DAĞHAN SELİM ATEŞ
HAKKARİ ÇUKURCA..
Yine operasyondaydık. Binbaşım Kadir önde ben ve Erol kartalların bile yuva yapamayacağı yerlerde gece yürüyorduk elimiz tetik de Kadir binbaşım arkamızdaki askerlere eli ile dinlenin işareti verince bizde bir kayanın kenarına Erol ben ve Kadir binbaşım oturmuştuk , Kadir binbaşım elini omzuma koydu, Erol'a dönerek " Bana bak yiğidim bu adam ilerde çok iyi bir binbaşı olacak "Erol bana bakarken " Komutanım Selim ben evlenmem diyor " binbaşım omzumu sıkarak "Evlenmesin de, ne o aslanım ,ay parçam kalbinde aklında biri mi var " binbaşımın bana sorduğu soruya nasıl derim 'var komutanım kızınız yıldız diye nasıl derim' beni düşüncelerimden Binbaşım babam kadar sevdiğim adamın öksürmesi ile çıktım hemen kendime çekin düzen vererek " Var komutanım siz demez miydiniz her askerin gönlünde bir yıldzı yatar diyen benim de var komutanım " Komutanım resmini göster dese adını söyle dese direk benim güzelimi göstereceğim .Babadan yadigar zeytin gözlüm. Ahhh gönlümün iki sultanı biri güzelim biri yıldız'ım. o esnada Kadir binbaşım telefonu çıkardı ve kızını aradı
" gül kızım nasılsın "
"............"
" hmm anladım selam söyle asi deli oğluma "Binbaşımın evinde kalan bu çocuğa ne kadar sinir olsam da bir bakıma sevdiğim kızı koruyordu. Binbaşım , gülerek kızını dinlerken yıldızım dan yani kızından bir şarkı söylemesini istedi. Binbaşım telefonun sesini dışarı vermişti. Yıldızımın sesi dışarı çıkmıştı sadece ben ve Binbaşım duyuyorduk , "Babam kışlayı söyleyeyim mi?"
"Söyle gül kızım ,"Yıldız söylemeye başladığında ilk defa binbaşımın ağladığını gördüm telefonu bana uzattığında iyice kötü olmuştum . Binbaşım telefonu tekrar aldığında yıldızıma " Kızım hay ağzına sağlık kızım " telefonun sesi hala dışarıda olunca sesini duyuyordum .
"KIZIMMM"
"Babam söyle "
"Seni önce Allah'a sonra asi oğluma emanet ediyorum siz hiç ayrılmayın olur mu birkaç güne kalmaz bende gelirim kızım "
"Babam seni seviyoruz oğlun öpüyormuş seni "
"Tamam hadi dikkat et kendine bana bir şey -"
"Tamam benim yakışıklı binbaşım seninle gurur duyacağım ve hakkım varsa helal olsun "
" Akıllı gülüm " Binbaşım telefonu kapatmıştı , bana bakarak "aslanım benim oğlum olsan bu kadar olur şimdi senden bir söz istiyorum önce de demiştim olur da bana bir şey olursa şehitlik mertebesine layık görülürüm yıldızım gül kızım sana emanet onu bul beni anlat olur mu ben ona seni çok anlattım Dağhan oğ---" sözünü kurşun sesleri böldü resmen pusuya düşmüştük , kurşunlar etrafımızdan vızır vızır çekerken Erol'un " tertip " dediğini duyunca gözümü karartıp , yanına koştum vurulmuştu kardeşim kucağıma alıp " sus kardeşim yorma kendini "
"Selim , ece selim ece sana emanet söyle ağlamasın sel..." Erol'um kollarımda ölmüştü . Erol'umu olduğu yere koyarak tam binbaşımın yanına giderken askerlerden biri "çavuşum binbaşım " dediğinde Binbaşımın yanına koşarak gittiğimde yerde yatıyordu. Beni görünce elini uzattı hemen elini tutup yanına oturdum başını kucağıma alarak "Komutanım ölme ne olur ölme Erol öldü sen ölme "
"Selim ay par...parçam kendine gel sen askersin benim yerime geçeceksin "
"Komutanım "
"Din...dinle.. kız...kızım .sana ema....emanet ..bul onu ...onun adı ..gü.gü"
"Binbaşım benim babam yok binbaşım kalkın şimdi olmaz ben sizin karşınıza daha çıkmadım kızınız istiyorum diyemedim , siz bana daha kızmadınız , Komutanım benim bacımı görmediniz daha benim mert'i görmediniz kalkın Komutanım ." Kadir binbaşım kucağımda ölmüştü ve askerleri benim bu çemberden kurtarmam lazımdı. Sabahın ilk ışıklarına kadar çatıştıktan sonra sadece 2 tane şehit vermiştik, babam bildiğim adam kardeşim bildiğim adam beni bırakıp gitmişlerdi ..
............................................................................
Hastanedeydim , akşam ece'nin intihar ettiği haberi gelince soluğu hastanede almıştım. Ece yoğum bakımda yatarken bir asker selam vererek elindeki mektubu bana uzattı. Ece bana mektup bırakmıştı. Mektubu açtığımda içinden Erol ile olan bir resmi düştü, mektubu okumaya başladım . " Binbaşım , artık dayanmıyorum Erol'un yokluğu artık yaşanmaz oldu nefessiz kaldım ve Dağhan ona ihanet etmekten korkar oldum." Gerisini okumak istemedim anılarımdaki ece öyle kalsın istedim, ben kafamı kaldırdığımda doktor yoğum bakımdan çıkıyordu. Doktor başını üzgünüm anlamında başını sallayınca ben çukurca da ki o dağa gittim Erol'un yanına babam saydığım Kadir binbaşının yanına nefesim daralmaya başladığında saat hiç umurumda olmadan Meryemce'mi tek dostumu sırdaşımı aradım her şeyimi bilirdi bir tek yıldızımı bilmezdi kimseye demedim dillere düşmesin diye
" Güzelim, Ece öldü gel sana ihtiyacım var hastanenin bahçesinde olacağım " telefonu kapadığımda hiç soru sormadan geliyorum diyen bir dost içimden " sağ ol baba böyle bir kardeş bıraktığın için AH Meryemce'm "
Meryemce geldiğinde hiç konuşmadan yanıma oturdu, küçük bir çocuk gibi başımı onun omzuna koydum " Güzelim iyi ki varsın sen benim nefesimsin "
"Dağhan , babam ,abim hadi kal eve gidelim yarın cenaze için geliriz "
"Olur kara gülüm ama benimle yatsan o kereste ağa kocana ayıp olur dimi "
"Kocama kereste deme yatarım seninle " Meryemceyi kolumun altına alarak arabaya doğru yürürken bizim kereste ağaya helal olsun Meryemceyi getirmiş ve araba oturmuş , Meryemce ona bir şeyler dedi sonra Meryemcenin yüzünü sevip gitti. Biz diğer arabaya giderken
" Meryemce , güzelim bu adam seni baya seviyor "
"Galiba Dağhan "
"Ama ben onu hiç sevmiyorum ama Mert saygı duyuyor diye kafasını karıştırmak istemediğim için bir şey demiyorum "
"Dağhan şuna sevmiyorum deme kıskanıyorum seni de"
" Aman bir şeyi de anlama deli kız hadi bin arabaya "Meryemce ,araba binerken bir şeyler mırıldandı ama anlamadım .
Eve geldiğimiz de Meryemce feracesini çıkarmak için odaya çıkınca bende kahvesini yapmıştım . Odaya girdiğimde üzerine mert'in pijamalarını giymişti. Meryemce hızla poşette bir şey koyarken " Güzelim ne saklıyorsun "
"Boş ver , aaa kahve mi yaptın " bardağı tam alırken geri çekmiştim kaşlarım ile poşeti işaret edince Meryemce başını eğip mırıltı bir şekilde " Dağhan ben evliyim ve sende beni aniden çağırınca feracemi giyip çıktım. "
"EEE "
"EEEsi yok bir şey, Dağhan vallahi sen benim kocama kereste diyorsun ama sen bir kalasın gecelik vardı üzerimde ve senin yanında giyemeyeceğim bir gecelik oldu mu kalas ağabeyciğim " son dedi ile mutfağa koştu bende peşinden koştum yakalamak için ama yapmayacağım bir şeyi yaptım bileğinden tutum Meryemce bir anda " bırak beni" diye bağırınca direk sarıldım. Başından öperek " tamam kızım sakin benim Dağhan hala mı geçmedi şu korkun, o değil de Mustafa Hamza fark ederse ben bile büyük olarak olacaklardan korkuyorum bu adam yavuzu vurur"
"Duymayacak duydun mu beni Dağhan duymayacak , zaten Mustafa bir şeyler anlıyor ama söyleyemiyorum , Ne diyeceğim kocama dayım diye bildiğim adam anneannemin evlat edindiği çocuk mu diyeceğim, sonra dayım bildiğim adam beni taciz etti,he birde Dağhan yetişmeseydi .t-" o cümleyi söylemesine izin veremezdim evet kıymetlime tokat atmıştım .
