Yeni Üyelik
17.
Bölüm

Ömrüme ömür olan adam...

@ahan5354

TEKRARI YOKTUR BAZI ŞEYLERİN
HAYAT GİBİ.........
AŞK GİBİ.........
ÖMÜR GİBİ..........

.............................................
MERYEMCE...

Gözlerimi açtığımda elimde bir ağırlık ve kulağımda Mustafa'nın sesi vardı. Mustafa'nın dediklerini dinlemeye başladım uyandığımın farkında bile değildi. Mustafa'm herkesi evlendirip en son kendinin evleneceğini söyleyince artık daha fazla dayanamadım. Sesimi duyunca ilk önce anlamadan cevap verdi, sonra anlayınca da hızla öpmeye başladı. Mustafa'm beni özlem ile öperken azcık canım yanmıştı. Mustafa'ma az da olsa destek olmak için başını omzuma koydurdum. Mustafa'mın ağlayarak uyuması içim acıtmıştı, o uyuduğunda azcık daha saçlarını koklayarak kendi kendime konuşmaya başladım; {sevdiğim hep mi güçlü görünmek zorundasın ben geldim artık ben varım, benim yanımda ağla asim benim canıma can ömrüme ömür olan adamım }, ilaçların etkisiyle yeniden kendimi uykuya teslim ettim. Uyandığımda Dağhan ,asi'me söyleniyordu, Dağhan'a azcık söylendikten sonra Gülcan'a beni normal oda almasını söyledim. Özel odaya alınca kimseyi ziyarete istemedi ne babam ve Mustafa nede Dağhan, bir ara mert gelip Davut'u söyleyince onu odaya çağırdığımda bitmiş bir vaziyetteydi. Davut zamanında en büyük destekçim, şimdi ise sadece bir dost benim şimdi en büyük desteğim ömrüm.......
........................................
Akşam herkes gitmişti oda Mustafa,Dağhan ve Gülcan vardı. Dağhan ile Mustafa atışırken onları izliyorduk Gülcan ile . Dağhan, yakışıklı bir o kadar da yorgun kocamın yanına oturarak;
" Mustafa, sen bakamazsın bu kıza benimle aynı oda da kalsın"
"Sevgili, saygı değer, binbaşım, ulan selim ağabeyciğim, hatırlatmak isterim hanım efendi benim nikahlı eşim"
"Bana ne ya zaza güzeli sende bir şey söyle yaa"
"Ben ne söyleyeyim Dağhan, ikiniz de kalamazsınız onun yanında ben kalacağım " Mustafa ve Dağhan ağzını açıyordu ki içeriye Süreyya hoca birkaç doktor girdi, Süreyya hocanın yüzüne baktığımda çenesine doğru parmak izleri ve hafif morarma vardı. Süreyya hoca yanıma gelip;
" Canım 10 gün sonra dikişlerini alırız, fazla dikişlerini zorlama, fakat 1 aya yakın koltuk değnekleriyle yürüyeceksin seni bilirim inat edersin ama kendini zorlama tamam mı tatlım"
"Olur hocam, şey hocam Büşra baktı mı "
"Oda birazdan gelir söyleyecekleri varmış sana "
"Tamam Süreyya hocam , şey hocam yüzünüze ne oldu"
"Kapıya çarptım canım, senin acın hepimizi üzdü bende o ara çok düşünüyordum dalmışım kapıya çarptım "
"Ay hocam çok üzüldüm, ama çenenize doğru markası çıkmış kapının ''' eroğlu''' lütfen dikkat edin hocam siz bize lazımsınız"
Hocalar tam çıkarken Büşra içeriye girdi, gözleriyle Mustafa ve Dağhan'ı işaret edince, Gülcan; "Büşra'nın alanı ben mi söyleyeyim siz mi çıkarsınız"
Mustafa hemen Dağhan'ın koluna girerek çıkmıştı. Büşra hemen söze girmişti "bacım bebek fazla zarar vermemiş baktım ama biraz vücudun dinlenmesi ve rahminin toparlanması lazım"
" Büşra benden şimdi tövbe estağfurullah, tamam Büşra anladım"
"Nasılsın Meryemce "
"Büşra iyim hem de çok iyim ama korkma hemen yapmam çocuk"
"Delisin ya ama istersen bu akşam sadece ağam kalsın oda da"
"Manyak"
Biz gülerken Mustafa ve Dağhan içeriye girdi, fazla güldüğüm için dikişlerim acıdı, yüzümü buruşturunca Mustafa hemen " Bence dinlenmen lazım canım" Dağhan hemen "Bence de güzelim , hadi Mustafa sen konağa git ben ve Gülcan kalırız burada"
"Selim abi sen gidebilirsin, hem sen yarın gelirsin biliyorsun benim işimi"
"Olmaz sen git ağa"
"AA yeter kim kalıyor kim gidiyor karar verin" Bizimkiler tam ağzını açmıştı ki odanın kapısı açıldı,
" Dağhan deli oğlum , zazanın güzel kızım Gülcan siz ikiniz konağa, Mustafa sende git kızıma kahve zararlı değilse kızıma kahve getir ben kalacağım kızımın yanında" Mirza babam gelmişti hiç kimse bir şey demeden herkes denileni yapmıştı..
Mustafa odaya elinde kahvelerle gelince Mirza babamın gelme nedeni anlatmaya başlamıştı, berzan ağa Gülcan'ı ferman ağa layık görmüş, Mustafa bunu duyunca sinirlendi önce sonra olayları anlatınca bir de yapacaklarını da söyleyince iyice baya keyif almıştı, ama en çok benim hoşuma gitmişti konakta şenlik vardı..........
Dört gün sonra .........
Hastaneden çıkıyordum bu gün konağa gitmek için arabaya doğru giderken Mustafa'nın arabası yenilenmişti ama içim kötü olmuştu yaşadıklarım korkum hepsi gözümün önüne gelmişti. Arabanın arkasına oturmama yardım ettiler önce binmeye çalışırken karnımdaki dikiş acıyınca Mustafa babasına bakarak " siz arabalara binin bizde geliyoruz" dediğinde babam onu ne demek istediğini anlamıştı herkes araba binerken Dağhan'a " selim abi geç arabayı sen kullan,"
"Olur, Mustafa sen geç" Dağhan arabanın şoför koltuğuna oturunca Mustafa hızla beni kucağına aldı, arkaya oturduğumda ağlamaya başlamıştım. Mustafa yanıma oturunca Dağhan arabayı çalıştırdı, Gülcan bu gün izinliydi, bizi evde bekliyordu. Araba biraz hareket etmişti ki içime attığım hıçkırıklar dışarı taşmaya başlamıştı, birden başımı Mustafa'nın göğsünde buldum, kulağıma sadece "ağla güzelim ağla "
"Ben çok korktum Mustafa ben çok korktum "
"Tamam güzelim bak sen buradasın biz buradayız" Mustafa'nın konuşmasıyla sakinleştim şaşırdığım hala sevgilim abim, Binbaşım kendini hatırlatmamıştı.
Konağa geldiğimizde arabadan inerken zorlanmayayım diye Dağhan kucağına almıştı. Avluya girdiğimde herkes hem gülüyordu hem de ağlıyordu. Dağhan beni odaya götürecekken " Anne , baba beni odaya götürmesinler sedirde oturmak istiyorum ben " çocuk gibi dediğime herkes gülerken Mustafa,Mert,Dağhan üçü bir ağızdan''hayır'' dediğinden babam " Mihriban getirin kızıma yastık falan ama uykun, ağrın olduğunda doğru yatağa deli doktorum " Babamın dediğine sevinerek " Dağhan bey çabuk beni yere indirin lütfenn"
Herkes etrafımda dönerken Mustafa gelenlerle ilgileniyordu, Gülcan yanımda oturuyordu. Gülcan'a seslendiğimde beni duymadı gözü bir noktaya takılmış, öyle duruyordu. Yanıma başak zümrüt gelince gözleri dolu bir şekilde yanımdan hızla kalktı. Odasına geçmişti benim güzel bacım. Gülcan odasından avluya baktığı görmüyorum zannediyordu. Biraz zaman geçtikten sonra Mina'ya " Gülcan teyzeni bana çağır mısın her şeyim "
"Tamam annem " Mina'm hastaneden geldiğimden beri yanımda yerde oynuyordu, hiç yanımdan bir yere gitmiyordu, ara ara gelip öpüyor gidiyordu bir ara gelip yanağımı öpüp 'buda babamdanmış ben öptükçe kıskanıyormuş' dediğinde yanımdakiler ile gülmüştük.
Gülcan, odasından hızla gelmişti " vayemın ne oldu bir yerin mi ağrıyor"
"Yok kız gül kokulu bacım yok senden bir şey isteyeceğim"
"Söyle vayemın,"
"Hani bizim ikimizin bir anda giyindiğimiz beyaz elbisemiz var ya onu bu akşam giysene benim ki kazada gitti"
"Tamam vayemın sen iste, ama azcık uzanacağım izinin olursa bir şey olursa uyandır ama"
"Tamam hadi yat sen "
Akşam olduğunda bütün misafirler gitmişti. Yemekler yenmişti, Gülcan yemeğe gelmemişti. Dağhan'a baktığımda merak ettiği her halinden belliydi. Biraz daha sonra Babam yanıma gelip " delim, can kızım nasılsın yoruldun mu ?"
"Yok babam iyim sen ne yaptın "
"Mustafa ağa çıktı her şeyi haledip gelecekti"
"Tamam gelsin" babam yanıma oturup kolun altına alınca Dağhan ve mert de yanımıza geldi. Dağhan " mirza amca sevme şu kızı şöyle" Babam ağzını açmadan kadir " Dağhan abi babam sizi de bizden ayırmıyor ki"
"Biliyorum Allah razı olsun mirza amcadan bir Meryemce hepimizi sevdirdi"
Biz avluda konuşurken Mustafa yanında bir adamla geldi,bana bakıp ceketinin cebine vurarak 'bende' demişti. Mustafa bir anda "Ayşegül dediğim şerbeti yaptın mı ?"
