Yeni Üyelik
14.
Bölüm

Asi deli...

@ahan5354

Mustafa" Boynunda huzur bulduğum kadın seni tahmin ettiğinden çok seviyorum "

Meryemce "Ah be adam seni saçlarıma aklar düşünce bile deli gibi seveceğim"

..................................................

MERYEMCE...

Dostum, kardeşim, orman gözlü derdime derman bacım gelmişti. Kadir amcamın emaneti. Gülcan'ımla sarıldığımızda herkes bize bakıyordu. Babama dönüp;

" Baba bu kız benim onsekiz yaşımdan beri dostum Gülcan. Size anlattığım zaza olan kardeşim "

Gülcan tebessüm ederek başıyla selam verdiğinde, annem gülerek kollarını açtı. Gülcan'a sarılırken;

" Hoş geldin güzel kızım "

Gülcan annemin elini öptüğünde annem başını öpüp babam ile yorgun olduklarını söyleyerek yanımızdan ayrıldılar. Gülcan Kader ve Selvi'yi gözleriyle işaret ederek;

" Vaye mın bacıların güzelmiş "

"Güzeller tabi ki. Hem bende ne güzeller var bir bilsen. Görümcelerimi görmedin daha "

"Eminim öyledir vayemın. Senin kalbin ne güzel ne geniş deli doktor ya da babamın sana taktığı lakabı söylemeliyim "

"Sakın burada olmaz "

Gülcan gülmeye başladığında Kader ve Selvi aynı anda;

" Gülcan abla ney söylesene "

"A size söylemedi mi "

"Gülcan atlarım üstüne ama kızım uyanır veya Mardin ayağa kalkar diye korkuyorum"

"Kalksın banane. Kızlar ben tek çocuğum. bende deliyim ama Meryemce kadar değil. Onun için babam Meryemceye asi deli oğlum derdi. "

Gülcan'ın dediklerinden sonra konağın avlusu Mustafa'nın kahkahasıyla yankılandı. Ben ona döndüğümde o kendini toplamaya çalışarak;

"Meryemce hanım, asi deli mi? vay deli doktor"

"Mustafa Hamza lütfen "

Mustafa biraz daha bize yaklaşıp, Gülcan'a tebessümle;

"Gülcan, hoş geldin kardeşim. Ben Babanın oğlu asi delinin kocası Mustafa Hamza"

" Vay meşhur asi enişte sen misin şimdi"

Mustafa Gülcan'a meşhur dedikten sonra bana bakınca, Gülcan'a tek kaşımı kaldırıp üzerine doğru yürüyordum.

"Gülcannnn yedim seni"

"Tamam özür dilerim vayemın "

Kızlar Gülcan'ın dediğine gülerek;

" Ağam bize müsaade. Mina, Gül ile yatıyor sizin odanın yanındaki odayı Ayşegül Gülcan ablaya hazırladı"

"Tamam konağın akıllı gelinleri "

Mustafa bana taş atmıştı resmen. Kızlar gülerek avludan çıkarlarken, Mustafa' da odamıza girdi. Gülcan'ın kolundan tutarak sedirlere oturtup;

" Ne zaman geldin, nasıl geldin "

"Yavaş vayemın, akşam üzeri geldim. Naci hocayı buldum senin çalıştığın hastaneye genel cerrah olarak geldim ama gelir gelmez hastanede olaylarını duydum "

"Sorma Süreyya cadısı burada "

"Gördüm eğitim vermişsin uygulamalı "

Gülcan bıyık altından gülerken;

"Gülme kız gülme "

"Tamam sinirlenme eee hani daha kahve içmiyor musun "

"Anladım seni. İstemedin dimi çay"

" vayemın vallahi isteyemedim "

"Tamam gidiyorum demlemeye "

"Yok şimdi demleme yata-"

Gülcan'ın sözünü odada üzerini değiştirip gelen sevgili asi ağam kesti;

"Demle demle içelim sende kendine kahve yap gül güzeli"

"Tamam kalkıyorum "

.....

Onlar çaylarını içerken ben kahvemi içmiştim çoktan. Fakat Mustafa konuşurken arada onun çayından içiyordum. Gülcan bana bakıp gülüyordu. Biraz zaman sonra Gülcan gözleri Mustafa'da;

" Meryemce sen gerçekten seviyorsun vayemın "

"O nereden çıktı "

Mustafa'nın öksürmesiyle hemen cümlemi düzelttim.;

"Yani nereden anladın"

" Sen Mert'in bardağından su bile içmezsin. Fakat deminden beri dikkat ediyorum da tam da eniştenin dudaklarının değdiği yerden içiyorsun çayı. Aynı peygamber efendimiz gibi "

" Gülcan sende ne göz var bacım yaaa"

" EEE hatırlatırım alanının en iyi cerrahıyım , gözler senin ki kadar iyi olmasa da "

Ayağa kalkarak, Gülcan'ın yanına geçip;

"Hadi oradan hadi yatmaya yarın benim işim var"

Gülcan tavrıma alışkın olduğu için gülerken Mustafa birden;

" Meryemce'mresmen kovdun kızı "

" Enişte bu ne ki, alışkınım ona"

Mustafa çayından son yudumunu içerken Gülcan;

" Meryemce bir şey soracağım ?"

"Sor Gülüm"

" Şu kartalla olan çocuğunuz ne oldu. Sende mi o adamda mı "

Ben Gülcan'ın ne demek istediğini anlamıştım ama benim asi kocam bilmediği için bir hışımla kalkıp odamıza girdi. Ben onun hızına bakarken ne ara üzerini değiştirip dışarı çıktı anlamadım. Bana bakmadan biraz uzağımızda;

" Ben Hastaneye gidiyorum söylersin sabah babamlara, oradan şirkete geçerim "

Konuşmama fırsat kalmadan o hızla kapıya doğru yürümeye başladı. Onun peşinden kapıya doğru giderken Gülcan'a elimle keseceğim seni dedikten sonra koşarak peşine gittim. Kapının önünde kolunu tuttuğum da öyle bir baktı ki o an ölmek istedim. Kendimi saniyelik toplayarak;

" Mustafa Hamza yanlış an-"

Mustafa sesinde korkunç bir sakinlikle;

"Kes sesini Meryemce ve içeri gir "

Başımı eğdiğimde o arabaya binmişti bile. Mustafa giderken arkasından bakakalmıştım. Kulağıma Boranın sesi gelmişti; "Dönün önünüze , gelin ağam sizde içeri girin " Tam içeri giriyordum ki Boran;

" Ağam nereye gideceğini dedi mi "

"Hastaneye dedi ne oldu ki "

" Tamam ağam , Bülent, ağamı takibi kesinler"

"Bir şey mi var "

"Yok ağam, siz içeri girin "

"Boran bak geçen gün ağanız da dedi. Bana ne olabilir "

"Ağam size diyemem "

" Söylemezsen kendimi koruyamam ve ağanız size daha da kızar söyle bence .. gel içeri anlat"

Boran gözlerime baktı . Başıyla tamam dediğinde bende avluya girdim. Gülcan ayağa kalkıp mahcup bir şekilde;

" Ben bir pot kırdım dimi "

"Hem de ne pot. Sana söylemedim üzülme diye bu şerefsiz beni Büşra'nın nişanın da vurdu. Ben birazcık hastanede yattım "

"Ne saçmalıyorsun Meryemce, öldürürüm o adamı. Nasıl yapabilir bunu bu adam yaa. Çok bir şeyin var mıydı Meryemce bir şey de "

"Sakin iyim, ayaktayım evliyim ve bana kızıp küsen bir kocam var "

" Meryemce'm özür dilerim. Enişte kesin çocuk diye Mina'yı zannetti. Bir bilse onun arabası için dedim. Aaa bu arada arabanı getirdim "

"Vallahi mi?"

