bir tuvalete gitmem lazım." Diyerek odadan çıktım. Koridorda bulunan tuvalete girerek kapıyı kilitledim. Aklımda oluşan görüntülerle beraber yer çökmeye başladım.
"Anne ben topumla oynamak istiyorum. Ama şu abiler izin vermiyo bana." Dedi küçük Gece annesine bakarak.
Ela hanım sıkıntılı bir nefes alarak elini havluya sildi. Akşama yetişmesi gereken yemekleri olduğu için kızıyla ilgilenemiyordu.
"Güzel kızım, arka bahçede oyna istersen. Ama sakın ormanlık alana girme. Tamam mı?" Dedi kızının tombul yanaklarını okşayarak.
Gece'nin gözleri parladı. Hızla başını sallayarak annesinden ayrıldı ve mutfak kapısından dışarıya çıktı. Bahçeden arkaya giderek topunu sektirmeye başladı. Topu yanlışlıkla ormanlık alana girdiğinde annesinin dediğini hatırladığı için ormana giremedi.
Birden gürültülü bir ses duydu küçük Gece. Korkuyla odunların arkasına girdi.
Akif bey hizmetli kıza yaklaşan ve taciz etmeye çalışan adamı arka bahçeye getirerek yere fırlattı. Dişlerini birbirine bastırmış ve sinirden yüzü kızarmıştı. O kadar korkunç görünüyordu ki, ona şeker verip durmadan seven Akif amcasına benzemiyordu. Korkmuştu. Babası hiç böyle olmazdı.
"Benim evimdeki kadınlara yan gözle bakan herkes ölür. İlk defa biri benim evimde bir kadını rahatsız etti. Seni işkenceyle öldürürdüm lakin oğlumun yanına gideceğim için şanslısın piç kurusu." Dedi ve adamın ona yalvarmalarını umursamadan alnının çatından vurdu.
Gece bağırarak ağlamaya başladı gördüğü görüntüyle. Ahmet denen adam yerde gözleri açık ve alnında kanlarla birlikte yatıyordu.
"Baba!! Baba!!" Dedi kulaklarını kapatarak. Çok kotkuyordu. Babası onu korurdu. Ama neden gelmiyordu ki. "Babacım!! Korkuyorum gel lütfen!!"
Akif ağlayan Gece'yi odunların arkasına gittiğinde gördü. Kısık sesle küfür ederek Gece'nin yanına çömeldi.
Arkasındaki adamlar ceseti almışlardı bile.
Gece küçük bacaklarıyla geriye çekilerek bağırdı.
"Git!! Katil!!" Dedi ağlamalarının arasından. Küçük tombul ellerini önüne siper etmişti. Bir keresinde korkunçlu filme bakmıştı. Ama babası onu hemen uyarmıştı. Kötü adamlar insanlara zarar verirdi. O günden sonra hep kötü adamlardan korkmuştu Gece.
Akif iç çekerek başını sağa sola salladı. Resmen küçük Gece'sini ağlatmıştı. O kadar gözü kör olmuştu ki buraya gelip o adamı öldürene kadar kimseyi gözü görmemişti.
"Gece güzel kızım-"
"Baba!! Babamı istiyorum!! Korkunçsun sen!!" Dedi barbie baskılı olan tişörtünü küçük yumruğunun arasına alarak.
"Baba gelecek Gece-"
"Gelmiyo. Annem gelecek diyo!! Ama gelmiyo!! Sen de katilsin!! Git!! Git!!" Dedi hıçkırıklarının arasından. "Babam!! Babam niye gelmiyo!!"
Akif Gece'yi kucağına alarak ayağa kalktı. Yine siyahlı adamlar etraftaydı. Babası gittiğinden beri buradaydı ve burayı hiç sevmiyordu. Hem buraya geldiğinden beri babası da hiç gelmiyordu yanına.
Gece ağlamaya devam ederek çırpınmaya devam etti. "Bırak beni!! Baba!! Babam nerede!!" Diyerek tombul ellerini Akif'in göğsüne koyup itmeye çalıştı.
"Güzel kızım, baba birazdan gelecek."
"Sen kötüsün!! Bırak beni!!" Dedi ağlamalarının arasından.
Akif küçük kızın ağlamasıyla burnundan soludu. Kız evlat hasretini Gece ile gideriyordu ama bundan sonra Gece asla kendisine yaklaşmazdı. Gece çok inatçı bir kızdı.
Ela hanım korkuyla kızının yanına gelerek Akif'in kucağından kızını aldı. Gece annesinin kokusunu aldığında daha beter ağladı. "Anne Akif amca bir adamı öldürdü. Kan vardı. Babam dedi ki katiller kötüymüş."
Ela hanım gözlerini büyüterek Akif beye baktı. Kızının gözünün önünde adam mı öldürmüştü? Sinirle derin bir nefes alarak kızının saçlarından öptü. Akif anne kıza bakarak derin bir nefes aldı. Gözü dönmeseydi Selim'in emanetini böyle korkutmazdı.
