@ahan5354
|
MUSTAFA HAMZA... Sabah avluya çıktığımda Meryemceyi sedirde otururken buldum. Kucağında yatan Mina'm bir garip yatıyordu. Meryemce ile kısa göz göze geldiğimizde hemen başını eğmişti. Kızının saçlarını severken yanına gittim. Yavaşça sedire oturup; "Meryemce, Mina'nın bir şeyi mi var ?" "Hasta ateşi vardı. Burada rahat etti böyle kucağımda uyudu." "Niye haber vermiyorsun. Hadi kalk hastaneye gidelim doktor baksın " "Gerek yok ben baktım ateşi de yok artık zaten " "Meryemce kalk-" sözümü avluya giren Berfin kesti. Yerimden kalkıp bir adım attığımda ; "Ağam annesi gerek yok diyor sen niye ısrar ediyorsun " "Berfin ne zamandan beri benim işlerime karışır oldun " "Özür dilerim ağam " "Çekil önümden şimdi. Sende kalk hastaneye gidiyoruz Meryemce " "Bana karışma ben gitmek istesem giderdim zaten. Kapıda arabam duruyor. Şimdi azcık sessiz olursan kızım uyusun ASİ AĞA" Meryemcenin tepkisine canım sıkılsa da bir şey belli etmeden Mina'nın saçını okşadım ve yanındaki sedire oturdum. Avluya gelen herkes Mina'yı görünce ne olduğunu soruyordu. Meryemce ince badi ve kısa şortla kucağında uyuyan kızının saçlarını durmadan seviyordu. Kahvaltı masası kurulduğunda Mina uyanmıştı. Meryemce yavaşça yerinden kalkıp yerine oturdu. Masada Mina Meryemcenin kucağında başını Meryemcenin omzuna koymuş etrafa bakıyordu. Serdar Mina'ya hafif yaklaşıp; "Mina bana gel de Selvi yengen bir güzel görsün" dediğinde Mina Serdar'a bakıp üzgün gözlerle omzunu çekti. Kadir " Mina'm hadi gel Sinan abinle Yılmaz abini suyla uyandıralım " dediğinde yine sadece omuzunu çekti. Sinan'la Yılmaz yukarıdaki avludan aşağıya inerken tebessümle babaları Kadir'e; " Kötü planlarına meleğimizi alet etme istersen " dediler. Mina kısa bir an onlara baktıktan sonra yüzünü Meryemcenin boynuna saklamıştı. Sinan Mina'yı kucağına almak istediğinde Meryemcenin boynuna sıkıca sarılmıştı. Sinan Meryemce'ye bakarak; "Abla niye gelmiyor" "Hep hasta olduğunda hep böyle" Sinan yerine oturduğunda kendime güvenip ayağa kalktım. Meryemce'nin yanına giderek hafif gür sesimle; "Kızım hadi bana gel de anne yemek yesin rahatça " Mina başını çevirip bana kısa bir an baktığında Berfin'in öksürmesiyle tekrar yüzünü annesinin boynuna sakladı. Başımı kaldırıp Berfin'e baktığımda kafasını aşağı eğdi. Bu kız gel beni resmen öldür diyordu. Bakışlarımı yine Mina'ya çevirip;" Mina'm hadi gel biz Baran'ı arayalım " dediğimde avludan içeri baran girdi zümrütle. " Hayırlı sabahlar amca , Mustafa Hamza ağam " dediğinde anladım Baran dun geceden sonra yine aramıza duvar örmüştü . " Hoş geldin Baran ağa " "Hoş bulduk Mustafa Hamza ağam, hastaneye geçeriz diye geldim. Zümrüt'te buraya gelmek istedi anamlar köye çıktı. Zümrüt koca konakta tek kalsın istemedim " Babam benden önce tebessümle; "İyi yapmışsın Baran'ım gel kahvaltı et öyle çıkarsınız " Baran başını sallayarak sandalyeye oturduğunda Zümrüt bana bakmadan Meryemcenin yanına geçtiğinde Mina'yı fark etti. Mina'nın başını sevdikten sonra; " Abla hasta mı oldu kızımız " "Evet zümrüt, Trabzon ve Mardin havası arasında çarpıldı galiba" Zümrüt başını sallayarak Baran'ın yanına oturduğunda Baran üzgünce Mina'nın üzerinde gözlerini gezdirdikten sonra; " Mina'm hadi gel arabayla gezelim hastaneye götürelim seni " Mina başını annesinin boynundan başını kaldırıp kaşları çatık; "Hayır Baran amca hayır " Yerime oturmadan bize bakan Mina'ya elini uzatıp; " Meleğim hadi bana gel " Mina ağlamaklı dolu gözleriyle; "Hayır sana gelmem. Hem Berfin kızıyor onun yanına git sen " Mina yüzünü tekrar başını annesinin boynuna sakladığında içim acımıştı. Yavaşça yerime oturduğumda sadece çay içtim. Kahvaltı sessiz geçmişti. Meryemce kucağında Mina ile müsaade isteyerek sedirlere tekrar oturduğunda Başaktan telefonunu istedi. Naci hocayı arayarak hastaneye gitmeyeceğini söyledi. Kahvaltı etmeyen Mina için süt istemişti. Ayşegül sütü verdiğinde Mina annesinin kucağına oturup sessizce büyük bardak sütü içmişti. Bardağı bitirip annesine uzattı. Mina tekrar başını annesinin göğsüne koyarak gözlerini kapadı. Herkes masadan kalkıp sedirlere oturduk. Kader Meryemcenin yanında Mina'nın yanağını seviyordu. Kahvelerimiz sedirlere geldiğinde avluya Bedirhan girmişti. Hepimize baş selamı vererek babamın karşısına oturdu. Bedirhan bana baktı birde yanımda oturan Berfin'e sonra Meryemceye bakıp; "Meryemce nasıl oldu Mina'm " "Biraz daha iyi ama hasta olduğu için huysuz konuşmuyor kimseyle, kucağımdan inmiyor ama iyi " "Tamam xuşakamin " Bedirhan babama dönüp; "Mirza ağam ben müsaadenle Meryemcenin evi bitene kadar kendi konağıma almak istiyorum. Babamda aynısını dedi bu gün kahvaltıda, zaten Başak ta kendi eşyalarını düzenler hem de Mustafa Hamza da düğün telaşına girdi hem de bekar ana kız söz olmasın hem gelinimiz Berfin'e de ayıp olmasın tabi Meryemcenin evi bitene kadar " Hızla babama baktığımda içimden hayır demesini istedim. Babam başını salladıktan sonra; "Bedirhan iyi düşündün oğlum hem Meryemce'm rahat eder hem de Başak kızım evine alışmış olur tabi Meryemce'm ne derse o " Son söz Meryemce'ye bırakıldığında Meryemce derin bir nefes alarak; " Bedirhan abi iyi olur iyi düşündünüz. Normalde bu gün Mirza amca ile konuşup bir otel odası ayarlayacaktım." Avludaki herkes tamam manasında başını salladığında konağı yıkmak