"Dağhan korkuyorum sen olmasaydın sen olmasaydın"
"Meryemce kendine gel ben hep buradayım ve şimdi aslan gibi kocan var hem de ne aslan "
" Dağhannnn yeter " Meryemce bağırmaya başladığında Meryemcenin kriz geçirdiğini anladım. Meryemcenin telefonu hemen alıp ikizini aradım. "deli doktor Mert'in evine gel hemen evet bağıran Meryemce çabuk ol kimseye bir şey deme" cevap vermesine izin vermeden hemen kapadım telefonu çok geçmeden kapı çalındı. Deli doktor içeri girerken Meryemce bayılmıştı, Deli doktor bana bakıp " Binbaşı ne oldu ona " Ne diyecektim bu kıza " şeyyy biz konuşuyorduk" bana bu kızın gözleri niye tanıdık geliyor ya rabb.
"Binbaşı şu yavuz olayını mı konuştunuz?"
"Biliyor musun sen ?"
"Benden bir şey saklamaz Meryemce ,Binbaşım "
" E simdi ne olacak Gülcan güzelime "
"Korkma vayemın birazdan kendine gelir"
"Ben kahve içeceğim sana da yapayım mı?"
" Ben çay içerim Binbaşım "
"O zaman sana çay yaparım zaza kızı"
Mutfağa gidip çay demlerken evin kapısı çalınca silahı mı alıp kapıya gittiğimde zaza kızı arkamdan " dikkat et binbaşı " dediğinde dudaklarım hafif kıvrılmıştı hemen kendime gelip kapıyı açtığımda Mustafayı beklemiyordum .
"Dağhan , Meryemce'ye bir şey mi oldu ? "yalandan gülerek
" Ne alaka damat bey ya da gel evet sinir krizi geçirdi " Mustafa hızla içeriye girdi koltukta yatan Meryemceyi görünce " Dağhan ne oldu ona ben onu sana çok mutlu bıraktım " Mustafa'ya baktığımda şimdi ben anlattım anlatım yoksa Meryemce anlatamayacak " Dinle beni Mustafa şimdi sana ne anlatırsam sakin kalacaksın ve Meryemceye belli etmeyeceksin tamam mı ?" Mustafa ağzını açmadan Gülcan "Binbaşım yapma söyleme " Mustafa iyice gerildi aynı benim gibi "Söyle Dağhan söyle"
"Bundan 5 sene evvel Meryemce'm kızını yeni evlat edinmişti, Trabzon'a gidiyordu Mert Amerika'da benimde 4 gün sonra görevim bitiyordu yanına gidecektim. Neyse Meryemcenin kızı yani kızınız olay olmuştu Trabzon'da . Meryemce evlatlık alınca koca karı yani Meryem sultan sakladığı bir gerçeği söyledi bu yavuz evlatlıkmış tab-" sözümü Meryemcenin sayıklaması kesti " korkuyorum Dağhan korkuyorum gitme Mustafa gitme benim suçum yok gitme ," Mustafa, Meryemcenin elini tutarak " devam et abi"
"İşte bunları anlatı gittiği akşam içim bir acayip oldu zaten sevmezdim bu adamı görevimde ertesi gün bitecekti. Tabi sen bilmezsin senin kızın bebek iken resmen huzurdu, ertesi gün öğlen içimde bir sıkıntı ile bacımı, güzelimi aradım telefonu nefes nefese açınca ne oldu sana dediğimde ,kekeleyerek " Dağhan çocuk ağlıyor sonra konuşalım deyince iyice huylandım meğer o zaman o şerefsiz evde Meryemceyi sıkıştırmış Allah'tan Meryemce boşluğunu bulup biraz haklayıp yollamış onu, neyse tam yolla çıkacağım zaman annem bugün kal oğlum dedi mecbur kaldım. Sabaha uçak biletti buldum ,yolla çıktım ve Trabzon'a indim hemen bir taksi bulup evin adresini verdim ama inan sabahtan beri içimde bir sıkıntı birde yoldayken Mert aradı , abi , karamdan haberin var mı sabah aradım açmadı karışık rüyalar gördüm dediğinde hepten sinir oldum. Eve geldiğimde evden çığlık sesleri geliyordu . Mustafa Hamza eve girdiğimde salondan Minanın ağlaması yatak odasından " Yavuz dayı bırak yalvarırım " Meryemcenin sesini duyunca kan beynime sıçramıştı o ciğeri beş para etmez ama o adam -"
" Tamam Dağhan abi sus o benim kadınım benim karım , onun için bileğinden tutunca bırak beni diye bir anda kendini kaybediyor, tamam ben bunu bilmiyorum ama o adam buraya gelmesin kendime engel olamam Dağhan abi
"Tamam oğlum "
Mustafa sabah kadar karısının başında oturdu, bizde deli doktorla mutfakta çay kahve sabah etmiştik.
...........................................................................
Ecenin vefatın üzerinden 20 gün geçmişti. Ve Mustafa o gece sabaha karşı konağa geçmişti, tabi Gülcan da. sabah kahvaltıya konağa geçtiğimizde Meryemcenin başı çok ağrıyordu işe bile gitmemişti ama Gülcan işe başlamıştı. Bu kızda bir şey var ama ney bulamadım.
Bu gün küçük hanıma söz verdiğimiz için, lunaparka gidecektik, gençler dersleri olduğu için başka zaman baş başa gideriz demişlerdi Mina hanıma. Lunaparka ben,Mustafa , Meryemce , Mina'm ve zaza kızı gidecektik.
Lunaparka geldiğimizde ,Mina'm, Meryemce'ye " anne çarpışan arabalar" Meryemce , Minayı kucağına alarak , bana döndü " Dağhan hadi"
"Hadi kız binn"
"yok sen sevgilinle bin bende kocamla"
"Başlatma kocana gel buraya Mina senin ikizle binsin kocan da tek binsin "
" Ha kıskançsın Dağhan ben kocamla bineceğim yaa"
Mustafa, Meryemcenin elini tutunca sinirimden öksürünce aklıma kadir binbaşı geldi bir gün yatakhanede künyemin altındaki yıldızı severken yatakhaneye gelmiş ama ben fark etmedim yatağımın yanına gelip öksürdüğünde hemen ranzadan atlayıp " emredin komutanım "
" Rahat aslanım rahat , ne o künyeni sevmeye başladın hayırdır "
"Fark etmedim komutanım dalmışım "
"İnsan birkaç şeye öksürür en önemlisi gıcıktır boğazında kalmıştır ondan öksürür ama şunlar da vardır kin kıskançlıktan ki çok güzeldir o zaman öksürmek , izin istemek için daha bir sürü şey ama bir erkek kıskanır , abi kıskanır ,sevgili kıskanır ama en önemlisi baba tek kızını kıskanır neyse evlat ben gidiyorum" Binbaşım ahh binbaşım ben abiyim ve Meryemceyi kocasından kıskanıyorum.
Bedirhan ve Başakta bize katılınca daha da eğlenmeye başlamıştık atış poligonuna gidince herkes atışla Minayı oyuncaya boğumuştuk. Dönme dolabın önünde durunca Meryemce , Gülcan'a
"Vayemın , Gülcan ben nasıl sözlerimi tutuyorsam sıra sende sözünü tut"
"Vayemın bu gün olmasın bari hele dönme dolap asla ne olur yaa Meryemce 'ez zaf tersena gulemın cane tı vazen ez rezil dıp?"
vay bizim deli doktor hem korkuyor hemde rezil olmak istemiyor ah Meryemce kızı zor durumda bırakmasa ya
" Güvenmış mı bıp tı rezil nibena canemın " Ah benim güven kaynağım sana herkes güvenir can bacım ..Meryemce bana dönerek " Dağhan jeton aldın mı ?"
"Aldım , Meryemce bilmem kaçıncı jeton bu yeter daha "
"aa aşk olsun eğlenmeye gelmedik mi hem eğlenmek yasak mı Mina'm annem sen dönme dolaba binmek ister misin ?"
"Anneciğim korkarım ki ben "
"Gülcan teyzende gelecekmiş seninle olmaz mı ?"
"Olur ama benim sevgilim de gelecek bizimle ." Minanın dedi ile kucağıma alarak bir elimle burnu sıktım
" Güzelim ,benim ne işim var o kadar yüksekte , eğlenin işte siz "
" Korktun mu Dağhan paşam "
"Ne korkacağım Meryemce ya tamam hadi binelim, siz binecek misiniz?"
"Evet biz de Mustafa ile otururuz sığmayız hepimiz "
Meryemce ile Mustafa önden bindiklerinden ben ,Gülcan ve Mina'm da başka bir kabine oturduk. Aslında alışkınım yükseğe helikopter tepelerinde operasyonlara gitmekten neyse Gülcan benim karşıma oturmuştu ki Mina'm korktuğunu söyleyerek koşarak aşağı indi Başağın kucağına çıktı. Bedirhan bize gülerek bakarken ,Gülcan'ın rahatladığını ve ineceğini gördüğüm de tam inecektik ki adam makineyi çalıştırdı , biz de kalktığımız gibi tekrar yerimize oturduk .
Gülcana göz ucu ile baktığımda elleri sıkı sıkı demirlere , yerleştirmişti, hata öyle sıkıyordu ki parmak boğumları bembeyaz olmuştu. Gözlerini ,kapatmıştı ama dudaklarının oynadığını kararan havaya rağmen fark ediyordum.