"Akif abi, biz gitsek olur mu bugün? Gece artık burada durmaz. Zaten ben de durmasına izin vermem." Dedi dolan gözlerini kırpıştırarak. Göz nurunu bundan sonra ölse de buraya getirmezdi. Kendisi böyle korkunç şeylere alışmıştı ama kızı çok narin ve hastaydı. Böyle olaylara girmesine izin vermezdi. Veremezdi.
Akif ters ters Ela'ya baktı.
"Ne demek burada kalmayacak? Hem başka yerde duramazsınız. Bakın bugün Arslan da gelecek. İkisi tanışır da." Dedi Gece'nin upuzun olan saçlarına bakarak. Kız evlat bir başkaydı.
"Anne!! Gidelim lütfen. Ben kalmak istemiyorum. O korkunç oldu." Dedi dolu gözlerle. "Ahmet abiyi öldürdü. Kan vardı, bir de gözleri açıktı." Dedi tombul elini annesinin yanağına koyarak. Ela hanım dehşetle kızına baktı. Şu an hüngür hüngür ağlamamak için zor duruyordu. Kızı dehşet verici bir ana şahit olmuştu.
"Güzel bebeğim Akif amcan şaka yapıyordu. O adamla oyun oynuyordu. Ahmet abin yaşıyor. Oyundu o."
"Değildi!! Oyun olsaydı ölmezdi. Anne gidelim buradan!! Ben çok korkuyorum." Dedi yeniden ağlamaya başlayarak. Ela hanım başını sallayarak arkasını yürümeye başladı. Evin önüne geldiğinde annesi kızının önünde eğildi.
"Ben çantamı ve eşyalarımı alacağım. Sen o zamana kadar burada bekle olur mu? Ama sakın buradan hiç bir yere gitme." Dediğinde Gece hemen başını salladı. Buradan hemen gitmek istiyordu. Ela hanım eve girdiğinde Gece kalbini ovarak bahçeye giren siyah arabaya baktı.
Arabadan inen kişiye baktı. Siyah saçlı ve siyah gözlü bir erkekti. Akif amcaya benzetmişti Gece. Ahuzar hanım koşarak oğluna giderek sarıldığında Gece önündeki kahkülünü geriye taradı. Akif bey de oğlunun yanına gittiğinde Gece'nin dudakları titredi.
Babasını çok özlemişti. Hem de çok. Daha dün bahçede düştüğünde babası gelip dizlerini öpmemişti. O hep öperdi yara olan dizlerini. Ama şimdi yoktu. Dolan gözlerini kırpıştırdığında iri damlalar yanaklarından düşmeye başlamıştı. O babasını istiyordu. Ama yoktu. Yok.
Gece Arslan denen çocukla göz göze geldiğinde kaşlarını çattı. Arslan boş gözlerle bakıyordu sanki ona. Sanki vücudu buradaydı ama ruhu başka yerdeydi. Omuz silkerek kapıya döndü. Annesi gelmişti.
Annesi kızının kucağına alarak merdivenlerden inmeye başladı.
"Anne, o çocuk Arslan mı?"
"Abi, Arslan abi." Dedi gülümseyerek. "Evet o."
"Neden garip bakıyor. Bir de yüzünde renk var." Dediğinde Ela hanım sessiz kaldı. Küçücük çocuk resmen zulüm görüyordu.
"Anneciğim bu kadar merak iyi değildir."
"O çok güzel bence. Ama mutsuz. Ona barbie bebeğimi versem mutlu olur mu ki?"
"Ona ne verirsen ver mutlu olamaz Gece. O şimdiden hayatın zorluklarını tadarak olgunlaştı." Dediğinde Gece anlamayarak omuz silkti.
"O zaman ben de onu severim. Babam beni sevdiği için hep mutluyum. Onu seversem mutlu olur mu?"
Ela hanım ağlamamak için zor duruyordu. Kocasını durmadan hatırlatan bir kızı vardı.
Arslan'ın önünden geçerken Gece Arslan'a seslendi.
"Arslan."
Arslan tepkisiz bir şekilde önüne bakmaya devam ettiğinde Gece kaşlarını çatarak başını sağa sola salladı.
"Gece yeter artık. Biraz sakin ol."
"Babam ne zaman gelecek."
"Biraz daha zaman var. Biraz zaman sonra gelecek."
"Ama hep böyle diyorsun. Gelmiyo babam. Ben onu özledim." Dedi dolan gözleriyle. "Hemen gelsin."
"Gelecek. Ama biraz sabır etmen gerek. Tamam mı? Böyle yaparak babanı üzersin sadece."
"Tamam. Babam üzülmesin. Ben onu beklerim ki. Ben onu sabır yapıp beklerim."
"Babam gelmedi." Diyerek mırıldandım. Aklıma dolan yarım yamalak anıyla yerde ağlıyordum.
Annem ve ben bu evdeydik. Arslan'a seslenmiştim. Onu küçükken görmüştüm. Babam ile ilgili şeyleri hatırlamıştım.
"Gece kırdırtma bana şu siktiğimin kapısını!!" Arslan kükrediğinde burnumu çektim. Onu üzmek istemiyordum.