"Yaptım ağam, dediğin her şeyi yaptık "
"Tamam kızım , baba hadi " bana bakarak kulağıma doğru " hadi sıra sende can suyum"
Gülcan'ın odasına doğru tam sesleniyordum ki, Gülcan bembeyaz elbisesiyle odadan çıkınca herkes onu gülen gözlerle izlerken Dağhan " zaza kızı hayırdır" Gülcan bir şey derken, babam "Dağhan sen az dur deli oğlan"
Babam bana bakınca ne yapmam gerektiğini anladım; " Vayemın bir kahve yapsana bize hadi bee"
"Tamam vayemın sen iste "
Gülcan mutfağa giderken, herkes bıyık altından gülüyordu sadece olacaklardan Dağhan ve Gülcan'ın haberi yoktu. Gülcan kahvelerle gelirken peri, başak, zümrüt bana göz kırpınca Ayşegül son bir fincan getirdi ve onu da Dağhan'a uzatınca Dağhan kahvesi alıp hemen önüne koydu. babam lafa girdi " Mustafa ağam ve deli doktor olan eşi sizi bu dar zamanda rahatsız etmek istemezdim ama bizi de anlayın arada kocaman 15,16 sene var, fazla geç kaldı ağam neyse uzun sözün kısası " Allah'ın emri peygamber efendimizin kavliyle kızınız kadir binbaşının gözün nurunu zaza güzeli Gülcan'ı bizim deli yakışıklı oğlumuza istiyoruz" babamın tebessümle dediklerinden sonra Gülcan ve Dağhan'ı bir öksürük tutu, Mustafa gülerek " şimdi Mirza ağa bizim kızımız deli bir doktor, yani oğlunuz baş edebilecek mi yani bunun bir üst modeli bende ondan dedim " herkes gülerken babam "
"Mustafa ağam ne diyorsunuz veriyor musunuz"
"Oğlumuz ne işle uğraşıyor baba"
"Deli doktor ,Kızım sende mi "
"EE baba kızımız kime veriyoruz bilmek lazım demi" Dağhan gülerken Gülcan şoku hala atlatamadı belliydi suna kadar cırlaması lazımdı, Babam Dağhan'a bakarak Mustafa'ya;
"Oğlumuz deli bir binbaşı biraz daha abartırsan ağam olacaklar fena "
"Tamam baba tamam verdim gitti ama bir dakika Mirza ağa sen bir kız istersen bir şey verirsin ver bakayım ne vereceksin "
"Gülcan kızımı başı için yetimi fukarayı 40 gün yedireceğim ya sen ne veriyorsun Mustafa ağa, hem ağasın hem kız babası hem de damat eniştesi olarak " babamın dediğine avluda bir kahkaha kopunca Dağhan daha fazla dayanamadı " eee ağam söyle bakalım ay pardon sevgili enişteciğim"
" Tamam baba beni bunla mı korkutuyorsun seni kaldığın yerden 40 günde ben doyuracağım üstüne Meryemce hanım için 40 büyükbaş kestirip ihtiyaç sahiplerine dağıtacağım birde enişte olarak köylüye nikah yemeği dağıtacağım " Mustafa'nın dediklerine herkes bir ağızdan ''hay maşallah'' deyince ben kocama baktım. İsteme işi bitince herkes gülerken Dağhan kahvesine uzanınca herkes pür dikkat onu izliyorduk bir dikişte kahveyi içtiğinde hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya devam edince daha fazla dayanamadan " Allah'ını severse adam azcık yüzünü buruşturur ya "
"Güzelim biz dağda neler yediğimizi, içtiğimizi bilsen sana bu tatlı gelir"
Babam birde ayağa kalkıp " Gülcan kızım gidin abdest alın sende Dağhan hadi" Gülcan gözlerime bakarak " ne oluyor vayemın "
"Dini nikahınızı kıyacaklar vayemın "
"Meryemce yaa"
"Hadi Gülcan hadi "
Gülcan söylene söylene odasına giderken Dağhan gülüyordu, Mustafa etrafa bakarak yanıma gelmişti " ömrüm bir yerin ağrıyor mu?"
" Yok sevdiğim hadi sen gitsene bak Kezban hala geldi zaten inan bu halimle çekemem şu kadını" Mustafa gözlerime bakarak gülünce içim erimişti . Mustafa önce göz kırpıp sonra kimseyi umursamadan anlımdan öperek Dağhan ve Mert'in yanına gitmişti.
Benim aklı kocam her şeyi ayarladığı için her şey tamamdı, imama hemen yer yapılmıştı, Dağhan yerini alınca Gülcan da kısa sürede yanına oturmuştu. İmam duaya başladığında kafasında bir şeyler geçiriyordu belli , Mustafa'nın kulağına bir şey dedi ben uzakta durduğum için pek anlamıyordum. İmam " damat bey geline mehir olarak ne düşündün" babam ağzını açacakken Mustafa eliyle babama dur dediğinde Dağhan "İstanbul'daki 3 katı evimi" dediğinde mert ile ben şaşırdık ilk defa babadan kalma malı kullanmıştı, imam Gülcan'a kabul ediyor musun dediğinde Gülcan sessizce evet dedi çünkü dediği evi Gülcan biliyordu. Ben zamanında bizim ama kullanmıyoruz diye demiştim.
İmam " sen gelin hanım, bildirilen mehr-i müeccel ve 11 reşat altın mehr-i muaccel ile Kemal oğlu Dağhan selimi kocalığa kabul ettin mi ?"
"Evet bildirilen mehr-i müeccel ve mehr-i muaccel ile Kemal oğlu Dağhan selim'i kocalığa kabul ettim " İmam,Gülcan'a 3 defa sordu üçünde de kabul ettim dediğinde ben sessiz sessiz ağlıyordum, sıra Dağhan'a gelince imam hafif gülerek;
"Sen kadir kızı deniz Gülcan'ı bildirilen mehr-i müeccel ve mehr-i muaccel ile hanımlığa kabul ettin mi?"
" evet kabul ettim" Dağhan'da üç defa kabul ettim dediğinde imam nikah duasını okuduğunda artık Allah katında birbirlerine helal idiler artık Allah katında karı kocaydılar.
Herkes ayağa kalktığında Dağhan elini havaya kaldırıp Gülcan'a uzattı, herkes garipçe bakarken ben niye yaptığını biliyordum, çünkü dinimizde de vardı ,Gülcan bir ters baktı önce sonra bana bakınca ben gözlerimle öp dediğimde hiç bir şey demeden öpmüştü, Dağhan'da Gülcan'ın yüzünü ellerinin arasına alarak önce gözlerine baktı sonra anlından öperek kulağına doğru bir şey dediğinde yanlarında olan tatlı kocam hemen yanıma gelip kulağıma " meraklı hatunum merak ettin dimi " sadece kafamı sallayınca " hayatıma kalbime hoş geldin ey orman gözlü yıldızım dedi"
Ben Mustafa'ya bakarken, Ayşegül herkese nikah için şerbet dağıtmaya başlamıştı. Mustafa benim dediğim gibi yeşil kurdele ya bağlı iki alyans çıkardı cebinden, Mustafa yüzükleri taktı ama kesmedi herkes bakarken Dağhan " Mustafa Hamza kessene "
"Selim abi ben kesmeyeceğim yani hiç birimiz kesmeyecek "
"Niye böyle mi kalacağız" Mustafa tam ağzını açıyordu ki konağın kapısından içeriye elinde baston olmasına rağmen dinç bir adam girince herkes ayağa kalmıştı ben'de kalmaya çalışırken babam "Deli ne yapıyorsun sen otur"
" ee herkes kalktı baba "
"O adam benim babam Hamza ağa olduğu için kalktılar, deli kızım biliyor musun onu anamdan sonra sen çıkardın o konaktan, onun için kalkma "
"Nasıl yani ?"
"Görürsün "
Hamza dede Dağhan ve Gülcan'ın yüzünün kurdelesini keserken " Allah hayırlı etsin binbaşı" dediğinde Dağhan gülerken Gülcan utanmaktan kıpkırmızı kesilmişti.Hamza dede bana doğru gelirken , Kezban hala " şuna bak koca Hamza ağa gelmiş kıpırdamıyor bile " ben hafif ayağa tekrar kalkmaya çalışırken Hamza dede hemen yanıma gelip " kalkma güzel kızım kalkma, nasılsın"
"İyim efendim, şey ben "
"Tamam kızım, tamam gelinim" babam ve Mustafa dönerek "Mirzam benziyor aynı gençliği" ben anlamaz kafamı sallayınca annem kulağıma " ben sana anlatacağım" anneme kafamı sallayınca Kezban hala Hamza dedeye " baba sen konaktan çıkar mıydın anamdan sonra "
"Meryemce'm için gelinim için ve Dağhan oğlumuz ve Gülcan hanım kızım için geldim, Evlat olsaydınız da siz çıkarsaydınız "
Hamza dede karşımda otururken ben rahatsız olmuştum, birde konağın kapısı açıldı ve içeriye helin, şule , birde tanımadığım bir kız girdi. Hamza dede bile o tanımadığım kızı görünce bana baktılar. Şule bana doğru gelip " şekerim geçmiş olsun çok üzüldüm " Dağhan'a dönüp " sizde mi buradaydınız" dediğinde Gülcan " Dağhan az bir gelir misin bir şey diyeceğim"
Dağhan, Gülcan'ın peşine giderken helin yanındaki kıza " dilda sen tanışmadın dimi, bu gelin ağa buda gelin ağam dilda Mustafa ağanın eski sevgilisi " Kız burnunu kıvırarak " hım geçmiş olsun gelin hanım, " dediğinde sakin olmak için, içimden dua ederken, adın dilda olduğunu öğrendiğim kız gidip Kezban hanıma sarıldı. Bu kız nasıl buraya rahat geldiği belli oldu, bu Kezban hala şansını zorlamaya başladı, dua etsin rahatsızım ama bunun hesabı Mustafa'ya kesilecek.Hamza dede , Boran'a" Boran unutum arabaya bir su götür Avşin araba inmedi" Mustafa, baran, Bedirhan, hemen yerlerinden kalkınca Hamza dede " oturun yerinize" Mustafa " Ama dede buraya kadar gelmiş konaktan çıkmış ne olur izin ver gidip alalım" Hamza dede ağzını açmadan Kezban hanım " ay Mustafa'm dilda gider alır onu eski arkadaşlar" Hamza dede bile yaşlı adam bile gözlerini göz devirmişti. dildar koltuk altları kabara kabara gitmişti.
Dilda hanım gitmesinin üzerinden çok geçmemişti ki ağlayarak geri gelmişti. Ben bıyık altından gülerken Kezban hanım " gelin hanım çok biliyorsan sen git getir benim inatçı bacımı"
"Hala Meryemce nasıl gitsin arabaya " Kezban hanımın dediklerine sinirlenmiştim, elimle dur yaparak " Kezban ben gider getiririm avşin hanımı ama sen susacak mısın sonra "
"Saygısız gelin " ben onu duymadan Gülcan'a seslendim, Gülcan ne yapacağımı anlayınca hadi dedi direk ben koltuk değnekleriyle mutfak kapısından çıkarken Mustafa arkamdan gelmişti;
" Gül güzelim gitme canım o arabadaki halam çok huysuzdur kalbini kırar, neyse gülüm gel gitme"
"Hadi vayemın bakalım hiç konaktan çıkmayan huysuz hala nasıl bir şeymiş"
Biz konaktan çıktığımızda ben koltuk değneklerimle arabaya doğru giderken boranı da aramıştık bizi tanımıyor gibi yapmaları için. Gülcan ve ben arabaya yaklaştıkça Gülcan bana bağırıyor hafif hafif vuruyordu , birden arabanın kapısı açıldı;
" Kadın sen manyak mısın kıza niye vuruyorsun helede bu haldeki kıza "
"Abla sen karışma zaten bir işe yaramıyordu, bir de kötürüm oldu abim de git bunu nereye bırakırsan bırak dedi " Ben yalandan ağlarken birden elini çeneme koyarak
"Senin kocan kim ki seni bu güzellikle atıyor bir de bu halinle, benim yeğenim bu Mardin'in en büyük ağalarından "
"Abla senin yeğenin kim"
"Mustafa Hamza alibeyoğlu"
"Anam abla boş ver o dedi kocama dedi at bunu diye " Gülcan için için gülerken kaş göz yaptım. Gülcan " aman be kadın seninle mi uğraşacağım ben gidiyorum kocam beni bekler" avşin hala Gülcan'a baya kızmıştı, Gülcan'a doğru parmağını sallayarak " Git kadın elimde kalacaksın "
Gülcan hızla yanımızdan giderken, Avşin hala koluma girerek " Gel güzel gözlüm şu konağa girelim ben şu bizim ağa bozuntusuna iki çift lafım var, bir de utanmaz karısı da senin gibi bu adamın"
"E abla sen niye girmiyorsun ki içeriye "
"Ben mi ben aslında girmek istedim ama yeğenimin eşi anneme benziyormuş birde içeride malesef ki kendi ablam olur o var, ama sana bir şey söyleyeyim mi çok merak ediyorum dostlarımın eşlerini görmeyi Bedirhanı bizim gelin hanım evlendirmiş, Baranın eşinin resmini gördüm Mustafa'mın eşini hiç görmedim,"
"Anladım abla ama beni sokma içeriye o ağa bana kızar "
"Ben o Mustafa'nın canı okurum gel "
Konağın kapısına geldiğimizde Boran " Avşin hanımım nasılsınız"
"iyim Boran'ım sen nasılsın"
"İyim şükür hanımım buyurun içeriye sizi burada görmek "
"Bilmiyorum boran ama artık buradayım artık yeter "
Konağa girerken Boran'a göz kırptım, avluya adım attığımızda avşin halanın gerildiğini anladım, Avşin birden resmen Mustafa gibi kükremişti
"Mustafa Hamza ağa ne zamandan beri elalemin karısına karışır oldun?"