"Benimkini sattım biliyorsun. Biraz garajda bir tek vardı. İstanbul'daki sadece evi satmadım. Geri kalan her şeyi sattım. Annemin hakkını hesabına yatırıp buraya geldim. Güzel ufak bir araba alacağım buradan. Hem senin araban seni istiyor hızla kullanmadığım da uyarı yapıyor bir sorun mu var gibi. Zaten üç evvel bir arkadaşın alıp bakımını yaptırdı biliyorsun"

"Biliyorum tamam. Hadi sen yat dinlen sabah konuşuruz"

"Allah seni hadi sen yat sabah konuşuruz "

Gülcan'ım yavaşça odasına gittiğinde ben sedire oturdum. Biraz zaman sonra avluya Ayşegül ile Boran geldi

"Boran hayırdır kızı niye kaldırdın "

"Bu konakta Kezban hala gibi bir şirret olunca hayy dilime ağam özür dilerim"

"Tamam duymadım ben, hadi anlat bakalım"

"Gelin ağam, vallahi Mustafa ağam beni öldürecek ama bilmen de fayda var. Bu ağa mı vuran Ercan var ya, senin peşinde gelin ağam size zarar verecek diye "

"Peki ama niye"

"Olayın olduğu gün bunu hastanede"

"Anladım Boran sağ ol. Bundan sonra dikkat edeceğim. Hadi size kolay gelsin. Ben yatıyorum Ayşegül hadi sende odana "

"Tamam ağam "

Boran kapıya Ayşegül odasına giderken bende odama geçtim. Odaya girdiğimde aklıma Mustafayı aramak geldi. Hemen aradığımda telefonu meşguldü. 'aman banane, sanki otuzaltı sene sen mi vardın yatağımda. Afff yaaa ben Mustafa'ya kısacık zamanda ne kadar alıştım. Uyuz adam ne olacak hıh' Kendi kendime konuşarak üzerimi değiştirip yatağa geçtim. Kendimi uykuya teslim ederken odanın kapısı açıldı. Yatağın bir tarafı çökünce iyice korktum ama tanıdığım kokuydu. Asi'm benim anlımdan öperken içim bir acayip olmuştu. Kendi kendine konuşmaya başladı;

"Sevgilim, canım benim ne yapayım kıskanıyorum ama bana ne yaptıysan hastaneye bile gidemedim. Hoş gitseydim odanda yatardım be gül güzeli"

Onun konuşması bittiğinde gözlerim kapalı şekilde;

"Haklısın kıskanmakla. Gülcan'ın dediği kartal ile benim ortak aldığım arabaydı. Ben arabayı gelirken geri verdim"

Cevap yerine dudaklarımın üstünde dudaklarını hissettim. Gözlerimi açıyordum ki dudaklarımın üstündeki kuş kadar hafif baskı kaybolmuştu. Uyku göz kapaklarıma baskı yaparken banyonun kapısının sesini duydum sonrası yok çünkü uyumuşum.
Sabah karnımda bir ağırlıkla uyandım. Mustafa'mın kolu karnımdaydı. Onun kolunu hafif yanına koyarak kalkıyordum ki bileğimin tutulmasıyla kendimi tekrar yatakta buldum. Başım Mustafa'nın göğsüne düştüğünde;

"Asi'm kalkalım mı Gülcan ben çıkmadan odan çıkmaz ayıp kıza "

Mustafa'dan ses gelmeyince başımı kaldırıp çenemi göğsünün üzerine koyduğumda o işaret parmağını dudaklarına götürüp sus yaptıktan sonra "Dinle" dedi. Biraz durup avluyu dinlediğimde herkesin avluda olduğunu anladım. Benim psikopat manyak bacım avluyu çoktan birbirine katmıştı. Ben yerime iyice yerleşip, Mustafa'nın kokusunu ciğerlerime kadar çekerek;

"Asi'm kocam "

"Söyle ASi deli karım "

"Yaaaa söyleme onu bana Kadir amca söylüyordu "

"Gül güzeli ağlıyor musun "

"Evet ağlıyorum sana anlatmam lazım ama sesini bile çıkarmadan dinle tamam mı"

"Tamam gül güzelim"

"Kadir amca, Gülcan'ın babası en son göreve gitmeden beni bir akşam kalmak için evlerine çağırdı. İşin garibi o akşam Gülcan evde yoktu. be-"

"Ne demek evde Gülcan yoktu "

"Kocam dinleyecek misin ?"

"Tamam"

"Dinle asma suratını, devam ediyorum .. Ben ilk önce anlamadım beraber yemek yedik bir acayipti . Filiz teyzeyi sordum oda yoktu. Kadir amca terörle mücadele de binbaşıydı. Bir hafta sonra göreve gidecekti. O akşam anlatmaya başladı bana dedikleri aynen şöyle idi kocam .' Asi deli oğlum şimdi beni iyi dinle. Sen ne kadar saklasan da, Dağhan'da ne kadar saklasa sen Dağhan'ın kardeşi Meryemce ateşsin. Şimdi dinle kızım, Gülcan kızım benim her şeyim annesi doğururken öldü, Filiz onun teyzesidir hem de üvey teyzesi. Ben biliyorum ki bana bir şey olsa bu Filiz kızımı sokağa bile atar. Bak Meryemce abin Dağhan daha tanımadan yeşil gözlerin hasretini çekiyor yani benim kızımın. On sekiz yaşındaki halini açık halini seviyor diğer taraftan benim kızım hiç ama hiç görmediği ay gibi parlayacak yıldızım dediğim sadece göz rengini bildiği askerimi yani abini seviyor. Ben abini anlattıkça Gülcan ona özel yaptırdığım sadece ay kolyesini seviyor ama bilmediği bir şey var o ayın yıldızı abinin künyesinde asılı. Şimdi olur da bana bir şey olursa malım mülküm kızımın üstüne zaten sana da arabanı bırakıyorum. Gelelim asıl mevzuya, ben bir gece karargahta odamda yatarken, rüyamda Gülcan ile Dağhan evleniyordu. Kızım şimdi senden istediğim nasıl yaparsın, ne edersin abin ile kızımı evlendir. O zamana kadar sana emanetimdir kızım. Bak bu iki mektup sende duracak olur da abin ölür şehit olur bu mektubu Gülcan'a ver. Başardın evlenirlerse, ilk mektubu sakla ölene kadar yada yırt at. Bu mektubu da sen onlara oku ve benim onlara bıraktığım ikisinin de bilmediği ay yıldız kolyeyi birleştir ve benden kızımın boynuna tak olur mu Meryemce'm, asi deli oğlum. Korkma abin kızımı bulmadan evlenmeyecek çünkü buraya gelmeden abine ; 'Dağhan ben şehit olursam kızımı yıldızı mı bul beni ona anlat dedim' abin yapar bunu. Bu arada abin benim seni tanıdığımı bilmiyor sende bilmiyorsun tamam mı deli oğlum. Arabanı al doğru evine hadi bakalım. İşte böyle kocam. Dağhan gizli gizli komutanın kızını arar. Gülcan'da toprak gözlü olduğunu bildiği ay'ım dediği adamı bekler. Anladın mı ama ikisin bilmediği ortak noktaları benim. Kadir amca Hakkari de büyük bir çatışmada şehit oldu Dağhan'ın. Dağhan'da yaralıymış birde o çatışmada Ece'nin kocası şehit oldu. Onlar ölürken Kadir amca kızını, Erol eceyi Dağhan'a emanet etti. Anladın mı gönlümün ağası "

Mustafa daha sıkı sarılarak benimle yatakta biraz dönmesiyle Mustafa ile göz göze geldik. Burnumun ucunu öptüğünde gülmüştüm. Mustafa yavaşça dudaklarıma yaklaşıyordu ki dışarıdan Mina'nın çığlığı duyuldu. Mustafa hızla yataktan kalktığında annemin dışarıdan 'Mustafa koş' diye seslenmesiyle Mustafa hızla eşofmanlarıyla odadan yalın ayak çıktı. Yataktan kalkıp üzerime feracemi giyinerek dışarıya çıktığımda Mina Mustafa'nın kucağında ağlıyordu. Ben Mina'ya doğru yürürken Gülcan sinirli sinirli Helin'e bakıyordu. Mina'yı Mustafa'nın kucağından alıp boynunu koklarken;

