Yeni Üyelik
9.
Bölüm

Onun kalbinde sen varken...

@ahan5354

MERYEMCE...

Mustafa Hamza beni eve bıraktıktan sonra eve girmiştim ki telefonum çaldı. Cebimden çıkarıp kim arıyor diye baktığımda Naci hocanın olduğunu gördüm. Açtığımda konuşmama fırsat vermeden; acil bir hasta olduğunu ve benim hastanede olmam gerektiğini söylemişti. Arabamın anahtarlarını alarak hemen evden çıktım.
Sabahım dördü gibi evimin sokağına girdiğimde evimin yerinde yeller esiyordu. Evime girdiğimde mobilyalı aldığım evimin her şeyi yanmıştı. Odama giriyordum ki aklıma konak gelince hemen evden çıkıp konağa hızlı adımlarla gittim. Konağın önüne geldiğimde herkes gözlerini kocaman açtı. Konağın kapısını açtıklarında hemen avluya girdim. Ağızımı açıyordum ki Mustafa Hamza'nın kucağında ağlayan bebeğim beni fark edince hemen kucağından inip bana koştu. Mina'yı kucağıma aldığımda boynuma sarıldığında;

"Annem sakin ol. Ben geldim, buradayım ağlama"

Mina'nın saçlarını severken, Mustafa Hamza ağa bir anda bağırarak;

"Neredesin sen. Kafayı yedik Meryemce. Konakta yoksun evin cayır cayır yandı. Sana bir şey oldu sandık. Sana bir şey olsaydı ne yapar ımmm ne yapardık. Bu çocuk ne olacaktı"

"Yavaş ol Mustafa Hamza, Naci hoca acil ameliyata çağırdı. Size de haber veremedim kusura bakmayın"

"Kusura bakmayın mı? "

Ağızımı açmıştım ki Mirza amca yanıma gelip sıkıca sarıldı. Başımı severek;

"Çok korktuk kızım çok "

Mirza amca geriye çekilirken gözündeki yaşları sildiğinde şaşırmıştım. Allah'ım bu aile niye böyle. Ben hiç bir zaman sahiplenilmedim. Hep sahiplendim. Herkesi ben merak ettim, ben korudum, kolladım. Mina ellerini yanağıma koyarak beni düşüncelerimden çıkardı. Gözlerime bakınca ne diyeceğini anlamıştım. Dudaklarımı başına bastırıp ateşine baktıktan sonra;

" Bana bir şey olmaz , korkma bak kahraman ağan var. Baran amcan var, Bedirhan amcan var korkma. Hem büyük dayın beni Mustafa Hamza ağa emanet etti ya. En önemlisi sen ne yapacağını biliyorsun bebeğim"

Herkes bize bakarken kimsenin beni anlamadığını farkındaydım. Mina başını salladığında sarılıp başını öptüğümde;

"Anne sana zarar vermezler dimi "

"Mina'm korkma "

Mina boynuma sıkıca sarıldığında Mihriban teyze yanımıza gelip Mina'nın elinin üstünü öpüp;

" Bizimle yatmak ister misin ? gül kokulum "

Mina başını salladıktan sonra Mihriban teyzeye uzandı. Mihriban teyzem kızımı kucağına alıp Mirza amca ile merdivenleri çıkarken, diğerleri de bana tebessümle baktıktan sonra odalarına geçtiler. Sedirlere baktığımda Mustafa Hamza ağa ve Bedirhan bey oturmuşlardı. Yanlarına biraz yaklaşıp;

"Kahve yapacağım sizde içer misiniz"

Mustafa Hamza ayağa kalkıp tam önümde durarak gözlerime baktı. Derin bir nefes aldıktan sonra;

"Sen iyi misin doktor. Mina, kızın senin öldüğünü zannetti. Biz kafayı yedik, sen karşıma geçmiş kahve içer misiniz mi diye soruyorsun "

Mustafa'ya bir adım yaklaşmıştım ki Bedirhan bey hafif öksürüp;

"Ben içerim Meryemce sade şekersiz olsun bu adam da içer yap sen bize "

Hafif sol tarafıma döndüğümde Bedirhan bey başıyla hadi der gibiydi. Mustafa Hamza'ya bir şey demeden mutfağa yürürken arkamdan konağın kapısının açıldığını duydum. Adım atmadan arkama baktığımda Baran bey başıyla selam verip sedire geçti. Mutfakta dört fincan türk kahvesi yaparak avluya girdiğimde herkes bana bakıyordu. Sedire oturmadan kahveleri üçünün önüne koyarak yerime oturduğumda büyük fincan kahvemi önüme koydum. Bedirhan bey fincanıma baktıktan sonra;

" Meryemce çarpar bu kahve seni"

Ağızımı açmıştım ki benden önce Mustafa yüzü kapıya dönük sakinleşmeye çalıştığını her şekilde belli eder gibi;

"Bedo bu onun için ufak bardak. Bu doktor ameliyata bile kahveyle giriyor "

Başımı eğerek tebessüm ettiğimde, Baran bey;

"Doktor bu kahve çok güzel olmuş eline sağlık"

"Afiyet olsun Baran bey"

Kısa bir an sessizce kahvelerimizi içerken, Mustafa bana dönerek yerinde biraz kıpırdanıp;

"Doktor Mina sen gelmeden biraz önce bir şey dedi 'annem evde yok mu? ya götürmüşse ?' dedi. Bu ne demek oluyor"

Kaşlarımı çattığımda Baran bey söze girerek;

"Bende onu soracaktım ondan sonra çok ağlamaya başladı zaten "

Başımı salladığımda Bedirhan bey son yudumu içtikten sonra;

" Meryemce biz seni tam anlamıyla tanımıyoruz. Biraz kendini anlatsana zaten uykumuz kaçtı senin yüzünden "

Hafif sesli gülerek başımı tamam manasında salladım. Kahve fincanımı masada biraz ileri iterek;

"Ben Meryemce Ateş. Kardeşim ve kızımdan başka hiç bir şeyim yok hayatımda diyemem. Hiç evlenmedim ve evlenmekte istemedim. Kartal'ı sevdim ama evlenmek yeni yeni istiyordum ki olaylar farklı gelişti. Benim hayatım biraz uzun ve karışık. Bu mevzular uzun mevzular zamanla beni tanırsınız. Benim bir dostum benim için der ki; anlatılmaz yaşanır insansın Meryemce. Beni ilk ailemin yanında Trabzon'da tanırsınız. Geliyorsunuz değil mi"

"Ben işlerimi ayarladım geleceğim inşallah Meryemce"

" Sevindim Bedirhan bey "

"Bana bey deme yanlış bilmiyorsam senden büyüğüm abi dersen sevinirim hem benim hiç kız kardeşim yok yani vardı da rahmetli oldu "

"Öyle mi başınız sağ olsun. Size yani tabi derim Bedirhan abi "

Bedirhan abi başını gülerek sallarken, bende gülmüştüm. Baran bey araya girerek;

"Doktor bana da abi dersen sevinirim"

"Siz bana ne zaman Meryemce derseniz o zaman abi derim size"

Baran bey şaşkınca yüzüme baktığında, onun haline gülerken;

"Çok fenasın do.. Meryemce "

"Öyleyimdir Baran abi "

Avluda üç erkeğin kahkahası duyulduğunda üçüne şaşkınca baktım. Bu adamlar nasıl böyle gülebiliyorlar diye bakarken, Mustafa Hamza ağa bana, gözlerimin tam içine baktı. Derin bir nefes aldığımda;

" Sana abi demem sana ağa dedik ağa kalırsın "

Mustafa ağa sessizce gözlerime bakmaya devam etti. Başımı eğdiğimde yerinden kalkarak;

"Hadi beyler sizde yatın bende gidiyorum yatmaya iyi geceler size "

Arkama dönerek Mustafa'ya bakarken, birden durdu. Yavaşça bize dönerek ;

" Şev baş çavreşamın, şev baş gulamin "(iyi geceler kara gözlüm ,gülüm )

Ben kaşlarımı çatarak ne dedi diye bakarken, Baran abi ve Bedirhan abi öksürmeye başlamışlardı. Ben onlara döndüğümde, Mustafa Hamza odasına girmişti. Baran abi birden;

"Bedo bu adam kendini aştı"

"Bence de bence de"

İki adam ayağa kalktığında ben onlara bakıyordum. Bedirhan abi bana dönerek;

"Meryemce kızım sen Kürtçe biliyor musun? "

Başımı hayır manasında salladığımda ikisi de derin bir nefes bıraktılar. Onlar odalarına giderken bende masadaki fincanları mutfağa götürüp yıkadıktan sonra odama girdim. Yatağa uzanmadan banyoya girmek istemiştim fakat kıyafetim olmadığı için elimi yüzümü yıkayarak tekrar odaya girdim. Yatağa uzanıyordum ki ezanın okunmasıyla tekrar banyoya girip abdest alarak namazımı kıldım. Yatağa uzandığımda uyku beni bekletmeden içine almıştı.

....................................................

