@ahan5354
|
MERYEMCE... Mustafa odadan çıktıktan sonra dışarıdaki silah sesleri susmuştu. Mustafa'nın aslan gibi kükremeleri odaya kadar geliyordu. Mina silah sesleri kesilince kucağımda uyuklamaya başladı. Göğsümdeki başını yastığa koydum. Mina'm silah seslerine alışkın olsa da kuzum hiç gecenin bir saatinde uykusundan silah sesleriyle uyanmadı. Mina derin uykuya dalınca odanın camından ayakta duran kocama, Mustafa'ya baktım. Beyaz tişorttünden sinirden sertleşen kasları belli oluyordu. Mustafa'nın karşısındakini gördüğümde başımdan kaynar sular dökülmüştü. Berfin'in abisiydi. Konuşulanları duymadığım için canım sıkılsa da, bakmaya devam ettim. Mustafa adama doğru giderken duyduğum silah sesiyle gözlerimi sımsıkı kapadım. Avluda annemin 'Mustafa' diye bağırmasıyla gözlerimi açtım. Mustafa'ya baktığım da kolunu tutuyordu. Hızla üstüme feracemi giyinerek kapıya elimi attığımda kapı kilitlenmişti. Sinirle uzun koltuğa oturdum. Mustafa'nın kapıyı kilitlettiğini biliyordum. Odada volta atarken bir süre sonra kapı açıldı ve Ayşegül gelerek; " Meryemce abla ağam gelsin dedi " " Tamam geliyorum gülüm " ............................... MUSTAFA HAMZA... Gecenin kör vaktinde silah sesleri ile uyanınca sinirlenmiştim. Mina'nın ağlayarak 'korkuyorum baba' demesiyle iyice sinirlenmiştim. Odadan çıkarken kendimi daha güçlü hissetmemin sebebi karım ve kızımdı. Avluya çıktığımda konağı basanlara hiç şaşırmadım nedense. Berfin'in abisi Ercan tam avlunun ortasında silahını bana doğrultmuş leş gibi içmiş konuşuyordu. Arkama baktığımda konağımın hanımları ayriyeten halam ve kızları da avludaydı. Annem ağlayarak; " Mustafa oğlum dikkat et" dediğinde iyice sinirlendim. Ercan'a doğru bir adım atarken; "Herkes odasına hemen " dediğimde kimsenin yerinden oynamaması iyice sinirlendirdi beni. Ercan gülerek; " OOO ağam kusura bakma rahatsız ettim . Hesap ver bana ağa ne istedin benim bacımdan, daha öleli ne kadar oldu ki hemen sevdiğin karıyı aldın " "Lan düzgün konuş karımdan sana ne. Ayrıca siz demediniz mi evlen diye" "Ağa kardeşimin canının, kanının karşılığını istiyorum " "Lan pez....... tövbe ya RABBİM ... senin kardeşin benimle nişanlıyken Azad'ın teyzeoğlu ile beni aldatıyordu. Sana neyin hesabını vereceğim yada neyin karşılığını ödeyeceğim ." Ercan arkama baktığında hafif göz ucuyla arkama baktım. Bedirhan ve Baran arkamda duruyordu. Baran elindeki silahı Ercan'a doğrultmuş vaziyette; "Hayırdır ağam " "Bir şey yok Baranım. Ercan hak istemeye gelmiş ama gelirken sesli olsun diye adamlarıyla gelmiş" "LAN Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz. " "Ercan sinirlenmeye başlıyorum bırak şu silahı sonra konağımdan çek git " " O kadar kolay değil kan istiyorum lan ağa bozuntusu kan" "Ercan ben şimdi senin canını alacağım o zaman kan istediğine pişman olursun " Ercan bir an geriye gittiğinde dikkatimi iki şey çekti. Birincisi sürekli halam ve enişteme bakıyordu. İkincisi ben konuştukça korkuyordu. Ona doğru bir adım attığımda korkusundan silahın tetiğine bastı. Kurşun sol kolumu sıyırmıştı ama aklıma gelen kolumun acısı değil benim deli ve atmaca gibi bir karım olduydu. Eminim şuan benim vurulduğumu görmüştü . "Kadir hemen benim odanın kapısını kilitle çabuk" Kadir hızla kapıyı kilitledi ama niye kilitlettiği mi kimse anlamadı tabi. Baran ile Bedirhan Ercan'ı tutup yanıma getirdiler. Baran'a gözlerimle çalışma odasını gösterdiğimde halam ile eniştemin gergin hali gözümden kaçmadı. Odada ben, Bedirhan, Baran ve babam vardık. Babamı bilerek çağırmıştım. Halamla ilgili bir şeyse kendi duysun istedim. Babam elinde havlu ile kolumu sardığında Ercan'ın karşısına oturdum. Ercan başı önünde dururken; " Ercan söyle bakalım seni benim başıma kim saldı koçum " " Aff et ağam halan Kezban gel bu akşam ağandan kan iste vermezse şeyyyyy" "Şey ne ulan en baştan anlat şunu bana " "Ağam senin düğünden iki gün önce halan ve enişten gelmiş ağam bizim konağa. Babam ve annemi sıkıştırmışlar kan isteyin para isteyin düğünden önce yoksa düğünü yaptırmayın demiş. Babam Mustafa ağaya boynumuz kıldan ince, ona kızımın yaptığı yüz kızartıcı suçtan sonra ALLAH Berfin'i yaşatmadı. Utandığımızdan küçük kızımı vermeyi teklif ettik ama ağam kabul etmedi dediğinde halanız hepten kızmış. Aslında amacı kızı helini size vermekmiş, Onlar çıkarken ben konağa girdim. Bana gelerek ağam düğününüzde gelin ağayı öldürmemi söyledi. Bende zaten Berfin'in ameliyat olduğu günden beri şey gelin ağamıza sinir oluyordum. Onun için hazırlandım geliyordum düğüne. Odamdan çıkarken buket önümü kesti. Şimdi diyorum ki Allah razı olsun kız kardeşim buketten. Abi dedi o doktor abla benim için evlenmiş ağa ile ama aşıkmış ağa. Abi gitme dedi bende o gece bacım uyusun diye bekledim sonra ben uyumuşum. Sabah Kezban halanın telefonuyla uyandım. Bana sizin akşam çiftlikte olacağınızı söyledi. Çiftliğe geldiğim de korumalardan biri sizin arabanızdan silah çıkarırken aralarında konuşuyorlardı. Gelin ağa hakkında çok iyi silah kullanıyor diye. Gelin ağanın hem keskin nişancıların kullandığı silahı hem de normal silahı varmış. Bu seferde gelin ağadan korktum çünkü silahını götürüyordu koruman ağam. Eve dönerken yine halan aradı gel bu gece ağandan kan iste vermezsen .. şeyy" "Koçum korkma söyle canına hiç bir zarar gelmeyecek senin " "Ağam eğer istediklerimi vermezsen senden, senden gelin ağayı istememi istedi zaten şey çarş-" " Kes sesini Ercan herkes mi böyle düşünüyor " "Hayır ağam gelin ağanın evlatlık kızı olduğunu biliyor herkes. Mirza ağam aff et. Senin bile haberin yok ağam. Senin düğünden önce Mirza ağam Baran ağamı ve Bedirhan ağamı yanına alıp bütün Mardin'deki bütün aşiretleri topladı. Gelin ağamızı anlattı sana yakışır bir gelin olduğunu anladı herkes Allah'a şükür. Ağam hakkını helal et" "Tamam Ercan helal olsun korkma ama " Karşımda kenarda oturan babama dönerek; " Halam ve eniştem için aynı şeyi söyleyemeyeceğim baba" Babam başını yere eğdi. " Ne söyleyeyim oğlum " Başımı sallayarak oturduğum yerden kalktığımda sakinleşmeye uğraşıyordum. Çalışma odasından çıktığımızda herkes avludaydı. Ercan avludan çıkarken elimi öpmüştü. Onun hesabını başka türlü keseceğimden haberi yoktu. Serdar ve kadir " Abi ne yapıyorsun niye gidiyor bu adam " dediklerinde onlara gülerek; " Adam suçsuz koçum " Kadir çocuk gibi annemin yanına giderken mutfağa giden kemerin altında duran Ayşegül'e tebessümle; "Ayşegül, merak etme iyiyim. Bana Meryemce hanımı çağırır mısın " " Hemen ağam " diyerek bizim odamıza doğru koştu. Bende avludaki sedire oturduğumda Serdar yüzünü ekşitip; " Abi bir hastaneye gidelim yada doktor çağıralım" Herkes Serdar'ın dediğine gülerken odadan gönlümün sultanı çıkmıştı. Bedirhan benim bakışımı fark etmiş olacak ki öksürerek; " Serdar bu konakta cerrah bir gelin var unutma " dediğinde serdar hafif gülüp " Bedirhan ağa özür dilerim unutmuşum ." dedi. Baran Meryemce'ye gülerek baktıktan sonra ; " Aslında unutulacak biri değil kendi ama neyse " Ben onları izlerken Meryemce yanımıza geldi. Kimseye bakmadan tişortün kolunu yukarıya kıvırıp koluma bakmaya başladı. Sinirli olduğu burnundan aldığı nefesten belli oluyordu. Yaranın kenarına hafif bastırdıktan sonra; " Sıyırmış kurşun. Gül canım Mina'nın yanına gider misin? Asi ağayı böyle görmesin uyanırsa " "Tamam Meryemce ablam aman yenge " Gül yanımızdan ayrılırken onun şaşırmasına hepimiz gülerken Meryemce kulağıma sessizce; "Sen fazla gülme istersen Mustafa. O kapıyı nasıl kilitletirsin sen. İnşallah acıya dayanıklısındır ağam" Ben gözlerimi kocaman açarken, Meryemce hin bir gülüşle elini sol koluma koyduğunda hiç iyi şeyler olmayacağı belliydi. Konuşmak için ağızımı açmıştım ki Kezban halam; "Sen nasıl bir ağaya ismiyle hitap edersin birde lakap takmış. Onu geçtim sarılsaydın birde Mustafa'ya herkesin içinde" Meryemcenin gözlerine baktım, konuşsun diye. Bana saygısından susarken herkes tepesine çıkmaya çalışıyordu. Hırçın, inatçı, güçlü bir kadındı karım. Meryemce umursamadan Emrah'a dönerek; " Emrah dışarıdaki adamlara söyle benim yani Mert abinlerin evine girsinler. Gidişte kapısında Meryemce acil yazan bir oda var oradaki büyük kırmızı çantayı alsın gelsinler. Yanlış bilmiyorsam bir anahtarı amcan onlara verdi " "Hemen yengem " Emrah koşarak kapıya giderken, Meryemce halama dönerek; " Kezban hanım, Mustafa Hamza bakın bir daha diyorum Mustafa Hamza sizin yeğeniz ve sizin ağanız. Benim kocam ve ben istediğim gibi hitap edebilirim. Olur da Mustafa Hamza bana ağa de derse herkesin içinde o zaman o şekilde hitap ederim. Şimdi müsaadenizle sizin ağanız olan kocamla ilgileneceğim. Bu arada ne kulak var sizde " Herkes Meryemcenin kibarca halamı susturmasına