" Annem ne oldu sana niye bağırdın. Niye ağlıyorsun"

Mina içini çekmeye devam ederken sessizce Gülcan'a dönerek;

"Rındıkamın se bi?"( güzelim ne oldu) "

" In keni kışt Mina'ya "( bu kız vurdu Mina'ya )

"Temam venk hu bıbırn güvenmış mı bıp vayemın "(tamam sus güven bana bacım)

Ben Mina ile sedirlere oturduğumda Mustafa sinirle;

" Ne oldu burada. Bir çocuğa böyle mi bakıyorsunuz"

"Oğlum biz mutfakta Gülcan kızımla sohbet ediyorduk sonra Mina'nın çığlığı geldi. Avluya geldiğimizde Mina yerde ağlıyordu. "

Mustafa ağzını açmadan ben konuşmaya başladım;

" Tamam sakin ol Mustafa. Mina'm annem ne oldu bana anlatmak ister misin, yada babanı alıp odada sakince ona anlat istersen "

"Tamam annem "

Mina'm kucağımdan inip Mustafa'nın elinden tutarak odaya doğru götürürken Mustafa'nın kardeşleri Melek ve Peri avluya girdi. Ben onlara döndüğümde Peri annesine sarılırken;

" Ne oldu gene kızdırdınız mı şu ağam olacak abimi "

Perinin dediğine hepimiz gülerken Melek, annemin yanağını öptükten sonra;

" Peri bir gün dayak yiyeceksin abimden demedi deme "

"Aslan gibi deli doktorumuz var "

Ben periye başımı sallarken, Gülcan koluma girdi. Peri Gülcan'ı fark ettiğinde biraz bize yaklaşıp;

"Meryemce ablam bu abla kim ve bu ablanın gözleri lens dimi "

" Vayemın tanıştırayım. Ağamın küçük kardeşi Peri, Peri'm buda benim ahirim Gülcan eroğlu. Kendisi deli genel cerrahtır ve gözleri kendi göz rengi"

Peri Gülcan'a sarılınca Melekte sarılmıştı. Mustafa odadan çıkarken sinirden kıpkırmızıydı. Mina'yı kucağından indirdiğinde Peri;

"Abi kızından ayrılamıyorsun bakıyorum "

Mina, Peri'nin bacaklarına sarıldığında Mustafa Peri'ye bir şey demeden sedire oturdu. Mustafa'nın yanına oturduğumda odamda telefonum çalmaya başladığında, ayağa kalkıyordum ki Ayşegül koşarak odamıza girdi. Telefonumu bana getirdiğinde arayana baktım. Mert olduğunu gördüğümde hemen açtım.

"Günaydın karam nasılsın, keyifler nasıl "

"Mert oğlum, ne söyleyeceksen söyle"

"Ablam Mustafa abi biliyor ben, yani ben"

"Mert"

"Aff abla ben bir kaç zamanlığına, iş için daha doğrusu kocanın işleri için Amerika'ya gidiyorum. Hatta şuan havaalanındayım. Görüşmeye gelemiyorum"

" Tamam başımın belası tamam dikkat et kendine "

"Seni seviyorum"

Bir şey demeden telefonu kapatınca gözlerim dolmuştu. Gülcan benim halimi fark etmiş olacak ki yanıma oturup elimi tuttu. Yüzüne baktığımda;

" Vayemın ne oldu"

"Mert Amerika'ya gidiyormuş"

Gülcan halime gülerken, Mustafa ayağa kalkıp yanımıza geldi. Sol bileğimden tutup beni odaya resmen sürükler gibi götürünce bir anda kilitlendim. Odaya girdiğimizde bir anda bağırarak;

"Bırak kolumu bırak "

"Sakin gül güzeli korkma"

"Özür dilerim gönlümün ağası özür dilerim "

Mustafa bana sarılırken kendimi güvende hissetmiştim. Mustafa başını boynuma koyarken önce kokladı sonra sessizce konuşmaya başladı;

"Mert için ağlıyorsun dimi. Üzülme ara ara gelecek ama benim en iyi mimarım oldu aslan parçam"

"Mert'i bu kadar sevmen hoşuma gidiyor. Bir de ilk buraya geldiği zaman aklıma gelince "

"Oraları karıştırma gül güzelim"

Biz gülerken dışarıdan Ayşegül " Ağam" diye seslenmesiyle Mustafa homurdanarak ;

" En yakın zamanda Mina'yı annemlere bırakarak tatile gitmemiz lazım "

"Olur ağam hemen "

Mustafa'nın kollarının arasından kaçarken Mustafa bileğimden tuttu. Gözlerimi kapatıp derin nefes alırken, Mustafa sessizce;

"Gül güzeli senin bana anlatman gereken bir şey var sanki. Bak iki defa bileğinden tuttum ve sen bugün ki gibi bana korkarak bağırdın "

"Sonra Mustafa ağam sonra. Hazır değilim sen hiç hazır değilsin "

Avluya çıktığımızda Başak Gülcan'a sarılmış hasret gideriyordu. Ben onlara bakarken, yavaşça masaya doğru yürüyorduk. Masaya oturacakken Başak ve Gülcan beni ortalarına almıştı. Mustafa bu duruma kızsa da pek bir şey diyemedi. Kahvaltının sonuna doğru Kezban hanım babama;

" Abi Kevser'in oğlunun düğününe gideceğiz dimi "

"Ben abisiyim diye gideceğim"

Kezban hanım birden Mustafa'ya dönerek;

" Halam hepimiz gideceğiz dimi"

"Kezban hala evet gidilecek. Bütün ağalar gidecek. Gelin büyük bir ağanın kızı ya Urfa'nın ağaları Mardin ağaları orada bir toplantı gibi bir şey olacak "

"Tamam oğlum "

Kezban hanımın gözleri gülerken benim aklıma bir şeytanlık gelmişti bile. Mustafa'ya dönerek sevimli bir şekilde;

" Mustafa ağam düğün ne zaman ve ben gelecek miyim "

"Yarın ve evet Meryemce düğüne geleceksin yoksa gelmek istemiyor musun "

"Benim yarın hastanede bir takım işlerim var. Gülcan'da çok özlediğim arabamı getirmiş hastane otoparkında duruyormuş onunla peşinizden gelsem olur mu "

"Olur ama Boranla geleceksin "

"Olur Boran ben Gülcan gelirim "

Mustafa hafif gülümseyerek;

" Tamam akşam konuşuruz "

Kahvaltı masasında sadece çay içilirken konağın kapısından Dağhan girdiğinde benim ve Mustafa'nın içtiği çay boğazımıza takılmıştı. Biz öksürürken, Dağhan;

"Afiyet olsun Alibeyoğlu Mustafa Hamza, ateş ailesinin damadı Mustafa "

Gülcan hızla başını bana çevirip;

" Vayemın kim bu adam ateş ailesine damat diyor "

Ben hala öksürürken sinirin beynime çıktığı kesindi. Bedirhan benim halimden korkmuş olacak ki; " Ayşegül gelin ağana su getir koş" dediğinde Dağhan da yanıma gelip;

"İyi misin güzelim, haklısın aniden konuşmamalıydım"

Ben suyu içtiğimde bir Dağhan'a bir Gülcan'a baktım. Mustafa sabah ki anlattıklarımı bildiği için yanıma gelerek;

" Kendine gel Meryemce altı üstü aniden Dağhan konuştu "

Başımı Mustafa'ya çevirdiğimde, biraz olsun sakinleşmiştim. Dağhan alnımı öptüğünde sessizce;

" Güzelim neyin var "

"Bir şeyim yok. Bir anda seni görünce çay genzime kaçtı."