"Ne oldu, avşin hatun ne bağırıyorsun "
"Sen sus Bedirhan nerede o ama neyse... nerede o"
"Burada hala içeride karısının yanında"
"Baran çağır o ağa bozuntusunu" Avşin bu dediğine Dağhan bir kahkaha patlattı, ama benim fazla ayakta durmaktan kemiklerim ağarmaya başlamıştı, Mustafa hışımla avluya gelerek
"Avşinim hoş geldin "
" Mustafa öldürürüm seni yazık değil mi şu kadına kocasına söylemişsin kapıya attırmışsın"
"Ben mi yapmışım "
"Dalga geçme benimle böyle güzel aynı ann.. bir dakika ya bu aynı anneme benziyor"
"Avşinim canım affet "
"Deli ağa hasta karını da mı alet ettin işine "
"Yok hala deli olan kendi"
"Babam dediydi deli doktor diyorlarmış öbür güzel kızda bu akşam nikahı kıyan hatun galiba" Mustafa başını sallayarak Avşine sarılmıştı ama benim ayakta duracak dermanım kalmamıştı canım acımaya başladığında gözümde kararmaya başladı, birden " Gülcan "
"Efendim vayemın "
"Ağrı kes..-" gerisi yoktu sadece kulağıma Mustafa'nın sesi gelmişti" Meryemce"
.............
Gözümü açtığımda odamdaydım, başımda avşin ve Gülcan vardı .Avşin benim uyandığımı görünce
" Kız gelin ağam, sen gerçekten delisin, sırf ben içeri gireyim diye azrail kocanın yetmedi birde benim babamın öfkesini üstüne nasıl çekebildin "
"Mustafa çok mu kızdı avşin hala"
"Kız hala diyen ağzını evet ama ben haklarım onları"
"Vayemın sen demi "
"Ben de mi ney Meryemce, Dağhan hasta olmasan seni artı beni bile ayağının altına alacak "
Herkesin kızdığını anlamıştım ama bu avşin hala için değerdi bence masmavi deniz gibi gözler upuzun bir boy hafif esmer bir ten allahım yaa.
" Ne o gelin ağam daldın"
"Avşin hala sen nasıl güzel bir bayansın "
"Nasıl yani ?" Tam ağzımı açıyordum ki Mustafa içeriye girdi yanıma geldi kaşları çatık halede yatağı kenarına oturarak " Nasıl Meryemce" anlaşıldı paşamız sinirli tam ağzımı açıyordum ki odaya Dağhan girdi. Dağhan yatağa doğru sinirle yürüdü. Dağhan parmağını bana doğru sallayarak
" Meryemce manyak mısın sen kızım ya sana bir şey olsaydı " ağzımı açıyordum ki Dağhan devam etti " Konuşma birde dua et ki evlendin yoksa seni elimden kimse alamazdı lan nasıl korktuk biliyor musun " artık iyice sinirlenmiştim;
" Yeter be yeter bana bir şey olsaydı hayatınıza devam edecektiniz işte asi ağam sizi evlendirecekti, Tamam bende sizi seviyorum ama üstüme gelmeyin ve beni avluya çıkarın "
Mustafa içeridekilerden müsaade isteyince Dağhan, Gülcan'ın elini tutarak odadan çıkmışlardı, arkadan ikisine de gülerek bakmıştım. Avşin hala çıkarken " hala gitme tamam mı "
"Yok deli yok buradayım senin için "
Hala da çıkınca odanın kapısını kitleyip yanıma gelmişti Mustafa. Yatağa yanıma uzanınca başımdaki tülbenti çıkardı saçlarımı koklarken konuşmaya başladı;
" Yalvarırım uslu dur sana bir şey olacak diye ödüm patlıyor be gülüm , tamam anladım delisin ama lütfen Mina nasıl ağladı biliyor musun onu sakinleştireceğim diye canım çıktı, Allah'tan hemen uydu bizim kızlar yanında uyudu zaten."
"Mustafa'm adamım korkma bana bir şey olmaz ama bak Avşini getirdim konağa"
"Evet getirdin ama ... neyse sen meleksin biliyorsun dimi " Mustafa'mın sakallarını sevmeye başladım;
" ey adam sevme beni böyle sonra işi gücü bırakır sana koşarım senin yanında kalırım "
"Ben canıma minnet can suyum " hafif yatakta kıpırdanırken Mustafa ;" ne oldu "
"Ben oturmak istiyorum , ne olur"
"Tamam canım "
Yatakta oturur vaziyette gelince Mustafa'ya baktım nasıl da aşkla bakıyordu, elimi bacaklarıma vurup yatmasını istedim. İlk önce yatmak istemedi sonra kedi yavrusu gibi bakınca yattı. Saçlarınla oynarken en çok sevdiğim şarkının sözlerini söyledim ona
Güzel gözlüm nar tanem
Al canım senin olsun
Beni öyle çok sev ki herkesin aklı dursun
Bülbül senden öğrensin gülü mutlu etmeyi
Hasret ateşi sönsün
Leyla mecnun aşk görsün
Daldan dala kondun yeter yorulmadın mı ?
Aşka akan nehir gibi durulmadın mı ?
Benim derdim yalnız sensin anlamadın mı?
Ey aşk bana geldin yare uğramadın mı?
Güzel gözlüm nartanem
Al canım senin olsun
Beni öyle çok sev ki herkesin aklı dursun
Bülbül senden öğrensin gülü mutlu etmeyi
Hasret ateşi sönsün
Leyla mecnun aşk görsün (medyada ki şarkı)
Mustafa'm öpmek için bana yaklaştığında avludan Dağhan " Mustafa ağa bir bakar mısın ?" Mustafa sinirle ayağa kalkıp " Hatun ben senin bu abini öldürürüm de asker ya çok ceza yerim diye korkuyorum, ama ben seni hiç sevemeyecek miyim yaa"
"Mustafa ağa hadi daa"
"Geliyorum selim abi geliyorum , gel senide avluya çıkarayım dedem görsün seni"
"Tamam Mustafa, bir şey soracağım Avşin hala nasıl senin halan "
"Dedemin günahı gibidir o nenem hasta iken bu Kezban halamın kayınpederi kanına girmiş ama Avşin halam öz annesini istemez neneme anne demiştir sende neneme çok benziyorsun, birde dedem avşini çok ayrı sever "
"Tamam sevdiğim Dağhan bağırmadan çıkalım"
Avluya çıktığımda herkes bana gülerek bakıyordu. Avşin yerinden hemen kalkıp yanımıza gelmişti, ben avşin halanın kolunda sedire doğru giderken Kezban hala " Ne o avşin hanım anama eziyet ettin şimdi şu kız anama benziyor diye günah mı çıkarıyorsun"
"Kezban hanım ağzına sahip çık ishal olmuş "
"Avşin ablanım ben senin "
"Ablam mı Kezban hanım azcık ötede dur ne bana nede gelinime bulaşma .. gel kuzum " Kezban hanım bu sefer Hamza dedeye " Baba bu kızının dili fazla uzamış haberin olsun"
"Kezban kes sesini "
Mustafa ve Dağhan kendi aralarında bir şey konuşuyordu. Çaylar içildikten sonra Dağhan babama dönerek " Mirza amca müsaade var mı Gülcan'ı alıp dışarı çıksam" Babam daha ağzını açmadan Mustafa "iznim yok ben ağayım , birde kızın babası sayılırım" Ben Mustafa'ya gülerken Dağhan ;
"Mustafa ağa ben Mirza amcamdan izin aldım senden değil"
"Bana ne selim abi kızı benden istedin"Dağhan tam ağzını açacakken Hamza dede "Mustafa ağa, ağalığını bir saatlik bana versen oğlum "
"Dedem hep sensin zaten ağa bize ne hacet"
"yok ağam sadece birazcık , ama ağa bensem Dağhan aslanım buyur al hanımını dışarı değil ama yukarı dama çıkın kimse gelmez oraya eğer rahatsız olmazsanız avşin gelsin yanınıza "
"Yok dedem sağ ol "
Dağhan Gülcan'a eliyle buyur yapınca onlara dama doğru çıkarken benim başım ağırımaya başlamıştı. Ben de izin alıp odama geçmek istemiştim. Bu akşam konağın her odası doluydu herkes burada kalacaktı. Biz odamıza geçerken avşin " Mustafa ağam"
"Buyur sultanım, buyur avşim "
"Bende sizinle aynı odada yatmak istiyorum."
" Niye halacığım "
"Korkma seninle yatmayacağım "
" Aman ya zaten hepinizin gözü karımda alın ya alın " Mustafa telefonu alıp Mert'i aramıştı; "mert'im senin odanda kim var " Biraz dinledikten sonra "tamam oğlum" Telefonu kapatarak
"Bende şurada ki koltukta yatarım artık.....
..............................................................
DAĞHAN SELİM...
Yıldız ile evlenmiştik , Mustafa'nın anlattığına göre benim orman gözlümü önce ferman ağa sonra Urfa'dan bir ağa istemiş mirza amcadan. Allah'tan haberi yoktu , birde bizim Mustafa'nın halası beni damat olarak almak istiyormuş. Bana ne benim sultanım burada ya gözümün önünde ya o bana yeter. Hamza dede bizi dama göndermişti, damda ki sedire çıkıp bağdaş kurup oturmuştum Gülcan'm bana bakıyordu artık rahatça gözlerine bakarak " gelsene Orman gözlüm" ürkek adımlarla sedire çıkıp tam karşıma bağdaş kurarak oturmuştu.
"Gülcan, seni çok aradım ama askeriyedeki kayıtlarda deniz eroğlu diye geçiyorsun yoksa çok aradım seni"
"Tamam unut geçmişi Binbaşım pardon Dağhan"
"Bana ikimiz varken istediğini demekte özgürsün orman gözlüm"
" Toprak gözlüm, iyi ki geldin iyi ki yanımdasın be adam "
"Sende iyi ki beni bekledin be zaza güzelim"
"Dağhan sen nasıl kızmadın Mustafa ağaya aniden nikah oldu"
"Bahar gözlüm niye kızayım ki sen ömrüme geldi hoş geldin be rındıkamın "
" Sen bana zazaca bildiğini niye söylemedin sorduğum halde "
"İnanmana şaşırdım gül'üm "
" bana gül de...şey de bana gül de"
"Gül'üm"
Öyle güzel bakıyordu ki daha fazla dayanamadan sarıldım o bahar kokusunu içime çektim, bu kokunun bağımlısı olmuştum. Gülümü kokladıkça uyuşuyordum uyuştukça bağlanıyordum. Gülcan'ın kulağına ne desem de aşkımı, sevgimi bağlılığımı anlatsam düşünürken bir gece kürt bir askerin sevdiği için söylediği türkü aklıma geldi ve Gülcan'ın kulağına söylemeye başladım.
Min got еz Ararat im tеnе u tеnha
Tе got еz ji Sipan im bеrf u dеrya
Bеrfa min ji bеnda mayina tе hеliya
Ewrеki çavе tе bim hеsir bim yarе yarе
Hеsir bim sozdarе
Ma pеkan е еm ji dilşa bin yarе
Li rukala axayе vе dinyayе
Lеrizi payiza min li pеlе darе
Lеrizi kеvrе sеbrе lеrizi yarе
Lеrizi sozdarе
Ki dibе çiya nagihеjin hеv yarе
Ba tе baran tе pе rе slav tе
Ji baskе balindеyan bеhna yarе tе
Tu hеbi еz namirin tu hеbi yarе yarе
Tu hеbi sozdarе
..........
