Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Sende gitme...

@ahan5354

MUSTAFA HAMZA...

İki gün geçmişti fakat hala Mina'dan haber yoktu. Mina bulunmadıkça Meryemce çok perişandı. Sedirde oturuyor gözleri kapıda, konuşmuyor, yemek yemiyordu.
Konakta herkes adamlardan gelecek haberi bekliyordu. Mina'nın kaybolduğu gün bulunan kız Mina değildi ama başka bir ananın kuzusuydu. Her yerde her şekilde Mina aranıyordu. Mert ablasına ne yapsa konuşmuyordu. İki gündür de Meryemcenin durumunu hem Naci beye hem de birine haber veriyordu.

Avluda adamlarla oturmuş ne yaparız diye konuşurken Mert yanında bir adamla konağa girdi. Mert eliyle Meryemce'yi adama gösterdiğinde adam kaşlarını çatarak Meryemce'ye doğru yürümeye başladı. Adam Meryemcenin yanına oturduğunda ben de yanımdaki adamlara kafamla çıkmalarını söyledim. Meryemcenin sedirinin yakınlarında olan babamların yanına geçip oturdum. Mert'e baktığımda oda adamla Meryemceyi izliyordu. Adam Meryemceye sarılıp, öptüğünde Meryemce donuk gözlerle adama baktı. Burnundan derin nefes alarak Meryemce adamın yanından sakince kalkıyordu ki Adam Meryemceyi sertçe kolundan çektiğinde, oturduğum yerde ayağa kalktığımda Mert kolumu tutup sessizce "Abi bırak" dediğinde sinirlenmiştim. Bakışlarımı tekrar avlunun ortasında duran adam ve Meryemceye çevirdiğimde Meryemce adama hafif çatık kaşlarla bakıyordu. Adam Meryemcenin kollarından tutup sirkelerken Mert'e kaşlarımı iyice çattım. Adam gür bir sesle;

"Ne yaptın kızına? nerede kızın ? bakamadın dimi. Şuraya bak sen misin deli Meryemce? sen misin? Şu haline bak. Sen Mina'nın annesi olamazsın "

Meryemcenin gözlerinden yaşlar akarken adam gür bir sesle;

"Konuş benimle cevap ver bana. Meryemce konuş"

Meryemce hızla kollarını çekerek;

"Canım acıyor anlıyor musun yoruldum. Bırak beni bırak"

Meryemce başını bana çevirip hafif sallanınca bir adım atmıştım ki Meryemce adamın kucağına bayıldı. Adam kucağına aldığında odamın kapısını açtırdım. Anneme başımla içeriye gir dediğimde annem adamı takip ederek içeriye girdi. Mert'e tek kaşımı kaldırdığımda telefonu çaldı. Kulağına koyarak dışarıya çıktı.

.........................

Akşam yemeği için masa hazırlanırken herkes avluda oturuyordu. Adamlar gelip ne yaptıklarını anlatırken Mert'le gelen adam yani dayıları Yavuz beyin adamları da gelip gidiyorlardı. Kadınların yemek yiyeceği salona Meryemceye bakmak için girdiğim de Meryemce yoktu. Avluya geldiğimde kardeşim, kan kardeşim Bedirhan'ın geldiğini gördüm. Bedirhan sarılıp kulağıma;

"Kardeşim yemekten sonra seninle konuşmam lazım "

Bir adım geriye giderken, Bedirhan gözlerime bakıyordu. Elimle masaya buyur dediğimde benimle beraber yürüdü. Masaya oturduğumuzda beklemeden afiyet olsun dedim. Yemek masasında kaşık çatal sesinden başka ses yoktu. Yemekler bitip çaylar geldiğinde Bedirhan ile çalışma odasına geçmiştik. O uzun koltuğa oturduğunda bende koltuğuma oturdum. Bedirhan kirli sakalını sıvazladıktan sonra;

"Öncelikle bana haber vermediğin için çok kızdım sana"

"Oğlum bir aydır Ankara'daydın. İşle ilgili toplantıların vardı"

"Olsun, neyse Mustafa ağam , küçük hanımını buldum "

"Nerede ? Nasıl ? Bedirhan konuşsana "

"Tamam Mustafa sakin ol. Azad köpeği eski köy evinde tutuyormuş, Kasım aradı haber verdi "

"Mina iyi mi? Bedirhan "

"İyi kardeşim iyi hatta Kasım'ın demesine göre maşallahı varmış "

"Tamam ne zaman gidiyoruz "

Bedirhan gülerek ayağa kalkıp;

" Aslan kardeşim nasılda tanıyorsun beni. Gece gideceğiz her şey hazır "

"Tamam kardeşim sağ ol. Hadi şimdi çıkalım. Bizim yaşlı kurtlar Mirza ağa ile Ahmet ağa bizim bir araya geldiğimizde Mardin'i yakacağımızı bilirler "

"Mustafa Hamza ağa birini unutuyorsun, Baran ondan habersiz plan yaptığımızı duyarsa canımızı okuyacak"

"Oğlum, adam yeni evlendi. Ben ona anlatırım sıkıntı yapma-"

Cümlem Baran'ın başını kapı arasından uzatıp;" Sana öyle geliyor ağa, kaçta gidiyoruz " demesiyle kesildi. Gülerek elimle gel dediğimde Bedirhan gülerek;

"Şimdi kadro tamamlandı."