bakarken, Meryemce bakışlarını bana çevirip; " Şu Mert'in evindeki odayı buraya taşıtır mısın? Belli oldu, burada daha çok ihtiyacım olacak " "Ne var o odada ?" "Hastane malzemeleri " Başımı tamam manasında salladığımda adamım hafif bir öksürükle geldiğini belli etti. Meryemce adama başını salladıktan sonra; "Senin adın ne " "Adım Boran gelinağam" "Tamam. Kenarda bekle işim bittiğinde bu çantayı serin bir yere koyacaksın" "Baş üstüne gelin ağam" Boran kenara geçtiğinde Meryemce kırmızı büyük çantayı açtı. İçinden eldiven kutusu çıkarmıştı. Büyük fermuarı açtığında küçük defter büyüklüğünde bir paket çıkardı. Masaya açtığında herkes gibi bende zorda olsa yutkundum. Eline eldivenlerini geçirdiğinde; "Şaka dimi deli doktor " "Yok gayet ciddiyim " "Uyuşturmayacak mısın " Meryemce gülerek kafasını hayır anlamında sallayınca herkes bıyık altından gülüyordu. Meryemce Bedirhan ve Baran'ın kendilerini gülmemek için zor tuttuklarını görünce; "Sevgili abilerim sizin de dudaklarınızı dikmemi istemiyorsanız. Bedirhan ağa sen Başağımın yanına, Baran ağa sende güzel eltim Zümrüt'ün yanına evlerinize " Baran ve Bedirhan hızla oturdukları yerden kalkıp kapıya doğru giderken ; " Hadi hayırlı sabahlar size, sana da kolay gelsin Mustafa ağam " Başımı salladığımda Baran koşarak geriye geldi. Kulağıma eğilerek; " Amcamın oğlu Allah kurtarmasın bu evlilikten. Rabbim sizi ikiniz için yaratmış Allah'a şükür ama o kapıyı kilitlemeyecektin " Başımı evet manasında salladığımda Baran koşarak Bedirhan'ın yanına geçti. Boran kapıyı onlara açtığında ikisi aynı anda; " DELİ DOKTOR..... HADİ AMA CANIM SIKILDI "dediğinde herkes gülmüştü. Meryemce'ye baktığımda sedire uzanmamı sağladı. Çantadan aldığı batikonu yaraya sürmeye başladığında hafif eğilmişti ki bağlamalı feracesi hafif açıldı. Bacağı azcık görününce sağ elimle açılan kısmı kapadım. İki kumaşı elimde tutarken o gerçekten uyuşturmadan yarayı dikerken herkes pür dikkat karımı izliyordu. Son dikişi attıktan sonra fazlalığı keserken annem yanıma gelip; "Mustafam hatırlıyor musun? On sekiz yaşında kolun kesildiydi de kaç tane uyuşturucu yapmışlardı da yine ağlayarak dikiş attırmıştın." "Anne" "He kuzum neyse Meryemce'm sen böyle dikiş dikiyorsun elinden elişi gelir mi " "Gelir annem yaparım. Zaten Meryem sultan yollayacakmış çeyizimi " Ben anneme bakarken, Meryemce çantayı toplayarak Boran'a çantayı teslim etmişti. Meryemce bize hayırlı geceler dediğinde ; " Meryemce gitme buraya gel konuşacağız." "Mustafa Hamza" "Gel dedim. Yeter bu kadar güldük eğlendik dimi hala " Meryemce bana doğru gelirken babamın sessizce; " Mustafa oğlum sonra " dediğinde sadece gözlerine baktım. Bakışlarımı halama çevirdiğimde, gençler hızla merdivenleri çıkmaya başlamıştı. Derin bir nefes alıp; "Hala benim düğünümde niye yoktun " "Şey oğlumm, hastaydım oğlum " "Hala bir kere doğruyu söyle ne olur. Ne istiyorsun benden. Berfin konusunda anamın aklına sen girdin kız öldü gitti ama sen durmadın gittin ailesini bana karşı sıkıştırdın. Yetmedi düğünüm de karımı öldürmeye kadar gittin. Ne yapıyorsunuz hala, enişte size saygımı yitirmek istemiyorum. Lütfen sakin sakin konuşuyorum, eski Hamzayı çıkarmayın, siz daha iyi bilirsiniz Hamzayı " " Mustafa anneme karşı böyle konuşamazsın " "Mustafa derken, Helin ağama ne oldu yada abiye. Ağzını topla " Heline doğru bir adım atmıştım ki bir elin tişortümü tuttuğunu hissettim. Göz ucuyla Meryemce'ye baktığımda korktuğu için değil daha sinirlenmeyeyim diye tuttuğunu fark ettim. Sakinleşmek için gözümü kapamıştım ki Kezban halam; " Mustafa Hamza ne bu halin. Helin'i mi döveceksin. Hep bu karın yüzünden ne oldu belli olmayan karın yüzünden " "Kezban hala sus yeter. Kızın çiftlikte kızımı korkuttu bir şey demedim. Yemek yerken sanki kucağımda elalemin çocuğu varmış gibi iğrentiyle baktın, yine bir şey demedim. O yetmedi karımın tövbe ya rabbim çarşafını sordun yine sustum ve karımı susturdum yine bir şey demedim. Babamın bacısı olduğun için ama bu akşam Ercan'ın ağızından duyduğum şey adama karımı berdel diye vereceğimi düşünmen bardağı taşıran son damla oldu. Yeter sana yeğen değilim bundan sonra bu aşirettin olduğu gibi sadece ağanım yeter şansınızı zorlamayın duy-" Cümlemi kesmemin sebebi ne zaman odaya gidip geldiğini fark etmediğim karımdı. Elindeki kadife zarf şeklinde kapanmış bezi halamın kucağına verirken; "Kezban hanım al istediğin şey. Sizde olduğu gibi bizler de kocalarımıza karşı anlımız ak çıkmak isteriz. Ben otuzaltı senemi elime bir tane erkek eli değmeden geçirdim. Birde büyüğümsünüz yine saygımı yitirmek istemiyorum. Benim kızımın annesi ve babası vardı öldüler ama iyi bir aileden gelen bir çocuk. Onu geçtim onun annesi benim babası da gördüğün adam daha gerisi kusura bakmayın ama kimseyi ilgilendirmez. Birde sizin o adama teklif ettiğiniz şeyi ben duymadım varsayın. Ben o cümleyi duyarsam hiç iyi şeyler olmaz" Meryemce geriye çekilirken Kader halamın elindeki bohçayı hızla almıştı. Kenara geçerken Meryemce önce anneme sonra yanında oturan babama bakarak; " Babam, annem kusura bakmayın. Size göre yanlış ve saygısızlık yaptıysam af edin. Şimdi müsaadenizle odama geçmek istiyorum " "Müsaade senin deli kızım " Meryemce kendini sakinleştirmeye çalışarak odaya geçtiğinde kısa zaman sonra Gül odadan çıktı. Herkes odalarına geçerken sabah ezanı okunuyordu. Konaktaki ufak mescidimize geçip namazlarımızı kıldıktan sonra odalarımıza geçerken Kadir, babam avluda azcık oturmak istedik. Sedirlere oturduğumuzda Kadir'e, Ercan ile ne konuştuğumuzu anlatırken bizim odanın kapısı açıldı. Mina'mı diye bakarken Meryemce eli karnında avluya doğru yürürken ilk babam kalktı yerinden. Babam, elini Meryemcenin alnına koyarak; " Meryemce ne oldu sana bembeyaz olmuşsun " " Babam af edersin ama hala yüzünden sinir mideme vurdu " "Ne yapalım kızım yapabileceğimiz bir şey var mı " "Yok babam geçer birazdan siz yatın temiz hava alayım ben " Babam Meryemcenin alnını öperken, Kadir sessizce 'geçmiş olsun yenge demişti. Babam öpmesi yetmemiş gibi kısacık sarıldıktan sonra; "Kızım bu arada özür dilerim bacım adına " Meryemce babamın yanağına bir ufak öpücük kondurup tebessümle; " Babam, Mirza ağam ben senin ve ailen için her şeyi unuturum. Biz seninle en başta baba kız olduk, hem de Mustafa'dan önce. Ben unuttum " Babam önde Kadir arkada yanımızdan uzaklaşırken Kadir birden bize dönerek; " Meryemce yenge iyi ki Mardin'e geldin "dediğinde Meryemce sadece başını eğdi gülerek. Gülüm sedire oturduğunda mutfağa giderek süt ısıtarak yanına oturdum. O gözü kapalı burnundan temiz havayı ciğerlerine çekerken bardağı burnuna yaklaştırdım. Gözlerini açtığında alnını öpüp; "Gülüm al iç" Meryemce sütü içerken bakışlarımı önümdeki masaya çevirip onu düşünmeye başladım. Benim hırçın deli tanıdığım karım halama bir şey yapmadı. Ailemi, evimi sahiplendi. Başımı kaldırıp Meryemce'ye döndüğümde oda başını omzuma koydu. Hafif eğilip yüzüne baktığımda uyumaya başladığını anladım. Onun haline gülerek başının üzerini öptüm. Elimi yanağına koyarak ; " Meryemce'm namazını kıldın mı " diye sorduğumda mırıltı halinde başını ufacık çocuk gibi sallayarak " hıh hıh kıldım "demişti. Onun bu haline hafif tebessüm ederek kucağıma alıp odaya götürdüm. Yatağa koyarak bende yanına uzandığımda ben Mina'ya sarılır diye beklerken ufak bir kızın babasına sarılışı gibi başını boynuma koyarak uyumaya devam etti. Onun bu haline içim gitmişti. Tek kolumu ona sararken sol kolumla da artık ne kadar olduysa Mina'nın üstünü örtmeye çalıştım. Meryemcenin kokusuyla kendimi uykuya teslim etmiştim. ................................................... Ne kadar uyudum veya uyuduk bilmiyorum. Gözlerimi açacakken kulağıma Mina ile Meryemcenin sesi geldi. Ne konuşuyorlar diye merak ettiğim için gözlerimi açmadan dinlemeye karar verdim. " Anne pankek yap hadi " "Olmaz yapmam " "Anne kuymak yap hadi " "Olmaz yapmam" "Annnnneeee börek yap hadi " "Olmaz yapmam" "Anne lütfen ama yaaaa" "Sessiz ol kahramanın uyanacak " "Banane uyansın kalk hadi " "Tamam hadi gidelim ama önce üstümü çıkarmam lazım " "seni seviyorum annem yaaaa ... " Meryemce'den ses çıkmayınca ne yaptığını anlamadım. Birden hafif öksürük sesinden sonra; " Hadi annem sen git gül ablanları kaldır, sonra git Kader yengenin sadece kapısını çal ve sadece bir kere yenge annem mutfakta seni bekliyor de aynısını Selvi yengenin kapısında yap sonra mutfağa gel bende orada olacağım " "Tamam Meryemce sultan " Kulağıma kapının sesi geldiğinde Mina'mın odadan çıktığını anladım. Meryemce önce banyoya girdi sonra dolabın kapakları kapandı. Meryemce'den ses gelmeyince gözlerimi tam açacağım zaman alnımda Meryemcenin dudaklarını