Dédim ki Bén Ağrı Dağıyım yalnız vé ıssız
Sén dédin ki Bеn dе Süphan Dağıyım karlı vе dеnizli
Karlarım sеni bеklеyişimdé еridi
Gözlérinin akı olayım göz yaşın olayım yarim yarim
Göz yaşın olayım sözlüm
Buradaki dénizdеn kastеdilеn van gölüdür Süphan dağı ilе komşudur
Mümkün müdür yar ilé mutlu olmak
Bu dünya da yér yüzündé
Sonbaharım sarsıldı ağaç yapraklarında
Sarsıldı sabır taşı sarsıldı yarim yarim
Sarsıldı sözlüm
Kim diyor dağlar kavuşmaz diyé
Rüzgar gélir yağmur gélir sélam gétirir
Kuşların kanadında yarin kokusunu gétirir
Sén varsan bén ölmеm sеn varsan yarim yarim
Sén varsan sözlüm
Ben türküyü bitirdiğimde Gülcan'm ağlıyordu. Gülcan'ın yüzünü iki elimle tuttuğumda baş parmaklarımla göz yaşlarımı sildim.
" Gülcan'ım ; deli kadınlar iyidir; çünkü ne kahkahaları tutsak, ne gözyaşları sınırlı, Ne arzuları mahpus,ne de öfkeleri"
"Dağhan çok güzelmiş de kaç deli kadın tanıdın acaba birde dur ya sen demiştin zaza kızları güzel oluyor demiştin dimi "
"kıskanma gülüm kıskanma ilk sende attı bu kalp bu kadar vallahi birde gülüm senden başka zaza güzeli görmedi bu gözler "
"Öyle mi binbaşı"
"Öyle binbaşı kızı ve binbaşı eşi"
"'Öyle güzel bakma Allah yarattı demem severim' "
" vay güzelmiş gülüm başka "
"Gözlerinin kahvesinden koy ömrüme, Kırk yılın hatrına ''sen'' kalayım"
"Bence bu kadar yeter beni daha fazla aşık etme kendine yoksa askerliği bırakır her dakika yanında olurum bahar gözlüm"
Gülcan'a sıkı sıkı sarılırken telefonum çalmıştı arayana bakmadan açtım " efendim "
"Selim abi damda ateş çıktı"
"Canım damadım Mustafa ağa kaşınma "
"Hadi hadi bu saaten sonra yatın kızı alırım bak, babasıyım ben o kızın"
"Mustafa biliyor musun keşke babası olsaydı da senin kayınpederliğini çekmeseydim"
Mustafa'nın cevap vermesine fırsat vermeden telefonu kapatmıştım, Gülcan'a dönerek " Ben bu adamı çok seviyorum ama hiç bir zaman söylemeyeceğim, hadi sende uykusuz kalma yatmaya gidelim "
"Naassıl yaani"
"Heyecan yapma sen odan ben odama "
"Tamam " ben gülerken o sedirden iniyordu Gülcan'm iki adım atmıştı ki bir den durdurdu beni ve gözlerime bakarak elini kirli sakallarıma koyarak tebessümle "Bir gülüyorsun; Kalbimin ritmi değişiyor.. döverim seni!!!"
"emredersiniz komutanım" dedim ve kolumun altına almıştım.
Gülcan'ın odasına geldiğimizde odasına giderken birden etrafa baktı sonra boynuma sarılıp kulağıma "iyi geceler merdimın seni seviyorum civanemın " dedi ve yanağımdan öpüp hemen içeri kaçıp kapıyı kapadı. Elimi yanağım koyarak " iyi geceler yıldızım iyi geceler ciniyamın, sanada vaştimın rındıkamın "
Avluda birden bir öksürük duyuldu " selim abi bir kahve içer misin" ah o kadar sıkıştırmasaydım keşke arkamı döndüğüm de Mustafa elinde iki fincan kahve sedirdeydi;
" Gel abi gel "
"Sen niye buradasın ki "
" Avşin halam içeride yattılar benim de uykum kaçtı "
"Anladım Mustafa, Mustafa ağa çok mu kızıyorsun ben öksürünce "
"Yok selim abi, sen yine iyisin bizim melek, ali ile evlendiğinde dövmedik mi ben çok kötüydüm o zaman hele perini kocası kenan gelip söyleyemedi sevdiğini "
"Senden korkulur vallahi Mustafa "
"Beni boş ver Allah sizi mutlu etsin abi Meryemce de çok mutlu oldu"
"Sağ ol canımın canı"
"Vay selim abi "
"Hadi kereste damat hadi şımarma"
Ben ayağa kalıp odama doğru çıkarken Mustafa sedirde kıvrılınca " lan orada mı yatacaksın "
"Ne yapayım şimdi hangi oda boş bilmiyorum "
" Hadi gel benim oda boş "
"Yok be abi sen yat "
"Asker kalk....... gel gel"
Mustafa bana doğru gelirken bu adam inceleme vaktim oldu , gerçekten aynı Meryemce gibi yerine göre adam helal olsun vallahi ama bu adamın tersi pis gibi odaya geldiğimizde;
"Mustafa sen askerliği nerede yaptın "
"Sınırda bordo bereydim ben selim abi"
"şaka lan, komutanın kimdi"
"ibrahim komutan vardı "
"Biliyorum o adamı manyağın önde gideni vay be bizim kereste damada bak"
Mustafa ile biraz daha konuşup uyumuştuk, sabah ezanı okunurken kalkmıştım.
Avludaki lavaboya giderken Gülcan'ın bana doğru uykulu uykulu Gözleri kapalı geldiğini görmüştüm,birden bana çarpınca ;
"Hop yavaş olsana biraz canım acıdı"
"İyi de rındıkamın sen çarptın bana "
"Öyle mi oldu görmemişim ya"
"ee gözlerin kapalı olunca bu kocaman cüsseyi bile görmezsin "
Gülcan gözleri kırpıştırarak açmaya çalıştığında tıpkı bir çocuk gibiydi, elini kaldırıp e yüzümü yoklayarak
"Dağhan sen rüyamın gerçek misin ? "
"Gözlerinin kapalı olduğuna göre rüya olma ihtimalim daha yüksek .... gülüm"
"hımm "
"Rüya olduğuna göre bir tane öpsen sorun olmaz dimi?"
" YA bari rüyada rahat dur ya " dediğinde gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Gülcan'm eliyle göğsümden hafif iterek gözleri kapalı banyoya doğru giderken yeniden durdurdum ;
" gülüm öpmeyecek misin?"
"Rüyaysan dur şimdi uyanmam lazım, daha namaz kılacağım , gelince yaparsın ne yapacaksan, hadi ben gidip uyanayım artık"
Gülcan banyoya doğru giderken daha fazla dayanamadım tutuğum kahkahamı serbest bırakmıştım. Ben biraz daha ayıldığımda abdest alıp namaz kılmaya odama çıkmıştım. Odaya geldiğimde,Mustafa elinde seccade odaya giriyordu;
" Ağam nereden geliyorsun"
"Mescitten "
"Nasıl yani "
"Abi sana söylemeyi unutum ya hani dama çıkarken bir kapının üstünde kabe resmi var ya orayı konağın mescidi yaptık, bizim hatun yani pardon Meryemce hasta olduğundan oraya geçtim normalde oda kılıyorum evlendiğimden beri"
"Helal olsun ama bildiğim iyi oldu"
"Özür dilerim abi ya"
"Tamam önemli değil hadi yatalım"
"Yok abi sen yat ben gidiyorum, işlerim var hazır Meryemce uyuyorken halledeyim "
Mustafa giderken bende odama geçmiştim,kendimi yatağa attığım gibi uyumuştum. Kalktığımda sadece 2 saat uyuduğumu anlamıştım banyoya girip kısa bir duşun ardından üzerimi giyinip avluya inmiştim. Konakta herkes uyuyordu belliydi, avluya girdiğimde odasından Meryemce çıkmıştı kol değnekleri ile hızla gidip hemen yardım etmiştim gül kardeşime. Meryemce sedire oturduğunda gözleri dikkatimi çekmişti.
" Güzelim ne oldu sana "
"Dağhan bir şeyim yok ki iyim "
"EE niye gözlerin kırmızı ?"
"Gece Avşin hala bir şeyler anlatı çok üzüldüm abi ya"
Meryemce'ye sarıldığımda Ayşegül yanımıza gelip "Meryemce abla kahveni yapayım mı" tam ağzını açıyordu ki avluda içeri Mustafa girerek " Yap ayşegül 3 tane kahve yap"
"Nereden geliyorsun Mustafa ağa"
"Selim abi hayırdır "
"Sabahta beni terk etmişsin" göz kırptığım da anlamış olacak ki oyunuma devam etti;
"işlerim vardı canım "
"Bir daha olmasın "
Meryemce bize gülerken dikişleri acımış olacak ki karnını tutmaya başlamıştı. Kahveler gelince Mustafa ayşegül'le " kahvaltıyı hazırlayın dedem burada yakar canınızı vallahi"
Biz, Mustafa'nın dediğine gülerken,Gülcan odasından çıkmış bize doğru geliyordu. Meryemce birden " vayemın ne bu halin sersem gibisin"
"vayemın sorma gece bir kabus gördüm, sonra uyku tutma bende uyku ilacı aldım ama ayılamadım daha "
"Belli hala mı devam kabuslar"
"biraz , arada" ben Gülcan'a dönerek " Demek o yüzden sabah beni rüya sandın Gülcan'm"
"Ne ...ne demek sabah? ne demek rüya sandınnn? rüya değildi deme bana "
"Yooo gayet gerçekti gülüm" Meryemce iyice kafası çorba olmuştu her halde ki Mustafa'nın omzuna başını koyarak "Ne sabahı,ne rüyası siz ikiniz ne karıştırıyorsunuz" hafifi gülerek ayağa kalkıp Gülcan'ın yanına geçerek " Hiç bacım sabah benim hanımdan günaydın ve namaz öpücüğü istedim ,oda rüya sandı, şimdi uyanayım sonra tekrar rüyamda ne yapacaksan yaparsın dedi"
"Yuhhhh ,Allah'ım bir de anlatıyor ya, Meryemce bir şey de şuna ya edep ya hu"Meryemce iyice mayışmış Mustafa'nın omzundan başını kaldırıp " aaa , Vayemın niye öpmedin gülüm,eşinin rızasını kazanmazsan nasıl Rabbimin rızasını kazanacaksın?"
Gülcan olduğu yerde kıpkırmızı olurken birden sesini hafif kontrol ederek " hayde çık bacım sende ona destek çık, hatta dernek kurun üstüme üstüme gelin bende utançtan yerin dibine gireyim amannn neyse ben gidiyorum odama gelirim kahvaltıya "
Gülcan sinirle odasına giderken, Meryemceye baktığımda Mustafa'nın omzunda uyumuştu. Onun bu haline bakınca hemen telefonumu çıkardım resmini çekmek için Mustafa " abi çekmeseydin ya "
"Bak nasıl çıktı senin delin"
Meryemce dudakları büzmüş uyuyordu, Mustafa tam kucağına alıp odaya götürecekti ki öksürmeye başladım ama bu sefer kıskançlıktan değil Hamza dede ve Mirza amca avluya geliyordu.Mustafa bir anda " Selim abi burada mı uyusun ya"
"YO-" Hamza dede "Mustafa hayırdı oğlum "
"Şey dede" Mustafa konuşmaya çalışırken Meryemce tatlı kestirmesininden uyanmıştı;
"Dede ben uyuyunca beni odaya götürecekti her halde "
"Tamam gelinim "
Ben ve Mustafa kıpkırmızı olmuştuk , Mustafa bana bakarken " Bir daha her şeye öksürme abi olur mu"
......................................