İki saat uyuduktan sonra az uykuya alışkın olduğum için dinlenmiş kalkmıştım. Üzerime çeki düzen verip ağır adımlarla odadan çıktığımda kızlar kahvaltı masasını hazırlıyordu. Sedirlere oturduğumda Ayşegül 'kahve yapayım mı abla' diye sorduğunda başımı sallamıştım. Telefonumu elime almıştım ki Ayşegül kahvemi önüme koymuştu. Teşekkür ederek kahvemden bir yudum almıştım ki Mina'mın koşarak merdivenlerden indiğini gördüm. Kaşlarımı çattığımda hemen yavaşlamıştı. Yanıma geldiğinde telefonum masaya bırakıp;

"Günaydın prensesim"

"Annem günaydın kahveni mi içiyorsun"

"Evet prensesim. Sen nasıl rahat uyudun mu"

"Evet Mihriban babaanne koynuna aldı sarıldı oh miss gibi"

"Eee annem ne yapacağız evimiz yandı. Odanı da yapamadık"

"Olsun annem, sen gitmedin ya sen yeniden bir ev alırsın "

"Alırım annem her şeyi alırım ben. Mina o sözü çıkar aklından yok öyle bir şey. Kimse izin vermez beni senden almaya. Artık hiç kimse "

"Anne korkuyorum ya sende ölürsen ya senide alırsa "

"Mina, artık yine o annenim kızım"

Mina sanki beni duymuyor gibi çığlık atarak ağlamaya başladığında gerilmiştim. Mina'ya sarıldığımda ağlaması haddinden fazla olmuştu. Mina'nın ağlamasına herkes odasından çıkmıştı. Canı acıyormuş gibi ağlarken, Mustafa Hamza soluksuz avluya çıktı. Mina sıkıca boynuma sarıldığında yanımıza oturan Mustafa ;

"Küçük prensesim ne oldu. Hadi bana gel çiçeğim"

Mina çığlık atarak iyice boğazımı sıkarken;

"Gelmez sana şuan korkuyor"

"Mina'm neyden korkuyorsun. Ben buradayım kahraman ağan"

" Korkuyorum annemi alacaklar diye "

" Senin anneni kim alacakmış kimse alamaz senin anneni bizim yanımızdan "

"O alır, o adam alır "

Mina'nın dedikleriyle yerimden onunla kalktım. Zorda olsa yere bırakıp ondan bir adım geriye çekilip;

" Mina hemen susuyorsun. Beni kimsenin alacağı da senden ayıracağı da yok. Bak ben buradayım senin yanındayım anladın mı? "

Masadaki telefonumu alıp Mina'nın eline verdikten sonra;

"İstediğini yapabilirsin Mina Dila Ateş"

Mina yüzüme bakınca, kaşlarımı çattım. Herkesin bana hayretle baktığını görünce ağlamamak için hızla odaya yürüdüm. Odaya girdiğimde kapıyı kapatıp kendimi sıktım. Ağlamayacaktım eski Meryemce olacaktım. Ben güçlüydüm.
Arkam odanın kapısına dönük olduğu için çalındığında sadece gir demiştim. Sessiz adımları duyunca;

"Annem ben iyim. Sen korkma, sana bağırdım özür dilerim. Hadi sen çık ben geleceğim "

"Meryemce "

Mustafa'nın sesini duyunca gözümün kenarında duran göz yaşım yanağımdan aşağıya aktığında, hızla sildim. Derin nefes almıştım ki;

" Bana dön Meryemce. "

Ellerimi yumruk yaptığımda Mustafa'nın gür sesi kulaklarımı tekrar doldurdu.

"Meryemce, Mina'm neyden korkuyor. Meryemce sana diyorum cevap ver bana"

Yavaşça arkamı döndüğümde gözlerine baktım. Beni en dipsiz kuyulara çeken gözlerine. Mustafa kısa bir an yüzüme baktığında gözlerimi görünce kaşları çatıldı. Bir adım bana yaklaştığında bende ona bir adım yaklaştım. Mustafa Hamza elini yanağıma uzatıyordu ki başımı eğerek sessizce;

"Sorma ağam boş ver. Hadi sen çık, Berfin görüp yanlış anlamasın"

Mustafa başını tamam manasında sallayarak odadan geri dönerek hızla çıktı.

....................

Evimin yanmasının üzerinden bir hafta geçmişti. Mirza amca hemen ev bakmama izin vermedi için bir haftadır yine konakta kalıyordum. Mirza amca dayının düğünden sonra rahat rahat bakarız dediği için karşılık verip kırmak istemedim. Kıyafetlerimiz olmadığı için evdeki kıyafetlerimde maf olduğu için Mina ile baya güzel bir alış veriş yapmıştık. Tek şansım eve tamamen yerleşmediğim için hiç özel eşyam yoktu. Mina'm ise hayatından memnundu. Mihriban teyze ve Mirza amca ile benim odam arasında zikzak dokuyordu.

Yarın Trabzon'a gidecektik. Ben arabayla gitmek istedim diye Mustafa Hamza, Bedirhan abi, Baran abi, Zümrüt ve Baranın kız kardeşi idil Mustafa Hamza'nın minibüsüyle gidecektik. İki gün sonra da Mirza amcayla Mihriban teyze uçakla geleceklerdi. Konak ahalisi gelemediği için üzülsem de işlerine karışmak istememiştim.
Akşam herkes konakta yemekten sonra kahve içiyorduk. Mina benim kucağıma gelip oturdu. Başını göğsüme koyduğunda anlamıştım kahve içmek istiyordu. Herkes bize bakarken, Mina yanağımı öperek;

"Annem, kahve içiyorsun "

"Evet annem kahve içiyorum "

"Hani bana "

Ağızımı açmıştım ki Mustafa Hamza yanına çağırdı. Mina onun yanına gidip bacağına oturduğunda Mustafa onun kulağına bir şey dedi. Mina tamam manasında başını salladığında kucağına Mina'yı alarak ikisi mutfağa gittiler. Beş dakika geçmişti ki Mustafa elinde bir tepsiyle yanımıza geldi. Tepsideki iki tane kahveden birini bana uzattığında herkes bize gülerek bakıyordu. Berfin'in bana öldürmek için baktığı kesindi. Mustafa da diğer kahveyi aldı kendi kahvesini de Mina'ya verdi. Kahvemden büyük bir yudum almıştım almasına ama çok fena Mustafa ve Mina'nın oyununa gelmiştim. Kahvenin içinde yok yoktu. Ağızımdaki yudumu zorla yuttuğumda herkes ne olduğunu anlamıştı. İnadım tuttuğu için bütün kahveyi içtim. Karşımda oturan Mustafa tebessümle;

"Meryemce hanım afiyet olsun. Bana içirdiğin kahveye say "

"Elinize sağlık Mustafa Hamza ağa. Ben sana bir şey demiyorum asi ağam. Unutma bu işin devamı Trabzon'da olacak sen hiç merak etme "

.....................................

Saat baya ilerlemiş, herkes odasına giderken Mina'm Mihriban teyzenin yanında yatmak istediğinde onu kırmamıştım. Onlarda odalarına çekildiğinde bende odama geçiyordum ki midem acayip bir şekilde bulanmaya başlamıştı. Gece geç saatte odamda tur atarken mide bulantımın geçmeyeceğini anlayınca avluya çıkmaya karar verdim. Başımı düzeltip yavaşça avluya çıkıp mutfağa doğru yürümeye başladım. Ufakta olsa bir şey yersem belki geçer diye düşünerek mutfağa girdim. Ekmek dolabını açarak ufak bir parça elime alıp yemeğe başladığımda midem iyice bulanmaya başladı. Ekmeği ada tezgahın üzerine bırakıp koşar adım odama girdim. Odama girdiğimde vakit kaybetmeden banyoya girip klozetin önünde diz çöktüm. Kusmaya başladığımda sırtımda bir el hissettim. Sırtımda ki elden mi yoksa midemi boşalttığım için mi bilmem rahatlamıştım. Başımı sol tarafa çevirdiğimde Mustafa Hamza gözlerime bakarak; " Özür dilerim çavreşamın " dediğinde önemli değil demiştim başımla. Yavaşça ayağa kalkarken destek olmak için elini uzatınca hafif tebessüm ettim. Yüzümü yıkadığımda havluyu bana uzatarak;

"Gel yatağa yat bende sana mideni rahatlatacak bir şey getireyim "

"Gerek yok yatmayacağım avluya çıkacağım "

"O zaman üstüne hırka giy hem dışarısı soğuk hem de bedo avluda "

"Tamam Mustafa sen çık bende gelirim, şey yani Berfin konakta görmesin "

Mustafa burnundan kuvvetli bir nefes çekip kaşlarını çatarak;

"Haklısın ben çıkıyorum "

Mustafa yanımdan ayrıldığında odanın kapısını çarparak çıktığında korkuyla yerimden sıçradım. Anlamıyorum ki ne dedim ben. O nişanlı ne demem gerekiyor ki.
Yavaş adımlarla avluya çıktığımda Mustafa yoktu. Sedire doğru yürüdüğümde Bedirhan abi tebessüm etmişti bana. Karşısına oturduğumda;

"Ne oldu kız sana. Tuzlu kahve mi yaptı "

"Evet Bedirhan abi ama geçti "

"Dikkat et kendine. Sen daha lazımsın bize "

Bedirhan abiye zorda olsa tebessüm ettiğimde bir taraftan da Mustafa ağayı gözlerimle arıyordum. Kısa zaman sonra mutfak tarafından Mustafa elinde büyük çay fincanıyla yanımıza geldi. Önüme bırakırken;

"İç bunu miden rahatlar "

"Teşekkür ederim Mustafa Hamza "

"Etme Meryemce. Benim yüzünden oldu"

Karşıma oturduğunda yüzündeki ifade yüzünden canım sıkılmıştı. Önümdeki bitki çayınadan bir yudum almıştım ki Bedirhan abim hafif öksürdüğünde başımı kaldırıp ona baktığımda;

" Meryemce o gün Mina niye ağladı öyle "

