Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Deli doktor...

@ahan5354

MUSTAFA HAMZA...

Babam hastaneden çıkalı onbeş gün olmuştu. O günden sonra ne hastaneye gittim, nede o doktorun yüzünü gördüm. Fakat babam hala anlata anlata bitiremedi. O gece gerçekten babamın yanına gitmiş kahve yapıp karşılıklı içmişler. Gerçekten deliydi bu kız. Ben düşünürken odamın kapısının önünden Berfin'in sesi gelmişti ;

''Ağam Mihriban anam kahvaltıya gelsin dedi''

Bu kız mı benim karım olacak, Hazal'ımın yerine geçecek. Ah anam ah kardeşlerim evliymiş. Eğer ağa bensem evlenecekmişim. Evlenmek, baba olmak mı ? az kaldı çok kısacık zaman. İleriyi düşünerek mabedim dediğim odamdan çıktım. Elimde ceketim uzun kahvaltı masasına yürürken yanımdan geçen Ayşegül ceketi elimden alıp sandalyemin arkasına astı. Sandalyeme oturduğumda herkes bana bakıyordu. Afiyet olsun dediğimde kısık seslerle sohbetle kahvaltıya başlamışlardı. Kahvemi içerken yardımcı kızların bir taraftan hazırlık yaptıkları belliydi. Annemle göz göze geldiğimizde;

''Ne o Mihriban sultan, ne bu hazırlık birimi gelecek ''

Annem ağızını açıyordu ki, Peri elinde börekle;

''Meryemce abla gelecek çaya abi, onun için hepimiz buradayız. Ya çok iyi biri dimi melek abla''

''Öyle. Geçen babamı kapıda bir aşağı bir yukarı yürürken görmüş kahve yapıp inmiş yanına ''

Benim aileme ne oluyor ya. Bu kız deli ya deli ama deli olması ne yarar kız ... tövbe yarabbim. Birde hiç olmayacak gibi geldi tam bizim evin önündeki evi satın aldı. Kafamı sinirle sallayarak önümdeki kahvemden son yudumu aldığımda acı telve ağızıma doldu. Bu tadı sevdiğimden hafif keyif alırken, Kadir saygılı bir şekilde;

''Ne o ağam nereye daldın ''

''Şu on gündür İstanbul'da görüştüğüm mimar bu gün gelecek ya ''

''Şu işinde ehli dedikleri çocuk dimi abi''

''Evet Serdar, sizde gelin görüşmeye beyfendi hani sizde çalışıyorsunuz ya. Hep şantiye olmaz"

Ayşegül'ün önüme bıraktığı çaydan bir yudum almıştım ki tam önümde duran irmik helvası dikkatimi çekti. Annemin yaptığı helvayı severdim ama Hazal dan sonra ağızıma sürmediğim helva beni ye der gibi durunca çatalımla ağızıma az bir şey attım. Tadı o kadar hoşuma gitmişti ki bir kaç çatal daha aldıktan sonra anneme dönerek;

''Annem eline sağlık ne güzel olmuş. Hatta bu zamana kadar yaptıklarının en iyisi ''

Masadaki bayanlar bıyık altından gülmeye başladığında bakışlarımı anneme çevirdim. Konuşsun diye gözlerine bakarken hafif bir tebessümle;

''Mustafa Hamza ben yapmadım onu. Dün akşam üzeri Meryemce kızım yapmış o getirdi ''

Doktora sinirimden hızla yerimden kalktım. Ceketimi giyerken herkes bana bakıyordu. Ağızımdaki helvanın tatlı tadı hoşuma giderken kapıya doğru yürüdüm. Kapıdan çıktığımda arabam hazır beni bekliyordu. Kamil kapımı açtığında hızla direksiyona geçtim. Doktorun evinin önünden aşağıya inerken kaşlarımı çattım. Otele doğru giderken Berke'yi aradım. Gelecek olan mimarla otelde görüşüp, anlaşırsam onunla beraber şirkete geleceğimi, sözleşmeyi hazırlamasın söyledim. Otelin kafeteryasına geçtiğimde mimar beyi beklemeye başladım. Biraz zaman sonra önüme gelen bir fincan Türk kahvesiyle birlikte Mimar kapıdan göründü...