"Tamamlanmadı. Bir eksiğimiz var "

Baran ve Bedirhan başlarını salladığında yerimden kalkıp ikisini kolumun altına alarak;

"Bedirhan gece yarısı konağın arkasına gelirsin. Tek araba gideriz"

Üçümüz sıkıca sarıldığımızda içim rahattı. Mina'mı almaya gidecektik.

.............

Gece iki gibi avluya çıktığımda gece ışıkları yanıyordu. Kendi odam olan Meryemcenin kaldığı odaya baktım. Loş ışık dışarıya sızıyordu. Derin nefes aldığımda yanıma gelen Baran elini omzuma koymasıyla ona döndüm. Ellerini kot pantolonun cebine koyarak;

" Mustafa Hamza, kardeşim hadi gidelim de doktoru mutlu edelim"

Sadece başımı salladım. Hızlı adımlarla konağın arka kapısına yürüdük. Boran kapımızı açtığında elimi omzuna koyarak;

"Boran etrafa göz kulak ol biz bir iki saate geliriz"

"Emrin olur ağam"

Konağın arkasına geçtiğimizde arabasında bizi bekleyen Bedirhan sigarasını yakıyordu. Arabaya bindiğimizde Bedirhan gülerek;

"Küçüklüğümüzdeki gibi hadi gidelim Azad'ın bizden aldığı misketlerimizi alalım "

"Hayır bizim Hazar'ın demesi gibi; lan o puşttan bizden çaldığı misketleri almayacağız yutturacağız"

Baran'ın Hazar taklidine Bedirhan ile gülmeye başladığımızda ne kadar özlediğimi anladım. Bedirhan arabayı çalıştırdığında gözümün önüne çocukluğumuz gelmişti. Azad gerçekten küçükken çok dayak yemiştir bizden.
Eski köy evine geldiğimizde Kasım kapıda bizi bekliyordu. Hızla arabadan inerek hemen Kasımın yanına gittim. Elimi omzuna koyarak; "Nerede ?" dediğimde Kasım başını yere eğdi. Sinirlendiğimde bağırmamak için kendimi sıkarak; "konuşsana lan konuş neredeler " dediğimde zor ağzını açtı;

"Ağam içeride ama Azad ağa bugün ona vurdu engel olamadım affet ağam "

"Ne yaptı" dediğim de ses tonumun ne ifade ettiğini anladıkları için yanımdakiler bir adım geri çekildi. Kasım'a kaşlarımı çatarak sert fakat sessizce "Mina hangi odada" dediğimde kafasını kaldırmadan "Ağam koridorun sonunda ki oda. Ağam affet ne olur "dedi. Hızla ona bir şey demeden içeri girdim.
Sadece bir gün gördüğüm kızın kokusunu, gülüşünü, annesi gibi 'asi ağa 'demesini özlemiştim. Odanın kapısını açtığımda yerde kartonun üzerinde yatan küçüğümü gördüğümde canım acıdı. Hemen yanına gidip yere dizlerimin üzerinde çöktüm. Saçlarını yüzünden çekince dudağının kenarındaki kurumuş yarayı gördüğümde iyice sinirlenmiştim. Mina'nın saçını okşarken gözlerini açtı. O uzun kirpiklerin ardındaki zeytin karası gözleri yeniden görmek beni ne kadar mutlu etmişti. Benim küçük çavreşamın beni görünce boynuma sarıldı. Kollarımı Mina'nın minik bedenine sardığımda;

" Ben çok korktum"

"Korkma ben varım yanında "

"Annem beni sevmiyor mu? artık asi ağam niye gelmedi "

"Annen çok üzüldü canım. Konakta seni bekliyor hadi gidelim"

"Tamam kahraman ağam "

Mina yanağımdan öpünce kucağıma alıp ayağa kalktım. Bir adım atmıştım ki odanın kapısı açıldı. Elinde silahıyla Azad içeriye girdi. Mina sıkıca boynuma sarıldığında ondan korktuğunu anladım. Mina'nın sırtını sıvazlarken Azad iti konuşmaya başladı.