istedim. Biraz zaman geçmişti ki Meryemce elini Mina'nın başına koyarak gür bir sesle 'hayır ya' dediğinde hepimiz ona baktık. Masadaki bir bardak suyu eline dökerek ; "Başak cüzdanımı ve arabanın anahtarını getir hemen" Meryemce ayağa kaktığında o kadar hızlı hareket ediyordu ki şaşırmıştım. Başak onun hızına alışkın olacak ki cüzdan ve anahtarı fazla vakit kaybetmeden getirmişti. Konaktan çıktığında Direksiyona kızıyla oturduğunda hızla koltuğu geriye itti. Arabayı kucağında Mina ile çalıştırıp konağın önünden ayrıldı. Hepimiz peşinden yola çıktık. Biz hastaneye geldiğimizde Meryemce çoktan Mina'yı çocuk doktoruna teslim etmiş tedavisini yapıyorlardı. Başak Meryemcenin önüne giderek; " Abla nasıl oldu? Mina" " Bilmiyorum Başak serum verdiler " Kısa zaman sonra acil servisinden çıkan bayan çocuk doktoru; "Meryemce hocam ateş düşecek gibi değil. Yoğun bakıma alıyoruz. Bu hava değişiminde-" "Tamam teşekkürler sevinç hanım ben birazdan kıyafetleri teslim ederim" Çocuk doktoru yanımızdan ayrıldığında daha fazla dayanamadan; "Meryemce sana sabah dedim dimi hastaneye getirelim. Fakat yok deli doktor ben baktım dedi. Sen nasıl bu kadar ruhsuz olabiliyorsun. sen ya sen bu kıza nasıl baktın ya " Meryemce elinde cüzdanı ve araba anahtarlarını cebine koyduktan sonra bana doğru bir adım atarak; "Ben mi ruhsuzum, ben mi bakamıyorum. Bana bak Mustafa ağa ben bu kızın annesiyim her ne kadar ben doğurmasam da ben Mina'nın annesiyim. Bu yaşına kadar da ben baktım bir de ben doktorum anladın mı ruhsuz değilim. Benim kadar canın yanmaz kızıma. Sana bir kere baba dedi diye kendini bir yere koyma hele de dünden sonra" " Ben Meryemce özü-" "Sakın özür dileme benden sakın. Ben ve kızım senin hiç ama hiç bir şeyin değiliz. Bir daha benim anneliğimi de sorgulama sakın " Meryemce yanımdan geçerek babamın yanında durup; "Mirza amca sözüm size değil sakın yanlış anlamayın " "Yok kızım ben seni anladım " Meryemce gür sesle Başağa; " Eve git Mina'ya kıyafet getir hemşireler giydirirler" Kimseye bir daha bakmadan hızlı adımlarla acil servisten ana binaya yürüdü.... ..................................... Baran ve Bedirhan ile işlerimizi bitirip hemen Meryemcenin yanına hastaneye gitmiştik. Hastaneye geldiğimizde yoğun bakımın önünde bizimkileri görmek çok hoşuma gitmişti. Biz gelince babam hariç hepsi ayaklandılar. Hiç benim yüzüme bakmadan babam ve anneme görüşürüz diyerek yanımızdan ayrıldılar. Onlarla konuşmayı sonraya bırakıp babamın yanına oturdum. Hafif babama dönerek; "Doktor nerede ?" "Ameliyata girdi biz buradayız diye " "Anladım baba" Babam yanımdan ayağa kalktı. Bedirhan ve Baran'a baktıktan sonra bana döndü. Yüzüne baktığımda; " Ağa kalk seninle konuşacağız " Başımı sallayarak ayağa kalktım. Babam önde ben arkasında koridorun sonundaki camın önüne geçtik. Babam kısa bir an dışarıya baktıktan sonra bana dönerek; "Seninle ilk ve son defa böyle konuşacağım. Sen ağasın. Sen kudretlisin. Babam bu ağalığı sana verirken ne kadar istemesem de bu Mardin'in en korkulan ağası sensin genç yaşına rağmen. Bak şimdi oğlum, ilk göz ağrım, ya vazgeç kararından sahip çık bu ana ve kıza, ya da bırak Meryemceyi ve Mina'yı. Biliyorum ikisini de seviyorsun fakat tutmayacaksan ellerini kafalarını karıştırma. Sana güvenmesin o minik kız." "Baba ben sözümden vazgeçemem. Sen demez miydin ağa sözünden dönmez diyen. Ben dönemem verdiğim karardan" "Evet bendim ama hayatında ilk defa aşık olduğun kızı da bırak demem de" "Baba bak" "Karar ver şimdi. Önünde iki yol var Berfin ve Meryemce karar senin" "Baba, tamam " Babamın gözlerinin parladığına yemin edebilirim. Ağızımı açtığımda yanımıza Baran ve Bedirhan geldi. Babam ikisine baktıktan sonra 'Mustafa tamam' dedi dediğinde derin bir nefes alarak; " Tamam babam ben Meryemcenin kafasını karıştırmayacağım. Berfin ile yoluma devam edeceğim" Baran sinirle omzuma çarpıp koridordan çıkarken babam omzuma vurup; "Tamam oğlum Allah'tan hayırlısı " dediğinde yoğum bakımın önüne doğru gitti. Bedirhan'a baktığımda; "Mustafa Hamza hayırlı olsun . " "Sağ ol kardeşim beni anladığın için " "Seni ne Hazal zamanında anladım, ne de şimdi anlıyorum. Yakıyorsun kendini" "Yapma be Bedom " "Mustafa'm " "Efendim bedom " "Hani ben mutlu olayım diye Meryemce amcasından bana Başağı aldı ya. Hani o kurtulsun diye, biri o kızı sahiplensin korusun kollasın istedi ya" "Evet kardeşim " "Bende Gülşah'tan sonra ilk defa bacım dediğim kızı her şeyden koruyacağım. O kız mutlu olsun diye onu mutlu edecek, onu hak eden biriyle tanıştırıp evlendireceğim" İlk defa Bedirhan benim canımı yakmıştı. Üzerine yürüyerek yakasına yapıştım. Birbirimizin nefesi yüzümüze vururken; " Ne diyorsun Bedo, kim o bedo kim, benim sevdiğim kızı kime layık görüyorsun lan " "SEVDİĞİN KIZ ? güldürme beni Mustafa. Sen o kızı sevseydin, çoktan şu saçma inadın dan vazgeçmiştin. Mustafa benim tanıdığım dostum çoktan başlarım sözümden de ağalığımada der o kızı elini tutardı. Boşuna o kız için seviyorum deme. " Ağızımı açıyordum ki yanımda bir beden hissettim. Kulağında telefonuyla Meryemce bize bakıyordu. Kaşlarını çatmış şekilde telefondakine bir dakika dedikten sonra; " Bedirhan abi ne yapıyorsunuz. Burası hastane farkında mısınız. " Ellerimi Bedirhan'ın üzerinden çekerken, Meryemce yanımızdan ayrılırken telefondakine 'gelmene gerek yok hafif bir ateş dediğini duymuştum. Gözden kaybolduğunda Bedirhan çoktan yoğun bakımın önüne geçmişti. ................ Saatler ilerlemiş yoğun bakımın önünde Meryemce ben Bedirhan kalmıştık. Meryemce başını cama dayamış kızını izlerken, Bedirhan ile karşılıklı banklarda birbirimize bakmadan öylece oturuyorduk. Kolumdaki saate baktığımda gece biri gösteriyordu. Meryemce'ye otur diyecekken yanımıza bir hemşire geldi. Meryemce ona baktığında; "Şey Meryemce hocam " "Söyle canım" "Hocam trafik kazası geldi. Acil doktorumuz yok bulamıyoruz " "Tamam geliyorum " Meryemce kısa bir an bana baktıktan sonra Bedirhan'a döndü. Bedirhan başını salladığında yanımızdan hemşireyle ayrıldı. Bedirhan ayağa kalktığında gözlerimi kapadım. Derin nefes alırken kulağıma tanıdık ama hoşlanmadığım bir ses geldi. Gözlerimi açtığımda Bedirhan'ın teyze oğlu Mehmet Akif karşımdaydı. Bedirhan ile sarıldıktan sonra; " Bedirhan'ım bu saatte ne işin var hastanede " " Küçük bir hastamız var yoğun bakımda " "A geçmiş olsun kim ?" "Uzun hikaye kardeşim, Sen ?" "Ya bizim iş grubu gelirken kaza geçirmiş onların yanına geldim " Bedirhan başını salladığında Mehmet bana döndü. Elini uzatıp; "Mustafa Hamza ağam nasılsın?" "İyi sağ ol Mehmet Akif " "Sende aynı hastayı bekliyorsun galiba " Elimi bırakmadan hala yalandan tebessüm eden Mehmet'e bakarak; "Evet" dediğimde o bana bakmadan omzumun üzerinden arkama bakıyordu. Nereye bakıyor diye başımı çevirdiğimde bize doğru gelen Meryemceyi gördüm. Mehmet Akif birden Yok artık dediğinde başımı tekrar Mehmet'e çevirdim. Elimi bırakıp üzerini düzeltti. Meryemce yanımıza geldiğinde yüz ifadesi değişmemişti. Mehmet Akif elini uzatıp; "Vay doktor ateş " Meryemce kısa an kendine uzatılan ele bakıp; "Mehmet Akif bey pardon sorunlu refakatçı doğan " "Nasılsın" "İyiyim" Meryemce bir koltuğa oturduğunda Mehmet Akif sessizce izlerken Bedirhan'ın siz tanışıyor musunuz sorusuna Mehmet Akif gülerek; "Tanıyorum doktor hanımı. Manyağın önde gideni. " "Onu biliyoruz Mirza amcayı can sıkıntısı için ameliyat etti" "İnanırım" Mehmet, yavaş adımlarla bekleme koltuğuna oturan Meryemceye yanaşarak; "Doktor ateş burada doktorluk yapıyorsun, benim memleketim de. Demek onun için buraya geldiğimde içimi bir huzur kapladı" Meryemce boş gözlerle Mehmet'e baktıktan sonra başını duvara yasladı. Mehmet Bedirhan'a dönerek; " Bu hanımefendi zamanında yurtdışında altı ay kadar hocalık yaptı Amerika da. Bunun hocalık yaptığı hastanede iş yaptığımız bir adam yatıyordu. O gece yanında kalacak kimse yoktu, bende o adamın yanında kaldım. Bu hanımefendi nöbetçiymiş o hastanede o gece. Kantinde bir masada bir adamla kahve içiyordu. Bir zaman sonra yanındaki adam bir şeyler söyleyerek yanından kalktı. Adamın peşinden masadan bu hanımda kalkıp kantinden çıkıyordu ki kantine bir adam elinde bıçakla girdi. Adam bunun üzerine giderken adamın önüne atladığımda bıçak bana saplandı. Öyle vukaatlı bir geceydi dimi Meryemce" Meryemce bir şey demeden yavaşça ayağa kalkıp yoğun bakıma girdi. Üçümüz arkasından baktığımızda ben çok mutlu oldum. Mehmet'e bir tepki bile vermemişti. Kısa zaman sonra odadan çıktığında Meryemceye doğru bir adım atarak; "Mina nasıl at-" sözümü Mehmet kesti. Önüme geçerek; " Meryemce minik Mina mı yoğun bakımda, neyi var " Meryemce kısa bir an Mehmet'e baktıktan sonra bana dönerek; " Merak etme Mustafa Hamza, Mina iyi" Başımı sallarken Meryemce kaşlarını hafif çatarak Mehmet'e ; "Mina'nın ateşi çıktı düşüremediler yoğun bakıma aldılar " "Yapabileceğim bir şey var mı" Meryemce hayır manasında başını salladıktan sonra koltuğa kendini bırakıp; " Mustafa bir su getirir misin bana " Onların yanından ayrılıp kantine giderken, üçü arkamda kalmıştı. Bedirhan dediğini yaparsa diye düşünmeden yapamıyordum..... .................... MERYEMCE... Mehmet Akif Doğan, Mert'in zamanında abla evlen bu adamla dediği adam, Amerika da beni koruyup kollayan adam, yalnız kalmayayım diye aynı binada daire kiralayan adam, onu görünce midem bulandı. O olayları anlatırken boş gözlerle ona baktım. Konu bana dönünce bir şey demeden kendimi yoğun bakıma attım. Mina'yı öpüp kokladıktan sonra geriye çıktığımda Mustafa'nın gözlerinde gördüğüm sevgiyle canım acımıştı. Bana Mina'yı sorduğunda bekletmeden cevap vermiştim. Gözlerim karardığında Mustafa dan su istemiştim. Mustafa yoğun bakımın önünden uzaklaştığında Mehmet önümde diz çökerek; "Özlemişim seni gülen gözlerini " Ağızımı açtığımda benden önce Bedirhan abim; " Nasıl yani Mehmet bu kız o kız mı " Mehmet benim için ne dedi bilmiyorum ama başını evet manasında sallamıştı. Kaşlarımı çatarak; "Mehmet Akif git. Sen beni anladın git hemen " Mehmet Akif yerden hemen kalkıp Bedirhan abiyle görüşüp yanımızdan ayrıldı. Bedirhan abim bana bakınca kısaca sonra anlatacağım dediğimde sadece tamam manasında başını salladı. Mustafa elinde suyla yanımıza geldiğinde Bedirhan abi Mustafa'ya dönerek; " Mustafa'm Meryemce hiç bir şey yememiş sen Mina'nın yanında dur bizde kantine gidelim " "Olur bedo istersen sen kal ben giderim " "Ben giderim sen kal " Mustafa'yı yoğun bakımın önünde bırakıp kantine geldiğimizde sessiz bir yere geçtim. Bedirhan abi yiyecek bir şeyler istedi ve yanıma tekrar oturdu. İstediği yiyecekler gelene kadar boş boş etrafa bakıyordum. Bedirhan