................

MERYEMCE...

''Ya bugün evde oturacağım Büşra, istemiyorum alışveriş yapmak ya"

" Hadi ama yazık bana"

"Ahhhhh Büşraaa"

"Meryemce hadi bakarız bir şeyler sonra sevgilimin yanına gideriz"

"Banane senin sevgilinden. Hem akşama doğru Mihriban teyzelere çaya gideceğim"

" Söz çok yormayacağım seni. Eve erken dönersin"

"Tamam başımın belası ''

İki saat önce telefonda alış veriş diye canımdan bezdirdikten sonra, gezmekten başka hiç bir şey yapmadık Büşrayla. En sonunda sevgilimi özledim diyerek beni Berke'nin çalıştığı şirkete getirdi. Berke'nin odasının önüne geldiğimizde Büşra kapıyı çalma zahmetine girmeden hızla odaya girdi. İçeriye girdiğimizde Berke elindeki kağıtları önündeki dosyaya yerleştiriyordu. Büşra sıkıca Berke'nin boynuna sarılıp yanağını öpüp yanıma gelip oturdu. Berke koltuğuna otururken bordo kravatını boynundan gevşetip;

''Büşra canım çay ''

''Olur bir tanem ''

''Meryemce sana sormuyorum tabi ki türk kahvesi biliyorum ''

Berke kahve ile çayları söylediğinde yorulduğum için iki deli sevgilinin atışmasını izliyordum. Biraz zaman sonra kahve ve çaylar gelmişti. Kahvemden bir yudum almıştım ki odanın kapısı çalındığında Berke gel demesiyle kapı açıldı. Kafamı kaldırıp kapıya baktığımda karşımda duran adama inanamadım .

..........................

MUSTAFA HAMZA...

''Anlaştık o zaman Mert bey''

''Anlaştık Mustafa Hamza bey, Yalnız sözleşme işini sonra yapsak, benim için çok değerli birine sürpriz yapacağım ''

''Özel biri galiba, çünkü gözleriniz gülüyor''

''Özel ? nefesim kendisi ama neyse biraz daha bekleyebilir. Sizi iki defa yormayayım ''

''O zaman şirkete geçelim buyurun''

Arabaya geçerken otelin lobisinde buluştuğumuz Kadir ve Serdar'ı da aldım. Şirkete girerken Mert beyin telefonun sesiyle durduk. Mert bey derin bir nefes alıp;

''Ali bey "

".... "

"Evet Mardin'deyim"

" ........"

"Ne demek lan"

" ....."

"Bulun o iti bana "

"......"

"Karam duymayacak"

" ...."

"Kes sesini"

" ......."

"Tamam haber verin bana"

Kaşları çatık Mert beye bakmıştım. Benim kadar olmasa da başka manyaklarda varmış dedim içimden. Berke 'nin odasının önüne geldiğimiz de kapıyı çalmıştım. Berke gel dediğinde kapıyı açarak Mert beyi buyur ettim. Mert beyin peşinden içeriye girdiğimizde, içeride hiç beklemediğim bir manzarayla karşılaştım, deli doktor buradaydı. Ben ona bakarken o oturduğu yerden kalktı. Ben daha ne olduğunu anlamadan Mert beye sarıldı. O zaman bu Mert, o Mert'ti. Sinirle derin bir nefes aldığımda, doktorun sesiyle önüme döndüm ;

''Adamım ''

''Karam, Karagözlüm''

''Seni çok özledim ''

''Bırakıp gitmeseydin yavrum ''

''Kokunu özlemişim ''

''Abartmaaa imera feram ''

Mert bey, doktoru kolunun altına alıp anlını öptükten sonra, bana bakıp;

''Kusura bakmayın Mustafa Hamza bey, size dediğim kıymetlim bu hanımefendi. Sözleşmeyi hemen imzalayalım çıkalım biz''

Sadece kafamı salladım konuşursam ağır olacaktı ve bu adamdan da iyi mimar yoktu. Masaya oturduk sözleşmeyi konuşurken Mert bey doktorun elini tutuyordu. Sabır çekmekten başka bir şey yapamıyordum, iç sesimle konuşmamı Berke bozdu ;

"Mert ne zamana kadar buradasın ''

''Karam kovana kadar. Hiç olmazsa sizin nişanınızı yapar dönerim ''

Sözleşmeyi imzaladıktan sonra müsaade isteyip, doktoru kolun altına aldı. Onlar odadan çıkarken, bende hızla kendi odama geçtim.