O an ihtimal vermesem de yükseklik korkusu olduğunu anladım. Bembeyaz kesilen suratı zaten en büyük kanıttı ki aşağıda Meryemce ile tartışması iyice kafamdaki taşları yerine oturmasını sağladı.
Ama ne yapacağıma ,nasıl davranacağıma karar veremiyordum bir türlü. Karşıya yanına geçsem, sallanan kabin onu daha çok korkuturdu ki bu hiç iyi olmazdı. Elini tutsam ... o da olmazdı ki kesin yanlış anlardı..
Aklıma gelen şeyle hafifçe Kadir komutanımın türküsünü mırıldanmaya başladım.(türkü medyada) Ama içimden " yıldızım beni affet biliyorum senin baban benim kadir binbaşım sen korktuğun zaman söylerdi ama bir gün sana benden söyleyeceğim "
Ben daha türküye başlar başlamaz , Gülcan'ın sıktığı elleri gevşedi.Ellerini yavaş yavaş kucağına koyarken yavaşça açtı yeşillerini. Hiçbir orman böyle hüzünlü manzara sermezdi insana. Gözlerini açıp bir süre gözlerime baktı, sanki kaybettiğini bulmak istercesine derin ve mana yüklüydü bakışları ,sonra kıydı benim manzarama ,sonsuza uzanan yeşillerini kapattı tekrar türküye devam ederken onun gözlerinden usulca dökülen göz yaşları yanaklarına süzülmüyor benim kalbime süzülüyordu .İçim acıdı o an sakin ki elimi uzatsam karşımda yıldız varmış gibi silsem gözyaşlarını silsem bir masal doğacaktı bizden. Elimi kaldırdım ama güç yetiremedim onun göz yaşlarını silmeye..... yanacaktı sanki tüm sinem .... Dokunsam bir kez ona Mardin bana yangın olurdu sanki ....
Benim türküm devam ederken dönme dolap durmuştu,Meryemce ve Mustafa ima dolu bakışlarıyla bizi izlerken buldum .Görevli adam da inmemiz için bizi uyarınca hafifce seslendim ona
Bizi bekleyenlere kaş göz yapıp uzaklaşmalarını ima ettiğimde usulca yaklaştım kulağına , kendime engel olamadan sonra dan pişman olacağım cümleyi kurmuştum " zaza kızı ağlama artık yeter zare mi veşa"
O şaşkınca bana bakarken ben söylediklerimden pişman olup inmiştim ,hızla kabinden. arkamdan gelmesi ,adımı seslenmesi durduramadı beni, çünkü durursam bir daha gidemem durursam iki cihan bir araya gelse ayrılmam durduğum kişinin yanından .Ben komutanımın emanetine , kalbime sevdiğime ihanet edemezdim . Yıldız'ımı bir an önce bulmalıydım hala kalbim bendeyken şu zaza güzeline yüreğimi kaptırmadan bulmalıyım .Hızla giderken Meryemce ye başımla gidiyorum dedikten sonra Meryemcenin asi arabasına binerek soluğu Mardin kalesinde aldım......
.................................
MERYEMCE ...
Lunaparkta eğlenirken benim şeytanlığım tutunca Dağhan ve Gülcan'ı dönme dolaba bindirmiştim. Mustafa ile ayrı kabinde otururken Mustafa " Gül güzeli adamı aşık edeceğim diye öldüreceksin yeminle "
"Aman o kereste alışkındır bence "
"AA gülüm ayıp insan abisine kereste der mi?"
"Bu adam benim abim ise denir "
"Gelin ağam kendine gel " Başımı Mustafa'nın omzuna koyarken gözüm Vayemında idi . Dönme dolap hareket etmeye başladığında Gülcan'ın gözlerini kapatığını gördüğümde korkmaya başlamıştım . korkuyordum çünkü ona bir şey olursa ben nefes alamazdım . Mustafa korktuğumu anlayınca iyice sarılmıştı. Dönme dolap durunca Gülcan'ın gözlerindeki yaşı görünce iyice pişman olmuştum . Dağhan hızla kabinden inip başıyla ben gidiyorum deyince çok pişmandım çünkü zorla yapmıştım.
Bir yerde oturup çay içerken Gülcan bana kaş gözle lavaboya gidelim dediğinde izin isteyerek masadan kalktık Biz giderken Gülcan'a
"vayemın ne oldu sana niye ağladın "
"Seni öldüreceğim bir de binbaşıyla tek kaldık çok güzel oldu"
"Ne oldu bir şey mi dedi Dağhan sana "
"yok Meryemce yok ama ben Meryemce onu özledim "
"KİM-" Sözümü Başak kesmişti
" Ablam Mustafa ağa seni çağırıyor"
"Tamam başak git geliyorum, vayemın seninle sonra konuşacağız yine senin toprak gözlün depreşmiş" Gülcan önden giderken 'ah kuzum ah Dağhan ben ne yapacağım sizinle '
" Bir şey mi dedin vayemın "
"Yok yok ya Gülcan'm " Mustafa'nın yanına gittiğimizde burundan soluyordu. Mustafa'ya yanaştığımızda elimi omzuna koyarak " Dağhan'ı arayacağım sonrada gidelim olur mu gönlümün ağası"
"Olur gül güzelim benden uzaklaşma daha fazla " Mustafa'ya göz kırparak yanından uzaklaştım. Telefondan Dağhan'ı aradığımda " ilk göz ağrım söyle"
"Dağhan'm neredesin "
"Kaledeyim " dediğinde telefonu kapamıştım. Masaya geldiğimde masada sadece Mustafa'm vardı yanına gidip oturduğumda direk kolunun altına alıp " Kızımız bedosuyla kalacakmış Deli baldızı konağa bırakacaklarmış ve benim, sultanım Dağhan'ın yanına gidecek galiba "
"Gönlümün ilk ve son yiğidi seni çok seviyorum beni anladığın için bana değer verdiğin için biliyorsun"
" Şu adamı evlendir sende kurtul bende kurtulayım " Mustafa gülerken bir derin nefes alarak " Neredeymiş bizim binbaşı" elimi kalbinin üstüne koyarak " bir zamanlar bu kalbin bana söyleyemediklerini söylediği yerde"
"vay derdi kale derim oraya ben " Mustafa bana sarılarak kalkmıştı sandalyeden başım omzunda kulağına" doğru ne oldu ağalık Mustafa bey " gülerek anlımdan öpüp arabaya geçmiştik .
..........................................
Kaleye geldiğimizde arabandan inmeden Mustafa'm " gül güzeli seni seviyorum önce Allaha sonra da binbaşına emanet geleyim istersen "
"Yok sevgilim , sağ ol gönlümün ağası "
Mustafa'nın bir yanağını öperken diğer yanağını daha doğrusu sakallarını sevdim. Mustafa'm anlımdan öperek göndermişti.
Kalenin merdivenlerini çıkarken Dağhan'ın sesi geliyordu , gene efkarlanmıştı belli sigara ,türkü ikilisini içine girmişti. Volkan konaktan 'ayletme beni' söylüyordu bende arkasından yaklaştım ve arkadan boynuna sarıldım, yanağını öptüğümde eliyle yanına vurarak yanını gösterdi. Yanına otururken onun gibi kalenin surlarından bacaklarımı sarkıtmıştım .Dağhan hemen kolun altına alarak otururdum yanağını başıma koyarak önce derin nefes alıp konuşmaya başlamıştı;
"Benim ilk göz ağrım sensin babam seni bana dediğinde üstüne bir de resmini gösterdiği zaman aşık oldum bacım sana asker arkadaşlarım yeni mert'i öğrenirken seni hala kimseye demedim . Seni hala kıskanıyorum , mecbur kocana alışacağız . " son dediğine gülerken derin bir nefes aldı hafif bir öksürükle " Meryemce'm senden hiç bir şey saklamadım bir şey hariç hani hep sorardın ya künyende ki yıldız ne diye dinle anlatıyorum , benim bir komutanım vardı kadir binbaşı çok severdim bir babam gibiydi aynı. Bir gün aynı babam gibi elinde bir resim geldi dedi ki 'Bak ay parçam bu benim yıldızım aynı annesi gibi yıldız gibi hayatıma girdi ben eşim kızımı dünya getirirken beni bıraktı . sonra bu eşim yanı eski baldızım filizle evlendim. Bunun gibi bir sürü şey , binbaşım her gün bana kızını anlatmaya başladı bir gün bana bu yıldızı getirdi künyeme takarken elbet bir gün benim sana verdiğim yıldız hayatına girecek dedi ona sahip çık dedi. Sonra baktım ki ben yıldızıma aşık oldum. Binbaşım şehit olurken bile kızımı bul beni ona anlat demek oldu ve ben 15 senedir yıldızımı bekledim ama şimdi ama şimdi sanki ona ihanet ediyorum sanki senin ikizin ,deli kardeşin kafamı karıştırıyor . Meryemce'm güzelim, ben Acımasız binbaşı Dağhan iki aynı gözlere yandım iki aynı ormandan kayboldum. " Dağhan anlatırken o kadar beni sıkıyordu ki farkında değildi. Ahh Kadir amcam ne yaptın sen ya ben ne yapacağım .Beni daldığım düşüncelerden Dağhan ayırdı " Güzelim niye ağlıyorsun " ağladığımı Dağhan'ın demesiyle anladım. "Yok bir şey hadi gidelim" Biz yavaş yavaş kalkarken Dağhan'ın telefonu çaldı. Dağhan telefonla konuşurken elimden tutuyordu. Arabaya bindiğimizde çok uykum gelmişti. Dağhan'ın arabayı çalıştırırken beni göğsüne çekmesinden başka bir şey hatırlamıyordum.