Kapının önünden süründüm ve kapıyı açtım. Arslan yerde olan beni gördüğünde anında benimle yere çöktü. Ellerini yanağıma yaslayarak vücudumu süzdü.
"Gece! Ne oldu birden!! Söyle yavrum, ne oldu?" Dediğinde gözlerimi kaçırdım.
"Bir şey olmadı?" Dedim burnumu çekerek. "Sadece babamı özledim. Ve annemi. Birden senin babanı görünce kötü oldum."
Arslan beni göğsüne çekerek derin bir nefes aldı.
"Bir daha sakın Gece. Sakın, beni korkutacak hareketler yapma. Sana bir şey oldu diye geberdim." Dedi sert bir sesle.
"Özür dilerim. Ben birden yalnız kalmak istedim." Başım ağrıyordu. "Uyumak istiyorum. Başım ağrıyor." Dediğimde beni kucakladı.
"Gece doktoru çağırıyorum. Sen kötü oldun birden." Dediğinde başımı sağa sola salladım.
"Hayır. Cidden bir şeyim yok. Sadece biraz kötü oldum. Biraz uyusam geçer." Dedim mırıldanarak. "Yola çıkacağımız zaman beni uyandır. Olur mu?" Dedim esneyerek.
Arslan sıkıntılı bir nefes vererek başını salladı.
Bizi odamıza getirdi ve beni yatağıma yatırdı. Üzerime pikeyi örterek alnımı öptü.
"Benim az bir işim çıktı. O işleri yaptıktan sonra gelirim yanına." Dedi. Dudağımı öpmeye başladığında karşılık verdim. Üst dudağını emdiğimde o da alt dudağımı emerek öpüyordu.
Benden ayrılarak gülümsedi.
"Seni seviyorum."
"Seni seviyorum." Diye fısıldadım. Arslan son kez dudağıma öpücük kondurarak odadan çıktı.
İç çekerek komidinin üzerinde duran ilaçları baktım. Arslan'a sürpriz yapacaktım. O ilaçlar bana iyi gelmiyordu. Bugün anne ve babamla ile ilgili bir anıyı bölük pörçük olsa da hatırlamıştım. Eğer içmemeye devam edersem Ailem ve kocam hakkında bütün her şeyi hatırlar, Arslan'a sürpriz yapardım.
Gözlerimi kapatarak iç çektim.
Umarım her şey istediğim gibi olurdu.
♧ ♧ ♧
Üzerimdeki kıyafetle, gümüş rengi tek bant ayakkabıma bakarak güldüm. Çok güzel olmuştum. Dağınık topuz yaptığım saçlarıma bakarak derin bir nefes aldım. Çok güzel olmuştum.

Komidinin üzerinde duran pırlanta küpemi kulağıma taktım. Kolyemi zaten Arslan takmıştı.
Eteğimin boyu ayak bileğime kadar geliyordu ve çok güzeldi.
Akşamüstü uyanmış ve havaalanına gitmiştik. Arslan'ın özel jetiyle kolaylıkla İzmir'e gelmiştik. Resmen Arslan'ın özel jeti vardı. Uçağı sayesinde hemen İzmir'e gelmiştik.
İzmir'e vardığımızda Arslan'a ait bir otele giriş yapmıştık. Buradaki otel de Arslan'a aitti. Çok zengin bir adamdı. Ben uyumuştum. Sabah uyandığımızda Gülçin ile kahvaltı yapmıştık. Ama o benimle fazla konuşmamıştı. Sadece halimi hatırımı sormuştu.
Öğlen vakti de Asaf abi ve Gülçin'in evlenmesine şahitlik yapmıştık. Ben kendimi çok önemli hissetmiştim. Sonuçta evlilik şahiti olmuştum.
Şimdi ise evliliklerini kutlamak için güzel bir yemek yiyecektik. Poyraz da gelecekti. Arslan söylemişti.
Belime sarılan kollarla beraber gülümsedim. Elimi ellerinin üstüne koydum.
"Yemeğe inmesek mi? Ben seni yiyebilirim bugün." Diyerek boynuma öpücük bıraktı. "Çok güzelsin."
"Olmaz. Evliliklerini kutlamak için birlikte yemek yemeliyiz. Onları yalnız bırakamayız." Diyerek mırıldandım. "Hem Asaf abi senin arkadaşın. Arkadaşının yanında olmak istemiyor musun?"
"O şimdi öyle ortamları sevmez yavrum. Ama mecburen duruyor. Siktir et onları, ikimiz birlikte..." dedi ellerini göğüslerime koyarak sıktığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Sırtımı Arslan'ın göğsüne yasladım.
"O-olmaz Arslan." Dedim titrek bir sesle. "En azından şim-şimdi. Akşam odaya gelince..."
Arslan boynuma küçük küçük öpücükler bırakarak sağ göğsümü okşadı ve elimi tuttu. Derin bir nefes alarak geri çekildim.
"Akşam, söz verdin." Dediğinde gözlerimi devirdim.