....................

MERYEMCE...

Eve geldiğimizde Mert evi gezerken, bir taraftan da konuşuyorduk.

"Niye haber vermedin kardeşcağızım ''

"Aman sürpriz yapacaktım be ablam ''

"Olsun geldin ya, kaç gün buradasın ''

"Dediğim gibi beş altı gün buradayım. Bu adamların işlerini aldım. Gelir giderim ayda bir "

"Çok güzel oldu, yemek hazırlayayım mı?"

"Yok ablam yatacağım."

Mert benim odamı hemen tanıdığı için, kendini benim yatağıma yüz üstü atmıştı. Saçlarını severek odadan çıkmıştım. Üzerime siyah hırkamı giyerek Mihriban teyzeye verdiğim çay sözünü tutmak için konağa gittim. Konağın avlusuna girdiğimde Mihriban teyzem avluda yanında periyle konuşuyordu. Beni gören Mihriban teyzem hemen ayağa kalkıp yanıma geldi. Sarıldıktan sonra gülen gözlerle;

''Hoş geldin Meryemce kızım ''

''Hoş bulduk Mihriban teyzem, nasılsınız ?"

"İyiyim güzel kızım sen nasılsın"

"İyiyim Mihriban teyzem, Mirza amca yok mu ''

Mihriban teyzem ağızını açıyordu ki, avluda Mirza amcanın sesi duyuldu.

''Buradayım güzel doktorum, deli cesaretli doktorum ''

........

Konakta zaman nasıl geçtiğini anlamamıştım. Sohbet, muhabbet derken tam kalkıyordum ki konağın büyük kapısının çarpma sesiyle sıçradım yerimden. Mirza amca ve Mihriban anne salondan tam çıkıyorlardı ki resmen bir kükreme duyuldu avluda ;

'' Kamil .. Kamil ''

Mustafa Hamza bey aşırı sinirli bağırıyordu. Hepimiz yukarıdaki avludan aşağı avluya bakıyorduk. Mutfak bölümü diye tahmin ettiğim bir yerden orta yaşlarda bir adam koşarak Mustafa beyin önüne geldi. Adam ellerini karnında birleştirip;

"Buyur ağam ''

"Adam nerede lan nerede ''

"Bağ evinde ağam ''

"Yalan konuşma ''

"Şey ağam kaçtı, adam kaçtı''

Adının Kamil olduğunu öğrendim adam, bir adım geriye atmasıyla yakasına yapıştı Mustafa Hamza bey. Ben daha ne olduğunu anlamadan Mustafa Hamza beyle saniyelik göz göze geldiğimizde birden kaşlarını daha çok çatıp;

"Herkes içeri .. kimse ayak altında durmasın çabuk''

Herkes içeri geçerken Melek ile Peri'nin konuşması dikkatimi çekti;

"Melek abla, ben abimi biz konaktayken ikinci defa böyle sinirli görüyorum. Yine anladığım kadarıyla yine hata Kamil abinin belli''

"İlk hangisiydi ki kız ''

"Ya şu gebermiş Hazal yok muydu. Buraya tatile geldiğinde peşinden gelen eski sevgilisi tokat atmıştı da hani onu tutuyordu da kaçtı ya o zaman ''

"Tamam tamam hatırladım. Hadi kız salona girelim yoksa ''

