
"Bebeğin durumu gayet iyi. Lakin anne moralini iyi tutmazsa, bazı sorunların doğmasından korkuyorum." Diyen Remziye hanıma başımı salladım.
Sabah sancım tutmuştu. Çok korkmuştum. Bebeğime bir şey olursa dayanamazdım. Her ne kadar babası Arslan'sa, o benim bebeğimdi. Bana Allah'ın emanetiydi. Hediyesiydi.
O benim can parçamdı.
"Aslında buradan gitsem moralim düzelir Remziye hanım." Dedim yatağımın başında gözlerini bana dikmiş Arslan'a çevirerek. Arslan dişlerini sıkarak sakin kalmaya çalıştığında gözlerimi devirdim. Asıl benim delirmem lazımdı.
Remziye hanım, boğazını temizledi ve karnımdaki jeli sildi.
Psikopat adam, ultrason cihazını bile buraya getirtmişti.
Başımı sağa sola salladım.
Remziye hanım yazdığı ilaçları Arslan'a verdiğinde geceliğimi karnıma örterek yatakta oturur pozisyona geldim.
Remziye hanım yazdığı reçeteyi Arslan'a uzattı ve odadan hızla çıktı. Gözlerimi yumdum ve sakin kalmaya çalıştım.
Yoksa şu an aşağıda oturan Ahuzar, Nazlı ve Murat üçlüsünü Arslan ile beraber öldürecektim.
Ahuzar hanım sabah gelmisti ama yanıma uğramamıştı çünkü ona bağırıp çağırmıştım. O da gelmeye yüz bulamamıştı herhalde.
Nazlı ve Murat da sabah hastaneden gelmişlerdi. Ve burada kalıyorlardı. Yüzsüzler. Bir de utanmadan benimle aynı yerde kalıyorlardı. Ama ben onlara yapacağımı bilirdim.
Sakin kalmam lazımdı bebeğim için. Her şeyden önce benim kaçış planı yapmam lazımdı.
Ben burada kalamazdım. Adam gibi bir plan yapıp kaçmam lazımdı.
Bunun için Arslan'ın saf dışı kalması lazımdı. Arslan güçlü ve akıllı bir adamdı. Onun gözü üstümde olmaya devam ettikçe benim kaçmam bir o kadar zor olacaktı. Ama ben de Gece isem yemin ederim kaçacaktım.
Arslan'ın boğazını temizlemesiyle düşüncelerimden sıyrılarak esmer yüzüne baktım. Gözlerini kısmış, herhalde ne düşündüğümü anlamaya çalışıyordu.
O yüzüne tahammül edemediğim için gözlerimi yüzünden çektim.
Arslan'a baktığımda, bana ettiği yalanlar geliyordu aklıma. Bana yaptığı kötülükler, onunla geçirdiğim zamanlar. Lanet olsun ki kendimden utanıyordum halâ onu sevdiğim için.
"Keşke bütün bunlar rüya olsaydı." Dedim titreyen ellerimi birbirine bastırarak. "Keşke bu kabustan uyanıp, annemin koynunda uyansaydım. Seni hiç tanımamış olsaydım." Diyerek gözlerimi pencereye çevirdim.
"Böyle olmasını istemezdim. Senin de beni severek olmanı isterdim ama olmadı. Beni kimse sevmez. Kim katil birini sever ki. Olsun, sevmesinler. Sen sev yeter." Dediğinde alayla güldüm.
"Bir gün seni sevmeyi bırakacağım. Ve sen sadece önümde bir engel olacaksın. Engeli geçtiğim vakit senin esamen bile okunmayacak." Diyerek yüzümü Arslan'a çevirdim.
Gözlerindeki acı dolu ifadeyi gördüğümde gözlerimi kaçırdım.
"Hiç mi üzülmedin Arslan? Hiç mi? Hiç mi pişman değilsin?" Dedim kısık sesle. Ondan pişman olduğunu duymak istiyordum.
"Değilim." Dediğinde dondum. Gözlerim doldu. Dolu gözlerimi onun siyah gözlerine çevirdim. "Değilim. Beni sevmeyecek kadar kendini düşündün sen Gece. Ne kadar kabul etmesen de, sen beni sevmeyi bile denemedin. Ben, beni sev istedim. Bana sarıl. Kokun yanıbaşımda olsun istedim. Ben senin için çok değiştim Gece. Ben, beni sev diye çok değiştim. Ama sen beni, ben olduğum için değil. İstediğin kişi olduğum için sevdin." Diyerek gözlerime ifadesizce baktı.