Kahvaltıyı etmiştik ben Meryemcenin yine canından bezdirmiştim. çok sevdiğim bir şiir kitabı vardı o Meryemcedeydi.
" Hadi güzelim ya ne olur yaa" Meryemce birden " imdat Gülcan, al şu adamı başımdan benim odadaki kütüphaneye git şu adamın istediği kitabı ver "
"Vay Meryemce şu adam oldum öyle mi yürü hatun yürü"
Gülcan kıpkırmızı olmuştu yine, odaya girdiğimizde başımı yere eğmiştim, sonuçta Mustafa'nın odasıydı kütüphane geçtiğimizde Gülcan Meryemcenin şiir kitabını bana veriyordu ki birden geri çekti;
" Dağhan bu kitap Meryemce için çok kıymetli ona göre kullan kitabı , yoksa başına bir şey gelirse keser bizi"
" Meryemce bana bir şey demez "
" Emin misin onun kitapları kıymetli Binbaşım"
"Var mısın iddaya "
"Nasıl ya "
"Benim dediğim çıkarsa bir gece benimle uyuyacaksın hem alıştırma yaparsın"
"Çok fenasın, ama o kitabın başına bir şey gelirse yakar Mardin'i sen tanımıyorsun Meryemceyi"
" Sen kazanırsan istediğini yaparım gülüm " dedim ve kitabın kalbi olan bir şiiri yırttım kitaptan, Gülcan'a uzattım " bu şiir bu kitabın kalbi ama olsun be vaştimın sende benim kalbimsin bu şiir sende kalsın"
"Ben diyorum Meryemce kesecek bizi kesecek, adam kitabı yırtıyor ya "
"Korkma hiç bir şey demeyecek "
"Meryemce, kitapları için ölür yaa, tamam ya varım hadi bakalım hodri meydan "
Odandan çıktığımız avluda herkes oturuyordu, Meryemce'ye doğru gittik ikimizde herkes bize bakarken Gülcan heyecanla ;
"Meryemce ,bacım sana bir şey diyeceğim ama sakin ol tamam mı dikişlerini unutma"
"Söyle benimle pazarlık yapma vayemın"
Herkes bize bakarken ben gülmeye başlamıştım bile, Gülcan güldüğümü anlayınca ters bir bakış atıp " bu adam yani bu ...bu aman neyse senin çok sevdiğin imzalı şiir kitabını yırttı"
Meryemce baktığımda beni yalancı çıkarmasın diye dua ediyordum;
"AAman Gülcan bu muydu yani yüreğime inecekti ya ben o kitabın imzalı olanını kütüphaneye koyar mıyım ? o kitaptan iki tane var"
Gülcan'a baktığımda yine kıpkırmızı olmuştu, artık sevdiğime üzülmeye başlamıştım. Gülcan'a yanaşarak kulağına" Ben sana dedim gül'üm üzülme, alışırsın "
"afffff Dağhan git başımdan , ben gidiyorum "
"Nereye gidiyorsun "
Gülcan beni umursamadan Meryemce'ye " Ben gidiyorum hastaneye "
"Gülcan gitmeden bir kahve yap da hem sende kendine gelmiş olursun hem de bende içmiş olurum yengecim"
" Meryemce başlatma yengene "
Gülcan sinirlenirken Mert yanımıza gelerek " ben gidiyorum birazdan uçağım var" Meryemce Mertte uzanarak öpmüştü. Bana dönünce sarıldım kulağına doğru;
"Tamam aslanım kendine dikkat et"
"Tamam abi, bu arada yengeme ve ablama iyi bak"
Mert herkesle görüşmüştü çıkarken Mustafa'da onunla çıkıyordu bana dönüp" Selim abi sende gel hadi mert'i bırakalım hava alanına sonra sen hem işlerini halledersin hemde bu ağanın iş yerini görürsün "
"Olur Ağam, Gülcan'ı da hastaneye bırakalım "
"Olur hadi "
Hepimiz çıkarken Meryemce arkamızdan kedi gibi bakıyordu. Ben arabaya gelince arkaya Gülcan'ın yanına oturdum. İlk önce onu hastaneye bıraktık ama işin garibi Gülcan hastaneye girerken bir adam peşinden giderken yanına gidiyordum ki Mustafa " benim adamım sen zannediyor musun onu tek bırakacağım Gülcan bize geldiği ilk gün taktım peşine"
"Niye ki"
" Kimse duymasın en önemlisi Meryemce duymasın ama benim herkesi korumam lazım "
"Anladım ağam "
Mustafa ,Mert'e dönerek " Ben senin konuştuğun, görüştüğün insanlara karışamam ama seni o saçma sapan adam çokluğunda koruyamıyorum "
"Anladım Mustafa abi dikkat ederim ama beni koruyan adamı tanımak isterim "
"Seni sadece bir adam değil adamlar koruyor sen benim tek mimarım ve en önemlisi canımsın "
Hava alanına geldiğimizde Mert ile vedalaşıp oradan ayrıldık. Ben işlerimi hallederken Mustafa esnafla görüştü, sıkıntılarını sordu sonra da şirkette geçmiştik. Bizim ağa fena bir patronmuş meğer. Şirkette girdiğimizde bizim ağa tam ağa olmuştu.
....................................
Akşam üzeri eve geldiğimizde avluda kadınlar oturmuş çay kahve içiyordu ama Meryemce ilk defa sıkılmış gibiydi. Mustafa avluya girdiğinde bütün kadınların ayağa kalması dikkatimi çekmişti. Ben Meryemcenin yanına gidecekken Mustafa " Dağhan bey söyle geçelim" baktığımda ağalık yaptığını anlamıştım. Karşıdaki sedire geçince Ayşegül yanımıza geldiğinde sinirle " Bu nedir ayşegül çatlatacak mısın Meryemceyi"
"Ağam, şey Kezban hanım çağırmış "
"Ya onu geçtim dilda niye yeni gelin gibi dolanıyor anama söyle ben çıldırmadan çıksınlar bir de Avşin halam nerede anama kalmaz yollardı bunları"
"Diğer konağa gitti ağam, bir kaç gün burada kalacak diye üst baş almak için" Mustafa ağzını açmasına fırsat olmadan konağın kapısından Avşin hanım ve Gülüm girmişti. Avşin hanım "OO Kezban hanım toplamışsın yine çeteni"
"Avşin kendine gel"
"Ben kendimdeyim ve siz hanımlar hasta ziyareti kısa olur görüyorum ki baya uzun kalmışsınız hayde"
Millet kalkarken Mustafa bıyık altından gülüyordu, Meryemce rahatlamıştı, Gülcan yanımıza doğru geldiğinde Mustafa yanımdan kalkıp Meryemcenin yanına gidiyordu. Gülcan yanıma otururdu " Binbaşım nasılsın "
"İyim gülüm sen , hayırdır bir şey mi var "
"Yokk öyle geldim yanına "
" Akşam yine çıkarız dama olur mu "
"Şeyy olur.."
Gülcan kıpkırmızı şekilde yanımdan kalkarken akşam ezanın okuduğunu duyunca abdest almak için ayağa kalktım. Ben lavaboya giderken parmağımda ki Binbaşımın hatıra yüzüğünü ve alyansımı çıkarmış ve Meryemcenin önüne koymuştum . Abdest alıp geldiğimde avluda bir tek Mirza amca ve Hamza dede yoktu herkes sohbet ederken Meryemcenin önünden yüzüklerimi almak için eğildiğimde sadece alyansım vardı.
" Meryemce yüzüğümü alabilir miyim canım"
"Bende değil ki Dağhan hem bende olsa nasıl koşayım"
"Nerede ya bu yüzük , Mina'm sen mi aldın sevgilim "
"Hayır aşkım "
Masanın altına eğildiğimde Gülcan " Bunu mu arıyorsun Binbaşım, babamın yüzüğünü"
"Gülcan onu bana ver canım"
"Hayır benim babamın yüzüğü "
"Hayır benim değer verdiğim binbaşımın yüzüğü "
Avluda koşmaya başladığında bende peşinden koşmaya başladım herkes bize gülerken Mina Meryemce'ye " annneee bende kovalamaca oynuyacağım" dediğini duyduğumda iyice bende film kopmuştu. Gülcan birden durup boynundaki künyeyi çıkarıp yüzüğü onun üzerine takınca yaklaşamadım.
"Gülcan abdestin var mı güzelim"
"Evet gidip namaz kılacağım ne oldu ki "
"Yok bir şey, o yüzüğü bana veriyor musun"
"Hayır tabiki vermiyorum"
Gülcan'a yaklaştım ve sadece burnuna dokundum, sinirlenmişti. Gülcan sinirle bana bakıp "sen çok kötüsün" Hiç kimse anlamamıştı, çok geçmeden Gülcan tekrar bize doğru gelirken bende odama gidiyormuş gibi yapıp yine burnun ucuna vurmuştum. Gülcan sinirlenip köpürmeye başlamıştı.Gülcan tekrar abdest almaya giderken Meryemce " Yapma ne olur Dağhan ya"
"O da versin yüzüğü" Helin hanım ve şule hanım bize bakarken,Helin daha fazla dayanmadı galiba " Gülcan hanım niye kızıyor size" ben daha ağzımı açmadan Meryemce'm "Gülcan şafi meshebinden olduğu için eşi de olsa abdestti bozuluyor "
Mihriban teyze " Yapma paşam günah namazını kılsın " ben yeniden yanımıza gelen güzeller güzeli karıma bakarken o boyundaki yüzüğü bana uzatmıştı bile, gözlerinin dolu olduğunu görünce hiç kimse umurumda olmadan ve tekrar kızacağını bile bile sarılıp anlından öptüm ve kulağına doğru sessizce " abdestini al gel yukarıdaki mescitte namazımızı kılalım"O sadece kafasını salladı.
..................................................
MERYEMCE...
Akşam yemeğinde Mustafa dedesinden babasından izin almıştı damda gece gençler oturacaktı. Mustafa boran ve ayşegülü yanımıza çağıracaktı.Yemekler yenmiş, Hamza dede odasına babam ve annem salona geçerken Mina'm da annemin yanına geçerken bizde dama çıktık. Herkes yerde bağdaş kurmuş otururken, ben nasıl oturacağım diye düşünüyordum , Emrah elinde yastıklarla geldi. Emrah bana yer yaparken herkes onu izliyordu Bedirhan birden " Emrah sen çok mu seviyorsun deli doktoru"
"Meryemce yengemi mi ? Yok ya ama çok iyi amcama karşı yanımda oluyor"
Herkes ona gülerek bakarken kadir'in oğulları gelerek "bizde oturabilir miyiz sizinle, oturabilir miyiz Mustafa amca"
"Geçin bakalım aslanlarım"
Peri , Zümrüt ve başak halime olduğu için kenarda oturuyordu. Ben oturmaya çalışırken birden ayaklarım yerden kesildi utanmıştım çünkü Mustafa kucağına alıp yerime oturturdu kafamı kaldırdığımda hiç kimse bize bakmıyordu. Mustafa kafasını kaldırmadan " Niye bize kimse bakmıyor "
"Sence sultanım," burnunum üstünü öpüp yerine geçip oturdu. Sohbet muhabbet yerinde giderken dikkatimi Gülcan çekti, elinde telefon bir haber okuyordu. Gülcan'ın kulağına eğilerek " Ne oldu vayemın"
"Şehit var hemde Hakkari de "
"Tamam sakin ol hatırlatırım asker bir kocan var artık"
"Onun için daha çok korktum ya"
" Gülcan eğer şuan fark ederse emin ol daha kötü moralini bozarsın emin olabilirsin buna "
Gülcan çaktırmadan göz yaşlarını silerken, benden çaktırmadan Mustafa'ya mesaj çektim hemen her şeyi anlatım ve herkesi güldürmek istediğimi söylediğimde kafamı kaldırıp Mustafa ya baktım göz kırptı tamam der gibi.