abiyle göz göze gelmekten kaçıyordum. Bedirhan abinin adamı önüme yiyecekleri koyduğunda abim kaşları çatık gözlerime baktı. Bedirhan abi anlat der gibi kaşlarını oynatınca daha fazla kızdırmak istemedim çünkü sinirlendiği belliydi. Derin nefes aldığımda Bedirhan abi masaya biraz eğilerek; "Meryemce anlat" "Bedirhan abi, otuz yaşımda altı aylık hocalık programı vardı mecburi Amerika'da. Oraya gittiğimde tanıştık Mehmet Akif ile. Mert'in eski iş yaptığı adamlardan birinin dostuymuş. Ben sonra duydum. Nasıl oldu bilmem bir anda çok iyi bir dostluğumuz oldu Mehmet Akif ile. Fakat Mehmet Akif bunu ileriye evliliğe götürmek istedi ama ben her seferinde hayır dedim. Mert çok zaman ne bekliyorsun dedi evlen dedi hatta çok ısrar etti ama ben istemedim. Bir gün bu Mehmet'i bir kızla gördüm. Benimle evlenmek isteyen bir insanı başka biriyle görünce aldatılmış gibi hissettim. Seviyordum galiba o zaman sonra baktım ki Mehmet'i de Kartal'ı da sevmemişim hatta aşık olmamışım. Mustafa Hamza Alibeyoğlu bildiğin neyse abi boş ver. Sadece sana bir şey diyeyim abi ben Kimseye Mustafa'ya güvendiğim kadar güvenmedim. Kimseyi onu sevdiğim kadar sevmedim. Sanki onun yanında on yedi, on sekiz yaşında kız oluyorum. Biliyor musun abi Mina benim kimseyle evlenmemi istemedi ama Mustafa'ya baba dedi abi baba. Ne kadar büyük bir yükün altında eziliyorum bir bilsen. Ben Mustafa'nın yanında güveni hissettim. Ben onun yanında huzuru hissettim. Arkadaşlığı hissettim ben, Mustafa'da aile olmayı hissettim. Abi bu deli doktor MUSTAFA HAMZA ALİBEYOĞLU'NA AŞIK OLDU. Bedirhan abi senle başağın düğününden sonra ben Trabzon'a gidiyorum. Mina'yı alıp oraya yerleşeceğim." "Tamam kızım hadi sil göz yaşlarını." Önümdeki soğuyan tostumu sessizce yedikten sonra Bedirhan abime baktım. İlk defa içimi bu kadar rahat döktüm birine. Ayağa kalktığımda Bedirhan abimde ayağa kalktı. Kantinden çıkarken sessizce; " Gitme işini biraz unut. Mustafa ağa evleniyor diye ben yıllar sonra bulduğum kız kardeşimi baldızımı ve Mina Dila'mı bırakmam." Gülerek merdivenleri çıkıp yoğun bakımın önüne geldiğimizde Mustafa Mina'yı normal odaya aldıklarını söylemişti. Odaya girdiğimizde hemşire serumuna bir ilaç enjekte edip başıyla selam verip odadan ayrıldı. Ben geniş koltuğa oturduğumda ayakta duran Bedirhan abim Mustafa'ya yaklaşıp; "Mustafa sende konağa git şimdi aşirette laf söz olmasın. Zaten birazdan Baran gelecek zümrütle gelirken Başağı da alacaklar " " Ne diyecekler ağalarına " "İstersen konuşturma Meryemcenin yanında. Sana git diyorsam git " Mustafa sertçe odadan çıktığında Bedirhan abime bakmıştım. Camın önüne doğru yürürken sadece geniş sırtına bakmıştım. Başımı koltuğa yaslayarak gözlerimi kapadığımda canımın acıdığını derinden hissediyordum. Uyku beni içine çekerken içeriye birilerinin girdiğini hissetmiştim ama gözlerimi açmadım. ........................................................... BEDİRHAN... Meryemce anlattıktan sonra çok düşündüm. Normal odaya girdiğimizde Mustafa'nın canının acıdığını fark etmiştim. Tehditle onu konağa gönderdiğimde çok sinirlendiğini biliyordum. Camın önüne geçerek park alanına baktım. Mustafa sinirle arabasının tekerine bir kaç tekme attığını gördüğümde iyice keyiflenmiştim. Meryemce kantinde anlatırken Baran'a Zümrüt ve Başağı alıp gelmesi için mesaj yazmıştım. Camdan dışarıya ne kadar baktım bilmiyordum fakat kapının açılmasıyla düşüncelerimden çıktım. Baran ve kızlar içeriye girdiğinde koltukta uyuyan Meryemcenin rahat uyuması için Baran'ı alıp kantine indim. Baran'ın adamı bize çay almak için yanımızdan ayrıldığında köşede bir masaya oturduk. Çaylar geldiğinde Baran derin bir nefes alıp; "Bedirhan bu Mustafa niye böyle yapıyor anlamadım " "Bilmiyor musun verdiği söz çok önemlidir onun için " "Ah keşke Meryemce ne düşünüyor bilseydik bedo ya " "Ben biliyorum hem de daha fazla şey biliyorum " "Nasıl yani " "Sadece şunu bil her şey karşılıklı " "Gerçekten mi bedo " Gülerek başımı salladığımda Baran da gülmüştü. Baran'a Meryemcenin gideceğini söylememiştim çünkü Meryemcenin gitmesine bir şekilde engel olacaktım. Meryemce bir şekilde Mardin'de kalacaktı. Baran birden elini bileğime koyarak; "E bedom ne yapacağız şimdi" "Önce şu Berke ile Büşra'nın düğünü ve benim düğünü bir çıkaralım aradan" Baran başını tamam der gibi sallayınca sırtımı sandalyeme yaslayarak çayımdan keyifli bir yudum aldım. Bende Bedirhansam Mustafa'nın inadını kıracağım.... ............................................................ BİR HAFTA SONRA.... MERYEMCE... Evimin bütün işleri bitmiş içine yerleşmiştik bile. Büşra'nın kınasından eve geldiğimizde Başak odasına geçerken Mina kucağımda uyukluyordu. Onu da benim yatağıma yatırıp lavaboya girdim. Elimi yüzümü yıkadığımda odama girdiğimde telefonum çalıyordu. Elime aldığımda Naci hoca olduğunu görünce hemen açtım. Urfa ile Mardin arasında çoklu organ nakli gerçekleşeceğini ve iki tane kalbi benim almamı bildirmişti. Telefonu kapatıp hemen dolabı açtığımda Başak iyi geceler demek için yanıma gelmişti. Kendimi toplayabilmek için yatağa oturduğumda; "Ablam benim şimdi çıkmam lazım. Çoklu organ nakli ameliyatı var ben Urfa'ya gidiyorum dikkat edin tamam mı canım. Sabah Mert gelecek zaten" Başak sadece başını sallamıştı. Ben üzerimi giyinirken, Başak benim yerime Mina'nın