Yeni Üyelik
39.
Bölüm

DEDİKODU MALZEMESİ

@ahsenkubos

Berfu esnerken bir an çalan telefonla yerinde sıçradı. Korkmuştu. Telefonun sesini ne ara bu kadar çok açmıştı. Ekrana baktığında arayanın Burak olduğunu gördü. Onu niye arıyordu ki? Normalde pek iletişimleri olduğu söylenemezdi. “Efendim Burak abi.” Numarasını bile yakınlarda kaydetmişti. “Neredesin Berfu?” Yani pek işi olan birisi değildi o yüzden ya evdeydi ya da evdeydi işte. Nerede olabilirdi ki başka? Arada tek başına kafa dağıtmaya falan gitmezse tabi.

“Evde.” Önündeki kitabı kapattı. Zaten uykusu gelmişti biraz ara verebilirdi bu vesileyle. “Abim nerede?” Abisini merak ediyorsa niye onu aramamıştı ki?

“O sabah çıkmıştı.” Ayrıca nereye gittiğini ondan daha iyi bilen kişi kesinlikle oydu. Asıl onun sorması lazımdı kocam nerede diye. “Öyle mi? Neyse senin işin var mı?” normalde sabahtan akşama kadar haberleşirlerdi ama ne şansa bugün konuşmamışlardı. Hoş genelde iş için konuşuyorlardı ve Burak bugün izinli sayılırdı.

“Yok yani ders çalışıyorum.” Ders çalışmayı da işten sayıp işim var demeliydi bu şiim yok demekten de vazgeçmeliydi çünkü çoktan pişman olmuştu. “Biraz ara ver o zaman.”

“Niye?” Bazen gerçekten Feyyaz ve Burak ayırt edilmiyordu hal ve hareket olarak. Çünkü az önce konuşan kişinin sesini ve ses tonunu kocasına çok benzetmişti. “Yemeğe çıkartacağım seni.”

“Beni?” Nereden esmişti yemeğe çıkartmak? Evlendikten sonra bile hepsi toplanmamışsa görmemişti. Arada Fatih gelip gidiyordu ama Burak için aynısı pek geçerli olmuyordu. “Zerda’da geliyor.” Derdi anlaşılmıştı şimdi 2 gün önce sözde barışmışlardı ama iki taraftan da bir atak gelmemişti.

“Sonra çıksaydık.” Şu an için hiç istemiyordu ne işi vardı onların yanında. Ayrıca çok da üşenmişti şimdi kim üstünü giyinecekte gidip yemek yiyip geri gelip tekrar üstünü değiştirecekti. “Berfu!” sesi itiraz istemiyorum der gibi çıkmıştı.

“Tamam ne zaman gelirsiniz.” Pes etmişti çünkü nasıl olsa Hancı erkekleri dediklerinin yapılması konusunda fazla ısrarcı oluyorlardı. “Birazdan oradayım.”

“Tamam hazırlanayım.” Zaman bile vermemişlerdi. Şu an için kocasını arayıp şikâyet etse ne olurdu çünkü zorla yemeğe götürülüyordu ama pek bir şey değişmez gibi geldi. “Tamam hadi çabuk.” Berfu telefonu kapatırken sandalyeden kalktı. Ne gerek vardı ki şimdi yemeğe? Aynadan saçlarına baktı. Alt kısmı iyiydi ama üstü biraz kabarmıştı. En iyisi yarım at kuyruğu yapmaktı. Önce giyinme odasına gitti üzerini değiştirdi. Kıyafetlerini geri yatağın üzerine bıraktı. Çok fazla özenmek istemiyordu zaten vakti de yoktu. Tam güneş kremi sürüyordu ki kapı çaldı. Biraz soluk cildini düzeltemeye bile vakti kalmamıştı. Çanta almadı ne de olsa hesap ödeyecek değildi o yüzden cüzdana ihtiyacı yoktu eline sadece telefonunu aldı onu pantolonun cebine koymayı planlıyordu.