Kızlar salona girdiğinde son kez avluya baktığımda Mustafa Hamza bey burnundan soluyordu. Salona geçtikten, kısa süre sonra Mustafa Hamza bey geldi. Mirza amca bile oğlu içeriye girdiğinde biraz kendine çeki düzen vermişti. Kendinden büyük bir ünvanı vardı adamın. Ona göz ucuyla baktığımda hala sinirli olduğu belliydi. Biz muhabbete devam ederken salona Serdar, Kadir de girdi. Onlarda sohbete katılınca biraz daha kalmak zorunda kalmıştım. Saate bakınca Mert'in uyanmış olacağı aklıma gelince müsaade isteyip kalkacakken Kadir bey ;

"Meryemce hanım misafirinizi Berke'nin nişanına kadar gezdirmek istiyoruz, abim aradı fakat açmayınca size söyleyelim dedik, söylerseniz sevinirim ''

Ağızımı açıp cevap verecekken, Mirza amca ;

"Meryemce kızım misafirin kim ?''

"Mert geldi Mirza amca sürpriz yapmış tesadüf Mustafa Hamza beyle beraber birlikte iş yapacaklarmış"

Mirza amca gülümseyerek 'anladım' der gibi kafasını salladı. Hastanede kahve içtiğimiz gece bir kaç şeyi anlatmıştım. Mirza amca biliyordu Mert'in kim olduğunu ama gözleri farklı gülüyordu. Birden ayağa kalkıp ;

"Mustafa ağam, Meryemce'nin misafirini en iyi şekilde ağırlayalım. Yarın akşamda yemeğe gelin kızım ''

"Ama mirza amca rahatsızlık vermeyelim '

"O ne demek senin adamın gelmiş bizi de tanısın ki aklı sende kalmasın. Seni bize emanet etsin giderken dimi ama''

"Peki mirza amca söylerim ''

Mirza amcama tebessüm ederek, Kadir beye dönüp;

"Mert uyuyordu, eve geçince söylerim, sizi arar. Şimdi müsaadenizle ben gideyim hayırlı akşamlar"

Ayağa kalktığımda telefonum çalmaya başladı. Cebimden çıkarıp ekrana baktığımda Mert'in olduğunu gördüm. Tebessümle;

"Efendim"

"Neredesin ablam"

"Kalktın mı ?"

"Evet abla kalktım. Neredesin sen"

"Geliyorum şimdi ben"

"Tamam abla, ağrı kesici var mı? başım inanılmaz ağrıyor"

"Yatağımın yanındaki çekmecede "

"Gel de bana bak ben seni özledim"

"Tamam adamım geldim"

Telefonu kapatıp tekrar salona dönüp iyi akşamlar diyecektim ki Mirza amca hariç herkes bir garip bakıyordu bana. Herkese tekrar baş selamı vererek salondan çıktım.

...........................................

Eve geldiğimde Mert mutfaktaydı. Duş aldığı boynundaki havludan belli oluyordu. Elimi arkasından omzuna koyduğumda, bana dönerek sıkıca kollarının arasına almıştı. Kulağıma doğru;

"Kız sen komşu ziyaretlerine de gider miydin''

Omzuna hafif yumruk atıp, bir adım geriye gittim. Kaşlarımı çatarak;

"Sinir etme beni Mert ''

"Tamam ablaların en delisi, en psikopatı ''

"Yemek hazırlayayım mı?"

"Yok ablam yemeyeceğim. Canım istemiyor"

"O zaman sırnaşma kahve yapayım da evin üstüne çıkalım he ne dersin. Bu arada Mustafa Hamza beyler seni Berke'nin nişanına kadar gezdirmek istiyorlar, aramışlar açmamışsın. Birde babası Mirza amca bizi yarın akşam yemeğe çağırdı"

''Kahve içerim, gezmeye beraber giderim, yemeğe giderim. Oldu mu bir tanem hadi sen çık kahveler benden ''

Mert'in yanağına dudaklarımı bastırıp mutfaktan çıktım. Evin üstüne çıkarken, Mustafa beyin siniri gözümün önüne geldi. Başımı sallayarak yere örtüleri serip, ayaklarımı uzattım. Mert'i beklerken, ne kadar özlediğimi anlamıştım. Merdivenleri çıkarken boyuna posuna baktım. Bir annenin evladıyla gururlanır gibi kardeşimle gururlanıyordum. Elindeki ufak tepsiyi yanıma bırakıp yanıma oturdu. Türk kahvemi bana uzatırken, kendine yaptığı filtre kahvesini eline aldı. Sessizce kahvelerimizi içerken;