yanına yatmıştı. Hızla arabama binip yola çıktığımda Mustafa Hamza'yı aramaya karar verdim. Araç kitinde olan telefondan Mustafa'nın numarasını bulup aradım. ilk çalışta açıldığında konuşmasına fırsat vermeden; "Mustafa Hamza ben şuan Urfa'ya gidiyorum. Yarın akşama ancak dönerim. Mina 'ya göz kulak olursun dimi " "Meryemce hanım ben Berfin, Mustafa'm şimdi uyuyor. Uyandığında söy" "Tamam gerek yok " Telefonu Berfin'in yüzüne kapatıp gaza yüklenmiştim. Kendi kendime söylenirken bir taraftan Bedirhan abiyi aramaya karar verdim. Bir iki defa çaldıktan sonra Bedirhan abim normal bir sesle; " Meryemce xuskamin " " Bedirhan abim ben Urfa'ya gidiyorum, ancak düğüne geleceğim. " "Bu saatte niye gidiyorsun" "Ameliyat var abi. Abi sabah Mert gelecekte Başak ve Mina evde tek ben gelene kadar kızıma göz kulak olur musun? Başağı demiyorum düğün olmasa da senin karın ya" Bedirhan abimin gülme sesi gelirken, birden Baran abimin sesini duydum. Yalancı bir sinirle; " Vay Meryemce beni niye aramadın da bedoyu aradın " dediğinde az önce olan olay gözümün önüne gelince; "Ah canım abilerim aslında ben önce yanlış kişiyi aradım da sonra sizi aradım " "Kimi aradı sayın delimiz " " Çok kıymetli ağanızı" Kulağıma ikisinin kahkahası gelince azcık kendime gelmiştim. Bedirhan abim kendini biraz toplamış olacak ki " E ne dedi bizim kıymetli ağamız "dediğinde; "Berfin hanım açtı. Mustafa'm uyuyor deyince bir şey diyemedim " Baran abim gür sesiyle "Tamam dikkatli git gözün arkada kalmasın " dediğinde içim rahatlamıştı. Derin bir nefes alıp; " Bedirhan abi Başağa söyle benim elbisemi hastaneye göndersin. Ben haber vereceğim danışmada ki kızlara" "Tamam Meryemce aklın kalmasın " Telefonu kapatıp son ses müzikle uzun yolda sürmeye başladım. İki saat yirmi beş dakikalık yolu bir buçuk saate tamamlayarak hastaneye girdim. Kolumdaki saate baktığımda gece biri gösteriyordu. Toplantı olan odaya hızla girdiğimde tandık bir kaç yüz vardı. Yarım saatlik bir toplantıdan sonra hemen ameliyata hazırlanıp girdik. ...................... MUSTAFA HAMZA... Sabah baş ağrısıyla kalktığımda iyice sinirlenmiştim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra üzerimi giyinerek avluya çıktığımda bir haftadır neredeyse hiç görmediğim Mina'm koşup oynuyordu. Sedirlerde oturan Mert'in yanına yürüdüğümde Bedirhan ve Baran babamla avlu tarafından geliyorlardı. Babamın kaşları haddinden fazla çatıktı. Mina beni görünce Başağın yanına gitti. Bedirhan Başağın kucağından Mina'yı alıp yanımıza geldiğinde Mina'ya elimi uzattığımda gelip gelmemek arasında kaldıktan sonra kararını verip kucağıma gelmişti. Bacağıma oturtup dağınık saçlarını sevdikten sonraya alnına dudaklarımı bastırdım. Mina boynuma sarıldığında kulağıma; "Sen beni özledin mi kahramanım" "Hem de çok sen niye bana gelmedin" "Berfin kızıyor sana sarılmama. Bende o kızmasın bana ve sana diye gelmedim" "Mina " Mina yüzünü göğsüme gizlediğinde Berfin'i nasıl geberteceğimi planlarken avlunun kapısı açıldı. Bedirhan ayağa kalktığında gelenin kim olduğunu görmesem de tahmin etmiştim. Mehmet hin bir gülüşle bize yaklaşırken Mert oturduğu yerde kıpırdandı. Ona baktığımda bana kaşlarını çatarak sertçe baktı. Bakışlarımı Mehmet'e çevirdiğimde Mehmet'e Mert'e sertçe bakıyordu. Ağızımı açtığımda Ayşegüller masanın tam olduğunu söyledi. Kucağımda Mina ile masaya geçerken Mert'e sessizce ne olduğunu sorduğumda sadece 'kahvaltıdan sonra abi' demişti. Sessiz bir kahvaltıdan sonra kahvaltı boyunca kucağımda uyuyan Mina'yı odama götürüp yatırmıştım. Mert'e çalışma odama geçelim dediğimde hemen yanıma gelmişti. Çalışma odasına girdiğimizde Mert hafif gür sesle; "Sen bu adamın kim olduğunu biliyor musun Asi ağa" "Bedirhan'ın teyzesinin oğlu Mert, Hayırdır aslanım neye kızdın sen" " Evet öyle olabilir. Şimdi beni iyi dinle. Sen ablama çavreşamın karagözlüm derken bu adam senden önce ablama kara gülüm diyordu." "Nasıl yani" "Bak bu adam bir seneye yakın ablamın aşkıyla öldü bitti. Evlenmek istedi ablam her seferinde yok dedi. Bir gün bu salağı ablamla birlikte uygunsuz şekilde bir kafede kızın biriyle gördük." "Mehmet'in unutamadığı ateş parçası ablan mıydı yani" "Galiba" Mert koltuğa oturduğunda fark ettiğim şeyle bir anda kaldım. Mert benim Meryemceye kürtçe söylediğimi nasıl anladı. Sakin olarak derin bir nefes alıp; "Mert ti kurmanci zani"( mert sen kürtçe biliyor musun ) "Ere zanim bıremin " (evet biliyorum abi) "çı kasi zani" ( ne kadar biliyorsun ) "Rin zanim "(iyi biliyorum ) " Kendime gelerek Mert'e yaklaştım. Elimi omzuna koyarak; " Nerede, ne zaman öğrendin bu kadar iyi kürtçe " " Ablam ve anneannem beni Ankara'da askerlik yapıyor diye bilirken ben Hakkari yüksekova da komando idim bıremin " Sadece anladım der gibi başımı salladım. Mert ile Mehmet'i biraz daha konuşarak çalışma odasından çıktık. Avluyu boş gördüğümde kolumdaki saate baktım. Hanımların hazırlanmak için ortalıktan çekildiklerini anlamak zor olmasa gerek. Mert ile sedirlere oturduğumuzda ablasının nerede olduğunu sordum. Ameliyat için Urfa'ya gittiğini söylediğinde biraz canım sıkılmıştı. ................................ Akşam olduğunda otele geçtik. Gelin odasında Berk'i tebrik ederek salona geçtiğimizde salonun yarısının avukat yarısının doktor olduğunu fark ettim. Mert'e Mina'yı sorduğumda orta yaşlı bir adamın kucağında olduğunu gösterdi. Adam, Mina ile gülerek sohbet ederken başka bayanlarda Mina'nın yanağını seviyordu. Mina'yı kıskandığımı fark ettiğimde masaya dönmüştüm ki Mert tebessümle; "Ablamın meslektaşları. Mina çok sevilen bir kızdır. Bütün tıp toplantılarında ablamın yanında olurdu Mina. Ablam başka türlü çabuk kaçamazdı o toplantılardan" Mert ile güldüğümüzde Berke ve Büşra alkışlarla içeriye girdi. Etrafa baktığımızda Meryemce hala yoktu. Biraz zaman geçmişti ki yanımıza bir adam oturdu. Mert adamla tokalaştıktan sonra İstanbul'daki bir hastanenin baş hekimi olduğunu söylemişti. Adamla sohbet etmeye başladığımızda adam kolundaki saate baktı. Uzaktaki gençten birini yanına çağırdı. Kız yanımıza geldiğinde; "Meryemce hocan ne zaman gelecek öğrendiniz mi? onu görmeden dönmek istemiyorum" "Hocam Büşra hocama sordum. Gece Urfa da gece iki de ameliyata girmiş sabah yedi de çıkmış. Kendi aracıyla buraya gelmiş hemen ameliyata girmiş bir saat önce ameliyatlar bitmiş " "Anladım sen git Ayşegül" "Peki hocam" Kız gidince adam yanımızdan kalktı. Mert'e elini uzatıp; "Mert ablan sinir bombası gibi geliyordur. Benim gitmem gerek selamı mı ilet demeyeceğim yolda ararım. İstanbul'da yanıma gel bir kahve içelim" "Peki Coşkun bey " Adam başkalarına el kaldırıp salondan çıkıyordu ki kapının önünde bir anda durdu. Hemen herkes o tarafa baktığında bende baktım. Meryemce üzerinde bembeyaz dantel bir elbiseyle merdivenlerden iniyordu. Meryemce başhekim olan adamla gayet ciddi sohbet ederken arkamızda bulunan birinin " Meryemce hoca uykusuz ve çok sinirli belli. Bizim çocuklara söyle cıvıtmadan konuşsunlar, birine patlamasın hoca" dediğinde Mert tebessümle bana evet der gibi başını salladı. Dikkatle Meryemce'ye baktığımda gözlerinin altında mor halkalar vardı. Ayak üzeri herkesle sohbet ederken yavaşça yerimden kalkıp Bedirhan, Mehmet ,Baran, Serdar, Kadir, damatlar, babam, Ünal amca ve amcamın olduğu masaya oturdum. Göz ucuyla Meryemceyi takip etmeye bırakmadım. Büşra ile Berke ile az sohbet edip Başağın yanına oturmuştu. Biraz zaman geçmişti ki Mert yanımıza geldi. Benim yanıma oturuyordu ki Mehmet; "Mert, Meryemce sinirli biraz galiba " "Biraz mı? ayağını denk al bence, gelirken pimi çekilmiş " Mehmet sustuğunda konu değişmişti. Konu konuyu açarken zaman geçiyordu. Takıdan sonra yemek yenirken salonda ince bir müzik çalıyordu. Gözüm bir an Mina'ya takıldı. Yerde bazı kızlarla oynuyorlardı. Mert benim baktığım yere baktığında oda gülmüştü. Masada ki herkes sırayla bizim gibi Mina'ya bakmaya başladığında konu Mina'nın üzerine döndü. Onu seyrederken yanına gelen Berfin'i hepimiz gördük. Mina'nın sabah dediklerinin hesabını düğünden sonraya bırakmıştım. Berfin'in yanından geçerken, Mina onu fark etmeden eteğine bastı. Berfin birden Mina'nın kolundan tutarak; " Küçük cadı dikkat etsene " "Ben bir şey yapmadım ki Berfin teyze " "Ananda yok zaten geç otur şöyle bir köşede " Herkes Berfin ve Mina'ya dikkat kesilmişti. Mina kolunu çekerken ettiği cümleyle kanın beynime sıçramasına neden oldu. " Berfin teyze bırak beni yoksa yine beni o adama mı vereceksin " Ayağa kalktığımda anlamıştım. Mina'nın o zaman konaktan nasıl çıktığı belli oldu. Berfin demek ki Azad'a kendi elleriyle teslim etti. Bir adım atmıştım ki Berfin Mina'nın yüzüne tokat atmıştı. Mina'nın birden gür bir sesle 'annee' diye bağırmasıyla Meryemce Berfin'in yakasına yapıştı. Gözlerine bakarak; "Sen kimsin benim kızıma vurabiliyorsun" "Ama senin kızın ben-" "Kes sesini ben kesmeden. Gebertirim seni. Kime güveniyorsun " Meryemce başını kaldırıp bana baktıktan sonra; " Asi ağa mı ?" Berfin'i biraz ileriye iterek bana döndü. Gözlerindeki ateşi gördüğümde hoşuma gitse de bir şey diyemedim. Bir adım bana doğru atarak; "Bana bak Mustafa Hamza Alibeyoğlu. Bu kıt beyinli müstakbel karının bu yaptığı ilk ve son olsun, canını almak için hiç ama hiç düşünmem" Meryemce açık açık benim nişanlımı tehdit ettiği için istemeyerek; " Kendine gel Meryemce ateş. Karşındaki benim nişanlım tehdit edemezsin " Tam kenarımızda duran Berfin'in güldüğünü görmüştüm ama bu ortamda ona bir şey yapamıyordum. Meryemce bir adım geriye gitti. Meryemcenin gözlerinin dolduğunu gördüğümde içime bir ateş düşmüştü. Bir adım daha attığımda Meryemce bacağına sarılmış olan Mina'yı yanından uzaklaştırdığında Mert'in '' abla sakın'' dediğini duydum. Meryemce hafif yan durdu. Boynunu sağ sola yatırdığında Mina gür bir sesle; "ANNE BENİ O GÜN O ADAMA BERFİN VERMİŞTİ" dediğinde Meryemce Berfin'e öyle bir tokat atmıştı ki salonda üç defa yankılandı. Yere düşmüş olan Berfin'i yerden hızla kaldırıp boğazını sıkarak bana doğru yaklaştı. Gözlerimin içine bakarak; " Asi ağa, Mina sana baba dedi ve sen bu kadının kızıma vurmasına göz yumdun öyle mi? Karında sende kızımdan uzak durun." Berfin'in boğazından elini çektiğinde yere yığılmıştı. Meryemce bir adım daha yaklaşıp tam kulağımın içine sessizce sesi titreyerek; "Mustafa Hamza kızıma tek seni baba diye layık görmüştüm, sende yalan çıktın uzak dur meleğimden " Meryemce hızla Başağın kucağında olan kızını alarak salondan çıktığında, Berfin'in annesi kızını yerden kaldırıyordu. ............. MERYEMCE... Eve geldiğimizde arabada uyuyan kızımın üstünü değiştirip yatağıma yatırmıştım. Başak odanın kapısından