Alt kata indiğinde Türkan Hanım’ı temizlik yaparken buldu. Çıktığını haber verip kapıyı kapattı. Arabadan inmemişlerdi. Arabaya binerken kısa sürse diye düşünmüyor değildi ayağı ağrıyordu diye rahat spor ayakkabı giymişti bu sefer de şişmesinden korkuyordu. “Hızlısın.”

“Siz de hızlısınız.” Çünkü 10 dakika da kapıya gelmişlerdi. Kapıya onları dikip hazırlanacak halleri olmadığına göre eline ne geçtiyse hazırlanmıştı. “Yani ben abimin evde olduğunu düşünmüştüm ama değilmiş neyse artık daha sonra.”

“Ne daha sonra?” Zerda sormuştu soruyu. Berfu da merak etmediğini söylese yalan söylemiş olurdu onu aradığında da Feyyaz’ı sormuştu çünkü. “Önemli değil.”

Restorana geldiklerinde önceden ayarlanmış bir yemek olduğunu fark etti çünkü masaları bile rezerveydi. Masaya oturduklarında önce kimseden ses çıkmadı sonra Burak ortamı yumuşatıp kızları da birbiriyle konuşturmuştu. Zerda’nın genel olarak bir şeyi çok fazla uzatma olayı yoktu da hemen yumuşamış ve konuşmaya başlamıştı. Berfu’da başta gönülsüz olsa da o da yumuşayarak ortamın gerginliğinin iyice dağılmasına sağlamıştı. Yemeği bitirip ayaklandılar. Zerda tam kapıdan çıkarken “Üst kata çıksak kısa bir, olur mu?” Nasıl olsa buraya kadar gelmişlerdi tekrar gelmenin manası yoktu.

“Niye?” Zerda sevimli bir yüz ifadesi takınarak “Bir şey almam lazım, çok kısa.” Dedi.

“Sonra alsan?” Burak’ın ses tonu şimdi yeri değil demeye getirdi ama Zerda’nın hayırı cevap olarak kabul etmeme huyu vardı. “Burak!”

“Efendim hayatım.” Berfu kapının önünde bunu tartışmanın bir faydası olmadığını biliyordu ayrıca Zerda’nın da istediği şeyi almadan buradan gitmeyeceğini de. “Siz çıkın benim ayağım ağrımaya başladı yürüyebileceğimi zannetmiyorum.” En azından bu şekilde daha kısa sürede hallolurdu.

“Arabada bekle hemen dönüyoruz.” Burak, Zerda’ya bir bakış atsa Zerda tamamen görmezden gelmişti. Şu an için istediğini almıştı önemli olan buydu. “Tamam.”

Berfu restorandan çıktı ama bir an arabayı nerede park ettiklerini hatırlayamadı. Onlar gelirken bu kadar kalabalık değildi. En iyisi kapının önünde beklemek diye düşündü. Ayağının üzerine çok basamayacağını anlayınca arka tarafta bulunan korkuluğa ağırlığını verdi. Aradan geçen bir 10 dakika geçmişti ki birisi yanına yaklaştı. Berfu kimin geldiğini görmek için kafasını kaldırdı. Tanımadığı bir adamın karşısında durduğunu gördüğünde geri kafasını öne eğdi. Bir sorun istemiyordu.

“Merhaba.” Adamdan ses geldiğinde kafasını tekrar kaldırdı. Selam verdiğine göre tanıyor olmalıydı ama hiç daha önce görmüş gibi değildi. Selam veren o olduğuna göre o tanıyordu demek ki. “Merhaba.”

“Aracınızı mı bekliyorsunuz?” Valeye benzer bir hali yoktu o zaman neden aracını soruyordu. “Hayır.”

“O zaman birini bekliyorsunuz.” Yani iki seçenek vardı mantıken ya araç bekliyordu ya da birini. Yoksa neden kapının önünde beklesin ki? Bu semtte dilencilik yapacak hali yoktu ya hele de üzerinde fiyatını hesaplamaya kalksa matematiğinin biteceğini düşündüğü kıyafetleriyle. “Evet.”