Sabah kalktığımda Mustafa'nın göğsündeydim. Kocamla bu sabah oynamak istediğim sonun bana fena patlayacağını bilsem de yapacaktım. Üzerimi değiştirip, elime lavabodan aldığım azcık bir suyu Mustafa'nın yüzüne dökmüştüm . Mustafa hızla yataktan çık beni bileğimden yakalamıştı benim sinirlerim yerinden oynayınca çırpınmaya başlamıştım " bırak yalvarırım bırak ne olur " Mustafa hızla sarılınca kendime geldim. Beni kucağına alarak yatağa yatırdı ve yanıma uzanıp başımdaki tülbetimi çıkarmıştı. Saçlarımı okşarken "Korkma sana kimse o şekilde zarar veremez"
"Sen .... Sen .... Sen biliyor musun ?"
"Boş ver , ben karımı özledim , kokusunu özledim , tenini özledim , dudaklarını özledim "
"Mus....musta..mustafa az...azcık uuuzzakk mıyı dursannan azcık "
"Hayır özledim seni" dediğinde dudaklarımın üzerine ufak bir öpücük kondurunca tam gözlerimi kapadım ki kapı çaldı " Meryemce , vayemın kalktın mı hadi hastaneye geç kalacağız " Mustafa bir hızla yanımdan kalkarken " ulan Mina'm bir ailem iki he bir sen eksiktin deli baldız yarın binbaşı ve mert'im den gelir sonra neymiş Mustafa ağa niye sinirli bana bak deli doktor en yakın zamandan balayına çıkıyoruz sen ve ben duydun mu beni " Mustafa'ya arkadan sarılırken " şştt sakin ol şampiyon sakin ol asii ağam asi'm benim " Mustafa arkasını dönerek anlımdan öperken yavaşça kulağıma eğilerek " seni seviyorum deli doktor ve çok özledim seni ve deliliklerini"
"seni seviyorum asi ağam "
,................
Hastanede bir acile bir hastalara koşturuyorduk Gülcan ile . bir ara Odamda dinlenirken Telefonum çalmaya başladığında Mustafadır diye bakmadan açtım " Gönlümün ağası söyle hayatım "
"Çüşşş Meryemce yavaş benim Dağhan hani abin olan kereste "Dağhan'ın dediğine gülerek
"Ay Dağhan çok yorgunum gözlerim kapalı açtım hani fazla da alışkın değilim beni arama "
"Doğru seni hiç aramıyorum neyse Tamam sus beni dinle senden bir şey isteyeceğim "
"Emredersin Binbaşım , yahu bir deki nasılsın niye yoruldun dee"
"Onu kocan olacak kereste sorsun, bu akşam yemeğe misafir çağırdım ,konakta ağırlamak istemiyorum güzelim zaten yük oluyoruz , Mert'in evinde misafir etsek olur mu sende gel benim yakışıklı damadım da gelsin şeyy bir de "
"Tamam , Gülcan bana yardım eder"
Dağhan bana bir şey demeden telefonu kapatmıştı . Gülcan'a haber verip, konağa geçmiştim .
Konağa geldiğimde Annem Mihriban sultan ben odadayken yanıma gelip " ah Dağhan paşam niye böyle yaptı ki annem "
" Anne asker adam bir de kendi arkadaşları bakalım beni ne diye tanıştıracak " ben gülerken Mihriban annem anlımdan öptü odamdan çıkarken " Allah hep seni güldürsün deli kızım "
Gülcan gelince Konaktan çıkıp eve geçmiştik. Gülcan mutfağa girdiğinde bende salonu topluyordum. Saatler ilerledikçe yemekler bitmişti, masayı donatırken kapı çaldı koşarak kapıyı açtığımda siyah kumaş pantolon üzerine gri hafif dar kesim gömlek üzerine de siyah ceketiyle gönlümün ağası kapıdaydı .
" Hoş geldin asi'm, ağam "
"Hoş bulduk deli doktorum, çawreşamın " Kapıdan içeriye girdiğinde Mustafa sarılmıştı ki sağ olsun Gülcan bodoslama avluya daldı " Meryemce tatlı yok kim alacak aaaa Mustafa ağa hoş geldin "
" Hoş bulduk Gülcan tatlı burada al" elindeki poşetti Gülcan'a verirken Mustafa mırıl mırıldanıyordu .
Tam oturduğumuzda kapı çalınca Mustafa kapıyı açmaya giderken bizde mutfağa geçtik. Çok geçmeden misafirler içeriye alınca Mustafa'm mutfağa gelerek "hadi içeri gelin Binbaşının bir misafiri kadınmış "
Biz içeriye girdiğimizde Mustafa tam oturuyordu ki Gülcan da benimle birlikte "MAVİŞ"
Serdar , Gülcan'ın Bingöl 'den çocukluk arkadaşı benden 19 yaşımdayken Kadir amcanın babam ile konuşmasıyla 2 aylığına benden Bingöl 'le gitmiştim. Dolu dolu bir zaman geçirmiştim.
Serdar ayağa kalktığında ,Dağhan da onunla birlikte kalmıştı ,Dağhan " Hanımlar, bu havacı yüzbaşı serdar öztürk bu hanımda eşi rümeysa Aslıhan öztürk , serdar bunlar da" Dağhan cümlesini tamamlamadan serdar lafa atladı " Binbaşım Meryemce ateş ve ikizi Gülcan eroğlu " dedikten sonra kollarını açarak " Gelin buraya siyam ikizleri" dediğinde Dağhan ve Mustafa öksürük krizine girmişti. Dağhan bir den " yüzbaşı öztürk , Meryemce hanım "
"Evet komutanım çok iyi bir doktordur " Gülcan daha fazla dayanamadan " maviş bir sussana Meryemce , Mustafa ağanın hanımdır"
"kız kara evlendin mi ama olsun benden evlendim "deyince beni bir gıcık tutmuştu .
Yemeğe geçtiğimizde Mustafa benim yanımda oturuyordu diğer tarafımda Gülcan onun Yanında da Dağhan oturuyordu. Serdar aynı boş boğaz serdar tam ben su içerken " Meryemce kız selim evlendi ikiz bebekleri olacak haberi var mı " Gülcan bir den kendini köyde zannetti her halde " maviş onun ki selim değildi sen din selimden ona ne "deyince aslı hanım Dağhan ve Mustafa öksürük krizine girerken ben çoktan masanın altından Gülcan'a tekme atmıştım .
Mustafa ve Dağhan bana ters ters bakarken serdarın eşi Aslıhan" binbaşım siz nereden tanışıyorsun Meryemce hanım ve Gülcan hanımla " içimden hadi abi desene benim bacım bu da benim kafamı karıştıran hatun diye ama yok diyemezsin "Meryemce hanım Mustafa beyin eşi Gülcan hanımda onun dostu " Serdar dik dik bana ve Gülcan 'a bakarken Gülcan "ben çay koymaya gidelim" dediğinde serdar "karaya da kahve yap sen çaycısın o kahveci hala öylemi Azeri güzeli" Gülcan mutfağa kaçarken Dağhan yanıma gelip oturunca iki dağın arasında kalmış tek ağaç gibi hissettim kendimi Dağhan sessizce mırıldanarak Mustafa ya " serdar yüzbaşıya senin karın dedik benim değil ben mi öğreteyim sahip çıkmayı "
"Dağhan binbaşım niye demiyorsun kardeşin olduğunu "
"Mustafa olmaz"
"iyi ben sahip çıkarım hatunuma "
"Yavaşşşş Meryemce diyecektin herhalde "
Sıkıldığım için dikkat dağıtmak için aslı hanıma " ne zaman evlendiniz serdar ile "
" Çok değil kısa bir süredir , yüzbaşım uzaklaştırma alınca Mardin de Binbaşım olduğunu duyunca yanına gelelim dedik "
"İyi yapmışsınız hoş-" sözümü serdar yine kesti " öyle oldu kara zeytin, Aslıhan biliyor musun bu Meryemce çok fena bir kızdı bak size ne anlatacağım o zaman bunun saçlar simsiyah beline kadar tabi Gülcan'ın saçlarda aynı beline kadar, sen köyde gördün şahini o zaman Meryemce o gün yeni gelmiş şahin "oğlum eroğlularına bir kız gelmiş tam senlik demez mi Gülcan'a çünkü şahin yanıktı ,neyse eroğluların evine gittik köylü Gülcan'a sarı buğday diye çağırdı. Ney-" serdarın sözünü 'Gülcan'm kesmişti" Maviş sussana ya"
"Tamam sarı yaa bak ne diyeceğim Meryemce evlenmiş ee hani senin parmağında yüzük enişte kıskanmıyor mu seni, ben olsam seni bir an yalnız bırakmazdım maazallah devir kötü" Gülcan ağzını açmadan Dağhan
"iyi ki yerinde değilsin yüzbaşım " Aslıhan hanım Dağhan lafının üzerine sanki sadece ben duyacağım bir şekilde " Vecihi yavaş duvara toslayacaksın " serdar onu umursamadan konuşmaya devam etti içimden bir ses sabret Meryemce bu serdar senin evliliğin büyük imtihanı diyordu. Gülcan " evli değilim o yüzden yüzük takmıyorum "
" ee sevgilin olacak herif bayağı salak o zaman hem buradasın tek başına hem de sana evlenme teklifi etmediğine göre "
"Maalesef ki sevgilim de yok "
" Yeme beni sarı buğday yeme kızım ya bütün asmakaya köyü hatta Bingöllün erkekleri aşkından hala divane senin, bu yaşına kadar senin gibi bir güzellik boş kalır mı hiç "
"eee ne yapalım nasip kıymetimi bilmeyenler utansın" dedikten sonra birde göz kırpınca hava iyice ısınmıştı .