"Üzerim dağıldı mı?" Dedim geriye çekilerek. Arslan beni döndürdüğünde kıkırdadım.
"Muazzamsın. Hele o kırmızı dudakların, aklımı başımdan aldı. Akşam o kırmızıyı dağıtmak için sabırsızlanıyorum." Gözlerindeki tutkuyla konuştuğunda gözlerimi kaçırdım. Çok yoğun bakıyordu.
Asansöre binerek lobiye indiğimizde el ele otelin içinde bulunan restoranta girdik. Bugün Asaf ve Gülçin için kapatılmıştı. Gülümseyerek masaya geldiğimizde önündeki masaya dalgın bakan Poyraz'ı gördüm. Biraz zayıflamıştı ve gözleri morarmıştı.
Gülçin ve Asaf yan yana oturmuş aralarında konuşuyordu. Ahuzar teyze de baş köşede oturmuş Poyraz'a bakıyordu. Bakışlarında üzüntü ve hasret vardı. Ama Poyraz annesine bir kere bile bakmıyordu. Asaf abinin sabah tanıştığım annesi vardı.
Selamlaşarak masaya oturduk. Gülçin'e baktığımda dalgın bir şekilde birleşen ellerimize bakıyordu. Poyraz da alaylı gözlerle bakıyordu.
"Eh siz de evlendiniz artık. Sıra Poyraz da artık." Esma hanım gülümseyerek konuştuğunda Poyraz baygın bir şekilde masadakilere baktı. Gözleri en son bende durdu. Sonra Arslan'a baktı. Kaşlarını kaldırarak başını sağa sola salladı.
"Etrafımda o kadar iğrenç evlilik örnekleri var ki evlilikten soğudum. Hem hayatıma bir kadını alarak o kadının hayatını zehir etmem." Dediğinde Yanımda oturan Arslan kasıldı. Elimi elinin üzerine koyarak okşadım.
Poyraz neden böyle yapıyordu anlamıyordum? Ama büyük bir sorunu var gibiydi.
Asaf boğazını temizleyerek konuyu değiştirdiğinde hala Poyraz'a bakmaya devam ediyordum. Bugün bir şeyler hatırlamıştım. Poyraz'a dersem bana yardım eder miydi? Arslan'a sürpriz yapmak istiyordum. Bunu şimdi ona söylersem çok mutlu olacaktı ama doktora giderek bu süreçte benim yanımda durarak kendini yıpratacaktı. En iyisi kendim her şeyi hatırlayıp Arslan'a sürpriz yapmaktı.
Gülümseyerek Arslan'a baktım. Yanında oturan Asaf abiyle bir şeyler konuşuyorlardı. Bana baktığında halâ gülümsedim. Gülümseyerek göz kırptı.
"Ne oldu bebeğim?"
"Sana en kısa zamanda sürpriz yapmak istiyorum." Dedim. Sağlığımı ve geçmişimi öğrendiğim vakit Arslan'ı çok mutlu edeceğimi biliyordum.
"Ne sürprizi yavrum?" Diyerek bana eğildi. Yanağını okşayarak çenesinden öptüm. Güldü.
"Adı üstünde sürpriz. Sürprizler söylenmez. Ama çok mutlu olacağını düşünüyorum."
"Senden gelen her şey beni mutlu eder. Biliyorsun."
"Biliyorum. Çok iyi biliyorum." Dediğimde yanağında olan elime öpücük kondurdu.
"Hadi yemeğini ye. Daha ilaçlarını içmen gerek." Dedi. Gülerek yemeğime dönerek yemeye başladım.
Masada herkes konuşarak yemek yediler. Ben de onlari dinlemekle yetindim. Burası çok lüks bir mekandı ve manzara çok güzeldi. Arada manzaraya da bakıyordum.
Yediğimiz tatlılardan sonra tuvalete gitmek için izin istedim. Beni onayladıklarında Arslan'ın omzuna dokunarak tuvalete gittim. Kırmızı olan rujumu tazeledim. Elimi yüzümü yıkadım. Topuzumu düzelttim. Tam dışarıya çıkıyordum ki, içeriye giren kişilerle kaşlarımı çattım.
Gülçin ve Poyraz nefes nefese bana bakıyordu.
Gülçin beyaz elbisesinin eteğini bırakarak bana sarıldı. Ona karşılık vererek ben de sarıldım.
"Ne oluyor Poyraz?" Diyerek merakla Poyraz'a baktım. Poyraz saçlarını karıştırarak önüme geldi.
"O ilaçları içme Gece."
"Ne?"
"Hafıza kaybı yaşadığın için sana hafıza kaybı ile ilgili ilaçlar veriyorlar ya onları içme."
"Onları zaten içmiyorum." Dedim gözlerimi kaçırarak. Poyraz şaşırarak bana baktı.
Gülçin de benden ayrılarak Poyraz'a baktı.
"Arslan abim mi vermiyor, yoksa sen mi-"
"Ben içmiyorum. Arslan'ın haberi yok. Ona sürpriz yapmak istiyorum. Bir haftadan fazla o ilaçları içmiyorum ve annem ile ilgili olan anıları az biraz bile olsa hatırladım. Ona sürpriz yapmak istiyorum. Hatta senden yardım isteyecektim bununla ilgili."