"Biri var abi köyde. Düşman aile gibi bir şey. Annem ve babam öldükten sonra beni çok sıkıştırmıştı. İşte bir keresinde de fındık bahçesindeyken Mina ya anneni ben alacağım sende bana baba diyeceksin demiş. Mina bunu bana söylememişti. Önceden yemek yemedi, konuşmadı, geceleri kabus görmeye başladı. Bir gün bu adam yani Reşat bir gün bizim evin kapısına geldi. Ben çardakta ona bakarken, o yerde çamurla oynayan Mina'ya yaklaşırken bir şeyler söylediğini fark ettim. Mina başını hayır manasında salladıktan sonra koşarak yanıma geldi. Kucağıma oturttuğumda Mina ağlayarak; 'beni artık sevmeyecek misin bu adam seni alıp gidecek mi' dedi. Mina'yı o gün sakinleştirmem zor oldu ama sakinleşmişti. Bir kaç gün sonra da dayım Mina'yı alıp çarşıya indiğinde kahvenin önünde görmüşler bu adamı. Dayımın karşısına dikilerek 'Meryemce'yi yakarım ama yine de başkasına verdirmem' demiş O zaman Mina Trabzon'dan dönene kadar bir dakika bile yanımdan ayrılmamıştı. Demek ki sizin Mina'nız hala unutmamış bilinç altında kalmış ve o gece de su üzerine çıktı"

Bedirhan abi başını sallarken, Mustafa Hamza hafif boğazını temizleyerek;

" O zaman köye gittiğimizde bu adam seni yani Mina'yı yine sıkıştırırsa "

"O artık zor ama bilmiyorum yine de sizden ricam en çokta sen Mustafa kızım orada en çok sana emanet. Seni kahramanı diye görüyor. Bana müsaade ben yatayım. Bir iki saat sonra yola çıkacağız "

Ayağa kalktığımda Mustafa ayağa kalkarak;

"Oraya gittiğimizde benim ve bedo ile bizim kızımız onu düşünme. Yardım edeyim istersen yatmana "

"Sen burada kal bence. Odasından nişanlın Berfin bize bakıyor. Benim yüzümden aranızda bir şey olsun istemiyorum. Hayırlı geceler"

Odama girdiğimde gecenin bu saatinde çalan telefonuma şaşırmıştım. Yatağın üzerinde duran telefonumu elime aldığımda ekranda gördüğüm on cevapsız aramayı görünce şok olmuştum. Ekranda gördüğüm isimle hemen telefonumu açtım.

..................................................................

MUSTAFA HAMZA...

Meryemce odasına girdikten sonra Bedoya döndüğümde Bedirhan tebessümle;

"Söyle bıremin söyle"

"Bugün aşiretten Şivan ağa aradı 'Düğün ne zaman ağa söz olmaya başladı 'dedi "

" Kardeşim bir cevap verdin mi peki "

"Verdim yirmi beş gün sonra düğün dedim "

"Ne dedin Mustafa ne dedin "

"Bu olması lazımdı ben ağayım geriye dönmem sözümden "

Bedirhan hızla ayağa kalktı. Sol elini yumruk yaptıktan sonra sağ elinin işaret parmağını bana doğru salladıktan sonra diyeceklerinden vazgeçmiş olacak ki sustu. Avluda volta atmaya başladı. Bir iki döndükten sonra tam önümde durup;

"Böyle devam et kardeşim böyle devam et. Oğlum Baran bile biliyor Meryemceye karşı boş olmadığını ama sen ne yaptın Berfin'le evlenmeyi kabul ettin. Aferin sana neyse ya sana ne desem anlamayacaksın. Ben gidiyorum yatmaya bir saat sonra yola çıkacağız"

Bedirhan ayaklarını yere sert basarak odasına girdiğinde gözlerimi kapatarak başımı arkamdaki duvara yasladım. Ne kadar öyle durdum bilmiyorum. Gözlerimi açarak ayağa kalktığımda ayaklarım beni Meryemcenin odasına götürmeye başladı. Kapıyı bir iki çaldıktan sonra elimi kapı koluna koyarak girip girmemek arasında kaldım. Kendime yenik düşerek içeriye girdiğimde yatağımda uyuyordu yine başında o değişik bonesiyle. Ağır adımlarla yatağa yaklaştığımda sakin nefes alış verişlerini duydum. Yatağın ayak ucuna oturup sakin ve huzurlu bir şekilde uyuyan Meryemceyi seyretmeye başladım. Derin bir nefes alıp iç sesimi dinlemeye başladım.

'Ah Meryemce ah doktor. Ben seni görmediğimde sanki nefes alamıyorum ama benim onunla istemeye istemeye evlenmem lazım. O benim namusum artık. Ne olurdu erken gelseydin. Hazal'dan da önce hayatıma girseydin ya gelseydin ya. Ben Hazal'da bile olmadım böyle olmadım. TU RIHEMİNİ ( sen ruhumsun) EZBETE NİKARIM( sensiz yapamıyorum) '

............................

Sabah altı da kahvemi içerken herkes avluda toplanıyordu. Baran ve Bedirhan ayakta uyuyorken gözüm Meryemceye takıldı. Üzerinde geniş kot pantolon ve siyah gömlek üzerine belden bağlamalı siyah yelek vardı. Nasıl güzel ve ağır bir hanımdı Meryemce. Babam kucağında uyuyan Mina ile yanımıza geldiğinde Meryemce yavaşça kızını kucağına aldı. Mina annesinin kokusunu aldığında hemen sarılmıştı annesin boynuna. Kamil minibüsü kapının önüne getirdiğinde yavaşça araca bindik. Meryemce en arkaya kucağına Mina ile oturduğunda dikiz aynasından onlara izleme fırsatım elime geçmişti. Arabayı çalıştırıp yola çıktığımızda herkes tekrar gözünü kapamıştı.
Sessizlikle yol alırken bir tek Meryemce arabada uyanıktı. Saat on gibi minibüsün içini Mina'nın sesi doldurdu. Uykusundan uyandığı için huzursuzca;

" Anne bir yatırmadın yaaa "

"Ben ne yaptım şurişk'imi"( canım )

"Aaa yola çıktık mı ? eee böyle sessiz sessiz gidilir mi köye anne "

"Ne yapmamı istersin ?"

"Ben dedim sana senin arabayla gidecektik biz anne"

Mina'nın konuşmasına araçta herkes uyanırken bende ikisinin arasındaki konuşmaya daha fazla dayanamadan;

"Mina ne yapmamı istersin mesela ?"

"Müzik açabilirsin mesela şurişk'imi kahramanım "

" Tamam da o kahramanım dan önce dediğine oluyor canemin "

"O mu canım demek "

"Hım canemin de canım demek "

"Tamam tamam hadi müzik aç hatta sen isimleri söyle ben seçeyim olur mu ?

" Olur ."

Mina alkış yapınca tebessümle dikiz aynasında gözlerine baktım. Mina'ya mutlu olmak yakışıyordu. Ben şarkı isimlerini söylesem de Mina beğenmedi. En sonunda oyuna çevirmeye karar verdi. Birden tebessümle;

" Şimdi seçtiğim şarkı Baran amcam dan Zümrüt yengeme gitsin " dediğinde çalan şarkı 'onur akın Seviyorum seni ' Baran Mina'yı kucağına alarak sevmeye başladı. Dikiz aynasından Mina'yı seyrederken Mina gülerek " Şimdi seçtiğim şarkı benden Bedoma gitsin" dediğinde çalan şarkı Bedirhan'ın sevdiği türkü 'sen Sivas'ı seyret bende seni 'türkü çalarken Bedo Minayı kucağına alıp öptü. Türkü bittiğinde yine naif güzel sesiyle " Şimdi çalan şarkı " dedi ve düşündü. "Şimdi çalan şarkı Asi ağadan deli anneme gelsin " dediğinde şarkı çalmaya başladığında Meryemce hariç arabada ki herkes öksürmeye başladı. Çalan şarkı kürtçe 'sahe bedo çavreşamın ' Meryemce gülerek; "birden ne dediğini anlasam keşke" demesiyle İdil " Meryemce abla ben çevireyim sana " demesiyle hepimiz bir ağızdan ""Hayır"" dediğimizde Meryemce ve idil korkmuştu .

TÜRKÇE ÇEVİRİSİ

Ardından çok aradım

Seni sordum her yere

Tepelerdeki keklik gibi

Kara gözlüm

Kara gözlüm gel yanıma

Hastayım sensin sebebim

Kara gözlüm gel yanıma

Halsizim sensin sebebim

Çok narin güzelsin

Bu gönlün içinde

Dermansız bir yarasın

Bu canda

Kara gözlüm gel yanıma

Hastayım sensin sebebim

Kara gözlüm gel yanıma

Halsizim sensin sebebim

Senin adını kendi kanımla

Yazdım bu gönüle

Bir defalık sözle değil

Kara gözlüm

Kara gözlüm gel yanıma

Hastayım sensin sebebim

Kara gözlüm gel yanıma

Halsizim sensin sebebim "

Şarkı bitince ne kadar benim içimdekileri söylediğini fark etmiştim. Mola vermek için bir yer bulunca hemen mola verdim. Herkes bir yere dağılırken Meryemce araban uzakta telefonla konuşuyordu. Mina salıncakta olduğu için onun yanına gitmeye başladım. Mina'mı yavaşça sallamaya başladığımda;

" Ağam annem çok sinirli "

"Evet ama niye sence "

"Çünkü köyden aradılar onu "

"Kim aradı ki bu kadar sinirlendi"

Mina ağızını açmıştı ki Bedirhan ve Baran eliyle hadi dediğinde Mina'yı kucağıma alıp arabaya yürürken Meryemce de telefonu kapamış araba doğru geliyordu. Arabanın yanında yan yana geldiğimizde Meryemce elindeki telefonu sıkarak;

" Asi ağam rica etsem arabayı ben kullansam sende Mina ile ilgilenip dinlensen"

"Meryemce ben kullanı-"

Sözümü kucağımda olan Mina kesti. Kulağıma sessizce ;

"Bence arabayı vermelisin, çünkü boynundaki damar çıkmış araba kullansın siniri geçsin yoksa köydekilerin hali harap "