Kızgınlıkla kaşlarımı çattım.
"Eğer bu dediğin doğru olsaydı, seni sevmekten hemen şimdi vazgeçerdim!!" Diyerek bağırdım. "Katil olduğunu biliyorum, büyük mafya babası olduğunu biliyorum!! Beni kandırarak beni becerdiğini biliyorum!!" Dedim yüzümü buruşturarak. Ama bu doğruydu. Önceden seviştik derdim ama şimdi gerçekleri öğrendikten sonra bizimle ilgili her şey kirlenmişti. "Ama lanet olsun ki seni hala seviyorum!! Bu lanet ve hasta kalbim seni hala seviyor!!" Dedim iğrenircesine.
Ayağa kalkarak karşısına dikildim. Alayla gülerek onu süzdüm.
"Ben seni sevdiğimi söyleyecek kadar yürekliyim!! Ama sen yaptıklarının saplantı olduğunu kabul edemeyecek kadar acizsin!!" Dedim gözlerimden sıcak yaşların aktığını hissediyordum.
Tam önüne giderek başımı kaldırarak yüzüne baktım. İçim acıya acıya konuştum.
"Benim ölmeme sebep olan şeyler, senin kalbine dahi dokunmadı Arslan. Eğer bir kalbin varsa, ne kadar vicdansız olduğunu hatırla." Dediğimde yutkunarak gözlerini yumdu. Ama gözlerinin dolduğunu görmüştüm.
Daha fazla konuşmadım. Değmezdi.
Arkamı dönerek tuvalete girdim ve kilitleyerek sırtımı tuvalet kapısına yasladım. Yavaş bir şekilde yere çökerken ağlamaya devam ettim.
GIF♥️
Bir elimi fayansa vurduğumda aynı anda odada bir gürültü koptu. Arslan yine sinirlenmişti. Yine ve yeniden.
◇◇◇
Son bir kez daha öğürerek kendimi duvara yasladım halsiz bir şekilde. Duş aldıktan sonra uyumuştum. Ama uyandığım gibi midem bulanmıştı.
Elimi karnıma koyarak okşadım.
"Bari sen anneyi yorma bebeğim." Dedim halsiz bir şekilde. "Bak ne hale getirdiler anneyi. Halâ daha bırakmıyorlar beni." Dedim üzüntüyle.
Kapı gürültüyle açıldığında kapıyı kitlemediğim için küfür ettim.
Arslan yanıma gelerek önümde diz çöktü. Endişeli gözleri vucudumu tararken ters bir şekilde Arslan'a baktım.
"Ne oldu Gece? Yine mi miden bulandı?" Dedi kaşlarını çatarak.
"Evet, seni görünce daha da bulandı. Çekil önümden." Dedim sinirle.
Arslan sinirle derin bir nefes aldığında duvara tutunarak kalkmaya çalıştım. Dengemi kaybettiğimde Arslan belimden tutarak beni kendine yasladı.
Dişlerimi birbirine sürttüm.
"Bırak beni!!" Diyerek sesimi yükselttim lakin başımın dönmesiyle beraber kendimi serbest bıraktım.
Arslan beni kucağına alarak elimi yüzümü yıkadığında halsizlikten bir şey yapamıyordum. Bu adama muhtaç kaldığım için kendimden nefret ettim.
Beni odaya getirip, yatağa oturttuğunda daha iyi hissediyordum.
Arslan yanıma oturarak yüzüme uzandığında kendimi geri çektim.
"Dokunma bana." Dedim eline vurarak. Arslan derin bir nefes alarak elini indirdi.
"İlaçlarını içmen gerek Gece."
Alayla güldüm.
"Hangi ilaçlarımı? Hafızamı yerine getirmemek için verdiğin ilaçları mı?" Diyerek acıyla gülümsedim.
Arslan yutkunduktan sonra derin bir nefes aldı. Verecek cevabı da, yüzü de yoktu. Ama beni burada zorla tutacak yüzü vardı.
"Hayır, kalp ilaçlarını içmen lazım." Dediğinde başımı salladım.
Bebeğime bir zarar gelmemesi için her şeyi yapardım.
"Gülten'e söylerim yerim bir şeyler." Dedim mırıldanarak.
