
MERYEMCE...
Okuldan Kerem ile çıktığımızda ikimizin de suyu çıkmıştı. Arkadaşlarla veda ederek bizi bekleyen minibüse bindiğimizde Kerem'in dedesi Erdem dede ve babası Serdar abi gülerek bize bakıyordu. Kerem ile yan yana oturduğumuzda Serdar abi gülerek;
"Hadi gel inat etme gelinim ol Meryemce"
"Yok Serdar abi bu uyuzun kahrı çekilmez. Ben Erdem dedemle yaşayacağım. Yaşayabilir miyim koca çınar "
Erdem Hünkar'ı gülerken gören çok az olduğu için kendimi şanslı hissediyordum. Erdem dede elindeki bastonunu sıkarak;
"O it babandan seni alacağım az kaldı ama şunu unutma yanındaki adamda askerden sonra benimle yaşayacak"
"Ne yapalım evlenene kadar katlanırım Erdem dede"
Kerem hafif gülerek;
"Seninle evlenecek adama acıdım bir an"
"Neden ki "
"Sen gibi yaramaz, deli hem de zır deli bir kızı kim alsın"
"Kimse almazsa elli yaşımdan sonra sen alırsın "
Minibüste dördümüz gülerken, Kerem kolunun altına beni alarak;
"Yarın Genco ve Cüneyt diyor ki kavağa gidelim."
"Kurs var ya"
"Ya kurstan sonra güzelim"
"Ufff Kerem bilmiyorum Mert'in ödevleri varsa birde yarın Cumartesi bir dakika, Serdar abi baroda toplanacak mı hakimler avukatlar"
"Evet Meryemce, sen mi geleceksin yine"
Serdar abime başımı sallamıştım. Kerem sıkıca tek koluyla beni sararak;
"Baba, Kemal beyle konuşun alayım bu hafta sonu Meryemceyi"
Serdar abi ve Erdem dede yüzümüze baktığında, Kerem ne demek istediklerini anlamıştı. Sinirle küfür etmemek için dudaklarını başıma yaslamıştı. Serdar abi camdan dışarıya bakarak sessizce bir şeyler sayarken, Erdem dede tebessümle;
"Kemal ateş sömestr tatili için bir plan yaptı mı Meryem"
"Yaptı dede, Selma hanım, Mert ve kendi İzmir'e gidecekler. Otelde yerlerini ben ayırttım. Ben her zaman ki gibi evdeyim. Avukatlık bürosu, işler"
"Bende yaptım Meryem. Sen ben ve senin şu inatçı keçin Amerika'ya gidiyoruz. Bu akşam arayacağım Kemal ateşi"
"Sen bilirsin dede. Sen aradığında direk tamam diyor zaten"
"Demek zorunda onun için. "
Kemal ateş'in bu adamdan korkması tek güvencemdi. Araba bizim evin önünde durunca Kerem hiç oralı değildi. Serdar abim benimle gülerken, Erdem dedem;
"Küçük Hünkar bende istiyorum götürmek ama bu gün olmaz"
Kerem zorda olsa beni bırakınca, yavaşça şoförün açtığı kapıdan indim. Kerem kaşlarını çatarak;
"Sabah seni alırız olur mu"
"Sabah yürümek istiyorum Kerem gelme tamam mı"
"Tamam buna da tamam"
Şoför Hasan abi kapıyı kapatıp bana başıyla selam verdikten sonra kendi tarafına geçti. Minibüs kapının önünden ayrıldığında istemeye istemeye sevmediğim üç katlı evimizin bahçesine girdim. Kapıya giden mıcırlı yolu yürürken etrafa baktım. Bir yaşam belirtisi bile yok bahçemizde Kemal ateş kanunu ' Çiçek böcek istemiyorum bahçede ne öyle cicili bicili'.
