@ahan5354
|
MERYEMCE... ''Meryemce hazır değil misin hala? Berke ağaç oldu aşağı da'' Mardin'e, Büşra'nın yanına geleli üç gün olmuştu. Şimdi de ikisinin zoruyla bir düğüne gidiyorduk. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım varmış onlara göre. Aynadaki görüntüme bakıp, gülerek; ''Geldim tamam '' Berke, beni görünce tebessümle; ''Sen doktor olduğuna emin misin? hem de kalp cerrahı heyt be bu ne güzellik kız deli'' "Büşra şu sevgiline bir şey de" "Berkee" "Buyur hayatım" "Git arabayı çalıştır" Berke hızlı şekilde evden çıkarken bizde arkasından gülerek çıktık. Arabaya bindiğimde düğün yerine giderken tatlı tatlı atışan öndeki çifte gülerek bakıyordum. Üniversiteden beri tanıdığım arkadaşlarımdı. Derin bir nefes alıp bakışlarımı camdan dışarıya yönelttim. Dümdüz arazilere bakarken sessizleşen ortamdan dolayı hemen konuşmaya başladım; "Enişte bey, bu kimin düğünü anlat bakalım '' Dikiz aynasından bakıp; ''Şimdi canım delicim, burada üç tane büyük aile var. Bende en büyükleri olan Alibeyoğlu şirketinde çalışıyorum. Şimdi de patronumun hem ortağı hemde amca oğlunun düğününe gidiyoruz. Fenamı kız kafanı dağıttırsın '' Gözümü devirip, gülerek camdan dışarıya bakmaya başladım. .................................. '' Deli doktor, huuu geldik. Çık o derinden '' Berke gülerek beni daldığım maziden çıkarmıştı. Arabadan iner inmez şok geçirdim. Burası hem güzel hem de kalabalık ve silahlı. Üzerimi düzeltip Büşra'nın yanına gittim. Büşra yüzüme tebessümle bakınca; "Buranın aile düğünü olduğuna emin misiniz? Daha çok mafya düğünü gibi'' Büşra gözlerini kocaman açtığında, dediklerimi Berke duymuş olacak ki ufak bir kahkaha atmaya başladı. Yanıma yaklaşıp; "Hayır sevgili delicim sana dedim ya burası aşiret düğünü '' Ağızımı açıyordum ki Berke bir anda kendine çeki düzen verip yanımızdan ayrıldı. Büşra ile düğün salonuna girdiğimizde kalabalık hoşuma gitmişti. Kenarda bir masaya geçip oturduk. Kısa bir zaman sonra Berke gülerek masaya geldi. Berke, Büşra ile uğraşırken, iki takım elbiseli adam masaya yanaştı. Berke ayağa kalktığında biri elini uzatıp Berke'ye ; "Avukat hoş geldin '' "Hoş bulduk Baran bey, hayırlı olsun" "Sağ ol avukat" Adının Baran olduğunu öğrendiğim adam elini Büşra'ya uzatırken, diğer kaşları çatık olan adam da elini Berke'ye uzatıp; "Berke nasılsın" "Teşekkür ederim Mustafa Hamza bey siz" "Çok şükür Berke." Büşra'ya elini uzatırken; "Büşra hanım siz nasılsınız? Bu arada peri ve annem sizi görmek istiyordu '' Büşra adamla el sıkışırken, tatlı bir tebessümle; "Haberim var bugün görüştüm yanıma gelecekler '' Adamların ikisi de bana dönünce, Berke tebessümle beni tanıştırmak için; ''De...şey Meryemce bunlar patronlarım Baran bey şuan damat bey ve Mustafa Hamza bey... hanım efendi de Büşra'nın arkadaşı de.... şey yani Meryemce Ateş '' Berke gayet ciddi bir şekilde, her ne kadar her defasında deli demek diline gelse de sonunda tanıtmıştı beni. Tebessüm ederek kaşları çatık olan Mustafa Hamza beye başımla selam vermiştim. Baran bey elini uzattığın da ona başımı hafif eğerek; ''Memnun oldum Baran bey'' Sonuçta hem dinen hem de mesleğimin getirdiği alışkanlıkla el vermiyordum. Sinir oldukları belli olmuştu. Masadan uzaklaşmaya başladıkların da bıyık altından gülen Berke ve Büşraya baktım ne oldu der gibi. Hemen söze Berke girdi; ''Sen ne yaptın biliyor musun kız deli. Bu Mustafa Hamza buranın en büyük, en