hissetmemle nefesim kesildi. Gözlerimi açıyordum ki dudaklarını kulağıma yaklaştırdı . " Uyumadığını biliyorum oroperişk'imi ama biraz uyumalısın " dedi. Elleriyle kirli sakallarımı okşadıktan sonra yanımdan kalktı. Gözlerimi açtığımda kapıdan çıkarken sırtını gördüm sadece. Meryemcenin yastığına sarılıp gözlerimi kapadığımda uyku beni yine içine çekmişti. Gözlerimi tekrar açtığımda Mina yanağımı öpüyordu. Karnımda oturan kızıma sarıldığımda hoş gülmesinden sonra; " Baba hadi kalk annem çok güzel kahvaltı hazırladı" " Öyle mi Hadi kalkalım o zaman Mina sultan " Yataktan Mina ile kalktığımda sol kolum biraz acımıştı. Mina'yı yere bıraktığımda kızım koşarak odadan çıktı. Banyoya girip işlerimi halledip çıktığımda dışarıdan Mina'nın gülme sesleri geliyordu. Kütüphaneye yürüyerek camdan dışarıya baktığımda herkes avludaydı. Bedirhan ve Baran sedirde oturmuş babamlarla hoş sohbet içinde oldukları belliydi. Dolaptan takımımı alarak giyindim. Avluya çıktığımda Mina hiç bir yerde yoktu. Etrafa bakarken Ayşegül masaya buyur etmişti. Yerime oturduğumda avluda Mina'nın 'babam gelmiş' dediğini duyduğumda o tarafa baktım. Mina koşarak kucağıma çıktığında yanaklarını koklayarak öptüm. Başını göğsüme koyduğunda Herkes masaya geçmişti. Halam yerine otururken çayları koyan Ayşegül'e; "Ayşegül kızz ne güzel sofra bu. Anam bu sarı olan ne ki kız " Ayşegül ağızını açmıştı ki Başak gülerek; " Kezban hanım o kuymak, dikkat edin diliniz yanmasın malum diliniz lazım size" Başak Bedirhan'ın karısı olduğunu belli etmişti. Bedirhan karısının sırtını sıvazlarken, baldızıma göz kırptığımda utanarak başını eğmişti. Halam yerine oturduğunda Başağı umursamadan; " Ayşegül nereden öğrendin bunu kız " Ayşegül'e bakıyordum ki Mina kucağımda huzursuzlandı. Ona baktığımda o halama bakarak; "Baba beni bırak ben dedemin kucağına gideceğim " " Niye prensesim ?" "Sen rahat yemek yiyemiyorsun öyle dediler. Bırak ineyim hem kahvaltımı ettim ben " Mina'm kucağımdan inince babamın kucağına gidecek diye beklerken avluda koşmaya başladı. Mutfaktan elinde büyük bir tabak börekle meryemce göründü. Meryemce masaya doğru gelirken konağın merdivenlerinden inen Emrah " Yenge ver bana sen geç ben götürürüm "diyerek elinden aldı. Emrah masaya gelip tabağı annesine vermişti. Selvi tabağı yerleştirdiğinde, Meryemce sol tarafımdaki boş sandalyeye otururken sessizce; " Mustafa kolun nasıl" "Kolum iyi gülüm" " Mina nerede" " Mina'm bana kahvaltı ettim dedi " "Nereye kahvaltı etti. Sabahın köründe beni kaldırdı size kahvaltı hazırlattı Mustafa" Meryemce oturduğu yerden kalktığında Başak bizi duymuş olacak ki ; " Abla sizin odanın kapısını yanında oynuyor " Meryemce bizim odanın önünde oturan Mina'nın yanına gitti. Hepimiz onlara bakarken, Meryemce Mina'nın yanına yere bağdaş kurup oturdu. Mina annesine baktığında, Meryemce gülerek biraz yüksek sesle; "Uy kızçe neydersun" "Heç" "EE gız kuymak etdum yemecekmisun ha oraya börek etmişim " Mina, annesine baktı. Bir anda sıkıca boynuna sarılıp; " Anne seni seviyorum iyi ki annemsin " Meryemce sıkıca kızımızın beline sarılıp ayağa kalktığında güçlü bir kadın olduğunu anlamak zor olmuyordu. Masaya gelerek kendi yerine kızımı oturttu. kendi de ikimizin arasına ayakta duracaktı ki perinin eşi Kenan " Ayşegül gelin ağana sandalye getir " dediğinde Ayşegül ne ara geldi anlamadım. Kahvaltıya başladığımızda herkes sadece yemek yiyordu hiç konuşmadan. Bende fırsattan istifade ederek tabağımdaki böreği meryemce ye uzattım. Meryemce tam ısırdığında Mina'nın "aaaa annem babamın çocuğu oldu" demesiyle herkes bize bakmıştı. Meryemce'nin kafasını yere eğmesiyle Bedirhan ve Baranın kahkahası konağı inletti. .................................... Kahvaltı masası kaldırıldığında arka tarafa Boran'ın yanına giderken kızlara da kahve söyleyecektim ki kızların konuşmasına kulak misafiri oldum. " Songül, Meryemce ablayı gördün mü? Dışarıya nasıl sofra hazırladıysa bize de hazırladı. Kız aynı ağam gibi Allahım ayırmasın onları şu Kezban hala çok üzüyor onu " "Evet ya. Ayşegül sana da dememi istedi, Meryemce ablanın odasını toplamak veya temizlik için odasına girilmeyecekmiş. İki günde bir sadece kirliler alınmak için girilecekmiş. Odadaysa oturmaya veya bir şey sormaya için gidilecekmiş. Ben en çok ağamın karısı olacak kadından korkuyordum ama öyle olmadı ya " Ayşegül ayağa kalktığında bende mutfağa girmiştim. Kızlar bize dua ederken bir anda amin dediğimde ikisi de korkmuştu. Ayşegül sağ elinin baş parmağıyla damağını kaldırdıktan sonra; " Buyur ağam bir şey mi istedin" " Az konuşun gelin ağanızı da, kahveleri yapın. Bakın şimdi arkaya korumalara bakmaya gidiyorum döndüğümde kahveler gitmeye hazır olsun." "Tamam ağam hemen" " Ayşegül dün üç tane büyük kahve kupası aldırdım." "Gördüm ağam" "Meryemce hanımın kahvesi ona yapılsın " "Hemen ağam " Mutfaktan çıkarken Helin'le karşılaştım. Onu umursamadan dışarı çıktım. Boran'ın yanına gittiğimde hemen yanıma geldi. Ellerimi cebime koyduğumda; "Var mı bir havadis Ercan itinden " "Yok ağam dediği gibi gelin ağamla alakası yok ama yine de göz önünde tutulacak emin olun ağam" Boranın sırtını sıvazladıktan sonra içeri girerken mutfağın camından kızlara baktım. Kızlar yoktu ama mutfakta Helin vardı. Mutfağın ufak camından gördüğüm kadarıyla Meryemcenin kupasına bir şey döküyordu. Helin'e görünmeden avluya geçtim. Kahveler gelmiş masada duruyordu. Ayşegül avludayken Songül elinde Meryemcenin kupasıyla geldi. Meryemce elindeki poşeti anneme uzattıktan sonra yerine oturdu. Songül " gelin ağam senin kahven " dediğinde Meryemce başıyla tamam dedikten sonra anneme bir şey anlatıyordu. Kahvemden bir yudum aldığımda halamlara baktım. Helinle ikisi gülüyorlardı. Sinirle oturduğum yerden kalktığımda herkes bana baktı. Meryemce tam önündeki fincanı eline almıştı ki elinden alıp yere fırlattım. Meryemce ayağa kalktığında kaşlarımı çatarak 'sakın' dediğimde durdu. Hızla halamın yanına giderek helin'i kolundan tutarak ayağa kaldırdım. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp; "Helin, gelin ağan sakin kalıyorsa bana ve anneme babama ve bu aileye saygısından. Benim sakin kalmam gerekmiyor. Şunu bil sabrım son deminde haberin olsun. Bu arada sen de inan gelin ağan olan bu kadın sinirlenince beni bile geçebilecek sinirde haberin olsun " Odama giderken, Meryemce'ye kaşımla odamızı gösterdim. Ben odaya girdiğimde sertçe kapıyı kapamıştım. Kısacık zaman sonra odanın kapısı açıldı. Yüzüm yatağa doğru dönük ellerim cebimde öyle duruyordum. Kapı kapandığında arkama döndüm. Meryemce sinirle bana doğru yürürken; " Sen ne sabırlı bir kadınsın be hatun " Meryemce hala kaşları çatık önümde dururken, kollarımın arasına aldım. Alnını öptükten sonra alnına alnımı yasladım. Göz göze bakarken; "Ne vardı benim canım kahvemde " "Bilmiyorum ama bir şey dökerken gördüm " "Mustafa kahvem yaaaaa" " Meryemce deli misin diyeceğim vallahi delisin " Meryemce sinirle kollarımın arasından çıktı. Yatağa oturduğunda ben daha ağzımı açmadan; " Ben çalışacağım biliyorsun dimi asi ağa " Çalışmasına hiç bir zaman karışmayacaktım ama biraz sinir etmekten bir zarar çıkmaz diye düşünerek ; " Hayır çalışmayacaksın Meryemce gelin ağanın çalıştığı nerede görülmüş " "Hay senin ağana da sana da. Ben evde oturmak için okumadım onca sene asi ağa. Yine yeniden kahvemi alıp hastane de dolaşmaya başlayacağım duydun mu beni. Sadece iki gün daha evdeyim sonra işe gideceğim " "Hayır dedim sabrımı zorlama benim Deli doktor " "Asi ağa kendine gel " Meryemce sinirle ayağa kalktığında, bir adımda önüne geçtim. Elimi beline doladığım gibi kendime iyice yaklaştırdım. Gözlerime bakarak; " Gelin ağam bir şey mi dedin duymadım " "Ben... bennnnnn. ... şeyyyy musssstafaaaa şeyyy ..ko..ko...kolun .. ammmannn yaaa gittt" Meryemce yine heyecanlandığında onun bu haline gülerken sağ elimin tersiyle yanağını okşadım. Yavaşça önce burnun ucunu öpüp dudaklarını tam öpecekken odanın içinde Mina'nın sesi yankılandı. "Asi ağa anneme sarılma, hem amcamlar çağırıyor seni " Meryemce hemen Mina'yı kucağına alınca Mina Meryemce'nin kulağına bir şeyler dedi. Meryemceye göz kırparak ne oldu der gibi başımı sallayınca alt dudağını ısırarak eyvah dedi. Meryemceye yaklaşarak alnından öperken Mina'mı kucağıma aldım. Mina kucağımda avluya çıktığımda kızımı da ufak ufak öpüyordum. Mina yanağıma kocaman bir öpücük bıraktığında çok mutlu olmuştum. Sedirde oturan babamın yanına giderek; "Baba sen gelmiyorsun herhalde. Bu konak ve kızım sana emanet" Babam benim ne demek istediğimi anladığı için hemen kucağımdaki kızımı alıp sıkıca sarıldı. Mina babamın göğsünde gülerken bende ona güldüm... .......................... MERYEMCE.. Mustafa'nın