Bahçede bir tane çiçek var o da karanfil. Selma hanımın en çok sevdiği çiçek. Başımı sallayarak kapının önüne geldim. Çantamdan anahtarımı çıkarıp açtığımda, üst kattan Kemal beyin bağırma sesleri geliyordu. Başımı sallayarak tek sahip olduğum limanıma odama girdim. Üzerimi değiştirerek yukarıya çıktığımda burnundan soluyan Kemal bey;
"Ne zaman geldin sen"
"Yarım saat oluyor, üzerimi değiştirdim. Bir şey mi oldu"
"Mert'im yok"
"Arkadaşlarıyla kafeye gitmiş olabilir Kemal bey"
"Olamaz, bizzat kendim gittim okula. Hiç okula gitmemiş"
"Bir bilgim yok. Dün gece sizinle ofisten döndük, sabahta Erdem Hünkar saat beşte gelip aldı. Dün ve bu gün görmedim onu yani haberim yok "
"Tamam git gözüm görmesin seni. Gece hazırlan seninle Sincanlı'nın pavyonuna gideceğiz"
"Neden, sevmiyorum orayı. Boş boş yanınızda duruyorum. Sigara içki kokusu hem sabah kursum var"
"Ne zamandan beri bana karışıyorsun"
"Tamam sustum. Selma hanım nerede "
"Arkadaşına gitti bir şey mi oldu küçük hanım"
Başımı sallayarak salondan mutfağa geçtim. Mutfağa girdiğimde her zaman ki gibi bulaşıklar bana bakıyordu. Mutfaktaki küçük radyomu açıp işlerimi yaparken, çalan türkü en sevdiğim türküydü.
Bahçede yeşil çınar
..............
Mutfaktan çıktığımda hava kararmıştı. Kemal bey elinde sigarası haberlere bakarken, Selma hanım salona girdi. Tebessümle;
"Meryemce nasılsın"
"Teşekkür ederim Selma hanım"
Siyah berjere oturup bacaklarımı yanıma kıvırdım. Haberlere bakarken Kemal bey gür sesiyle;
"Haftaya karne aldığınızda eve gelme direk Hünkarların köşküne git. Her zaman ki gibi hastalıklı torunu Kerem seni istiyormuş"
"Olur"
"Ama haftaya kadar bürodaki dosyaları arşivle. Birde gizli kurmaya çalıştığım lojistik ve mimarlık bürolarına git çalışanları kontrol et. "
"Olur"
"Olur ne?"
"Olur Kemal bey"
"Aferin"
Aklıma fizik testleri gelince ayağa kalktığımda, Mert sallana sallana salona geldi. Üzerindeki okul forması çamur içindeydi. Kemal bey hızla ayağa kalkıp;
"Bu saate kadar neredesin"
"Okuldan sonra geziyordum baba, arkadaşlarla bilardoya gittik"
"Okula geldim yoktun kaçmışsın"
Mert biraz elleriyle oynadıktan sonra göz ucuyla bana bakıp;
"Şey baba, ablamın haberi vardı. Sen git ben seni idare ederim dedi."
Kemal bey yüzüme bakınca, öyle kaldım. Başını yavaşça tamam manasında sallayarak;
"Peki oğlum sen git. Karnın açsa annen sana tost yapsın"
"Yok aç değilim baba"
"Tamam hadi git odana"
Mert salondan ayrıldığında Selma hanım;
"Tatlı var fırında getirir misin"
Mutfağa giderek tabaklara tatlı koyup içeriye getirdiğimde Kemal bey tek kaşını kaldırıp;
"Kendine almadın mı "
"Hayır"
"Neden ki sen seversin tatlı"
"Sayenizde bir senedir tatlı yemiyorum Kemal bey"
"Sende uyuya kalmasaydın o toplantıda. Birde uyanmış bana karşılık vermiştin"
"Müsaadenizle odama gideceğim. Şimdi Mert salona gelince sevimli baba kız rolü yapmak artık midemi bulandırıyor"
"Git gözümün önünden. Sevimsiz Meryemce seni hiç bir zaman sevmeyeceğim. Benim gibi bir adamın senin gibi bir kızı olsun."
"Merak etmeyin hiç bir zaman sizden sevgi dilenmeyeceğim. Rabbim elbet bir gün beni sahiplenecek bir aile nasip eder"
"Sen sahipsiz köpek yavrusu değilsin. Seni kimse sahiplenmeyecek, sen her zaman Dağhan, Mert ve süt oğlum Devran'ı sahipleneceksin. İsminin anlamı gibi her zaman sen bize hizmet edeceksin."