güçlü ağası ve elini vermediğin adam Baran bey, karşılıksız kalmaktan nefret eder. '' ....... İki saat geçmişti ve ben sıkılmaya başlamıştım. Aklıma Mert geldiğinde aramak için dışarı çıktım. Dışarıdaki havayı içime çekerek telefonumu elime almıştım. Kenardaki siyah sandalyeye oturarak adamımı aradım. Bir iki çaldıktan sonra; "Ablam" '' Adamım '' "Karam, iyi misin? ne yapıyorsun" ''İyim iyi, Büşra ve Berkeyle bir düğüne geldim. Birazdan çıkarız herhalde '' "Tamam dikkat et kendine ablam" '' Olur dikkat ederim kendime" "Et ablam et. Ben seni çok özledim üç günde" "Bende özledim birtanem" "Seni seviyorum her şeyim" "Bende seni seviyorum " Daha fazla konuşmadan telefonu kapatmıştım. Mertle konuşurken ağlamak istemiyordum. Üç günde özlemiştim kardeşimi. Ben böyle düşünürken tam karşımda, masamıza gelen Mustafa Hamza beyi bana bakarken buldum. Mustafa Hamza bey hemen gözlerini benden çekip sigarasını söndürerek içeri gitmeye başlamıştı. Bende biraz daha hava alıp içeri girmeye başladım. Salona girmemle bir çığlık koptu. Ben daha ne olduğunu anlamadan ; ''Babam, baba '' ''Mirza amcam, amcam '' Hızla kalabalığa yaklaşmaya başladığım da kadınlar ağıt yakmaya başlamıştı bile. Mustafa bey adamın başını kucağına almış bir taraftan Baran beye bağırıyordu. "Çabuk doktoru ara ambulans gelsin '' Hızla yerde yatan adamın yanına oturdum. Mustafa beyin babasının boynundan nabzına baktığımda yavaşlamayı fark ettiğimde hemen kafamı adamın kalbine dayadım. Tahmin ettiğim gibi kalpte sorun olduğunu anladığımda adamın gömleğini yakasını açtım. Mustafa beyi hemen kaldırdım. Yaşlı adamın başını yere koydum. Ben bunları yaparken herkes beni izliyordu. Adamın nefesi kesilmeye başlamıştı bir anda ; ''Telefonunu ver '' Yüzüme acayip bakan Baran'a; "Sana diyorum ver şu telefonu '' Baran bey, hala yüzüme boş boş bakarken Mustafa bey hızla telefonunu vermişti. Numarası ezberimde olduğu için hemen Naci hocayı aramıştım ama ilginç olan numara bu telefonda kayıtlıydı. Bir iki kere çaldıktan sonra; "Buyurun Mustafa bey '' "Naci hocam, ben Meryemce hastanedesin dimi? Şimdi Mustafa beyin babası kalp krizi geçiriyor hastaneye geliyorum '' '' ttta.. tamam Meryemce hazırlanıyorum hemen '' Telefonu kapadığımda çok geçmeden ambulans gelmişti. Hastanenin kapısında Naci hoca bekliyordu. Hızla baş selamıyla sedye ile hemen içeri girdik. Acil serviste ben Mirza beye müdahale ederken, Naci hoca, Mirza beyin kalp damarları tıkalı olduğu için sürekli ufak krizler geçirdiğini söylemişti. Mirza beyi yoğum bakıma almıştık. Naci hoca ile yoğum bakımdan çıktığımız da önü dolmuştu. Ben Naci hocanın yanından uzaklaştığımda, oda konuşmaya başlamıştı. "Mustafa Hamza bey, Ahmet bey Mirza bey sürekli kalp krizleri ve ataklar geçiriyor artık ameliyata almamız gerekiyor '' Mustafa bey hiddetle Naci hocanın önüne dikildi; ''Hayır Naci bey siz demiştiniz çıkamaz diye ameliyattan. Onun için olmayacak" Arkasından Baran bey de sinirle ; ''Amcamı yaşatacaksın Naci hoca '' Naci hoca nadir yaptığı gibi kaşlarını çatıp yoğum bakıma girdi. Peşine hastaneye gelen kalp doktoru girdi. Ben sıkılmaya başladığım için kahve bulabileceğim bir yer aramaya başladım. Bulamayınca yanımdan geçen hemşireden büyük boy kahve istemiştim. Biraz bekledikten sonra kocaman bardak kahveyle yoğum bakımın önüne geldiğimde herkes burnundan soluyordu. Bir koltuğa oturup biraz ötemde yoğum bakımın önünde