Çayları içerken Mustafa kulağıma doğru " mutfağa geçer misin deli doktor" sesindeki tını mutfağa değil karıcım kaçabildiğin en uzağa kaç diyordu ben mutfağa tam girmiştim ki Mustafa tezgahla kendi arasında bırakmıştı beni
" evet Meryemce bu adamla aranda bir şey oldu mu "
" Hayır olmadı 19 yaşında çocukluk de hem ol-" cümlemi mutfağa giren Dağhan kesti
"ağam o sıkıştırdın benim bacım "
"Öyle mi binbaşım beni karım nerede "
" Tamam Mustafa yanlış cümle oldu ama kızım senden söyle bak beni asker katili etme hem şu zaza kızına da sarı diyip duruyor söyle fazla samimi olmasın"
"Tamam Dağhan hadi içeri geçelim " Mustafa ve Dağhan içeri geçerken ben su içip
İçeri geçtiğimde Gülcan, serdar ile köyden konuşuyorlardı. Tam oturmuştum ki serdar "Kara hatırlıyor musun kız aşk tepesinde sabahladığımızı ne geceydi yaa"
" hımmm serdar"
" serdar ne kız maviş e ne oldu neyse Binbaşım bizim köyde ask tepesi diye bir yer var orada sabahlardık hep ama o akşam başkaydı çünkü ertesi gün Meryemce gidecek diye o gün öğlede başladık vedalaşmaya Meryemce ,Gülcan ve şahin yuvarlak çeşmede sohbet muhabbet tabi şahin o zaman Gülcan'a yanık hoş hala bekar aklında bulunsun sarı , neyse şahini boş ver şimdi dedik ki oraya çıkalım gece ben Meryemce ile Gülcan'ı kaçırdım ali ağadan korkuyoruz ali ağa Gülcan'ın babası zamanında ali demişler gerçek isimini unutmuşlar binbaşım neyse elimizde fenerler aşklar tepesine çıktık herkes sevdiğini çıkarır oraya binbaşım oturduk yere Gülcan şahine türkü söyledi Meryemce bana şiir okudu. Öyle yani binbaşım "
Masa otururken niye bilmem bileklerimde bir sızı hissettim ne olduğuna baktığım da Dağhan ve Mustafa'nın aynı hamurdan olduğu belliydi ikisi de bir birinden habersiz bileklerimi sıkıyordu anlamadan , Aslıhan, Dağhan'a dönerek " Binbaşım kız kardeşinizle bu kadar benzemeniz ne kadar ilginç sanki ikiz gibisiniz dimi yüzbaşı öztürk" serdar bembeyaz olurken bu kadın nasıl çözdü bizi çok merak etmiştim. Dağhan bana sarılırken Mustafa'm bile rahatlamıştı sanki serdar " Binbaşım sizin kardeşiniz mert değil miydi başka kardeşiniz demi vardı "
"Evet serdar benim kıymetlim olunca sakladım birde şimdi soyadı değişince iyice rahatladım sende bilirsin bizim mesleği benim yumuşak karnım Meryemce'm ve yıldızım " yıldızı sadece ben duymuştum. Daha fazla dayanamadan "Aslıhan hanım bizi nasıl biliyor"
"Güzelim kendi istihbarat da "
"Tamam ben bir başağı arayayım kızım nasıl bakayım bu gece de orada kalacak mış" serdar hemen lafa atlayarak " helal olsun sana Meryemce selim duymuş bir meslektaşından geçici görevde gelmiş neydi adı adamın "
" serdar boş ver adamı şimdi" evet biliyordum 1 haftalık geçici görev için gelmiştiler trabzona kartal ve selim "
"hee buldum kartal oda şahinden geldi aklıma " Mustafa ve Dağhan aynı anda elleriyle kirli sakalarını sıvayınca Aslıhan hanım bile gülmüştü.
Gece böyle devam ederken misafirler de bizde kalınca mecburen bizde burada kalmıştık herkese yatak açıp mutfağa indiğimde Mustafa ve Dağhan kahve içiyorlardı. Onları salona yollarken biz Gülcan'la dama çıkmıştık ellerimizde kahve ben sedire otururken Gülcan yine başını dizlerime koymuştu " Gülcan'm neler oluyor anlat şu birkaç günde değiştin yemekte de hep Dağhan'a bakıyordun"
"vayemın sen her şeyi biliyorsun ben o çocuğu o babamın ay parçam dediği askerini bekliyorum biliyorum gelecek o asker. Çünkü o asker yaktı daha görmeden yüreğimi. Ama şimdi ben abine baktığımda aklıma babamın anlattı toprak gözlüm geliyor babamın anlattı gibi toprak rengi gözler anlattı gibi gamzeler . ben babam görevden dönmesi önce özlediğim için sonra "benim gibi arkamdan gelecek ay parçam" dediği askerini dinlemek için isterdim ben çok özledim o askeri dinlemeyi ben çok özledim yüreğimi yakan ay parçasını ama şimdi abin bütün dengemi alt üst etti. Söyle bacım söyle Meryemce sana öyle geliyor de ne olur de" Gülcan ağlarken sarılmaktan başka hiçbir şey yapamamıştım, Gülcan ağlayarak biraz daha içini boşattıktan sonra " vayemın hadi söyle türkü " Gülcan tamam demişti kafasıyla hafif boğazını temizliyerek Türküye başlamıştı ,Gülcan'ın güzel sesi resmen damı doldurmuştu;
Ka ew soza te dabumın
Bêja ka tü lı kuyi yaramın
Agır berda te wi dılê
Çıma nayê dılxazyamın
Agır berda te wi canê
Çıma nayê mıkanamın
Ez helandım, ez helandım
Keçıka seyda ez helandım
Bona eşka vi evinê
Dıxtor, hekim ez gerandım
Bona eşka vi evinê
Hekim, dıxtor ez gerandım
Dua dıkır mın şev u roj
Carek dınê te bıdita
Dılê bavê te kevır bu
Te gırt da welatê ewda
Dılê bavê te kevır bu
Te gırt da welatê durda
Ez helandım, ez helandım
Keçıka seyda ez helandım
Bona eşka vi evinê
Dıxtor, hekim ez gerandım
Bona eşka vi evinê
Hekim, dıxtor ez gerandım
Türkçesi.......