Mina'ya baktığımda başını salladı. Elimdeki anahtarı hiç bir şey söylemeden Meryemce'ye verdim. Arabaya bindiğimizde Baran hiç vakit kaybetmeden;

"AA amcamın oğlu arabasını başkasına verdi hem de bir bayana. Bedo kıyamet kopacak herhalde"

Bedo ufak çaplı bir kahkaha attığında bende onlara kaşlarımı çattım. Meryemce mola yerinden yavaşça otobana çıktığında hızlanmıştı. Meryemce çok güzel araba kullanıyordu ama biraz hızlı kullanıyordu. Mina kucağımda başını boynuma koymuş yola bakıyordu. Mina Meryemce sol şeritte geçtiğinde Mina bir anda aniden kalktı. Ben Mina korktu sandığımda, o kucağımda oturup;

" Anne çantan nerede "

"Yanında olması lazım ne oldu "

"Akşam içine bir şey koymuştum da "

Eline aldığı çantadan bir tane flash bellek çıkarıp bana döndü;

" Kahramanım senin arabana takılıyor mu bu"

"Evet kuzum "

Mina'm gülerek elindekini bana uzattığında elinden alıp Baran'a uzatım. Baran Meryemce'ye uzattığında Meryemce gülerek başını sallayarak aldı. Meryemcenin flash belleğinden müzik çalmaya başladığında Mina bir anda canlandı resmen. Yine herkese şarkı armağan etmeye başladığında hepimiz Mina'ya gülerken Mina yine bir bomba patlamıştı. Bu kız çok fena bir şeydi. Mina gülerek; " Şimdi şarkı annemden asi ağama gelsin mi yine" dediğinde herkese yine merakla bekliyordu. Mina bir anda;

"Sakın şarkı atma anne hiç atlamadın ne olur tamam mı "

"Tamam annem inşallah güzel bir şarkıdır "

Meryemcenin de şarkıyı bilmediğini anlamıştım. Çalan şarkıyı duyduğumda hoşuma gitmişti. Meryemce anladığında değiştiremedi çalan şarkı 'Ferhat tunç sen ateş ol'

"Gözlerin gözlerimde

Ben sana kurban olayım

Uğruna yorulayım

Uğruna yanılayım

İçimde fırtınalar

Rüzgarın olayım

Sesini sesime kat

Sesinde boğulayım

Sen ateş ol ben yanayım

Sen yaz ol ben ayaz kalayım

Uzasın gölgeleri şu ışıkların

Sen tutukla ben hükümlü kalayım

Tenim tenimde ben sana haldaş olayım

Bir yaprak gibi dalına sarılayım

Ahını ahıma kat sevdan olayım

Sesime bir düğüm at

Sesine tutunayım

Sen ateş ol ben yanayım

Sen yaz ol ben ayaz kalayım

Uzasın gölgeleri şu ışıkların

Sen tutukla ben hükümlü kalayım.

Dikiz aynasından gördüğüm kadarıyla Meryemce renkten renge giriyordu. Onun yanaklarındaki kızarıklık çok hoşuma gitmişti.

......................................

Akşama doğru Trabzon'a girmiştik. Meryemce Trabzon'a girdikçe keyifleniyordu. Meryemce bir anda bir dükkanın önünde durdu. Hızlı bir şekilde yoldan karşıya geçtiğinde hepimiz ona bakıyorduk. Dükkanın tabelasına baktığımda avcı dükkanıydı. Kısa zaman sonra Meryemce elinde ufak bir çanta birde tüfek çantasıyla dükkandan çıktı. Mina kafasını kaldırıp annesine tebessümle baktığında kucağımda olan miniğimin yanağını severken;

"Her köyden dönüşte silahıyla tüfeğini buraya bırakır "

Benden önce Baran;

"Annen silah kullanmasını biliyor mu "

"OO oo Baran amca ben niye silahtan kurşundan korkmuyorum çünkü deli bir annem var "

Hepimiz gülmeye başladığımızda Meryemce tüfeği bagaja koydu. Arabayı hala Meryemce kullandığı için şoför koltuğuna oturdu. Elindeki silahı da bacaklarının arasına koyup sürmeye başladı. Biraz ilerlemiştik ki bana dikiz aynasından bakıp;

"Araba ya birazdan birini alsam sorun olur mu? bir bayan "

Meryemce'ye başımı olmaz der gibi salladığımda teşekkür eder gibi baktı. Bakışlarını yola çevirdiğinde bakışlarındaki beni gördüm. Meryemce resmen benim dişi versiyonumdu. Hepimiz birbirimize bakarken Meryemce bir köy evinin önüne geldiğinde, yavaşça durdu. Kolunu koltuğun sırtına koyarak Mina'ya;

"Kızım Başak teyzeni alacağım arabadan inme tamam mı? anladın sen beni"

Mina büyük insan gibi başını salladıktan sonra;

"Amcası yine dövmüş dimi. Sen onun için telefonda kızdın "

"Bir şeyi de anlama be sisilam , evet "

Meryemce arabadan inerken eline silahını almıştı. Elindeki silahı beline koyarken hızla eve girdi. Beş dakika geçmemişti ki Meryemce kolunun altına aldığı bir kızla evden çıktı. Sürgülü kapıyı açtığında kız gözünden düşen yaşı sildiğinde Meryemce bana dönerek ;

"Ağam sen benim yanıma gel istersen Başak Mina ile ilgilenir "

Herkes bıyık altından bana gülerken, kız binmeden arabadan indim. Meryemce direksiyona geçtiğinde bende yanına oturdum. Meryemce arabayı hareket ettirdiğinde biraz sessiz şekilde giderken, Mina birden;

"Teyzoş çok acıyor mu dudağın"

" Hayır canım acımıyor annen amca"

Kızın sözünü Meryemcenin öksürüğü kesti. Başak hanım hafif inledikten sonra;

" Abla sanki Mina'nın bilmediği şey mi"

"Başak Mina biliyor olabilir ama "

Başak hanım kısa bir an sessizleştikten sonra;

" Abla özür dilerim "

"Tamam sus bir şey yok "

Başak hanım sustuğunda Mina birden;

" OOO Başak teyze annem yine amcanı sevdi mi "

Mina'm kahkaha atarak gülmeye başladığında ben Meryemceye bakıyordum. Biraz daha gitmiştik ki Baran

" Meryemce senin deli olman doğuştan yani "

Meryemce hafif güldükten sonra;

"Evet Baran abi bende bir anneanne var görme adı Meryem sultan onun yanında bana sakın deli demeyin aman haaa"

Meryemce deli demeyin demeyin derken bana baktığı için "Tamam sana deli doktor demem Meryemce " dediğimde Bedo kahkaha atarak; " O laf yerine gitmişi kızım Meryemce " dediğinde arabada ben hariç herkes gülüyordu. ;

Köyün merkezinde alış veriş için durmuştuk. Mina hızla arabadan inip koşmaya başladığında sesimi kontrol edemeden Meryemce'ye Mina'yı tutması için bağırdığımda;

"Gerek yok, burada ki esnaf tanır Mina'mı"

Biraz yürümüştü ki Mina kimin önünden geçse " Yunus'un deli atmacası gelmiş bak kızçesi koşuyor " "Meryemce Abla hoş geldin " dediklerini duydukça Meryemcenin bir lakabı daha olduğunu anladık. Fakat niye atmaca onu anlamadık. Ben Baran Bedirhan aramızda konuşurken Meryemce marketteki adama bir şey dedi sonra yanımıza gelip;

"Lakabım atmaca dedemle çok ava çıkarım çocukluğumdan beri gözlerim keskin olduğu için küçüklüğümden beri lakabım atmaca olarak kaldı. Dedemin en büyük torunu benim. Onun için herkes ayrı bilir beni. Şimdi kafanızda ki sorular bittiyse hadi evimize gidelim. Sizin ki kadar olmasa da benimde bir fakirhanem var. Sabah Mert gelip alış verişi yapmış "

Hepimiz gülerek minibüse geçiyorduk ki Mina'nın arkamızdan çığlıklarını duyduk. Başak birden " Meryemce abla Reşat " dediğinde Meryemce koşarak oraya gitti. Baran Zümrüt ve İdil'i arabaya bindirirken Bedirhan ile Meryemcenin arkasından gittik. Yanlarına yaklaştığımızda Mina bana doğru atılınca Reşat denilen adam izin vermedi. Meryemce bir adım atarak;

" Reşat bırak kızımı "

"Muşeni gyuli çkimi muşeni sifteyi çkimi"

Meryemce, hızla Mina'yı adamın kucağından hızla alıp bana verdi. Mina sıkıca boynuma sarıldığında saçlarını sevdikten sonra tam arkamızdan duran Baran'a uzatırken sessizce;

" Bıremin çavreşamını al arabaya geç. Bende bedoyla birlikte Meryemceyi alıp geliyorum "

Baran başını salladığında arkasını dönmüştü ki Mina ağlamaklı ; " Kahramanım, Bedom annemi bırakmayın " dediğinde Mina'nın ne kadar korktuğunu anladım. Dün gece Meryemcenin anlattığı adam olduğundan emin olmuştum. Baran arabaya geçince bakışlarımı Meryemceye çevirdim. Reşat denilen adamı umursamadan;

"Meryemce arabaya geç de gidelim hadi "

Bedirhan Meryemce'nin sol tarafına geçerken; "Evet Meryemce xuşkamin gidelim " dediğinde Meryemce bize dönüp başıyla hadi dedi. Biz arabaya giderken arkamızdan Reşat denilen adam ne dedi ise Meryemce " Afkurma Reşat " dedi. Arabaya binince Meryemce Mina'ya dönüp;

"Bir daha Reşat'ı görürsen veya yine böyle kucağına alırsa ya bu kahramanlarını çağır ya da dayını "

" Niye anne "

" Çünkü ilk defa birilerinden korktu "