"Anladım"

Gülcan'a dönerek;

" Vayemın abim jandarma özel harekat terörle mücadeleden Binbaşı Dağhan Selim ateş "

"Şu benden bile sakladığın abin "

"Evet"

Dağhan birden araya girerek;

" Güzelim bu da Mert'in dediği ikizin mi "

" Evet Dağhan o neyse Gülcan kalk hastaneye gideceğiz. Ağam gitmeden bir şey konuşabilir miyiz "

Mustafa başını salladığında beraber odaya yürüdük. Odaya girdiğimizde Mustafa'nın elini tutarak;

" Sevdiğim, Dağhan'a Gülcan'ın hiç bir şekilde asker kızı olduğunu söyleme. Onların birbirini sevmesi lazım ne olur tamam mı gönlümün ağası "

"Tamam gül güzelim hatta bak ne yapalım bunlar birbirini sevmesi lazım ya yarın ki Urfa'daki düğüne Dağhan ile Gülcan benim araba da olsun "

"Tamam gönlümün efendisi "

" Meryemce'm sana bir şey söylemek istiyorum çawreşamın "

"Söyle ağam"

"Ben dün akşam konaktan çıktım ya sinirle, Dağhan'ı aradım. Bu Urfa'daki düğün için, zaten abin hiç gitmedi ki hep Mardin'deydi. Oda bu düğünden haber almış o zaten bizimle gelecekti."

" İyi halt ettin. Sen nasıl yaparsın ya"

"Ben böyle bir şeyde olduklarını bilmiyordum "

"Tamam hadi benim Gülcan'ı alıp hastaneye gidiyorum "

....................................

Biz hastaneye giderken Gülcan'a Kezban hanıma yapacağım oyunu anlatınca daha çabuk kabul etmişti. Yarın baya güleceğim belli olmuştu . Hastanede işlerimizi halledip konağa döndüğümüzde hanımlar çay içiyordu. Kezban hanım ve Helin alış veriş için çarşıya çıkmışlardı. Hanımlar Gülcan'a sorular sorarken, zaman su gibi akıp gitmişti. Akşam olduğunda güzel geçen yemekten sonra sedirlerde çay içerken Gülcan'ın ev bakmam lazım dediğinde benden önce babam hayata olmaz demişti. Gülcan babama bakarken, Kezban hanım "abi sen karışıyorsun" dese de son noktayı Mustafa konakta kalacaksın diyerek koymuştu. Saatler iyice ilerlediğinde herkes odasına geçti.

Sabah erkenden evden çıktığımda Boran'a yanına birini daha yanına almasını söylemiştim. Hastanenin önüne geldiğimizde Boran'ın yanında ki adamı arabayla konağa gönderdi. Odama girdiğimde Gülcan mesaj çekerek Kezban hanım ve babamın kaldığını söylemişti. Biraz daha oyalandıktan sonra odamdan çıktığımda Boran hazır vaziyette beni bekliyordu. Beraber hastaneden çıktığımızda Boran yanıma biraz yaklaşıp;

" Meryemce abla nasıl gideceğiz ki arabayı da gönderdin, birde ağam hiç bir şekilde senin elinden araba almayacakmışım öyle dedi ama senin arabalarda burada değil taksiyle dönemeyiz"

" Boran sus, yürü bu arada benim silahım ve tüfeğim ağanın arabasında dimi onu söyle bana "

"Evet ablam ağam zaten koy demişti "

Başımı salladığımda hastane otoparkına girdik. Otoparkın sonuna doğru yürürken yanımda yürüyen Boran'a gülerek;

"Şimdi hazır mısın? hem ağalarına yetişmeye hem de senin demenle şirret Kezban hanımı korkutmaya?"

"Nasıl yani gelin ağam "

" Bak orada ne var "

Boran siyah bmw m5 baktıktan sonra hızla başını bana çevirip;

"34 ASİ... abla bu araba benim deme sakın "

"Tamam üstüne bastın ayağını çek "

" Abla bu araba değil ki uçak ve bunun motoru güçlendirilmiş"

Elimdeki anahtarla kapıları açtığım da Boran yavaşça yanıma oturdu. Arabayı çalıştırdığımda araç ötmeye başladı. Boran birden yüzüme bakıp "Abla niye ötüyor araba" Kaşla ekranı gösterdiğimde Boran ekrana baktı. Aracın şifresini girdiğimde ufak ekranda yazana boran gülmüştü. Arabayı çalıştırdığımda sevdiğim egzoz sesi kulaklarımı doldurdu. Arabayı yavaşça otoparktan çıkardığımda Boran rahattı. Yola çıktığımda gazın sonuna kadar bastığımda Bonran koltuğa yapıştı. Elini kapının atarak;

" Meryemce abla ben daha Ayşegül'e evlenme teklif edeceğim aman ablam ya "

Boran gözleri kapalı dediklerine gülerken, sadece gözlerini aç ve anın tadını çıkar dedim.

Konağın önüne geldiğimizde hala ve babam kapıda bekliyordu. Helin Mustafa ile gitmiş bunu benim psikopat arkadaşım yapmıştı kesin. Benimle dans etmemesini ne zaman öğrenecekti bu kız. İçimden Gülcan'a " Sen kaşındın Vayemın bana ne Dağhan arabaymış, bana ne Mustafa arabaymış"

Babam yanıma oturduğunda Boran başka bir arabaya bindi. Kezban hanım arkaya kurulduğunda direksiyona geçtiğimde Boran aradı. Telefon araç kitinde olduğu için açtım. Boran sesi arabanın içinde yankılandı.

"Gelin ağam, Mustafa ağam kırkbeş dakika oluyormuş çıkalı"

"Tamam Boran, sen önden çık ben peşinde geleceğim"

"Gelin ağam çok basmayın olur mu"

Ben gülerken, babama baktım. Babam bismillah dediğinde ara sokaktan yavaşça diyordum. Kezban hanım arkada böyle giderse yarın varırız demişti. Otobana çıktığımda Boran'ı aradım. Boran " Efendim gelin ağam" dediğinde;

"Ben çıkıyorum. Allaha emanet "

Gaza hafif dokunduğumda arabam yolu sağlam tutundu...

........................................................................................

MUSTAFA HAMZA..

Meryemce kendi arabasıyla gelmek isteyince bir şey dememiştim ama kafanı karıştıran halamı kendi getirmek istemesiydi. Babamda benim kafamın karıştığını anlayınca halam ve Meryemce ile gelmek istedi. Bir saatten fazladır yoldaydı fakat dikkatimi çeken Gülcan oldu. Annemlerle bir şey konuşup onları güldürüyordu. Annemler biraz çekinerek mola verelim diye sorduklarında başımla tamam demiştim. Kamil diğer araçlarla konuştuktan sonra en yakın mola yerine gireceklerini söylemişlerdi. Elime telefonumu alıp Meryemceyi arayacağım zaman Gülcan bir anda bana 'ağa enişte ben şimdi konuştum yaklaşmışlar, zaten molada vereceğiz" dediğinde başımı salladım. Dağhan, Gülcan'ı umursamdan arayacakken Gülcan ona da 'deli biraz da' demişti. Biraz daha gitmişti ki yanımızdan kuzguni siyah bir Bmw son sürat geçti. Bmw önümüzdeki diğer ağaların arabasını sollarken, Baran ve Bedirhan aynı anda "Araba değil uçak sanki" dediklerinde hepimiz başımızla onayladık. Kadir birden "Ağam plakaya bak " dediğinde son anda fark ettim. Plaka asiydi.

Mola yerine girdiğimizde babam ve Meryemce kahve içerken halam bembeyaz bir tenle su içiyordu. Bütün ağalar bir masaya geçerken, babam bize "nerede kaldınız ağam" dediğinde şaşırmıştım. Kahve ve çaylarımız geldiğinde Kadir yanımıza geldi. Yerine otururken;

"Ağam o Bmw burada"

Baran, Kadir'e dönerek ;

"Adamla tanışmak isterdim. Analar ne oğullar doğuruyor."

Ferman gülerek;

"Her baba yiğidin harcı değil öyle bir arabayı kullanmak. O arabada bir anlık dikkatsizlik "

Başımı salladığımda Ferman tekrar bana dönerek;

" Urfa'ya kaç saate gider sence Mustafa ağam "

Herkes bana baktığında konuşacakken Meryemce yanımızdan kalkarak;

" Ağam müsaade varsa ben cevaplamak isterim."