" Vay ağam ne çabuk buldun bu küçük veledi "

Mina'yı yavaşça yere bırakıp;

"Dışarı çık güzel gözlüm "

"Hayır bu adam sana da vurur "

"Bana kimse bir şey yapamaz. Hadi dışarıda Baran amcan var Mina sende yanlarına git "

Mina gür bir sesle önümde ellerini beline koyarak "H..A..Y..I..R" dediğinde ne kadar da annesine benzediğini bana kanıtlamıştı. Azad bana doğru bir adım atarak;

"Ağam gözlerim yaşardı. Bu kız hiç bir yere gitmeyecek. O doktor babamın ölmesine göz yumdu ya o da kızını kaybedecek "

"Ne saçmalıyorsun Azad, Resul ağanın öleceği belliydi "

Azad ağızını açıyordu ki bir anda dışardan silah sesleri gelmeye başladı. Azad Mina'yı almak için adım attığında ondan önce davranarak Mina'yı arkama aldım. Azad bana doğru bir adım atınca yumruğumu çenesine geçirdim. Mina arkamdan; "Vur kahraman ağam vur. Bana tokat attı bir tanede benim için vur. Kahramanım" diye söyleniyordu. Azad'ı duvara çarptıktan sonra ;

" Doktordan da kızından da uzak dur Azad Kadiroğlu "

Arkamı dönerek Mina'yı tam kucağıma alıyordum ki arkamdan bir silah sesi geldi. Baktığımda Azad yerde kıvranıyordu. Kafamı kaldırdığımda Baran ve Bedirhan gülerek aynı anda;

" Ağam arkanı kolla sen bize lazımsın"

Bizimkilere güldükten sonra Mina'yı kucağıma alarak dışarıya çıktık. Bedirhan'ın arabasının arka koltuğuna binerken Kasım'ın burnunu tuttuğunu gördüğümde direksiyona geçen Bedirhan'a;

"Kasım'a ne oldu "

Bedirhan yola çıktığında dikiz aynasından bana bakarak;

"Bir şekilde ayağımın burada olması lazım "

Baran arkaya döndüğünde Mina yüzünü boynumdan çıkarıp;

"Baran amca nasılsın"

"İyiyim kara kız"

Mina yüzünü tekrar boynuma koyduğunda sıkıca sarıldım. Başını öptüğümde merak ettiğim konu o kadar silah sesinden ve yanında Bedirhan, Azad'ı vurdu ama Mina korkmadı. Mina'nın saçlarını tekrar öptüğümde Mina sessizce;

"Asi ağam ben çok acıktım"

Saçını severek Bedirhan'a bizim otele gitmesini söyledim. Baran arkasını dönerken, Bedirhan dikiz aynasından bana baktı. Göz kırptığımda anlamışlardı.

.....................................................

Otelde yemek yerken Mina'nın dikkatini Bedirhan çekmiş olacak ki bana baktı. Saçlarını severken bu sefer Baran'a baktı. Merak ettiğini sorması için işaret parmağımın tersiyle yanağını sevdiğimde;

" Kahraman ağam bu kim "

" O benim arkadaşım, dosttum"

"Öyle mi memnun oldum bende Mina Dila Ateş "

Bedirhan ona elini uzatan Mina'ya şaşkınca bakarken, Baran, Bedirhan'a kahkaha atacak duruma geldiğinde Mina;

"Siz dilsiz misiniz"

Bedirhan hızla kendine gelerek elini Mina'ya uzatıp minik elini avucunun içine aldı. Hafif sallayarak;

"Yok dilim var yani dilsiz değilim küçük hanım. Adım Bedirhan İnan ve bende tanıştığımıza memnun oldum. "

"Siz bana şaşırdınız mı"

"Evet küçük hanım. Seninle bir anlaşma yapabilir miyiz"

"Nedir Bedirhan amca"

"Bana bu adamlar gibi bedo diyebilir misin?"

"Saygısızlık olmaz mı"

"Yok ben izin verdim olmaz"

"Immmm derim tabi bedocum. Şey sizi çok sevdim ama en çok kahramanımı "

Bedirhan masadan uzanıp Mina'nın yüzünü sevdiğinde tebessüm ettikten sonra sandalyesinden inip kucağıma gelmek için ellerini uzattı. Kucağıma aldığımda başını boynuma koyarak elini sakallı yanağıma koydu. Derin bir nefes alıp sessizce;

"Asi ağam uykum geldi "

Mina'nın saçlarını severek şakağını öpüp sessizce "uyu prensesim" dediğimde elini sağ göğsüme koyarak yerine yerleşti. Kahvelerimizi getiren garsona şal getirmesini söylediğimde hızla yanımızdan ayrıldı. Baran tebessümle Mina'ya baktıktan sonra Bedirhan'a dönerek;

"Bu ne ki, Mustafa ya asi ağa diyor"

"Hadi canım. Vallahi Kasım'ın dediği kadar var maşallah "

Garson şalı getirdiğinde üzerine örterken, Baran sessizce;

"Mustafa bir şey fark ettim. Mina o kadar silah sesinden, Bedirhan'ın onun yanında Azad'ı vurmasından hiç korkmadı"

"Onu bende fark ettim ve düşünüyorum nedenini"

Kahvelerimizi içip yavaşça yerimizden kalktık. Arabaya bindiğimizde yavaş olmaya dikkat ediyordum. Arka koltuğa oturduğumda Mina üzerimdeki ince kazağı bir anda sıkıca tuttuğunda kulağına sessizce;

"Ben yanındayım minik çawreşamın, korkma"

...........