"Abla iyi misin"

"İyiyim oğlum çok iyiyim"

Mert bardağını kenara koyup başını bacaklarıma koydu. Elimdeki boş fincanı kenara koyup saçlarını severken;

"Abla ben seni çok özledim. Evde kalmıyorum artık sensiz ''

"Mert şuan dönmem. Sen ama dediğim gibi bir iki hafta sonra alırsın eğitimden, kamptan ''

......................

MUSTAFA HAMZA...

Kartal denen adam kaçmasaydı dolaylı yoldan Mert'in eline ulaştıracaktım. İki adam kendi arasında halletsin diye ama herif kaçmayı başarmış. Konağın damına çıkıp, sedire oturmuştum. Etrafa bakarken arkamdan;

"Ağam, Baran abim geldi seni soruyordu, bende dama çıktı dedim ''

"İyi halt... tamam Berfin tamam gelsin Kadir'le Serdar'a da söyle gelsinler. Birde kahve yapsınlar bize''

Berfin arkasını dönüp merdivene yürüyordu ki, arkasından seslendim. Göz göze geldiğimizde;

"Berfin birde çok ayağımın altında dolaşma. Kabul ettim evlenmeyi, sevmem seni bunu bil. Aşiret büyüklerinin ağızı kapansın maksat. Şimdi gidebilirsin"

Berfin hızla karşımdan giderken, ağladığına emindim. Ah anam ah başka kız yok muydu gittin, birde Baran'ın teyze kızını aldın. Çevreye bakarken gözlerim karşı evin damına takıldı. Meryemce oturmuş uzatmış ayaklarını etrafa bakıyordu. Deli kız ya. Ben ona bakarken arkadan Baran'ın sesi geldi. Ona döndüğümde kare sedire çıkıp oturmuştu bile. Geniş tek kişilik sandalyeme oturduğumda;

"Mustafa ağam, nasılsın ?''

"İyim Baran, sen ne yaptın. Nasıl gidiyor evlilik ''

Cümlem bittiğinde Baran'ın ağızı kulaklarına varmıştı. Zümrüt gelin, güzel kız alana kadar göbeğim çatlamıştı. Baran ile Mert hakkında konuşurken, Kadir ve Serdar'da gelmişti. İşler hakkında baya derine girdiğimizde Melek elinde kahvelerle geldi. Kahveleri dağıtırken bize değil de arkama bakıyordu gülerek. Kahvemden bir yudum aldığımda nereye bakıyor bu kız diye baktım. Meryemce'nin kucağına yatmış, Mert'i görmeyi beklemiyordum. Mert bey kucağına yatmış, Meryemce saçlarını seviyordu. Derin bir nefes çekip kaşlarımı çatık Meleğe bakacakken, birde Meleğin "ay ne tatlılar yaaa '' demesi iyice sinir etmişti beni.

Hadi 5 gün boyunca çek bu adamı ...

............................

5 GÜN SONRA...

MERYEMCE...

"Meryemce çok heyecanlıyım ''

"Tamam sakin ol kızım ya ''

"Seni de göreceğiz kızım ''

Büşra'yı, dostumu öpüp çıktım odadan. Berke'ye bakmak için odasının kapısını çaldım. İçeriden gel sesi gelince girdiğimde, odadaki koltukta Mustafa Hamza, Baran, Kadir, Serdar birde kardeşcağızım vardı. Mert beni görünce hemen gelip sarılmıştı. Ben elimi göğsüne koyduktan sonra başımı da göğsüne yaslamıştım. Gözlerimi kapamıştım ki Berke yalandan öksürmeye başladı. Kaşlarımı çattığımda, Berke gülerek;

''Kız deli ne güzel olmuşun sen ya. Vallahi sen eli kanlı cerrah olamazsın ''

"Bence de imera feram, sen bence istifa et dizimin dibine gel ''

"Sende hemen beni yanına almak için fırsat kolla aman kaçırma. Mert'im şey''

"Hayır Meryemce hayır ''

"Afff tamam ya senden rica eden de kabahat ''

Mert sol elimi tutup kaşlarını çattı. Ben ona baktığımda;

"Meryemce yüzüğün nerede senin"

"Ben onu"

"Ya Meryemce çık gözüm görmesin seni''

Mert ile birbirimize ters ters bakarken, Berke dikkati üzerine çekti.