"Tabi buyurun Meryemce hanım"

"Ferman bey eğer 330 ile giderse birde yol tamamen açıksa yarım saat kırkbeş dakika sonra orada olur"

"Gelin ağam nasıl bildiniz"

Meryemce ağızını açmıştı ki Gülcan yanımıza gelip "ben hazırım " dediğinde Meryemce hayır manasında başını salladıktan sonra "Burada olmaz sonra yapalım olur vayemın" dediğinde Gülcan başıyla tamam dedi.
Geç kalmamak için ayağa kalktığımızda babam ;

" Ağam, Dağhan oğlum sen bir de gül kızım Gülcan Meryemcenin arabasına geçin isterseniz "

"Bizim araba iyiydi "

" Sen bilirsin ağa oğlum. Gülcan geç kızım vayemın yanına. Şimdi tek gitmesin Meryemce. Deli dostum sende yavaş git"

" Tamam baba "

Meryemce ve Gülcan kol kola giderken Mina'm arkalarından el sallıyordu. Mina bizim kızlarla gitmeye bayıldığı için annesini aramıyordu. Adamlar araçları getirmeye gittiğinde etraf bmw nin egzoz sesi ile inledi resmen. Siyah Bmw park yerinden hızla geriye çıktığında hepimiz oraya baktık. Bmw otopark alanının sonuna doğru gitti. Önünü bize döndüğünde camların özel yapım siyah olduğu belliydi. Arabanın tekerlekleri olduğu yerde dönerken etrafı bembeyaz duman sardığında bu manzarayı izlemek istedim. Araçların yerlerinden çıkmaması için adamlara elimle durun dedim. Bmw arkasını kaydırarak önümüze geldiğinde sert bir manevrayla önümüzde dönüp şöfor tarafının camını açtı. Ben içindekine bakarken o gayet rahat;

" Ağam sen şu konağın adresini versene siz gelene kadar yada dur ya geldiğinizde haberleşiriz"

Meryemce gaza bastığında tam arkamda olan Ferman kulağıma doğru sessizce;

" Ağam Allah dağına göre kar verirmiş Allah daim etsin "

Ferman'a tebessüm ederek Dağhan abimle Meryemcenin arabasının arkasına bindik. Meryemce diğer arabaların önümüze geçmesini beklerken;

" Meryemce yavaş ayrılma konvoydan"

Meryemce başını salladığında benim minibüsün arkasından yavaşça gidiyordu. Biraz gitmişti ki Gülcan arkasını hafif dönerek;

" Binbaşım görev yeriniz neresi "

Dağhan bir anda gelen soruyla önce afallasa da sonra kaşlarını çatarak;

" Gördüğün üzere burada, birde bana herkesin için binbaşı deme"

"Olur demem. Meryemce bu sana benzemiyor "

Gülcan'ın dediğine biz gülerken, Dağhan abi de hafif tebessüm etti. Biraz daha gitmiştik ki Dağhan;

" Meryemce benim şarkımı söylesene kız "

" Tamam Dağhan tamam"

Gülcan hemen Meryemceye dönerek;

" Sonra benimkini söyle o zaman vayemın "

Dağhan abi iyice sinirlenmeye başladığında, Meryemce dikiz aynasından gülerek bana bakarken;

" Ağam senin de istek parçan var mı "

"Yok gül güzeli yok "

Dağhan abim öksürmeye başladığında Gülcan hızla arkasına dönerek;

"Ne oldu Binbaşım gıcık tutu galiba"

"Gülcan hanım siz psikopat mısınız yoksa bana mı öyle geliyor"

"Yok binbaşım doktorum "

"Hastalarına Allah'ım başka dert vermesin "

"Binbaşım Allah seni benim hastam etmesin "

Gülcan'ın dedi ile Meryemce arabayı sağ çekti. Dikiz aynasından bana çaktırmadan göz kırparak yalan bir sinirle;

" Vayemın arkaya geç Ağam öne gelsin. Bu ne be 40 yaşında adam 36 yaşında kız çocuk gibi kavga ediyorsunuz . "

Gülcan arabadan inerken bende öne geçmiştim. Gülcan benim yerime geçerken çantasını araya koymuştu. Arkaya dönüp baktığımızda ikiside camdan dışarı bakıyordu. Meryemce arabayı çalıştırmadı hafif bana doğru eğilerek;

" Gönlümün ağası arabayı sen kullansan "

"Olur gül güzeli gel "

Yer değiştikten sonra yola devam ederken Meryemce'ye baktığımda bana bakıyordu. Meryemce'ye hafif eğilip sessizce; " Gül güzelim ne yapacağız bunlarla " dediğimde ufak çocuk gibi bilmem yapıp birde azcık yaklaşınca kıymetli abimiz tekrar öksürdü. Biraz daha gitmiştik ki Dağhan ile Gülcan aynı anda; " Hani şarkı yaaa" dediğinde biz gülerken onlar sinirle bize bakıyorlardı. Meryemce bir kaç tane türkü söyledikten sonra telefonum çaldı. Baran bir çay molası verelim demişti. Mola yerinde sakince çay kahve içerken, bir anda Gül'ün ve Mina'nın "Amca , baba " diye seslenmesini duyunca o tarafa koşmuştu herkes. Gül'ü bir adam tutmuş boğazına bıçak dayamış bize bakıyor. Benim yeğenim ve önünde kızım, şuan bir yanlış hareketle çok farklı şeyler olabilirdi. Selvi gelinim ağlamaya başlayınca aklıma Meryemce gelmişti. Meryemce'ye baktığımda Gülcan da yoktu. Ben adama yavaş yavaş yaklaşmaya çalışırken adam;

" Mustafa ağa yaklaşma beni Ercan yolladı. Senin asıl kıymetlin bunlar değilmiş. Gelin ağam yok mu ?"

Ben ağzımı açmadan Gülcan adama yanaşmaya başlamıştı. Gülcan gülerek;

" ez tiyava " ( Buradayım )

Adam Gülcan'a bakarken;

" Vay ağam gelin ağamız güzelmiş "

Gülcan adama yaklaştıkça Dağhan da Gülcan'a yaklaşıyordu. Dağhan daha fazla dayanamadan; " buraya gel nereye gidiyorsun deli doktor" dediğinde biz anlık onlara baktığımızda Meryemce arkadan adama yanaşıp elindeki bıçağı almıştı. Kızlar bize doğru koşarken Gülcan ve Meryemce adamı Boran'a vermişlerdi. Meryemce ile Gülcan'a başımla arabayı işaret etmiştim. Herkes arabalara binerken bende tekrar direksiyona geçtiğimde yanıma Dağhan oturdu. Kızlar arkada kedi gibi sessizce oturuyordu. Arabayı çalıştırdığımda araba ötmeye başlayınca Meryemce olduğu yerden kalkıp elini ekrana uzattı. Ekranda "ASİ DELİ şükür " yazınca çaktırmadan Dağhan abiyle gülmüştük. Biraz yol almıştık ki;

"Kafayı mı yediniz Meryemce. Burası İstanbul değil kendinize gelin. Siz ikiniz onu geçtim ya sana bir şey olsaydı ne yapacaktık biz Meryemce ayağını denk al, sende deli baldız "

"Ama Mustafa Ham-"

Dağhan bir anda bağırarak;

"Sus Meryemce Mustafa haklı. Hadi sen delisin anladık, yanındakinin desenden kalır yanı yok psikopat yaaa "

" Ağır ol binbaşı iki de bir bana psikopat deme "

Konu Meryemce ve Gülcan arasından Dağhan abiyle Gülcan'ın arasına geçtiğinde Meryemce arkasına yaslandı. Dağhan abi ve Gülcan birbirlerine laf yetiştirirken biz Urfa'ya gelmiştik.
Kevser halamın konağına girerken halamın kızı Şule bütün ağaların içinde boynuma sarılınca;

"Şule hoş bulduk ama erkeklere ayrılan yeri göster bize. Birde azcık edepli ol ben oyun oynadığın Mustafa değilim "

"Özür dilerim ağam buyurun "

Biz erkeklere ayrılan yere geçerken Meryemceler de kadınlar için ayrılan yere geçmişlerdi. Çaylar içilirken Şule Mina'nın elinden tutmuş erkeklere ayrılan yere getirmişti. Benim yanıma gelerek ;

" Mustafa bu kızın babası kim?"