kafasını uzatıp; "Abla Mert diyor ki terasta kahve içelim, ne diyorsun " "Büyük fincan lütfen " " Sorduğun kabahat diyorsun yani " "De hayde Başak gerginim zaten " Başak saniyede kapının oradan yok olduğunda lavaboya geçerek elimi yüzümü yıkadım. Odaya geldiğimde penye geceliğimi giyip üstüne de feracemi giydim. Mutfağın önünden geçerken başıma tülbentimi taktım. Terasa çıktığım da Mert gülerek; " Karam geceliğin gözüküyor" Bağlamalı feracemin ipini bağlarken etrafıma bakınca Mert gülerek ; " Bir kerede inanma ... sence öyle olsa çıkarır mıyım seni karam" Sinirim biraz yatışmış Mert'in yanına gidip yanına oturdum. Başımı sağ omzuna yaslayarak dinlenmeye çalıştım. Benden küçük olsa da bazen güç alırdım ondan. Hangi anne evladından güç almaz ki. Mert evladımdı aslında benim. Mert elini belime koyduğunda Başakta gelmişti. Üçümüz sohbet ederken, saat baya ilerlemişti. Başağın telefonu çaldığında meşgule aldığında tebessümle ona baktım. Başak başını eğerek ayağa kalktı. Derin bir nefes alıp 'ben yatmaya gidiyorum' deyince Mert kahkaha atıp; " Yatmaya mı gidiyorsun yoksa düğün bitti de Bedirhan'la telefonla konuşmaya mı Başak sultan" Başak olduğu yerde biraz tepindikten sonra ; " Abla yaaa" " Adamım uğraşma bacımla. Hadi git kızım bakma sen bu keresteye" "Tamam abla bakmam" "Odana geçerken kızıma bak" "Tamam abla, iyi geceler Mert abiciğim" Başak koşarak aşağıya inerken, Mert iyice bana sarılmıştı. Bir saate yakın öylece sessizce durduk. Mert sessizce türkü söylerken sakinleşiyordum. Biraz zaman geçmişti ki Mert saatin gece iki olduğunu söylediğinde beraber ayağa kalktık. Merdivenleri inerken dış kapı çalmaya başladı. Mert kaşları çatık bana bakıp kapının arkasında durmamı söyledi. Kapı iyice kırılacak gibi çalmaya devam ederken Mert açtı. Mert kaşları çatarak; "Mustafa abi"dediğinde gözlerimi kocaman açtım. Konuşmasından sarhoş olduğu belli oluyordu. Mert biraz sert; "Hayırdır abi" " Kardeşim ablanla konuşabilir miyim " "Mustafa ağa sonra konuş ablamla " "Mert anla beni bırak azcık konuşacağım" "Ne kendine laf getir nede ablama hadi ağam hadi " Mert'in yanına geçerek; " Söyle Mustafa Hamza konuş" "Burada değil çavreşamın " " Tamam " Mert bir anda kolumu tutarak; " Abla nereye emin misin ?" "Konuşmaya gidiyorum eminim Mert. Artık yeter bıktım Her şey bu akşam bitecek. Beni az çok tanırsın ablam" "Abla" "Telefonum cebimde merak etme. Evin anahtarını ver bana" Mert anahtarı bana uzatınca kapıdan çıktım. Arabaya yaklaştığımda kaputa yaslı duran Mustafa'ya; "Arabanın anahtarlarını ver, ölmek istemiyorum şuan" "Seninle ölmek güzel olurdu doğrusu" "Benim sorumlu olduğum insanlar, verilmiş sözlerim var ağa" Mustafa anahtarı verip diğer tarafa yürüdü. Direksiyona geçtiğimde arabayı çalıştırdım. Ana yola çıktığımızda başını koltuğa yaslamış bana bakan adama; " Nereye gideceğiz " " Ben sana tarif edeceğim inşallah delalımın " Onun haline güldüğümde o yolu tarif ediyordu. Mustafa'nın gözleri benim üzerimdeyken birden aklıma kıyafetlerim geldi. Başımda tülbent, üstüne de geceliğin üstünde ferace aferin sana diyen iç sesimi alkışlarımla destekledim. "Dur" dediğinde geldiğimizi anladım. Mustafa arabadan inerken bana da in demişti. Arabadan inerken bacağımın açılmamasına dikkat ediyordum. Arabanın kaputuna yaslanarak manzaraya bakarken, Mustafa biraz uzakta yere oturdu. Eliyle yanına vurarak yanına çağırdığında yanına gitmesine giderdim fakat üzerimdeki bağlamalı feraceyle yanına oturamazdım ki onun için başımla hayır dedim. Kaşlarını çatarak; " Meryemce yanıma gelsene" "Böyle iyi " " Gel yanıma dedim sana " "Emir verme. Hadi bana ne söyleyeceksen söyle ve gidelim " Mustafa sinirle yerinden kalkıp yanıma geldi. Gözlerime bakarak kolumdan tutup az önce oturduğu yere oturttu. Ben üzerimi düzeltirken yanıma oturdu. Derin bir nefes alıp; "Bak bak gördün mü ufka kadar benim bu şehir. Her şeyin sahibi benim ben. Buralarda benim sözüm geçer herkes benden korkar. Koskoca Azrail ağayım ben. Bu şehirin üzerinde ki her şey benim ama sen benim değilsin. Ben sana sahip değilim. Benim sana sözüm geçmiyor. sen benden korkmuyorsun. Meryemce'm sen niye geldin, ben asi idim mutsuzdum. Ben anamın getirdiği kızla evlenmek zorundaydım. " "Asi ağa" " Dur ! yeter dinle beni ben sana aşık oldum. Ben sensiz nefes alamıyorum. Senden uzaklaşmak istedikçe senin yanında buluyorum kendimi. Mina babam deyince ben bittim. Senin annesi olduğun benim babası olduğum bir çocuk. Meryemce'm çavreşamın yani kara gözlüm. Meryemce'm seni seviyorum." Ben şaşkınca ona bakarken o susup anne karnındaki bebek gibi cenin pozisyonu alıp başını bacağıma koydu. Kısa zaman sonra Mustafa dizimde sızınca zorda olsa cebimdeki telefonumu çıkardım. Bedirhan abimi aradığımda saati fark ettim. Sabaha karşı dörde geliyordu. Telefon bir kaç defa çaldıktan sonra hafif bir öksürük duyunca; "Bedirhan abi" " Meryemce bir şey mi oldu bu saatte kızım " "Abi Mardin kalesindeyim gelir misin? Birde ayıp olmazsa Baran abiyi de al " "Kızım ne yapıyorsun bu saatte orada" "Biraz daha gelmezseniz katil olacağım " "Eee Mehmet odasında uyuyor" " Başağı sana vermek konusunda düşünmeye başladım " "Tamam kızma şaka yaptım. Şimdi söyle niye katil olacaksın " "Mustafa Hamza ağanız dizimde sızdı ." "YUHHHHH bu saatte sen şimdi bir bakıma teksin orada " "EVET