"Mert dur abi ya. Meryemce sende dur. Yine başladığınız kavgaya "

"Berke"

"Tamam ama benim bu gün en güzel günüm lan. Bu arada dikkatimden kaçmadı Mert yine Meryemceye imera feram demeye başlamışsın ''

''Pardon gerçekten yanlış anlamazsanız, bende merak ettim ne demek imera fera''

Baran beyin sordu soruyla odadaki herkes bize bakıyordu. Bir tek kaşları çatık Mustafa Hamza ağa bakmıyordu. Mert yan gözle bana bakıp;

"Gün ışığım demek

...........

Saat ilerlemiş Büşra ve Berke masalarında mutlu mesut gülüyorlardı. Salon yavaş yavaş boşalmaya başlamıştı. Salonda Alibeyoğlu ailesi, Berke ve Büşra'nın ailesi vardı. Hepimiz hazırlanmış tam salondan çıkacaktık ki, salonda silah sesi yankılandı. İnsanlar sesin nereden geldiğini bulmaya çalışırken ben görmüştüm bile. Kartal elinde silah bana doğru geliyordu. Gözlerinden içkili olduğu belli oluyordu. Kartal'la göz göze geldiğimizde ;

"Meryemce buraya gel gidiyoruz ''

"Hayır Kartal git ben bitirdim.''

Bir adım atmıştı ki, Mert arkamdan belime sarılıp;

"Kartal git elimde kalmadan git ''

"Ooo Mert, Meryemceyle daima aramda olan adam, hep senin yüzünden lan hepsi senin yüzünden ''

Kartal'ın bakışları Mert'i bulduğunda bir an kısacık bir an korkmuştum. Mert'e bir şey olacak düşüncesi canımı acıtmıştı. Bir adım atıp;

"Kartal tamam konuşalım. Mert'i katma ''

Kartal gülünce Mert'in elinden kurtulup ona doğru iki adım daha atmıştım ki Mirza amcanın sesi geldi kulağıma;

"Meryemce kızım gitme. Mustafa Hamza ağam al kızımı ''

"Mirza amca bir şey olmaz. Mert yerinde kal''

"Meryemce, karam saçmalama gel buraya ''

Hızla arkamı dönerek kaşlarımı çattım. Mert'in gözlerine bakarak;

"Mert kal yerinde dedim"

Kartal'a dönerek ona doğru bir adım daha attığımda pis pis gülüyordu. Kartal'da bana doğru bir adım yaklaştı ve;

"Arkamızda ve aramızda bir adam kalmasın dimi ama deli doktor''

Elindeki silahı Mert 'e çevirdiğinde olduğum yerde durdum. Dur manasında elimi kaldırıp;

"Yapma tamam yapma ne istersen yapacağım, hadi gidelim. Hatta direk seninle Almanya'ya gideceğiz. Baş başa ''

"Güzelim benim, Aferin prensesime. hadi gel gidelim bu şehirden.''

Kartal'a bir adım daha attığımda, bir kahkaha atıp tetiğe basınca, kimse anlamadan Mert'in önüne geçmiştim. Karnımda hissettiğim acıyla elimi karnımın üzerine bastırdım. Dizimin üzerine yere düştüğümde kafamı çevirip yanıma gelen Mert'e baktım. Gözlerime bakarken sağ elimi yanağına koyduğumda elimdeki kan sakalına bulaşmıştı. Gözlerim kararırken zorda olsa gülmeye çalışarak;

'' Mert'im, nefesim üzülme. Seni çok seviyorum unutma''

.......................

İNŞALLAH BEĞENİRSİNİZ....

Allaha emanetsiniz...

 

Loading...
0%