"Keşke isimi mi verirken gerçekten anlamına baksaydınız. Abuk sabuk bir isim vermişsiniz ama Meryem isinin özelliklerini taşıyan biriyim. Neyse size afiyet olsun"
Merdivenleri hızlı inerek odama girdiğimde kendimi yatağa atıyordum ki camım tıklatıldı. Camın önüne gittiğimde perdeyi çekince hiç şaşırmadım. Camı açtığımda Kerem gülerek;
"Sana pamuk şeker getirdim al"
"Teşekkür ederim daha bir şey yemedim ben"
"Neden yemedin ki, gidip sana döner yaptırayım mı? yada ne bileyim dürüm"
"Aman boş ver dostum."
"Yarın sabah seni ben alacağım"
"Tamam başımın belası, hadi git test çözeceğim ben"
"Tamam minik kuş"
"Deli hünkar"
Kerem'in elinden pamuk şekeri alırken, bileğimi tutarak avcumun içini öptü. Göz kırptığında gülmüştüm. Kerem el sallayarak bahçenin çitinden atladığında farları kapalı olan arabanın ışıkları yandı. Arabanın arka kapısı açıldığında Erdem dedemi görünce gülmüştüm. Onlar gittiğinde camı kapatıp, elimdeki pamuk şekeri sonra yemek için kıyafet dolabıma koydum. Masama oturup on tane testi çözmeye başladığımda zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Masamdan ayağa kalkmıştım ki odamın kapısı sert bir şekilde açıldı. Bir adımla odama giren sevgili babacığım!!! Kemal ateş;
"Yürü gidiyoruz"
"Nereye"
"Sus ve yürü"
Yatağımın üzerindeki hırkamı bile almama izin vermemişti. Üzerimde siyah yarım kolu badim ve gri eşofmanım vardı. Bileğimden sertçe çekip dışarıya çıkardı. Köydeki gibi dövecek mi diye düşünürken, arabanın kapısını açıp içine savurdu. Ben onu gözlerimle takip ederken o arabaya bindi. Hızlı bir şekilde çalıştırıp yola çıktığında;
"Saat kaç"
"Gece bir"
"Nereye gidiyoruz ofise mi yok pavyona mı gideceğiz"
"Hayır bana yalan konuştuğun için cezana "
"Ben size yalan konuşmadım"
"Mert'im yalan konuşmaz. Gece gelmiş yanına söylemiş sende ben idare ederim demişsin"
"Ben hiç bir zaman yalan konuşmam siz daha iyi bilirsiniz ki iyi saklarım. Kendimi gizlerim"
"Bilmem mi, sen, sen her şeyi hak ediyorsun. Benim oğlum hiç yalan konuşmaz, benim oğlum o."
"Ona ne şüphe direk sizin kopyanız"
"Kapat çeneni"
"Peki"
Yolun geri kalanı sessizlikle geçti. Geldiğimiz yeri görünce korktum. İlk gecekondu evimiz. Öyle bir pis sokaktaydı ki insanın içi çekiliyordu. Kemal ateş arabadan inip beni de çıkardı. Bileğimden çeke çeke evin önüne getirdi. Kapıyı açıp içeriye girdiğimizde ışığı yaktı. Rutubet, ıslak, nem midem bulanmaya başladığında, tekrar bileğimi sıkıca tutarak evin içinden bodrum gibi bir yere inen merdivenlerden aşağıya indirdi. Oranın loş ışığını yaktığında yerde gördüklerimle;
"Baba ne olur bırakma beni burada ne olur bırakma"
"Bana yalan konuştun"
"Vallahi konuşmadım baba"
"Sus dedim. Birde baba diyorsun. "
O pis ıslak yerdeki eski koltuğa oturttu. Ayak bileğimden koltuğun ayağına bağlayarak karşıma dikildi. Elini çeneme koyarak;
"Bana yalan konuşulmayacağını da anlarsın artık"
Babam beni orada kilitleyerek giderken ışığı kapatmıştı. Ayaklarımın üzerinde gezen lağım fareleriyle;
"Baba ne olur çıkar beni çıkar, ben yalan konuşmadım ne olur çıkar"
.....................................................
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 31.1k Okunma |
3.32k Oy |
0 Takip |
79 Bölümlü Kitap |