Ben daha ağzımı açmadan Mina;

" Benim babam Mustafa ağa bırak şimdi yanındaki de sevgilim Dağhan şimdi gidebilirsin "

Şule acayip bakarak;

" Mustafa bu kız ne diyor, nasıl yani nasıl babası oluyorsun "

"Tamam Şule bırak kızımı da çık odadan "

Şule odadan çıkarken Kevser halamın Amerika'da avukatlık yapan oğlu Yıldırım gelmişti. İçeri de oturmadan bizi avluya buyur etmişti. Bizler avluya çıkarken kadınlar da avlunun diğer köşesinde oturmaya başlamıştı. Gün akşama dönmeye başladığında Yıldırım'ın evleneceği kızın ailesi de gelmişti. Mina'm bir benim, bir Dağhan'ın kucağında geziyordu. Daha sonradan öğrendim ki Peri ve Melek yollamış Dağhan ile bana Şule yanaşmasın diye. Biz sohbet ederken, Yıldırım uzun bir yokluğun ardından avluya girerek bana yaklaşıp;

" Ağam nasılsın evlenmişsin gelemedim kusura bakma"

"Önemli değil Yıldırım tanış-"

Sözümü Şule'nin çığlığının peşine gelen silah sesi kesti. Hepimiz avlunun dışına çıktığımızda Şule acı içinde kıvranırken vurulduğunu anladık. Birden " Meryemce yetişş" dediğimde Gülcan yanımıza geldi. Gülcan hemen Şule'nin başına geçip;

" Havlu getirin sakin ol Şule hanım, Dağhan yardım et bana "

"Tamam Gülcan ne yapayım "

" Havluyu tampon yap"

"Tamam Gülcan"

Gözlerimle Meryemceyi ararken kulağım Gülcan ile Dağhan abimdeydi. Gülcan'ın kafasını karıştırmamak için bir şey sormadım ama aklım karımdaydı. Gülcan bana dönerek;

" Ağam arabanın anahtarları nerede, hastaneye götürmek lazım "

Ben daha ağzımı açmadan Yıldırım; " Hastane olmaz " dediğinde Gülcan aynı Meryemce gibi olduğu yerden kalktı. Kaşlarını çatarak;

" Oğlum sen manyak mısın bacın ölecek "

"Ya dağdakilerse vuranlar"

Dağhan'a baktığımda Gülcan'a bakarak; " Zaza kızı buraya gel tedavi şu odada yapacağız ama" dedikten sonra Gülcan'ın kulağına yaklaşarak bir şey sordu. Gülcan kafasını sallayınca iyice sinir olmuştum. Boş odaya girdiğimizde bende Dağhan'a yardım etmiştim. Gülcan resmen olduğu yerde Şuleyi ameliyat etmişti ve bende Dağhan da hemşiresi olmuştuk .

Şule dinlenirken, odadan çıktık. Etrafa baktığımda daha fazla dayanamadan Boran'a Meryemceyi sorduğumda içerideydi ağam dediğinde iyice sinirlenmiştim. Yarım saat, bir saat derken Urfa'nın her yerinde Meryemce aranmaya başladı. Dağhan sinirinden kendini yiyordu mesleği ortaya çıkmasın diye. Bedirhan, Baran aslan kesilmişlerdi. Urfa'da aramadıkları yer kalmamıştı. Annemler bir yerde ağlamaya başladığında Yıldırım'ın arada kesin dağdakiler demesiyle hepten kuduruyorduk, çünkü benim karım doktordu.

Bir ara Gülcan Şule'ye bakmaya odaya girerken;

" Gülcan senin yanında değil miydi"

"Ağa eniştem mutfaktaydık biz. Bana geliyorum şimdi diyerek çıktı mutfaktan, sonra silah sesi sonrada sen bağırdın "

Dağhan hızla yerinden kalktı bana başıyla dışarıyı işaret etti. Gülcan'a bakarak;

" Gülcan sende gel"

Konaktan kapıya çıktığımızda bir köşeye geçtik. Dağhan birden;

"Kuduracağım neredeyse. Mustafa ya ona bir şey olursa "

" Sakin olun Mustafa enişte, binbaşım sizde"

"Senin için ne kolay dimi zaza kızı. Benim Meryemce ve Mert'ten başka kimsem yok. Annemle zaten fazla görüşmeyiz. Sen kimsesiz kalmak nedir bilir misin "

Dağhan Meryemcenin emanetini kırarken aslında kendi sevdiğine kötü davranıyordu. İç sesim ' çok pişman olacaksın binbaşım 'derken Gülcan bir anda Dağhan'ın yakasına yapışarak;

" Ben acının en büyüğünü yaşadım binbaşım hani diyorsun ya benim Meryemce, Mert ve annemden başka kimsem yok diye. Sana bir şey söyleyeyim benim Meryemce'mden başka kimsem yok "

Dağhan Gülcan'ın dedikleriyle iyice afallamıştı. Gülcan içeriye geçtin de ben Dağhan abime bakıyordum.

Saat geç vakit olduğunda Mina'm huysuz bir kız olmuştu. Meryemcenin yok olduğunu anladığından beri yemiyor, konuşmuyor öylece annemin kucağında oturuyordu.

...................................................

Koskoca dört gün olmuştu ve benim karım Meryemce'm yoktu. Herkes yemeden içmeden Meryemceden bir iz arıyordu. Avlunun bir köşesinde Dağhan sigara içerken bende yanına gitmişti. Dağhan'ın omzuna elimi koyarak;

" Dağhan var mı bir haber karımdan "

"Yok Mustafa yok hem benim güzelim niye geldi ki buraya sank"

Dağhan'ın sözünü yanımıza gelen Gülcan bir anda söyledikleriyle kesti.

"Sen çok yanlış konuşuyorsun Dağhan. Meryemce nasibin de ne varsa onu yaşıyor ve şuan burada olsa aynen böyle diyecekti"

Gülcan biraz daha yaklaşarak sessizce;

" Görevde olduğun için bir şey yapamıyorsun haklısın, elin kolun bağlı bari dua et Binbaşım"

Gülcan avlunun kenarına annemin yanına gittiğinde bende erkeklerin yanına gittim. Dün konak halkını konağa yolladığımda Mina, Gülcan, annem, babam ve Dağhan benimle kalmışlardı. Gecenin ilerleyen saatlerinde Mina benim kucağımda uyumuştu. Gülcan yavaşça kucağımdan alıp annemle bir odaya girdiler. Biraz zaman sonra Gülcan odadan çıkıp yanımıza geldi. Benimde artık ayakta duracak dermanım kalmamıştı. Gülcan'ın yanına oturduğumda birden konağın kapısından içeriye kamuflajlı bir kaç tane asker girdi. İçlerinde rütbeli olan Dağhan'ın önüne gelerek;

" Binbaşım buradaki göreviniz tamamdır aşiret içindeki hain Yıldırım beymiş"

"Yüzbaşı Murat mercan Meryemce hanım kayıp"

"Bilgimiz var Binbaşım arıyoruz "

"Murat askerlerini yolla yanıma gel "

Murat askerlerini yolladığında avludan içeriye Ece hanımla birlikte tekrar girdi. Dağhan biraz sessizce;

" Ece biliyor yüzbaşı Murat, Meryemce benim kız kardeşim "

"Emredersiniz binbaşım, Ece yüzbaşım buyurun "

Asker selamı vererek konaktan çıktıklarında Yıldırımın peşinden kimse gözyaşı bile dökmedi. Gelin olacak kızın babası enişteme 'ortaklık iptal bizde vatan hainlerine verilecek kız yok' dedikten sonra bana dönerek 'ağam sözüm size değildir bilesiniz '

Onlar da avludan çıktığında eniştemde bir değişiklik yoktu. Herkes bir kenara çekilmiş otururken yavaşça Gülcan'ın yanından kalktım. Mina'nın yanına gitmek için bir iki adım atmıştım ki konağın kapısı hızla çarpılarak açıldı. Boran "Ağam" dediğinde hızla arkamı döndüğümde Meryemce'mi gördüm. Borandan destek alarak bize doğru yürüyorlardı. Meryemce Boran'ı bırakarak bize doğru bir iki adım atmıştı ki başındaki kan dikkatimizi çekmişti. Meryemce bir adım daha atamadan Dağhan'ın kucağına bayılmıştı .