Arslan kaşlarını çatarak bana baktı.
"Bizimle yiyeceksin yemeğini. Bütün aile." Dediğinde büyük bir hızla gözlerimi ona çevirdim.
"Ne?" Dedim yüksek sesle.
"Gece, beni sınama. Bizimle yiyeceksin yemeği diyorum sana." Dedi ve ayağa kalktı.
"Senin ne dediğini kulağın duyuyor mu? Ben sizinle aynı sofraya oturacağım." Dedim teyit etmek için. Güldüm. "Güzel şakaymış." Diyerek başımı sağa sola salladım.
Arslan aniden beni kucağına aldığında çırpınmaya başladım.
"Ne yaptığını zannediyorsun Arslan!! Bırak beni!!" Dedim ayaklarımı sallayarak.
"Biraz daha çırpınmaya devam edersen bebeğimize zarar vereceksin." Dediğinde korkuyla durdum. Arslan başını sağa sola salladı.
Arslan asansöre bindiğinde gözlerim doldu.
"Bana bunu yapma Arslan. Beni sizinle aynı sofraya oturtma." Dedim çaresizce. Bu iki günde çok ağır şeyler yaşamıştım ama daha fazlasını kaldırır mıydım bilmiyordum.
Arslan kaşlarını çattı. Dişlerini sıkarak söyledikleriyle beraber yuktundum.
"Sen benim karımsın Gece! O masada oturacaksın!!" Dediğinde yüzüne son gücümle tokat attım. Asansörde tokatımın sesi yankılandığında nefes nefese yüzüne baktım.
Başı sağa dönmüştü tokatımın etkisiyle. Derin derin nefesler alıyordu. Esmer teni sinirden kızarmıştı. Boynunda ve yüzündeki damarların belli olmasıysa daha korkunç yapıyordu.
"S-senden nefret ediyorum Arslan. Bana yaşattıklarını hatırla. Ömür boyu unutama." Dedim ağlak bir sesle.
Ona vurduğum için benim canım acımıştı ama pişman değildim.
Asansör durduğunda Arslan kızarmış gözleriyle açılan asansörden indi. Büyük adımlarla salondan içeriye girdiğinde ağlamamak için yutkundum.
Şu an hayatımı mahveden insanlarla aynı ortamdaydım.
Gözlerimi yummuş, bu anın bitmesini bekliyordum. Arslan'ın bana acıyıp tekrar odaya götürmesini bekliyordum.
Arslan yürüdü ve beni sandalyeye oturttu. Salon sessizdi. Çok sessizdi. Annemin beni çekip çıkarmasını istiyordum buradan.
Gözlerimi yavaşça açtım ve masanın başında bana sinirle bakan Arslan'a baktım. Nefretle baktım yüzüne. Şerefsiz.
Karşımda başını önüne eğmiş bir şekilde oturan Ahuzar hanıma baktım. Yüzüme bakamıyordu. Ama beni güzel manüpüle etmişti.
İlaçlardan şüphelendiğim zaman beni öyle bir manüpüle etmişti ki, kendimi suçlu olarak görmüştüm.
İçimde bir yerler Ahuzar teyzeye her zaman kırık olacaktı.
Karşımda yan yana oturmuş Nazlı ve Murat'a baktım.
Nazlı'nın yanağı kızarıktı. Ve burnunda sargı vardı. Gözleri dolu bir şekilde önündeki tabağa bakıyordu.
Murat ise önündeki yemekten umursamaz bir şekilde yemeğini yiyerek önüne bakıyordu.
Midem bulandı. Bu insanlar benim hayatımı mahvetmişti el birliğiyle. Ve ben onlarla aynı masada oturuyordum.
Ayağa kalkarak derin bir nefes aldım. Onlarla muhattap olmak bile istemiyordum.
"Otur." Arslan sert sesiyle konuştuğunda dişlerimi sıktım. Fakat dinlemeden sandalyeyi çekerek bir adım atıyordum ki Arslan elini masaya vurarak bağırdı. "Sana otur dedim!!!!" İrkilerek yüzüne baktım. Sinirden gözü dönmüştü. Altdudağımı ısırarak dolu gözlerimle masaya oturdum.
Dik durdum. Burnumu çekerek gözlerimdeki yaşları sildim. Madem onlar benim yüzüme bakmaya utanmıyordu, benim de burada duracak gücüm olacaktı.