Konağa geldiğimizde Mina kucağımda derin uyuyordu. Arabadan inip kapıyı açan Baran'ın arkasından yavaşça avluya girdim. Benim odanın önüne geldiğimde Bedirhan başını eğerek odamın kapısını açtı. Ağır adımlarla içeriye girdiğimde Meryemce hafif oturur vaziyette başını yatak başlığına dayamış öylece uyuyordu. Burada kaldığı zaman başındaki değişik şekildeki bonelerinden biri başındaydı yine. Mina'yı yatağa koyduğumda gözlerini açıp uykulu sesiyle; "Seni çok seviyorum kahramanım " dediğinde saçlarını sevdim. Yatağın ayak ucuna geçerek üzerindeki pikeyle ayak bileklerinden tutarak Meryemcenin uyanmamasına dikkat ederek hafif çektim. Yatar pozisyona geldiğinde kızının kokusunu almış olacak ki tebessümle kızına sarıldı. İkisinin üzerini düzgün örterek odadan çıktım.

Avluya çıktığımda Bedirhan ve Baran sohbet ediyorlardı. Yanlarına gidip oturduğumda onlara dönerek çocukluğumuzdaki gibi bir odada kalalım mı diye sorduğum da ikisi de kabul etmişti. Kaldığım misafir odasına girdik. Beraber yere yatak açıp uzandığımızda Bedirhan hafif öksürdükten sonra;

"Tabi adam rahat uyur Baran doktorun kızını buldu, yanına koydu rahat bir uyku çeker artık "

" Aynen kardeşim aynen "

Yalan bir sinirle uzandığım yerden hızla kalktım. Baran'ın koluna hafif yumruk atıp;

"Ulan Baran ne biçim konuşuyorsun. Ben senin teyzenin kızıyla yakında evleneceğim "

"Amcamın oğlu, canım ağam bana mı sordun ?hee ben sana zamanında hata yaparsın demedim mi dedim. Şimdi Allah kolaylık versin "

Baran'ın dedikleriyle sinirle oturduğum yerden kalkıp avluya çıktım. Üzerimde eşofman olduğu için konağın önüne yürüdüm. Kapıyı açtığımda Boran'ın yeni yakacağı sigarayı elinden alıp dudaklarıma koyarak elindeki çakmağı da alıp sigaramı yaktım. Konağın önünden aşağı doğru yürüyerek sigaramı içerken bir taraftan Baran'ın dediklerini düşündüm. Haklıydı Baran. Ben aileme kızarak tamam demiştim. Hazal gitti ama hala hayatımı zehir ediyor.

............................................

MERYEMCE...

Sabah kızımın öpücükleriyle uyandım. Rüya zannettim ama kızımdı evet kızımdı. Zeytin karası gözleriyle bana bakıyor, öpüyordu. Sıkıca sarılıp hızlı hızlı öperek koklarken yatakta oturdum. Minik bedenini kollarımın arasında tutarken Mina yanağımı öptükten sonra;

"Anne çok özledim seni "

"Bende anneciğim bende. Sen nasıl geldin ? yani kim getirdi seni bana "

"Anne be-"

Mina'nın sözünü Yavuz dayım ile Mert kesmişlerdi. Mina'yı alıp dışarı çıkarlarken bende üstümü düzeltip dışarı çıktığımda herkes tam kadro avludaydı. Mina kucaktan kucağa dolaşırken, dikkatimi Asi ağa çekti, kendi yoktu. İki gün boyunca bir adım dışarıya adım atmayan adam şuan niye yoktu acaba. Mina koşarak sedirde oturan Mirza amcanın kucağına çıktığında, Mirza amca sıkıca kızıma sarılıp başını öptü. Mina sakallarıyla azcık oynadıktan sonra;

" Dede asi ağam nerede "

"Odasında Baran amcan ve Bedirhan amcan var oda da "

Mina birden Mirza amcanın kucağından atlayarak Kadir'in yanına giderken Serdar'ın elinden tuttu. Serdar kucağına aldığında Mina onun kulağına bir şey söyledi. Mina, Serdar'a ne dediyse o gülerken, Kadir ne dediğini anlamış olacak ki mutfak tarafına yürümeye başladı. Kısa zaman sonra elinde bir sürahi suyla geldi. Üçü birlikte Mustafa ağanın odasının önüne yürüdüler. Mina, Serdar'ın kucağından inip Kadir'in elindeki sürahiyi almıştı ki kapı açıldı. Mina bir adım geri attığında odadan çıkan Baran bey gülerek;

" Nereye gidiyordun prensesim "

"Şey Baran amca sizi ıslatacaktım "

Ah benim yalan bilmez dilini sevdiğim kızım. Baran bey gülerek sürahiyi Mina'nın elinden aldı. Eliyle bir dakika dedi sonra içeriye girdi. Çok kısa zaman sonra koşarak odadan çıktı. Koşarken Mina'yı da kucağına alarak bize doğru gelmeye başladı. Arkasına baktığımda odadan iki boğa gibi sinirli adam Baran beye doğru koşuyorlardı. Mina birden;