abi çabuk olursanız iyi olur " " Tamam kızım ben Baran'ı arayayım sonra seni arayacağım tamam mı " "Tamam abi " Telefonu kapadığımda dizlerime baktım. Sevdiğim adam şuan dizimde uyuyor ve parmağında başka bir kıza ait bir yüzükle. Derin bir nefesle ona bakmamaya çalışarak etrafı izlemeye başladım. Yarım saat olmadan bir araba Mustafa'nın arabasın yanında durdu. İçinden inen adamlarla gülüp gülmemek arasında kaldım. Baran abi yanımıza gelip Mustafa'yı uyandırmaya çalışırken, Bedirhan abi omzuma hırkasını atmıştı. Ayağa kalktığımda Bedirhan abime dönerek; "Ben asi ağanın arabasıyla eve gitsem olur mu" "Olmaz Baran o arabayla Mustafa'yı götürecek sen doğru benim arabaya bin hemen" Başımı sallayarak arabaya geçtiğimde Baran abiyle Bedirhan abi ayak üstü bir şey konuştuktan sonra Baran abinin arabayı çalıştırıp gitmesini bekledi. Baran abi gittikten sonra Bedirhan abi telefonuyla arabaya bindi. Omzuyla başı arasına sıkıştırdığı telefonla arabayı çalıştırıp yola çıktı. Kısa zaman sonra; "Tamam çıkıyorum Baran ben" Telefonu kapatıp göz ucuyla bana baktı. Konuşmadan sessizce yola çıktı. "Canını sıkmadı dimi " "Yok abi aşık olduğunu söyledi sonra sızdı" "Nasıl" "Baya aşık olduğunu söyledi ama artık çok geç" " Niye ?" "Kızım diye sevdiği kızı korumayan adamdan, ne bana sevgili, koca nede kızıma baba olur abi. Neyse Hadi hayırlı geceler Bedirhan ağam " Konuşmasına fırsat vermeden içeriye girdim. Sırtımı kapıya yaslayarak yere oturdum. Ağlamak yerine içime sanki zehir akıyor gibiydi. .............. O geceden sonra bir hafta geçmişti fakat bu zaman zarfında Mustafa ile hiç karşı karşıya gelmemiştik. Dün gece Başağın kınasında duyduğum kadarıyla haftaya bu gün olacak olan düğününe hazırlanıyormuş öyle diyordu herkese Berfin hanım. Kınada benden kaçmak için yer araması da ayrı bir komediydi. Alibeyoğlu ailesinin hanımları hepsi üzgün gibi dursalar da Başağımın en güzel günü olan kınasının çok güzel geçmesine yardımcı olmuşlardı. O kadar güzel bir kına olmuştu ki Başağım sık sık gelip bana sarılıyordu. Köyden Mahmut dayım ve karısı gelmişti. " Efendim suadetcim" "Hocam Naci hoca şuan yok. Büyük bir trafik kazası geldi Sinan bey size haber vermemi istedi " "Tamam hemen geliyorum " Telefonu kapadığımda Başak kaşlarını çatarak bana bakınca yanağına ufak bir öpücük kondurmuştum. Mina'yı sabah Zümrüt aldığı için çok mutlu olmuştum. Hastaneye giderken Zümrüt'e mesaj çekmiştim. Onların hepsi başka kuafördeydiler. Kıyafetim arabada olduğu için hastanede giyinecektim yine. Hastaneye girdiğimde acil resmen savaş alanı gibiydi. Sinan bir adamı ameliyata hazırladığında hemen hazırlandım ameliyata girmek için... Ameliyattan çıktığımda Başak ve Bedirhan abimin düğünü başlayalı bir saat oluyordu. Odama girdiğimde hemen hazırlanmaya başladım. Ameliyata girmeden geçici asistanıma kıyafetimi odama getirmesini söylediğim için çok mutluydum. Odamdan çıktığımda Mert aramış Mina'nın ben yokum diye huzursuz olduğunu söylemişti. Arabaya binip düğünün yapılacak yere, Mustafa Hamza'mı asi ağamı ilk gördüğüm yere gidiyordum. Buraya geleli kısa bir zaman olmasına rağmen çok şey değişmişti. Her şey değişmişti. Bende ki en önemli değişim gerçekten aşık olmuştum. Ben Meryemce ateş aşık oldum fakat güçsüz gibi sevdiğim adamı bırakıp gidecektim. Onu uzaktan görmeye hiç niyetim yoktu. Mustafa'yı sevdiğimi de o, Mert ve Başak biliyordu. Kendi şarkılarım beni iyice yormasın diye radyo dinliyordum. Radyoda ki kız şarkı imkansız aşıklara gelsin dediğinde elim radyoyu kapatmaya gitmedi. Ne diyordu şarkıyı söyleyen kız BİRİ VAR HARAM BANA ... " Ablam sen her zaman yanımdaydın. Beni Mert'ten ayırt etmedin ve şimdi senin sayende Bedirhan'ımla evlendim. Allah senide mutlu etsin ablam " İki elimle yüzünü sevdikten sonra yanağını öptüm. Gözlerime baktığında sadece gülmüştüm. Bedirhan abi yanımıza geldiğinde ona tebessümle baktım. Bedirhan abi Başağı kolunun altına aldığında; "Şimdi beni kardeşin olarak değil bu kızın ablası olarak dinle " "Meryemce kurban olayım dayın canımı okudu " Tebessümle; "Tamam abi şaka yaptım. Ben bu kızı sana emanet ediyorum. Sana güveniyorum üzme bacımı" "Üzmem canım bacım" Bedirhan abi ile Başak masalarına otururken tam yanımda duran masaya baktığımda Baran abim gülerek başını salladığında bende ona güldüm. Arkamı dönmüştüm ki genç bir çocuk elinde kocaman beyaz güllerden oluşan buketle yanımda durdu. Yüzüme bakıp; " Meryemce ateş ?" "Evet benim " "Bunlar size hanımefendi ayriyeten bunlarda " Bu sefer başka bir çocuk kocaman bir buket siyah gülleri kucağıma verdi. Herkes bana bakarken salonun ışıkları söndü. Sadece benim üzerimde bir ışık yandı. İkinci bir ışıkta tam karşımda yandı. Kaşlarımı çattığımda karanlıktan Mehmet ışığın altına geldi. Yüzüme gülerek baktıktan sonra; "Sen beyaz güller kadar saf, siyah güler kadar bulunması imkansızsın. Seni seviyorum siyah gülüm. Benimle evlenir misin ?" Mehmet bana doğru gelirken elimle durmasını söyledim. Mehmet Akif beni dinlemeden tam önümde durup cebinden kadife kutuyu çıkardı ve açtı. Herkes bana bakarken sol omzumdan Mustafa Hamza'ya baktım, sinirlenmişti. ......................................... YAZIM HATALARIM VARSA AF OLA... UMARIM BEĞENİRSİNİZ ALLAH'A EMANET OLUN....... YORUMLARINIZI BEKLİYORUM ..... SİZİ SEVEN ÇATLAK YAZAR... :) |
0% |