Hani bana verdiğin o söz
Söyle hani nerelerdesin yarim
Ateş düşürdün bu gönüle
Niye gelmiyorsun sevdiğim
Ateş düşürdün bu cana
Niye gelmiyorsun mekanım
Beni erittin, beni erittin
Seyda'nın kızı beni erittin
Bu sevdanın aşkına
Doktor, hekim gezdirdin beni
Bu sevdanın aşkına
Hekim, doktor gezdirdin beni
Dua ederdim ben gece gündüz
Bir daha seni görseydim
Babanın kalbi taş
Seni başka şehirlere verdi
Babanın kalbi taş
Seni uzak şehirlere verdi
Beni erittin, beni erittin
Seyda'nın kızı beni erittin
Bu sevdanın aşkına
Doktor, hekim gezdirdin beni
Bu sevdanın aşkına
Hekim, doktor gezdirdin beni
Gülcan türküyü bittirdiğinde oda bende ağlıyorduk, birbirimize bakınca gülmeye başlamıştı eskiden olduğu gibi yavaşça damadan odaya geçtiğimizde kısa süre içinde gülcan kendini uykuya teslim etmişti ama benim için rahat değildi odadan çıkıp salona gittip baktığımda Dağhan ve Mustafa uyuyordu salondan tekrar çıkıp mutfağa gittim kahve yapmak için , cezveye kahveyi koyarken gözlerimin puslanmasından ağlamaya başladığımı anladım. Ben ağlarken belime dolan ellerle yerimden sıçramıştım ama tanıdık kokuyla hızla Mustafa'ya dönerek iyice ağlamaya başladım bir taraftan da onun başımı öpmesi benim iyice ağlamam sebep oluyordu
"Ben ne yapacağım iki sevdiğim insan birbirleri için acı çekerken ben bir şey yapamıyorum. Mustafa yorgunum "
"Gülüm tamam ağlama beraber halledeceğiz gel yatalım "
"Dama çıkalım mı " dediğimle yüzümü iki eliyle severek anlımı öperken " hadi çıkalım gül güzeli "
Dama çıktığımızda Mustafa yerdeki kilim üstüne oturup sırtını hafif yüksek olan duvara dayadı. Ben de yanına oturarak yan döndüm ve başımı göğsüne dayadım ve elimi kalbinin üzerine koyarak uyumaya çalıştım. Mustafa'nın sarılıp anlımdan öpmesi beni uykunun kollarına bırakırken " ben seni hiçbir zaman bırakmayacağım gül güzelim"
Sabah Dağhan öksürüğü ile uyandım biz ne ara salondaki yatağa geldik hiç hatırlamıyorum başım Mustafa'nın göğüsünde gözlerimi açmadan içimden 'ah ağam ah tam bu Dağhan hiç susmaz " Dağhan sinirle ne siniri benim Dağhan'm kıskançlıkla söylenmeye başladı " Meryemce evde misafir var kalksana , Mustafa, Meryemceye ahtapot gibi sarılma " baktı Mustafa da bir hareket yok bir anda gür bir sesle " koğuş kalk " demesiyle Mustafa hemen beni bırakıp ayağa kalmasına mı güleyim yoksa yan odada yatan serdarın da kalıp tekmil getirmesine mi en iyisi şu yataktan kalkıp benim canım ! abim Dağhan'ın boğazına mı sıkayım Dağhan gülerken gıcık olsun diye uyku mahmuruyla ayakta sinirle duran kocamı yanağından öpüp ' günaydın vaşti mın (sevgilim )günaydın merdi mın (kocacım)' dediğimde Mustafa gülerken Dağhan kıskançlıktan homurdanıyordu bıyık altından gülerek Mutfağa gitmek için kapıya döndüğümde " elbet elime düşersin Dağhan efendi " tekrar arkamı dönüp yanına gidip onu da öpünce onun da keyfi yerine gelmişti. Biz mutfak kahvaltı hazırlarken Aslıhan da yardıma gelmişti .Hızla avluya kahvaltıyı hazırlarken evin kapısı çalınca kapıya hemen kapıya koşmuştum kapıda boranı görünce " Boran hayırdır bir şey mi var "
"Yok gelin ağam , ağam sabah gazetelerini iki tane istemişti birini buraya getirdim , birde şey gelin ağam Mirza ağa dedi ki iki gecedir küçük hanım yok muş sinirleniyormuş ve konağı hepsi de katıldı bir şey daha var ağam bu patatesli börekleri Ayşegül yolladı sizin için "
"Sağ ol boran haberleri ve börekleri getirdin " Borana göz kırparak kapıyı kapatırken serdar arkamdan "Kara sen şimdi gelin ağa mısın?"
" Olmaz mıyım maviş"
"ohh be kızım maviş dedin bana be , iyi gördüm seni "
" İyim maviş iyim hem de çok mutluyum "
"Sevindim hadi kahvaltıya geçelim şimdi yüzbaşı Aslıhan dan ve binbaşım dan dayak yemeğe niyetim yok Mustafa beyi katmıyorum farkındaysan " serdara gülerek mutfağa geçtiğimizde herkes bize bakarken Mustafa dönerek " gazetelerini getirmiş Boran, bir de Bedirhan abiyi ara da Minayı getirsin babam kızmaya başlamış Mina konakta yok diye ve evdeki herkes "
"Tamam" evet Mustafa sadece tamam demişti ve sinirlenmişti ,Dağhan'a döndüğümde o toprak rengi gözler cehennemi andırıyordu .
Gülcan , serdar ve aslı ya dönerek " çok yakıştınız bence tencere kapak gibi " konuyu değiştirmek ister gibiydi .Masadan kalktığımda Dağhan ve Mustafa aynı anda " nereye "
"Kahve alacağım " mutfağa gidim büyük boy kahve yapıp geldiğimde herkes bana bakıyordu aç karını kahve içiyorum diye masaya tekrar Mustafa ve Dağhan'ın arasına otururken serdar " kara kahvaltıda çay içilir kahve değil " serdarın dediğine Gülcan gülerek " o seni gördü ya aşk tepesindeki çay mevzusu gelmiştir aklına " Gülcan'ın dediğine serdar önce yüzünü buruşturdu sonra hafif kahkaha atınca benim içtiğim kahve genzime kaçmıştı. Ben öksürürken Aslıhan ve Dağhan peş peşe " bu ne aşk tepeymiş anlatın bakayım " Gülcan tam ağzını açıyordu ki Dağhan " gül sen dur yüzbaşı serdar anlatacak "dediğinde Dağhan Gülcan'a gül demesine mi korkayım yoksa az sonra serdarın anlattıklarından sonra Mustafa ve Dağhan'ı yapacaklarından mı korkayım vallahi bu serdar iki gün benim büyük imtihanım olmuştu . serdar boğazı temizleyerek "aşk tepesine çayımızı alıp çıktığımız bir gece " Mustafa hafif öksürerek " serdar yüzbaşım kaç defa çıktınız bu aşk tepesine"
"Mustafa bey hemen her gece çıktı gibi sarı " Gülcan yalandan gülerken sadece kafasını salladı "neyse devam et yüzbaşım " dedi Dağhan ,serdar gülerek " ben o gece işte çayın yanına şeker yerine tuz alınca bizim şahin hadi oyun oynayalım hani doğruluk mu cesaret mi diye bir oyun var ya öyle bir şey tabi biz Meryemce ye ne sorduysak cevap vermedi zift gibi kaçak tuzlu çayı içti birden Gülcan'ın cezalarında üzerine aldı tabi belli miktarda içtikten sonra tabi bunun mide fena birde o gece ağlamıştı Gülcan ne ağlamak ama ' kız sarı hala bekliyor musun hala o çocuğu " dediğinde Gülcan " her zaman ölene kadar da karıştırma boş ver onu" serdar sadece başını sallayınca konuyu kapamıştı ama Aslıhan yüzbaşı hiç kapatacağa benzemiyordu .Ben kahvemden bir yudum almıştım ki büyük bir bardak çayla Dağhan geldi gözümün önünde sadece dem olan çaya 2 yemek kaşığı tuz atarak elimdeki kahveyi aldı sonra kulağıma "ceza sana neyin cezası olduğunu söyleyeyim kalede zaza kızını sevmek istemiyorum dediğimde bana sevme sevdiği var diye içimi rahatlatmadığın için " ben şimdi yine Gülcan yüzünden tuzlu çay içecektim ama olsun ne yapalım .Ben tuzlu çayı nasıl 3 yudumda nasıl içtim bilmiyordum . Dağhan ve Mustafa serdar ile Aslıhan hanımı hava alanına götürdüklerinde bizde evi toplayayım konağa geçmiştik aşırı tuz midemi yakmaya başlamıştı .
Akşamda yemek yememiştim , aşırı tuzdan midem bulanmaya başlamıştı birde aşırı tuzdan tansiyonda çıkınca baş ağrısından ölüyordum . Avluda babam ve annem hariç herkes vardı konak ahalisi Bedirhan ve başak ,Baran ve zümrüt avluda sedirlerde otururken ben artık fena olmaya başlamıştım. Kimse rahatsız olmasın diye sakince odamdaki lavaboya gittim kusarken burnumdan gelen kandan rahatsız olmuştum tansiyon baş ağrısını tetikleyince beyin kanamasından şüphelenmiştim kanama çoğalınca elime bir havlu alarak avluya çıkmadan Mina görmesin diye kapıdan görüş alanımdaki Emrah a seslenerek beni görünce parmağımla sus işareti yaparak yanıma gelmesini işaret ettim yanıma gelince " yengem ne oldu sana "
"Korkma bir şey yok hemen Minayı kandır odaya çıkar hadi beni böyle görürse hiç iyi olmaz"
"Tamam yengem "
Emrah bütün kuzenlerini alıp yukarıdaki salona çıkarken burun kanamam iyice çoğalmıştı ,avluya çıktığımda bembeyaz havlunun yarısı kan olmuştu.
" Gülcan hastaneye gidelim "
Beni gören herkes şok olmuştu Gülcan hemen yanıma koşarak gelirken " Ayşegül buz getir hemen " Mustafa ve Dağhan oldukları yerde kalmışlardı . Gülcanın bağırmasına babamla annemde odalarından çıkmışları hızla yanıma geliyorlardı. gülcan ayşegülün elindeki buzu alıp burnumun kenarlarına tutuyordu ben Mihriban anneye bakarak " korkma anne bir şey yok " sonra olanları uzaktan izleyen Dağhan ve Mustafa baktım gözlerindeki korkuyu görüyordum. Gülcana bakarak
" içim çekiliyor Gülcan kustum beyin kanaması olabilir başım ağrıyor hastaneye gidelim " Gülcan daha ağzını açamadan Mustafa avluda kükremişti resmen "Kamil, boran çabuk arabayı hazırlayın " hızla yanıma gelirken beni kucağına almıştı . Başımı hafif aşağı doğru eğdiğim için Mustafa'nın gömleği kan olmaya başlamıştı. Arabaya bindiğimiz zaman Dağhan " Güzelim iyi misin "
Dağhan'a bakmadan daha doğrusu bakamadan "İyim Dağhan "dedim sonra Mustafa'nın gözlerine baktım arabada bile kucağından indirmeyen kocama baktım burnumu tutarken kan olan elimi sakallarına koyarak " korkma iyim bir şeyim yok daha benim daha beter deli hallerimi görmedin " sonra azcık daha kulağına yaklaşmaya çalışarak sessizce " daha bunları evlendireceğiz" dediğimde gülmüştü ama benim gözlerim kapanmaya başlamıştı. Kulağıma gelen en son ses Gülcan'ın sesi olmuştu " bayıldı korkmayın "
........................................