" Bedo şaka yaptık şaka ya. kahraman ağam şaka yaptık dimi Baran amca aaa sizde şakadan anlamıyorsunuz "

Mustafa ağa sinirle Mina'yı Baran beyin kucağından aldığında Mina Mustafa ağanın üzerindeki tişörtü tıpkı benim onun üzeri ıslandığında yaptığım gibi göğsünden uzak tutuyordu. Ben kızımı gözlerimle severken, Mustafa ağa kızımı belinden tuttarak gür bir sesle;

"Sen Mina'ya dua et dimi Bedo "

"Evet birde büyüklerin önünde en önemlisi zümrüt gelin yanında ayıp olmasın elbet benim çiftliğime gelir ata binmeye "

.......

Masaya geçtiğimizde Mina Mustafa Hamza'nın kucağında oturuyordu. Kahvaltının sonuna doğru Kadir, Mustafa Hamza'ya dönüp;

"Ağam dün gece Kadiroğlu Azad'ı hastaneye kaldırmışlar. Ayağından vurmuşlar "

Mustafa Hamza çayından bir yudum alarak;

"Geçmiş olsun ama beter olsun "

Baran ağa, Bedirhan ağa birde benim küçük kızım bıyık altından gülüyorlardı. Bu işin altında bir şey olduğu belliydi. Kaşlarımı çattığımda dikkatimi Yavuz'un Mina'ya dedikleri bozdu.

" Dayım beni özlemedin mi "

"Özledim dayı, özlemez miyim ama senin nişanlın kıskanıyor ya yanına gelmek istemedim "

"Ama Ayşe burada yok ."

" Dur gelip öpeyim. Ben seni anladım sen beni kahraman ağamdan kıskandın. Annem bak Mert dayımda kıskandı"

Başımı Mina'ya salladığımda galiba bende kızımı kıskanmıştım. Mina, Mustafa ağanın kucağından inerek Yavuz'un yanına gitti. Yavuz kucağın aldığında;

" Ne alakası var efulim. Ben ve Mert dayın birazdan gideceğiz ya onun için sevmek istedim seni. Annen ve sen Mustafa Hamza ağaya emanetsiniz artık niye kıskanayım."

İçtiğim çay boğazımda kalınca öksürmeye başladığımda Mustafa Hamza ağa bir anda;

"Ayşegül koş doktor hanıma su getir. Birine emanet edilmek hoşuna gitmedi galiba."

Mustafa ağaya ters baktıktan sonra Yavuz'a dönerek sert bir sesle;

"Sen beni niye birine emanet etme gereği duyuyorsun? "

" Kanına dokundu dimi şurişk'imi (canım), evet bundan sonra Mert yokken önce Allah'a sonra bu aileye emanetsin duydun mu beni."

"Ama dayı ben "

"Sus Meryemce, ne istiyorsun, alır giderim Minayı onu mu istiyorsun "

"Asla kızıma anneannem bakamaz"

Yavuz ayağa kalktığında masadaki peçeteyi sıkıyordum. Yavuz'a baktığımda gülerek bana baktıktan sonra Mustafa ağaya;

"Neyse bana müsaade. Düğün hazırlıkları var. Minam da annesinin yanında olduğuna göre sizleri de yirmi gün sonra düğünüme bekliyorum o zaman alibeyoğlu ailesi"

Yavuz bana yaklaştığında ayağa kalktım. Bir adım geriye gittiğimde;

"Meryemce bu aileyi toplayarak Trabzon'a geliyorsun "

Ağızımı açtığımda Mirza amca " Oğlum nasip inşallah " diyerek araya girdi. Yavuz bir adım daha bana yaklaşarak elini belime koyarak masaya döndükten sonra;

"Mirza amcam beklerim"

Belimdeki elini sıkılaştırıp yanağımı öptükten sonra;

"Mert oraya gelecek sende gelirsin "

Yavuz'un elinden kurtularak;

"Benim evi temizlesinler o zaman "

.............................

Dayım ile Mert'i yolcu etmiştim. Konağa tekrar girdiğimde asi ağamız Mina'yı izliyordu. Sen nasıl bir adamsın. Sert kabuğunun altında yumuşacık bir kalp taşıyorsun be adam. İç sesimle konuşurken, konuşmamı Mina'nın ağlaması kesti. Ben Mina'nın yanına gidene kadar ağamız gitmişti. Kucağında onunla ilgileniyordu. Ben yanlarına giderek;

"Mina'm hadi gidelim evimize sonrada hastaneye gideceğiz. Hem sana baktıracağım sonra yanımda oturursun "

"Anne yok ya ben kalacağım burada sen git"

"Mina hayır dedim, gidiyoruz "

Mustafa Hamza "Doktor müsaade eder misin " dediğinde sadece kafamı salladım .Mustafa Hamza Mina'nın gözlerine bakarak;

"Küçük çavreşamın hadi şimdi sen annenle git. Orada olur da, sıkılırsan annen beni arar seni buraya getirirler "

"Kahramanım yapar mısın gerçekten "

" Sen iste Mardin'i yakarım küçük çavreşamın "

Ben Mina'ya baktığımda Mustafa Hamza ağa kızıma sarıldı. Başını öptüğünde benim her şeyi soran kızım çavreşamını sorsun diye bekliyordum. Mina Mustafa'nın kucağından inip yanıma geldi. Eve giderken kızım sormadı diye çok kızsam da bir şey demedim kızıma .