"Gece bak biz sana bütün ger-"
"Haklısın Gece. Senin hatırlaman daha iyi olacak. O ilaçlar demek ki sana iyi gelmiyor. İçme o ilaçları. Zaten hafızan gelecekse gelir. Hem Arslan'a sürpriz yaparsan çok mutlu olur. Emin ol çok mutlu olur. Sen dediğin gibi o ilaçları içme. Bak zaten her şeyi öğrenmiş sayılırsın." Dedi Gülçin ve Poyraz'a bakarak konuşmaya devam etti. "Her şeyi senin öğrenmen daha iyi olur." Diyerek kolumu sıvazladı.
Gülümsedim. Haklıydım.
"Siz Arslan'a ilaçları içmediğimden bahsetmeyin. Ben belki Murat'a da-"
"Hayır! Bizden başka kimseye söyleme bu durumu. Murat boşboğazdır. Hemen anlatır abime." Dedi Poyraz bana bakarak. Başımı salladım. Haklı olabilirdi.
"Haklı olabilirsin. Sizden başka kimseye söylemem."
Gülçin bana bakarak derin bir nefes aldı.
"Gece, eğer öğrenirsen her şeyi bana da haber ver."
"Her şeyi öğrendiğim vakit, bütün aileyi çağırıp sürpriz yapacağım. Yani siz de öğreneceksiniz." Dedim gülerek.
Poyraz ve Gülçin bana üzüntülü bir ifadeyle bakarak başını salladılar.
Kapı çaldığında kapıya baktım.
"Siz burada durun. Ben çıkarım. Sonra siz çıkarsınız."
İkisi başını salladığında kapıyı açarak dışarıya çıktım.
Arslan beni süzerek omzumdan tuttu.
"İyi misin güzelim?" Dedi çatık kaşlarla.
"İyiyim. Ne oldu ki?"
"Poyraz ve Gülçin yoktu."
"Gittiler mi?"
"Hayır ortada yoklar. Birazdan gelirler. Neyse gel biz oturalım annemlerle." Dedi. Başımı salladım. Belimden tutarak beni masaya yürüttü.
Esma ve Ahuzar teyze birbirleriyle konuşuyordu. Masaya Poyraz ve Gülçin geldiğinde Arslan onlara ters bir bakış attı.
Çenesini tuttum.
"Ne oldu sevgilim? Gergin gibisin?" Dedim siyah gözlerine bakarak.
"Bir şey yok. Sadece kafam bozuk biraz. İşlerle ilgili." Dedi boğuk bir sesle.
"Önemli bir şey mi?"
"Önemli değil. Sadece biraz moralim bozuldu. Ama seni gördüm ya, moralim yerine geldi." Dediğinde güldüm.
Biraz daha oturarak yukarıya çıktım. Arslan'ın biraz işleri olduğu için geç geleceğini söylemişti.
Üzerime kısa ve saten olan siyah bir askılı gecelik giymiştim. Pijamalarım yoktu. Aramıştım ama muhtemelen pislik Arslan bilerek koymamıştı pijamalarımı.
Neyseki oda sıcaktı.
Dün hatırladığım anıya gülümsedim.
Anneme babama soruyordum. Babamın öldüğünü bilmiyordum büyük ihtimalle.
Elimdeki kitabı açarak kitaptaki cümleyi mırıldanarak okumaya başladım.
"Sordu: Nasıl bu kadar iyisin insanlara karşı? Süt ve bal damladı dudaklarımdan cevaben-"
"Çünkü kimse bana iyi davranmadı." Arslan'ın sesini duyduğumda başımı kitaptan kaldırarak beni koltuğa yaşlanmış izleyen Arslan'a baktım.
Kitabın kapağını kapattım ve komidine bıraktım.
"Geldiğini duymadım."
"Dalmıştın kitaba. Duymaman normal." Diyerek üzerindeki kazağı başından çıkartarak yere fırlattı.
Ayağa kalktım ve Arslan'a doğru yürüdüm. Sanki biraz garip davranıyordu.
"Ne oldu? Garip gibisin."
"Poyraz ve Gülçin sen restorantta tuvalete gittiğin zaman peşinden gelmişler. Ben peşinden geldiğim zaman bana yalan söyledin. Ne konuştunuz içeride?" Dedi sert bir sesle.
Nefesimi tuttum. Nasıl öğrenmişti? Hem neden bunu bu kadar önemsemişti ki?
"Öylesine konuştuk. Neden abarttın ki? Biri senin kardeşin, biri de arkadaşım. Ne konuşmuş olabiliriz içeride." Arslan yüzünü sıvazlayarak arkasını döndü ve bir süre sessizce bekledi. Aniden bana döndü.
"Sana ne anlattı diyorum?" Hafif sesini yükselttiğinde kaşlarımı çattım.
"Bir şey anlatmadılar. Ben anlattım. Ne anlatmasını bekliyordun ki?"