yanına gittiğimde kurşunun kolunu sıyırdığını gördüm. Ufakta olsa bir dikiş atmıştım. O kapıyı kilitlemenin hesabını sormak için uyuşturmamıştım ama onun canı ne kadar yandıysa benimki de o kadar yanmıştı. Mustafa'nın açılan feracemi tutması çok hoşuma gitmişti. Ağama kıskanmakta yakışırmış. Ben dikişi atarken annemin Mustafa'ya takılması ayrı keyif vermişti bana. Benim onsekiz yaşında korkan ağam otuzsekiz yaşında canlı canlı dikiş attıracak kadar korkusuz olmuştu. Ben ilk yardım malzemelerini toplayıp odama gidecekken Mustafa izin vermedi ve beni yanına çağırdı. Mustafa halasına bağırırken artık iyice gerilmiştim. Babama baktığımda yüzünün biraz kızardığını görünce tansiyonunun çıktığını anlamıştım. Hemen odama gidip sorun olan çarşafı alıp avluya geldim. Mustafa'm konuşurken sözünü keserek kadife bohçayı Kezban hanıma verirken içimden kadının üstüne atlamamak için sabır çekerken, saygıyla ağızının payını vermiştim. Annem ve babamdan özür dileyerek odama geldim. Gül Mina'nın yanına oturmuş olanları duymuş olacak ki karşıma gelip tebessümle; " Gülüm yengem boş ver sen halayı. Sen bu konağa huzur getirdin. Sen bizim küçüklüğümüzdeki amcamızı bize verdin. Senden bir şey istemiyoruz. Sen bizim neyse hayırlı geceler asi ağamızın deli hatunu" dedikten sonra yanağımdan öperek dışarı çıkmıştı. Sabah ezanı okunurken dışarı vuramadığım sinirim mideme vurmuştu. Namazımı zorlanarak kıldığımda daha fazla duramadan dışarı çıkıp hava almak istedim. Avlu da babamlar ve Mustafa oturuyordu. Babamlarla ayak üstü konuştuğumuzda onlar odalarına giderken ben sedire oturmuştum. Mustafa elinde sütle gelince onu içerken buram buram asi'min kokusunu çekiyordum içime. Mustafa'nın kokusunu çekerken ılık sütün de verdiği rahatlamayla uyku beni içine çekmişti. Mustafa'nın uykumun arasında namazımı sorması sonra sırtımın yumuşak yatağa değmesi hepsi hayal mayal hafızamdaydı. Sabah Mina'mın öpücüyle uyandım. Mina'mın benden kahvaltı istemesi üzerine zorda olsa kahvaltı hazırlamak için kalktım. Mina'yı dışarı yolladığımda uyuma numarası yapan kocama baktım. Sakalını okşayıp mutfağa geçtim. Mutfağa herkesi toplayıp gelen kızıma hepimiz gülmüştük. Kader eline salatalığı alarak; "Meryemce abla kızları da çağıralım mı ?" "Tabi ki, Baran ağaları da çağırın " Selvi hemen gülerek; "Bedirhan ağaları da çağıralım mı " dediğinde gülerek " Selvi onları da sen çağır ama Kahvaltıya gelin deme, de ki; Başak Meryemce kuymak yapıyor de" gülerek ikisi de çıktı mutfaktan. Gül bana uykulu gözlerle bakarak; " Yenge ben ne yapayım Mina beni kaldırdı şimdi hanımefendi avluda oynuyor " Gül'ün haline gülerek; "Hadi sen git yat ben hallederim " "Olmaz Meryemce ağam " Ayağımın birini kaldırıp terliğimi göstererek; "Bu görüyor musun " "Evet terlik. Annelerin en büyük silahı. Hemen özelliklerini söylüyorum anne terliği menzili beş metre, isabet oranı yüzde yüz, acıtma oranı henüz hesaplanmadı, belirtileri yanma ,kafada şişlik vücudun çeşitli yerlerinde kızarıklık sevgili yengeciğim" Ben Gül'ün dediklerine gülerken mutfağa Kader ve annesi Selvi girdi. Kaşlarını çatarak; "Allah seni. Bunlara kafanı çalıştırana kadar derslere çalıştırsana kızım" "Aman annem yaa" Selvi eline terliğini aldığında Gül koşarak mutfaktan çıktığında hepimizde gülüyorduk. Herkes bir şeyin ucundan tutarken mutfağa annem girdi. Sandalyeye oturarak; "Oy benim gelinlerim mutfakta, kolay gelsin kızlarım " Hepimiz annemin yanağını öperek işimize dönmüştük. Masa hazırlanmaya başladığına Mina'yı babasını kaldırmaya yollamıştım. Kızlar avluya masayı hazırlarken, bende Ayşegül ile Songül'e mutfağın bir köşesine masa hazırlamıştım. Elimdeki börek tabağıyla mutfaktan çıkarken Ayşegül'e "Afiyet olsun kuzularım" " Abla niye böyle bir şey yaptın ki biz sonra yerdik " "Bir şey yapmadım hadi afiyet olsun. Sizin de çayınızı demledim. Kalkıp gelmeyin avluya çayları biz koyarız semaveri ayarladık." Ben mutfaktan çıkarken mutfağın ufak camından Ayşegül'ün " ALLAH'ım sen ağamla gelin ağamızı hep mutlu et yarrabbim" dediğini duyduğumda kocaman kalpten amin dedim. Kahvaltıdan sonra kahve olayı canımı sıksa da umursamadım. Erkekler işe gitmişti Mirza babam çalışma odasındaydı. Biz hanımlar avluda çay içerken Mina yanıma gelerek; " Anne canım sıkıldı" " Tamam annem bekle " Hızla ayağa kalktım. Köşede oturan gençlerin yanına gidip, elimi Emrah'ın omuzuna koyarak; "Emrah paşam, şu dışarıdaki korumalara söyle hiç bir şekilde avluya büyük bir şey olmadan girmesinler, ağaları bile gelse bize sormadan kapıyı açmasınlar. Kızlar sizde gidin eşofman giyin gelin " Emrah kapıya kızlarda Gül'ün odasına gittiler. Odama girip üzerime geniş spor kıyafetlemi giyerek avluya tekrar çıktım. Mutfağa girip; " Ayşegül burada halat vardı versene bana " "Hemen ablam " Ayşegül'den halatı alarak avluya geldiğimde gençler hazır bir vaziyette beni bekliyorlardı. Avludaki kolonlara halatı bağladığımda Emrah gülerek; "Yengeee şaka vallaha mı ya " "Evet ne var" Anneme dönerek ; " Anne bir şey olur mu kızar mısın " "Yok kuzum. Ayşegül'e söyle biraz hafif ıslatsın toz kalkmasın sadece. Meryemce iyi akıl ettin. Hepten deli oldu bu gençler telefon bilgisayar helal olsun sana " "Tamam annem sağ ol" Sinan elinde topla geldiğinde; "Hadi gençler kızlara erkekler, bu arada abileri ablaları minamız da oynayacak " Emrah Mina'yı şımartmak için; "İki taraftan da olur Mina ona göre gelin ağam" " Tamam bana uyar " Biz oynamaya başladığımızda sırayla Kader, Selvi onun peşine görümcem melek iyice coşmuştuk. Bir zaman sonra avluda " OOO ben ne tarafa geçeyim" diyen babamla hepimiz şaşırmıştık. Babamda erkeklerden olunca iyice çocuklaşmıştık. Mina'm yorulunca Zümrüt'ün kucağında uyumuştu. Biz oynarken avluda bir kükreme duyuldu. Hepimiz sesin geldiği yere baktığımızda Mustafa çok sinirli bir şekilde Emrah'ın üstüne yürüyerek; " Emrah sen manyak mısın oğlum. Ne demek ne olursa olsun ağam bile gelse kapıyı açmayın. Ne demek lan gebertirim seni. Normal bir ev mi lan burası çık odana elimde kalacaksın " Emrah odasına giderken kenardan; " Mustafa Hamzaa ,Allahım, Mustafa Hamzaaa" Mustafa beni fark etmeyince önüne geçerek elimle kolunu hafif sıkarak; "Asi ağam " Mustafa hızla tamamen bana dönerek; "Ne var Meryemce ne var " "Ne mi var? Ben dedim korumalara onları demesi için. Birine bağıracaksan bana bağır duydun mu beni " Mustafa tam ağzını açtığında Kezban hanım karşıma dikildi. " Bana bak gelin hanım karşındakinin ağan olduğunu, kocan olduğunu unutma. Çabuk özür dile ağandan " Bir anda yanlış yaptığımı düşünerek Özür dileyecekken sözümü Mustafa kesmişti. " Hala Meryemceden iki adım geriye git. Benim sabrımı zorlama. " Mustafa bana dönerek ; "Meryemce yanıma gel şu işi düzgün anlat " Mustafa ile peş peşe odaya girdiğimizde Mustafa yüzü yatağa doğru dönük durarak; " Meryemce dinliyorum " "Korumaların dedikleri yani Emrah'ın dedikleri benim sözlerim kısa ve net. Boş yere Emrah'ın kalbini kırdın diyorum. " Mustafa benim sözlerim üzerine sert bir şekilde bana dönerek; "Meryemce sana bir şey olacak diye korkuyorum " "Korkma bana bir şey olmaz asi ağam. Hatırlatayım herkesin bildiği gibi deli bir karınız var " "Ona ne şüphe deli doktor" "Asi ağaaa" Mustafa sıkıca belime sarılarak; " Söyle gülüm" " Kezban hanım ne zaman gidecek " "OOO hanım ağam konağından misafir kovirsennn" "UYYYY heç olar mi kalsunlar haçan penum canimi sıkmasunlar duydun mu uşak " Mustafa son dediğimle önce kahkaha attı sonra da beni alnımdan öptü. Dudaklarını kulağıma yaklaştırıp; "Gelin ağam artık yaklaştık mı utanmıyorsun heyecanlanmıyorsun ne o alıştın mı kocana " Mustafa'nın nefesi kulağıma ve boynuma değdikçe o çok sevdiğim kelebekler özgürlükleri ilan ettiler ; " NNNeeeee aalakassıı var ayyy aasii ağam " "Tamam nefes al ben duşa giriyorum " Mustafa boynumu öperek banyoya giderken bende avluya çıkmıştım. Baranlar ve Bedirhanlar yemeğe kalmadan gitmişlerdi.