..........

Hastaneye geldiğimizde benim uslu kızıma bir şey olmuştu. Her şeye bağırıyor, kızıyor hiç bir şey beğenmiyordu. Odama geldiğimde hemşire "Hocam kusura bakmayın kızınız durmadı" dediğinde iyice sinirlenmiştim. Mina'yı kucağıma alıp saçlarını kulağının arkasına koyarak yanağını severken;

"Annem ne oluyor sana, sen böyle yaramaz bir kız değildin. Sen bana yardım etmeyi severdin. Ben ameliyata girsem bile hiç şikayet almazdım. Biz daha geleli iki saat olmadı ama hemşireler senden bıktı. Ne oluyor "

"Anne ben burayı sevmedim"

"Tamam köye gittiğimizde büyük anneanneyle kalırsın artık. Kabahat bende ben seni niye yavuz dayınla yollamadım ki "

"Yok anne yollama demet dadı gibi oda beni döverse "

" Mina demet seni dövdü mü ?"

"Dayım sana söylemedi mi anne "

"Senin o day-"

Sözümü kapıyı çalmadan içeri giren Mustafa Hamza ağa kesti. Ben ona kucağımdaki Mina ile bakarken o yanımıza gelerek elini Mina'nın başına koyduktan sonra;

" Mina'm sen dışarı çık Bedo ile baran amcan dışarıda çavreşamın. Ben annenle konuşup geleceğim "

"Tamam ağam.. kahramanım"

Mina kucağımdan hızla inip koşarak dışarıya çıktı. Ben onun arkasından bakarken Mustafa Hamza ağa kapıyı kapayarak masamın karşısındaki koltuğa oturdu.

Mustafa Hamza gözlerime bakarken, başımı eğmiştim. Derin bir nefes alıp başımı kaldırdığımda kendime verdiğim sözü yiyeceğimi anlamıştım. Bu adam bana böyle niye bakıyor ki. Ne olur bakma be adam. Kendi kalbim bana ihanet ediyor. Bakma ben artık tövbe ettim kimseye güvenmiyorum, güvenmeyeceğim. Kalbimle beynimin kavgasını asinin sesi bitirdi;

"Meryemce beni kesmen bittiyse, şimdi beni dinler misin"

" Ne keseceğim seni Mustafa Hamza "

"Meryemce sen bana ilk defa Mustafa Hamza dedin"

" Sende geldiğinden beri Meryemce diyorsun asi ağam "

"Şimdi oldu doktor kendi ayarımıza dönelim. Şimdi çok dikkatli dinle beni; Bir Mina'yı hiç bir yere yollamayacaksın. İki Mert'te kızma senin sinirlenip, hasta olma diye o kadının yaptıklarını anlatmadı. Zaten yanına almayacak mıydın kızı ha 15 gün önce ha 15 gün sonra. Biz şimdi Baran, Bedirhan'la dışarı çıkacağız. Sende çalışıyorsun biz üç arkadaş senin kızını, bizim miniğimizi alıp gidiyoruz sana iyi çalışmalar çavraşamın "

Ben ağızımı açamadan ayağa kalkıp kapıya yaklaştı. Elini kapı koluna koymuştu ki sağ omzunun üzerinden bana bakarak;

" Mina niye merak etmiyor diye düşünme, çünkü ne demek olduğunu söyledik biz ona doktor. Hadi kolay gelsin "

Mustafa Hamza kapıyı arkasından kapatarak odadan çıktığında arkasından boş boş kapıya bakmaya devam ettim.

Nasıl bir adamsın sen ya ...

...........

Akşam konağa geldiğimde yemek yeniyordu ama ne Mustafa nede Mina vardı. Mihriban teyzem " Meryemce hadi kızım gel yemek yiyelim " dedi. Masaya yavaşça oturup yemek yemeğe başladığımda arada arkama kapıya bakıyordum. Mirza amca bunu fark etmiş olacak ki ;" Meryemce gelirler kızım merak etme " dediğinde gülerek başımı salladım. Saat ilerlemiş Mirza amca ve Mihriban teyze odalarına çekilmişti. Kızlar türkü söylüyordu bizde dinliyorduk. Konağın kapısı açıldığında Mina koşarak bana gelirken koca adamların elinde ayılar, oyuncaklar vardı. Onların haline gülmek istesem de kendimi tutmuştum. Kucağımdaki kızım yanaklarımı öptükten sonra;

"Anne çok güzel gezdik biliyor musun"

"Ne güzel kızım mutlu olduysan"