Uyandığımda Mustafa elimi tutuyordu , Dağhan da diğer koltukta uyuyordu. Odaya Gülcan girmişti Sinan la. Sinan konuşmaya başladığında Dağhan da uyanıp yanımıza gelmişti "Meryemce midenle zorun ne vücudunda yüksek miktarda iyot çıktı yüksek iyot yüzünden tansiyon yükselmiş doğal olarak baş ağrısı sonrası burun kanaması kıl payı beyin kanaması manyak mısın sevgili meslektaşım "
Sinan odadan çıktığında Dağhan ne kadar özür diledi ne kadar öptü hatırlamıyorum artık sıkılmıştım. Mustafa'm sadece bakıyordu gözüme. Bir ara yanıma gelip " evdekilere haber verdim sen iyi misin sultanım "
"İyim asi'm iyim "
Odaya tekrardan gelen Gülcan " Binbaşı çay ister misiniz"
" deli doktor bana toplumda binbaşı deme "
"Nasıl istersen binbaşım" Gülcan arkasını dönerek kapıya doğru yöneldiğinde Dağhan hafif sinirle
" gül bana binbaşı deme" Gülcan'ın arkası hala bize dönüktü Dağhan bilmediği için " Gül duydun dimi" Gülcan boynunu sağ sola eğip rahatlamaya çalıştı ama nafile bu sefer " vayemın bana kahve getir misin canın bacım " dedim sadece tamam sesini duydum , Dağhan " Meryemce dur sonra kahve gü" Dağhan'ın lafı yarım kalmıştı çünkü Gülcan yıldırım hızıyla önünde durdu Dağhan'a doğru işaret parmağını sallayarak " bana bak Binbaşı Dağhan Selim Ateş , bana sabah gül dedin sesimi çıkarmadım ama kulaklarını aç ve beni iyi dinle bir daha sakın ama sakın gül deme bana duydun mu beni BİNBAŞIM " Gülcan hızla kapıyı çarparak çıkıp gitmişti. Dağhan'a baktığımda olduğu yerde kalmış donmuş gibiydi , Mustafa'ya baktığımda Dağhan'' bakıyordu .
"Dağhan babası öldüğünden beri kimse ona gül diyemez ben bile zamanın da sırf gül dedim diye hastanenin önünde tokat yedim ondan. Ali ağa derdi ona gül kızım gülüm kızım diye onun için kimse kullanamaz" Dağhan benim dediklerimi dikkatle dinlemişti .Mustafa Dağhan'ın yanına gidip " Dağhan selim abi hadi kantinde bir çay içelim sende bir soğuk bir su iç anca geçer Gülcan'ın sana posta koyması " Dağhan Mustafa'ya bakarak bana " senin bu ağa kocan elimde kalır "
"Ben hastayım sevgili Dağhancığım çıkın gidin bu arada Mustafa bey zamanında sizde çok posta yediniz onun için mi biliyorsunuz soğuk suyun iyi geleceğini" onlar gülerek çıkarken Gülcan elinde kahve ve çayla geldi . yanıma otururken gözleri kızarıktı .
"Gülcann "
"Yok bir şeyim geçti birazdan çıkacağız "
"tamam anneciğim , bana bak bana ben senin kardeşinim ve kırdırma bana kafanı gül bakayım "
Gülcan'm gülerken bende gönül rahatlıyla kahvemi içiyordum .
Hastane işleri hal olunca arabalara binmiş konağa gidiyorduk. Konağa geldiğimizde kapıda boran " Gelin ağam hoş geldin iyisin dimi "
"İyim boran iyim
Konağa girerken kapıda Mirza babam anlıma kan sürünce " babam bu ne"
"Kızım başın dertten hiç kurtulmadı kurban kestim yoksullara dağıtılacak "
" Allah razı olsun baba"
Avludaki sedirlere oturdum . peri çıkan karnıyla ağlayarak yanıma geldi " Meryemce abla yaaa"
"Peri ne oldu kız "
"Önce söyle sen nasılsın "
"İyi gülüm, sen nasılsın "
"Ben iyi değilim Allah seni yanımızdan eksik etmesin ama babam yavrusu olan bir koyun kesti yaaa" Perinin dediğine herkes gülerken Mustafa önümde diz çökerek " benim şirkette gitmem gerek bir şey istersen ara tamamı gelin ağam tamam mı "
"Tamam ağam "
Mustafa gittiğinde beri gelenden gidenden sıkıldığım için odama geçmiştim . Gülcan'a acil bir telefon geldiği için oda hastaneye gitmişti. Mina'ma hiçbir şey hissettirmemek için onu lunaparka götürmüşlerdi akşama doğru konağa geldiğinde yanıma gelmişti.Mina'mı öpüp kokladıktan sonra yanımda uyumaya başlamıştı . Bende kızıma bakarken kendimi uykuya teslim etmiştim.
Uyandığımda akşam olmuş Ayşegüller belli ki akşam yemeğini hazırlıyordu avludan gelen seslere bakılırsa Mina'm çoktan kalmıştı belli ki yanımda yoktu çünkü . Avluya çıktığımda Kezban hala " o ne o gelin hanım yeni mi kalkıyorsun , geldim ki hanım yatıyormuş "
"Kezban hanım hastaydım ve ilaçlar uyku yapmış aman bir de burada durmuş size halimi anlatıyorum"
" Terbiyesiz seni " Sesimiz yüksek çıkmış olacak ki kader odasından çıkıp " Meryemce ablam ne oluyor bir şeyin mi var "
"Yok kuzum Kezban hanım geçmiş olsun diyor "
"Tamam abla yatsaydın biraz daha ama uyandıysan ağamı ara istersen birde Dağhan abiyi de ara " gülerek " hepsine konferans yaparım " dediğimde Kezban hala yanındaki kızına '''ne yapacakmış''' dediğini duymuştum kızı da ''dalga geçti anne'' dedi ben kahkaha atmamak için zor duruyordum. Mutfaktan koşarak Mina geldiği gibi kucağıma atladı peşinden Mihriban annem geliyordu.Mihriban annem " Çavreşamın güzel kızım uyusaydın biraz daha dimi pamuk kızım "
"evet anne uyusaydın he biliyor musun anne , babaannem bütün torunlarına kocaman tencere sütlaç yaptı sende istersen yiyebilirmişsin " Mina'mın yanağını öperek " hımm tamam yerim o zaman ama ilk önce seni yiyeceğim " Minayı kucağımda gıdıklarken "hadi gel sevgilinle baba nı arayalım "
"Tamam annem "
Mustafaları arayana kadar yavaş yavaş konak kapısından görünmeye başlamışlardı.
Masaya geçtiğimizde babam ve annem masanın başında oturuyordu. Bir tarafımda Dağhan bir tarafımda Gülcan oturuyordu . Ayşegül masada tuz yok diye mutfaktan getirdiği tuzluğu benim önüme koyunca , Dağhan ve Gülcan hızla önümden alınca herkes gülmeye başlamıştı.