"Masaya gel " "Hayır ağam hayır " Emrah odasına doğru bir adım atmıştı ki; "Şttt Emrah paşam nereye yaaa. Bak yanımda boş yer var hadi gelsene " "Meryemce sultan beni çağırır da gelmez miyim " Emrah'ın dediğine herkes gülerken Mustafa kulağıma yaklaşıp; " Benden başkasına gülme, göz kırpma deli doktor " "Şaşırma yeğenin o senin, hem kim bilir kimler görüyor senin gülmelerini asi ağa" "Ne dedin sennn " Ağızımdan çıkanları son anda fark etmiştim ama geç olmuştu. Mustafa'yı geçiştirmeye çalışsam da kocam deli gibi kahkaha atmıştı. Başımı masaya çevirmiştim ki herkes pür dikkat kocama bakıyordu. Neden öyle baktıklarını anlamamıştım. Annem ağızındaki lokmasını zor yutmuştu resmen. Yemekler yenmiş kahveler içilirken salonda film izlemeye karar vermiştik. Annem Mustafa'ya Mina'm için; " Kızımı benim odama getirin siz rahat rahat film izleyin. Yarında odasını yapalım kızımın " dediğinde çok mutlu olmuştum. Salonda gençler var diye Mustafa'nın yanına oturmuştum. Kader ve Selvi "Türk filmi izleyelim " erkekler hep bir ağızdan" yabancı sinema" dediğinde Gül bir tane cd koymuştu. Açılan filme herkes şaşkınca bakarken ben gülüyordum. Gül'e dönerek " güzel seçim " dediğimde Mustafa " ya ne demezsin Selvi boylu al yazmalım " herkes " İzlenir " dediğinde homurtuları başlamıştı. Biz filmi, izlerken Mustafa başını boynuma gömmüş göz ucuyla filmi izliyordu. Helin de iki de bir öksürürken, göz ucuyla ona baktığımda Mustafa'ya yiyecek gibi bakıyordu. Filmin ortasına doğru Kadir ve Serdar ;" Türkan şoray çok güzel kadın dimi abi " dediğinde Mustafa kaşlarını çatarak Kadir'e baktı. Kadir dahil herkes ona bakarken, Mustafa elini belime dolayarak beni kendine çekerek; " banane güzelse" dediğinde herkesten ooo diye bir ses çıkınca utancımdan yerin dibine girmek istedim. Mustafa'nın beni utandırmasına karşılık " Ama kadir inanır daha yakışıklı beyler kabul edin " dediğimde kızlar benim destekleyince Mustafa sinirle ayağa kalktı. Üzerini biraz düzeltip 'benden bu kadar' diyerek salondan çıktı. Herkes Mustafa'nın tavrına gülerken, dikkatimi Helin çekmişti. Salondan yavaşça çıktı. Kızlara yardım ederek salonu topladıktan sonra onlar yeni filme başladıklarında bende müsaade isteyerek salondan çıktım. Avluda sedirde sigara içen kocamı görünce arkasından boynuna sarıldım. Dudaklarımı boynuna bastırıp ufacık öptükten sonra kulağına sessizce; "Bu gönül senden başka yakışıklıyı ne yapsın asi'm " Mustafa yan gözle bana bakarken kulağına geçenlerde duyduğum şarkıyı mırıldanmaya başladım; Senin adınla uyandım Bu Sabah Varlığına Teşekkür Ederim Senin Adınla Uyandım Bu Sabah Varlığına Teşekkür Ederim İyi Günde Sen Kötü Günde Sen Nasıl Özlemiştim Bir Bilsen Yokluğun Anlamsız Bu Dünya Vefasız Ruhuma Hapsettim Adını İyi Ki Hayatımdasın Sensiz Kimler Anlasın Attığım Her Adımdasın Sol Yanımsın İyi ki Hayatımdasın Sensiz Kimler Anlasın Attığım Her Adımdasın Sol Yanımsın Gönlünü Gönlüme Nasip Eden Rabbime Şükürler Olsun Sevdiğim Gönlünü Gönlüme Nasip Eden Rabbime Şükürler Olsun Sevdiğim Teşekkürler Sevdiğim Şarkı bitince Mustafa ayağa kalkarak sıkıca sarıldı. Kocamın kokusuyla mest olurken, dudaklarımda kocamın dudaklarını hissettim. Bir anda gözlerimi kocaman açtığımda Mustafa tebessümle benden uzaklaşıp yanağımı öptükten sonra kulağıma bir şarkının bir parçasını mırıldanmıştı. Öyle Sevdim Ki Ben Seni Tarifi Yok Hiç Bir Dilde Dünyanın En Mutlu İnsanı Yaptın beni En Kötü Günümde Bile Seninle Biz ikimiz Mutluluğun Resmiyiz İyi Ki Hayatımdasın İki Kişilik Bir Aşıklar Şehriyiz Bir Ömür Benimle Yaşlanır Mısın Kendimi Terk Ederim Seni Yarım Bırakmam Dört Yolu Aşk Dolu Yolumsun Benim Her Saat Her Dakika Her Saniye Kalbimdesin Sen Gözlerimin Son Adresisin Onunda şarkısı bitince tekrar bu sefer ben sıkıca sarıldım. Başımı göğsüne koyduğumda başımdan öptüğü an avluda öksürük sesi duyuldu. Utancımdan yüzümü Mustafa'nın göğsüne sakladım. Mustafa'nın güldüğünü göğsünden anlayabiliyordum. Avludaki annemdi. Annem sesindeki şevkatle; " Mustafa ağam iyi geceler. Kezban sizi böyle görüp iyice kızımın canını sıkmasın odanıza girin " Mustafa'nın belindeki elimi sıktığımda Mustafa bir şey desin diye beklerken bu sefer babamın sesi kulağıma geldi. "Bence oğlum hadi hayırlı geceler " Mustafa kollarını çözmeden benimle yürürken, odamıza az kalmıştı ki; " Hayırlı geceler Mirza ağam kızımı alabilirim yanınızdan gece gece gezdiğine göre " "Mustafa ağa kaşınma sonra yarın ki toplantıda koskoca Mustafa ağa babasından dayak yemiş demesinler " " Tamam babam hayırlı geceler " Mustafa ile odaya girdiğimizde ikimizde gülüyorduk. Mustafa banyoya girerken bende yatağın örtüsünü toplayıp kenara koydum. Mustafa banyodan çıkınca kıyafetlerimi alıp banyoya girdim. Banyodan çıkmam uzun sürmüştü herhalde ki çıktığımda Mustafa çoktan uyumuştu. Yatağa yaklaştım yüzü benim yatacağım tarafa dönüktü. Saçlarıyla biraz oynadıktan sonra yanağından öptüm. Uyuduğuna kanaat getirdiğimde kulağına bana kına gecesi söylediği şarkıyı söylemeye başladım; Al Beni Koynuna Yarim Sar Bedenin Ben Olayım Kurban Et Yoluna Yarim Sana Kurban Ben Olayım Sana Ölen Ben Olayım Yurduna Bahar Olayım Evine Güneş Yarana Merhem Olayım Gönlüne Bir Eş Yurduna Bahar Olayım Evine Güneş Yarana Merhem Olayım Gönlüne Bir Eş Ben şarkıyı söylerken bir anda kendimi yatakta buldum. Mustafa yüzünü yüzüme yaklaştırıp; "Benim gül kokulu jinamın (karıcım)" "Efendim merdi mın efendim vaşti mın " Mustafa gözlerini kocaman açarak; " Meryemcem sen zazaca nereden biliyorsun " "Benim onsekiz yıllık bir dostum var. On sekiz yaşımdan beri hayatının her noktasında oldum, her noktam da oldu. Sadece düğünüme gelemedi oda işleri yüzünden. Kendisi benim gibi deli bir genel cerrah. Gülcan'ım zazadır. İki sene beraber yaşadık. O benim hayatımda olması lazım Mustafa. O kız bana emanet bir kız kendi bilmiyor karışık en yakın zaman da sana anlatacağım artık içimde tutamıyorum ama bu gece olmaz tamam mı hayatım " " Desene benim karım çok farklı bir kadın. Siz iki deli bir araya gelirse Mardin yıkılır gülüm" "Öyle hem de nasıl farklı bir kadın. O benden biraz daha sakin yapılı aslında saf, temizdir o" "Anladım gül güzelim. Seni en yakın zamanda dinleyeceğim" Mustafa beni kendine çektiğinde başımı Mustafa'nın göğsüne koydum. Gözlerimi kapadığımda Gülcan'ımı düşünmeye başladım. Can dostum ikizim .. ..................................................... Sabah kahvaltıda herkes masadayken gıcık olsun diye Mustafa çay içerken; " Mustafa ağam Süreyya hoca sabah beni aradı. Doktor yok diye bana nöbet yazmış. Sende iki gün eve gelmeyeceğim dedin. Eğer izin verirsen tabi babam ve annemde izin verirse gidebilir miyim " " Koca Mustafa ağanın karısı çalışacak öyle mi? Otur oturduğun yere gelin " İçimden sabır çekerken masanın altında elimi yumruk yaptığımda elimin üstünde bir el hissettim. Elin sahibine baktığımda gözleri gülüyordu. Mustafa'nın gözlerine baktığımda ; "Meryemce ben seni bırakırım olur mu? Birde hastanede bir kaç tane koruma olur tamam mı? Tabi annenle baban izin verirse " Mustafa'nın cümlesinin sonuna masada Kezban hanımlar hariç herkes gülmüştü. Babam tebessümle; "Deli kızım izin senin ama akşam gelmeyeceksen yanına gelirim bir ara kahve içeriz olur mu " "Olur ağa babam " Anneme bakınca gözleri gülüyordu. Ufak çocuk gibi başımı eğerek; " Anne sen izin veriyor musun " "Git kızım ama gitmeden bana uğra tamam mı " Emrah gülerek hemen lafa atladı; "Meryemce yengem babaannem sana okunmuş pirinç verecek bak görürsün " Emrah'ın dediğine herkes gülerken aklıma bir an da Mina geldi. İçim bir garip olduğunda gözümle kızımı ararken Kader; " Meryemce abla sen evlendin farkındasın dimi. Minamızın artık, abileri amcaları yengeleri babaannesi dedesi var " "Çok sağ ol Kader alışacağım. bazen unutuyorum rındıkamın ( güzelim )" Babam içtiği çayı zoraki yuttuktan sonra; " Meryemce tamam baban karslı annen Trabzonlu ama zazaca nereden çıktı" Ben daha ağzımı açmadan Mustafa; "Baba, ben rahmetli babayla tanışmak isterdim. Adam üç tane zehir gibi evlat yetiştirmiş. Mert kürtçe biliyor yabancı dilleri beni ilgilendirmiyor. Meryemce zazaca biliyormuş dün öğrendim. Binbaşım Dağhan Abi Allah kerim adam 20 senedir dağlar da " Masadakiler gülerken ben müsaade isteyerek odama geçtim. ........................................................ Konağın kapısına çıktığımızda Mustafa gür sesiyle; 'Meryemce arabaya' dediğinde arabaya geçtim. Koltuğuma oturduğumda Mustafa arabanın kapısını açarak ; "Boran yanına güvendiğin iki kişi al arkamdan gel gelin ağanızı koruyacaksınız " "Tamam ağam " Mustafa arabaya binince, sessizce arabayı hareket ettirmesini bekledim. Yola çıktığımızda; "Asi ağa sana ne oluyor şu konaktan bir çıkıyorsun adam hemen değişiyorsun " "Öyle olması gerekiyor ben ağayım " "Öyle mi yani dışarda kocam gibi değil ağam gibi davranacaksın öyle mi " "Aynen gül güzeli karım" "Tamam seninle bir anlaşma yapacağız can tanem kocam " "Nasıl bir anlaşma söyle " "Sen nasıl konaktan çıkınca Mustafa Hamza alibeyoğlu, ağa isen bende hastanede Meryemce ateş, deli doktorum birbirimizi tanımayacağız tamam mı" "Tamam ulan ama arabadan inmeden öpebilir miyim? Bak Urfa'ya geçeceğim. İki gün yokum benim için sıkıntı değil ben ölene kadar bekleyecektim seni Alışkınım yani ama sen benim kokum olmadan uyuyamadığını dün gece kanıtladın " Mustafa'ya gözlerimi kısıp baktığımda arabayı Mustafa'nıın kahkahası sarmıştı. Hastanenin önüne geldiğimizde Mustafa'ya dönerek; "Mustafa Hamza ağam " "Efendim gül güzeli" "Kendine dikkat et. Kolun için ağrı kesici koydum ceketinin cebine. Ağrırsa içmeyi unutma " Mustafa başını salladıktan sonra beni kollarının arasına aldı. Alnımı öptüğünde bende çenesini öpmüştüm. "Gül kokulum artık hastaneye fazla gelmem. Sen benim değilken senin yüzünden hastaneden yürütüyordum şirketin işlerini. Şimdi şirkete geçeceğim oradan aşiret toplantısı için Urfaya geçerim. Bedirhan ve Baran da gelecek anladın ne demek istediğimi gül güzelim " " Tamam ağam korumalar var beni de istediğin zaman arayabilirsin " Arabadan indiğimde kapıyı kapamadan ilk günkü gibi kaşlarımı çatarak; " Asi ağa bıraktığın için sağ ol" "Deli doktor ah deli doktor " Mustafa hızla hastanenin önünden gittiğinde bende hastaneye girdim. Süreyya cadısı beni görmeden Büşra'yı özlediğim için onun odasına gittim. Odasına geldiğimde kapıyı tıklatıp gel sesini duyunca içeri girdim . Büşra'nın hastası olduğunu fark edince geriye çıkıyordum ki; "Gel Meryemce hocam gel" "Yok Büşra sonra uğrarım" "Yok meryemce gel, gel" İçeriye girdiğimde uzun koltuğa oturup çantamı yanıma koyduğumda Büşra kaşları çatık; "Meryemce, bak bu Dilşa. On sekiz yaşında ve bu akşam evlenecek " Büşra'nın bana bir şey anlatmak istediği belliydi. Gözlerine baktığımda Büşra başını salladıktan sonra önündeki kağıdı imzalayarak kıza uzattı. Sinirli olduğu elinin titremesinden belliydi. Zorda olsa sesini düzgün tutmaya çalışarak; " Al Dilşa, o baban olacak adama verirsin" Kız başı önünde kağıdı eline alırken, tek kaşımı kaldırıp; "O ne Büşra ?" "Bekaret raporu" "Nasıl yani" Büşra derin bir nefes alıp, masasından kalktı. Ben ona bakarken ağır adımlarla masanın önündeki kızın hemen karşısına oturdu. Elini kızın elinin üzerine koyarak; "Dilşa bu kadının kim olduğunu biliyor musun ?" Kız bana baktıktan sonra başını hayır manasında salladı. Biraz eğilip; "Dilşa ben kalp damar cerrahı Meryemce ateş " Büşra bir sinirle hemen benim dediğimi düzeltmişti; "Meryemce Alibeyoğlu gelin ağan dilşa ona anlat sıkıntını" Kız korkar bakışlarla hayır manasında başını sallayınca Büşra başladı anlatmaya; "Meryemce bu kız bu akşam evlenecek ve buraya kızlık kontrolü için babası tarafından yollandı. Meryemce bu kız kırkbeş yaşında bir ağa ile para karşılığı evlenecek" "Ne diyorsun Büşra kimse yok mu karşı çıkacak " "Var azrail gibi korktukları bir kişi var. Oda bu gün aşiret toplantısına katılacak ve hayatta telefonu açık olmaz " "Mustafa Hamza" Büşra başını evet manasında sallarken Dilşa önümde hızla diz çöküp ellerimi tuttu. Ben ona bakarken; " Gelin ağam, doktor ablam ben zaten ölmüşüm boş verin beni. Sizden sadece bir isteğim var. Bana bir şey olursa ben okuyamadım kız kardeşimi o babam olacak adamın elinden alın ve okutun olur mu? Bizim annemiz yok yanımızda anamız olsa böyle olmazdı " Kızın dediklerinden sonra sıkıca ona sarıldım. Başının üzerini öperek merak etmemesini söyledim. Dilşa odadan çıktığında başım ağrımaya başladığı için bende odadan çıktım. Kantine yürürken koridorun başından Mustafa'nın en sevdiği adamı Boran bana doğru geliyordu. Elinde beyaz porselen kahve fincanını bana uzatırken; " Ağam kahveniz "dediğinde hafif ona yaklaşıp sır verir gibi sessizce; " Bu arada bana Meryemce abla desen olmaz mı? bak senle Sedat'tan rahatsız olmam ama o benimle konuşmuyor ama sen konuşuyorsun Meryemce abla desen " "Tamam gelin ağam derim ama ağam kızmasın" "Onun yanında zaten benimle konuşamıyorsun ki " "Oda doğru sağ ol Meryemce abla" "Hadi ben kahve mi alıp gidiyorum " "Gelin- yani Meryemce abla numaralarımızı ağam telefonunuza kayıt etmiş bir şey olursa " "Tamam Boran, hemen sizi arayacağım " Odama geçtikten sonra bütün günü sakin geçirmiştim. Bir arada süreyya cadısıyla uğraşmıştım ama akşam babam kızımla geldiğinde bütün sinirim geçmişti. Benim odamda kahve içtikten sonra babamı yolcu ederken onunla birlikte Sedat'a gerek olmadığını söyleyerek onu da gönderdim. Acilde bir yığın hasta olduğunda çok zor kahve içmiştim. Boran arada yanıma yaklaşıp kahve verip kenara çekiliyordu. Bütün gece çok az kahve içtiğim için sabahın ilk saatlerinde sinirim tavan yapmış durumdaydı. Odama geçtiğimde duvardaki saat sabahın altısını gösteriyordu. Kahvemden bir yudum almıştım ki odamın kapısı hızla açıldığı gibi Sinan içeriye girdi. Ağızımı açmıştım ki Sinan; "Meryemce çok çok özür dilerim ama bir tane hasta geldi. Süreyya hoca hiç bir şey anlatamıyor gelirsen iyi olur " "Tamam çık geliyorum" Üzerimi düzeltip yoğun bakımın önüne geldiğimde, iğne atsa yerine düşmeyecek şekilde takım elbiseli adamlar vardı. Bir tanesi Süreyya'nın neredeyse yakasına yapışacak durumdaydı. Boran'ın yanından geçerken sessizce 'fazla yakın durmadan gözün üzerimde olsun' dedikten sonra Süreyya hocaya yaklaştım. Süreyya hoca beni görünce rahatladığı gözlerinden belli olmuş şekilde; "Allah'ım Meryemce" "Hayırdır durum ney hocam" " Hasta yetmiş yaşında. Kalbi yolda iki defa durmuş ama çalıştırmışlar" "Dosyası" Sinan koşarak dosyayı elime verdiğinde önümdeki adam Süreyya hocaya biraz daha yaklaşıp; " Sohbet etme kadın yoksa babamı asistana mı emanet edeceksin " Bakışlarımı elimdeki dosyadan çekip karşımda duran adama çevirip; " Bana bakın kendinize gelin. Ben bir asistan değilim. Allah izin verirse babanı oradan kaldıracak insanım. Şimdi o ağızını kapat da bakayım hastanın derdi ne" Elimdeki dosyaya baktıktan sonra Süreyya hocaya dönerek; " SİRKUMFLEKS ARTER ve SAĞ KORONER ARTER tıkalı ve en önemlisi SOL ÖN İNEN ARTER daralma var. Ameliyata hazırlayın hastayı. Sinan bana büyük boy kahve getir başım inanılmaz çatlıyor. On dakikan var ayakların çalışsın hemen" Kimseye bakmadan yoğun bakımın önünden odama geçtim. Ameliyat kıyafetlerimi giyinerek ameliyathanenin önüne geldim. Sinan elindeki kahveyi bana uzatırken, adamın oğlu önüme geldi. İşaret parmağını bana doğru sallayarak ağızını açmıştı ki kahvemden bir yudum alıp; "Durr! sen zahmet etme, Babama bir şey olursa oradan çıkma doktor diyeceksin. Allah aşkına başka replikle gelin ne olur bana. Sıkıldım bunlardan" Benim dediklerime gülen kulağıma tanıdık iki ses gelmişti. Arkamı döndüğümde Bedirhan ve Baran abim oturuyorlardı. Onlara bir şey demeden ameliyathaneye girmiştim. Beş saat gibi zor bir ameliyattan sonra çok şükür iyi geçmişti. Ameliyathaneden çıktığımda hep simsiyah giyinmiş adamlar vardı. Süreyya ameliyatı anlatırken, gözüm kocama takıldı. Bana bakıyordu. Ameliyatla ilgili bir şey demek için ağızımı açtığımda ameliyathanenin önüne Büşra geldi. Eli göğsünde sadece; "Yetiş Dilşa acilde" Kimseye bir şey demeden kalabalığı yararak acile koştum. .......................................... MUSTAFA HAMZA... Hastaneye geldiğimde Meryemce Behram ağanın ameliyatına girmişti. Ben ameliyathanenin önündeki Boran'ın yanına giderek elimi omzuna koyduğumda başını önüne eğdi. Hafif omzunu sıkıp; " Nasılsın boran, ağan nasıl " "İyim şükür ağam, sağ olsun gelin ağam yormadı beni. Sadece ağam çok kahve içti Ameliyathaneye dört tane kahve girdi. Kahveleri ben verdim hep hemşireye ve çok sinirli ağam birde " " Tamam Boran sağ ol da Sedat nerede" "Mirza ağam gelince Meryemce abla" dediğiyle gözlerini sıktıktan sonra devam ederek "Yani gelin ağam gönderdi" Boranın omzundaki elimi biraz daha kuvvetli sıkarak; "Gelin ağan, Meryemce abla de bana dedi dimi " "Şeyy ağam " "Tamam ben duymadım sen sıkılma" Boranın omzuna hafif vurarak yanından ayrıldım. Baranların yanındaki fermanın yanına giderek babasını sordum da; " Bir şey dediler mi fermanım" "Yok ağam bir tane deli bir kadın girdi doktormuş " Ferman'ın dediğine sinirlensem mi gülsem mi bilemedim. Ah o deli doktor ah. Bakışlarımı Baran'a çevirdiğimde Bedirhan ile gülüyorlardı. Meryemce ile aramdaki anlaşmadan haberleri vardı. Saat ilerledikçe herkes geriliyordu. Ben geldikten sonra yoğun bakıma beş tane daha kahve girdi. Herkesi şaşırtan ameliyathaneden kağıt gibi bembeyaz tenle bir hemşire oldu. Derin nefes alıp Sinan'ı çağırdı. Sinan geldiğinde hemşireye ; "Ne oldu" "Sinan hocam özür dilerim ama Meryemce hoca aynen şunu dedi gelsin beni asiste etsin yoksa Süreyya hoca elinde kalacakmış" "Tamam koş bana sakinleştirici iğne getir ancak Meryemceyi tutarım" Hemşire bir iğne hazırlayarak gözümüzün önünde Sinan'a vurdu. Ameliyathanenin kapısını açtığında Meryemcenin gür sesini hepimiz duymuştuk; "Sinan hiç gelmeseydin" ........................................................... Beş saat sonra ameliyat bitmiş Meryemce, Sinan ve Süreyya hanım ameliyattan çıktığında dün buraya bıraktığım karımın yerinde yeller esiyordu. Gül güzelim resmen solmuştu. Meryemce tam konuşacağı sırada Büşra hızla yanımıza gelerek "dilşa acilde yetiş" dediğinde