En azından buradan gidene kadar güçlü olacaktım. Gülten önüme çorba kasesi koyarak geriye çekildi.
Önümdeki çorbayı gördüğümde gözlerim doldu. Annemin yaptığı çorbalardan biriydi. En sevdiğim çorbaydı...
Yayla çorbasının kokusu burnuma geldiğinde, burnumun direği sızladı. Bu çorba eski günlerimi hatırlatmıştı bana. Gülçin ile babasından gizli annemin lokantasına gidip çorba içtiğimiz günleri, Gülçin ile lisede okuldan kaçtığımız ve yağmurda ıslandığımız günleri, sonra annemin bizi azarlayıp ama yine de kıyamayıp yayla çorba yapması gibi...
Dolu gözlerimi kırpıştırdım ve titreyen ellerimle çorba kaşığını kavrayarak çorbaya daldırdım.
Kaşığı ağzıma koyduğumda çorbanın tadı ağzıma doldu. Yüzümü buruşturdum.
Annemin yaptığı çorba gibi değildi.
Ya da ben o zaman ki Gece değildim.
Başımı kaldırarak boğazımı temizledim. Arslan ellerini yumruk yapmış, kızarmış gözleriyle beni izliyordu.
"En sevdiğim çorba bu." Diyerek boğazımı temizledim. Sesim garip çıkıyordu. "A-annem, benim güzel annem bu çorbayı yapardı. Ama şimdi tadı hiç güzel değil." Dedim mırıldanarak.
Ahuzar teyzeye baktım. Gözlerinden akan yaşlarla bana bakıyordu.
"Aslında siz bilirsiniz annemin yemeklerini Ahuzar hanım." Dedim omuz silkerek. "Kaç yıl sizin evinizde çalıştı. Lanet olsun ki annem sizin elinize düşmüş." Dedim nefretle. "Bana bunu yaşattınız ya, ahım üzerinize olsun. Oğlunu düşünen iki yüzlü şeytansınız." Dediğimde Arslan elini masaya vurdu.
"Doğru konuş Gece!!"
Gülerek Arslan'a baktım.
"Ne oldu şeytanın oğlu!! Gerçekleri duymaya tahammülünüz yok herhalde." Dedim Nazlı'ya dönerek. "Kaltak Nazlı gibi, sessizce beklememi mi bekliyordunuz."
Murat sinirle bana baktığında kaşlarımı kaldırdım.
"Aslında biliyor musunuz?" Dedim başımı yana eğerek. "Yakışıyorsunuz." Dudaklarımı büzerek güldüm. "İkiniz de şeytanın soyusunuz. Birbirinizle olun ki başka hayatları karartamayın." Dedim başımı sallayarak.
"Doğru konuş Gece!" Murat tıslayarak konuştuğunda başındaki balyaja gözüm değdi. Daha sonra Murat'ın gözlerine baktım.
"Yüzsüz şerefsiz olduğun gerçeği doğru bilgi yalnız. Şeytanın soyusunuz hepiniz. Poyraz nasıl adam akıllı çıktı hayret doğrusu." Dedim dudaklarımı yalayarak.
Ayağa kalktım ve Arslan'ın yanına yürüyerek omzuna dokundum. Bana kaşları çatık bir şekilde bakıyordu.
Yüzüne eğilerek yanağına öpücük kondurdum. Donmuş bir şekilde gözlerime bakıyordu.
Son kez öpmüştüm onu. Son kez dokunmuştum.
Kulağına yaklaşarak dudağımı yanağına sürttüm.
"İstediğin kadar inkar et Arslan, kendini kandır. Sen kimsenin kalbinde yer etmeyeceksin, sen hiç kimsenin en sevdiği de olmayacaksın. Sen, kendi kendine çürüyüp yok olacaksın." Diyerek son kez yanağına öpücük kondurdum ve masaya döndüm.
Bütün masa bana şaşkınlıkla bakarken masa örtüsünü kavrayarak geriye giderek çektim. Bütün yemekler yere düşerken Nazlı ve Murat ayağa kalkarak bana baktı ama umrumda değildi. Bütün örtü ve masa yerle bir olduğunda ayağa kalkmış Ahuzar hanıma bakarak nefretle konuştum.
Arslan hala yerinden kımıldamamış, önüne bakıyordu.