“Sizin gibi güzel bir kadını bekleten birini beklememelisiniz.” Berfu’nun gözleri bir an açılıverdi. Şu an resmen tam da istemediği bir konumda bulmuştu kendini. Kaza geliyorum demezdi ama anlaşılan sorunlar da artık geliyorum demiyordu. “Anlamadım. Ayrıca sizi tanıdığımı zannetmiyorum.”

“Ben de tanışalım diye uğraşıyorum.” Adamın pişkinliğe alkış tutacaktı resmen. Her gördüğü kadına asılıyor muydu bu adam. İnsan tanımadığı sokakta gördüğü bir kadına asılır mıydı? Hele de böyle nezih bir mekânın önünde. “Tanışmayalım hiç” elini kaldırarak yüzük parmağını işaret etti “gördüğünüz üzere evliyim.”

“İnanmam bu kadar genç evlenmiş olamazsınız.” Belaya çatmıştı anlaşılan evliyimden de anlamıyordu. Yani bunu kocası duysa adamı kuşbaşı doğrardı. Sonra midesi bulandı bu görüntüden. “Dalga mı geçiyorsunuz?”

“Hayır.” Başına bir bela açacaktı yani. Sorunsuz neden günü geçmiyordu ki? İlla bir şeyler olması gerekiyordu. Önce kapıya doğru baktı. Burak ve Zerda nerede kaldı diye düşünüyordu bir taraftan da. “Lütfen gider misiniz?”

“Beraber gidelim.” Çüş diye düşündü. Ama ağzından çıkmasına engel olmuştu. “Problem çıkartmaya mı çalışıyorsunuz?” Yani başka bir şey istediğini de zannetmiyordu ama neyse.

“Öyle mi gözüküyor?” Bunu farklı bir gözle görecek tek bir kadın hatta insan olmadığından emindi. “Evet.”

“Benim amacım kötü değildi yanlış anlaşılmak istemem.” Yani ne kadar dibe batabilirdi bilmiyordu ama gittikçe gidiyordu şu an. Bir de yanlış anlaşılmak istemem demişti. “Beyefendi ben sizi yeterince yanlış anladım bence lütfen gider misiniz?”

“Peki sizin güzel bir kadını kırmayacağım.” Sabahtan beri aynı şey anlatıyordu zaten: Gitmesini. Off çekti bir an bu arada güvenlik görevlisi geldi. “Bir sorun mu var?”

“Beyefendi de gidiyordu.” Adam kafasıyla selam verdi önce, sonra da “İyi günler görüşürüz belki.” diyerek uzaklaştı.

“İnşallah görüşmeyiz.” Berfu giden adamın arkasından bakmak yerine kafasını kapıya doğru çevirdi.

Berfu içeriden çıkan çifti görünce onlara doğru yöneldi. Burak fazlasıyla hararetli gözüküyordu. Yanlarına geldiğinde “Kiminle konuşuyordun?” Ne ara duyulmuştu?

“Tanımıyorum.” Yani hayatında ilk defa gördüğüne neredeyse emindi. Bunun gibi bir adamı unutamazdı büyük ihtimalle. “Tanımadığın adamla niye konuşuyorsun?” Yine aynı muhabbet başlamıştı. Bir de bunun başka versiyonunu da evde yapacaktı daha.

“Ben konuşmadım o benimle konuştu.” Tam olarak öyle olmuştu burada beklerken yanına gelen de konuşmaya çalışan da oydu. “Arabada beklemen lazımdı.” Öncelikle arabanın yerini hatırlayamamasının yanı sıra arabayı kırarak binmeyecekse başka türlü binemezdi. “Arabayı bulamadım ayrıca anahtarı da yok nasıl açacaktım.”