Meryemce koşarak acile gidince bende bütün ağalarla birlikte bekleme salonuna geçtim. Herkes meryemceyi konuşurken kızın kim olduğunu öğrenmek için Boran'ı buldum. Boran kısa süre içinde öğrenip yanıma gelerek anlatmaya başladı. Bizim aşiretin kızı olduğunu, zorla barzan ağayla evlendirildiğini duyunca iyice deli oldum. Acile gelme sebebi ise Barzan düğün gecesi kızdan istediğini alamadığı için öldüresiye dövmüş. Borana " Şu barzanı ve kızın babasını buraya çağır bakayım" dediğimde hızla yanımdan ayrıldı. Herkes olayı duyduğu için bütün salon gelecek adamı bekliyordu. Barzan ve kızın babası geldiğinde herkes iki adamı gebertecek kadar sinirliydiler. Barzan ağa gevrek gevrek gülerken, biraz kendine çeki düzen vererek; " Ağam benim bir suçum yok kız şey miş " "Neymiş "demiştim ki koridorda Büşra'nın sesi yankılandı. "Meryemce dur kurban olayım meryemcee durrr" Başımı koridora çevirdiğimde gelen benim yarım saat önce solmuş gülüm değildi. Sağ eli yumruk olmuş sol eliyle yedi, sekiz yaşlarında bir kızın elini tutarak bize doğru geliyordu. Bekleme salonuna girdiğinde gür sesle kıza dönerek; "Korkmadan söyle bana hangisi senin baban " Küçük kız işaret parmağıyla karşımda ayakta duran babasını ve Barzan'ı gösterdi. Meryemce kızın saçını sevdikten sonra arkasındaki Büşra'ya dönerek; "Büşra bir işe yara ve küçük hanımı odana götür " "Meryemce lütfen " "Büşraaaa bana akıl verme dedim sana çabuk ol " Büşra kızı alıp gittiğinde meryemce kızın babasının yakasından tutup herkesin içinde; "İt herif Dilşa'nın babası sen misin?" "Yakamı bırak kadı-" Meryemce adamın cümlesini bitirmesine fırsat vermeden yüzüne kafa attı. Adam yere düştüğünde Meryemce yerde boşluğuna tekme atmaya başlamıştı. Hırsını alamamış yakasından tutarak tekrar ayağa kaldırıp, sol eliyle yakasını tuttu. Sağ elini yumruk yapıp çenesine yumruğunu geçirdi. Adamın çenesinden ses geldiğinde sağ eliyle tekrar yakasından tutarak öyle bir kafa atmıştı ki adamın burnundan çok fena kan akmaya başladı. Salonun kenarında bekleyen Sinan'a; "Bu iti acile götür gelirken, benim odadan haydarı getir Barzan beyi tanıştıracağım" Sinan şaşkınca Dilşa'nın babasını götürürken, Meryemce Barzan'ın yakasından tuttu. Biraz geriye götürürken, ne yapacak diye baktım, baktık. Adamın kafasını bir kaç defa duvara sertçe vurduktan sonra biraz kendine çekerek sert şekilde kafa attı. Burnundan oluk oluk kan akarken, yere attığında Sinan elindeki beyzbol sopasını uzattığında yerde kıvranan Barzan'ın hayalarını bir kaç defa vurduktan sonra sırtına öyle vurmuştu ki sopa kırıldı. Barzan yerde baygın dururken; "Sinan bunu da götür yoksa öldüreceğim. Bu arada kafada iki kemik kırıldı" "Tamam önemli değil alırım ameliyata" Sinan giderken ferman yanıma geldi. Gözleri koltukta oturan Meryemce de; "Ağam bu kadın kim hani evli olmasan senin dişini yapmışlar kaçırma diyeceğim hani " Ben fermana cevap vermeden, Sinan tekrar geldi. Elindeki su şişesini ona uzatırken; "Hadi gel odanda dinlen, bütün nöbetin sinirini çıkardın" Meryemce başını salladığında Behran ağanın kardeşi hozan ağa; " Ey deli fişek, sen nasıl bir şeysin. Rabbim seni nazardan saklasın. Buranın kızı değilsin belli." "Evet babam Karslı annem Trabzonlu. Buranın kızı değilim" " Senden iyi buraya hanım ağa olur " Hozan ağanın dediğine Baran ve Bedirhan bıyık altından gülüyordu. Meryemce ayağa kalkarak yanıma gelmişti ki Sinan biraz hızla salona girdi. Biraz yüksek sesle; "Meryemce Süreyya hoca geliyor. Yaptıklarını duymuş birde yanında asistanlar var haberin olsun" " Söyle şansını zorlamasın " Meryemcenin cümlesi bitmişti ki Süreyya hanım yanında bir kaç tane yeni doktor olacak asistanlarla salona girdi. Kaşları çatık ; " Meryemce ne demek hasta yakını dövmek " "Süreyya hocam beni yeni mi tanıyorsunuz. Uzatmayın bu arada burada da hasta yakınları var" " Ben seni yeni tanımıyorum ama sen iyice uçtun. Bakın çocuklar bu Meryemce hocanız hiç bir zaman size örnek olamayacak bir hoca ama bir şekilde örnek olsun alanında en iyisidir" Meryemce bana bakıp baş selamı verip tam çıkıyordu ki Süreyya hanım " Meryemce ebru olayını unut her onsekiz yaşındaki kızı kurtaramadığın zaman böyle hırçın olama-" Süreyya hocanın sözünü Meryemcenin boğazını sıkması kesmişti. Meryemce gayet rahat asistan doktorlara dönerek; "Şimdi çocuklar benden ilk ve son dersinizi alacaksınız. Şimdi konumuz; 'inhibisyondan ölüm, karotis damarını bir an için sıktığında, lak diye beyine kan gitmez. Basınçtan dolayı tak diye bütün hatlar kesilir ve inhibisyon gerçekleşir ve kişi ölür .. dimi hocam " Meryemce kadını bıraktığında Süreyya hoca kıpkırmızıydı. Meryemce salondan çıkarken, Sinan Süreyya hocaya yaklaşmadan gülerek, herkes duyacak bir şekilde; " Yorma şu kızı yorma. Allahtan korkmasa öldürecek seni ki gerçekten yapar yani sende iyi biliyorsun " Süreyya hanım sadece kafasını sallayarak yanındaki asistan doktorlara alarak yanımızdan uzaklaştılar. Sinan'da bize selam vererek çıktığında bende peşinden bekleme salonundan çıktım. Hızla Meryemcenin odasına girdiğimde girişimden korkmuş olacak ki ; " Özür dilerim Mustafa gerçekten özür dilerim. Ben sinirlerime hakim olamadım. Ben yeni doktordum böyle gencecik kız elimde öldü. Bu kız gibi özür dilerim senin adını lekeleyecek bir şey yaptıysam" Meryemcenin bu hali canımı iyice sıkmıştı. Ne kadar sert görünse de çok ürkekti benim karım. Yanına gidip sıkıca sarıldığımda, sinirleri bozulmuş ağlamaya başladı. Başının üzerini öptükten sonra; " şşşt sakin ol gül güzeli, gül kokulum sakin. Adımında ağalığında canı cehenneme sana bir şey olmasın meleğim. Korkma iyi de yaptın sen yapmasaydın ben yapacaktım tamam daha ağlama. Sen ağlamak ki bu koca Mardin'i yakmasın bu asi kocan hadi gel elini yüzünü yıkayalım " Meryemcenin yüzünü odasındaki lavaboda yıkadıktan sonra uzun koltuğa uzanmasını sağladım. Gözlerini kapadığında havanın karardığını fark ettim. Odadan çıkmadan Meryemcenin üzerini örtmüştüm. Odadan çıktıktan sonra hızlı adımlarla Süreyya hanımın odasına girdim. Beni gören Süreyya hanım yılışık bir tavırla; "Buyrun Mustafa Hamza bey " "Bir daha Meryemce hanımı küçümseyecek bir şey yaparsan seni buradan kovarım, anladınız mı?" Süreyya hanım korkusundan sadece başını salladı. Süreyya hanımı odasında bırakıp yönümü yoğun bakıma çevirdim. Bir kaç ağa gitmiş fakat en yaşlı ağalar buradaydı. Bir koltuğa oturduğumda yanıma Baran ve Bedirhan geldi. Ferman da yanıma oturunca normal aşiret konularını konuşurken salona babam girdi. Hozan ağanın yanına oturduğunda Boran mesaj çekmişti Mina'nın hastanede olduğunu. Biraz zaman sonra salon kapısına Mina'm geldi. Mina salondan içeri bakıyordu. Bizimkilere bekleyin dediğimde beni anlamışlardı. Ferman elini koluma koyarak; "Mustafa ağam küçük kızın güzelliğine bak " "Güzel dimi " "Gözlere baksana Allah anasına babasına bağışlasın " Başımı sallarken Mina beni fark etmiş olacak ki bana doğru koşmaya başladı. Ellerimi açtığımda sıkıca boynuma sarıldı. Havaya kaldırıp bacağıma oturttuğumda Ferman gözlerini kocaman açarak; " Ağam bu kız o kız mı gelin ağanın kızı " "Evet Mina Dila " "ALLAH razı olsun gelin ağadan duyduk yaptığı iyiliği. Allah size bağışlasın " Amin dediğim de Mina'm başını boynumdan çıkarıp Ferman'a bakarak; " Sende babam gibi ağa mısın " "Evet küçük hanım ama senin baban benim babamdan sonra gelir ağalıkta. Bir de Bedirhan ağa var onu tanır mısın o geliyor" "Bedirhan amcamı mı diyorsun sen. Bu arada tanışalım ben Mina Dila annemin her şeyi babamın çavreşamı herkesin prensesi " Ferman gözlerini kocaman açtığında Bedirhan ve Baran onun haline gülerken Ferman gülerek; " Mustafa ağam bu ne zehir helal olsun gelin ağaya " "Sorma bu hiç bir şey " "Ağam müsaade var mı kızımızı herkes tanısın" " Buyur ferman " Ferman mina'nın elinden tuttu. Ayağa kalkmadan ; " Ağalar herkes görsün tanısın. Mustafa ağamızın kızı Mina Dila" Mina'm kibar bir şekilde herkese güldükten sonra tekrar bana sarıldı. Kucağıma oturttuğumda kulağıma sessizce; " Baba annem nerede " "Birazdan gelir eve gidersiniz. İçerde yatan dede uyansın bende geleceğim" "Annem mi ameliyat etti dedeyi" "Evet kızım annen yaptı " Biz Mina'yla konuşurken yoğun bakımda bir haraketlilik oldu. Bir hemşire dışarı çıkarak " Meryemce hocayı çağırın hemen " dediğinde kız içeriye girmeden Meryemce koridorda göründü. Hızlı bir şekilde yoğun bakıma girdi. Biraz zaman geçmişti ki yoğun bakımın kapalı perdeleri açıldı. Camdan içeriye baktığımızda Meryemce Behram ağanın kontrollerini yapıyordu. Yatağın ucundaki dosyaya bir şeyler yazdıktan sonra yoğun bakımdan çıkarak bekleme odasına girdi. Ellerini cebine koyarak; "Behram ağa gayet iyi Allaha şükür. Bu geceyi yoğun bakımda