"Omuzlarımda ihanetinizin ağırlığı, içimde yarım kalmanın acısı. Sevdiğim adamın kalbimde bıraktığı bir ihanet var. Siz bana hep sızı bıraktınız, siz bana tesellisi olmayan bir yaşam bıraktınız." Diyerek güçlü tutmaya çalıştığım sesimle bağırdım. "Ama burada kaldığım her saniye, sizi mahvetmek için uğraşacağım. Afiyet olsun." Diyerek gözyaşlarımla beraber gülümsedim ve arkama dönerek salondan çıktım.
Asansöre binerek odaya nasıl çıktığımı hatırlamıyorum.
Odaya girdiğimde karnımı tutarak annemin fotoğrafı olduğu çerçevesini alarak yatağa oturdum.
Annem o güzel gülümsemesi ile kadraja bakıyordu. Yüzünü okşayarak öptüm.
"Neden anne? Neden bana anlatmadın? Neden? Ben burada bir yalanla yaşarken, neden bana söylemedin? Bak kızın hamile. Anne olacak. Ama ne yapacak bilmiyor." Diyerek annemin fotoğrafını göğsüme bastırarak yatakta cenin pozisyonunda uzandım.
Pencereden dışarıya baktım. Yıldızlar parıldıyorlardı.
"Anne, dayanamıyorum. Yemin ederim dayanamıyorum. Bebeğim için güçlü durmaya çalışıyorum ama..." diyerek ağlamaya başladım. "Allah'ım!! Yardım et bana!! Yalvarırım, yardım et! Kurtar bebeğimi. Kurtar beni bunlardan."
Gözlerimin kapanmaya başlamasıyla yorgunlukla kendimi karanlığa bıraktım. Zaten bu aralar hamileliğim yüzünden durmadan yorgundum.
Çok geçmeden başımda baskı hissettim. Dudağımda dudaklar hissettim. Yanağımın üzerinde ıslaklık hissettim.
Alnımın üzerinde birinin başını hissettim.
"Özür dilerim. Allah benim belamı versin. Ama seni bırakamam. Ölürüm sensiz. Geberirim. Canım çok yanıyor güzelim. Affet beni. Yalvarırım." Arslan'ın sesini duydum ama tepki veremedim.
Aşık olduğum adamın kokusu sayesinde kendimi tamamen uykuya teslim ettim.
◇◇◇
Arslan içtiği sigaradan bir fırt daha çekerek sevdiği kadının odasının penceresine baktı. Bahçede sigara içiyordu. İçeride daralmıştı.
Villadan çıkan Murat'ı gördüğünde derin bir nefes aldı.
Murat abisinin yanına gelerek yanında durdu.
On dakika boyunca sessizliği paylaştılar.
Ne Arslan konuştu, ne Murat.
En sonunda küfür ederek sessiz bir şekilde gözyaşı döken abisini gören Murat tepkisizce abisine baktı.
Titreyen elleriyle sigarasını içerken, bir yandan da gözyaşı döküyordu.
Hayatında hiç ağlamayan dağ gibi adam, bir kadın için ağlıyordu. Murat abisine omzuna koyarak sıktı ve camdan Arslan'a üzüntüyle bakan annesine baktı.
"Beni sevsin istedim." Arslan'ın konuşmasıyla Murat dondu. "Beni sevsin istedim. Sadece bunu istedim. Sevdi. Ama yüzüme iğrenerek bakıyor. Ben çok mu günahkârım Murat? Çok mu kötüyüm? Ama ben istemedim ki. Yemin ederim, yemin ederim ki bu kadar kötü olmayı istemedim. Mecburdum. Yoksa ailemi katlederlerdi." Murat yuktundu.
Gece'nin yüzünden sevgilisi yaralanmıştı. Eğer bunu başkası yapsaydı, jiletiyle doğrardı. Ama Gece yengesiydi.
Belki de abisinin ondan nefret etmesini sağlamalıydı. Gece'den nefret ederse sevmeyi de bırakırdı. Aklına yatan fikirle başını salladı.
Belki de abisi ondan nefret ederse başka birini daha sever ve Gece'yi unuturdu.
Abisine sarılarak pencerede onlara üzüntüyle bakan annesine baktı. Başını sallayarak dua etti. Bu kızın abisinin kalbinden çıkması için içten bir dua etti.
Aklındaki şeylerle yutkundu. Başını sağa sola sallayarak derin bir nefes aldı.
Nefret güçlü bir duyguydu. Aşktan bile.
◇◇◇
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |