Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2.BÖLÜM: HUZURUN UZAKLIĞI

@adsiz459

 

Saklandığı yere iyice sindi Lavin.

Bugün Asaf Ali ile beraber saklambaç oynuyorlardı. Asaf Ali onu her zaman bulduğu için sinirleniyordu ama hoşuna da gidiyordu.

Bu sefer ise onu hiç bulamayacağı bir yere girmişti.

Oturdukları binanın çatı katında,en uç ve karanlık köşeye girmişti yedi yaşındaki tatlı Lavin.

Buraya gelmeyi dün istiyordu Lavin. Asaf Ali ile beraber yıldızlara dokunmak için. Fakat bugün buraya saklanmak için gelmişti.

İlk başlarda hep gülüyordu Lavin. Sevinmişti. İlk defa Asaf Ali onu bulamamıştı. Saklambaç oyununu kazanmıştı. Bundan büyük zafer mi olurdu? Olmazdı.

Fakat zaman ilerledikçe küçük kızın içine yavaş yavaş endişe düştü. Niye bu saate kadar onu bulamamıştı ki? Oyun bitmiş miydi acaba? Bittiyse eğer Asaf Ali’nin çoktan Lavinya’sının yanına gelmesi gerekmiyor muydu?

Zaman ilerledikçe Lavin korkmaya başladı. Etraf zaten karanlıktı. Bir de yavaş yavaş akşam olunca iyice her yer görünmez hale geldi. Lavin artık gözyaşlarını tutamadı ve korkudan ağlamaya başladı. Hemen şu saniye Asaf’ın onu bulması gerekiyordu. Çünkü buradan garip garip sesler geliyordu ve karanlıktı.

Lavin,yalnızlıktan ve karanlıktan çok korkardı.

Lavin’in ağlayışı dinmedi ama içindeki umut da dinmedi. Emindi bir kere,Asaf Ali onu bulacaktı. Hem ne olursa olsun Asaf Ali onu bulurdu,öyle değil mi?

“Asaf? Ne oluy bul beni...”diyen mırıltısı belli belirsizdi. Ağzından yuvarlanan kelimeler ile daha çok ağladı. Yavaş yavaş sesi de çıkmaya başladı. Dakikalar ilerledi,ilerledikçe her yer karanlık oldu ve Lavin tek kaldı...

🥺🥺

“Doksan dokuz,yüz!”diyip kollarını sararak yaslandığı duvardan kafasını kaldırdı Asaf Ali. Etrafına bakınca her yerin sessiz olduğunu gördü. Gözlerini kısarak bir süre düşündü.

Lavinya nerede olabilirdi?

Aklına birkaç yer gelince heyecanla güldü ve “Her zamanki gibi çok kolay olacak!”dedi. Ardından koşarak sokağın başındaki arsada duran üç tane peşi sıra ağacın arkasına baktı.

Burada değildi.

Pes etmedi,koştu. Bu sefer de oturdukları binanın arkasında kalan minik bölmeye baktı.

Burada da değildi.

Yine pes etmedi. Koşarken “Kim bilir nereye girdin.”diye söylenmeyi de ihmal etmedi. Bu sefer de karşı binanın içindeki merdiven boşluğuna baktı.

Lavin,burada da yoktu.

Asaf Ali bir süre kaşlarını çattı. “Şu an seni çoktan bulmam gerekiyordu Lavinya.” dediğinde yavaş yavaş endişeleniyordu. Buna rağmen durmadı. Oturdukları mahalleyi adeta alt üst etti. Fakat yine bulamadı...

En son,son çare olarak ailesine söyledi. Annesi hemen Mine Teyze’ye söylediğinde Mine Teyze endişeyle kızını aramaya başladı. Babalar geldiğinde onlar da minik kızı aramaya başladılar.

“Lavinya! Lavinya, neredesin?”diye bağıran Asaf Ali ‘ye karanlık gökyüzü cevap verdi.

İçinde...

Asaf Ali bir süre durdu. Başını yere eğip gözlerini kapattı ve düşündü. “Neredesin?”diyen mırıltısı belli belirsizdi. Annesi,babası,ablası, Mine Teyzesi ve Orhan amcası bağırarak Lavinya’yı ararken Asaf Ali düşündü,düşündü... Aklına bir yer gelmeyince Mine Teyzesi “Orhan,polisi arayalım! Kız kayıp!”diye ağlamaya başladı. Onları duymamaya çalışarak düşünmeye devam etti.

Neredesin? Neredesin...?

Sonra gözleri ışık hızında açıldı ve dün yaptıkları konuşma aklına geldi.

“Asaf!”

“Efendim,Lavinya?”

“Sence,yıldızlaya dokunabilir miyiz?”

“Nasıl dokunursun ki? Dokunamazsın.”

“Bence yıldızlaya ve aya yaklaşıysak dokunuyuz.”

“Bunun için astronot olmamız gerekiyor.”

“O ne demek?”

“Uzaya giden insanlara denir.”

“Uzay ne demek?”

“Yıldızların evi...”

“Asaf! Hadi çatıya çıkalım da yıldızlaya dokunalım!”

“Çatıya çıkarak dokunamayız ki.”

“Öyle düşünüysek öyle oluy diyen sen değil miydin?”

“Evet,bendim...”

“Hadi o zaman! Çatıya çıkalım!”

“Yarın çıkalım Lavinya. Şu an saat çok geç oldu.”

“Tamam!”

Asaf Ali ışık hızında koştu ve binaya girdi. Merdivenleri üçer üçer çıkıp en son kata geldi. Burası fazla karanlıktı.

Lavinya karanlıktan çok korkardı...

“Lavinya!”diye bağırdı. Bir süre ses alamadı. Daha da ilerledi. Yine ses yoktu. Biraz daha ilerledi. Yine ses yoktu. Derin bir nefes verip arkasını döndü. Burada olacağına emindi.

Tam gidecekken arkadan gelen “Asaf!”sesiyle olduğu yerde durdu. İçine büyük bir mutluluk ve huzur dolunca arkasını döndü. Karanlığın içinden rastgele çıktı çatıya. “Lavinya! Korkma,geldim...”dediğinde Lavin güldü ve “Beni bulacağını biliyoydum!”dedi. Asaf Ali gülerek sesin kaynağına doğru ilerledi. Bir süre sonra yerde kalçasının üzerine oturmuş, dizlerini kendine çekip alttan alttan ona çipil çipil bakan kahve gözleri gördü.

“Ben seni her zaman bulurum Lavinya.”

Elini uzattığında onun normal boyda avucunun içine Lavin ‘in küçük eli girdi. Lavin’in bileğini tutup onu kaldırdı. Lavin üzerini silkelediğinde birbirlerine sıkıca sarıldılar. Hatta yetmedi, Asaf Ali Lavin’i kucağına bile aldı.

Bir süre sonra onu indirdiğinde Lavin inmek istemedi. Lavin’i indirip daha sonra sırtına alma fikri geldi aklına. Aklına geleni uyguladı da.

Sırtında Lavin ile beraber karanlıktan aşağı indi. En son binadan çıktığında Lavin’i indirdi. Anında ailede herkes koşarak Lavin’e sarıldı. Annesi gözyaşları içinde “Kızım! Neredeydin sen?”dediğinde Lavin de ağladı. “Çatıdaydım. Yıldızlaya dokunmak istiyoydum...”

Bu dediğine diğerleri gülerken Orhan, kızı Lavin’i kucağına aldı. Lavin,kafasını babasının boynuna gömünce kızını daha çok kendine çekti Orhan. Onu göğsünden içeri sokmak ister gibi sarıp sarmaladı.

En son Mahir ve Sevde’den özür dilediler. Onları bu saate kadar yordukları için... Mahir ve Sevde önemli olmadığını söylediklerinde ayrıldılar.