“Her neyse hadi seni eve bırakalım.” Yol boyunca kimse konuşmamıştı Burak bundan sonrası için biraz gergindi. Bir süre abisinin gözüne gözükmese çok iyi olabilirdi onun için. Önce Berfu’yu bıraktılar. Berfu eve girdiğinde neler olduğunu tam olarak anlamamıştı. Önce odaya çıktı ve ayakkabısını çıkarttı. Sonra hışımla odanın kapısı açıldı. Berfu büyük bir gerginlikle açılan kapıdan korkmuştu. Yerinde irkilirken ayağa kalktı. “Ben sana kaç kere dedim tanımadığın insanlarla konuşma diye.”

“Niye herkes aynı şeyi söylüyor ben konuşmadım o konuştu.” Hep de ondan biliyorlardı. Konuşmak istemediğini söylediği halde konuşmaya çalışan kişi oydu. “Berfu hiç cevap vermeyip orayı terk etmen gerektiğini daha önce de söyledim.” Feyyaz kendine hakim olmaya çalışıyordu pek elinde değildi.

“Niye o şekilde üzerime yürüyorsun ki?” Feyyaz, Berfu söyleyene kadar ona doğru yürüdüğünü fark etmemişti. “Sen gel ben sana anlatacağım.”

“Yok sen orada kal ben buradan dinlerim.” Geri geri yürümeye başlamıştı. Şu an için fazlasıyla korkutucu gözüküyordu ve yanına pek yaklaşası gelmemişti. “Bana kelime oyunu yapma. O puşt ne dedi sana?” Gözünün önünde oluşan görüntü, yatıştırmaya çalıştığı tüm sinirlerini geriyordu. “Bir şey demedi.” Bu yalana ikisi de inanmayacaklarını biliyordu ama Berfu elinde olmadan söylemişti.

“Emin misin o kadar vakit bir şey demeden durdu mu yanında?” Feyyaz sesi giderek korkutucu bir hal alıyordu. Daha fazla geri gidemeyeceğini anlayıp yatağın üzerine çıktı oradan da kapıya ulaşıp odayı terk etmeyi planlıyordu. “Ya cidden ama ben evliyim dedim.”

“Ee?” Eesi de oydu işte. Adam gitmemişti bir türlü. Ayrıca niye suçlu kendisi oluyordu ki gidip o adamı bulup ona sorabilirdi rahatsız edilen kendisiydi ne de olsa. “Ama o gitmedi.”

“Berfu cidden bir gün sonum senin yüzünden olacak.” Şu an kadın bunun tam tersini düşünüyordu ayağı ağrıdığı halde üzerine geldiği için odanın içinde kovalamaca oynuyorlardı. “Ben bir şey yapmadım diyorum.”

“Ben de sana ne dedi diyorum.” Berfu bir hışımla odadan çıktı. Bu arada bağırarak “TANIŞALIM MI DEDİ BEN DE EVLİYİM DEDİM O KADAR YANİ.” O kadar dediği mevzu hiç basit bir şey değildi. Feyyaz bundan fazlasıyla emindi. Berfu belki daha önce hiç magazine çıkmamıştı ama beraber oldukları ortamlarda net bir şekilde karısı olduğu kısmı vurgulanmıştı.

“Şerefsiz sanki senin kim olduğunu bilmiyor.” Bunu Berfu bilemezdi ki karşısındaki adamı tanımıyordu bile. Hiç görmemişti. “Ama sen o şekilde üzerime yürümeye devam edecek misin?” Merdivenleri inmeye başladı.

“Sen kaçmayı bırakana kadar evet.” Şu an hiç yakalanmayı planlamıyordu. Fazlasıyla sinirliydi ve eline düşmek istediğini zannetmiyordu. “Sen öyle gelmeye devam edersen ben de kaçmaya devam edeceğim.”

“Berfu!” Peşinden merdivenleri inmeye başladı. Korku filmlerindeki kötü adamlar gibi yavaş yavaş sindire sindire yürüyordu ve bu Berfu’yu daha çok korkutuyordu. Çünkü yakalandığı sonu düşünmeden edemiyordu. “Ne var ya zaten ayağım ağrıyor.”