"Oldum ya Bedonun çiftliğine gidip at bindik. Ben ağamla bindim baran amcamla yarıştık. Hani sabah kızmışlardı ya Baran amcama, bir güzelde sevdiler Baran amcamı. Çiftlikte meyve suyu içerken bedom beni kaçırdı, lunaparka gittik çok eğlendik. Bu oyuncakları da nişan atarak kazandık "

"Çok güzel anneciğim ama niye bedo diyorsun"

"Yok anne o yani Bedirhan amca izin verdi ki"

Mina yavaşça kucağımdan inip kenardaki sedire konulan oyuncakların yanına giderken, herkes kızıma bakıyordu. Herkesin gözündeki Mina'ya olan hayranlık çok hoşuma gitti. Arkama yaslandığımda Karşımda oturan Baran beyin karısı Zümrüt hafif öksürüp;

"Şey çok iyi bir kızsın biliyorsun dimi her insan yapamaz senin yaptığını "

Cevap vermeme fırsat kalmadan Kader;

"Bence de Meryemce abla farklı bir insansın "

Başımı eğdiğimde yanımda oturan Selvi elimi tutarak;

"Sana bayağı bağlı bir çocuk maşallah"

"Sağ olun. Mina benim kızım ben doğurmuş olmasam da "

Herkes başını sallarken, karşımda Mustafa Hamza'nın yanında oturan adam tebessümle;

"Sabah fırsat olmadı, biz tanışmadık ben Bedirhan inan "

"Memnun oldum ben de Meryemce ateş bildiğiniz üzere doktorum "

"Duydum hoş geldiniz doktor hanım"

"Hoş buldum Bedirhan bey"

Mina'nın yorulmuş olacağını düşünerek ayağa kalkmaya niyetlendiğimde Mustafa Hamza kenarda oturan Ayşegül'e dönüp ;

" Eee kızlar sesiniz dışarıya geliyordu. Bir güzel türkü bize söyleyin de dinleyelim"

Ayşegül başını önüne eğdiğinde Selvi hemen yerinden kalkarken ben çayları tazeliyeyim diyerek kaçmıştı. Ayşegül ağızını açıyordu ki Berfin hanım sandalyesinde dik oturup;

"Söyleyin kız, Mustafa Hamza istiyor işte "

Ayşegül utandığı için iyice içine kapanırken, Berfin'e kızmıştım. Derin nefes aldığımda tam karşımda oturan Mustafa Hamza'ya baktım.
Bunlar nasıl nişanlı ki anlamadım gitti. Zümrüt birden; " Berfin abla sen söyle ağama da dinleyelim " dediğinde Mustafa Hamza'nın Berfin'e bakmasını kıskanmıştım nedensiz. Böyle bir adamla böyle bir kız Allah'ım affet zamanında benle Kartal olmuştu şaşırmamalı. Berfin galiba kürtçe bir şey söylemeye başlamıştı. Mina oturduğu sedirden kalkarak Mustafa Hamza'nın kucağına oturdu. Boynuna sarılıp Mustafa'nın kulağına ne dediyse Mustafa Hamza ağa hemen Baran ve Bedirhan beye dedi. Dördü sessizce gülmeye başladığında şaşırdım. Ah benim kızım benim dert ortağım şimdi bu üç adama hayran hayran bakıyordu. Mustafa'yı ayrı sevmişti belli. Başını onun göğsüne yaslayarak türkü söyleyen Berfin'e bakıyordu.
Berfin söylemeyi bitirince Mustafa Hamza'ya dönerek;

" Nasıldı? Mustafa Hamza ağam "

Mustafa Hamza'nın konuşmasına fırsat kalmadan Serdar çayından bir yudum aldıktan sonra;

"Maşallah sana Berfin, bu ne rahatlık yaa "

Herkes ne demek istediğini anlamıştı ama bir tek ben anlamadım. Üzerinde fazla durmadan ayağa kalkmaya niyetlenmiştim ki Mina Mustafa Hamza'nın kucağından hızla inip kucağıma çıktı. Elini yanağıma koyarak;

" Anne sende bir şarkı söylesene .. hadi anne yaa"

"Minaaa lütfen kızım "

"Ama anne lütfen"

Mina başını göğsüme koyduğunda Kadir tebessümle;

"Hadi Meryemce söylesene mert de demişti birde seni dinleyelim ne kadar kötü olabilir "

Berfin olduğu yerde homurdanırken, bir şey diyecekken Mustafa Hamza hafif öksürüp;

"Kızını kırma bence doktor "

Başımı tamam manasında salladıktan sonra önümdeki sudan bir yudum içtim. Ellerime bakarak sevdiğim türküyü söylemeye başladım...(medya)

"Bahçada Yeşil Çınar

Boyu Boyuma Uyar

Ben Seni Gizli Sevdim

Bilmedim Alem Duyar

Aman Gülüm Nanay

Top Kaküllüm Nanay

Nanay Kibar Yarim Naynana Naynana

Bahçalarda Gül Vari

Var Git Ellerin Yari

Sen Bana Yar Olmazsın

Yüzüme Gülme Bari

Aman Gülüm Nanay

Top Kaküllüm Nanay

Nanay Kibar Yarim Naynana Naynana"