Ayrılmadan önce Orhan Asaf Ali’ye dönüp “Teşekkür ederim Ali...”dedi. Asaf Ali ona tebessüm etti. “Bir şey değil Orhan Amca!”

Aileler o gece evlere dağıldı.

Lavin o gece ailesi ile beraber uyumak istedi.

Yalnızlık onun canını yakmıştı. Bir daha yalnız kalmak istemiyordu...

🙈🙈

Hayat tesadüflerle doludur. Bazen bakarsınız,olması imkansız ne varsa olagelmiştir. Çok garip gelen bu durumda tesadüf denir. Fakat bir süre sonra bu olay tesadüfen çıkar. Bu artık kader olur. İnsan,kendine bir yol seçer ve o yolda karşısına çıkan şeyler onun kaderi olur. Belki iyi şeyler olur da kader bakımından şanlı oluruz. Belki de kötü şeyler olur ve kader bakımından şanssız oluruz. Fakat bunda bile kaderin bir suçu yoktur. Çünkü bu kaderi isteyen insandır. İnsan ve insanın seçtiği yoldur.

Aynı anda hem şanslı hem de şanssız olan biri olarak diyorum ki; seçtiğiniz yol ileride dürüm hale gelip yok olabilir,ondan adam akıllı yollar seçin lütfen!

 

Açılan kapı sesine odaklandım. Kaşlarım çatık,elim kapımın kolunda bekledim.

Şu an karşımdaki kişi bir hırsız olabilirdi. Çıktığı an yumruk atarak bayıltma ihtimalim vardı. Belki bir katil olabilirdi. Biraz eğlenceli bir düello olurdu ama ben yine alırdım. Karşımdaki bambaşka biri ise... İşte o zaman o kişiye Allah yardım etsin.

Bir süre ses gelmedi. Acaba gitti mi diye kapıyı açıp bakacakken ayak sesi duymamla olduğum yerde durdum. Adım sesleri odama doğru yaklaşınca sessiz bir nefes verdim ve bir hışımla kapıyı açtım. Karşımda beliren hırsız maskeli yüze öyle bir yumruk geçirdim ki,benim bile canım acıdı.

Karşımda adam olduğu belli olan bu kişi başta ellerini yüzüne koyarak inledi. Ardından birkaç saniye sonra yere küt diye düşüp bayıldı.

Ben adama bakarken karşı odanın kapısı açıldı ve bir hışımla Asmina odadan çıktı. Başta bana baktı. Ardından bakışları yerde baygın yatan adama dönünce çığlık atmak için hazırlandı. Tam çığlık atacağı sırada elimle sus işareti yaptım. Bana bakıp çenesini zoraki kapattı. Ben hemen kapımın eşiğinden çıkıp dış kapıyı kapattım. Ardından Asmina’ya dönüp “Yardım et de kaldıralım şunu.”dedim.

Bana kafasını salladığında o,adamın bacaklarını,ben de kollarını tutup kaldırdım.

Adam eşek ölüsü gibiydi ve çok uzundu!

Koltuğa yatırdığımızda ikimiz de derin bir nefes verdik. Asmina bana korkuyla baktı.

“Uyanır,değil mi?”

“Uyanır.”

“Ya uyanmazsa?”

“Ya uyanırsa?”

“O zaman daha kötü!”

“Neden,Asmina?”

“Bizi şikayet edebilir.”

“Kim olarak,ne olarak?”

“İnsan olarak,dayak yemiş olarak.”

“Asıl biz onu şikayet ederiz be!”

“Kim olarak, ne olarak?”

“Hırsız olarak,hırsız olarak!”

Asmina dediklerimle derin bir nefes aldı. Ben de bu sırada adamın yanında diz çöktüm ve adamın siyah maskesini çıkardım.

Çıkarmaz olsaydım.

Elimde maskeyle,ağzım açık bir süre kalakaldım. Yaklaşık otuz saniye sonra Asmina’ya döndüğümde o, koltukta bir seksen uzanan kişiye kilitlenmişti.