geçirecek. Sabah normal odaya çıkar. Yalnız bundan sonra kendine çok dikkat etmeli. Ben bir yemek listesi hazırlar size teslim ederim " Genç ağalara baktığımda hepsi ağzına düşecekti meryemcenin. Baran ve Bedirhan bile sinir olmuştu ağalara. Bedirhan ve Baran kaş ile göz ile söyle karın olduğunu hadi deseler de demedim. Kendime kızarken, Meryemce sanki biraz rahatsız olmuş şekilde; "Başka bir şey yoksa müsaadenizle. " Meryemce arkasını dönmüştü ki kucağımdaki Mina'm annesi onu fark etmedi diye kızmış olacak ki; "Var MERYEMCE ATEŞ " Meryemce bize gülerek yaklaştı. Mina'nın burnuna parmağıyla vurup; " Ne varmış Mina Dila Alibeyoğlu " Mina gülerek annesin kucağına geçtiğinde hemen başını boynuna koydu. Meryemce kucağında Minayla babamın yanına yaklaşıp; " Baba ne zaman eve geçeceksin yoksa Boran bizi götürsün çok yorgunum " "Kızım sizi götürsün Boran. Ben Mustafa ağayla gelirim" Meryemce başını sallamıştı ki babam yanındaki hozan ağaya dönerek; "Bizim Mustafa Hamza ağanın, gelini" Hozan ağa bile gururlanarak; " Ağam sana da bu yakışır helal olsun. Rabbim hayırlı etsin Azrail ağa" Meryemce bunları duyduktan sonra kıpkırmızı olurken Mina ile salondan çıkmışlardı. Bir yarım saat sonra boran arayarak sağ salim konakta olduklarını söyledi bana. İçim daha rahat biraz daha hastanede durduktan sonra babamla konağa geçtik. Konağa girdiğimizde herkes yemek masasındaydı. Meryemce ise yatacağı için yemeğe kalkmamıştı. Bende kızımı öpüp odaya üzerimi değiştirmek için geçtim. Meryemcenin saçları yastığa dağılmış yatıyordu. Yanına gidip yatmamak için kendimi zor tutuyordum. Ah gül güzeli ah. "Mustafa Hamza, Meryemce nerede oğlum yatıyorsa kaldır Atıf ve hanımı Ayşe hanım oturmaya çağırmış düğüne gelemediler diye. siz ikiniz mecbur geleceksiniz, birde küçük hanımağam gelecek" " Tamam baba gidip kaldırayım " Yemek masasına oturamadan tekrar odaya girdim. Meryemcem çok güzel uyurken yanına karın hizasına oturarak yüzünü sevmeye başladım. Gözlerini hafif açtığında; " Meryemcem hadi kalk gül güzelim bir yere gitmemiz lazım " "Tamam asi ağam nereye " "Önemli bir ağaya gideceğiz babamın kardeşliği gibi biri" Meryemce daha gözünü açmadan yataktan çıktı. Ben banyoya gidecek diye beklerken gecelikle kapıya doğru giderken hızla kolundan tuttum. Elimi yanağına koyarak; " Meryemce uyanır mısın hayatım " Meryemce yüzünü elime yasladığında yavaşça banyoya götürdüm. Yüzünü yıkamaya başladığımda gözlerini açtı. Gözlerime bakarak; "Tamam ayıldım, ayıldım" Meryemce ile odaya girdiğimizde onu yatağa oturttum. Yüzünü tekrar sevip; "Hayatım hazırlan da çıkalım " "Tamam hayatım " Ben odadan çıktığımda masa kalkmıştı. Kader yanında Helin ve Kezban halam oturuyordu. Yanlarına gelen Ayşegül birden beni görünce; " Ağam Meryemce ablam gerçekten o iki adamı da dövdü mü ? şey Boran ali dedi de" " Gözümün önünde ağzını burnunu kırdı adamların Ayşegül. Barzan ağanın bir daha çocuğu olur mu bilmem" Emrah yukarıdaki avluda güldükten sonra; " Ağa amca yengem de bir şey var mı peki " "Yok oğlum turp gibi. Ağalar bile Meryemceyi tebrik etti " Halamın homurdanması kulağıma geldiğinde umursamadım. Mutfak tarafından gelen kızımla yere tek dizimle çöktüm. Kızımı kollarımın arasına alarak; "EE hazır değilsin Mina'm" "Baba ben gelmesem olur mu " "Niye kuzum ?" "Abimler film izleyeceklermiş " "Olmaz kızların yeri babalarının yanı" "OOOO kahraman ya babam lütfen yaaaa" "Tamam bana böyle bakma yoksa senin için yakarım her yeri tamam" Mina bizimkilerin yanına koşarak giderken, Kader ve Kadir aynı anda; " Merak etme ağam kızın bizde " Tebessümle başımı salladığımda Kader bana bakıyordu. Hepsi haklıydı aslında. Hepsi beni özlemişti. Dışarıya ağa içeriye abi, amca, evlat Mustafa'yı hepsi özlemişti. Ben bunları düşünürken, Emrah'ın ıslık ötürmesiyle ona baktım. Gözleri arkamda; "Heyt beee yengeme bak" Arkama baktığımda Meryemce siyah bol paça bir pantolon, beyaz dökümlü bir gömlek giymiş bize doğru geliyordu. Bir anda Meryemceyi Emrah'tan kıskandım. Cebimdeki çakmağı yukarıya Emrah'a fırlattım. Çakmak Emrah'ın kafasına tam isabet ettiğinde ; "Of amca yaaaaa" "Sus getir çakmağımı hemen" Meryemce yanıma geldiğinde Emrah'ta yanımıza geldi. Elimle kafasını yokladıktan sonra saçlarını karıştırıp; "Dün sana bağırdığım için bu çakmak için özür dilerim canım oğlum " "Tamam af ettim ağa bey amca " Emrah'ın dediğine gülerken babamın hadi demesiyle Meryemce ile kapıya yürüdük. Kapıdaki Minibüse binmeden Meryemcenin kulağına; "Konağın kapısına çıktık deli doktor " "Fark ettim asi ağam " Meryemceden bir adım uzaklaşmıştım ki arkamdan kulağıma; " Nerede olursan ol sen bensin ben senim asi ağam " Meryemcenin dediğiyle olduğum yerde kaldım. Meryemce minibüse binmiş annemin yanına oturmuştu bile. Bende yavaşça yerime oturduğumda Boran minibüsü hareket ettirdi. .............................. Atıf ağanın konağına gelince babamla annem önden giderken, elimi meryemcenin beline koydum. Biraz kendime çektiğimde bana bakınca hafif eğilip kulağına ; "Ne o gelin ağam utanmada kalmadı sende. Ne demek koskoca Mustafa ağaya nerede olursan ol sen bensin ben senim asi ağam ne demek gül güzeli" "Be.. be. benn a.a.aaman yaa mustafa yaa" " Tamam gülüm heyecanlanma bende sen-" Cümlemi konağın kapısındaki atıf ağanın güzel kızı Zeynebin bir anda Meryemceye gelip sarılması oldu. Ben ona bakarken, o Meryemcenin yanaklarını öperek; "Meryemce ablaaaaa sakın bana Mustafa ağanın eşi benim deme atarım seni Maçka deresine " "Oradan öylemi görünüyor zeynep kız" "Evet abla ya ben o düğünü nasıl kaçırdım yaaa " Ben Zeynebe gülerken yanımıza Zeynebin kocası Murat geldi. Bu çocukta hiç hoşlanmasam da benden çekindiği için, Atıf ağaya saygım için sabır çektim. Meryemce ve Zeynep içeriye girdiklerinde Murat saygıyla; "Mustafa Hamza ağam nasılsın " "Şükür Murat sen nasılsın " "İyi be ağam ne olsun. İş güç işte" Konağın salonuna girdiğimde Atıf ağa ve Ayşe hanım karımı ortalarına almışlar konuşuyorlardı . Atıf ağa ayağa kalktığında el sıkıştık. Bende yerime oturunca Meryemceye gözlerimle yanımı işaret ettim. Meryemce bakışlarımın anlamını hemen anlamış olacak ki hemen yanıma geldi. Atıf ağa babama dönerek; " Mirza sen gelininin kim olduğunu biliyor musun " "Nasıl yani " "Ya bizim rahmetli avukat Kemal yok muydu hani Karslı" "Bana sakın Meryemce'nin toplantıda hiç kimseye gitmeyip benim kucağıma gelen kız olduğunu söyleme " " Aynen o Kemal ne dedi sana hatırlıyor musun " "Kızım senindir demişti " Benim rahmetli kayınpedere bak adam çoktan kızını bana vermiş meğer. Ben böyle düşünürken babam gelip Meryemceyi anlımdan öptü. Babam Meryemceyi niye öptü diye baktığımda benim hatunum incilerini dökmüş meğerse. Hafif kulağına eğilip; " Ben seneler önce seni almışım haberimiz yokmuş gül güzeli" "Ya sorma seni Dağhan'a söyleyeceğim " Çaylar geldiğinde Meryemcenin yüzünü ekşitmesiyle ona baktım. Elini karnına koyduğunda acıktığını anladım. Aç karnına çay içerken, Ayşe hanım Meryemce ye kahve istediğinde Meryemce tebessüm etmişti. Zeynep Meryemcenin yanına gelip elini tuttuktan sonra; " Ablam canım benim nasıl özledim seni ya. Senin işlerin benim okul evlilik iş falan " "Olsun kuzum ben buradayım artık " Murat araya girerek; " Meryemce abla buradaysan artık bir şeyler yaparız dimi ağam " Murat'ın dediğine sadece başımı salladım. Atıf ağa Mardin'le ilgili şeyler sormaya başladığında sohbet başka yöne dönmüştü. Zaman su gibi akıp giderken, annem kaş, gözle Meryemcenin yorgun olduğunu ifade etmişti bana. Kahvelerden sonra müsaade isteyerek kalktık. Babamın arkadaşlarına bile sözümün geçmesine hiç bir zaman alışamayacağım galiba. Atıf ağanın konağından çıkarken Zeynep ve Meryemce piknik yapalım diye anlaşmışlardı. ............................................. Konağa geldiğimizde Boran kapıları açarken bana dönerek ; "Ağam, gelin ağamın misafiri varmış avluda " "Tamam Boran" Minibüsten annemle inen Meryemceye dönerek; "Meryemce misafirin varmış " Meryemce önden kapıdan içeriye girdiğinde bizde peşinden girdik. Sedirlere oturan Meryemce gibi giyimli bir bayan ayağa kalktı. Meryemce avlunun ortasında kalırken, bayan Meryemce'ye doğru gelip sıkıca sarıldı. Meryemce bir elini beline sararken, bir eliyle başını tutuyordu. Kız derin bir nefes alıp Meryemcenin yanağını öptükten sonra; "Meryemcem, Vaye mın " Meryemce, sesi titreyerek bayanın yüzünü avuçlarının içine alarak bir abla, dost edasıyla; "Gülcan'ım, rındıkamın " Avluda ki bu bayan meğer benim gül güzelimin kız kardeşim dediği dosttu Gülcan'dı demek.... ................................................... Umarım beğenirsiniz... ALLAHA EMANET OLUN ... Yazım hatam varsa af ola ... Sizi seven çatlak yazar... :) :) |
0% |