Mustafa hafif boğazın temizledi herkes ona bakınca bende ona baktım. Bir adama gülmek bu kadar yakışır birden
"Ben askere gidecem, Ben askere gidicem " bende hemen karşılık verdim; " Bende gelecem canım benden gelecem canım"
"sen orada neydecen, kız orada neydecen"
"yemek yaparım canım , kahve yaparım canım "
Herkes gülerken Mustafa bir daha başlarken Dağhan'a bakarak " Dağhan göreve gidecek Selim göreve gidecek" ben Mustafa karşılıklı verirken omzumu yanımdaki Gülcan'a vura vura söylüyordum;
"Gülcan da gidecek canım, Gülcan da gidecek canım"
" gülcan orada neydecek ,kız orada neydecek"
"Dikiş atar canım hasta bakar canım, pansuman yapar canım"
Damda herkes gülmekten çatlayacaktı neredeyse. Gülcan bile gülüyordu Dağhan'a baktığımda gözleri hafif dolmuştu. Çaylarımızı içerken Dağhan" Güzelim eğer yorulmazsan iki türkü istiyorum senden "
"Tamam hangileri ?"
"Biri değmen benim gamlı , ikincisi kirpiğin kaşına değdiği zaman"
" Tamam söyleyelim bakalım "
Kirpiğin kaşına değdiği zaman
Bekleme sevdiğim vur beni beni
Sevdanın şafağı söktüğü zaman
Diyardan diyara sal beni beni
Saçların rüzgarı tel tel biçende
Dudağın dilinden şerbet içende
Gönlünde duygular ateş saçanda
Alevden gömleğe sar beni beni
Hasreti bırakıp özlem getiren
Güllerin yerine diken bitiren
Gönlümde yarayı açan o tren
Ötünce hatırla yar beni beni
........
Değmen benim gamlı yaslı gönlüme
Değmen benim gamlı yaslı gönlüme
Ben bir selvi boylu yardan
Ayrıldım ayrıldım ayrıldım yar
Ben bir selvi boylu yardan
Ayrıldım ayrıldım ayrıldım yar
Evven bağban idim dostun bağında
Evven bağban idim dostun bağında
Talan vurdu ayva nardan
Ayrıldım ayrıldım ayrıldım yar
Kumru gibi gökyüzünde dönende
Kumru gibi gökyüzünde dönende
Baykuş gibi viran yurda
Konanda konanda konanda vay
Baykuş gibi viran yurda
Konanda konanda konanda vay
Çok ağladım mecnun gibi çöllerde
Çok ağladım mecnun gibi çöllerde
Ferhat gibi şirin yardan
Ayrıldım ayrıldım ayrıldım vay
Şirin gibi zülfü yardan
Ayrıldım ayrıldım ayrıldım vay
Ben türküleri bitirdiğimde herkes sessiz sessiz ağlıyordu Başak ağlayarak " abla ne yaptın yaa"
"Ben bir şey yapmadım ya, " Gülcan arkama doğru çevirmiş başını sırtıma koymuş, sessizce ağlıyordu, akılma gelen şeyle başladım yine söylemeye;
Gemileri yürüten de ortadaki direktir
Beni böyle söyleten de, bu gaybana yürektir
Aykırı yollarına, boylarına maşallah
Bizim evde gelin yokta, sen olursun inşallah
Aykırının yolu uzunu da, dön göreyim yüzünü
Versem omuz omuza da, öpsem kara gözünü
Aykırı yollarına, boylarına maşallah
Bizim evde gelin yokta, sen olursun inşallah
Ah ben herkesi ağlattım ama tekrar güldürmüştüm ama Mustafa sinirli sinirli bakıyordu anlamadım nedenini ama olsun. Bedirhan ve Baran gece geç olduğu için eşlerini alıp konaklarına gitmişlerdi. peri ve melekte evlerine gitmek için ayaklanmışlardı ki melek birden " Avşin hala hadi bize gidelim "
"Yok kuzum buradayım bir kaç gün ama artık korkmayın avşin halanız buralarda hem Mihriban yengemi özlemişim "
Kızlarda gidince damda hala oturmaya devam ederken Dağhan "Gülüm bir sütlaç yapar mısın canım çekti de" Gülcan yalancı bir sinirle " aa Dağhan belki yapmayı bilmiyorum, niye utandırıyorsun beni "
"Sen mi bilmiyorsun yapmayı, en son yaptığının tadı hala damağımda "
"Ben mi yaptım sana ? ne zaman ben niye hatırlamıyorum"
"yaklaşık 15, 16 sene oluyor en son sütlacını yediğim ama şu bir gerçek senin sütlacın üstüne sütlaç yemedim "
" Nasıl ya anlamadım ben ?" Dağhan yerinden kalkıp benimle Gülcan'ın ortasına oturdu hafif Gülcan'a dönerek "Rındıkamın, kadir binbaşım diyorum, anlarsın artık " dedi ve parmağını Gülcan'ın burnuna vurunca, Gülcan " ahhh babam yaa" dediğinde hepimiz gülmüştük. Gülcan vahlanırken ben Dağhan'a dönerek " o sütlaçlar sana mıydı yaa" Sonra damdakilere dönerek "Aslında Kadir amca sütlaç sevmez ama her seferinde Gülcan'a sütlaç yaptırırdı göreve giderken, hata bir keresinde evde süt yok ertesi günde geziye gideceğiz sabaha kadar başımın etini yemişti sabahta erkenden kalkıp marketten süt alıp sütlacı yapıp babasına bırakmıştı"
Herkes Dağhan ve Gülcan'a bakarken ben kocama bakıyordum, kaşları çatık telefonuna bakıyor arada bana sinirli sinirli bakıyordu. herkes odasına inerken ben , Gülcan ve Avşin damda kalmıştık. Dağhan yorgun olduğu için odasına , Mustafa da çalışma odasına inmişti. Avşin hala sırtını duvara dayayınca elini bacaklarına vurdu bende başımı onun dizine koydum. Avşin hala birden " Deli kızlar size bir aşk masalı anlatayım mı ?"
"Anlat hala "
" 20 yaşındaydı genç kız çok seviyordu babasının ağa olması bile umurunda değildi, yaman bir gence aşık olmuştu. Evlenecekti çok mutluydu o kadar mutluydu ki, sevdiği adam ile nerede kaçacak duruma geldi, yaptı da bir gece konaktan çıktı sevdiği adama gidiyordu. Önünü genç üç tane adam kesti, adamlardan biri nereye gittiğini sordu kız yalan söyledi aynı adam bir daha sordu kız yine yalan söyledi. o genç dayanamadı yalan söylemesine hiç yapmayacağı şeyi yaptı ve kıza tokat atmıştı. Kızı saçlarından sürükleyerek bağ evine getirdiler o gece . Genç kız yalvarıyordu ama yanındaki adamlar dinlemiyorlardı. o gece orada kaldılar sabah uyandığımda kendi odasındaydı , babasının bağırmasıyla uyanmıştı genç kız. Kızın babası kızın eniştesine bağırıyordu {kızım öyle bir şey yapmaz benim gözümün nuru yapmaz} diyordu. Hızla kızının odasına girdiğinde kızın babasın kızın eniştesine {bak benim kızım burada hani kaçmıştı benim adımı hani lekelemişti } kızın babası kızının anlından öpüp odasından çıktığında kız sessizce ağlamıştı çünkü sevdiği adamı iftira atıyor diye babasın kesin öldürecekti, o gece önümü kesen gençlerden tokat atan sevdiği adamı korumuştu ama bu sefer kızın ablası o adamı öldürmüştü ve canlı canlı ölümünü kıza izletmişti."
Avşin hala nefes alıp devam edecekken Mustafa'nın sesi duyuldu;
"Sonra o genç kız hayattan soğudu intihar etmeyi bile düşündü, o tokat atan genç o kızı ipten aldı, onu kurtarmıştı o genç o zaman gözümün nuru dediği dostum dediği kızın gözünün önünde erimesine dayanamıyordu bir gün hiç yapmayacağı şeyi yaptı o kızı ve kendini bir uçurumun kenarına getirdi, genç onda dedi ki { ölmek mi istiyorsun önce beni at şuradan aşağı, ben senden sonra ne ananın ve anamın nede babanın ve babamın yüzüne bakarım at beni} kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyordu. kız o günden sonra kendini odaya kapadı kızın yüzünü sadece annesi ve babası görüyordu ondan sonra o gence de küstü sadece ona değil diğer iki gencede küstü. sonra annesi öldü bu kızın iyice kapandı içine sonra aradan çok uzun zaman geçti bu genç kızın şehrine bir melek geldi ve bu kızı içinde boğuldu cehennemden sadece bir gece de çıkardı eski neşesine getirdi."
Kafamı kaldırdığımda Avşin hala ağlıyordu, Mustafa baktığımda gözleri dolmuş oda Avşine bakıyordu. Kafamı diğer tarafa çevirdiğimde Gülcan uzaklara bakıp ağlıyordu. Mustafa, Avşin halanın başına bir öpücük koyarak ona " Halam biz yine buradayız, hadi bu hanımları bırakalım da senin odana gidelim"
"Tamam ağam hadi"
Ben oturur vaziyette geldiğimde onlar gidiyordu, Gülcan ile gök yüzüne baktığımızda gülmüştü hava kapatmıştı tatlı bir rüzgar vardı. Yağmuru bekleyecektik İstanbul'da bizim terasta yaptığımız gibi sessizce şarkı mı söylemedik, şiir mi okumadık çok geçmeden bir şimşek bir gök gürültüsü bardaktan boşalırcasına yağmur yağmaya başlamıştı ve her zaman ki gibi hıçkırarak ağlamaya başlamıştık. Gülcan bana sayıyordu benden ona, çok geçmeden sırılsıklam olmuştuk, İlk dama Dağhan çıktı " Bu haliniz ne sizin" Gülcan, Dağhan'ın önüne geçerek parmağını Dağhan'ın kalbine vurarak " Ben kaç gece öldüm , biliyor musun? ben her şehitte ağlardım sensindir belki diye ama şimdi Toprak gözlüm ya sana bir şey olursa ben ne yaparım "
"Korkma gülüm ben hep sana geleceğim Allah'ın izniyle korkma "
"Ya gelmezsen"
"Fenamı bahar gözlüm şehit kızıyım diye gurur duyuyordun birde şehit eşi olursun , hatırlıyor musun babanla son konuşmada bende oradaydım onun dediklerini düşün gurur duy"
Gülcan iyice ağlamaya başlayınca , Dağhan, Gülcan sarılmıştı. Birden dama Mustafa çıktı bana doğru geliyordu elimle dur yaptım sonra ağlayarak " Gelme, sen bana niye kızdın ben çok üzüldüm"
"Deli doktor sana değildi ki, sen üstüne mi alındın"
Ben ayağa kalkmaya çalışırken birden Mustafa beni kucağına almıştı , Dağhan dönerek;
"Gülcan'ı odasına götür, bende bu deliyi"
Hızla odaya girdiğimizde Mustafa " ya yaraların mikrop kaparsa ne yapacaksın " Mustafa üzerimdekileri dikkatle çıkarırken, bir taraftan söyleniyordu. Mustafa pijamalarımı giydirip yatağa yatırmıştı, oda üzerini değiştirip yanıma yatmıştı. Ben kendimi uykuya teslim ederken o hala söyleniyordu.
.......................................
Sabah uyandığımda hafif ateşim vardı hissediyordum elimi karnımdaki dikişlere değdirdiğim de etrafının ateş gibi sıcak olduğunu fark ettim. Gülcan'ın odasına gitmek için ayağa kalktığımda canım acısa da umursamadım.
..........................................
GÜLCAN...
Sabah kapının çalınmasıyla uyandım saate baktığımda Meryemce'den başkası olmayacağı için uykulu uykulu üzerime bir şey almadan konuşa konuşa kapıyı açtığımda şaşırmıştım ;
" Bacım sen bu saatte kocanı bırakıp nasıl gel..... Dağhan" Ben gördüğüm kişiyle şoka girerken Dağhan beni tek hamlede içeriye itip kapıyı kapadı, Ben kapı ile Dağhan'ın arasında kalmıştım. Dağhan;
" Sen niye başına bir şey almadan kapıyı açıyorsun, ya başkası olsaydı, ya biri saçlarını görseydi."
Dağhan'ın dedikleriyle başımın açık olduğunu o an fark ettim Dağhan'a baktığımda başının bana doğru yaklaştığını anladığımda çekilmek istedim ama sonra vazgeçtim başını boynuma koyup derin bir nefes çektiğinde ayağımın bağı çözülmüştü,ayağım birden boşalınca tek hareketle tek koluyla belimi kavradı Dağhan. Bende başımı onun omzuna dayayarak " be...be..ben mer.meryem..meryemce san...sandım gel.... geldi sanndım hemmm hem sennn sen niyyee gel..geldin bububbu saatte"
" Heyecanlanma, dün geceden sonra nasıl oldun ona bakmaya geldim hem gelirim nikahlı karımsın ya onun için birde kokun"
"Ne.. nee olllmmmuşşş kokkokuma "
" Senin kokun cennet, senin kokun huzur, senin kokun uyuşturucu"
"Dağğahhan benndeen uzaak dursaaannn"
Dağhan tam uzaklaşırken, kapı çalmıştı birde sessizce Gülcan diyen bir ses evet Meryemce gelmişti. Meryemce anlamasın diye hemen Dağhan'ı içeriye sakladım. Kapıyı açtığımda heyecandan birden kekeleyince Meryemce " Ne o kız kapının arkasında mı bekliyordun, bu ne hız" dediğinde iyice kızarınca Meryemce koltuk değnekleriyle içeri girdi. Meryemce Dağhan'ı görünce sinirle gülmek arasında kalmıştı.
"Dağhan, canım abiciğim çık hemen dışarı daha düğün olmadı"
Dağhan, Meryemceyi öpmek için bir adım atınca Meryemce 'yaklaşma' deyince hızla yanımdan geçerken hızla beni öpüp çıkmıştı. Ben Dağhan'ın öptüğü yeri elimle tutarken Meryemce yanımda zorlukla odan çıktı arkasından " Sen bu saatte niye geldin vayemın"
"Yok bir şey tatlı aşık sonra konuşuruz"
Ben Meryemcenin dediğine gülerken o çoktan odasına girmişti.
.......................................................
Meryemce'm gittikten sonra uyamadım üzerimi değiştirip , avluya çıktığımda Dağhan da üstünü değiştirmiş avluya iniyordu. Dağhan etrafa bakarak yanıma gelmişti, yanağımdan bir makas alıp " rındıkamın nasılsın "
"İyim 1 saat önce görmüştün ama " Dağhan tebessüm ederken "gülme adam gülme"
"Niye delalamın"
"Gülme işte,zaten Meryemceye ayıp oldu"
"Bir şey olmaz zaza güzeli, hadi bana kahve yap "
"Olur paşam hemen sende gel beraber"
Biz kahve yaparken Ayşegül ve Songül de mutfağa girmişti.Biz kahvelerimizi içene kadar kızlar avluya kocaman bir masa hazırlamışlardı. Herkes masaya geldiğinde Meryemce yoktu, herkes çaktırmadan birbirine Meryemceyi sorarken Mustafa ağa kimse soramıyordu. çünkü kaşları çatıktı. Hamza dede" Mustafa ağa gelin nerede" Mustafa denileni duymamıştı. Herkes Mustafa ya seslendi kimseyi duymadı en son Mina yanındaki sandalyeye çıkıp gözlerini gözlerine dikerek " baba, annem nerede " dediğinde herkes gülerken Mustafa ilkten afalladı sonra boğazını temizleyip " Biraz yorgun gibiydi yatıyordu babacığım" Dağhan Mustafa'ya bakarak " iyi misin "
"Değilim yarın öğlen İstanbul'la gitmem gerekiyor "
"Anlaşıldı dalgınlığın o kadar seslendik sana "
" Kusura bakmayın, kafam karışık "
Biz yemeğe devam ederken Meryemcenin odasına giren Avşin halanın odadan " Mustafa yetiş " dediğinde Mustafa koşarak odaya girdiğinde ben ve Dağhan da hızla odaya girdik Meryemce banyoda ter içinde kusuyordu herkesi çıkardım hemen odadan avşin ve ben kalmıştık odada Meryemceyi hemen yatağa yatırdım ateşi çok yüksekti. Üzerini değiştirip ilaçlarını verdim. Meryemce uykuya geçerken ateşi de düşmeye başlamıştı. Odan çıkmaya niyetim yoktu çünkü dünkü yağmur yüzünden Meryemcenin dikişleri mikrop yapmıştı ve sabaha kadar intihap yapmıştı.Sabah onun için gelmişti kesin .... Ah Dağhan yaaa...
Avşin hala anlamış olacak ki " hadi çık ben seni Mustafa'nın gazabından korurum ama kocana bir şey diyemeyeceğim"
"O pek bir şey demez diye umuyorum"
"Eminim bir şey demez"
"Avşin hala yaa"
Biz odadan çıktığımızda Mustafa ağa bir şey demeden içeriye girmişti, Dağhan kaşları çatık bir vaziyette " Gülcan, görüyorsun dimi, çocuk gibisiniz ya "
" özür dileriz , Dağhan selim bey "
"EE nasıl peki deli keçi"
"İyi düşer ateşi birazdan "
Mustafa ağa odadan çıktığında sinirliydi belli hiç kimseye bir şey demeden konaktan çıktı. Dağhan'da peşinden çıkmıştı. Herkes işlerin başına dönünce bende hastaneye gitmek için hazırlanmaya odama geçmiştim. Odaya girdiğimde odadaki aynanın önünde bir buket gül üzerinde birde not vardı . """ BAZI KADINLARIN TARİFİ ZORDUR... SADECE SEVERSİN.....GÜLÜŞÜNÜ BAKIŞINI, DOKUNUŞUNU. KİMDİR DİYE SORARLAR DİNLEYEN AŞIK OLMASIN DİYE ANLATMAZSIN... işte ben seni böyle sevdim nefesim """" Gülerimi sevdikten sonra siyah geniş pantolonumun üzerine askeri yeşil gömleğimi giydim onun üzerine de kamuflaj desenli kabanımı giyip çıktım avluda herkese baş selamı verip çıktım ....
.................................................
DAĞHAN SELİM...
Akşam eve geldiğimde akşam yemeği hazırlanıyordu avluya. Avluda sadece avşin hanım vardı odama gitmek istemiyorum Meryemceyi merak ediyorum Gülcan hastaneden. Ben yavaşca odama giderken " Dağhan abi sorabilirsin , Meryemce iyi yanında kimse yok yanına gidebilirsin"
"Şeyy ben "
"Önemli değil benden senin bir kardeşinim "
"Sağ ol kardeşim o zaman ben güzelimin odasına girebilirim "
"Evet binbaşım"
Ben Meryemcenin odasına girdiğimde saçları yatağa dağılmış uyuyordu. Yatağa gidip saçlarını severken {Güzel kardeşim benim, babamın kıymetlisi babamın göz bebeği sana bir şey olacak diye korkuyorum, hele Mert küçük kardeş nefesim erkek kardeş beni bırakmayın hiç bir gün olur da ben gidersem beni bırakma be atmaca, şimdi gönlüme taht kurmuş yıldızım geldi onuda sen getirdin bana, sana Mustafa melek derken yalan demiyor annen seni bizim için doğurmuş.} Meryemcenin saçlarını severken yatağın diğer tarafına Mustafa oturdu. " Binbaşım hayırdır"
"Hiç Mustafa korktum bu gün ilk defa ben korktum lan onu hastanede öyle görünce birde bugün yerde iki büklüm ,ben ne ölümler gören ben korktum "
"Biliyorum abi ben Meryemceyi yoğum bakımda öyle görünce öldüm zaten şimdi korkuyorum "
Biz iki deli yatakta yatan Meryemce'ye bakarak iyi dertleşmiştik. Mustafa bana iyi dost olmuştu bu kısa zamanda. Ben Mustafayı odada bırakarak avluya çıktığımda herkes avludaydı iki adım atmıştım ki konağın kapısından kamuflaj desenli kabanıyla gülüm girmişti. Bana yaklaşarak konak halkına selam verdi sonra bana göz kırptıktan sonra Meryemcenin odasına doğru giderken " Gülcan, ağa içeride sonra bakarsın "
"Tamam o zaman bende üzerimi değiştireyim"
Gülcan odasına giderken ben sadece bakmakla yetiniyordum ki, Hamza dede , Mirza amcaya bir şey dedi ,sonra gülerek mirza amca " Deli oğlum bir Gülcan'a baksana bu gün ne olmuş hastanede"
"Hemen Mirza amca "
Ben kırk yaşında koskoca binbaşı Dağhan selim ateş karımın odasına gitmek için utandım. ALLAH'ım gör kadir binbaşım gör zamanında dediğin oluyor ne demiştin "gün gelir sende bir yıldız peşine sürüklenirsin"
Odaya girdiğimde başını açıyordu gülüm arkasından gidip sarıldım, önce sıçrasa da sonra hemen sakinleşmişti;
"Dağhan ayıp yaa biri görecek"
"Yok bir şey olmaz canım bakayım dedim günün nasıl geçti diye"
"Çok yoruldum ve çok açım eğer çıkarsan önce şey hımmm işlerim var sonra Meryemceye bakacağım sonra yemek yemek istiyorum"
"EE bizim sütlaç ne olacak "
"Acelesi mi var yarın yaparım"
"Tamam yarın yap gülüm "
Gülcan'ı odada bırakıp avluya çıktığımda Mustafa'da odadan çıkıyordu, Mustafa yalandan "hayırdır binbaşım " Mustafa'ya göz kırpınca beraber masaya doğru yürüdük. Hamza dede burada olduğu için masanın başına Hamza dede oturuyordu. Mustafa'nın yanı boştu. Yemeğe başladığımızda Gülcan, Meryemce'ye bakıp yanımıza gelmişti yanıma oturduğundan, kulağına doğru " Nasıl benim güzelim"
"İyi uyuyor ateşi düşmüş"
"Tamam canım"
Biz kendi aramızda konuşurken serdarın oğlu Emrah " Mustafa amca kaz yürüyüşü varmış askerde öyle mi" Mustafa bana bakınca ne demek istediğini anladığım için kafamla tamam dedim .
" Emrah bana niye soruyorsun koçum masa da koskoca binbaşı var ona sor" Emrah ilkten sıkıldı sormak için ama sonra " Dağhan amca var mı"
"Var koçum bazı komutanlar eziyet için yapar ama var" lafa hemen kadirin büyük oğlu sinan girdi "Dağhan amca bize gösterir misin " ben tam ağzını açıyordum ki Hamza dede" Aslan parçası şunlara bir askerlik yaptır sana "
"Hamza dede dayanamazlar ki " Konağın kapısından içeriye giren baran " Dağhan abi neye dayanamıyor bunlar" Hamza dede masadan kalkarak " bütün erkekleri al bakalım eğitime en dayanıklı kim çıkacak bakalım, dayanaklı olana istediğini vereceğim"
Herkes kabul etmişti, erkekler hazırlanırken bende odaya gitmiştim üzerimi değiştirmeye bana da antrenman olacaktı.
.......................
Yemek masası kalkmıştı, avluda geniş bir alan açılınca herkes hazırdı. Erkekler yan yana tek sıra halinde dizilmişti. Mustafa ağa ortalıkta yoktu, biraz daha sonra üzerini değişmiş odadan çıkıyordu. Oda gelince hemen bağırdım ;
" Asker ben ne dersem oflamadan yapılacak en dayanıklı benim karşıma çıkacak, şimdi başlıyoruz"
"Asker yat"
"Asker sürün"
"Asker şınav çek "
" Asker kaz yürüyüşü başla "
Bir saat sonra bütün erkeklerin resmen suyu çıkmıştı, Bir tek karşımda Mustafa kalmıştı, ben Mustafa elimle gel yapınca, tam gardını almıştı ki arkamdan "o yarışta benimde olmam lazımdı"
"Bence de atmacam " biz devam edecekken Hamza dede " bu yarış eksik olmuş gelinim iyileşince yeniden yapılacak bu yarış"
Hamza dedenin dediğine gülerken ben sadece içimden inşallah demekle yetindim. Meryemce, Mustafa'ya " ağam sen askerliği ne olarak yaptın ya ama helal olsun şu adama yenilmedin"Mustafa gülerken ben " Meryemce ayıp olur iki de bir şu adam "
" Hadi ağabeyciğim hadi neyse müsadenizle ben odama çekileyim sizi görünce gelmek istedim gülcanım yardım eder misin"
Herkes yavaş yavaş odalarına çekilirken , bende odama geçmiştim. Banyoya girip duş alıp üzerimi değiştirmiştim. Odamdan çıkıp Gülcan'ın odasına baktığımda ışığı yanıyordu.Hemen telefonumu çıkardım ve mesaj yazdım { canım az benim odanın önüne gelir misin } eğer tanıyorsam hemen gelecek. Ben odanın yanında bir yere saklandığım da Gülcan da gelmişti odanın önüne. Gülcan etrafına bakarken birden arkadan sarıldım , başımı boynu gömdüm kokladım.
"Ah benim orman gözlü gülüm cennettir senin korkun bana "
" Dağhan, ayıp ya ama biri görecek ne olur "
"O zaman kimse görmesin zaza güzeli" dediğim gibi kucağıma alıp odama götürmüştüm.
Odaya girdiğimizde Gülcan'ın heyecanlandığını alıp verdiği nefesten anlayabiliyordum. Yatağımın yanındaki koltuğun önüne indirdim kucağımdan ayakta gözlerimin içine bakıyordu.
"Korkma zaza güzeli korkma" Gülcan'ın başındaki tülbenti çektiğimde bahar kokusu etrafı sarmıştı.Gözlerine bakarak saçındaki tokayı çıkardığımda nefesini tutmuş bekliyordu güzelim.
" Gülüm nefes al canım benim korkma "
Ben üzerindeki hırkayı da çıkardığımda gözlerini sımsıkı kapatmıştı ben ise şirin bir kız çocuğu gibi pembe pijamasıyla karışımda duruşuna bakıyordum. Ben gülüm bir adım attıkça o geriye adım atıyordu ki bu bana başka bir şeyi hatırladığı için direk kolundan tutup kendime çektim, tek elimle saçını arkaya atarken bir elimle de belini kavramıştım. Dudaklarımı kulağına yaklaştırarak "Bir daha benden geri geri kaçma sen Bir binbaşı kızısın mertsin ve en önemli artık benim karımsın, dağda geri geri hainler gider sen benim gülümsün senin yerin burası kanatlarımın altı"
Gülcan sadece başını sallıyordu onunla birlikte yatağa doğru gittik. Gülcanla birlikte yatağa oturduğumuzda sadece gözlerimiz konuşuyordu. Benim telefonum çalınca Gülcan'ın duymasını istemediğim için kapıya çıktım. Telefonla konuşup içeriye girdiğimde yatağa cenin şeklinde yatıyordu.Yatağa, yanına gittiğimde hiç kıpırdamadı, yatağa yatıp onunda göğsüme çektim önce saçını öptüm sonra kokusunu içime çektim.
Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum ama Gülcan'ın düzenli nefes alış verişinden uykuda olduğunu anladım. Banyoya geçip üzerimi değiştirip çıkmıştım ki gördüğüm görüntü gülmemi sağlamıştı Gülcan'm benim yattığım yastığa sarılmıştı. Yatağımın yanına çömeldim yüzünü inceledim, sonra boyumdaki künyemi çıkarıp tekini avucunun içine koydum. Saçlarını severken kendi kendime konuştum { canım bahar gözlüm seni çok seviyorum, bu operasyon çok çetin geçecek hissediyorum, ama şunu unutma aynı babana dediğin gibi bana bir şey olursa benimle gurur duy sen güçlü bir kızsın} Gülcan'ı anlından öptüm tam odadan çıkıyordum ki dayanamadım geriye dönüp dudaklarına küçük bir buse koydurmuştum . Odadan hızla çıktım yoksa durursam ....
Mina'nın odasına girdim aynı anası gibi saçları dağınık yatıyordu.saçlarını sevip anlından öptüm ayağa kalktığımda arkamdan " dayı" dedi. Mina'm ilk defa bana dayı diyordu. Hemen arkamı döndüm, Allah'tan odada hoş bir ışık vardı düşen gözyaşımı silip , yatağın yanına diz çöktüm.
"Asker dayım, gidiyor musun yine"
"Evet gülüm ama kimseye söyleme tamam mı, hadi sen uyu"
"Tamam kimseye demem uslu bir kız olurum kimseyi üzmem ama senden şeyy ... nediyorlardı... hee buldum şehit olma tamam mı"
"Olursam üzülür müsün"
"Yok üzülmem sevinirim"
"Niye karagözlüm"
"Çünkü şehit olanlar cennete gidiyormuş"
Mina'm ile daha fazla konuşamadım bu kız aynı anası gibi zekiydi.Mina'mı öpüp odadan çıkmıştım. Meryemcenin odasına gitmeden Gülcan'ın odasına girip aynasına bir not yazıp çıkmıştım elimde başına akşam taktığı tülbenti almayı unutmadım. Odan çıkıp Meryemcenin kapısını çaldım. Mustafa uykulu gözlerle kapıyı açtı;
" Hayırdır selim abi , bir şey mi oldu"
"Mustafa ben gidiyorum Hakkari ye bu sefer görev çok zor gelir..... aman neyse Gülcan'ı ve Minayı gördüm bir tek karın kaldı müsaaden varsa onu.."
"Geç abi , git gör "
Mustafa kapının yanında durmuştu ben ağır adımlarla güzelimin yanına gittim. Saçları örülmüştü. Mis gibi kokuyordu benim gül bacım hafif ateşi var gibiydi ama yine uyurken güzeldi. Meryemce'ye bir şey diyemedim çünkü Meryemce benim zayıf noktamdı birde şimdi Gülcan'm da eklenmişti.Meryemcenin saçlarını öperken telefona mesaj gelmişti. Anlamıştım askerlerim konağa yakınında dediğim yerdeydi.
Odadan çıkarken Mustafa'da benimle çıkmıştı. Avluda Mustafa ile sarıldığımızda " Mustafa ağa ona ve onlara iyi bak ... şey Mustafa ağa karın ve karım önce Allah'a sonra sana emanetler. Meryemcenin güvendiği gibi sana bende güveniyorum... birde Meryemceyi çok öpme kararında sev ve öp"
Mustafa tekrar bana sarılıp sırtıma vurdu sonra geri çekilerek " Allah'a emanet ol abi,bu yaştan sonra abi bulmuşum kendine dikkat et, emanetlerine gözüm gibi bakacağim gözün arkada kalmasın ama dönmezsen Meryemceyi çok öper çokta severim haberin olsun" tebessümle baktığım yüzüne. Tam konağın kapısından çıkıyordum ki "Binbaşım" bu ses bu olmamalıydı. İçimden {gelme bahar gözlüm gelme sevdiğim gelme} derken Gülcan arkadan belime sarılmıştı bile. Arkamı döndüğümde Mustafa'ya baktığımda bizden uzaklaşmıştı. Gülcan'a sıkı sıkı sarıldım. Kulağına " üzülme diye söylemedim size göreve gidiyorum burada olmayacağım "
"Hakkari'ye gidiyorsun dimi, Dağhan'm babam gibi bırakma beni ne olur gel bana "
"inşallah bahar gözlüm inşallah"
Gülcan'ın başını avuçlarımın içine alarak önce anlını sonra yanaklarını öptüm.
" Hakkını helal et zaza güzeli, birde şunu sakın unutma bir tek seni sevdim "
" Sende hakkını helal "
Gülcan ağlamaya başlayınca yine sarıldım. "Zaza güzelim şimdi babanın yaptığı gibi burnunda öpeceğim sus diye sonrada gideceğim tamam mı"
Gülcan'm sadece başını salladı. Gülümü öptükten sonra tam kapıdan çıkıyordum ki kolumdan tuttu. Gözlerine baktığımda incileri tek tek dökülüyordu.
"Dökme incilerini zaza güzeli yakma ciğerimi yakma , seni önce Allah'a sonra binbaşım gibi asi deli abine emanet ediyorum"
Hızla konaktan çıkmıştım, hafif arkama döndüğümde Mustafa , Gülcan'm kolundan tutmuş yerden kaldırıyordu.
Niye içim bu kadar yanıyor ki, Kalbim niye bu kadar bana ihanet ediyor ki.....
.............................................................
MERYEMCE...
Mustafa'm ve Dağhan'm gideli 3 gün olmuştu. Avluya çıktığımda sedirde Avşin hala ve Gülcan vardı, koltuk değnekleriyle yanlarına gittiğimde ikisi de ayağa kalktıklarında elimle yapabildiğim kadar oturun dedim.
" ee Kızlar nerede konak halkı" kızlar bana cevap bile vermediler. Ayşegül mutfaktan kahvaltı masasına son şeyleri getiriyordu. Masaya oturduğumuzda yine sordum yine cevap yoktu.
Ayşegüle dönüp " ayşem nerede millet "
"Abla hanımım ve kader ablalar bir aile arasındaki toplantıya gittiler altın günü gibi, Mirza ağamlar şirkette, kapıda boran var birde ben
"Bu gün niye böyle oldu kuzum, Mustafa konak böyle kaldığını duysa çok sinirlenir"
"Biliyorum abla boranın iflahı kesildi , bir kaç saate gelirler"
"Tamam bunlar topla canım benimde ilaçlarımı getir"
"Tamam can ablam"
Ayşegül mutfağa gitti tekrar kızların yanına oturduğumda, Gülcan tabletten bir habere bakarak gözleri dolmuştu;
"Gülüm ne oldu"
"Hakkari de büyük çatışma çok sayıda şehit var, içlerinden iki tane üst rütbeli asker"
Gülcan'ın dedikleri kulağımda çınlarken , mutfaktan gelen çığlık sesine avşin hala koşarak oraya gitmişti. Ben Gülcan'ı sakinleştirmeye çalışırken , Avşin hala ve Ayşegül resmen ayağıma atıldı.
Karşımda yavuz beklemiyordum. Yavuz bana doğru yaklaşıp " Nasılsın güzelim özledin mi beni o salak adam davut mu ne beni öldürecekti bence"
"Bırak beni"
" Olur mu canım benim daha seninle işimiz var"
........................................................................................

Sizi seven deli yazarınız....

Okuduğunuz için çok teşekkür ederim....

Loading...
0%