Ama yuhtu!

Biraz kendime geldiğimde yüzüme ayılmak amacıyla bir tokat attım. “Uyku benim damarlarımda mı geziyor,ben sarhoş muyum yoksa bu yatan kişi Ayaz mı?”

Asmina derin bir nefes verdi. “Galiba ben de sarhoşum.”

Bıkkınlıkla verdiğim nefesle beraber Ayaz’a döndüm.

Bu adamın burada ne işi vardı, Allah aşkına! Asmina’yı falan mı özlemişti? Yoksa keyfiye “Kaşınıyorum,gel de kaşı!” demek için mi? İkinci seçenek çoktan uygulandı doğrusu ama,neyse...

Ben boş bakışlarımı bir Ayaz’a bir Asmina’ya çevirirken Asmina derin bir nefes verip “Şuraya, Ayaz’ın yanına bayılsam ne yaparsın Lavin?”diye mırıldandı. Bir süre düşündüm. Ardından aklıma gelen dahiyane fikri sundum. “Önce ikinizin kafasına,sonra da kendi kafama sıkarım.”

Asmina,dediğim ile korkuyla bana döndü. Ona bir süre ciddi ciddi baktım. Fakat daha fazla bu surata karşı kayıtsız kalamadım ve güldüm. Asmina sinirle nefes verdi ve koluma bir sille çaktı. “Ödümü kopardın,hayırsız!”

Ben daha çok gülerken koltukta bir hareketlenme oldu. Dikkatimizi koltuğa verdiğimizde Ayaz Hazretleri uyanmaya teşrif edebildiler. İçimden sabır dilenirken Ayaz’a son derece sert baktım.

Ayaz gözlerini ovup açık olan ışığa karşı gözlerini kısarak bir süre homurdandı. Ardından gözlerini bize çevirdiğinde korkuyla yattığı yerden geriledi. Ona aynı şekilde bakmaya devam ederek aklımdan geçeni söyledim. “Soruyu sormama gerek yok diye düşünüyorum.”

Sertçe yutkunarak bir bana bir Asmina’ya baktı. Ardından yattığı koltuktan doğrularak ofladı. “Neden geldiğimi söylesem beni görevlendiren kişi beni mahvder!”

Bu dediğine kaşlarımı çatarak baktığımda Asmina “Sen söyle,biz bir yolunu bulur seni sağ çıkarırız.” dedi ve devam etti. “Tabii Lavin seni sağ çıkarırsa.”

Ayaz korkuyla bana baktığında bakışımdan daha çok korktuğu bariz belliydi. Sesinin titremesini engelleyemeyerek “Lavin Hanım,ne olur acıyın bana!”diye yalvardı. Çatık olan kaşlarımı daha çok çattığımda hala sinirliydim. “Bunu yapmamam için bir sebep söyle bana.”

Bir süre düşünür gibi oldu. Bir sebep bulamayınca bana dehşetle baktı. Ben ona aynı şekil bakmaya devam ederken Asmina’ya “Asmina,silahımı getir!”dedim.

“Aysel,silahımı getir!”in muadili gibi bir şey olmuştu ama sorun değildi. Şu an bunu düşünecek durumda ise hiç değildim.

Ama düşünmüştüm.

Asmina beni onayladı ve odama doğru gitti. Ayaz’ın gözlerinin dolduğunu görünce bir an düşündüm.

Ben bu kadar korkutucu bir gaddar mıydım?

Şimdiye kadar yaptıklarımı bir düşününce... Sorgu sırasında sinirimden suçluların derilerini yüzdüğüm, gözlerini mumla yaktığım,kollarını veya bacaklarını kestiğim gibi daha birçok şey aklıma gelince fark ettim.

Korkutucu bir gaddardım.

Asmina geldiğinde ayağa kalktım. Elindeki silahımı alıp şarjörünü kontrol ettim. Bu sırada da Ayaz dualar ediyordu. Hemen ona yönelip silahı alnının çatına dayadım. Korkuyla titrediğinde fazla soğuk sesimle konuştum. “Seni kim görevlendirdi?”