duran Büşra ve Berk'i beklemeye başladım. Yoğum bakım odasından Naci bey ve yeni gelen doktor çıkmıştı. Yeni doktora baktığımda korktu her halinden belliydi. Naci hoca derin bir nefes alarak konuşmaya başladı. "Mustafa bey hemen karar verin yoksa iki saat sonra mirza bey ölecek" Mustafa Hamza bey ellerini beline koyup düşünmeye başladığında sinir olmuştum. Kaşlarım çatık onları izlerken, Mustafa bey parmağını Naci hoca ve yanındaki doktora sallayarak; "Tamam, tamam amaaaaaaa sağ çıkmazsa sizde çıkmayın Naci bey. Size ne kadar değer veririm bilirsiniz ama çıkmayın'' Naci beyin yanındaki doktor kafasını sallamaya başlamıştı. Ben ondan geriye saymaya başladığımda daha bir diyemeden; "Hocam ben yapamam'' Doktor yoğum bakımın önünden koşarak çıktı. Kaçan doktora iyice sinir olmuştum. Doktorun kaçmasından sonra herkes ağlamaya, ağıt yakmaya başlamıştı. Ben onlara ve olanlara baktım. Derin bir nefes alarak oturduğum sandalyeden kalktım. Kalabalığı yanına gelerek ; ''Naci hocam '' Naci hoca yüzüme gülerek bakarken diğerleri başta Mustafa Hamza ve Baran bey sinirli sinirli bakıyordu. Biraz daha Naci hocaya yaklaşıp kahvemden bir yudum aldım. Kafamı kaldırıp; "Naci hocam, ben sıkıldım. Müsaadenizle onun için biraz vakit geçireyim." Naci hoca ameliyata gireceğimi anladığı için hemen ameliyathaneye girmişti. Elimdeki kahve bittiği için Berke uzatarak yenisini istedim. Berke giderken Büşra'ya dönerek; "Büşra sendeki ameliyat bonemi getir buradaysa" Büşra başını sallayarak hızla odasına giderken, bakışlarımı Mustafa bey çevirdim. Derin bir nefes alıp; "Sizde Mustafa Hamza Alibeyoğlu benden ailenize ve kendinize kahve ısmarlayın kafeteryada'' Tam bir adım atıyordum ki yakama yapışıp; ''Anladık kalp doktorusun ama kendine fazla güvenme ölmeyecek o adam '' Mustafa bey nefesini yüzüme vura vura sinirle konuştuktan sonra geri çekildi. Bu sefer ben üstüne yürüdüm işaret parmağımla göğsüne vura vura; "Ölürse Allah'ın biçtiği ömür bu kadardır der çıkarım. Sana gelince kendime güvenmiyorum ama canım sıkıldı azcık kafamı dağıtmam lazım. Bu arada bir daha sakın ama sakın yakama yapışma sonu fena olur Alibeyoğlu '' Arkamı döndüğümde Büşra boneyi getirmişti. Yoğum bakımın önünden ameliyata hazırlanmak için doktorların giyinme odasına gittim. Paketli ameliyat kıyafeti alarak giyinip saçlarımı sıkıca kapatarak, bonemi taktım. Terliklerim olmadığı için ne yapabilirim diye düşünürken kağıttan olan terlikleri ayağıma geçirdim. Elimde kıyafetlerimle ameliyathanenin önüne yürümeye başladım. Ameliyathanenin önüne geldiğimde elimdekileri Büşra'ya verip; "Odana bırak kıyafetlerimi. Anahtarını da bana ver odanın. Ben bu akşam gelmeyeceğim. Bu yüzüğümü de kıyafetlerimin üzerine koy" "Peki Meryemce" Büşra ayağa kalktığında Berke yanımıza geldi. Elini büşra'nın beline koyarak; "Psikopat, deli doktor hadi göreyim seni '' Berke'nin dediğine gülerek göz ucuyla Mustafa beye baktım. Bana sinirli bir şekilde baktığını görünce azcık yüksek sesle; "Büşra canım olurda Mirza bey oyunda mızıkçılık yaparsa, giderse hani oradan çıkmayacağız ya adamıma ver yüzüğümü'' Ameliyathanenin içine tam girerken Mustafa bey sinirle arkamdan; "Doktor yaşayacak o adam ona göre" Arkama dönüp, hafif bir gülüşle ellerimi bilmem manasında kaldırdığımda otomatik sürgülü kapı kapanmıştı. ............................ MUSTAFA HAMZA... Babam ameliyata gireli üç saat olmuştu. Saat ilerledikçe delirmeye başlamıştım. Ameliyathanenin önünde annem ve kız kardeşlerim ağlamaklı otururken iyice gerilmiştim. Bizimkileri orada bırakıp hastane bahçesine çıktım. Derin nefesler alıp bir banka oturdum. Ceketimin cebinden sigaramı çıkarıp bir tane yakıyordum ki arkamdan Baran'ın seslenmesiyle ona döndüm; ''Naci bey ameliyata girmemiş '' ''Ne demek lan girmemiş, babamı o tanımadığımız doktora mı bırakmış'' Baran, Naci bey girmemiş dediğinde sinirle hastaneye girdim. Ameliyathanenin önüne geldiğimde babam ameliyata gireli dört saat olmaya başlamıştı. Ya gerçekten babam ölmüş ve dediğim gibi çıkmıyor muydu o deli doktor o delikten. Naci beyin odasına doğru yürüyecekken ameliyathanenin sürgülü kapısı açıldı. Naci bey kapıdan dışarıya bir adım atıyordu ki yakasından tutup duvara çarpıp; ''Lan sen nasıl girmezsin o ameliyata, o adama bir şey olursa öldürürüm se....'' Sözümü ameliyathanenin kapısının önünde duran deli kadın kesmişti. Maskesini yüzünden çekerek; ''Çek o ellerini adamın yakasından." Bu ne cüret bana nasıl karşı gelebilir. Bana nasıl sesini yükseltebilir. Hızla gidip tam yakasını tutacaktım ki gülerek parmağını sallayarak ; ''Sakın.... sakın aklından geçirme '' Bu kadın garanti elimde kalacak garanti.... bende sinirle gülerek ; ''Konuş doktor konuş babam nasıl '' ''Mirza beyin tıkalı damarını açtık. Hastam için ağır benim için kolay bir ameliyat oldu. Şu anlık durum stabil. Şimdilik yoğun bakıma alıyoruz. Şuan kimsenin burada kalmasına gerek yok ben zaten buradayım bu gece. Naci hocam '' Benden hariç herkese bakarak babamın durumunu anlatmıştı. Daha sonra bana doğru yaklaşıp parmağını tekrar ameliyattan önce ki gibi göğsüme vura vura; "Bu sefer alamadın canımı üzgünüm" Ben doktordaki cesarete şaşırırken, o çoktan koridorda gözden kaybolmuştu. .......................... İKİ SAAT SONRA... Konağa ailemle gelmiş, duşumu alıp tekrar hastaneye gidiyordum. Arabada bir sigara yakıp düşünüyordum; ya Hazal'ım gibi babamı da kaybetseydim. Ameliyathanenin kapısı açılıp o deli doktor öldü..... kaybettik... deseydi. Ne yapardım lan ben ne. Ben koskoca Alibeyoğlu aşiretinin asi ağası Mustafa Hamza babasız kalmaktan korktum. Ben böyle düşünceler de boğulurken hastaneye gelmiştim. Hastaneye girdiğimde her yerde adamlarım vardı. Yoğum bakımın önüne geldiğim de oraya bıraktığım koruma yoğun bakımın önünde değil koridorda duruyordu. Hızla yanına gidip yakasına yapıştım ''Sana burada mı dur dedim lan ben. Ulan babamı nasıl orada tek bırakırsın nasıl '' Adamı yakasından itip hızla babamın bulunduğu yoğun bakım ünitesin önüne geldiğimde, içeriden deli doktor çıkıyordu. Yanına yaklaştığımı fark etmemişti bile arkasından ; "Nasıl babam??'' Doktor hızla dönüp tam tokat atacaktı ki elini havada yakaladım. Gözünün içine bakarak alaycı bir gülüşle ; ''Korkma doktor korkma, yoksa adımı mı öğrendin?" Hızla elini elimden çekerken telefonu çalmaya başladı. Yüzüme sinirle bakarak kimin aradığına bakmadan açtı. ''Adamım bir dakika bekler misin ?'' Telefonu aşağı indirip iyice yaklaşıp; "Allah'tan başkasından korkmam Mustafa Hamza Alibeyoğlu" Tam bir şey söyleyecekken telefon ile konuşarak uzaklaşmaya başlamıştı. Koridordan kaybolduğunda elimi çeneme koyarak; ''Bu kadın vallahi deli. Sen nereden geldin be kadın Mardin'e.......'' .............................................................. Allah'a emanet olun... Sizi seviyorum... |
0% |