Mina başını sallarken, Başak araya girdi. Gözleri benim üzerimde;

" Abla Reşat korkmadı. Kafası karıştı. Sen fark etmedin yanında oturan beyle diğer beyin belinde silah var ya birde yanında ki abi senin kolunu tuttu "

Meryemce göz ucuyla bana baktıktan sonra yola baktı. Toprak bir yola girdiğimizde Meryemce hafif öksürüp;

"Bedirhan abi sen demin ne dedin bana"

"xuşkamin kız kardeşim demek. Peki o adam sana iki defa aynı şeyi söyledi. Ne dedi sana"

"O da muşeni gyuli çkimi muşeni sifteyi çkimi niye gülüm niye atmacam dedi"

Bir anda sinirlendim. Meryemce'ye nasıl gülüm der lan bu adam. Peki bu Başak nasıl gördü Meryemceyi tutuğumu? Meryemcenin hissetmediğini biliyorum Azad'la kavgasında da tuttuğumda hissetmemişti. Sinirliyken bir şey hissetmiyordu bunu biliyordum. Beni düşüncelerimden Başağın;

" Abla hadi be söyle ne olacak yol bitsin vallahi Meryem sultana derim gönlü varmış evlenmeye "

"Başak kafanı kırdırma bana tamam sus söylüyorum "

Düşüncemde nasıl boğulduysam minibüsün içindeki muhabbeti kaçırmışım. Bizim tayfa da hele şükür dediğinde bizimkilerin de istediğini anlaştı Meryemce. Herkes susmuş Meryemceyi dinliyorduk .

"Bugün dağların dumanı aralandı, hoş geldin

Ah ışıklar içinde kaldım, yandım efendim

Sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgar

Tutuşsun gün, yansın geceler, zamanımız dar

Sen bana geç geldin, ben sana erken

Tutuşsun gün, yansın geceler, vaktimiz varken

Bugün günlerden güzellik, sefa geldin, hoş geldin

Ah bu yağmur yalnızlığımmış, dindim efendim

Sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgar

Tutuşsun gün, yansın geceler, zamanımız dar

Sen bana geç kaldın, ben sana erken

Soyunsun gün, sarsın geceler, vaktimiz varken"

Meryemce bitirdiğinde beni yine büyülemişti. Mina'nın bağırmasıyla önüme baktım. Meryemce arabadan inmeden önümüzdeki sürgülü demir kapı açılmıştı. Meryemce arabayla evin önüne yaklaştırıp durdurdu. Hepimizden önce arabadan inen Mina bağırarak evimize geldik diyerek bahçede koşuyordu. Araçtan indiğimizde herkesle birlikte bende önümüzdeki üç buçuk katlı eve bakıyordum. İçimden bu evde kaç aile yaşıyor acaba dediğimde Meryemce de arabadan indi. Üzerini düzeltip bir kaç adım atmıştı ki evden orta yaşlı bir kadın Meryemcenin önüne gelerek ;

"Meryemce kızım hoş geldin. Odalar temizlendi havalandırıldı. Yemeklerde hazır. Mert bey oğlum bahçelere gitti dedeniz ve dayılarınızla. Koca annede sizin geleceğinizi duyunca sarma sardı sonrada uyumaya gitti "

"Öylemi beni çok sever sevgili anneannem. Sağ ol Havva ablam "

Kadın aşağıya doğru giderken, kendimi daha fazla tutamadan;

"Meryemce bu ev de kaç aile kalıyor"

Meryemce bana güldükten sonra aynı bahçe içindeki diğer üç katlı evi gösterip;

" Şu bina da dedem ve iki dayım kalıyor. Bu bina tamamen benim. Yani benim fakirhanem burası"

Biz onun haline gülerken, evin içinden yaşlı bir hanım çıktı. Meryemce onu görünce biraz kendine çeki düzen verdiğinde kadın gür bir sesle;

" Afkurma Meryemce fakurhaneymiş . ohşşşşt"

"Nana'çkimi nasulsun "

Meryemce kadının yanına giderken anneannesi olduğunu anlamıştık. Kadın Meryemceye sarılıp bize dönüp;

"Misafurun bunlar midur? Sifteyi ha bunlar dilsiz midur"

"Yok nana'çkimi degildur saygi edeyler saa"

"Eyi eyi hayden Havva kız evini tertemiz etti. Sisilanın odasi da hazurlandu ."

"Tamam Meryem sultan biz geçelum. Sen nereye gideysun "

"Evuma gideyrum "

" Eyi hade o zaman "

"Şoroni pir kovmamiştun peni seni yunisa söylemez muyum sende çör o zaman "

Kadın elinde bastonla Meryemceyi bahçede kovalamaya başlamıştı. Hepimiz ikisine gülerken anneanne birden

"e kiz hani ya dur senin silahun "

"Arabaya dur silah "

Kadın başını salladıktan sonra bahçe içindeki dar patika yoldan evine giderken bizde eve girdik. Eve girdiğimizde Havva hanım hepimize odalarımızı göstermeye başlamıştı. Çatı katındaki iki odadan birini bana gösterdiğinde yavaşça çantamla odama girdim. Üzerimdeki hırkamı çıkarıp odamdaki yatağa uzandım. Elimin tersinin alnıma koyarak gözlerimi kapadım.
Kabusla birlikte yataktan kalktım. Ne kabustu ama "Ben bizim konakta avluda otururken Meryemce elinde kahveyle geliyordu. Birden bir silah sesi duydum. Nereden geldi diye bakarken Berfin'in elindeki silahı gördüm. Karşıma baktığımda Meryemce yerde yatıyordu. Berfin Meryemceyi vurmuştu. Yerimden hızlıca kalkıp yerde yatan Meryemceyi kucağıma aldım. Kucağımda kanlar içinde gülerek gözlerini kapayınca 'bırakma beni' diye bağırırken, Berfin gülerek yanımıza gelince Berfin'e bağırdım " Ağır adımlarla lavaboya girip elimi yüzümü yıkayacakken birden silah sesleri irkildim. Elimi belime atıp silahımla balkona çıktığımda herkes dışarıdaydı. Baran ben görünce "Ağam gel... gel... Meryemceyi görmen lazımdı bekle ve gör "dediğinde anlamadım. Bahçeye biraz daha baktığımda Meryemce, Yavuz bey, Mert birde tanımadığım orta yaşlı bir adam atış yapıyorlardı. Meryemce hepsinden açık ara farkla en uzaktan hedefleri vuruyordu.

....................

Yemek hazırlanmaya başladığında o tanımadığım adamın Meryemcenin büyük dayısı olduğunu öğrendim. Meryemcenin dedesi Yunus dedeyle sohbet ederken masaya geçtiğimizde Mina'yı kucağıma aldığımda Başak " Mustafa abi sen bana ver istersen rahat yem-" sözünü Meryemce kesti. "Bırak Başak Mustafa Hamza Minasıyla yemek yemeği sever" dedi ve göz kırptı kızına. Meryemcenin böyle yapması çok hoşuma gitmişti. Meryemce masaya oturacakken Yunus dede ona bakarak;

" Atmacam kalk bana tuz getir "

"Yunis ağa ne konuşcan arkasından yine "

"Sen sus Meryem sultanım "

Meryemce başını hafif eğerek;

" Tamam dede. Zaten benim mutfakta işim var "

"Ballimi almayı unutma "

" Dede Mina kalsın ben giderim "

Meryemce giderken dedesinin onu niye masadan kaldırdığını anlamadım. Bedirhan bana bakıp gözleriyle " Zümrüt Meryemcenin yanına gitsin mi " dediğinde kafamla hayır dedim. Fazla uzun sürmeden bahçe kapısından içeri sabah gördüğümüz Reşat yanında yaşlı kadın ve adam ile girdi. Yunus dede " Anladın mı sultanım niye atmacayı yolladım " dediğinde torununu koruduğunu anladım. Meryemce anlamış olacak ki Minayı bilerek bizim yanımızda bıraktı. Yunus dede gelenleri masaya buyur ettiğinde biz ben, Mert, Bedirhan, Baran yan yana oturuyorduk. Reşat tam karşıma oturduğunda Mina yüzünü boynuma gizleyerek sessizce; " korkuyorum bu adamdan BABA" dediğinde büyük yutkundum. Mina'nın bana dediği çok hoşuma gitmişti. Yanımdakilerin hepsi duymuştu. Ben Mina'nın sırtını okşarken "Korkma kızım ben senin yanındayım " dediğimde Mert'e baktığımda gözleri dolmuş ama gülüyordu. Mert masadan kalktığında Reşat hafif gülerek;

" Ne o Mert selam sabah yok mu? Yanımdan geçip gidiyorsun. Ayıp ama akraba oluruz belki yakında.."

Bedirhan ve Baran benimle aynı anda ya sabır dediğinde Mert bize baktı. Mert bize güldükten sonra; " Dede benim az işim var müsaadenle " dediğinde Yunus dede kafasını git der gibi salladı. Mert bana bakıp gülerek " Ağam sizden müsaade almalı mıyım " dediğinde Baran " Aaa mert kardeşim ayıp ediyorsun burada ağa deden " dediğinde Mert kafasıyla sallayarak gülerek eve geçti. Reşat'ın yanındaki kadın annenneye dönüp;

" Meryem ablula neredur Meryemce çelin "

Anneanne ağızını açmıştı ki bahçede Meryemcenin sesi duyuldu.