Yutkunarak ağlamaya başladı. Bir süre sonra verdiği cevapla sinirden çenemi sıktım. “Yavuz Bey.”

Asmina şaşkınlıkla “Yuh!”diyince “Aynısından.”diye karşılık verdim ve sabır dilenir gibi derin bir nefes aldım. “Neden gönderdi?”diyen sesim soğukluğunu sürdürüyordu.

Dudaklarını bükerek gözlerini kapattı. Açtığında derin bir nefes verip cevap verdi. “Sizi araştırmam için. Sevgilini-“

“O kim oluyor da benim özel hayatım ile ilgileniyor?”

“Bana kızmayın Lavin Hanım. “

“Sen bu işi hangi akılla kabul ettin?”

“Beni tehdit etti. Ben ister miyim sanki hırsız maskesi ile sizin evinize gelmeyi?”

“Ne dedi?”

“Eğer bu işi yapmazsam iki yıl boyunca ailemi göremeyecekmişim...”

“Ve sen de inandın,öyle mi?” diye söylenip silahı alnından çektim. Ayaz rahat bir nefes verirken bu sefer de silahı çenesinin altına doğrulttum. Ecel terleri dökmeye kaldığı hızdan devam ederken dişlerimi sıkarak konuştum. “Söyle o adama,bu saatten sonra benden korksun. İkidir yasaları çiğniyor. Bundan sonra kendini kurtarmaya baksın!”

“Tabii kurtulabilirse...”diyen Asmina’yı onayladım. Ayaz dediklerime anında kafasını salladığında silahımı çektim. “Şimdi, defol git buradan!”

Dediğimle beni onayladı ve adeta uçarak evden çıktı. Onun arkasından sinirle nefesimi verdim. “Bu adam beni delirtecek!”

“Sakin ol Lavin. İşini bitireceksin zaten.”

“Nasıl olayım Asmina? Baksana adama,gelmiş özel hayatıma karışıyor. Ona ne ya!”

“Haklısın. Çok mümkün durmuyor ama hadi,uyuyalım. Yarın sorgu var.”

Dediğiyle kafamı salladım. Ona iyi geceler diledikten sonra odama gittim. Kapıyı kapatıp sırtımı kapıya yasladım ve gözlerimi kapattım. Derin derin nefesler alıp verdiğimde düşündüm. Bu manyak adam bana niye bu kadar takmıştı? Bu aşk mıydı yoksa saplantılık mıydı?

“Asaf,ne olur bul beni. Çok korkuyorum...”dediğimde aklıma saklambaç oynarken kaybolduğum gün gelmişti. Minik ve buruk bir tebessümle hatırladım.

“Ben seni her zaman bulurum Lavinya...”

O güzel anıdan çıkıp yatağıma girdim. Tam uyuyacakken aklıma gelen şeyle tüm uykum gitti.

Acaba, evlenmiş olabilir miydi?

Olsa bile,bundan bananeydi ki?

Beni ilgilendirmiyor diye düşündüm ama içimden ister istemez rahatsız edici bir hissiyat geçti.

Ne olur evlenmiş olma. Sana aşık mıyım, bilmiyorum ama ne olur evlenmiş olma Asaf...

Bu garip ve rahatsız edici düşüncem ile çok az da olsa uykuya daldım.

🥱🥱🥱

“Söyle!”diye dişlerimin arasından mırıldandığımda her yerinden kan gelen adam en son konuşmayı akıl edebildi. “ Samet Noyan. Başımız o.”

Şu anda dün yakaladığımız adamların sorgusunu yapıyordum. Diğerleri camlı duvarın arkasında beni izliyordu.

“Bilgi ver.”

“Nasıl vereyim?”

“Ne biliyorsan onu söyle işte!”

“Samet Noyan. Otuz beş yaşında,çok ünlü bir uyuşturucu kaçakçısı. Aynı zamanda silah kaçakçılığı da yapmaya başladı. Şu an nerede, bilmiyorum.”