"Ne anlattın?" Dedi bastırarak. "Bana yalan söyleme. Anlarım, biliyorsun." Dedi kısık gözlerle.
"Sadece Gülçin ile beraber hafızam ile ilgili konuştuk. Ben hiç bir şey hatırlamadığımı söyledim. O da üzülmemem gerektiğini ve akışına bırakmam gerektiğini söyledi." Üstü kapalı gerçekleri anlatmıştım.
"Poyraz? Peki Poyraz bir şey demedi mi?" Sert bir sesle konuştuğunda gerilerek gözlerimi yumdum.
"O hiç bir şey demedi. Sadece bizi izledi."
"Neden seninle beraber çıkmadılar peki?"
"Ne bileyim? Poyraz sorun çıkmasından korktuğu için çıkmadı. Aran ikisiyle de iyi değilmiş. Sen bana güvenmiyor musun? Her şeyde böyle beni sorgulayıp duracak mısın?" Dedim kaşlarımı çatarak.
"Seni sorgulamıyorum. Seni korumaya çalışıyorum." Dedi kaşlarını çatarak.
"Beni kimden koruyorsun Arslan? Beni kardeşinden mi koruyorsun? Beni arkadaşımdan mı koruyorsun? Ben her şeyi sana anlatmak zorunda mıyım? Her şeyden haberin olmak zorunda mı? Benim bir hayatım var tamam mı? Sen benim kocamsın ama her şeyi bilmen gerekmiyor." Dediğimde Arslan sinirle güldü.
"Ben senin kocanım!! Benden bir şey saklayamazsın!! Madem saklayacaksın o zaman-"
"O zaman ne?!!!" Dedim çığlık atarak. "Ne yaparsın? Boşar mısın beni?"
Arslan beni belimden tutarak dudağımı öpmeye başladığında ellerimi boynuna sardım. Dudağıma sert öpücükler bıraktığında gözlerimi kapattım. Dilimi dilinle dans ettirirken alt dudağımı emen Arslan'a ayak uydurmaya çalışıyordum.
(+18)
Arslan beni yatağa bırakarak üzerime çıktı. Nefes nefese yüzüne baktım.
"Sen beni anlamıyorsun. Hala farkında değilsin. Ölüm bile gelse seni benden alamaz. Sen benimsin." Diyerek hırladı ve tekrar dudaklarımı dudaklarıyla birleştirdi. Askılı geceliğimin askılısını indirerek şişmiş erkekliğini bana bastırdı. Karnımdaki şişliği hissetmemle inleyerek elimi sırtında gezdirdim.
Diğer askılımı da indirdiğinde yutkundum.
Arslan geceliğimin üstünü elleriyle indirdiğinde gözleri sütyen olmayan göğsüme indi. Dövmeli eliyle sağ göğsümü okşadı. İnleyerek belimi kaldırdım. Şu an isteğim Arslan ile bir olmaktı.
Arslan diğer eliyle karnımdan itti. Gözlerime bakarak pantalonunun kemerini çözdü. Baksırını indirdiğinde gözlerimi tavana kaldırdım. Büyük erkekliğini görmek beni hem korkutuyor hem de utandırıyordu.
Arslan'ın eli tekrar göğüslerime gelerek sıkarak okşamaya başladı.
Alt dudağımı ısırarak inledim.
Arslan bir göğsümü ağzına alarak emdiğinde ağzım açıldı. Çok iyi hissettiriyordu bu şey.
Sol göğsümü dil darbeleriyle ısırıp emerken, diğer göğsümün altından tutarak sıkıyordu.
Arslan diğer göğsüme de aynı şeyleri yaptıktan sonra başını boynuma gömerek öptü üst üste. Daha sonra ısırarak emdi. Başımı yatağa gömmekten başka bir şey yapmıyordum.
"Bana," dedi elini ıslanmış vajinama götürerek okşayarak klitirosime baskı yaptı. İnledim. "Bana her şeyini," dedi eliyle çenemi tuttu ve sert gözlerle baktı. "Bana her şeyini, her şeyini anlatacaksın." Dediğinde gözlerimi siyah gözlerine çıkardım.
"Hayır, her şeyimi anlatmam. Ben senin karınım. Emir erin değil."
Arslan iki parmağını içime gönderdiğinde gözlerine bakmaya devam ettim. Ama zevkten gözüm dönmüştü bile. "Benim karım, her şeyi bana söyleyecek." Dediğinde ellerimi ensesine sardım.
"Sen," dedim dudağına yükselerek fısıldadım. "Peki, sen bana her şeyini anlatıyor musun?"
Arslan aniden parmaklarını içimden çıkardı ve erkekliğini sıvazladı ve deliğime sabitleyerek sert bir şekilde içime girdi.
Ağrıdan dolayı acıdan inledim. Arslan içimde bekledi. Gözlerine baktım.
"Senden hiç bir şey saklamadım. Hiç bir şey." Diyerek içimde sert bir şekilde hareket etmeye başladı.
"Ben özgürüm. Her şeyimi sana anlatamam. Zaten anlatmam gereken her şeyi anlatıyorum" dedim ağrıyan kalbimle yutkundum. Arslan kendini içime sert bir şekilde çarptığında yaşadığım zevk yüzünden gözlerimi kapatarak inledim.
"Anlatacaksın. Bana her şeyini, her anını anlatacaksın. Sen benimsin." Diyerek sert bir şekilde içime girmeye devam etti. Bacaklarımı omzuna alarak gözlerime baktı. "Aksi halde..." dedi içime kendini daha sert şekilde vurduğunda başımı yastığa gömdüm. "Aksi halde, sonuçlarına katlanırsın." Boğuk bir şekilde konuştuğunda bir şey yapmadan etkileyici görüntüsünü izleyerek inledim. O kadar mükemmel duruyordu ki şu an ağrımı bile unutmuştum. "Tamam mı?"
Onaylamaz bir şekilde başımı salladığımda beni ters çevirdi ve belimden tutarak dizlerimin üzerinde durmamı sağladı. Ters bir şekilde içime girdiğinde inleyerek koluna tutundum.
Kulağıma eğilerek terlemiş şakağımdan öptü.
"Nasıl da sessiz bir şekilde inliyorsun ama altımda. Senin her dediğini yapan halime alıştın değil mi? Seni altımda pelte olana kadar becermemi istemiyorsan dediğimi yapacaksın?" Dedi penisini içime vurmaya devam ederken. Kalın kolu belime sarıldığı için ayakta duruyordum yoksa yatağa yığılırdım.
Diğer eli saçıma geldi ve saçımı elime dolayarak enseme öpücük kondurdu. Kalın ve ıslak dudakları enseme değdiği için yanıyordu.
Vuruşları daha da hızlanınca kendimi serbest bıraktım. Gözümün önünde noktalar oluştu. İçimde bir şeyler akıyordu. Ama o kadar güzel bir histi ki her an yapasım gelmişti.
Arslan da halimi anlamış olmalı ki yavaşladı. Daha sonra nefes nefese bir şekilde kendini yanıma attı. Beni de üzerine çekerek dudaklarımı öpmeye başladı. Yorgun bir şekilde yumuşak bir şekilde öpüşmeye başladık. Daha demin düşmanı gibi davranan adam şimdi ise beni sevgiyle öpüyordu.
Elim karın kaslarına geldi ve okşamaya başladım. Elim daha da alta giderek erkekliğini okşamaya başladı. Arslan gözlerini kapattı. Sert olan penisinin üzerindeki yumuşak ten elimde çok güzel bir his veriyordu. Ama çok büyüktü. Bu yüzden bakmaya utandım.
Elimi hızlandırarak beş dakika okşadım. Bacağımı üzerinden geçirerek penisini vajinama sabitledim ve yavaşça içine girdim. Arslan belimden tutarak inip kalkmama yardım etti. Kaslı göğsünü okşayarak dudağına eğildim. Dudağıma sert bir öpücük kondurdu. Gülümsedim.
İnip kalkmaya devam ederek inledim. Arslan baş parmağını ağzıma uzattığında bileğinden tuttum. Ağzıma soktuğunda emmeye başladım. Arslan diğer elimle belime baskı yaptığında daha da hızlandım. Daha fazla dayanamadan bir kere daha boşaldım. Arslan da kendini yanıma bıraktığında nefes nefese başımı göğsüne yasladım. Hala içimdeydi. Ama çıkacak gücüm yoktu. Arslan saçlarımı okşayarak alnıma öpücük kondurdu.
"Seni seviyorum. Ben biraz fazla üzerine geldim. Sert davrandım sana. Neden uyarmadın beni?" Dedi.
"Sert olmanı seviyorum. Sert olman daha güzel."
"Yaramaz kedim benim."
Ağrıyan kalbimle beraber derin bir nefes aldım.
"Arslan kalbim çok ağrıyor. İlaçlarımı vermelisin." Dedim yutkunarak. Arslan küfür ederek hareket etti.
Arslan doğrularak beni yatağa çevirdi. İçimden yumuşak bir şekilde çıkarak baksırını giydi. Komidinde bulunan ilaçları çıkararak ağzıma verdi. Suyu da içirdi.
"Doktor çağıra-"
"Hayır gerek yok. Ciddi bir kalp rahatsızlığım yok. Sadece biraz zorladım kendimi. İlaç içtikten sonra hemen geçiyor. Biliyorsun." Dediğimde derin bir nefes aldı.
"Sana kötü davrandım. Senin kalp hastası olduğunu bir anlığına unuttum."
"Senin bir suçun yok. Ben de istedim. Kendini suçlama." Dedim. "Ama bana sıcak bir su ayarlarsan mutlu olurum. Vücuduma iyi gelebilir."
Arslan'ın eli kasıklarıma giderek okşadı. Hafif bir masaj yaparak ayağa kalktı. Başımdan öperek yanağımı okşadı.