“Kaçma o zaman.” Elinde değildi ki şu an için çok korkunçtu sonunda kendini koru filmlerindeki ilk ölen kişi hissediyordu. “Kovalama sende.”

“Yok senin akıllanman için bir olayın olması gerekiyordu o da oldu zaten.” Yani olayın ne olduğunda bile tam emin değildi açıkçası. Tanımadığı bir adam onunla konuşmuş daha doğrusu ona sarkıntılık etmiş sonra da önüne gelen onu suçluyordu. “Ya ben nereden bileyim o adam kim alnında yazmıyor ki.”

“Ben sana eğer birebir tanıdığın birisi tarafından tanıştırılmamışsan konuşma yanına yaklaşma dedim değil mi? Uyardım ben seni. Hem de kaç kere.” Berfu kanepenin arkasına geçti. Odanın içinde dönüp duracaklardı galiba. Kocasının pek durası yoktu kadının ise hiç yakalanası yoktu. Büyük ihtimalle bu şekilde bir on dakika daha kovalamaca oynarlarsa olduğu yere düşüp bayılacak ve bu oyunun sonu gelmiş olacaktı. “Hala aynı şeyi söylüyorsun ben yaklaşmadım da konuşmadım da.”

“Berfu bana saçma savunmalarını yapma çok sinirliyim çekemem.” Saçma değildi doğru bir savunmaydı hem de fazlasıyla doğru bir savunmaydı. “Saçma değil ya gerçekten.”

Salona giren Fatih odanın içinde köşe kapmaca oynayan ikiliyi görünce “Neler oluyor?” Berfu, Fatih’in arkasına geçerek “Feyyaz’ın cinleri geldi ve beni çarpmaya uğraşıyor.” Fatih, Berfu’nun çıkışmasına gülmeden duramadı. Tam olarak öyle gözüküyorlardı gerçekten.

“Hala oyun zannediyor.” Oyun olmadığının farkındaydı ama onlar da üstüne çok geliyordu. “Ciddiyim ne oluyor?” Fatih atışmalarını bölmeye çalıştı.

“Hanımefendi bugün kiminle konuşmuş tahmin edin bakalım.” Fatih arkasına saklanan kıza dönerek “Kiminle konuştun kız?” diye sordu. Sorun oydu kim olduğunu bilmiyordu ki?

“Ben tanımıyorum hayatımda ilk defa gördüm.” Niye kimse buna inanmıyordu ki? Ayrıca ne yapsaydı adam karşısına geldiğinde yangın var diye bağırsa mıydı? “Bak kaç kere dedim tanımadığın insanların yanına yaklaşma diye ama hata bende eve kilitlemeli ve dışarı çıkartmamalıydım anca beladan o şekilde uzak kalır.” Hoş onda bile başına bir bela alıyordu. Hastalanmış hastanelik olmuştu ya da ayağını kırmıştı onda da bir bela bulmadan duramıyordu.

“Kiminle konuşmuş?” Şu an söylenmenin bir faydası yoktu. Olan olmuştu ayrıca bu kovalamaca sadece Feyyaz’a zarardı. Ya Berfu’yu bir küstürürdü günlerce yine peşinde koşması gerekirdi ya da koşarken başına bir şey gelirdi hastanelik olurdu. İkisinin de oluru çok yüksekti. “Sinan Demirli’nin küçük oğlu Batı mı Batu adı her ne haltsa onunla.”

“Niye konuşuyorsun kız düşman bölgesinden adamla?” Bunu nereden bilecekti ki adamın alnında bu düşman mı yazıyordu. “Ben nereden bileyim kim olduğunu kendini tanıtmadı bile ayrıca tanıtsa bile ben şecere mi tutuyorum kim düşman kim değil diye.”

“Sen kısaca herkesten uzak dur.” Onu da yapamazdı her önünde gelen insandan kaçacak mıydı? “Ya tamam anladım ama üzerime gelmeyi ve kovalamayı bıraksın.”

“Ben kovalamıyorum o kaçıyor.” Üstüne gelmese kaçmazdı herhalde. O yüz ifadesiyle kimin üstüne yürünse kaçardı kendine has bir şey değildi. Öldürecek gibi bakan kendisiydi. “Cidden ayağım ağrıdı.”

“Tamam her neyse olan olmuş bu saatten sonra yapacak bir şey kovalamaca oynamayı bırakın. Berfu sen hadi yukarı çık benim kocanla konuşacaklarım var.” Berfu bir iki damın geri çekildi. Tam emin değildi her an yerinden fırlayıp onu yakalayacak gibi bir hali vardı. “Gönderme ama.”

“Yok göndermeyeceğim.” Berfu merdivenlere yöneldi. Ayağının üzerine basamıyordu koştukça daha kötü hale gelmişti anlaşılan. “Sonsuza kadar sürmeyecek bu konuşma haberin olsun.” Berfu geriye dönerek sızlanmadan kendini alamadı daha fazla ne yürüyecek ne de koşacak hali kalmıştı.

“Yaa Fatih abi.” Eliyle sen çık işareti yaptı. “Tamam Feyyaz abartma istersen kız bilmiyordum diyor.” Berfu kendini odaya atıp kapıyı da kapattı.

Saat on ikiye gelirken Feyyaz odaya geldi. Lamba hala açıktı. Berfu yataktaydı. Uyuyor muydu yoksa öyle yatıyor muydu emin değildi. Üzerini değiştirdi. Yatağa uzandığında Berfu’nun uyumadığını fark etti. “Niye söz dinlemiyorsun bir gün gerçekten başına bir şey gelecek.” Artık neredeyse emindi bu konuda Berfu bazen fazla sakin veya saf davranabiliyordu.

“Özür dilerim, soruna sebep olmak istemedim.” Feyyaz, Berfu’nun ağlayan sesini duyduğunda içinden bir küfür savurdu. Sinirle fazla üstüne gelmişti galiba. Kendine doğru çevirdi. “Güzelim bana baksana, beni sinirlendiren soruna sebep olduğunu düşünmem değil ama başına bir sürü şey gelebilir.” Öyleydi de bugünkünün çok basit kalabileceği birçok şey yaşanabilirdi. Kaçırabilirlerdi, yaralayabilirlerdi, zarar verebilirlerdi.

“Özür dilerim bir daha çok dikkat edeceğim.” Ağlamaktan artık sesi iyice kısılmıştı. Burnunu çekti. “Tamam ağlama olan oldu yapacak bir şey yok artık.” Olan olmuştu artık bugün Burak kaçmayı başarmıştı ama yarın eline geçirdiği yerde güzel bir şekilde benzetmeyi planlıyordu. Yanına adam almadan kapının önünde karısını bekletemezdi.

“Benim yüzümden gazeteye çıkacağız.” Berfu çok fazla magazin takibi yapan birisi değildi ama az çok yarın hakkında nasıl konuşacaklarını biliyordu. “Kapı mı dinliyorsun sen?” Fatih’le olan konuşmalarını mı dinlemişti? Dinlememesini tercih ederdi içeriği hiç iştah açıcı değildi.

“Yanlışlıkla duydum.” İsteyerek duymamıştı ama sonunu da merak etmişti. Olayın bu kadar büyüyeceğini düşünseydi en başta hiç evden çıkmazdı zaten. “Nasıl oluyormuş o?”

“Sen bahçede konuşuyordun ben de balkondaydım.” Bir daha bahçede de konuşamayacaktı anlaşılan en azından yaz boyunca. Berfu her balkona çıktığında bir şeyler duyacak olursa vay halineydi. “Özel olarak dinlemiyordun yani.”

“Hayır.” Feyyaz gözlerini sildi. Çekmeceyi açıp peçete aldı, gözlerini ve burnunu sildi. Peçeteyi komodinin üzerine bıraktı. “Peki öyle olsun.”

“Benim yüzümden uğraşıyorlar.” Berfu'nun gözleri tekrar dolduğunda kendine çekip gözünden öptü. “Senin yüzünden değil şerefsiz piç kurusu yüzünden uğraşıyorlar.”

“Yarın sabah dedikodu programlarına başrol olacağım.” Yani başta Berfu’ya küçük bir ders vermek için kabul etmişti ama sonra bunun Berfu için düşündüğünden büyük bir şey olduğunu fark edince vazgeçmişti ayrıca bir kere adı çıkınca ne olay patlak verse bu da gündeme gelecekti. “Olmayacak öyle şey Yasemin hallediyor.”

“Hadi edemezse.” Şu an Berfu kendini yarın sabah programlarında işin aslını bilmeden eleştirecek olan insanların alay konusu olarak düşününce daha çok ağlamak istiyordu. “Eder sen merak etme o konuyu.” Daha önce başta Zerda olmak üzere kaç olayın üstünü bu şekilde kapatmıştı yapamayacağı bir şey değildi. Bu sadece daha planlı yürütülmüş bir eylem olduğu için düşünülenden daha fazla vakit alacaktı. Demirli’ler planlı hareket etmiş kötü haber tellallığı yapar gibi gazetenin önünden geçmiş tüm insanlara haber yapması için atmışlardı ve hepsini bulması biraz vakit alacaktı o kadar.

“Nasıl edecekler ki?” Berfu’nun şu an aklında canlanan bir oda dolusu insanın telefon başında birileriyle konuşup olayı kapatmayı çalıştığıydı. “Gerekirse sabaha uyumazlar hallederler.” Bu sefer gözünün önüne sabaha kadar uyumamış gözleri şişmiş, kızarmış; saçları dağılmış, makyajı akmış bir Yasemin geldi. Daha önce Yasemin’i he bakımlı görünce bu sefer de o haline üzüldü.

“Benim yüzümden uykusuz kalacaklar ama.” Feyyaz tekrar ağlamak üzere olan kadına baktı. Gece gece bu duygusallık nereden çıkmıştı? Ayrıca halledilir diyorsa hallediliyordur zaten telaş etmesi gereken bir şey yoktu ki? Ayrıca söz konusu olan kişi Yasemin’di. Bu gece sabaha kadar çalışırsa ya tatil yapar ya da evden çalışırdı. “Onların işi bu zaten.”

“Uykusuz kalmak mı?” Nereden duymuştu, ne güzel basit bir şekilde kızıp konuyu kapatmayı planlıyordu ama daha ağlamasını durduramamıştı. Zaten ağlamasın diye teselli etmekten kızma işini çoktan geçtiklerini anladı. Artık kızsa ya daha fazla ağlardı ya da çok fazla anlaşılmazdı. “Hayır basına düşmememizi sağlamak ayrıca sen bunları düşünme.”

“Benim yüzümden düşeceğiz ama.” Feyyaz on dakikadır ne anlatıyordu karşısındaki kadın ne diyordu? Ayrıca niye durup durup tekrar ağlıyordu. Ağlamaktan gözleri iyice şişmiş ve küçülmüştü zaten. “Düşmeyeceğiz dedim ya. Ayrıca sen niye ağlayıp duruyorsun? Bugün ayın kaçı?” Yani şu an ondan beklediği gibi davranmıyordu üste çıkmaya çalışması lazımdı ağlaması değil.

“27’si oldu herhalde on ikiyi geçmişse.” Kafasının içinde küçük bir hesaplama yaptı Feyyaz. “Belli.”

“Neymiş belli olan?” Burnunu çekerken konuşmuştu. Sesi de iyice kısılmıştı ağlamaya devam ederse kesin hastalanacaktı. “Niye böyle ağlayıp durmanın sebebi.”

“Neymiş?” Adam ağlamaktan saçı başı dağılmış kadına baktı. Saçlarını yüzünden çekip yüzünü açığa çıkardı. “Regl olacaksın.”