"Asiye kadın ben senin gelinin değilim rahmetli Ayşe idi senin gelinin "

"Meryemce karuşturma rahmetliyi "

"Asiye kadın zoruna mı gitti "

Kadın kaşlarını çattığında Reşat yerinden kalktı. Meryemce masanın yanında ayakta dururken Reşat Meryemceye yaklaştığında kendime engel olamadan gür sesimle; " Meryemce yanıma gel otur Mert'in yerine " dedim. Herkesin bana baktığını fark ettiğimde kimseyi umursamadım. Meryemce yanıma gelip oturduğunda Bedirhan kulağıma;

"Ne oldu ağam kıskandın mı ? ama sen Berfin'le evleneceksin dimi. Yazık sana oysa bu ana kızı senden başkası koruyamazdı "
Bedirhan'a ters baktığımda önündeki sarmadan ağızına atıp göz kırpmıştı bana. Sinirlendiğimde Mina'nın kıpırdanması beni kendime getirdi.

................................

Gece susadığım için yatağımdan kalkıp sessizce merdivenlerden indim. Mutfağın önüne geldiğimde mutfağın ışığı yanıyordu. Hafif eğilip içeriye baktığımda Meryemce ve Başak kahve içerek konuşuyorlardı.

" Abla niye böyle durgunsun "

"Başak acayip bir duygu var kalbimde "

"Mustafa Hamza abiye karşı dimi "

"Evet ama bilmiyorum. Nişanlı bir adam. Güzel ve suratsız bir nişanlısı var. Bir taraftan Mina'm masada Baba demiş düşünebiliyor musun Mina bir adamı baba diye seçti "

"Evet ona bende şaşırdım. Senin evlenmeni istemeyen çocuk bugün baba demiş adama "

"Ama olmaz, Başak olmaz. Adam ağa adam nişanlı hangi adam böyle çocuklu aman boş ver Başak boş ver ben kalbimi dinlemeyeceğim "

Suyu içmekten vazgeçip tam arkamı döndüğümde merdivenlerde oturan Bedirhan ayağa kalkıp sessizce;

" Ağam sen daha bekle tamam mı ama dur sen git Berfin'i al ağasın ya sözünü çiğneme. He ben mutfağa gidiyorum "

Yumruğumu sıktığımda yanımdan geçip mutfağa girdi...

......................................

MERYEMCE...

Çarşıda Reşat'ın karşısındayken Mustafa'nın kolumu tuttuğunu hissettim ve ilk defa kendimi güvende hissettim. Eve geldiğimizde herkesin odalarını Havva abla gösterirken Mustafa'ya kendi odamın hemen yanını hazırlattım. Yan yana olan iki odada aynı balkona açılıyordu. Onlar odalarına girip dinlenmeye çekilirken ben hiç yapmayacağım şeyi yaptım ve Mustafa'nın odasına girdim. Yatakta kaşları çatık uyuyordu. Bel boşluğuna oturup yüzünü izlemeye başladım. Bu adama asi diyorum herkes gülüyor, ama adam uyurken bile asi, sinirli. Bel boşluğundan ayağa kalkarken Mustafa mırıldanmaya başladı. Mustafa uykusunda konuşuyor muydu hafif eğildim, duymak için " Beni bırakma " dediğinde anlamadım kimi görüyordu. Yakalanmamak için odadan çıkarken; " Berfin "demesiyle canım acımıştı. Odama geçtiğimde gözümden düşen iki damla yaşı silip hızlı adımlarla evden çıktım. Bahçeye geçtiğimde dayımlarla Mert gelmişti. Belimdeki silahı çıkarıp onlara dönerek;

" Gençler hadi atış yapalım "

"Vay atmacam hadi "

Mahmut dayım sarılırken, Yavuz araya girdi. Hafif sinirli çıkan sesiyle; "Meryemce senin gözlerin niye kızardı kız " dediğinde gülerek;

" Ben sizi böyle de yerim sıkıntı yapmayın mert hadi ula sende "

Mert'te yanımıza geldiğinde başlamıştık atış yapmaya. Balkondan bize bakan Bedirhan abiyle Baran abiyi çağırdım. Zümrüt ve İdil uyuduğu için onlarda aşağıya inip bizi izlemeye başladılar. Birazdan Mustafa da gelince ona bakmamak için çok büyük bir savaş verdim.

.............................................................

Akşam yemek vakti geldiğinde Mina'm Mustafa Hamza'nın kucağına oturunca Başak onu kaldırmak isterken izin vermedim. Çünkü Mina Mustafa'nın kucağında mutluydu, Mustafa da kızı gibi seviyordu Mina'yı. Onlar yemek yerken ben de masaya oturduğumda dedem beni kibarca masadan kovdu. Ben içeri girdikten bir yirmi dakika sonra Mert içeri geldi. Mutfağın duvarına sırtını yaslayarak;

" Dedem seni Reşat iti geliyor diye kibarca kovmuş sevgili ablacığım "

Başakla beraber üçümüz gülmeye başladığımızda benim dikkatimi Mert'in kızarmış olan gözleri çekti. Sağ elimi yanağına koyduğumda yüzünü elime yaslayarak;

"Abla sakin ol ama Mina Mustafa abiye baba dedi "

Duyduğum cümleyle kuvvetli öksürmeye başladım. Başak bana bir taraftan su içirmeye uğraşıyordu. Mina, benim kızım bir adama baba desin. Biraz sonra dışarı çıktığımda Asiye kadınla ufak çaplı sataşınca biraz içim rahatlamıştı. Reşat bana doğru yaklaşınca Mustafa beni yanına çağırdığı zaman çarşıdaki güveni tekrar hissettim. İçimdeki güvenle çok mutlu olmuştum. Gecenin ilerleyen saatlerin de Mina'yı odasına götürdüğümde Mustafa'da benimle geldi. Yatağına koyduğumda arkamda duran Mustafa;

" Ne güzel uyuyor kızın Meryemce "

Mustafa'ya döndüğümde sadece bana bakıyordu. Bir adım ona yaklaşıp;

"Artık sadece benim kızım değil galiba "

Mustafa Hamza hiç bir şey demeden bana bakıyordu. Biraz öylece durduktan sonra odadan çıkarken sessizce;

" Eğer öyle gördüyse ne mutlu bana. Bende onu kızım gibi seviyorum "

Ağır adımlarla Mustafa odadan çıktığında kızımın yanına oturdum. Saçlarını severek sessizce;

"Niye baba dedin kızım. Annenin kafası iyice karışsın diye mi? Ah Annem ah. Annen iyice üzülsün diye mi ahh kızım ahh '

Boş boş kızımı izledikten sonra kolumdaki saate baktım. Üç saate yakın kızımın yanında olduğumu görünce kendime şaşırdım. Sessizce odadan çıkıp aşağıya indiğimde Başak mutfakta oturuyordu. Masaya oturduğumda Başak beni tanıdığı için sorular sormaya başlamıştı. Onunla konuşurken üzerindeki eşofmana çeki düzen vererek Bedirhan abi içeriye girdi. Ona baktığımda;

" Meryemce benim uykum kaçtı da, eğer rahatsız olmazsan bir kahve içerim yine elinden "

Başımı sallamıştım ki Başak ayağa kalkıp biraz sesli;

" Siz oturun yapayım ben "

"Olur içerim zahmet olmazsa. Meryemce sen durgunsun kızım. Bir şey mi oldu kardeşim "

"Yok abi ne olsun buranın havası hep böyle yapar beni dimi başak "

"EEevet abla öyle "

Başağın Bedirhan abiye baktığını anlamıştım. Onun haline gülmek istesem de kendimi sıkmıştım. Bedirhan abi Başağa bakıp; " Meryemce bu kızın amcasına ne yaptın" dediğinde boş ver der gibi başımı sallarken Başak elindeki kahve fincanını Bedirhan abinin önüne bırakırken;

"Şimdi zamanında Meryemce ablam o zaman açıktı. Herkesin içinde amcama kafa atınca birde çok iyi silah kullandığını bildiği için ablamdan korkar. Bu gün ablamı görmesi yetti "

Başak anlatmaya devam ederken Bedirhan abime baktım. Nasıl pür dikkat Başağı seyrediyordu. Onun haline hafif gülüp; " işte öyle abi " dediğimde Bedirhan abi bir anda boşluğa düşmüş gibi " Ney öyle Meryemce" demişti. Başak bıyık altından gülerken ben biraz sesli gülmüştüm. Başak utandığı için yanımızdan kalktığında Bedirhan abi arkasından biraz baktıktan sonra;

"Meryemce bir şey soracağım sana"

"Sor abi dinliyorum "

"Bu kız çok mu eziyet çekiyor "

"Evet Bedirhan abi. Zorla evlendirecekler, hani bu akşam gelen Reşat var ya onun amcasıyla kırk yedi yaşındaki bir adamla "

"Ne diyorsun Meryemce "

"Evet abi bende giderken yanımda alıp gideceğim ama nasıl yaparım bilmem "

"Nasıl yani ?"

"Bu kız otuz iki yaşında ama bizim gibi şanslı değil. Bunun babası anasını vurdu. Babası içerde öldü. Başakta kaldı amcasıyla. Amcada bunu evle-"

Bedirhan abi elini havaya kaldırdığında cümlemi yarıda kestim. Yüzüne baktığımda;

" Meryemce şimdi bir şey diyeceğim ama bana kızma tamam mı ?"

"Tamam abi söyle "

"Ben bu kızla Başak'la evlenmek istiyorum "

"YUHHHH abi ne yaptın ya"

"Düşün. Biz on gün buradayız biliyorsun. Kızla konuş. Eğer kabul ederse, olursan imam nikahını kıyarız. Mardin de düğünü yaparız. Ne dersin hem mirza amcayla Mihriban anada geliyor "

"Tamam abi anlaştık hadi kalkalım biri görürse yanlış anlamasın "

"Doğru dedin baldız "

Gözlerimi kocaman açarak ona baktığımda, Bedirhan abi bana gülmeye başladı. Beraber ayağa kalktığımızda mutfak kapısından çıkarken;

"Ağam kendini kaptırma neyse hadi hayırlı geceler enişte "

................................