"Seni ben yıkayacağım. Sonra da güzel bir çikolatalı süt getireceğim. Sonra da ikimiz güzel bir uyku çekeriz. Yarın toplantılarım var. Öğlene yakın gitmemiz lazım İstanbul'a." Dediğinde başımı salladım. Zaten okulda vardı. İzmir'de gidilecek her yeri gezmiştik zaten.
Arslan eline telefonunu aldı. Kaşlarımı çattım.
"Ne yapıyorsun?"
"Doktor ne olur ne olmaz hazırda beklesin. Sana bir şey olmasına izin vermem." Dedi.
"Ben gerçekten iyiyim Arslan. Boşu boşuna zahmet-"
"Duymamış olayım yavrum. Parasını fazlasıyla alıyorlar zaten. Sen sıkma bu konuda canını. Hem risk alamam. Biraz bile ağrın olursa bana söyle." Başımı salladım. Ağrım olacağını düşünmüyordum.
Arslan benim duş almama yardımcı oldu daha sonrasında. Yine askılı kısa bir gecelik giydim homurdanarak. Ama Arslan'ın keyfi yerindeydi. Odaya geldiğimizde yatağın kılıfı değiştirilmişti. Omuz silktim. Arslan da duşunu alarak çıktığında bana sıcak çikolata yaptı.
Şimdi de güzel bir komedi filmi izliyorduk. Arslan yatakta oturur pozsiyondaydı. Ben de başımı göğsüne yaslamış, elimi de karnına koymuştum.
"Gece içim hiç rahat değil. Bir daha kendimi kaybedip sana sert davranırsam beni uyar." Arslan birden sert bir sesle konuştuğunda gözlerimi devirdim.
"Ben iyiyim Arslan. Hatta bana sert davranmanı ve o sözleri söylemen hoşuma gitti. Kirli ağız konuşman çok karizmatikti. Ama sadece yatakta olduğu sürece. Ama artık bu konuyu kapatabilir miyiz? Sana alıştım ama böyle durmadan konuşmak insanı bir yerden sonra utandırıyor." Diyerek homurdandım.
"Demek Kirli ağız konuşmamı sevdin demek. Bir de sert davranmamı."
"Arslan kapat konuyu." Diyerek inledim. Arslan saçımdan öperek sustuğunda filme odaklandım.
"Adamı nasıl öldürdü acımadan? Kız hala aşık bir de bu adama. Ben adam öldüren kişiye sadece korku beslerim. Bir de bu kadına bak."
Arslan'ın bedeni kasıldı birden.
"Aşk bu, kime aşık olacağını bilemezsin."
"Haklısın aşk ama asla böyle bir adama aşık olunmaz. Cani bu. Baksana adam öldürüyor ama gülüyor. Keyif alıyor sadist. Zaten filmde adam kötü karakter. Ama kız hala aşık." Dedim başımı sağa sola sallayarak.
"Ben adam öldürseydim, bana aşık olmaz mıydın?" Arslan sert bir sesle sorduğunda derin bir nefes aldım.
"Sen mafya ve ya katil değilsin. Sen işadamısın. Ve sen çok mükemmel birisin. Sen ve öyle bir cani yan yana bile gelemezsiniz." Dedim emin bir sesle.
"Öyle bir şey olmaz ama, hadi diyelim bu adam gibiyim. Hatta daha beterim. Aşık olmaz mıydın?"
"Hayır olmazdım."
Kim insan öldüren ve mafya olan tehlikeli birine aşık olurdu ki? Düşüncesi bile korkunçtu.
Arslan sessiz kaldığı için başımı kaldırdım ve yüzüne baktım.
Çene kasları belirgin olan yüzünde hiç bir ifade yoktu. Kaşlarımı çattım.
"Ama sana her halükarda aşık olurdum. Çünkü sen benim için sadece aşık olduğum adam değilsin. Güvendiğim ve beni mutlu eden adamsın. Fedakarsın. Kardeşlerinin iyiliği için kendini feda eden bir adamsın. Hem beni çok güzel seviyorsun. Sen sevilmesi gereken en iyi adamsın." Dedim elimi yanağına değdirerek kirli sakallarını okşadım.
Arslan başını eğdi ve siyah gözleriyle yüzümü inceledi.
"Seni her zaman seveceğim Gece. İstersen beni kır, istersen beni üz, istersen...istersen benden nefret et. Ben seni daima seveceğim. Bunu hiç bir şey değiştiremez." Dedi gözlerimin içine bakarak.
Başımı göğsüne koyup gözlerimi kapattım.
"Seni seviyorum." Diyerek mırıldandım. "Sana aşığım. Basit bir sevgi değil bu Arslan. Senin için her şeyi yaparım." Dediğimde başıma öpücük kondurdu. Gülümsedim.
Arslan televizyonu kapatarak uzandı. Göğsüne sinerek güzel kokusunu içime çektim. Gülümsedim. Onu cidden çok seviyordum.
Arslan belimi kavrayarak beni kendine çekti. Atan kalbinden öptüm. Kalbinin üzerinde bana ait dövmeye bakarak gülümsedim. Tekrar gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım.
Kendimi uykuya bırakarak sevdiğim adamın kokusunu soludum.
♧ ♧ ♧
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |