Yeni Üyelik
45.
Bölüm

BİLİNMEZLİKTE KAYBOLMAK

@ahsenkubos

Perdeyi kim açtı? Sabah ne ara olmuştu? Gece uyurken daha doğrusu uyumaya çalışırken sabaha daha çok vardı. Kolumu attığımda yatağın boş olduğunu fark ettim. Nereye kaybolmuştu bu kadın? Telefonu elime aldım saat daha ona geliyordu. Yataktan çıktım, tuvaletle banyoda boştu. Aşağı mi inmişti? Aşağı indiğimde salonda da yoktu hatta Semih Bey dünkü dağınıklığı topluyordu. Fatih dün kim varsa evden göndermişti temizlik bugüne kalmış olmalıydı. “Günaydın Feyyaz Bey.”

“Berfu nerde?”

“Oda da değil mi?” Odada olsa niye ona soruyum ki? Çok gereksiz tiplerle muhatap oluyordum. “Değil.”

“Bugün hiç görmedim.” Nereye kaybolmuştu? Dışarı çıktım. İki kişinin sandalyede oturan Cüneyt’le bir şeyler konuştuğunu fark ettim. Dünkü dağınıklık daha toplanmamıştı. O tarafa yürüyünce beni fark edip ayağa kalktılar. “Günaydın efendim.” Ne günaydın meselesiydi? Şu an günaydın faslına ne gerek vardı ki?

“Berfu nerede?” Önce yüzüme baktı. Arkasından bir şey geldiği belliydi. Hiç iyi bir şey söyleyecek gibi bakmıyordu. “Dışarı çıktı.” Sabah kaçta çıkmıştı?

“Nerede?” Asıl soru buydu? Neredeydi? Dünkü olaydan sonra insan içine bir süre karışmaz kendini dışarıya kapatır yine diye düşünmüştüm. “Bilmiyorum.” Nasıl bilmiyorum? Bilmiyorum bir cevap mıydı? Bana göre kesinlikle değildi. Cevap olamayacak kadar muallaktaydı. Muallaklıktan nefret ederdim her şeyin net bir cevabı olmalıydı.

“Nasıl bilmiyorsun?” Benim aşırı sakin sesim yutkunmasına sebep oldu. Gözüme baktı sonra kafasını eğdi. Kısa bir telefona bakış attı şu an haber gelse de kurtulsam gibi bir hali vardı. “Sabah erkenden yürüyüş yapmak istediğini söyledi. Ben de araba hazırlatıp sahile gönderebileceğimi söyledim o da kabul etti.” Evet bundan sonra ne olmuştu? Arabadan mı kaçmıştı? Kaçırılmış mıydı? Hoş öyle olsa çoktan haber verirlerdi.

“Ee?” Niye tek seferde anlatıp konuyu kapatmıyordu. Ardından kötü bir şey geliyorsa zaten her halükârda ölecekti birkaç saniye bir şey ifade etmezdi. “Ben arabaya gittim döndüğümde gitmişti.”

“Tek başına.” O cesarete ne Berfu’nun ne de bunların sahip olduğunu düşünmüyordum ama bugün beni şaşırtmayı planladıkları bir gün olduğu kesindi. “Yok yanında Baran var.” Baran? Bugün tam da adamının ismini duymuştum. Ayrıca sadece bir kişinin adını mı söylemişti.

“Yanında sadece 1 kişi mi var?”

“Evet ama Baran silahlı.” Sabır dileniyordum resmen akıl fikir lazımdı bizimkilere. Tek bir kişi birkaç silahlı adamla nasıl karşı koyacaktı ki? Biraz mantıklı davransalar diyeceğim ama başta karım olmak üzere kimsenin mantığa gelesi yoktu. “Ee silahlı olunca bir şey olmuyor muymuş?

“Baran dikkatlidir.” Hala karşımda adamını savunuyordu. Ben Berfu’nun başına bir şey gelince soracaktım kim dikkatli kim değil diye. “Lan arasana yanına adam gönder.”

“Aradım.” Hala tane tane konuşuyor sanki geri zekalıya laf anlatıyor. Bir patlatacaktım yüzüne o zaman görecekti tane tane konuşmayı. “Ee? Neredelermiş?”

“Telefonu kapalı.”

“Nasıl kapalı?”

“Önce çaldı ama şimdi kapalı.”

“Kapalı.”

“Evet.”

“Yerini bilmiyorsunuz yani.”

“Evet.”

“Sen bugün ölmek mi istiyorsun?”

“Hayır ben hemen peşlerinden adam gönderdim ama bulamadılar.”

“Lan yürüyerek buradan çıkıp gidiyorlar kimse bir şey demiyor bir de üstüne adam gönderiyorsun bulamıyorlar.” Olacak iş miydi? Ayağından dolayı hızlı yürüyemiyordu ki? Berfu’nun kendi başına iş yapma olayını nasıl çözecektim acaba? Elimi cebime attım ama hala üstümde pijama ile evin içinde Berfu aradığım için üstümü değiştirme vaktim olmamıştı telefonda yukarı da kalmış olmalıydı. “Ben adam görevlendirdim birazdan bulurlar yerini.”

“Lan bir şey olmadan bulunsun yoksa seni timsahlara yem ederim.” Önce timsah bulmam lazımdı ama sorun değildi gerekirse buldurur canlı canlı yem ederdim.

“Peki efendim.” Eve girip yukarı çıktım telefonu elime aldım. Önce gözüm gelen mesaj ve aramalara takıldı içinde ismini arasam da bulamadım yabancı bir arama da yoktu. İsmini bulup aradım ama telefon kapalıydı. Berfu! Bugün uğraşmam gereken bir sürü şey vardı ama öncelikle aramam gereken bir karım vardı anlaşılan. Tekrar arayarak aşağı indim. Karşıdan aranılan numaraya ulaşılamıyor cümlesi gelirken bahçeye çoktan ulaşmıştım. Tekrar aradım. Yine sonuç aynıydı. Nasıl ortadan kaybolurdu? Belki de başına bir şey gelmişti. “Haber var mı?”

“Yok efendim.”

“Cüneyt ölümlerden ölüm beğen sen bugün.”

“Ben hemen halledeceğim.”

“Nasıl lan?”

“Peşlerinden adam gönderdim.”

“Bul bana hemen gerekirse kim varsa çıksın sokak sokak arasın ama bul.”

“Hemen ayarlıyorum.” Cüneyt ortadan kaybolurken yukarı çıkıp üstümü değiştirdim. Aşağı indiğimde Cüneyt adamları arabalarla gönderiyordu. Tekrar aradım ama yine kapalıydı. Eğer elime bir geçirirsem kesin büyük bir olay çıkartacaktım. Telefonum çaldığında ekrana baksam da arayan Burak’tı. “Ne var?”

“Ne oluyor?”

“Ne ne oluyor?”

“kapıda adam kalmamış soruyorum senin emrin olduğunu söylüyorlar.”

“İşleri var.”

“Ne işleri var video olayını mı çözdün ne oldu doğru anlatsana abi.”

“Berfu ortada yok.”

“Nasıl ortada yok?”

“Yok lan işte nasılı mı var? Sabah yürüyüşe diye çıkmış yanında da bir kişi varmış sadece ikisinin de telefonu kapalı.”

“Biri mi bir şey yaptı sence?”

“Emin değilim.”

“Niye... Neyse sahile falan baksaydınız güvenlik kamerasına falan baktınız mı?”

“Evet.”

“Arabayla çıkmışsa mobeselerden kontrol ettirseydin emniyete.”

“Araba yok yanlarında.”

“Geliyim mi?”

“Gerek yok.”

“Video olayından haber var mı?”

“Var.”

“kim olduğunu buldunuz mu?”

“Kimler olduğunu...”

“Ne yapacaksın?”

“Önce karımı bir bulayım sonra da onu düşüneceğim.”

“Tamam.”

Telefon kapanırken geriye yaslandım. Ah Berfu ah! Başına bir şey gelmeden kendine gelmeyecekti. Elime bir geçerse ben soracaktım bunun hesabını. Haber gelmedikçe koca bahçe giderek küçülüyordu. Cüneyt’in telefonu çalınca ona döndüm. “Neredesiniz lan?” yanıma doğru yürürken “Baran.” Dedi. Baran bu sabah karımla birlikte ortadan kaybolan dallamaydı. Cüneyt yanıma gelip telefonu hoparlöre aldı. “Cüneyt Bey...” devamını getiremeden “Telefonun niye kapalı?”

“Berfu Hanım alıp kapattı.”

“Ne demek alıp kapattı.”

“Siz ilk aradığınızda cevap vermeme izin vermedi sonra da alıp kapattı çantasına koydu.” Bu özgüven nereden geliyordu bu Berfu’ya? Hangi akla hizmet böyle bir şey yapardı. Saatlerdir aranmadık yer bırakmamışlardı. Aklıma gelen şeylerin olma ihtimali bile korkunçtu. “Lan deli misin niye veriyorsun?”

“İsteyerek vermedim.”

“Nereden arıyorsun?”

“Beşiktaş sahilde.”

“Oraya nasıl gittiniz?”

“Taksiyle.”

“Taksit taksit anlatma şunu.”

“Berfu Hanım sabah evden çıktıktan sonra bir süre yürüdü sonra siz arayınca telefonları da kapattı çantasına koydu. Eve gidelim dedim ama beni dinlemedi. En son da eğer konuyu açarsam polis çağırıp beni tutuklatacağını söyledi. Şimdi de Beşiktaş sahile geldik. Yine yürüyor su almak için bir büfeye girdim oradan aradım şu anda sizi aradığımdan haberi yok.”

“Dikkat et oyala biraz geliyoruz.”

“denerim ama sabahtan beri yerinde durmuyor hatta şu an tekrar yürümeye başladı.”

“Lan var ya saçının teline zarar gelirse senden bilirim.”

“dikkat ediyorum Feyyaz Bey.”

“İstersen etme.”

“Kapatmam lazım gözden kaçırmadan yakalayım.”

“Dolaşın sahilde geliyoruz.” Telefon kapanırken Cüneyt başka birini aramaya başladı. “Yakında olan birilerini yönlendireyim en azından uzaktan takip etsinler.”

Bu kadın bana kafayı bir gün kesin yedirirdi. Bir tanesi arabayı çalıştırırken arabaya bindim. Sahile geldiğimizde etrafta dolaşan bizim adamlardan gördüm anlaşılan küçük hanım yine sırra kadem basmıştı. Bu şekilde bulsak bile sorun çıkartacağı kesindi. Ben her gün Berfu arayamazdım ya da kontrol altında tutamazdım daha bu sorunlara sebep olanların başını yakmam lazımdı. Sahil baştan sona aranmasına rağmen bulamadılar. Cüneyt bana dönerken “Gitmişler galiba Feyyaz Bey.”

“Galiba değil.”

“Ne yapalım?”

“Arayın başka bir haber çıkana kadar.”

“Ben birkaç polise haber saldım onlarda arıyorlar eğer taksiye binmişlerse mobeselere yakalanırlar eminim.”

“Ben elime bir geçireyim.”

“Burak Bey arıyor.”

“Aç.”

“Buyurun Burak Bey.”

“Neredesiniz?”

“Arabadayız.”

“Buldunuz mu kayıp kaçak yengemi?”

“Hayır efendim sahilde değil.”

“Abim yanında mı?”

“Evet.”

“duyuyor mu beni?”

“Evet.”

“Abi bari bulunca bu kadar yorulmasını uykuyla taçlandırıp bir süre dinlenmesini sağlasan mı?” mantıklıydı aslında. Bugünün sebebi dün akşam yaşananlardı yine de abisine ailesine karşı yapılanlara sessiz kalacak mıydı, daha doğrusu kalır mıydı? Çünkü bu sefer altta kalmayı planlamıyordum. Canını yakacaktım hem de öyle bir yakacaktım ne itibar kalacaktı ne de ağalık. Sırf o da değildi başkaları da vardı. En azından ben kısa süreli problemleri halledene kadar uyusa hepimiz için çok iyi olurdu. “Başka işin yok mu?”

“Şu an işim Berfu yüzünden askıda bulunursa işim olacak.”

“Sululuk etme Burak kapat akşama işimiz var.”

“Sen bul da ben her zaman müsaidim.” Burak telefonu kapatırken bana bakan Cüneyt’e döndüm. “Bir uyku damlası ayarla.”

“Tamam söyleyeyim alsınlar.” Arabanın içinde haber gelecek diye bekliyorduk. Ne yapacaktım ben bu kadınla? Böyle her canı sıkıldığında ortadan kaybolacak mıydı? Başına bir iş gelirse diye de korkmuyordu. Canı yanar diye benim aklım çıkıyordu ama onun kendisini hiç taktığı yoktu. Uzun süre ayağının üzerinde durunca şiştiğini biliyordu yine de sabahtan beri ayaktaydı. Saat üçe gelirken telefon çaldı tekrardan. Arabanın içinde dolanmaktan patlayacaktım zaten. Cüneyt telefona baktı. “Tamam kapat bir yere ayrılmayın. Canlı konum at Mehmet’e.”

“Ne olmuş?”

“Baran telefonu almış Florya Atatürk Ormanı’ndalarmış.”

“Berfu?”

“Uyuyormuş.”

“Nerede?”

“Parkta.”

“Lan sikerim böyle işi sür de bir gidelim.”

“Hemen.”

Araba hareket ederken Cüneyt başka birini aradı. Araba durduğunda hızla aşağı indim. Önden Mehmet gidiyordu elinde telefon vardı. Biraz içeri tarafa yürüdükten sonra ayakta bize doğru gelen adamı gördüm. Bu sabahtan beri kayıp olan iki kaçaktan biriydi. “Lan!” tam vuracaktım ki Cüneyt araya girerek kenarda çimlerin üzerinde uyuyan kadını gösterdi. “Uyuyalı biraz oluyor dalınca çantasından telefonu aldım sizi aradım.”

“Ben bugünün hesabını soracağım sana. Ver uyku damlasını.”

Bir tanesi elime küçük şişeyi bıraktı. “2 damla yeterliymiş.”

Damlanın kapağını açtım yanına yaklaşırken parmak uçlarımda hareket ediyorum desek yalan olmazdı. Küçük cadı bir uyanırsa geri de uyumazdı, başka bir işle uğraşmayı bırak birbirimizi yemekten kafayı yerdik kesin. Seslere biraz hareketlense de gözünü açmamıştı. Baya yorulmuştu galiba, galiba da laf mıydı yorgunluktan ölmüştü. Çimenlerin üstüne yatmıştı bir de hastalanmaktan da korkmuyordu bu kadın. Ağzını hafif araladım tam damlatacaktım ki hareketlenince gitmiş bulundu kaç damla olduğunu sayamadım. Uzun bir süre uyuyacağı kesindi. Dokunmaz diye düşünüyordum ama emin değildim şimdiye kadar ilaçlarla ilgili bir sorun yaşamamıştık ne de olsa. Damlayı yere bırakıp kucağıma aldım. Kıpırdandı ama uyanmadı. İlaç etkisini gösterene kadar da uyanmasa çok iyi olurdu. En azından ben ortamı toparlayana kadar. Ayağa kalkıp arabaya yöneldim. Baran yanıma yaklaştı üzerindeki ceket büyük ihtimalle onundu. “Eve bir geçelim ben sana göstereceğim.” Cüneyt cevap vermesine izin vermeden Baran ortadan kayboldu. Arabanın kapısı açılırken kısa bir süre gözünü açtı ama geri kapandı. Seslerden rahatsız olduğu kesindi.

Eve gelene kadar bir daha da uyanmadı ilaç etkisini göstermiş olmalıydı. Uzun bir süre de uyanacak gibi görünmüyordu. Eve geldiğimizde odaya çıkarttım. Odaya çıkınca yatağa yatırdım bu şekilde uyuyamazdı üstünü değiştirmek gerekiyordu. Bir pijama takımı alıp üzerindekileri çıkartıp pijamaları giydirdim. O kadar yürümenin iyi bir yere varmayacağı kesindi ayağı şişmişti hatta morarmıştı. Kendine zarar verirken sonunu hiç düşünmüyordu. Çorapları çıkartıp ayağının altına yastık koyup odadan çıktım. Şimdi yapmam gerekenlere dönebilirdim.

Aşağı indiğimde Burak çoktan gelmişti. Geç bile kalmıştı. Nerede heyecan orada Burak! “Berfu nerede?”

“Uyuyor.”

“Ne dedi bari?” Hiçbir şey diyememişti pek de izin vermemiştim. Uyandıktan sonra diyecekti ne diyecekse ya da hepten susacaktı şu an için emin olamıyorum. “Bir şey demedi.”

“Demedi mi diyemedi mi?”

“diyemedi.” Sırıtarak yüzüme bakıyordu. Suratının ortasına bir indirsem o sırıtışı silinirdi. “Ne yaptın uyuttun mu?”

“Burak canımı sıkmadan şu konuyu kapat işimize dönelim.”

“Dönelim bakalım. Şimdi kimler baş şüphelilerimiz.”

“Şüpheli falan yok. Failleri buldum direkt. Sizin gibi yarım yamalak iş yapar mıyım ben?”

“Neyse abi mükemmelsin sen. Kimlermiş ve nasıl buldun?”

“Şırnak’takilerle iletişime geçtim.”

“Ee?”

“Esi işte birkaç korkutmayla çözüldüler.”

“Kimlermiş peki?”

“Onu da Arslan’dan öğreneceğiz artık. Cüneyt ara.”

“Hemen.” Cüneyt telefonu çıkartırken Burak yüzüme bakıyordu. Birkaç isim vermişti ama onlar bu işe niye karışmıştı anlamamıştım.

“Arslan Bey, Feyyaz Bey hatta.”

“Buyurun Feyyaz Bey.”

“Anlat şimdi öğrendiklerini.”

“Dün haber geldikten sonra buradakileri kısa bir sorguya çektim. Kimler olduğunu öğrenmek çok da zor olmadı. Birkaç eksik vardı onları araştırınca da sabah her şey ortaya dökülmüş oldu. Demirli olayından sonra sessiz kalırlar diye düşünmüştük ya.”

“Evet. Ne olmuş?”

“Kalmamışlar ortalığı nasıl karıştırırız diye düşünüyorlarmış sonra da Zelalî Aşireti ile yolları kesişmiş.”

“Onlar kim?”

“Zelalî aşireti Hakkari’de bir aşiret. Geçen seneye kadar Karabeylerle de aralarından su sızmıyormuş o kadar iyiymiş ki yengeyle yani Berfu Hanım’la Zelalîlerin küçük oğlu evlenecek diye bekliyorlarmış.”

“Ne demek bekliyorlarmış?”

“İşin açığı siz evlilik mevzusunu konuştuktan bir gün sonra Zelalîler konağa adam göndermişler evlilik mevzusu için.”

“Ne diyorsun lan sen?”

“Feyyaz Bey ben de bugün öğrendim. Anladığım kadarıyla biraz içerlemişler buna.”

“Ee?”

“Birkaç kere de polis baskınını bunlar haber vermiş. İçeriye adam yerleştirmişler.”

“Bizim de mi?”

“Sayılır. Karabeylerden bir iki adam vardı onlarla iletişim kurmuşlar işlerini halletsinler diye. Videoda öyle çekilmiş. Demirli olayını da o şekilde duymuşlar.”

“sonra?”

“Sonrasında Demirlilerle iletişime geçmişler ya da tam tersi olmuş onu tam olarak bilmiyorum video olayını anlatmışlar.”

“Bu taraftakiler?”

“Onları ben hallettim Burak Bey. Demirli holdingden hissesi olan iki kişi bulduk. Kısa süre önce almışlar. Çok küçük paylar büyük ihtimalle casusluk yapmaları için vermişler.”

“Zelalî aşireti ve Sinan Demirli var arkasında yani.”

“Aynen öyle.”

“İçimizdeki adamların kim olduğunu öğrendik mi peki?”

“Evet.”

“Güzel. Şimdi ne yapacağız abi.”

“Sırasıyla. Önce Baran’ın tutuklanması ne aşamada?”

“Onu yarın sabaha kadar halledecekler. Savcı dosyayı hazırladı tutuklanma emri en geç yarın sabaha kadar çıkarmış.”

“Karabeylerden gelecek tazminat bedeli?”

“Onu daha bekliyoruz.”

“Sıkıştırın en kısa zamanda ödesinler.”

“Zorlanacaklardır.”

“Amaç da o zaten köşeye sıkışsınlar istiyorum yalvaracak hale gelsinler.”

“Sonunda görmek istediğimiz hareketler.”

“diğer aşiret mi neydi ona gelince güç konusunda nasıllar?”

“Yani çok bulaşanı olmaz güçlü sayılırlar. Bir uçları Irak’ta. 5 oğlu varmış. Zaten en küçük oğluna düşünmüşler.”

“kapat şu konuyu Arslan seni ben başka bir şekilde düşünmeden.”

“Peki efendim. Sonrasına gelecek olursak oldukça geniş ve büyükler. Hatrı sayılır birçok kişiyi tanıyorlar meclisten de varmış.”

“Çok dokunamayız yani.”

“Büyüklerinden birine dokunmak bir kan davasına sebep olacaktır.”

“Ne yapacağız sineye çekmeyeceğiz herhalde.”

“Asla. Bildiğimizi biliyorlar mı?”

“Tam emin değilim. Dışarıdan izliyorlar ama bir şey çıkmadı.”

“Bana köşeye sıkıştırabileceğimiz bir şey bul.”

“2022 yazında Karabeylerle birlikte polise oynadıkları oyun sayılır mı?”

“Ne oyunu?”

“Feyyaz Bey buraya ilk geldiğiniz dönemde ortalık bir karışmıştı hatırlıyor musunuz?”

“Depoların birinde yangın çıkmış sorumluluğu alan olmamıştı.”

“Evet depoları yakanlar Zelalîlerin ortanca oğluymuş. Yakınlarda metresine ev tutmuşmuş metresi ortaya dökülünce ortalık karışmış deponun yakınlarında birbirlerine girmişler depoyu da bu arada yakmış.”

“Lan o olay bana ne kadara mal oldu niye o zaman bulamadınız?”

“o zaman araları iyi olunca güzel kapatmışlar olayı şimdi araları açılınca her şey ortaya dökülmüş oldu.” Berfu’yla tanışmadan 2 gün önce olmuştu o olay. Belki de o olay patlak vermeseydi o gün o adamı kovmayacak ve Berfu’yla karşılaşmayacaktım. Sinir atmak için adamların evine gitmeyecek Baran’la karşılaşmayacaktım. Her şey o yangınla başlamıştı. İyi miydi yoksa kötü mü emin değilim. Orada uzun kalmamın ana sebebi o yangındı. “Şimdi ne yapacağız?”

“Bana yeterli kanıtla gel. Yani ara.”

“Tamam.” Telefon kapanırken kendimi sandalyeye attım. Sinan Demirli çok yanlış kişiye bulaşıyordu haberi yoktu. Oğlunun rezil olması onu kesmemişti anlaşılan. Belki mezara girince dururdu. “Abi şimdi ne yapıyoruz ve kimden başlıyoruz.”

“Zelalîlere de sıra gelecek ama önce elimin altındakilerle uğraşmak daha kolay. Onların nasıl olsa kaçacağı bir yer yok.”

“Alfabetik ilerliyoruz yani. Güzelmiş.”

“Neredelermiş bul ve Şile tarafına gönder.”

“Hallediyorum.” Burak elinde telefonla uzaklaşırken geriye yaslandım. Bu aşiretlerden birine bulaşıyordun ortama başkası müdahil oluyordu. Bu Zelalîler nereden çıkmıştı? Evleneli bir yıl oluyordu nasıl hala buna kin güdüp yanına yandaş arıyorlardı? Bu işin basit bir evlenememe problemi olduğunu zannetmiyordum. Berfu’nun aşkından ölüp bu yollara başvurmadıkları kesindi. Onlar Berfu ile gelecek gücü istiyordu. Dertleri Karabeylerin canını sıkmaktı büyük ihtimalle ama yanlış kayaya toslamışlardı.

Burak bana doğru yürürken bir şeyler düşündüğü belliydi. Sinan Demirli boş durmamıştı anlaşılan. “Ne oldu?”

“Gitmişler.”

“Nereye?”

“Emin değilim ama sabah özel jetle yurt dışına kaçmışlar.”

“Nasıl emin oldular ifşa olduklarına?”

“Ben akşam şüphelenip izletmiş olabilirim.”

“İzlettin ama kaçtılar yani.”

“Sen sabah sahadaki tüm adamı Berfu’nun peşine takıp İstanbul’u arattığın için senden haber geldiği için bırakıp Berfu’yu aramaya çıkmışlar.”

“Nereye gitmişler bul?”

“Tamam.”

“Fatih hangi cehennemde acaba?”

“Evde Esra ateşlenmiş doktor falan çağırmışlar.”

“Bir çocuğa sahip çıkamadılar yani.”

“Evet sen de kocaman kadına sahip çıkamadığın için bu saate kadar İstanbul turu attırdın adamlara.”

“Sen çok konuşuyorsun bence.”

“Yok yani olabilir diyorum ben de benimkine sahip çıkamıyorum çoğu zaman o şekilde bakacak olursak.”

“Aferin o zaman.”

“İşte Allah her birimize dert yerine bir kadın göndermiş ve belamızı bulalım istemiş.”

“Belayı derdi bırak şimdi de işine bak.”

Saatler ilerlerken hava karardı. Berfu’da ses çıkmamıştı ilaç biraz fazla kaçmıştı anlaşılan. Saat gece ona gelirken telefon çaldı. Elimi silerken Cüneyt telefonu getirdi. “Söyle.”

“İyi haberlerim var Feyyaz Bey savcıdan şimdi karakoldan haber geldi Baran Karabey’i tutuklamışlar.”

“Kesin mi?”

“Evet hiç merak etmeyin ben yakından takip ediyorum ellerindeki deliller kesinlikle birkaç saat tutup bırakmak için fazla. Hapis cezası almadan arkasını bırakmayacağım.”

“Para içinde sıkıştır en azından bir süre ellerinin sıkışık olursa araya parayla adam sokamazlar.”

“Tabi efendim siz merak etmeyin sabah adam göndereceğim.”

“Güzel.”

“Ben sizi yarın arar haber veririm.”

“Arslan.”

“Buyurun Feyyaz Bey?”

“Şöyle birkaç güzel ateş yakalım.”

“Gösterişli mi olsun?”

“Azı bize yakışmaz.”

“Birazdan birilerini gönderirim. İyi akşamlar.”

Cüneyt telefonu kapatırken arkamı döndüğümde Burak’ın büyük bir sakinlik içinde adamın tırnaklarını söktüğünü gördüm. Karşısındaki adam çığlık çığlığa bağırıyordu ama sanki bir sağır gibi çalışıyordu çok da dikkatliydi. Tırnağı öyle bir çekiyordu sanki bir doktor edası vardı. Yaptığı şeyin onu rahatlattığı kesindi, Fatih gibi tiksinmiyordu, durmak için yer aramıyordu ya da birden yapıp bitirmeye çalışmıyordu ağır ağır yapıyordu. Büyük bir ustalık da yok değildi hareketlerinde. Ne de olsa ustasından öğrenmişti. Şu an ikimize de adamın çığlıkları bir müzikalde eğlenceli bir parça dinliyormuş gibi hissettiriyordu. “Konuşmak gibi bir niyeti yok boş ver sık kafasına.”

“Hiç eğlenceden anlamıyorsunuz şurada biraz eğleniyoruz.”

“Vakit kaybı.”

“Aynı vakit kaybını sen bugün yaşamadın mı? Bu arkadaş yüzünden tüm gün boyunca karını aramadın mı?” doğru bir an kafam karışmıştı bardaki videoyu çeken buydu. Şu an Berfu evde baygın yatıyorsa sebeplerinden birisi bu adamdı. Canımı yakmışlardı. Tüm gün boyunca kendine zarar vermesine onlar sebep olmuşlardı. Direkt ölmesi haksızlıktı. Burak bu sefer haklıydı öyle kolay ölüm yoktu.

“Devam et.”

“Zevkle.” Burak yüzünde tatlı bir tebessümle önüne dönerken depodan dışarı çıktım. Onlar sabaha kadar devam edebilirdi ama şu an başka işlerim vardı.

...

Berfu gözünü araladığında içeriye dolan ışık gözünü aldığı için geri kapattı. Zaman ve mekân algısını kaybetmiş gibiydi. Önce etrafına bakındı bulunduğu ortamı algılamakta problem yaşıyordu. Evde olduğunu fark edince ne ara eve geldiğini düşündü. Kesinlikle hatırlamıyordu. Midesi bulandı suya uzandı. Kolunu kaldırıp bardağı almak istese de yetişemedi. Yerinde doğrularak bardağı alıp içine su doldurdu. Suyu yudumlarken nasıl eve geldiğini düşünüyordu ayrıca neden hava daha aydınlıktı? En son ikindi vaktiydi. Eğer hala aynı gündelerse tabi. Telefonuna bakındı ama göremedi. Yataktan toparlanarak kalktı. Başının dönmesiyle sendeledi. Yatağa oturdu. Biraz daha iyi olduğunu düşünerek tekrar ayaklandı. Masanın üzerindeki telefonunu görünce telefonu eline aldı. Önce saate baktı. Yanlış gördüğünü düşünerek tekrar baktı ama yanlış görmüyordu saat on ikiydi. Nasıl? Yatağa geri dönüp oturdu. Tarihi kontrol ettiğinde kan beynine sıçramıştı artık. Nasıl böyle bir şey yapabilirdi? Ayağa kalkarken kapı açıldı içeri giren Türkan Hanım’la göz göze geldi. Kadının Berfu’yu ayakta görmeyi beklemediği yüzünden belliydi. Sanki utanmasa neden ayaktasınız diye soracaktı.

“Berfu Hanım.” Türkan Hanım her an dışarı fırlayıp kapıyı dışarıdan kilitleyebilir gibi duruyordu. Birkaç dakika başından ayrılmıştı ne ara uyanmıştı? Bu evde son gününü yaşıyordu galiba. “Efendim.”

“İyi misiniz?” Berfu şu an iyi olmanın yanından bile geçmiyordu. Sinirleri fırlamış durumdaydı. Eline bir kocasını geçirse parçalayabilirdi. “Sizce?” Türkan Hanım bir adım geri çekildi. Berfu’nun bu odadan çıkmaması lazımdı bir de çıkarsa bırak bu evi bir daha görmeyi bir daha gün yüzü görebileceğini de düşünmüyordu.

“Ben Feyyaz Bey’i çağırayım.” Berfu öne atılırken zavallı kadın önüne geçmek ister gibi itiraz etti. “Gerek yok ben bulurum.” Siz kocanızı ben de ölümü bulurum o vakit diye söylenmek istese de kendini tuttu.

“Siz dinlenin.” Dinlenin mi? Yeterince dinlenmişti. İsteyerek veya istemeyerek. “Siz merak etmeyin. Aşağı da mı?” Berfu öne bir adım attı. Kadın son bir çıkış yaptı.

“Evet ama ben çağırayım.” Berfu kadının halinden bir şeyler olduğunu anlayarak çıkıştı. Bu evde el birliği ile ona karşı bir komplo dönüyordu. “Gerek yok siz çıkabilirsiniz.” Türkan Hanım hızla odadan çıktı. Tam kapıya yönelecekti ki içeri giren adamı görünce hem biraz korkmuş hem de biraz rahatlamıştı. Hızlı davranarak “Berfu Hanım kendine gelmiş. Aşağı geliyor.”

“Ben sana kontrol et dedim.” Adımlarını hızlandırarak kadını teğet geçti. Türkan Hanım kendini savunmaya geçti. “Odaya girdiğimde çoktan kendine gelmişti.”

“Bir işi de düzgün yapsanız zaten.” Adam merdiveni tırmanmaya başladı. Basamakları ikişer çıkıyordu. Yatak odasının kapısına geldiğinde kapının önünde ayakta zor durduğu belli olan kadınla karşılaştı. “İyi misin?” Bir de soruyor muydu? O kadar vakit uyuturken de bunu düşünmüş müydü?

“Bırak.” Feyyaz önüne geçerek dışarı çıkmasına engel oldu. Şu an aklındaki soru üzerime kan sıçramış mıydı? Koluyla geriye döndürmeye çalıştı. “İçeri geçelim öyle söyle ne diyeceksen. Yiyecek bir şey hazırlasınlar.” Niye herkes inatla onu odada tutmaya çalışıyordu dışarı da ne vardı ya da ne olmuştu?

“İstemiyorum.” Feyyaz odaya sokarak kapıyı kapattı. Şu an olay çıkartmanın ne yeri ne de zamanıydı. Ayrıca aç karnına ortada dolaşacak değildi ya? “Saçmalama 2 gündür uyuyorsun zaten.” Sanki kendiliğinden uyumuştu. Bilerek ve isteyerek uyutmuştu işte. Verdiği tepkiden de belliydi.

“Yeni aklına geldi yani.” Yeni aklına gelmemişti ilk uyanmadığında biraz korkmuştu ama aklındaydı yoksa niye başına adam diksin ki? “Yeni aklıma gelmedi doktor kontrol etti.” En azından dün etmişlerdi. Bir sorun olmadığını söylemişti ama uyanmasındansa uyumasının daha iyi olacağını düşünerek tekrar ilaç vermişti ama bu sefer kontrollü olarak.

“Bilerek uyuttum niye demiyorsun ki?” Yanlışlıkla falan da dememişti ki. Bilerek uyutmuştu ama kendisi de pek altta kalacak bir şey yapmamıştı öncesinde. İstanbul’u yeniden keşfettirmişti adamlara. “Berfu bence hiç üste çıkmaya kalkma bana tüm İstanbul’u alt üst ettirdin.”

“Sende intikamını böyle aldın işte.” Belki biraz haklı olabilirdi ama bu onu 2 gün boyunca ilaç verip uyutabileceği anlamına gelmiyordu. “İntikam falan aldığım yok yanlışlıkla oldu.” Ortamın gerginliğini almalıydı intikam almıştı ama karısından değil, karısının ailesi dahi birçok kişiden.

“Hiç inandırıcı gelmiyorsun.” Şu an inandırıcılıkla alakalı bir problemi yoktu. Sonra inansa da olurdu önce bir sakinleşmesi ve bir süre odada kalması lazımdı. “Sakinleş bir sonra da karnını doyurup banyoya yap.”

“Tekrar uyutma da.” Berfu fazlasıyla ciddiydi. İnatla odadan çıkartmamalarından anladığı kadarıyla beklediklerinden erken uyanmıştı. Belki de tekrar uyutacaklardı. “Berfu abartma istersen.”

“Neyi abartıyorum acaba 2 gündür uyuyormuşum.” Nasıl ve neyle uyutmuştu acaba? Nasıl bu kadar pervasız bir şey yapabilirdi hadi o sürede hastalansaydı bilinçsiz bir şekilde yatarken bir şey olsaydı. “Dedim ya yanlışlıkla oldu diye.” İlkinde bilerek çok vermemişti anlık hareket edince biraz fazla kaçmıştı onunla birlikte bir 15 saat kadar uyumuştu.

“Tabi canım herkes hayatında bir defa da olsa birilerini yanlışlıkla uyutur.” Bu adamın ona yalan söyleyememe problemi vardı galiba. “Yanlışlıkla ilaç verdim demedim dozu yanlış ayarlamışım sadece.” İlk sefer için doğruydu en azından.

“Sağ ol. Çok yeterli oldu. Nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. Özür dilemeliyim belki de.” Feyyaz burada vakit geçirmeye devam edemezdi vakit yoktu. Ayrıca kendi yaptığına bakmadan onu yargılamaya kalkmamalıydı. “Berfu yeter bu kadar dediğimi yap.” Aşağıda ne saklıyorlarsa görecekti. Sonrasında ne yapacaktı şu an bilmiyordu ama inatla odada kalmasını istiyorsa bir şey oluyordu.

“Yapmıyorum aşağı ineceğim.” Bilerek yaptığı kesindi ama aşağı inse bin pişman olacağından emindi. Kapının önünü kan götürüyordu tabiri caizse bunu görürse ona gerek kalmadan olduğu yere tekrar bayılıp kalırdı. Tabi bunun sonrasında bozulan psikolojisini toplama işi ona kalacaktı. “İnmeyeceksin odada kalacaksın.” Berfu bir an aklına o gün beraber dışarı çıktığı adam geldi. Baran. Ona ne olmuştu? Bir de bir şey olmaz ben hallederim demişti kim bilir ne yapmıştı zavallı adama oysa onun hiç suçu yoktu.

“Kalmayacağım, Baran’a ne yaptın?” Feyyaz sinirlenmeye başlamıştı. Çok fazla dokunmamıştı ama şu an gidip öldürebilirdi. Ne diye elin adamını soruyordu. “Başlatma Baran’ına, bence ben hala sakinken sende sakinleş.” Feyyaz sert sesi Berfu’nun geri çekilmesine değil tam tersi iyice üstelemesine sebep olmuştu.