Biz Trabzon'a geleli bir hafta olmuştu. Bu gün Yavuz dayımın düğünü vardı. Bahçe hazırlanıyordu düğün için Yavuz düğünü bahçede yapmak istemişti. Herkes hazırlık için koştururken bende balkondan olanları izliyordum. Arkamdan Mina bacaklarıma sarılıp;

" Anne akşam olunca evden çıkmayacağım dimi ben "

Arkama dönüp kızımı kucağıma alarak boynunu kokladığımda gıdıklandı. Onun hoş kıkırtısını dinlemek o kadar hoşuma gitmişti ki. Saçlarını sevdikten sonra başını öperek;

" Evet annem çıkmayacaksın "

" Emret benim annem "

Mina'm yanağımı öptüğünde, hızlı hızlı yanağını öptüm. Mina zorla elimden kurtulup içeriye koşarak gitmişti. Balkondaki sandalyeme oturacakken evin önüne Mustafa'nın minibüsü geldi. Balkonun mermerine yaslanıp arabadan inenlere baktığımda mutlu olmuştum. Bedirhan abi kapıları kapatıp binaya girmek için adım atmıştı ki Mahmut dayım elindeki çay bardağını masaya bırakıp Bedirhan abime takılmak için;

"Damat kızı aldın mı "

Bedirhan abi hafif başını kaldırıp benimle göz göze geldikten sonra ;

"Doktor sağ olsun. Başak hanımın eşyalarını alıp geldik. Meryemce amcayla konuşmuş Mahmut abi "

" Ne abisi ula dayı diyecesun heee. Senun ağaluğun Mardin'e söker "

"Özür dilerim Mahmut dayı "

Bahçede herkes gülerken ben kenarda hafif göz ucuyla Bedirhan abiye bakan Başağa bakıyordum. Bir kaç gün önce başağın amcasının evine gidip konuştuğumda adamın dediği sözleri başağın duymaması iyi olmuştu. Kapının önünde elinde çayıyla; " Al senin olsun. Bıktım kimle evleniyorsa evlensin. Bizim böyle bir yeğenimiz yok zaten" dediğinde canım acımıştı. Dün akşamda dini nikahlarını Mahmut dayım kıymıştı. Akşamdan Mirza amcanın Meryemce kızım düğüne kadar Bedirhan'dan uzak duracak dediği için benimle yatıyordu Başak. Mardin'e haber verdiğimizde Bedirhan abinin ailesi çok mutlu olmuşlardı. Dün sabah Bedirhan abiye gelen haberle çok şaşırdım. Bedirhan abinin babası Ünal bey; "Mirza kızı alıp geliyorsa bana da burada düğün hazırlıyı yapmak düşer "demişti. Onlar Mardin de Başak için hazırlık yaparken bize de Yavuz'un düğün hazırlığını yapıyorduk.

Eğildiğim balkon mermerinden doğrulurken yanımda direk karşımızdaki dağı izleyen Mustafa ile bir an irkildim. Yanından bir adım uzaklaştığımda bana dönmeden;

" Nasıl bir insansın sen? Sert kabuğun altında bir melek mi saklıyorsun"

"Niye ?"

"Bizim bu Bedirhan'ın çok sevdiği bir kız vardı. Zamanında çok sevdiler birbirlerini. Bir sabah bir duyduk ki Kadiroğlu Azad bu kızı kaçırdı. O kız şimdi de karısı o itin. Bizim bedo da o zaman yemin etmişti. Bizim bedo, evlenmem diye adam. Sen bu kızın amcasıyla konuşmaya gittiğin gün Mardin'de kurbanlar kestirdi bu manyak adam "

Mustafa'ya döndüğümde o da bana dönmüştü. Geri bir adım atarak tam karşısında durdum. Mustafa Hamza bana dönerek;

" Meryemce çok teşekkür ederim. Bize çok iyi geldin. Herkes seviyor seni "

"Asıl sen, siz sağ olun. Siz bana, kardeşime, kızıma sahip çıktınız. Mustafa ağa "

"Efendim Meryemce "

"Sende Berfin'le çok mutlu olacaksın eminim. Senin de gözlerindeki hüzün mutluluğa dönecek. Berfin seni çok seviyor "

Kalbim acımıştı Mustafa'ya dediklerimle. Onun yanından ayrılırken sadece kulağıma sert olan davudi ses dolmuştu mutfaktan içeriye girerken;

" Teşekkür ederim biliyorum "

...........................

Düğün başladığında ben zümrüt, İdil, başak birde Mihriban teyze bir masada oturuyorduk. Bir ara Mina'yı Mustafa'nın kucağında gördüm. Ben evde duracak dediğimde Mustafa Hamza izin vermemişti. Mustafa'ya güveniyorum ama buradaki adamlara güvenmiyordum. Mihriban teyzeyle sohbet ederken Mina ağlayarak yanıma geldi. Kucağıma almak istediğimde başıyla hayır dedikten sonra;

" Anne Kahraman ağam yok nerede "

"Bilmiyorum kızım ne oldu ?"

"Hayır sana değil ona söyleyeceğim "

Göz ucuyla etrafa baktığımda bahçenin sonuna doğru erkeklerle oturan Mustafa Hamza'yı fark ettiğimde ona gösterdim. Mina, Mustafa'yı gördüğünde koşarak ona gitti. Mihriban teyze "Aferin kuzuma nasılda ağasının kucağından ayrılmıyor " dediğinde tebessüm ettim. Ağızımı açıp Mihriban anneye bir şey diyecekken masamın yanına gelen Reşat'ın annesi Asiye kadın;

" Meryemce gelin kalk da millet gelin görsün "

Asiye kadına kaşlarımı çatarak baktığımda Mihriban teyze yüzüme bakarak;

"Nasıl yani kuzum "

"Mihriban sultanım kendi kendilerine gelin güvey oluyorlar. Hani sana anlattım ya geçen gün bahçede "

Mihriban teyzem kaşlarını çatarak başını salladıktan sonra;

"Anca öyle olur zaten kim vermiş ki seni bunlara "

Asiye kadın sinirle yanımızdan uzaklaştığında onun arkasından gülerken masada bir hareketlenme oldu. Yanıma baktığımda Mustafa Hamza kucağında Mina ile yanıma oturdu. Başak ile arama da Bedirhan abi oturmuştu. Masanın başına baktığımda Mirza amca oturmuştu. Mina'ya baktığımda Mirza amca gür sesiyle;

"Mina'm, meleğim korkma bak biz geldik. Annene kimse bir şey yapamaz"

Ağızımı açtığımda omzuma sivri bir şey değdi. Sağ tarafıma baktığımda şakakları kırlaşmış Mahmut dayımın kayınbiraderi Ali abi;

" Meryemce sakın Mina'ya kızarsın inan seni kör kuyudan aşağı atarım. En iyisini yaptı kız. Reşat iti senin üzerine plan kurmuş masadan kalkmanı bekliyordu. Mina'm da kahramanına söyledi duyduğunu. Yavuz'un, Mahmut eniştemin haberi var alacağım şimdi ben onu. "

Mustafa gür sesiyle;

" Nasıl alacaksın ki "

"Mustafa Hamza bey sizin kendinize göre koruma şekilleriniz vardır eminim ama burasıda bizden sorulur yeter bacıma göz koyduğu "

Ali abi başıyla selam verip yanımızdan ayrıldığında Mirza amcaya döndüm. Gözlerine baktığımda;

" Meryemce'm seviliyorsun he kızım "

" Ellerinde büyüdüm bunların Mirza amca. Annemle babam ölünce hepten elleri kolları bizim yanımızdaydı. Biz iki kardeş büyüdükçe daha gurur duydular daha sahiplendiler "

Mirza amca başını anladım der gibi salladığında önüme döndüm. Anneannem ile göz göze geldiğimizde kaşları çatıktı. Karşımda oturan Mihriban teyzeye baktığımda tebessüm etmişti. Biraz zaman sonra Mustafa kulağıma yaklaşıp Mina'nın uyuduğunu söylediğinde;

"Eve götür benim odaya yatır zaten bizde eve geçeriz sabah babanlar da erken gidecekler ya"

Mustafa başını tamam manasında salladığında masaya dönüp baktığımızda herkes bize ayrı bir garip bakıyorlardı. Mustafa ayağa kalktığında Bedirhan abi;

" Mustafa Hamza bende geleyim yardım ederim sana hem Baran sende gel de azcık konuşalım balkonda "

Baran abi de ayağa kalktığında üçü yan yana eve doğru gitmeye başladılar.

Biz de Mustafalardan sonra fazla geç olmadan eve geçmiştik. Mihriban teyze balkonda Baran ve Bedirhan abiyi gördüğünde Mustafa'yı sorunca yattığını söylediler. Herkes odasına girerken bende odama girdim. Kapıyı kapatıp arkamı döndüğümde gördüğüm manzaraya içim gitmişti. Yavaş yavaş yatağa yaklaştığımda odamdaki abajurdan manzara daha da güzelleşti. Mina'mın başı Mustafa'nın sol göğsünde, Mustafa'nın burnu kızımın saçlarında öyle uyuyorlardı. Dayanamayıp resimlerini çektim. Mustafa ve Mina'nın üzerini örtüp dolabımdan bir yastık bir pike alıp odadan çıktım. Mina'nın odasına gittiğimde Başakla karşılaştık. Bana Mina'nın üzerini örtmeye geldiğini söylediğinde Başağa ben örttüm dedim. Beraber başakla aşağıdaki balkonda eskileri konuşmak için merdivenleri inerken Bedirhan abimle karşılaştık. Elindeki su bardağıyla önce Başağa baktı. Göz kırptıktan sonra bana dönerek;

" Hanımlar nereye, Başak nefes al gülüm"

Başak tuttuğu nefesi bir anda bırakınca ona bıyık altından gülmüştüm. Bedirhan abime baktığımda hafif kaşlarını çatarak;

" Nereye elinizde yastık pike Meryemce "

"Eve sığamadık kapıda yatacağız "

"Benim odaya geçin"

"Şaka şaka evde bir sürü boş oda hala var Bedirhan ağa sadece balkonda sabahlayacağız abi "

"Müsaade varsa bende size kahve yapıp azcık yanınızda oturabilir miyim "

"Tabi gel sana da çocukluğumuzu anlatırım "

"Tamam"

Bedirhan abi mutfağa gidiyordu ki Başak onun elini bir anda tutarak hafif sessiz;

"Sen yani siz geçin ben yaparım kahveleri"

Bedirhan abimle mutfaktan balkona geçtiğimizde, abimin şükür dediğini duyduğumda tebessüm etmiştim. Başak yanımıza geldiğinde benim yanıma değil de Bedirhan abimin yanına oturmuştu. Kahvelerimizi içerken derin bir çocukluk sohbetine girmiştik. Zaman su gibi akarken hava aydınlanmaya başladığında Başak'la Mina'nın odasına girdiğimizde Başağa benim yatakta Mustafa ve Mina'nın uyuduğunu söylediğimde şaşırmamıştı.