“Ne demek bilmiyorum!”diye bağırıp yüzüne bir yumruk daha indirdim. Yaklaşık bir buçuk saattir burada,bu adamı konuşturmak için uğraşıyordum. Bu konuşturduğumuz üçüncü adamdı. Diğer ikisini ben değil, Berna ve Asmina konuşturmuştu. Fakat onların adamları hemen konuşmuştu.

Benim şansıma da bu keçi gelmişti. Beyefendi bir buçuk saattir beni uğraştırıyordu. Asmina ve Berna daha çok nerede bu işi yaptıklarını sormuşlardı. Ben ise kim olduğunu soruyordum.

Attığım yumruğun etkisi ile adamın patlayan dudakları daha çok kanadı. Adam yumruğun etkisiyle daha çok bayılacak gibi olunca yüzüne soğuk su döktüm. Nefes nefese öksürdüğünde en son konuşabildi. “Irak sınırında.”

“Eğer yalansa seni gebertmem için yalvaracaksın,bilmiş ol!”

Dışarı çıktığımda diğerleri de geliyordu. Hemen odama girip bu Samet Noyan hakkında araştırma yapmaya başladım. Asmina ve Berna yanıma gelip beni övdüler. “Kızlar, abartmasak mı? Çok bir şey yapmadım.”

“Saçmalama Lavin. Asmina ve ben seni hayranlıkla izliyorduk.”

“Aynen Lavin. Kendini görmen lazımdı.”

Dedikleriyle derin bir nefes verip kafamı iki yana salladım. Bir anda Berna’nın dediği şey ile sinirim damarlarımda atmaya başladı. “Bu Yavuz Bey’in... Sana ilgisi var gibi Lavin.”

Ona isteksizce kafamı salladığımda ağzı açık kaldı. “Sen,ondan hoşlanıyor musun?”dediğinde bir hışımla ona döndüm. Bakışlarımı görüp yutkundu ve kafasını salladı. “Cevabımı aldım.”

“Öyle birisini sevmem ben. Onu seversem kendime saygısızlık ederim.”

“Sen de haklısın. Adam herkese sulanıyor.”

Asmina ile Berna’yı onayladık. Ardından ikisi de kendi odasına gitti ve beni yalnız bıraktılar. Sol kolumun dirseğini masaya yaslayıp üç parmağım ile çenemi kaşırken sağ elimin içinde duran fareyi oynattım. “Bakalım kimsin sen,Samet Noyan.”

Adam hakkında çok fazla bir bilgi yoktu. Aşağı yukarı o adamın dediği ile aynı şeylerdi. Sadece Irak’ta olduğuna emin olmak istiyordum. Ki ona da emin oldum. Telefonu ve tableti sayesinde konumunu buldum. Irak’ın sınırında yaşıyordu.

Buradan sonrası biz ajanların görevi değildi. Biz aldığımız bilgileri özel istihbarata verecektik. Bundan sonrası ile onlar ilgilenecekti.

Topladığım bilgileri bir dosya haline getirdim. Bu iş yaklaşık yarım saatimi aldı. Ardından dosyayı liderimize gönderdim.

Gerisi onlardaydı,ben görevimi yapmıştım.

Bilgisayarımı kapatıp sandalyeme yaslandım ve gözlerimi kapattım. Dün gece uyumadığım için çok uykum vardı.

Olduğum pozisyonda esneyip kendime gelmeye çalıştım. Gram faydasını görmesem de yine de denedim.

Sandalyeden kalkıp silahımı belime taktım. Ardından çantamı da alıp odadan çıktım. Otoparka gidip arabama bindim ve eve doğru gittim.

Tek istediğim,evde pijamalarım ile rahat bir uyku çekmekti.

Fakat onu da zehir ettiler.

Çünkü kimsenin olmadığı,ıssız yolda şu anda önümü kesen üç tane araba vardı...

 

 

 

 

Loading...
0%