"Canlarım sakin ben normalde fazla tuz kullanmam bilirsiniz "
Mustafa 'nın telefonu çalınca bana ve Gülcan'a gösterdi arayan Süreyya hanımdı " buyurun Süreyya hanım hımm tabi buyurun " telefonu kapatınca babam " hayırdır Mustafa ağa ne der sizin baş hekim "
" geçici bir tane doktor gelecekti gelmiş şu İbrahim ağanın anasının ameliyattı için gece ameliyat olacak ya bende erken gelirse bize de getirin misafir edelim dedim"
"iyi ettin oğlum "
Yemekler yenmiş çaylar içilmeye başlamıştı ki boran avluya gelerek " Ağam baş hekim hanımefendi ile bir beyefendi geldi"
"Tamam boran " bana dönerek "üzerine bir şal al birde başındakini iğnele" kafamla tamam dedim ayağa kalkarken Dağhan " Güzelim, zaza kızına da söyle oda üzerine bir şey alsın üşümesin sadece etek gömlekle "
"Tamam Dağhan "
Biz odaya girdiğimizde Gülcan'a uzun hırka vermiştim bende başımdaki tülbentimi iğneledim , üzerime de şal aldım avluya giderken Dağhan bize doğru geliyordu " nereye Dağhan "
"Namazı kılacağım sizin oda müsaitse orada kılabilir miyim güzelim şimdi yukarı çıkmayayım " tam ağzımı açıyordum ki
"Dağhan bey, Meryemcenin odası biraz dağınık yandaki oda benim odam orada kılabilirsiniz , seccadem yatağın yanında "
Gülcan'a şaşkın gözlerle bakarken Dağhan sadece "Allah razı olsun zaza kızı "dedi
Dağhan giderken Gülcan'ın koluna girerek " hayırdır can kuşum sen seccadeni bana bile vermezdin"
"Meryemce canına mı susadın bacım "
"Yok anam yok ben daha kocama , kızıma doymadım ştt anam Dağhan duymasın bu gidişte kıskançlıktan asi ağamı boğar"
Biz gülerek avluya giderken Süreyya hanım sanki hata yaptığını anlamış gibi bir hal vardı. Mustafa'nın kulağına yaklaşarak " hani gelecek doktor nerede " oda hafif yalandan gülerek "beyimiz telefonda " benim ve Gülcan'ın çayı gelince Mustafa " Ayşegül Meryemce ye uzun bir süre çay yok kahvesini getir "
Herkes gülerken mutfak tarafından Ayşegül elinde çaylar ve kahvemle geliyordu ,o esnada Mustafa telefonundan Minanın lunaparkta çocukların çekip gönderdiği resimleri gösteriyordu baran Bedirhan da Süreyya hanımla sohbet ediyorlardı. Ben Mustafa ile ilgilenirken Kezban hala " Mustafa oğlum misafiriniz ile ilgilensen karınla ilgilene kadar " Mustafa ya sabır çekerken " Kezban Hala dedem aradı o hayırsız halan sakın bana gelmesin dedi "
"essah mı Mustafa ben yarın gideyim "
" dedeme dedim ki karıma bir rahat vermiyor torunun kızımı korkutup duruyor dedim bana gelsin hele o dedi" Kezban hala bir hızla yerinden kalkarak " baran misafiriniz gittin de beni de dedene götür olur mu" baran gülerek "olur hala olur "
Dağhan da gelip sedirin başına oturunca ben ve Gülcan ortada kalmıştık başlarda Mustafa ve Dağhan başak bize bakıp gülüyordu bizde kendi halimize gülüyorduk Ayşegül çayları tazelerken geçici doktor da görüşmesini bitip arkamızdan geldi tam yerine karşımıza oturacakken beni ve Gülcan'ı görünce gözleri kocaman açılmıştı, "doktor toprak çetin hoş geldiniz"
"hoşş hoşş bulduk hocam " Bedirhan birden " toprak bey siz demin kekeme değildiniz"
"Evet değildim "
Biz otururken helin toprağı gözüne kestirmişti herhalde oda bizimle oturuyordu hala da gelince tam olmuştuk. Herkes toprağa hal hatır soruyordu, yanı ahiret soruları soruyorlardı . Bedirhan birden " Toprak bey sizin burnunuz kırık mı " Bedirhan'ın dediğine sesli bir şekilde yutkunmuştu . Gülcan ve ben gülmemek için kendimizi sıkıyorduk. Baran da "evet benimde dikkatimi çekti" toprak sıkılarak " ben kick boks dersi alacaktım o zaman bizim okulda hem öğrenci olan bir hoca var dediler gittik ama amaç farklıydı neyse gittik kursa bir tane güzel bir bayan hoca yanında da meğer taparca sevdiği bir kardeşi varmış bizim arkadaş derste hocanın bacısına sarkmıştı bende hocaya neyse ertesi gün okulun kampüsünde hoca olan kız bütün erkeklerin için de hata Süreyya hoca bile oradaydı bir temiz dayak attı oda yetmemiş gibi beni yakamdan tutarak sürükleyerek bahçeye çıkardı , bizim arkadaşı buldu kardeşini de çağırdı arkadaşımı da bir temiz dövdükten sonra bir posta da kardeşi dövdü . benim burnumu, da bizim arkadaşın burnunu da bu hoca kırdı nasıl kırdıysa yaptıramıyoruz "
Herkes acayip bir şekilde toprağa bakıyorlardı. Saatler ilerledikçe sohbet daha güzel olmuştu fakat ameliyat saati yaklaşmıştı . Tam kalkarken Dağhan " Merak ettim doktor bey bu bayanları, hoş kadına el kalkmaz ama nasıl kendini koruyamadınız merak ettim"
" Dağhan bey sonradan duydum hoca olan kız sinirlendi mi kimseyi gözü görmezmiş düşünün bizim ağzımız burnumuz kan içindeydi dekan gelip ayırmadı bile 10 erkeğe bedel gücü var yanındaki bacısı biraz daha ılımlı hanım hanımcık ama hoca olan fenaydı bizim grup ona eşkıya diyordu ." Gülcan daha fazla dayanamadan
" Verilmiş sadakanız varmış toprak bey " dediğinde sadece " sağ olun bacım " diye bilmişti. Tam konağın kapısına giderken " toprak İstanbul'da Üsküdar da doktor levent var estetik doktoru "
"Tamam hocam senelik izinim de giderim sağ olun "
"Ne demek Rıdvan da söyle "
Süreyya hoca ve toprak gidince avluya girdiğimizde Gülcan toprağın taklitini yapmaya başladı yere dizlerin üzerine çökerek " köpeğin olayım Meryemce vurma vallahi daha hiçbir kıza bakmam"
Avluda herkes bir ağızdan " o hoca Meryemce miydi sende bacısı" Dağhan ve Mustafa bana inanamaz gözlerle bakarken hala ve helin korkarak bakıyordu. .
....................................................................................
BİR HAFTA SONRA ...
Akşam avluda hepimiz otururken Dağhan yanıma gelerek " güzelim sana bir şey diyeceğim" ben Dağhan'ı alıp avlunun bir tarafına geçtik ,
"Söyle Dağhan, dinliyorum "
"Senin hastalandığın gecenin sabahında binbaşı Kadirin eşi beni aradı yıldızımın evlendiğini söyledi birde çocuğu olmuş ,ben çok arayıp sormuştum zamanında oda işte aradı evlendi dedi , onun için güzelim sana demek istediğim Bizim birlikte yüzbaşı sema var çok iyi bir bayan evlenmek istiyorum senin gibi şimdi diyeceksin ee gülcan kafanı karıştırıyordu o olmaz güzelim o gece damda siz konuşurken duydum sevdiği varmış birde o sabah Serdar'a dedi onun için zaza güzeli olmaz " Dağhan hiçbir şey demeden yanımdan kalkıp Mustafaların yanına gitmişti.' Ah filiz karısı acaba ne geldi aklına ulan kadın neden ölmezsin acaba yedin şu kızın ömrünü ah' beni düşüncelerimden Gülcan'ım çıkardı
" Bacım sana bir şey danışacağım "
"Söyle şimdi benim toprak gözlüm var ya"
" Evet ne olmuş o adama "
"O gün Serdar dedi ya niye evlenmiyorsun diye düşündüm toprak gözlümün adının selim olduğunu biliyorum başka boyu posu ben bu adamı hiç görmedim hiç, şey ben bu gün şahinle konuştum Meryemce "
" Ne yaptın sen Gülcan ne yaptın, tamam evlen Gülcan yeter ya yeter"
Gülcanın dedikleriyle iyice çıldırdım bir hışımla ayağa kalktım " Siz ikiniz Dağhan ve gülcan yeter ben sizin 20 yaşımdan beri sizin aşkınızın ağırlıyla ölüyor ya sizin haberiniz var mı şimdi gelmişsiniz bana diyorsunuz ki evleneceğim nereye evleniyorsun siz ya gülcan senin 18 yaşından beri yanıp tutuştuğu babanın ay parçası binbaşı selim hani bir gece benim yanımda dediği asker senin toprak gözlün benim abim Dağhan , ya sen Dağhan efendi daha geçenlerde Mardin kalesinde seviyorum özlüyordum dediğin yıldızın boynundan kadir amcanın, senin binbaşının sana verdiği yıldız o yıldız gülcan eroğlu bekleyin" odaya gidip kadir amcanın bana verdiği ay yıldız kolyeyi alarak avluya çıkarken gülcan'a da
" Dağhan'ın yanına geç vayemın bakın kolyenin üstünde yazan isimlere yeter be yeter , bir gece kadir amca rüyasından sizin evlendiğinizi görmüş sonra görev dönüşü anlattı ve sizi bana emanet etti ama artık yoruldum "
Dağhan ve Gülcan birbirine bakarken bende etrafıma baktım herkesin bana bakıyordu,kızlar ağlarken Mustafa yanıma gelip kulağıma "Rahatladın mı " kafamı sallarken Boran yanımıza gelerek " ağam rahatsız ediyorum ama bir kadın yanında bir adam geldi gelin ağamı görecekmiş "
"Al içeriye gelsin "
Avludan içeriye giren kadının görünce kan beynime sıçramıştı Gülcan'ın annesi filiz yanındaki de yeni kocası ve Gülcan'ın evlendiğini bile bilmiyordu .
...............................................
UMARIM BEĞENİRSİNİZ...
OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM
YAZIM HATAM VARSA AFF OLA
OKUDUĞUNUZ İÇİN ZAMAN HARCADINIZ İÇİN HAKKINIZ HELAL EDİN
YENİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE HEPİNİZİ ALLAH'A EMANET EDİYORDUM
BİR DE SİZDEN BİR İSTEK OY VERMEYİ AMAN EN ÖNEMLİSİ BENİ YORUMSUZ BIRAKMAYIN