................................................

Gece yola çıktığımız için sabah Mardin'e gelmiştik. Akşam olduğunda konakta kalabalık bir yemek masası kuruldu. Bedirhan'ın ailesi Başağı tanımak için can attıkları belliydi. Eltileri ve kayınvalidesi Başağa bayılırken, bir an önce düğünü yapmak istiyorlardı.

Mirza amca ise Trabzon'a gelmeden evimin yenilenmesi için adamlarına emir vermiş kısa bir süre sonra evime kavuşacaktım. Eşyaların getirilmesi için haber verdiğimde Mert abla ben yurt dışındayken gelsinler dediğinde yeni eşya gelecek İstanbul'da ki düzenim bozulmayacak dediğimde mutlu olmuştu.

Yemekler bitmiş avluda kahvemizi içiyorduk. Mina dizimde uyurken bizde koyu bir sohbet içinde yüzüyorduk. Mustafa ile ara da bakışlarımız çakışıyordu. Bir an içimden keşke dediğimde hemen kendime kızdım nişanlı bir adam için iç geçirdiğim için ...

Herkes evlerine gitmek için ayağa kalkarken konağın büyük kapısı açıldı. Takım elbiseli bir adam Mustafa'nın önüne gelerek Berfin hanımın ailesinin geldiğini söylemişti. Mustafa Hamza kaşları çatık gelsinler dediğinde ayağa kalkan herkes geri oturmuştu. Adam koşarak kapıya giderken Asi ağanın gerildiği belliydi. Kısa zaman sonra içeri Berfin ve ailesi girdi. Ailenin yaşlısı Asi ağanın elini sıkarken ;

"Mustafa ağa sözünü tut artık bu kızında bir adı var "

"Şivan ağa en önce geç oturalım "

"Ne oturacağım seninle, el alemin kadınıyla başka şehirlere gidiyorsun birde bu kadının çocuğuna babalık ediyorsu-"

Adamın cümlesini Mustafa Hamza'nın resmen kükremesi kesti.

" Ağa geç otur konuşalım. Yaşın benden büyük olabilir ama unutma ki ben senin de ağanım. Sözünü bil de konuş "

Adam başını eğdiğinde hali çok yapmacık gelmişti bana. Birden bir ağlama sesi duyulduğunda en arkada ağlayan Berfin'e takıldı gözüm. Göz yaşını silerek annesine; "Ana korkuyorum ya olmazsa" dedi. Yapmacık olan tavrına midem bulanmıştı. Bir kadın bu kadar gurursuz olamazdı. Kucağımda uyuyan kızımla ayağa kalktığımda Bedirhan abi yanımıza gelip;

"Meryemce hadi Başağı da al odaya geçin. Senin kırılmanı istemiyorum bu adamların ağzından çıkanı kulağı duymayacak birazdan hem Minamız da uyanmasın "

Sadece başımı salladım. Bedirhan abim kucağımdan Mina'yı alarak Mustafa'nın odasına girdiğinde Başağa başımla sende git dedim. Kalktığım yere tekrar oturduğumda Mustafa'nın odasından çıkan Bedirhan abi bir şey demedi.

Mihriban teyze birden derin nefes çekerek; " Ahh ahh nereden bulaştım ben bu kıza sanki başka kız mı yoktu " dediğinde peri acımazsızca " Ana biz sana hepimiz zamanında uyma abime bırak acısı bir dinsin dedik al gelinin hayrını gör" dedi. Bedirhan abinin annesi çiçek hanım ile Baran abinin annesi Ayşe hanım Mihriban teyzenin elini destek olurca sıkarken erkeklerin sesler yükseldi. Hepimiz oraya baktığımızda Mustafa ayağa kalkarak gür bir sesle; "Tamam onbeş gün sonraya düğün, hazırlıkları başlasın Berfin artık karım olacak " demesiyle herkesten garip sesler çıkmıştı. Ben onlara bakarken, elimi kalbimin üzerine koydum. Ağrıyordu kalbim. Derin bir nefes alıp masada ki sudan bir yudum aldığımda Berfin'in ailesi ve yanındaki adamlar sevinerek konaktan çıkmışlardı. Herkes ayağa kalktığında Mirza amca, kardeşini yolcu ederken, Bedirhan abi de ailesini yolcu ediyordu. Avluya dönüldüğünde Mirza amca kaşları çatık Asi ağaya baktıktan sonra gür bir sesle; " Hadi sultanım odamıza gidelim " dedi.

Mihriban teyze üzgün şekilde başını salladıktan sonra eşinin arkasından odasına çıktı. Kadir ve Serdar da eşlerini alıp yanımızdan ayrılırken Kadir bir adım geride durarak " Mustafa ağam çok yanlış yaptın, aynı Hazal konusunda bizi dinlemediğin gibi" Abisinin cevabını dinlemeden merdivenleri çıktı. Ben herkesi film izler gibi izlerken Peri birden Mustafa ya dönerek "Hayırlı olsun ağam. Allah utandırmasın. Sana başka bir şey demem çünkü Rabbim sana belanı verdi. bence "

Gözlerimi inanamayarak açtığımda Melek kocasının elini tutarak Peri ve kocasının peşinden sessizce çıkmıştı. Bir türlü kalkamadığım sedirden ayağa kalktığımda Baran abi;

" Mustafa ulan benim teyzemin kızı olduğu halde ben istemiyorum evlenmeni "

Mustafa bir an gözlerime baktıktan sonra cevap verecekti ki Zümrüt kocasının elini tutarak;

" Mustafa ağam niye yaptın ki "

Mustafa derin bir nefes alarak hafif öfkeyle;

" Öyle olması gerekiyordu sözümden dönemem ben. Evet sevmiyorum ama Berfin benim karım olacak o kadar "

Baran abi Zümrüt'ün elini bırakmadan kapıya doğru bir kaç adım atarak;

"Hayırlı olsun ağam sana daha bir şey demiyorum. Kadir'in dediğine katılıyorum. Hazal'dan daha beter olmazsın inşallah "

Baran abim sertçe karısıyla konaktan çıktıklarında Mustafa bir adım atarak yanımda duran Bedirhan abiye;

"Bıremin sen bir şey demeyecek misin ?"

"Ne dememi bekliyorsun? aferin sana kendini bitiriyorsun mu? yok.. aferin sana kendine ne güzel ceza kesiyorsun mu? yok ben sana bir şey demiyorum. "

Bedirhan abi birden bana bakıp; " Meryemce sen odana git" dediğinde sesindeki tınıdan ürkmüştüm. Ben odaya girdiğimde Başak ve Mina güzelce uyuyorlardı. Odada ki koltuğa oturduğumda gözlerimi kapatıp başımı koltuğa yasladım. Biraz zaman geçmişti ki konağın kapısı sertçe çarpıldı.

........................................

MUSTAFA HAMZA...

Bedirhan, Meryemce'yi odasına yolladığında sadece ikimiz kaldık avluda. Ona doğru bir adım daha attığımda Bedirhan işaret parmağıyla orta parmağını birleştirip kalbimin üzerine vurarak;

"Burada Meryemce varken evlenmek hem de onun kalbinde sen varken evlenmek. Bu kadar mı kendinden vazgeçtin. Lan farkında mısın bu deli bize iyi geldi. Baran bu kadar senin yanında durmazdı Hazal'dan sonra biz aynı Hazal'dan önce nasılsak öyle olmaya başladık. Meryemce sana bana Baran'a iyi geldi ama sen. Ah şu an keşke ölüm burada olsaydı keşke. Seni nasıl benzetirdi. Ne ben ne de Baran sana kıyamıyoruz yaşadıklarına şahit olduğumuz için ama o seni çok acımazsız sevdiği için neyse şunu bil yarından sonra Meryemceyi Başağı ve Mina'mızı alıyorum. Evi bitene kadar benim konakta kalacaklar. Nede olsa düğün hazırlıkların başlayacak koskoca Azrail ağa evleniyor. Bana bak Berfin'le evlendikten sonra sakın ama sakın. Neyse ya sana bir şey demiyorum kardeşim yine her zaman yanındayım"

Ağızımı açtığımda Bedirhan beni dinlemeden konaktan çıktı. Kendi kaldığım odaya giderken kulaklarımda sadece Bedirhan'ı dediği cümle kalkmıştı..

"Onun kalbinde sen varken"

........................................................................

UMARIM BEĞENİRSİNİZ...

YAZIM HATALARIM VARSA AF OLAAA...

ALLAHA EMANET OLUN...

SİZİ SEVEN ÇATLAK YAZAR... :)

Loading...
0%