“Niye yoksa tekrar mı uyutursun yoksa bu sefer komaya falan mı sokarsın.” Hala üste çıkmaya çalışıyor oluşu Feyyaz sinirlendiriyordu. Anlıyordu üzgündü falan ama ortadan kaybolmayacaktı. Hatta sadece uyuttuğuna sevinmeliydi. “Berfu yeter dedim. Sen saatlerce onlarca adamı peşinde sürüklemeden önce düşünecektin.”

“Ben kimseyi sürüklemedim.” O istememişti ki o sadece bir süre kendi başına kalmak istemişti ama yine de güvenemediği için bir kişi yanına almıştı. “Lan saatlerce ortada yoktun aramadığımız yer kalmadı kaç kişi sokak sokak seni aradı biliyor musun? Ama yok ilgi alanına girmiyor değil mi? Kapının önünde senden haber bekleyen bendim tabi. Sen kafana göre İstanbul turu yapmakla meşguldün tabi sen. İyi geçtin mi bari?”

“Bulmasaydın evet.” Ondan niye kaçtığını anlamıyordu, sırf bunu anlamadığı için bile kafayı yiyebilirdi. Asıl derdi kiminle olursa olsun hep ondan kaçıyordu. Canını sıkan kısım buydu. Dışarıdan bir şey olduğuna ona sığınması ve güvenli limanı olması gerekmez miydi ama Berfu her seferinde ondan kaçıyordu. “Cidden ayarlarımla oynuyorsun.”

“Çok üzüldüm.” Hiç üzülmüş gibi olmayan aksine onu kaale alamayan yüz ifadesinden anlaşılıyordu bu da Feyyaz sinir sistemini iyice bozuyordu. “Ben üzgün değilim daha fazla sorun çıkarma.”

“Sorun çıkarmayım diye uyutmuşsun ya işte daha fazla verseydin ilacı.”

“Doğru bir karar olduğunu görüyoruz.” Berfu gelen cevabı beklemiyordu. Hatalı oluşunu kabul ediyor değildi aksine doğru bir şey yaptığı için kendini tebrik edecek gibi bir hali vardı. “Çekil önümden dışarı çıkacağım.”

“Berfu yeterli dur! Odada bekleyeceksin ayağının üstüne bile basamıyorsun bırak yürümeyi.” Bir saattir karşısında kıvranıyordu ama hala kuyruğu dik tutma peşindeydi. “Emredersiniz.”

“Emret-... Dediğimi yap yeter.” Emretmiyorum demek ya da kendini açıklama gayretine girmedi çünkü şu an Berfu’nun anlayacağını düşünmüyordu. Feyyaz odadan çıkarken merdivenlerde bekleyen Türkan Hanım’la karşılaştı. “Odadan çıkmasın.”

“Peki.” Türkan Hanım yemek işini çoktan mutfağa söylemişti. Odaya yöneldi. İşi bugün yeteri kadar tehlikeye girmişti hayatını da tehlikeye sokmaya da gerek yoktu. “Yemek yesin sonra da banyo yapsın.”

“Tabi.” Türkan Hanım yukarı çıkarken Feyyaz bahçeye çıktı. Şu an en son istediği şey Berfu’nun bahçeyi bu şekilde görmesiydi.

Türkan Hanım odaya girdiğinde yatakta otururken buldu Berfu’yu. “Berfu Hanım yemek hazırlanıyor ben banyoyu hazırlayım sizin için.” Berfu cevap vermezken kadın banyoya girdi. Bu karmaşa, işini bitirmemesi için dua edip duruyordu içinden. Eğer Berfu başını beklediğini ve ilaç verdiğini duyarsa kesin kovardı. Kadın eline geçenleri banyoya atmaya başladı. Hatta kafa karışıklığı ile küvete fazladan aynı banyo köpüğü sıktığını fark etti koca şişenin yarısını boşaltmıştı. Şişeyi bırakıp birkaç banyo topunu da küvetin içine attı. Küvetin içinde ne kadar çok kalırsa onun için iyiydi. Banyonun kapısını kapatmamıştı en azından odadan çıkarsa haberim olsun diye. Bu arada kapı çalındı sonra da içeriye elinde tepsiyle Semih Bey girdi. Tepsiyi masanın üzerine bıraktı. “Afiyet olsun Berfu Hanım” diyerek odadan çıktı.

Berfu açlığa daha fazla dayanabileceğini düşünmüyordu. Sandalyeye oturarak yemeği yemeye başladı. Midesindeki ağrının geçmesini istiyordu. Sanki biri midesine ateş basıyordu. Yemek bitince ayaklandı. Türkan Hanım hemen yanına gelerek “Banyo hazır siz girin ben tepsiyi çıkartayım.” diye atladı. Berfu bir şey demeden banyoya yöneldi. Küvetin içine girdiğinde rahatlamış hissediyordu.

Uzun bir süre banyoda kalmıştı. Sıcak su tüm vücudunu rahatlatmıştı. Banyodan çıkınca üzerini giyip yatağa uzandı. Ayağının ağrısı tam olarak geçmemişti. Ayrıca midesi de hala yanıyordu. Yataktan kalktı. Ağrı kesici alıp tekrar yattı. Uzun süren bir uyku çekmek istiyordu. Şu an için kimseyle konuşası yoktu.

 

Loading...
0%