Türküyü bitirdiğimde Mustafa Hamza'yla birbirimize bakmamızı etrafımızda ki alkış sesleri bozdu. Mustafa Hamza bir anda oturduğu yerden kalkarak yanımızdan ayrıldı. Biraz daha oturduktan sonra kalkıyordum ki Mustafa Hamza avluya gelip;

"Doktor senden bir şey isteyeceğim "

"Buyur asi ağam "

"Mina Dila bu akşam benimle kalabilir mi "

"Sebep ? niy-"

Mina olduğu yerde zıplayarak;

" Bende kalmak istiyorum anne ne olur "

"Tamam kızım kal ama benim eve geçmem lazım "

Mina koşarak Bedirhan beye giderken, Mustafa Hamza gür bir sesle;

"Sebep ? burada odamda yani odanda kal "

"İşlerim var "

"İşlerini hallet gel korumalar getirsin seni konağa ."

"Tamam ben gideyim "

" Seni evine götüreyim. Mina'm sen bekle ben anneni eve götürüp geleyim tek gitmesin "

"Doğru ağam iki adımlık yerde ya ölürüm yada kaçırırlar dimi "

"Evet ölürsün çok konuşma deli doktor yürü hadi "

Konaktan çıktığımızda yan yana yürüyorduk. Evin önüne geldiğimizde ikimiz karşı karşıya durduk. Mustafa Hamza hafif öksürüp;

"Sesin çok güzel çavreşamın "

"Sormayacağım çavreşamın ne demek diye "

"Sorma zaten Meryemce'm sorma karagözlüm sorma çavreşamın sorma "

"Mustafa Hamza ağa git. Kendi odanda bana dediğin gibi git acılarımın üstüne basma git ben sana da güvenmem git hayatındaki kadına git kafamı karıştırıp yorma beni git "

Mustafa Hamza bana bir şey demeden arkasını dönerek konağa doğru giderken gür sesi sokakta yankılandı.

"Fazla gecikme işlerini hallet konağa gel "

Bir iki adım atmıştı ki dilime gelen cümleyi bir anda söyledim

" Mustafa Hamza Mina sana emanet "

...................................................................
MUSTAFA HAMZA...

Konağa geldiğimde Kamil kapımı açarken, Boran başıyla tamam demişti. Avluya girdiğimde bedonun dizine yatmış Minayı görmek hoşuma gitmişti. Mina sanki benim kızımdı sanki annesi .

Bedirhan'ın yanına oturduğumda beynimdeki düşüncelerimden Bedirhan'ın sesi ayırdı beni;

"Mustafa Hamza ağam, bıremin(kardeşim) Mustafa'm ne oluyor daldın "

"Ne güzel uyuyor dimi "

"Sende başka bir şey var Mustafa'm "

"Meryemce "

"Tamam sus anladım. O sana geç geldi, sen ona erken geldin dimi "

" Çok farklı biri sanki, sanki benim dişi versiyonum. Onda beni çeken bir şey var ama aramızda Berfin var annemin ve aşiretin koyduğu koca bir engel. Ben Meryemce den uzak durmak istedikçe beni ona çeken bir şey var bedo"

"Anladım ne söyleyeyim. Türküyü sana bakarak söyledi"

"Bedo kafamı karıştırma kurban olayım. Gözü dalmıştır belki. Biraz önce evinin önünde git dedi bana git dedi "

"Hadi bıremin yatalım, korumalar getirirler Meryemceyi "

Bedirhan'ın dizinde uyuyan Mina'yı kucağıma aldığımda taze gül kokusu içine almıştı beni. Bedo ile peş peşe benim kaldığım odaya girdik. Mina'yı yatağa koyduğumda, Bedo üzerini örttü. Bedo kendi için hazırlanan odaya gitmek için odadan çıkarken bende lavaboya girdim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra üzerimi değiştirip odaya geçtim. Yatağa uzandığımda içimde bir sıkıntı vardı, içim hiç rahat değildi .

.........

Uykumdan kapının kırılırcasına çalınmasıyla uyandım. Hemen kalkıp kapıyı açtığımda kamil heyecanla " ağam yangın .. ağam doktorun evi yanıyor " dediğinde direk odama koştum. Odaya girdiğimde yatağım düzenliydi. Tekrar avluya çıktığımda herkes avludaydı. Göz göze geldiğim anneme " Mina'nın yanında dursun biri çıkmasın odadan " diyerek yalın ayak Meryemce'nin evine koştum. Ev gözlerimin önünde kül olmuştu resmen ........

" Ben gidemiyorum ama sende gitme be çavreşamın, sende gitme be "

..........................

Umarım beğenirsiniz...

Yazım hatalarım varsa aff ola...

Allah'a emanet olun...

Sizi seven çatlak yazar..:) :)

Loading...
0%