...................................................

MERYEMCE...

Yıldırım yüzünden kaçırılmıştım. O gün kızıma bakmaya avluya çıkarken Yıldırım'ın ' gelin ağam az bakar mısın' demesiyle yanına gidiyordum ki keskin bir eter kokusu ve gerisi karanlıktı .. Gözlerimi açtığımda viran bir evde, üç tane yaralı vatan hainini zorla tedavi ettirmişlerdi. Dört gün boyunca aç ve susuz uykusuz adamları tedavi etmiştim. Dört günün sonunda zorla beni bir arabaya bindirip köyün yakınlarında arabadan attılar. Arabadan düşerken kafamı yere sert bir şekilde vurduğum için kanamıştı . Zorla da olsa yavaş yavaş zorlanarak yürüyerek konağı buldum. Konağın önüne geldiğimde elimi bir evin duvarına koyduğumda, Boran'ı gördüm. Mustafa'nın arabasından iniyordu. Zorda olsa az çıkan sesimle borana seslendim. Boran beni fark etmiş olacak ki hemen koşarak yanıma geldi. " Meryemce ablam , gelin ağam " dediğinde utanarak kolunu uzattı. Kolunu tuttuğumda yavaş yavaş konağa yürüdük. Boran hızla konağın kapısını açtığında görüş alanıma Dağhan ve Gülcan girmişti. Mustafa'mı gördüğümde tam bir adım atmıştım ki yer ayaklarımın altından çekilmişti.

.................................................

Gözlerimi tanıdık bir koku, tanıdık bir odada açtım. Kendi odamda Mustafa'mın kollarının arasındaydım. Oda kapkaranlıktı. Yaşadıklarımın hepsinin bir rüya olması ne kadar istesem de Gülcan'ımın kafama yaptığı pansumandan gerçek olduğu belliydi. Mustafa kıpırdanmamdan uyandığımı anlamış olacak ki başıma ufak bir öpücük kondurdu. Derin bir nefes alarak;

"Gül güzelim ağrın sızın var mı, bir şey istiyor musun"

Mustafa'nın konuşmasını fırsat bilen göz yaşlarım yavaş yavaş akmaya başlamıştı. Mustafa sımsıkı sarılınca sessiz ağlamam hıçkırıklara döndü.

" Çok korktum Mustafa çok korktum bu eller vatan hainlerini tedavi etti . Mustafa.."

..........................................

Gözlerimi hastanede açtığımda karşımda çok sevdiğim hocam Süreyya hanım vardı. Gözlerime bakarak;

" Nasılsın Meryemce "

"İyiyim hocam"

"Meryemce serum bitsin çıkacaksın "

"Tamam hocam "

Süreyya hoca çıkarken Mustafa içeri girdi. Mustafa yanıma geldiğinde eğilip anlımdan öptü. Gözlerimi kapadığımda bel boşluğuma oturup elimi tuttu. Gözlerimi açarak ona baktığımda;

" İyisin dimi deli doktor, sakinsin dimi. Hıçkıra hıçkıra ağlarken kucağıma bayıldın nasıl korktum"

Mustafa'nın gözleri dolmuş bana bakarken aniden kalkarak sıkıca sarıldım. Kolumdaki serumun iğnesi canımı yakınca Mustafa'dan uzaklaşarak seruma baktım. Mustafa'ya gülerek;

"Gönlümün ağası üzerime bir şey getirdin mi"

"Boran'a getirttim gülüm. Evdekiler uyuyor hepsi "

"Tamam bekle çıkacağız şimdi "

"Nasıl ?e serum "

"Gönlümün ağası ben bir doktorum bakayım .. ımmmmm hastamız yeterince sakinleştici serum almış. Hastamızın kahveye ve kocasının kokusuna ihtiyacı varmış onun için bu serumu çıkarıyoruz "

Mustafa dediklerime gülerken, ben serumu çıkarıyordum. Serumun iğnesini Mustafa'ya çıkarttırmıştım. Mustafa yatağın diğer tarafına dolabın oraya geçerken arkam ona dönük bir şekildeydi, bir anda kendimi Mustafa'nın kucağında buldum. Başımı Mustafa'nın boynuna koyup derin bir nefes alınca Mustafa bir an duraksadı. Oda başını boynuma koyup derin bir nefes çekerken;

" Bana oyun oynama sonu kötü olur deli doktor"

"Tam...tama.. tamam .. a..aa..ağam yap.. yapmam."

Mustafa gülerek hastaneden çıkıp arabaya yaklaşırken ilk defa korumasının yanında ağa değil kocam Mustafa idi. Arabaya bindiğimizde beni hala kucağında tutuyordu. Ben yanına oturmak istesem de izin vermedi. Biraz daha kıpırdayınca dudaklarını kulağıma yaklaştırarak;

" Biraz daha kıpırdanırsan seni Boran'ın yanında öperim deli doktor"

Hiç bir şey demeden Mina'm gibi başımı omzuna koyarak gözlerimi yumdum en son kulağıma gelen ses;

"Sana bir şey olacak diye korkuyorum deli karım"

..........................

Kaçırılma olayının üstünden bir hafta geçmişti ve bu gün gençler olarak piknik yapmaya gidecektik. Zeynebin abilerinin işi çıkınca sadece Murat'la ikisi gelecekti pikniğe. Biz konakta hazırlanırken Kader ve Selvi çocuklarla annelerine gitmişlerdi. Pikniğe Bedirhan ve Başak, Baran ve Zümrüt, ben ve ağam , birde her ne kadar birbirlerinden hoşlanmasalar da Dağhan ve Gülcan biz minibüslere binerken Mustafa;

"Bedirhan bana ne oğlum ben kızımla ilgileneceğim sen kullan arabayı"

"Emret ağam "

Piknik alanına geldiğimizde Murat ile Zeynep gelmişlerdi. Masalara otururken Zeynep Gülcan'ı görünce sıkı sıkı sarılmıştı. Başak , Zeynep , Gülcan bir olmuş benimle uğraşıyordu. Zümrüt bir anda koluma girerek;

" Meryemce abla sana bir şey söyleyeceğim ama utanıyorum "

"Söyle Zümrüt'üm "

"Abla ben hamileyim ama Baran'a nasıl söyleyeceğim bilmiyorum "

"Çok sevindim utanma bir şey yaparız "

Zümrüt'te sarılarak teselli ederken Başak yanımıza gelip;

"Benim size bir şey söylemem lazım"

İkimiz söyle der gibi bakarken Başak; " Ben hamileyim "dediğinde Zümrüt ve ben aynı anda " NEEEE" dedik. Başak utanarak başını eğdiğinde Zümrüt sessizce ona bende demişti. İkisi birbirine sarıldığında ben ikisine birden sarıldım. Kızların yanına geçtiğimizde Zeynep bir anda "Benim size bir şey söylemem lazım " demesiyle Zümrüt ben ve Başak aynı anda "Hamile misin" dediğimizde Zeynep bir anda sinirle;

"Hayır beee Murat istiyor ne yapayım diyecektim"

"Allah seni ya. Sen karar vereceksin kızım "

"Aman Meryemce ablam ya ne olur yardım etsen "

Biz kızlarla güle oynaya yemekleri hazırlarken erkeklerde kendi hallerinde oturuyorlardı. Bir ara Murat önde Mustafa ve Bedirhan arkada kovalayıp bir güzel Murat'ı dövseler de günümüz güzel geçiyordu. Yemekleri yemiş erkekler kendi arasında sohbet ederken benim Gülcan bacım;

"Vayemın sen Mustafa ağaya sevdiğini söyledin mi "

"Gülcan nereden çıktı şimdi bu, hem beni bilmez misin utanırım ben "

Gülcan ağzını açmadan Zümrüt;

" Aman Gülcan abla bunlar evlenene kadar ne çekti bir bilsen bırak söylemesinler "

Kızlar gülerken Gülcan;

" Ben herkesin içinde söyleteceğim"

Gülcan'a ters ters baktığımda omuz silkti. Semaverde ki çay olunca erkeklerin yanına geçmiştik. Herkes eşinin yanına geçerken ben ve Gülcan yan yana oturduk. Gülcan biraz sonra yanımdan kalkarak karşıma Başağın yanına geçerek;

" Rındıkamın senin bana bir sözün vardı hatırladın mı ?"