“Onu mu takip ediyorsun?” Berfu bile yapmamıştı hesaplamasını. Düşündüğünde yaklaştığı kesindi ama bunu takip etmek de ayrı bir şeydi hem de bir yere kaydetmeden. “Benim takip etmeme kalmıyor ki senin ruh halinden belli oluyor.” Ne var yani bugün biraz ağlamışsa.

“Çok mu ağlıyorum ben?” Feyyaz bir an çıkmaza girdiklerini fark etti. Evet dese daha çok ağlayacaktı hayır dese ben duygusuz muyum diye ağlayacaktı. Yani ağlayacaktı. En iyisi bu geceyi bu en hızlı şekilde noktalamaktı. “Yok ben onu söylemedim.” Sonra devam etti. Bu gece yoksa bitmeyecek gibiydi. “Tamam hadi olan oldu yapılabilecek her şey de şu an yapılıyor o yüzden sen de ağlama göz yaşına değmez.”

“Özür dilerim.” Bıraksa sabaha kadar özür dileyecekti galiba. Ayrıca ağzına hiç yakışmıyordu özür dilemek. Suçun büyüğü Burak’ındı. O kaçıp kurtulduğu için kabak Berfu’ya patlamıştı biraz. “Tamam hadi özür dilemeyi de ağlamayı da bırak artık dediğim gibi olan oldu. Bu saatten sonra daha dikkatli olursun bir şey olmaz.” Berfu başını sallayarak onayladı cevap vermek yerine. “Hadi uyuyalım ayağın hala ağrıyor mu?”

“Evet.” Ağladığının birazı olay çıkardığınaysa birazı da ayağının çok ağrımasınaydı. Kaç tane ağrı kesici almıştı ama hiçbiri tamamen kesmemişti. Feyyaz’ın aklına ondan kaçtığı gelince sinirle söylendi. “Niye koşturuyorsun ki?”

“Sen niye üstüme yürüyorsun ki?” Ayrıca gerçekten korktuğu için kaçmıştı çünkü gerçekten kötü bakıyordu. “Güzelim... Yani bir şey diyeceğim olmayacak yani sadece sinirliydim ayrıca yerinde durmuş olsaydın bu kadar uzamazdı bu mevzu.”

“Sen de üzerime yürümek yerine olduğun yerde kalsaydın.” Feyyaz derin bir nefes verdi. Üstüne yürümek değildi ana amacı. Önce sadece yanına yaklaşmak istemişti ama ondan kaçmaya başlayınca bir koşturmacaya dönmüştü. “Üstüne yürümedim ben yaklaşmaya çalıştıkça benden kaçtığın için daha da sinirlendim.”

“Çok kötü bakıyordun.” Haklı bir gerekçeydi. Kim görse kaçardı. “Ee sen ne düşündün?” Gözlerini kısmış karşısındaki kadına baktı. Ona zarar vereceğini düşünmemişti herhalde.

“Hiç.” Üstüne çok gelince ve durmayınca gözünü korkutmuştu. Yakalayınca biraz hırpalayacağını düşünmüştü açıkçası. “Berfu cidden bazen ne diyeceğimi bilemiyorum yani. Ayrıca istesem yakalardım gayet iyi biliyorsun.” Yani bunun farkındaydı bu ayakla çok fazla hareket edemiyordu zaten.

“Bir sonrakine kaçmam.” Berfu bunu derken pek emin değildi eğer bugünkü gibi bir daha üstüne gelirse pek yerinde kalabileceğini düşünmüyordu. “Bir sonraki de mi olacak?”

“Olmayacak.” En azından olay çıkartmamayı deneyecekti ama olaylar da onu buluyordu. Bela çeker gibiydi. “Güzel tamam hadi şimdi uyuyalım.”

“Tamam.” Örtüyü üzerlerine daha çok çekti. Kendine çekip saçlarından öptü. “İyi geceler ayrıca sen merak etme bir problem çıkmayacak.”

“Teşekkür ederim.”

“iyi geceler.”

“İyi geceler.”

 

Loading...
0%