"Hangisi?

"Sizin terasta Mert'te vardı "

"Gülcan sakın yaaa lütfennn"

"Hadi Meryemce hadi "

On sene evvel Gülcan'la duyduğumuz bir türkü vardı. Bende Gülüme söz vermiştim. Bir gün evlenirsem, kocamın gözlerine bakarak söyleyecektim. Gülcan da bunu biliyordu. Mustafa karşımda otururken " Meryemce " demesiyle ona baktığımda öyle bir bakışla bakmıştı ki içim gitmişti. Gülcan gülerek;

" Hadi vallahi konuşmayacağım yaa"

" Tamam söylüyorum "

"Vurulmuşam bir yara,

Gözü kaşı kap kara,

Çok ayıp açık aşkımı,

Ona söylemeye utanıram.

Onu seviğimi.......

ben o görenden beri,

Unutmuşam dertleri ,

sevecek bir gün meni,

Men sevdiyim kimi inanıram."

Şarkı bittiğinde arkamdan burnuma tanıdık koku geldi. Nefesimi tutmuştum ki kulağıma sessizce " Bende seni seviyorum "dediğinde başımı eğdim. Ona bakıyordum ki Dağhan önce bir iki öksürdükten sonra;

" Benim iki şarkımı söyler misin "

"Tamam başlıyorum "

Düşlerde Sevdim Seni Söyleyemedim

Sessiz Öptüm Nefesini Söyleyemedim

Sana Ben Şiirler Sözler Büyüttüm

Sana Ben Baharlar Yazlar Büyüttüm

Sana Ben Hummalı Gizler Büyüttüm

Söyleyemedim

Şarkılar Yazdım Sana Okuyamadım

Hep Yanımdaydın Oysa Dokunamadım

Sana Ben Hayaller Düşler Büyüttüm

Sana Ben Gözümde Yaşlar Büyüttüm

Sana Ben Hummalı Aşklar Büyüttüm

Söyleyemedim ...

Dağhan çoktan uzaklara gitmişti diyemeyeceğim, çünkü ara ara Gülcan'a baktığını görmüştüm. Şarkıyı söylerken, Mustafa iyice sarılmıştı. Sessizce kulağıma;

" Son olsun ben den başkası duymasın artık sesini"

Başımı omzuna yatırarak kulağına,

"Tamam son bir tane daha sonra susacağım "

Tam gönlümün ağasını öpecekken Dağhan'ın öksürüğü ortamı gülme krizine sokmuştu.

" Hadi güzelim sonuncuyu da oku, Mustafa Hamza kızdan uzak dur"

"Dağhan selim bey olur, dururum karımdan uzak"

Ben tam ağzımı açıyordum ki Gülcan;

" Binbaşım adamın karısı sarılması normal değil mi"

"Ben de abisiyim yanımda o şekilde durması normal değil"

"Bana psikopat diyorsun ama sen de normal değilsin binbaşım "

"AAA Meryemce söyle şu şarkıyı "

" Tamam Dağhan söylüyorum "

Derin bir nefes alarak, gözlerimi Dağhan'a diktim. Gözlerinin içine bakarak;

Durduk yere bu kolye nerden çıktı diyorsun

Benki Ayyıldıza aşığım biliyorsun

Durduk yere bu kolye nerden çıktı diyorsun

Benki Ayyıldıza aşığım biliyorsun

O güzel gözlerin sevgiyle aşkla dolsun

Allahım seni kem gözlerden korusun

Ay yıldız kolye güzelliğine güzellik katsın

Sana olan aşkımı Ayyıldız kolye anlatsın

Ayyıldız kolye güzelliğine güzellik katsın

Sana olan aşkımı Ayyıldız kolye anlatsın

Ayyıldız birleştirir kalpleri gönülleri

Bizi de buluşturur, bizi de kavuşturur

Ayyıldız birleştirir kalpleri gönülleri

Bizi de buluşturur bizi de kavuşturur

O güzel gözlerin sevgiyle aşkla dolsun

Allahım seni kem gözlerden korusun

Ay yıldız kolye güzelliğine güzellik katsın

Sana olan aşkımı Ayyıldız kolye anlatsın

Ben şarkıyı bitirdiğim de Gülcan ağlıyordu. Yerimden kalkıp yanına giderek sakinleştirirken Dağhan dikkatimi çekmişti. Bir garip bakıyordu Gülcan'a. Ben bacım daha fazla ağlamasın diye onun güldürmeye uğraşmıştı ki gayete başarılı olmuştum. Dağhan yanımıza gelip;

" Meryemce'm bir şey yok dimi "

"Yok Dağhan yok sadece bu şarkı Gülcan'ın babasının bana söylettiği bir şarkıydı "

Dağhan iyice şaşırmış gibiydi. Gülcan'a biraz yaklaşarak ;

"Özür dilerim zaza kızı"

Gülcan Dağhan'a dönerek;

" Binbaşı sen zazaca biliyor musun ?"

"Yok bilmiyorum "

"EEE zaza olduğumu nereden biliyorsun"

"Meryemce demişti, birde zaza kızları güzel oluyor "

" Hop ağır ol binbaşım "

" Sana demedim emin olabilirsin. Hem senin gözlerin lens dimi"

"Hayır binbaşım doğal kendi gözlerim "

Dağhan tam ağzını açmıştı ki Gülcan yanımızdan çekip gitmişti..

..............................................................

Zeynep ve Murat kendi arabalarına giderken Kucağımda uyan Mina'mı Dağhan'ın kucağına vererek minibüse yolladım. Gülcan'a dönerek;

" Vayemın Dağhan'ın yanına gitsene bakamaz şimdi Mina'ya uyanırsa"

"Tamam vayemın tamam "

Gülcan söylene söylene giderken, Mustafa'nın kolundan tutarak;

" GÖNLÜMÜN ağası arabayı sen kullansana. Başak ve Zümrüt Baran ile Bedirhan'a bir şey diyeceklermiş"

"Tamam gül güzelim"

Yola çıktığımızda ilk Baran da hemen peşinden Bedirhan'dan " ALLLAH " diye bir nida yükselince Mina korkuyla gözlerini açtı. Gülcan ve Dağhan Mina'yı tekrar uyutmaya çalışırken çok güzel bir görüntü sunuyordu bana ve dikiz aynasından izleyen Mustafa'ya. Yalan bir sinirle Mustafa;

" Ne oluyor oğlum ya kızımı da uyandırdınız "

Bedirhan ve Baran aynı anda; " BABA oluyorum" dedikten sonra yine aynı anda birbirlerine bakarak " Sende mi " dediler. Biz onların haline gülerken Mustafa sadece gülerek onları izliyordu.

................................

Konağa geldiğimizde herkes kendini odalara atmışlardı. Dağhan benim eski evime Mert'in yeni evine geçmek isterken Mustafa izin vermemişti. Dağhan'a da bir oda hazırlanmıştı .

Akşam yemeğinde hepimiz masaya geçerken Dağhan sinirle telefonla konuşarak çıkmıştı odasından;

" Tamam çıkıyorum şimdi ben "

Dağhan'a karşı taraftan ne söyledilerse Dağhan olduğu yerde kalmıştı . ..........

........................................................

YAZIM HATAM VARSA AF EDİN

BENİ OYSUZ VE EN ÇOKTA YORUMSUZ BIRAKMAYIN

UMARIM BEĞENİRSİNİZ........

Sizi seven çatlak yazar... :):):)

Loading...
0%